Günümüzde, tarihin belli bir döneminde bir arada yasamak zorunda olan iki toplumdan birinin, çesitli nedenlerle magduriyetinden bahsetmesi moda anlayis haline gelmistir. Magduriyet iddialarinin dogrulugu arastirilmadan kabul gördügüne de sikça rastlanilmaktadir. Bu konudaki basari, magduriyetin gerçekligi ile ilgili olmayip ne kadar gürültü çikardiginiza ve sizi alkislayanlarin güçleriyle iliskilidir. Bu nedenle magduriyet iddiasindakiler, alkislayacak kesimi kendileri bulma arayisindadirlar. Dünya milletler mücadelesine bu gözle bakildiginda, benzeri birçok olayla karsilasilacaktir. Bu olaylar analiz edildiginde aglamasi gerekenlerin aglamayi beceremedigi, haksiz ve saldirgan olanin yine ayni piskinlikle arsizligi sürdürdügü ve onu alkislayanlarla kol kola hareket ettikleri görülmektedir. Bu nedenle çevremizde meydana gelen bu gibi gelismeleri politik psikoloji (büyük gruplarin, kitlelerin ve uluslararasi birbirleriyle olan iliskilerini ele alarak bu iliskilerde rol oynayan psikolojik etmenleri degerlendiren bilim dali) metotlarina göre degerlendirmemiz gerekmektedir.
Konumuzu, Ermeniler tarafindan Türklere ve Türkiye Cumhuriyetine yöneltilen iddialar açisindan sinirlandirarak degerlendirirsek su tespitleri yapmamiz mümkündür;
a. Ermeniler Osmanli-Rus savaslarinda ve Birinci Dünya Savasinda Ruslara destek olmalari karsiligi kendilerine vad edilen topraklari vatanlastiramadiklarindan dolayi, buna engel olan güce karsi siddetli öfke ve intikam duygusu içinde yasamaktadirlar.
b. Osmanlilarin, Ermenilerin bir bölümünün yerlesim alanlarini hakli olarak degistirme mecburiyetinde kalmasi, onlar açisindan ikinci büyük bir tranma geçirmelerine neden olmustur.
c. Geçirilmis trâvmalari ve Türk milleti ile Devletine karsi duyduklari nefret; genis cografyalara dagilmis az nüfuslu tüm toplumlarda görüldügü üzere (genis cografyada yasanmaktan dolavi ulusal kültürden uzaklasmanin yarattigi kendi milletine yabancilasma), milli kimliklerini koruma vasitasi olarak kullanilmaktadir. Bir toplumu milletlestirme veya bir gaye etrafinda toplama faaliyetinde yararlanilan unsur veya argümanin, dogrulugu ve kanitlanabilir olmasi fazla bir önem tasimaktadir. Önemli olan, onun kullanilma biçimi, kullanilma sikligi ve bundan etkilenerek tepki gösteren hasini kitlenin olusturdugu ilave katkilardir. Türk ve Türkiye düsmanligi seklinde ve farkli iddalar kullanilarak Ermeniler tarafindan gündeme getirilen tüm olaylarda hesaplanan durum budur. 1965 yilindan itibaren hizla artan ve günümüze dek ulasan Türkiye'ye ve Türklere yönelik soykirim iddialarini bu açidan degerlendirmek gerekmektedir. Özellikle bir avuç Ermeni nüfusunun oyunu kazanmak ugruna yalana ve çarpitmaya dayanilarak yapilan politik oyunlar bir milleti topyekün yargilama ve dünya kamuoyu zihninde "soykirim suçunu isleyen caniler" durumuna getirme noktasina ulasmistir. Örnegin: Hitler'in ordularina Polonya'vi isgal emri verirken sarf ettigi iddia edilen "Ermenileri kim hatirliyor?" sözleri tamamen bir hayal ürünüdür. Bu sözler ne Hitler'in yaninda bulunanlar tarafindan dogrulanmis, ne de Nürnberg Mahkemesi savunma ve iddianamelerinde yer almstir. Etik anlamda hiçbir kural tanimayan bu gayretleri tarihi degistiremeyecegini bilmekle birlikte, cografya geregi bir arada yasamak zorunda olari iki ulusun arasina anlamsiz nifak tohumlari ekecegi asikardir.
Burada bahsedilen Ermenilerden kasit, Türkiye Cumhuriyeti sinirlari içinde kendi örfadetlerini ve dinlerini özgürce yasayan Ermeni asilli Türk vatandaslari degil: açlikla karsi karsiya bulunan Ermenistan topraklarinda fiziken ve ruhen çok: uzakta bulunan diaspora Ermenileri ve oy avciligi ugruna halkini bos ve tehlikeli emeller ugruna pesinden sürükleyen firsatçilardir.
bu başlıkta ermeni sorunu hakkındaki fikirlerimizi paylaşalım
kaynak: www.odevsitesi.com