Kadın olup da „hayatımda bir kere bile tacize uğramadım“ diyen birine rastlamadım bu güne kadar. Siz o tacize uğramamış mutlu azınlıktansanız ya da tanıyorsanız böyle birini en azından, yine de bu yazıyı okuyup tacizin bir kadının iki kaşının ortasında iki çizgiye bürünüp size nasıl alayla sırıttığına şahit olun derim.
(Cinsel) Taciz, adliyenin tozlu raflarında,“ellisinden“ „sözlüsüne“ uzanan kabarık bir dosya olmaktan öte, yapılana öfke ve çaresizlik kapılarını açıp açıp kapatan, yapana ne zevk verdiği henüz yetkili ağızlarca açıklanmamış davranışlar topluluğudur diyebiliriz belki.
Ya okuldaki her gün aynı sıraları paylaştığımız Ahmet’ler, Mehmet’ler, Hüseyin’ler! Önlüklerin, formaların altından „biz buradayız“ diye bağırmaya başlayan göğüslerine –es kaza- dokunan eller..“Ay pardon“lar geçirebilir miydi ki hırsını, utancını!“Ahmet göğsümü tuttu!“ diye için içini yemeler..“Ay pardon“ denmiş bir kere. Şimdi tutup da otobüsteki sapığa yaptığın gibi… annenin –lazım olursa kullan kızım- diye yakana iliştirdiği toplu iğneyi çıkarıp „al sana..al sana!“ diye batıramazsın ki ellerine.. Yanlışlıkla tuttu çocuk.. kolunu tutacaktı bir baktı.. göğsün.. Aah! Ah! Bir de çocukluk paranoyalarına kapılıp „ hamile kalır mıyım şimdi“ diye, sabahları sabah etmeler yok mu? Komik! Evet komik ama yaşanmadı değil. (Tabii platoniğinin, ellerine yanlışlıkla dokunmalarını ayrı tutmalıyım şimdi. Ne güzel yanlışlıklardı onlar! Hülyalı hülyalı bakarsın öğretmenin bile yüzüne.. „Uyumaa kızıııım!“ diye yankılanır bir ses.. Üstüne bile alınmazsın ve sonraki birkaç gün yıkamazsın o eli..)
Yıllar önce bir sabah işe giderken.. “iki dirhem bir çekirdek” kostümünde… Krem keten ceket, aynı kumaştan diz üstü etek..”hayatımın aşkına rastlar mıyım bugün acep” romantizminde aşılıyor kaldırımlar… Derken ensemde bir soluk.. derken bacaklarıma dolanan bir el.. ama nasıl hoyrat! Küfür tonunda gelen bir mırıltı kulaklarıma.. Hızla kaçışan bir erkek! Birkaç saniye alıyor bacağımdaki elin ne yaptığını sorgulamak.. Ardından havada uçuşuyor, hedefi tutturamayan ayakkabılarım.. Yalın ayak koşuyorum, adama mı ayakkabılarıma mı kararsız! Deli gibi bağırıyorum ardından “sapık..sapık!” Kaçıp kayboluyor adam; geride hırsı boğazında düğümlenmiş, kriz geçirir gibi ağlayarak koşan bir kız…ben. İşyerime geliyorum.. Ağlamaktan davul gibi şişmiş yüzüm! Sabahki süsüm püsüm renk cümbüşü halinde inmiş yanaklarıma..
O günden sonra “güzel” olmaktan ya da “iki dirhem bir çekirdek durumlarından” vazgeçtim sanmayın dostlar.. Yine olsa yine vazgeçmezdim inanın. Ama giyilen her giysinin, sürülen her rujun ağırlığını, kaşlarımın arasında hissettim…”Güzelim ama dokunmayın sakın..Ben çok asabi bir kadınım“ dedi bakışlarım.. O çatık kaşlardan sebeptir ki.. en mutlu anlarımda bile iki kaşımın arasından kızıverir size iki çizgim.
Her aynaya baktığımda; bu çizgileri bana hediye edenleri düşünürüm ve inanın, her seferinde okkalı bir küfürle yad ederim onları!