Allahın Adaleti Var Mı?
#41
Gönderim zamanı 29.10.2006 - 16:59
Gerçek adaleti Allah Kuran'da, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle hükmetmek, insanların hakkını korumak, zulme asla rıza göstermemek, zalime karşı mazlumdan yana tavır almak, ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmak olarak emretmektedir. Bu adalet, bir karar vermek gerektiğinde her iki tarafın da hakkını korumayı, olayları çok yönlü değerlendirmeyi, ön yargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkaniyeti, dürüstlüğü, hoşgörüyü, merhameti ve şefkati gerektirir. Bunlardan birinin eksikliğinde, ya da birinin ağır basmasında gerçek adaleti uygulamak zorlaşır. Örneğin olayları itidalli değerlendiremeyen, heyecanına ve hislerine kapılan bir insan sağlıklı karar veremeyecek, bu duygularının etkisinde kalacaktır. Oysa adaletle hükmeden bir kişi tüm kişisel duygu ve düşüncelerini bir tarafa bırakmayı, kendisinden yardım talep eden iki tarafa da hakkaniyetli davranmayı, her şart ve durumda doğrulardan yana olmayı, dürüstlükten ve doğruluktan asla taviz vermemeyi Kuran ahlakı ölçüsünde kendine yol edinmelidir. Kişi, öyle bir ahlaka sahip olmalıdır ki, kendi çıkarlarından önce karşı tarafı düşünmeli, kendisine bir zarar gelecek olsa dahi, eğer hak karşı taraftan yanaysa, adil olabilmelidir.
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8) ayetinde de bildirildiği gibi, Allah insanın tüm yaptıklarını bilmektedir. Allah'tan korkup sakınan ve ahiret gününde hesaba çekileceğini bilen bir kişi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için adaletle hükmeder. Bilir ki, Allah tüm yapıp ettikleriyle, söylediği her sözle ve aklından geçen her düşünceyle onu ahiret gününde sorguya çekecek ve bunlarla eksiksiz bir şekilde karşılık görecek…
İşte bu nedenle de, insanın Allah'ın rızasını kazanması, cehennem azabından kurtulması ve Allah'ın sonsuz nimetlerine kavuşabilmesi için yapması gereken şey, Kuran ahlakını eksiksiz bir şekilde yaşamaktır. Bunun için her insanın, bu ahlaka ulaşmak için bireysel olarak çaba sarf etmesi, tüm bencil isteklerini ve kişisel menfaatlerini bir yana bırakıp, adaleti, merhameti, hoşgörüyü, şefkati ve barışı kendine yol edinmesi gerekir. Allah Kuran'da gerçek adaleti ayrıntılı olarak tarif etmekte, her türlü anlaşmazlığın adaleti ayakta tutmakla çözüleceğini bildirmektedir. Adil yöneticilerden ve adil insanlardan oluşan bir toplumda her türlü anlaşmazlığın kolaylıkla çözüleceği açıktır. Kuran'da adaletin eksiksiz olarak tarifi yapılmış, iman edenlere karşılaşacakları olaylar karşısındaki tutumları ve adaletin nasıl uygulanacağı bildirilmiştir. Bu iman edenler için çok büyük bir kolaylık ve Allah'tan bir rahmettir. Bu nedenle de iman edenler hem Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak, hem de huzurlu, güvenli ve barış içinde bir hayat yaşayabilmek için insanlar arasında eksiksiz bir şekilde adaleti uygulamakla sorumludur.
ALINTI.
MUTA.
#42
Gönderim zamanı 03.11.2006 - 09:57
Bu mesaj boran tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 03.11.2006 - 09:58
#43
Gönderim zamanı 05.11.2006 - 22:31
............................şşşşt sessiz ol!.................................
#44
Gönderim zamanı 10.01.2007 - 23:17
aceba nekadar cesaretin var ehli müslüm birinin karsısında
yüz yüze bu konu bukadar cesaretli ce konuşacak
bilmemde bi tavsiye vereyim sana git kendine ehli müslim birini bul
ve bu konuyu ona aç yüz yüze korkma korkma dediğim kişiyi bulursan
doğruyu bulursun korkacak bişey kalmaz sonrada kafanı duvarlara
vurursun işte böylee
binlerce şükür
Bu mesaj memetstyle tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 10.01.2007 - 23:18
#45
Gönderim zamanı 11.01.2007 - 02:03
Allah, kullarina karsi lutufkardir, adildir, kulun hakettigi sevabi lütfuyla kat kat fazlasiyla verir. Kulunu, adaletinin icabi olarak isledigi günahdan dolayi cezalandirir. Keza lütuf olarak bagislar da.
Allah dilediğini kendisinin bir lutfu olarak hidayete ulaştırır. ilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Allahın sapıklığa düşürmesi, hızlanıdır. Hızlanın manası ise; Allahın razı olacağı şeylerden onun muvaffak kılmayıp, yardımını kesmesidir. Bu Allahın adaleti gereğidir. Keza, Allahın günahkarları, isyanları sebebiyle cezalandırması da adaleti icabıdır.
Saygılarımla...
Not:Bir felsefe mezunu olarak felsefeninde tartıştığı bu konuda gerek agnostiklerin gerekse ateistlerin cevap veremedikleri tıkandıkları noktalar vardır..Oysa ki İlahi dinler ve peygamberler insanların sorularına cevap getirmişlerdir..Peki onların rehberi nedir?Cüz-i bir iradeye mensup olan akıl mı?Nitekim görmekteyiz ki Tanrı tanımaz filozoflar kendi kendilerinde çelişikliğe düştüklerini kendileri açıklamışlardır..Allaha Hamd Olsun..
Bu mesaj derya diyarı tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.01.2007 - 02:07
#46
Gönderim zamanı 13.01.2007 - 11:53
Allah'ın adaletine güvenmeseydim O'na inanmasaydım bana kötü davranan herkesin hakkından kendim gelir, belki bazılarını öldürürdüm bile.. ama inanıyorum çok şükür. bu yüzden daha sakin,daha anlayışlı,daha duyarlı ve daha insana yakışır şekilde davranıyorum. inancım beni buna zorluyor. hepimiz acı çekiyoruz ama asıl önemli olan bu durumlar karşısındaki davranışlarımız değil mi? Allah'a havale ediyorum tüm kötüleriBaksanıza bir yanda zenginler bir yanda fakirler.Bir yanda ağlayan bir yanda gülen.Bir yanda açlar bir yanda toklar.Bu mu adalet?
Allahın gücü herşeye yeter.O istese herşey mükemmel, herşey güzel olmaz mıydı?Kötü insan bile kalmazdı.Hepimizi cennete gönderirdi.O halde neden kötülüklere müdahale etmiyor?Neden sessiz kalıyor?Yoksa o kötü mü?
#47
Gönderim zamanı 13.01.2007 - 15:36
doğada adalet yoktur, ancak insanlar arası ilişkilerin düzenlenmesinde
mevcut haklara ve hukuk kurallarına uygunluk bazında bir beklentidir adalet.
İnsanın ürettiği diğer soyut kavramlar gibi adalet de üzerinde kesin
olarak uzlaşılamayacak bir kavramdır, ancak genel geçer insan haklarının
korunmasında boyun eğilebilecek temel kurallar için hala mücadele
verilmekte ve yavaş da olsa başarı sağlanmaktadır.
Öte dünya için inancı olan bir insanın zorunlu olarak allahın adaletini de
kabullenmesi gerekmektedir. İnananların bir gün kalkıp "biz neden bir varlığın
bilinme isteğinin kurbanlarıyız, bu nasıl bir adalettir", diye sormaları beklenmez
elbette, din sorgulamanın geçerli olmadığı bir alandır.
Düşüncelerinizle önceden belirlenmiş sınırlara çarpmadan ilerleyecekseniz bu
ancak daire çizmekle mümkündür, Kabenin etrafında dönmek gibi.
İyi yaşayamamanın verdiği mutsuzluk, tanık olunan kötülükler bu dünyanın
ötesinde başka bir dünyanın hayalini beslemiş ve hala da beslemektedir.
İnsan kendinde duyduğu eksikliği başkalarının tamamlamasını bekleyen bir
varlık olarak tanrıyı yaratmıştır, insan sorunlarını çözmek üzere pek çok çözüm
yolu üretmeye çalışır ancak zamanla çözüm yollarının birer soruna dönüşmesi
onu başka çözümlere ve yeni sorunlara sürükler durur.
#48
Gönderim zamanı 16.01.2007 - 12:32
"Allah'ın adaleti var mı.?" diye sorabilmek için (bunu sorulabilir bir soru olarak kabul edebilmek için) "olmayabileceğine de" inanç/kabul olması gerekir.
Şu nedenle yanlış: bu soruyu sorabilen kişi, Tanrı'ya hesap sorulabileceğine inanmak durumundadır..Ki bu dinsel Tanrı inancını dışlar. (Tanrı/Allah -her ne olursa olsun- hikmetinden sual eylenmeyecek, sorgulanamayacak bir kavramdır inanan için.Ve inanan Tanrı'dan hesap sormaz, soramaz, sorulamayacağını kabul etmiştir.)
Tanrı'ya hesap soran, dinsel anlamda Tanrı'ya inanmıyor demektir.İnanmadığı Tanrı'nın adaletli mi, adaletsiz mi olduğunu sorgulaması gerekmez.
(Tüm bunları Tasavvuf kapsamındaki Tanrı'ya yönelik hicvi sorgu ve eleştirileri ayrı tutarak yazıyorum.Tasavvuftaki Tanrı inancı klasik/bağnaz diinsel inançtakinden farklı çünkü.Yani Tasavvuf alanında hem eleştirip,sorgulayan hatta hicvedenin Tanrı'ya inandığını biliriz hem de sorgulamasındaki,hiciv ve eleştirisindeki haklılılığı biliriz.)
#49
Gönderim zamanı 24.01.2007 - 00:48
#50
Gönderim zamanı 25.01.2007 - 23:03
#51
Gönderim zamanı 05.02.2007 - 01:36
agnostist herkez mutlu olsa idi dünya daki amaç yerini bulmaz dı,o zaman cenet ve cehennem gereksiz olur du .imtihanı geçmek için calışmak gerek ne ekersen onu biçersin misal . . .
#52
Gönderim zamanı 09.02.2007 - 02:36
Çok güzel bir yazı elinize sağlık..Paradoksal bir konu..
"Allah'ın adaleti var mı.?" diye sorabilmek için (bunu sorulabilir bir soru olarak kabul edebilmek için) "olmayabileceğine de" inanç/kabul olması gerekir.
Şu nedenle yanlış: bu soruyu sorabilen kişi, Tanrı'ya hesap sorulabileceğine inanmak durumundadır..Ki bu dinsel Tanrı inancını dışlar. (Tanrı/Allah -her ne olursa olsun- hikmetinden sual eylenmeyecek, sorgulanamayacak bir kavramdır inanan için.Ve inanan Tanrı'dan hesap sormaz, soramaz, sorulamayacağını kabul etmiştir.)
Tanrı'ya hesap soran, dinsel anlamda Tanrı'ya inanmıyor demektir.İnanmadığı Tanrı'nın adaletli mi, adaletsiz mi olduğunu sorgulaması gerekmez.
(Tüm bunları Tasavvuf kapsamındaki Tanrı'ya yönelik hicvi sorgu ve eleştirileri ayrı tutarak yazıyorum.Tasavvuftaki Tanrı inancı klasik/bağnaz diinsel inançtakinden farklı çünkü.Yani Tasavvuf alanında hem eleştirip,sorgulayan hatta hicvedenin Tanrı'ya inandığını biliriz hem de sorgulamasındaki,hiciv ve eleştirisindeki haklılılığı biliriz.)
#53
Gönderim zamanı 09.02.2007 - 11:42
yok taze bitti !!!
demek istiyorum izninizle...
#54
Gönderim zamanı 09.02.2007 - 11:50
Bir zengin insan,Bir de fakir insan var elimizde,zengin olan her zaman duasını yapar,namazını kılar, haccına gider vs vs yani dinin(şeriatın) bütün hükümlülüklerini yerine getirir..
Fakir insan ,yoksulluğu yüzünden isyan eder,içki içer küfr eder vs vs.(şeriatın hükümlülüklerini yerine getirmeyen diyelim bunada)..
Allah'ın adalet mekanizmasının şöyle bir şekilde işlemesi gerekiyor, en mantıklı açıklaması,zengin olanın cennete ,fakir olanın ise cehenneme ?
Allah'ın bu kadar adaletsiz olabilirmi?
İnsanlar ilk önce adalet sisteminin kime göre neye göre ölçeklendirdiğine bağlı..
Buda resmi daha büyük görmemize sağlıyor, keza bir sürü ayet mevcut.
Sonuç olarak allah kulunu bu dünya üzerinde günah işlesin diye yaratmamış,
Bu kavram şuna bağlanabilir,iyi ve kötü yoksulsan kötüsün ,zenginsen iyisin ,
Eğer bir kötü doğruyu öğretiyorsa kişiye ki inançlı bir insan ne gelirse ''O''ndan diyorsa, kötü yokdiyebiliriz? veya şöyle diyebiliriz.''Her iyinin içerisinde bir kötü,Her kötünün içerisinde bir iyi vardır!'' sonuçu mutlak insanların bulunduğumuz balon (hayat) içerisinde boy ölçebilecek sonuçlara getirebiliyor. Adalet sadece allah'ın değil ,kişinin kendi değer yargılarına verdiği önemi belirtir.. her kötü olunca dua edip! her iyi şey olduğunda unutmak bu adaletsizliğin esas düzenini açıkçası bir göstergesidir..
Bu mesaj inan tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 09.02.2007 - 11:52
Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşina
#55
Gönderim zamanı 13.02.2007 - 19:58
Bu mesaj senaygul tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.02.2007 - 19:59
#57
Gönderim zamanı 17.02.2007 - 16:17
Aslında yeni bir şey eklemek gerekir dedim ama eski yazdıklarım zannedersem yeterli oradan bir alıntı ile yetiniyorum isteyen o yazılara da bakabilir.(bu topikte)Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.
(Maide Suresi, 42)
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)
Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın… (Nisa Suresi, 135)
ADALET.
Adl kelimesi "a-da-le" fiilinden mastardır; misl, denk, eş manalarına gelmektedir. Lügatlerdeki anlamlarını şöyle sıralayabiliriz: Düzeltmek, düz oturmak, tadil-tashih etmek, eğri bir yoldan doğru bir yola kaymak, saymak, geçmek, eş, eşit, muadil olmak, fidye vermek, dengede tutmak, dengelemek, tartmak, doğru olmak, doğru davranmak, aynı düzeyde yapmak, müsavat. Bütün bu uyumlu ve nüanslarla ayrılan anlamlarıyla beraber "meyletmek, sapmak" anlamları da vardır ki, bu anlamda mastar "adl" değil, "udul" dür. A-d-l fiilinin mastarı olan "Adalet", tüm bu anlamları ihtiva etmekte, sapmanın ve zulmün zıddı olarak karşımızda durmaktadır.
" O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp, ölçülü bir biçim verdi (adele)." İnfitar;82/7
Bu ayetle Allah insanı fiziksel olarak adl üzere yarattığını ifade etmektedir. Yani, bütün organlarını birbirini dengeleyecek, düzeltecek, tamamlayacak, doğrultacak biçimde yaratarak, dünya hayatını sürdürmeyi bu şekilde imkan dahili kılarak adl üzere davranmıştır. Bütün organlarımız eşit şartlarda değildir, aynı da değildir. Kimisi altta, kimisi üstte, kimisi daha hassas, kimisi daha güzel görünümlü, yapıları tamamen farklı olarak yaratılmışlardır. Buradan hareketle adaletin mahiyetine dair hakiki çıkarımlarda bulunmamız mümkündür. Allah'ın fiilleri, sıfatları yönüyle, ölçü ve oran anlamında adalet Allah'ın hakim ve alim oluşunun bir sonucudur. Tabiatta her şey ölçülü ve oranlıdır. Adil olduğu için hiçbir varlığın hakkını ihlal etmez, yerde bırakmaz, herkese hak ettiğini verir.
İmam İsfahani'ye göre adalet iki kategoridir: Birincisi akla dayanır ve devamlıdır. Bu kategoriye giren davranışlar daima adil ve güzeldir. Sözgelişi iyiliğe iyilikle karşılık vermek, zarar vermeyene zarar vermemek gibi. İkincisi kanun ve kaideye dayanır, dolayısıyla izafidir ve zaman ve mekana göre değişebilir. Bu tür adalet, bazen mukabele yoluyla ve mecazen "kötülük, tecavüz" gibi kelimelerle de ifade edilir. Mesela kötülüğe kötülükle mukabele etmek gibi. Ayrıca kısas, diyet, tazminat, misilleme de bu türden fiillerdendir.
Bu tespit neticesinde adaletin sadece toplumsal sebep ve sonuçlarının olduğunu sanabiliriz ama olan bu değildir; adalet ve/veya adaletsizlik insan ile Allah, insan ile insan, insan ile toplum ve bir bunlar kadar önem ittihaz eden, kişi ile kendi nefsi arasında tahakkuk eder. Şu ayetlere bakalım:
" Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar." Enam;6/1
" De ki: Allah şunu yasak etti, diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar." Enam;6/150
DEVAM EDECEK.
MUTA.
#58
Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:14
sana bi hadiseyi anlatayım kardeş.bir gün sahabe efendilerimiz kuşatma için yola çıkıyorlar.bir köyden geçmeleri gerekiyo ama köyde veba salgını var.bazı sahabe efendilerimiz geçelim ne olacak ki kaderimizde veba hastalıgına yakalanmak varsa veba oluruz yoksa olmayız dıyolar.ama hz.Ebubekir şöyle diyor:allah-u teale bize akıl ihsan etmiş aklımız dogrultusunda dünya sınavına göndermiş.sizn aklınız gereksiz yere veba salgınına u-yakalanın mı diyor.onun için köyden geçmiuoruz..yani anlatılmak istenilen her insan aklı dogrultusunda hareket etmelidir.benim kaderinde bir seyler yazılı diyerek sana verilen beyne hakaret ediyorsun..umarım anlatabilmişimdir.anlattıgım olayda ismi geçenleri tam olarak hatırlamıyorum ama kanımca ismi mevzu bahis omaz.''İnanan insanlar gideceği yolun akıbetini kendileri tayin etmiyorlar...
Bu Cenab-ı Allah'ın Dünya'yı yaratmadan önce alın yazımıza yazmış olduğu bir kaçınılmaz...''
allahım yarabbim )
biri senin elinde diyor biri allahın elinde diyor.
кเ๓รєאє ๏l๔ยğยภ๔คภ Ŧคzlค ﻮüשєภ๓є,๒єאคz ﻮülüภ ๒เlє ﻮölﻮєรเ รเאคђtıг!!!
๓คภ๏lאค
#59
Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:17
кเ๓รєאє ๏l๔ยğยภ๔คภ Ŧคzlค ﻮüשєภ๓є,๒єאคz ﻮülüภ ๒เlє ﻮölﻮєรเ รเאคђtıг!!!
๓คภ๏lאค
#60
Gönderim zamanı 17.02.2007 - 22:43
peki ya ölen katledilen masum bebekler. neden hep muslumanlar kotu kosullarda hayat mucadelesi veriyo neden hep geri kalmıslar. nden dinler hep ortadogu ve cevresinde ortaya cıkmıslar
Ölen katledilen masum bebekler? ne kadar güzel humanist çe bir laf değilmi birde
neden müslümanlar kötü koşullarda hayat mücadelesi veriyor "masum bebek ten
müslüman lığa" Müslüman ların Tarihi ni okudunuzmu neden geri kaldıkları acaba dinlerinden sebepmi İnsanların kendi kabahatleri "Din" e yüklenirmi misal olarak verirsek en eski hristiyan ülkelerden Afrika da olan (habeşistan niye geri doğuda gürcistan,ermenistan, balkanlarda yığınla devlet uzak doğuda japonya harici ileri bir devlet varmı hindistan dini ilemi kalkınmış) orta doğudan yahudi lerde çıktı süper devlet A.B.D yi kontrol ediyorlar dünya nın para piyasası da ellerinde yani konu din değil insanların çalışması birde sanayi devrimini ıskalayan ülkeler yani sepep insanların ve devletleri yönetenlerin orta doğudan çıkan dinler şu an dünyaya hükmeden emperyalist ülkelerin dinleri de aynı zamanda neden beğenmiyorsun orta doğuyu yazı yazıyorum ama sitede varmısın yokmusun bilmiyorum onun için kısa kesiyorum cevap yazar isen yazarım.
muta.
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
Canavar (Beast) 2017 |
Sinema | hüfyaa |
|
|
|
Mabel Matiz feat. Sibel Gürsoy / Mendilimde Kırmızım Var |
Yerli Videolar | hüfyaa |
|
|
|
Zihnimde Hala Yazılmamış Cümleler Var, Haberiniz Olsun! |
Geyik | hüfyaa |
|
|
|
Çağla / Saz Mı Caz Mı? |
Yerli Videolar | hüfyaa |
|
|
|
Siber saldırıların arkasında ne var? |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
0 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli