ne tatlı ve kitsch objemizdin sen "sabun uzatan kırmızı ojeli el"....
sıvı sabun çıktı , mertlik bozuldu ! lavabolarda bizleri güne reveransla başlatan o öpülesi el -bir anı oldu-
ne güzel günler , ne hoş anılar ( bu arada sözüm meclisten dışaru kendimden içeru , ölücem mi ben nedir bir kaç gündür bir nostalji durumu hakim üzerimde... hani ölmeden evvel kişinin hayatı film şeridi gibi.. tövbe estafurullah töbe estafurullah töbe estafurullah... selamın kavle :/ )
evet balkanlar üzerinden gelen böyle sımsıcak bir alçak basınç nostalji akımından madurum son günlerde.fark ettim ; belki ettiniz ? ama ya hayatımızdan bir bir yitip giden "farklı" unsurları.. onların yok oluşunu fark ediyor muyuz ? onları özlüyor muyuz.. arada bir anıyor muyuz ?
işbu girdi ; bu yitik objeleri anma töreni tadında yaşanacaktır - şapka çıkartılıp yazı boyunca saygı duyula-
sabun uzatan kırmızı ojeli el-
lavabolara monte edilen ,plastikten imal uzun,kırmıkzı ojeli tırnakları ile avucunda bir mıknatıs barındıran bir sabun tutucusu idi.. evlerin en kitch objelerindendi.
her sabah elimizi yüzümüzü yıkamak için bir reverans borçlanırdık bu bedeni olmayan bu 'havalı el'e.
marketten alınan alelade bir sabunu üstüne sapladıgımız bir metal yuvarlak ile tuttururduk bu ele ve sabunumuz yerle suyla temas etmeden uzun zaman asınma ve suyun yıpratıcı etkisine maruz olmadan dayanırdı.. kırmızı ,uzun tırnakları ile ev ekonomisine can verirdi
mevlevi betimlemeli cam kolonya şişesi-
80 li yıllarda cocuk olmanın en bilindik hatıralarından.. anneannesi , babaannesi klasik konya turu yapmış her cocugun evinde gözlemlenirdi.
camdan imal-kolonya barınagı olarak kullanılan- etek kısmısına yeşil renkli kolonya doldurulurdu.. yanılmıyorsam: yalova geceleri...
plastikten imal kapak kısmısında ise sema halinde bir semazen modeli hasıldı..
kolonyası hcı yağı kıvamından agır koktugu için pek 'hoşgeldiniz' ikram etmezdik bu şişeden misafirlere , sadece ortasında televizyon deliği bulunan kocaman vitrinlerde süs niyetine dururdu.. bir de bendeniz gibi eklıevvel haşarı cocukların oyuncak namzetiydi efendim..
ortasında televizyon deliği bulunan devasa vitrinler-
bunlar ikea-evimizin herşeyi tadındaki hazıryaşammodülleri hayatımıza girmeden evvel her evde görülen şeylerdi. ceviz agacından oymalı kakmalı gül motifli taçlara sahip evin kap-kacak, gazete ikramı ansiklopedi , evin kızının çeyizleri gibi yer tutucu şeylerin istiflendigi , özel günler porselenleri , semazenli kolonya şişeleri, alamanyalı dayının getirdigi orlondan örülü ispanyol cingenesi kıyafeti giyen barbi bebek gibi şeylerin de camlı bölümlerinde sergilendiği bir çeşit kişisel kapalı alan muzesi gibiydi efendim.. hey gidi günler hey..
en büyük zewkimiz bu devasa vitrinin kapakları ardında gizlenen şeyleri karıştırmak , anne evde degilken sergi objeleriyle oynamaktı...
içi kırmızı kadife dışı simli işlemeli koccaman makyaj kutusu-
bunun eve ilk geldigi günü bile anımsıyorum.. içinde gümüş işlemeli bir tarak bir ayna bir de fırça vardı.. annem üçünü itinayla cıkarıp makyaj konsoluna yerleştirmiş kutuyu da makyaj malzemeleri barınagı olarak kullanmaya dewam etmişti..
çekici bir kadın olmanın o kutuyla yakın ilişkisini hiç kafamdan silip atamadım.. her fırsat buldugumda o kutuya çöker annemin binbir rica ile dışarıdan getirttigi rujları farları vandalize ederdim..
e tabii akşamına annem rujlarına verdiğim yeni abstrakt formu görünce istikhakıma düşen azarı , popoya iki şamarı da büyük bir cesaret örnegi göstererek hiç aglamadan ,içselleştirirdim
porselen ahizeli kocaman telefon-
bu obje evimizde hala mevcut.. ahizesinin tutmacı porselenden kulak ve agza gelen duyu-ses veri yerleri altın yaldızlı takribi 20 kilo agırlıgında bir nesne bu.
porselen biblo kontenjanından evimize yerleşti , yerleşme o yerleşme.. hala bizimle.
bir çeşit antika oldugunu düşünmekteyim.. gücümün yettigi gün götürüp aynalı çarşıda 200 kagıda okutucam
ah..
işte yine olan oldu. içimdeki hiperaktif kedi harekete gecti.. sıkıldım efendim. bu yüzden naşi bu yazıyı iki bölüm halinde deklare etmeye karar verdim.
arkası yarın işte..
tamamdır
gidip yün yumagımla oynıyayım biraz...