bu konuya 71 yanıt verildi

[pac]

gölge hislerime tercüman olmuşun =)

[gözün mü kaldı]

keşkeler , amalar , ah'lar vah'lar...

aşk söz konusu olunca ne cok hayıflanıyor insan.
eski sevgiliyi , eskiyemeyeni ne çok özlüyor insan..

ayrılmak garip bir kavram o zaman. bedenleri , hayatları ayırsa da insan yüreğiyle terkedemiyor demek ki o en çok sevileni.
kalbe atılan o kertik , kanadıkça
keşke diyor insan...
keşke...

keşke bu yağmuru da birlikte izleseydik seninle elimizde çaylarımızla
keşke sen yine bana masalımı anlatsaydın
keşke ben senin fısıldayan sesinin klavuzlugunda gezinseydim yine düşler ülkesinin labirentlerinde.
keşke bana soydugun portakalın üstündeki o sevmedigim beyaz yerleri ayıklasaydın bana yine
keşke leblebili boza içseydik yine birlikte
keşke sen bana o "en" gülüşünle baksaydın
keşke ben sana yine komik suratlar yapsaydım
keşke bana aldıgın menekşeye daha iyi bakıp öldürmeseydim
keşke muzipliklerimden o cocuksu hallerimden yakınmasaydın
keşke sevgilim
beni büyütüp özgür bırakmasaydın...


keşke bir gece vakti ansızın/apansız
böyle aklıma düşmeseydin...

[Gölge]

Sana bi film tavsiyee edimi ?
Be with you 2004 japon yapımı
bunu okuyunca o geldi aklıma

[gözün mü kaldı]

mmm Gölge bulabilirsem izlerim
ismi bile yürek ısıtan bişey bu kesin dedirtiyor .

[gözün mü kaldı]

1 kaç zamandır pforildeki "hakkımda" yazımı degiştirmek istiyorum.
ama ne yazabiliirm ki hakkımda ?

insan kendini "abartmadan" nasıl dikizleyebilir ki ? iyi biriym , hoş biriyim , efendi biriyim yazsam kaç kişi inanır ?
e elimde agzı bozuk , serseri , bencil , ükela biriyim yazmaya gitmez..

misal ; küfürlü konuşmayı severim , konuşanları severim her türlü küfür aktivitesinin gırla yapıldıgı her platforma üyelik kaydıyla ölüm bizi ayırana kadar bağlanasım var desem ??
ama şimdi böyle söyleyince amk ibaresini noktalama işareti olarak kullanan biri gibi görünmem mi?
her yerde küfretmiyorum tabii ki lan. şaka yaptım., misal iş ortamında kullandıgım yüksek türkçe standardından asla taviz vermem. su katılmamış salaklara bile salak demem ( içimden bile ) o derece yani..

family guy en sevdigim çizgi filmdir mesela.
orda en çok stewie bücürüne bayılırım. öyle bi yaratıgım olsa , birlikte dünyayı ele geçirme planları yapsak... suratında eblek bi gülümseme taşıyan herkese 'burn in hell" diyip kaçsak..
bunu yazsam bi türlü yazmasam bi türlü.
adama deli derler anacım..

sonra coupling dizisini severim. naturel olarak 'jeff' en sevdiğim karakter.
how i meet your mother da 'barney'ciyim.
southparkta cartman fanatigiyim.
okan , türkiyede begendiğim tek talk şov adamı
velhasıl ; nerede agır arıza bir televizyon figürü varsa ben hastasıyım, fanıyım, delisiyim.

bir kaç haftadır star wars şenliği var mesela cnbc-e kodlu kanalda.
1 kaç kez de topluca (kuzenler -arkadaşlar vs.) izleme mertebesine erdik bu kült seriyi..
herkes Jedi lara tezahürat yaparken , ben dark side dan gülümsüyordum çaktırmadan.
Darth Maul öldügünde gözlerim doluyor benim her defasında yahu...
içimdeki Sith aşkı bambaşka.

sonra alkol severim ben. alkolü seven bir aileden geliyorum.
nevi , demi , alkol oranı farketmez. ortam neyi gerektirirse içerim yani. hani 'ay bu vizki çok havalı duruyor elde , ama tadını sevmiyorum şekerim' insanı olamadım hiç. sevindigim , üzüldüğüm için onun için bunun için içmem.. tadını seviyorum
içmeyi seviyorum.
al işte...
bunu mu yazıcam kardeşim ?

"hakkımda" bişeyler yazmaya çalışırken benim bile "yok artıııııkkk" devrelerim pırıl pırıl pırıldıyor.
bu gibi şeyleri zaman içinde eriterek yaptıgımda çok uç görünmüyor ama toplu bi şekilde ifşa edilince "insan mısın olm sen" demezler mi adama ?? )

sanattan , muzikten bahsetsem ? şu grupları sever bu insanları dinlerim.
şu galerilerin abonesi , bu exhibitionların adamıyım desem...
google açıp önce etraflıca plastik sanatlar aratmam gerekir.
zira sanattan cok anlamam.
izledigim bir resim expresyonist midir futurist midir anlamam, bana verdigi bir hoşlanma hissi varsa önünde 5 dk dikilirim.
bakarım , aferin elemana negüzel de yapmış valla bravo gavur yapıyr abi derim gecerim.

her sanatcının her şarkısını bilmem..
bildiğim şarkılarını bile aslında tam olarak bilmem.
şarkı sözü ezberleme ya da akılda tutma gibi bir becerim ve dahi isteğim olmadı hiç.
ritm duygum sıfırdır. sesim berbattır.
o kadar berbattır ki sadece "brutal-vokal" alanında başarılı olabilirdim (belki?)

küçükken bir ara doktor olmak isterdim
sonra ergenliğe eriştim ve insanları cok sevmedigimi keşfettim.
akabinde veteriner olabilir miyim acaba diye bir iki düşünüp vazgeçtim.

hayatım boyunca, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda dost edindim.
biraz anti-sosyal bir izlenim evet. gurur duymuyorum bu işten , ama utannmıyorum da.
laf olsun diye insan ilişkilerine karşıyım.
sevmedigim bir adama "nasılsınız" diye sormak bana külfet gelir.. bana ne ?? iyi olsa sevinmem kötüyüm dese zil takıp oynamam. bu durumda neden saglıgına ilgiliymiş gibi yapayım ki?
o yüzden sormuyorum gidiyor

insan ilişkilerindeki bu tavrım , gönül ilişkilerime de etki etmiştir.
erkeklere sevgiliden çok , samimi bir dost olabilmeyi başardım. muhtemelen yakınlaşma fobim var? yada baglanma fobim.. araştırılırsam psikoloji dünyası için sonsuz bir kaynak olaiblecegime inanıyorum. hehhe

sonuç : ilişkilerime duygu karıştıgında hep elime yüzüme bulaşıyor.
aman yaa daha yaşım kaç başım kaç , bu ilk degil son degil diye düşünerek rahat davrana davrana zurnanın zırt dedigi yere yaklaşmak üzereyim. biliyorum. ama bu da acıkcası çok umurumda değil.

ve şu anda farkettim ki ; bu yine uzun bir yazı oldu
e ben bunu burda keseyim , gelir bi gün devam ederim.
gölge'nin de kulaklarını çınlattım ya , içim rahatladı şu an.

gideyim de zıbarayım huşu içinde...

sevgiler..
saygılar..

yazan: plastikpatlayıcıyutmuşbirkedikadaraglamaklıinsan; gmk / 2010 - İzmr

[gözün mü kaldı]

oh oh oh..

kaç zamandır buralarda da esip gürlememişim

1 insan 10 gün kadar couch potato kıvamında bilimum erzak stoguynan birlikte bir kanepede yaşarsa , gün ay, yıl , hayat bilincini yitiriyormuş. bir elinde tv kumandası bir elinde cips poşeti saadet dolu saatler gecirip oturdugu yerde örümcek ağı bağladıgını farketmiyormuş.
annem elinde bilmemne duster ile üstüme üstüme yürüyip tozumu almaya çalıştıgında bir anda sarsılarak kendime geldim.
ilk sordugum şey de : anne hangi yıldayız ? türkler uzaya çıkmayı başardı mı? oldu..

kadın haliyle benim bu gidip gelmelerime talimli oldugundan pek bozuntuya vermiyor.
hatta seviyor sanırım bu durumlarımı artık ki pek nüktedan şakabaz cevaplarla donanmış olarak buluyorum her dönüşümde onu.

hıı ay üssü alfadan bildirdiler senin burda 10 gündür hareketsiz oturman dünyanın polar-manyyetik etkisi bozmuş , bi zahmet hayatla kenetlensin diyolar.. keh keh keh (sinsikedi gülüşü)

şeklinde hipersiberuzaymatik bi cevapla hazırlıksız yakaladı beni..

anlaşıldı houston dedim ve hareket yetisini neredeyse kaybetmiş her uzvumu ayrı ayrı gerdim , salladım , kan dolaşımına müsait pozisyona soktum ve kalktım koltuktan.

ve 1 anda ingliz menşeili kişilerin "enlightment" dedikleri bir aydınlanma anı yaşadım.
bilimum manita stresi yüzünden girdiğim depresyon , kalp ve civar bölgelerde hissettigim o yogun baskı , akciğer broşlarımdaki o daralma hissi yok olup gitmiş..
ve farkettim ki ; sanki yeni bir hayata ateşlenmiş challenger mekiği gibiyim ...

bu kadar ingiliz muhabbeti de couch potato olarak geçirdiğim 10 günlük sürçeçte sardırdığım skins dizisinden geliyor olsa gerek. 10 gün boyunca tv ekranına endeksli yaşadıgımdan dizinin stokladıgım bölümlerini izlemekten başka hiç bir şey yapmadım. 1 ingiliz yapımı olmasına rağmen izlenilmesi şart / mecbur / elzem / olmazsa olmaz bir şaheser.
bir tebam olsa ve ben o tebanın tiranı olsam mesela ; herkese şart koşardım bu dizi izlenecek diye. o kadar beğendim .
bu forumda da hasbelkader bu yazıları okuyan birileri varsa ve bu deli saçmalarını okuyan kişiler aşk-ı memnu , yaprak dökümü falan fişman gibi dizilere saran tipler degillerse bu diziyi mutlaka izlesinler diyorum.
tabii buralarda bir yaptırımım olmadıgından şart koşmuyorum ama "izleyin" diyorum
coupling'den sonra begendiğim ikinci ingilizsel şey.

neyse ;

koltuk günlerimde aklımdan esip geçen bir kaç şeyi paylaşmak istiyorum burada müsaadem varsa ; ki var ( benim bölümüm ya , çok kral bi his bu. bildigin megalomani falan yapabilir bünyem de. izin al , izin ver.. hahha süper ya. allah beni herhangi bir paylaşım platformunda yetki sahibi olmaktan korusun yarabbim , neler yapabileceğimi düşünmek bile istemiyorum. )

neyse 2;

aklıma geldi : üretilen bazı ıvır zıvırın üzerinde hep " çocuklardan uzak tutunuz" tarz ibareler yer alır. neden ambalajlarını cocukların ilgisini çekecek kadar allı morlu güllü yaparlar o zaman ?
bamya yemegine benzeyen bir fon kullanılsa mesela ilaç kapsüllerinde cocuklar zaten bucak bucak kaçar...

1 de bu lavabo aç zımbırtılarını acaba agır grip tahriki altındayken burnuma döksem , nefes alabileceğim kadar bir yol açar mı bana..

sonra neden bazı ürünlerin isimlerini benzer koyarlarda anlamları dağlar kadar farklıdır ? mesela portakalsuyu sıkılmış bir portakalın suyunu ifade ettiği halde çamaşırsuyu yıkanmış çamaşırın suyunu ifade etmez ?

geçen ay birisi bana hiçkimse dirsegini yalayamazmış dedi sonra suratıma uzun uzun baktı. ne bakıyosun be bacaam demek istedim demedim .. böyle göz kırpmalı hafif alaycı "hayırdır" başsallaması yaptım.
eee yalamadın sen dirsegini dedi.
e güzelim sen " kimse yalayamazmış" dedin ya benim sana güvenim tam dedim.
döndü gitti.

çok çok çok ama çok şişman kadınlar ultra ince şeyler giyince kendilerini daha mı zayıf hissediyorlar acaba...
oysa incelttikleri tek şey üzerlerindeki penyenin esneme payı. bazısının iççamaşırı falan görünüyor ya.. korkunç.

msn de neden log tutan insanlar var ki? msn plus icad oldu mertlik kavramı ekşidi..
bir gün vıkvık muhabbet ediyoruz bir arkadaşla. yine böyle anlık bi çıkırtmalıkla bir saptama yaptım. hayır sen bunu böyle düşünmüyorsun dedi.. pat diye bana 2 ay evvelinden şahsıma ait , narin parmaklarımla yazdıgım bir post cıkardı.
şaşırdım.. ikirciklendim.. huysuzlandım..
hakikaten 2 ay evel tam aksi bişey söylemişim.
çirkefleştim.. agresifleştim.. yıkyeaaaağğğğ tadında insan oldum hemen. inkar ettim hepsini ben degilim bu sahte log dedim.

boş zamanlarında oturup log mu okuyup ezber ediyor bazı insan çeşitleri ?..

of yoruldum ve sıkıldım yazmaktan yine sonunu getiremeden. e o zaman ben gidebilir miyim ? giderim tabii burası benim istedigimi yaparım ahahhahha..
i feel the force !
dark side hell yeah!

görüşürüz kıymetli günlüküm. bir sonraki gelişimde sana aydınlanmanın bünyeme etkileri konulu tezimi sunucam (sanırım ) sunmayada bilirim bakıcaz .
haydi kal esenlikle..

gmk - martius -ikibin10 - miyaaaaavv

[gözün mü kaldı]

gece kuşları için ahkam vaktidir..

enfes pilsen one love music festival ismine layık enfes programlar döktürmekte uzun yıllardır. gecenlerde okudugum bir yazıya göre de bu sene bu enfes programlarını, enfes-ötesine taşımaya karar vermişler..

bir takım aklı evvel organizasyon komitesi insanları "herkese bir Hayati" tadında parlak bir fikirle cilalamışlar bu seneki festivali. buna göre festival alanının etkinlik maratonunu başarı ilen tamamlayan atak cevik izleyici özel bir biletle ödüllendirilecek, bu bilet kişiye festival alanında kullanılmak üzere bir uşağa;ki organizatörleri Hayati ismiyle takdis etmiş bu uşakları, hükmetme yetisi verecekmiş.

bodur, bücür izleyici eğer özel bir bilet kazanmışsa ve bodur-bücür oldugundan dolayı festival izleyecek yaşa gelmiş ama omuzuna tüneyip sahneyi daha rahat görebileceği fidan boylu bir manita yapamamışsa , bu biletle bir Hayati edinip onun omuzunda yükselme hakkına vasıl olacakmış..

çişi gelirse ama wc sırası beklemek istemezse, Hayatiyi tuvalet sırasına gönderecek , kendisi çiş sırası gelene kadar festival alanında enfes arpa suyunu yudum yudum mesanesine yollamaya ve Hayati için yeni işkence metodları düşünmeye devam edebilecekmiş.

aynı zamanda bu Hayati'ler yanlarında güneş kreminden, sivrisinek defedici spreye kadar bir festival izleyicisinin ihtiyacı olabilecek her türlü ıvırtıyı içeren yardım kitleriyle donatılacaklarmış...

velhasıl;

sahibi:
Hayati'm acıktım dediğinde aşa
Hayati'm çişim geldi dediğinde tuvalete koşturacakmış bu Hayati..


hayat garip beyabiler..
memleketim hepsinden garip..
herşeyimiz bitti, bir festival uşaklarımız eksikti. o da oldu ya artık rahat rahat ölebiliriz..
rakımı alçak bir yerlere defnet beni Hayatiiiii'mmm çok gaz yaptı bu haber bana.
rakı dedik şimdi bu efes festivali insanlarına da ayıp oldu ama.
amaaaaan
ceketimi alıp gidicem diyorum allah allah inanmıyorlar.

haydi kapattık.
dagılın..

sinirliyiminsanı-gmk-Hziran12

[gözün mü kaldı]

Yaz mevsimi nasıl güzel bi'şeydir yahu

kışın evde pineklemekten eriyen popo kaslarım aktive oldu. üzerinde oturma kalıbım kalan koltugum bi güzel havalandı , kendine geldi. evdeki abur cuburların son kullanma tarihleri geçip yenmez hale gelmeye başladı

bütün gün evde hiç bir baltaya sap olmadan gün öldürmeyi de seviyorum ama yaz aylarında degil.
güneşin beni bayıltan ışınlarını seviyorum , terlemekten inlemeyi oflayıp poflamayı , yandıkça dondurmaya, frozenlere saldırmayı seviyorum..

deniz kenarında şezlong ameleliği yapmayı , akşamüstleri takıp takıştırıp köyün delisi gbi denizkenarında turlamayı seviyorum. güneşle gülen yüzleri seviyorum. yazlık elbiselerimi seviyorum. sandalet giymeyi , terlikle dolaşmayı seviyorum.

elime fotograf makinemi alıp bomboş kalan kasaba sokaklarında öğle vakti dolaşmayı, boş yağ tenekelerine ekilmiş ortancaların diplerindeki gölgelere sotelenmiş kedileri mıncıklayarak tatlı uykularından uyandırmayı seviyorum.

yaz mevsimi çooooook güzel bi'şey
yaz insanı halimi çoooook seviyorum


gmk- bir sevgi pıtırcığının itirafları - 18temmuz2000on

[pac]

arada böyle yazmasan hayattamısın değilmisin bilemnicem ha

[gözün mü kaldı]

senin emeseninne bişey mi oldu ki?
ne zaman girip çıksam adının durması gereken yerde yeller esiyor
valla cereyan yapıyor üşüyorum aziz pac

[gözün mü kaldı]

okur göze uyarı :

bir anda açılan düşünce kapaklarımın ardından sökün eden pasparlak fikirlerimle gözlerim kamaştı. iyi bir şeyler mi yazacağım emin değilim. hayatı en imbik yerinden damıtmış aforizmalar da döktürebilirim - yoğun bir saçmalama türbülansına da düşebilirim ...


bir tık ötemde radyo harabe varmış mesela giriyorum - çıkıyorum buralara baya bir zamandır ( zaman düzleminden kopuk insan şuursuzluğu.. acaba ne zamandır burdayım ? ) hiç de farketmemişim.
belki de benim ruhumun odunsu yaradılışı böyle güzel gıdalara karşı , muzik gibi resim-heykel gibi fazla ürkek ve yabansı kalıyor. ondan aylardır ayırdında da degilmişim
heyhat..

e tabii doğuştan bir cunüp haline şehadet ettigim için 3 sarkı ertesinde -benm baglantım dolayısıyla muhtemelen- yalan oldu muzik dinleme keyfi.

neyse ki sertap'ın "rengarenk"ini dinleyebildim.
ne güzel ne aferin bir şarkıdır bu.
melodiye sagır kulagım bile her gün bir kaç doz almamışsa bir şey eksik bugün hissi yaşıyor.
slumdog millionere filminden hatırladıgım bu şirin şeker melodi nil karaibrahimgil sözleriyle şahlanmış ,insanın içine böyle bir "aşık olasım var ülen" hissi bırakıyor.
gerci her biri birer muzik otoritesi olan yurdum insanları "yok olmamış" "aman pek piyasa pırrrtt" şeklinde envai çeşit yorum yapıyor ama bence gayet başarılı.
ben olmuş diyorum ya
hatta şimdi bir de winamptan dinliyeyim tam olsun..

çiki çiki rengarenkk çiki çiki rengareeennkkk )

oooh bee !

[pac]

gmk bi aydır falan çok nadir açtım yoksa 24 saat emrinde benim msn

[gözün mü kaldı]

farkettim :

bazı günler diğerlerine nazaran daha neşelidir.

içinizde kıpır kıpır kaynayan bir avuc dolusu kurt varmış gibi yerinizde duramazsınız. alakalı alakasız herşeyi beğenir ota b*ka gülersiniz. kapıdan cıkarken bir gül koparıp sokakta oynayan bir çocuğa vermek istersiniz mesela apansız ve nedensiz.
böyle dengesizle , çok mutlu karışımı bir aperatif kıvamında olursunuz akşama değin.
gece çöksün istemezsiniz , güneşe doyamazsınız
güneş batar ay çekilsin istemezsiniz , uykuya dalamazsınız
akşama kadar arpası fazla gelmiş dolap beygiri gibi şu ruh hali içinde dönenir durursunuz

o gün yediginiz dondurmalar daha bir soğuktur , tadı daha bir enfestir
o gün arkadaşlarınız daha güzeldir,
o gün anneniz size bir kez bile bulaşmaz
o gün hiç kötü haber almazsınız
o gün cebinizdeki harclıgınız tükenmez
o gün telefonunuz hiç gereksiz çalmaz
o gün yüzünüzdeki gülümsemeden başka makyaja ihtiyac duymazsınız
o gün
o gün işte
ben bugün belki dersiniz..

eve dönerken yol kenarından hunharca söküp aldıgınız papatyayı önce saçınıza takarsınız. sonra saçınızdan da yolup fal tutarsınız :)dudaklarınızda yine o tanıdık melodiyle seviyor- sevmiyor...

falın sonunda elleriniz de gönlünüz gibi bomboş kalır , ama dudaklarınızdaki o arsız ve umutla dolu gülümseme silinmez.
çünkü bilirsiniz ki ; o gün bütüüün diğer günlerden farklıdır

o gün sizi kimse sevmemiş bile olsa, fallar yalan söylemiş bile olsa
siz kendinizi sevmişsinizdir.


gmk-birsevgipıtırcıgınınitirafları-temmuz23ikibin10

[gözün mü kaldı]

bana mı öyle geliyor:


yoksa bu yaz şahane "aşk şarkıları" mı yapmış tüm popçular , hopçular cemaati ?

"nefesinde yüzeceğim yüzümün kıyısına vurdukça" diyen Tarkan , çıktıgı günden beri hastası olduğum albümüyle "rengarenk" sertaB , nostaljik tandanslara akmış nev ve ışın ...

ya bu yaz aylarında güneş gören dondurma gibi eriyik kıvama geçmiş olan beynim ve kalbim "aşk" sözcüklerine kulak kesildi , ya da bu işte başka bir iş var.

çok musişinas bir kişilik olamadım hiç.
daha evvel defalarca dem vurmuştum san'at'a yaban olan kemiksileşmiş öküz yapımdan.
muzik sektörü de benim almadıgım cd ve single lar yüzünden çökme noktasına geldi zaten
türkçe sözlü hafif müzikler yerine , sert ritmlerle bezenmiş yabancı rök şarkılar türküler dinlemeyi tercih ettim hep.
diline ve aşkına yabancı oldugum notalarda dolandım durdum.
ama bu yaz..
işte ne bileyim ya , güzel yapmış herifler/hatunlar diyorum

belki de;

ben özledim galiba seni
bu yüzden bu kadar sitemlerim
sen üzülme acıdan bu sözlerim
karşımda görsem dolar gözlerim...

[gözün mü kaldı]

nuans:

ne zaman ringa ringa melodisi duysam yaz-çizim geliyor benim...

neden sürekli melodik ıvırtılara takıldığımı da pek bi güzel açıklıyor bu.
muziği duy - klavyeye koş nota nota ahkam kes , onu begendim bunu dinledim şunda hislendim bunda bitim kanlandı diye.
haftalardır kendime dair iki satır kelam karalamamış direk "okur göz"e oynamışım. sidiklim sanki minyonların blog tanrıçası..
sanki ben burda kalem oynatmayınca öldü mü kaldı mı ki aklım da kaldı ama tüh tüh diye kitleler kendilerini jiletliyor.
laf işte...

hayır geçerli bir bahanem de yok
ne akla hizmet köşemi bilboard dergisi editörün köşesi kıvamında, kulak memesi yumuşaklıgına gelene kadar sömürmüşüm.

gelip adam gibi ; ulan böbrek üstü bezlerim, pankreasım ince kalın bagırsaklarım içorganlarım - dışorganlarım hatta düşüncelerim bile terliyor ondan canım istemedi gelip sana dert mi anlatıcam , yazmadım işte anasını satayım demiyorum ki...
laf işte...

uzun uzun dil dökmeyi bırak uzun giyinmeyi , uzun gündüzleri , uzun insanları ve hatta uzun agac gölgelerini bile çekmiyor canım.

bu da öyle bir 'es olsun günlükçülük hayatımızda, elbet bir gün buluşacağız diyeceğim ama 'kimin umurunda' hehhe
laf işte...

gmk-sıcakcoksıcaksıcakdahadasıcakolacaaaaak agustosu - 2010

[gözün mü kaldı]

yerim ben bu vantilatörü :

kafası oynar vantilatör almamak lazımmış
yalama olmuş namussuz dönerken dönerken pıyyyyyk diye kafası önüne düşüyor

belkim de beni yeterince serinletememenin utancından boynunu büküyordur
ama olmaz ki...
böyle de estirilmez ki
bu sıcakta böyle de sukoyverilmez ki
cehennemin demosu mübarek

öfff.....................................



gmk- sıcaktan buraya bir aforizma bile bulamayan insan - 2010'agustosu

[gözün mü kaldı]

/için-de/

sönüyor yüzümdeki gülümseme
bir ikindi vakti.sönüyor gülüşüm
pencereleri buharlı bir trene biniyorum
nasıl başlamalı bu yolculuğa
geri dönmemek için.öfkeli gözlerle bakıyorum
ayak izlerime.dudaklarımı kısıyorum tekrar
gülümsememek için.
özürlü belleğim geçmişin izlerini silmiş
bu sefer daha dikkatli bakıyorum -unutmamak
için- bir anda
gece gibi iniyor yüzüme gülüşün
kulaklarımı tıkıyorum, yüzümü kıran gözlerini
yoksaymak için.
bir anda kirpiklerime doluyorsun
seni ağlıyorum iki şehrin arasına
katrankara kuşlar gökyüzünde gülüyor
bana-sana
ben bizi kanıyorum
bir daha dönmemek için
sana- ...

[saheser]

güzel şiir

[gözün mü kaldı]

-yeni-

yüzün hiç de uzak değil
tanıyorum. mahcup gülümsemen tutuklu kalmış
parmaklarımın arasında. yüzüne
dokunmuşum gibi hissediyorum, kokun
saçlarımda asılı kalmış
sanki.

taze bir hikaye yazıyorum seninle
mürekkebim kor-sıcak. şehvetle öpüyorum
agzından çocuklugunu
giz'im diyorsun ,giz'imden öp beni.
en renkli bilyeni çıkarıp veriyorsun bana
cebinden. parmak uçlarından öpüyorum
masumiyetini.

gecenin getirdiği bir düş
sanıyorum bazen- uykularıma dokunuyorsun
sözsöz bir yemin gibi-her gece
karanlıgın kırıldıgı yerde ayrılıyoruz
gözyaşı korkusu- yüreğimde-

çocuklugumu getiriyorsun bana
unuttugum bir diyardan
avucunda aynı renkli bilye
her gece
yeniden...




gmk-20agustos2000on-18.09**

[gözün mü kaldı]

burun mukozamın ebesini ağlatan br nezleye talip olmuşum ben bilmeden..

o ağlatan sıcaklarda efil efil yerler aranarak gezmemeli ,terli terli serin sular içmemeli, annemin sırtına havlu koyayım yavrucuğum tekliflerini aaaaydeee beea diye geciştirmemeliymişim.
koşmamalı , sakin sakin oturmalıymışım.
dondurmaya abanmamalı , bisiklete binerek saçlarımı esen rüzgarlara savurmamalıymışım.
bilemedim ...

birkaç gecedir boğazımda bir kıl topagı yutmuşum hissini veren o kaşıntıyı da ciddiye almalıymışım.
bu sabah nefes alamadıgım için böööeaaaaah diye bagırarak uykumdan uyandığımda anladım bunu

burnum köprü altı şarapçılarınınki kadar kırmızı ve şişmiş , gözaltı torbalarım çeneme doğru bir yolculuga çıkmış , avurtlarım çökmüş ve sanki uyurken bir ton dayak yemişim hissiyle uyandım bu sabah.
üstümden pikeyi sıyırıp lavaboya giderken 3 , çişimi yapmaya çalışırken 2 ( bunu yaşamak lazım insan idrar kesesiyle agız burun boşluguna eşzamanlı olarak hükmedemiyor )yüzümü yıkarken bir çeyrek kez hapşurdum.
her defasında da kendime çok yaşa demeye üşendim , çünkü mecalim yktu.

öğleden sonra , işbu haller içerisindeyken semtin sağlık ocağına gitmeye karar verdim.
uzunca bir süre sıra bekledim.. duvarlardaki sağlık afişlerini ezberledim. bekleme salonundaki yer karolarını saydım. bir yaşlı çiftin kavgasını , bir apalak yaramazın insanın diline yapışan tekerlemesini dinledim...
"damdan düşmüş bir kurbağa , kırılmış üç bacağı ........."

sonunda sıra bana gelip işi başından egosu kendinden aşmış doktorla yüzyüze geldim.
bana şikayetlerimi sordu.
gücüm yok dedim , bir kaşını kaldırıp yüzüme baktı.
halszim yani dedim. kas sistemimle alakalı değil. hapşuruyorum bir de inceden öksürüyorum. geri kalan semptomlarım da göreceginiz üzre yüzümün tam ortasında duruyor. gözaltlarım çöktü burnum şiş dedim...

azerbaycan kökenli oldugunu düşündüğüm doktor bey , yavaşça ayaga kalktı.
sanki dışarıda benden sonra da muayene olmak isteyebilecek bir sürü insan yokmuşçasına bütün hareketleri gerçeküstü bir yavaşlıktaydı.
o kadar ki ; biraz kafanız güzel ollsa kendinizi bir flmin slowmotion bir sahnesine sıkışmış gibi hissedersiniz...
neyse
ayaga kalkıp yanıma geldi. o yanıma gelene kadar nezlemin kendiliğinden geçme olasılığı bile oldugunu düşündüm bir an.
yanıma geldiginde bir panter cevikliğinde beni kurt kapanına aldı !!!!
evet abi
kollarını koltukaltlarımdan gecirip ellerini ensemde kenetlemiş olan doktor agır bir azeri aksanıyla " mukavemet ediniz görelim ne kadar güçsüzsünüz" diyerek bana bildigin karakucak bir tedavi uygulamaya başlamıştı..
önce kollarıma , sonra gözlerime , daha sonra da söylediklerime inanamadım :

"naaapıyosun be !!!!"

"güzsüzüm dediniz aybalam , bakalım kaslarda bir problem var mı"

"kaslarda bir problem yok , ama derhal beni bırakmazsanız ben sizin başınıza büyük bir problem olabilirim"

"şu sağ kolunla ittir hade , ittir .."

" ya bırak , yani lütfen bırakın , canımı yakıyorsunuz"

"peki. elini avcuma koy"

"naapıcaksınız ???"

" koy sen , sen üstten ittiriceksen ben bakıcam ne kadar kas..."

" ya yanlış anladınız , nezleyim ben ? grekoromen güreşçi değilim. bir agrı kesici birde soguk algınlıgına karşı ilaç yazsanız da gitsem ben.."

"ooo tıp diploman mı var ?"

"ney ? nasıl ?"

" kendi ilcını kendin yazıyorsun ya.. nerelisen sen ?"

"izmirliyim. doğma büyüme"

"şiven pek kaba. ben buralı değilsin sandım"

***mavi ekran***

agır azeri aksanı , tuhaf muayene yöntemleri olan bu alternatif tıp insanı br şivem oldugunu düşünmekle kalmamış , beni pek kaba bulmuştu.
bana el ense çeken bir ilim insanı tarafından aşagılanmış ,hırpalanmış 2 raund güreştirilmiş ama bir ağrı kesici , bir kaşntı hapı ( sanırım uyuz oldugumu düşündüğü çin yazdı) , suda eriyen köpür köpür bir acaip tabletle evin yoluna düştüğümde henüz başıma ne geldigini
anlayamamıştım.

eve dönüş yolunda 8 ,eczanede ilaçlarımı alırken 3 anneme olanları anlatırken 1 kez hapşırdım..

halen aksıra tıksıra dolanmakta , bu başıma gelen tuhaf şey anlatsam mı anlatmasam mı diye düşünürken 7 kez üst üste hapşırdıkta sonra hafif bir baş dönmesi ve sarhoşluga benzer bir uçma hisiyle kendimi pc başında buldum..

yaa işte böyle


gmk-nezle olmanın şiveye etkileri uzmanı- perşembe2010agustos25