İçerik değiştir



- - - - -

Kitaplığımdan


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 91 yanıt verildi

#81 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 23.09.2009 - 18:57

Gönderilen Resim

Söylemek Güzeldir / Atıf YILMAZ

Afa Yayınları
287 Sayfa


"..........
Anılarım hiç bitmesin istiyorum. Eski yeni filmlerle, tanıdığım ve tanıyacağım yeni insanlarla, yeni ilişkilerle tazelensin, zenginleşsin istiyorum. Belki daha yüzlerce cilt de yazabilmek...Anlatabilmek...Söylemek güzeldir..." (Atıf Yılmaz)

"..........
Türk sinemasının sayısız filmine imzasını atan, 2006 yılında yitirdiğimiz sinema yönetmeni Atıf Yılmaz, tatlı dedikodular, altedilen güçlükler, sevgiyle işlenmiş insan portreleri arasında okuru, ulusal sinema, ulusal kültür, sinemanın geleceği gibi konularla karşı karşıya bırakırken Türk Sinema Tarihi'ne de ışık tutuyor..." (tanıtımdan)


**********
Atıf YILMAZ kimdir?


Sinema yönetmeni ve "Söylemek Güzeldir"in yazarı Atıf Yılmaz (Batıbeki) hakkında 'Sinemanın Ustaları' başlığından bilgi edinebilirsiniz.

#82 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 30.09.2009 - 04:38

Gönderilen Resim

Sophie'nin Seçimi / William STYRON

Altın Kitaplar
416 Sayfa

İkinci Dünya Savaşı’nda bir annenin çaresizlik nedeniyle, bir Yahudi toplama kampında iki çocuğundan birini ölüme göndermesini sarsıcı biçimde anlatan Sophie’nin Seçimi roman, yönetmen Alan J.Pakula tarafından yine aynı adla beyaz perdeye aktarıldı. Daha sonra ise Nicholas Maw tarafından operaya uyarlandı.





**********
William STYRON kimdir?


Gönderilen Resim

(1925 - 2006)

ABD'nin Virginia eyaletine bağlı Newport News kentinde doğdu.

Güney’in köklü ailelerinden birine mensup olan Styron, 13 yaşındayken annesini kaybetti.
Daha sonraki yıllarda, hayatına ve romanlarına hakim olan ağır ve kasvetli havanın nedenlerinden birinin bu kaybın yarattığı suçluluk duygusu olduğunu söyleyecektir.

İkinci Dünya Savaşı'nda deniz piyadesi olarak orduya katılan Styron orduda üsteğmen rütbesine kadar yükseldi.

İlk romanı “Lie Down in Darkness”ı (Karanlıkta Uzan) 1951'de 26 yaşında yazan Styron, 1957'de “The Long March” (Uzun Yürüyüş) ve 1958'de “Set this House on Fire” (Bu Evi Ateşe Ver) romanlarını yazdı.

1967 yılında yazdığı, ABD iç savaşından önce kanlı bir köle ayaklanmasına neden olan bir kölenin hikayesini anlatan “The Confessions of Nat Turner” (Nat Turner'ın İtirafları) adlı romanıyla Pulitzer Ödülü'ne layık görülen Styron en çok, 1979 yılında yazdığı, “Sophie'nin Seçimi” adlı romanıyla tanındı.

William Styron, 2006 yılının Kasım ayında yaşama veda etti.

Son onbeş yılda çok fazla ürün vermeyen Styron, buna karşın Kurt Vonnegut ve Norman Mailer ile birlikte döneminin önde gelen yazarları arasında kabul ediliyordu. Kasvetli üslûbuyla William Faulkner’ın vârisi olarak görülen Styron, romanlarıyla ABD’nin güney eyaletlerinin sesi olmuştu.

(hurarsiv.hurriyet.com.tr)

NOT: Romanın uyarlandığı filmi(Sophie'nin Seçimi), 'Unutulmayan Filmler' başlığında bulabilirsiniz.

#83 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.10.2009 - 05:27

Gönderilen Resim

Atatürk : Modern Türkiye'nin Kurucusu / Andrew MANGO

Remzi Kitabevi
750 Sayfa


"..........
İstanbul doğumlu İngiliz yazar Andrew Mango, beş yılı aşkın bir süre yaptığı araştırmalar sonucu bu yapıtla kapsamlı ve nesnel bir çalışma ortaya koyuyor. Türkiye'nin, bağımsızlığı ve varoluşu yolunda Atatürk gibi bir liderle yakaladığı olağanüstü şansı irdeleyen yazar, onu salt lider özellikleriyle değil, yakın çevresi ve insan ilişkileriyle de yansıtmayı başarırken, dönemin toplumsal yapısı ve güç dengelerinde de açıklık kazandırıyor..." (tanıtımdan)






**********
Andrew MANGO kimdir?


Gönderilen Resim

İngiliz yazar.

İngiliz-Rus kökenli bir ailenin üç oğlundan biri olarak 1926 yılında İstanbul’da doğdu.

Dil öğrenimini, Londra’daki School of Oriental Studies’de Farsça ve Arapça öğrenerek geliştirdi.
Büyük İskender olayının İslamiyet içinde yer alan biçimleri üzerine yaptığı araştırmayla doktorasını verdi.

1947’de öğrenciyken katıldığı BBC’de on dört yıl boyunca Türkçe Yayınlar bölümünün yöneticiliğinde bulundu.
Türkiye’yle ilgili ilk yazısı 1957 yılında Political Quarterly adlı dergide yayınlandı.
Burada Güney Avrupa ve Fransızca Yayınlar Müdürüyken 1986’da emekliye ayrıldı.

O günden bu yana, bütün çalışmalarını Türkiye’yle ilgili konularda araştırmalara ayıran yazarın "Turkey ve Discovering Turkey" adlı tanıtıcı çalışmalarını "Turkey: The Challenge of a New Role" (1994) adlı kitabı izledi. Türkçe’de "Atatürk,Modern Türkiye’nin Kurucusu" kitabı 2000 yılında yayımlandı.

Londra’da oturan Andrew Mango sık sık Türkiye’yi ziyaret etmektedir.

- Kitaplarından:

Gönderilen Resim

Türkiye'nin Terörle Savaşı
Türkiye ve Türkler : 1938'den Günümüze
Türkiye'nin Yeni Rolü
From The Sultan To Atatürk

(tr.wikipedia.org)

#84 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.10.2009 - 16:03

Gönderilen Resim


Anne Frank'ın Hatıra Defteri / Anne FRANK

Özgün Adı: The Diary of Anne Frank
Çeviri : Can YÜCEL

Papirüs Yayınevi
240 sayfa



*****
"Anne Frank 12 Haziran 1929'da Yahudi bir anne babanın çocuğu olarak Frankfurt'da doğdu.

1933'te nazilerden kaçarak ailesiyle birlikte Amsterdam'a geldiler. Nazi askerlerinin 1940'ta Hollanda'ya saldırıp işgal etmelerinden ve ayrıca 1942'de Yahudi halkı icin ağır yaptırımların uygulanmaya başlamasından sonra, Frank ailesi dostlarıyla birlikte Amsterdam'ın Prinsengracht semtinde bir evin arka odasına saklandılar. Ancak, Ağustos 1944'de naziler tarafından tutuklanıp, toplama kamplarının en korkunçlarından biri olan Auschschwitz'e götürüldüler.
Anne Frank, Mart 1945'te öldü.

12 Haziran 1942'den 1 Ağustos 1944'e kadar tuttugu anı defteri ölümünden sonra kitap haline getirildi.
Savaştan sonra bulunan defteri yayımlanınca bütün dünyada geniş yankılar uyandırdı.." (tanıtımdan)


*****
"Anne Frank'ın Hatıra Defteri ne bir topluluğu kötülemek, ne başka bir topluluğu övmek düşüncesiyle yayınlanmış değildir. Bu kitap, içinde yaşadığımız medeniyet çağında bile milyonlarca insanı öldürmekten haz duyabilecek kadar vahşi olanların varlığını gösterecektir. Küçük Anne Frank bir Alman kızı olsaydı yine bu hatıraları çağdaş insanlık, bilmeli, tanımalı, onun ıstıraplarına aşina çıkmalıydı. Hatıralar piyes oldu, sayısız insanlar bu faciayı sahnede seyretti. Kim bilir, beyazperdeye yansıyacak gölgesi, bütün dünyada nasıl bir hızla dolaşacak? Demek, insan ruhunda doğan acılı hislere duygulu ruhlar ilgisiz kalamıyor. İşte biz de aynı insani duyguyla bu kitabı Türkçesinden yayımlamayı faydalı gördük. Zaten genç yaşında bir kampın sefaleti içinde ölüp giden Anne Frank, hatıra defterine "öldükten sonra da yaşamak istiyorum" diye yazarken iyi niyetli, hakikate bağlı ve haksızlığa karşı cesaretli insanların her zaman mevcut olacağına inanmıştı... Biz de hayatına doymadan ölen bu zavallı kızcağız gibi insanlığın iyi geleceklerine, aralarında Kabiller bulunsa da Habil kadar temiz ruhlu olanlarının da her zaman var olacağına inanıyoruz." (Hasan Ali YÜCEL, 1958)




**********
Anne FRANK kimdir?



Gönderilen Resim

(1929 - 1945)

Almanya'daki Yahudi soykırımının simge isimlerindendir.

Otto ve Edith Frank'ın kızları olarak 12 Haziran 1929 günü Almanya’nın Frankfurt şehrinde dünyaya geldi.
Tam adı Anneliese Marie Frank'tır.

Beş yaşına kadar, Anne Frankfurt dolaylarında bir apartman dairesinde Anne ve babası ve ablası Margot ile birlikte yaşadı. Nazilerin 1933'te iktidara gelmesinin ardından, Otto Frank iş bağlantılarının olduğu Hollanda’nın Amsterdam şehrine kaçtı. Ailenin geri kalanı da Otto'nun peşinden gitti. Anne ise büyükanne ve babasıyla Aachen'de kaldıktan sonra Şubat 1934'te Amsterdam'a giden aile bireylerinin sonuncusuydu.

Almanlar Mayıs 1940'ta Amsterdam'ı işgal etti. Temmuz 1942'de, Alman yetkililer ve onların Hollandalı işbirlikçileri ülkedeki Yahudileri Alman sınırının yakınındaki Hollanda kasabası Assen yakınlarındaki bir geçiş kampı olan Westerbork'ta toplamaya başladı. Westebork'taki Yahudiler Alman yetkililer tarafından, Almanların işgal ettiği Polonya'daki Auschwitz-Birkenau ve Sobibor ölüm merkezlerine sürüldü.

Haziran ayının ilk haftasında, Anne ve ailesi, kendileriyle birlikte dört Hollandalı Yahudi'nin, Hermann, Auguste, Peter van Pels, ve Fritz Pfeffer'ın da saklanacağı bir apartman dairesinde gizlendiler. İki yıl boyunca, Anne Frank'in günlüğünde “Gizli Oda” diye bahsettiği Prinsengracht sokağı 263 numaradaki aile şirketine ait ofisin arkasındaki apartmanın çatı katında gizlice yaşadılar. Öncelikle ailenin saklanacağı yerin hazırlanmasına yardımda bulunan Otto Frank'in arkadaşları ve çalışma arkadaşları, Johannes Kleiman, Victor Kugler, Jan Gies ve Miep Gies kendi hayatlarını tehlikeye atarak Frank ailesine gıda ve giysi yardımında bulundu. 4 Ağustos 1944'te, Gestapolar (Alman Gizli Servis Polisi), kimliği belirsiz bir Hollandalının ihbarı üzerine ailenin saklandığı yeri buldu.

Aynı gün, Gestapo yetkili SS Çavuş Karl Silbelbauer ve Hollandalı iki yardımcısı Frank ailesini tutukladı ve 8 Ağustos'ta Westerbrok'a gönderdi. Bir ay sonra, Eylül 1944'te, SS subayları ve polis Franks ailesini ve onlarla birlikte saklanan dört kişiyi, Westerbrok'tan Almanların işgal ettiği Polonya'daki toplama kampı kompleksi olan Auschwitz'e giden bir trene bindirdi. Yaşlarının küçük olması nedeniyle çalıştırma amaçlı olarak, Anne ve ablası Margot 1944 yılı, Ekim ayının sonuna doğru Kuzey Almanya'da Celle yakınlarında bulunan Bergen-Belsen toplama kampına götürüldü.

Her iki kız kardeş de, İngiliz Birlikleri’nin Bergen-Belsen kampına girdiği 15 Nisan, 1945'ten yalnızca birkaç hafta önce tifüs nedeniyle hayatlarını kaybetti. SS yetkilileri, Anne'nin anne babasını da zorunlu çalışma için seçti. Anne'nin annesi Edith 1945'te, Ocak ayının başlarında Auschwitz'de öldü. Yalnızca Anne'nin babası Otto savaştan sağ çıktı. Otto 27 Ocak, 1945'te Auschwitz kampında Sovyet Kuvvetleri tarafından serbest bırakıldı.

Saklandıkları süre boyunca, Anne korkularını, umutlarını ve yaşadıklarını kaydettiği bir günlük tuttu. Ailenin tutuklanmasının ardından apartmanda bulunan bu günlük, Frank ailesinin saklanmasına yardım edenlerden biri, yani Miep Gies tarafından saklandı. Günlük savaştan sonra pek çok dilde yayımlandı ve Avrupa'da, Güney ve Kuzey Amerika'da binlerce ortaokul ve lisede müfredata alındı. Anne Frank Holokost’ta hayatını kaybeden çocuklarının kayıp geleceğinin sembolü hâline geldi. (ushmm.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.10.2009 - 16:04


#85 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 25.10.2009 - 23:07

Gönderilen Resim


Tutuklunun Günlüğü / Attila İLHAN

Türkiye İş Bankası Yayınları
176 Sayfa


"..........
Tutuklunun Günlüğü'nde Attila İlhan, klasik Türk şiirinin sesini, havasını yeni, çağ ve toplumsal bir içerikle doldurarak yeniden kuruyor. Bir kısmı şarkı olmuş; saten müziği içinde saklı bir sesi olan şiirler, notalarla kolayca sarmaş dolaş oluvermiş: 'gün dondu geceler uzar hazırlık sonbahara / o mahur beste çalar müjgan'la ben ağlaşırız' , 'incesaz' , 'rubailer' , 'deniz kasidesi'... Her birine darbelerin yaraları, bunalımı, acıları, dehşeti sızmış, simgesel, derin mi derin şiirler... Ve 'teleks' ; içeriği de, yapısı da metropolü, acımasız çarkları, yabancılaşmayı bir teleks hızıyla anlatıyor... " (tanıtımdan)


Mahur Beste

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara (kitaptan)


"Attilâ İlhan, bu şiirini nasıl yazdığını o yıllarda bir gün şöyle anlatır:
'12 Mart sonrasının kahır günleriydi.
Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz'lere kıymışlardı.
Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için vapura bindim.
Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı...
Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra...
Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım.
Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm".
"bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı.'

Ve ekler ki, şiirdeki "müjgan" sözcüğü eski dilde "kirpik" anlamına gelmektedir..."






**********
Attila İLHAN kimdir?



Gönderilen Resim

(1925 - 2005)


- Yaşamı:
Menemen (İzmir)' de doğdu.

İzmir'de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu'nu bitirdi.

Atatürk Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Danıştay kararıyla eğitimi sürdürme hakkını kazandı. İstanbul'da Işık Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı.

6 yıl aralıklarla Paris'te yaşadı.
Türkiye'de başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar; ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Bir kaç kez gözaltına alındı.

Çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'nı üstlendi. Ankara’da Bilgi Yayınevi Danışmanlığını yaptı. Senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullandı. Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yelken ve Sanat Olayı dergilerini yönetti.

İlk şiiri olan "Balıkçı Türküsü" 1941'de Yeni Edebiyat Dergisi'nde yayınlandı. Takma adlarla İstanbul ve Yücel dergilerinde şiirleri çıktı. 1946 CHP şiir yarışmasında "Cebbaroğlu Mehemmed" şiiriyle birincilik ödülü kazandı.

Bu başarıdan sonra hızla tanınıp sevildi. Genç, Yeni Nesil, Varlık, Aile, Yirminci Asır, Seçilmiş Hikayeler, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi dergilerde şiirleri, deneme ve eleştirileri yayınlandı. Türk edebiyatının önemli isimleri arasına girdi.

Garip Akımı ve İkinci Yeni şiirine karşı çıktı. Mavi ya da Maviciler adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlattı. Şiire yeni bir ses düzeni, taşkın, coşkulu bir anlatım ve kendisine özgü bir duyarlılık getirdi. Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum şiir kitaplarındaki şiirleriyle genç şair kuşağını etkiledi. Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün kitaplarındaki şiirlerinde divan şiiri ve şarkılardan da yararlandı. İlk iki romanı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'den sonraki romanlarında tarihsel konulara ağırlık vermeye başladı. Bu tür romanlarında öz Türkçe akımına karşı çıktı.

Ali Kaptanoğlu takma adıyla film senaryoları da yazdı.

1968 yılında evlendi, 17 yıl evli kaldı.

Attilâ İlhan 11 Ekim 2005 günü İstanbul'da yaşama veda etti.


- Ödüllerinden :
1946 CHP Şiir Yarışması Birinciliği
1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (Tutuklunun Günlüğü)
1975 Yunus Nadi Roman Armağanı (Sırtlan Payı)
2003 Sertel Demokrasi Ödülü


* Yapıtları

-Şiir :
Duvar (1948)
Sisler Bulvarı (1954)
Yağmur Kaçağı (1955)
Ben Sana Mecburum (1960)
Bela Çiçeği (1962)
Yasak Sevişmek (1968)
Tutkunun Günlüğü (1973)
Böyle Bir Sevmek (1977)
Elde Var Hüzün (1982)
Korkunun Krallığı (1987)
Ayrılık Sevdaya Dahil (1993)

- Roman :
Sokaktaki Adam (1953)
Zenciler Birbirine Benzemez (1957)
Kurtlar Sofrası (1963/64)
Bıçağın Ucu (1973)
Sırtlan Payı (1974)
Yaraya Tuz Basmak (1978)
Fena Halde Leman (1980)
Dersaadet’te Sabah Ezanları (1981)
Haco Hanım Vay (1984)
O Karanlıkta Biz (1988)

- Gezi / Deneme / Eleştiri :
Abbas Yolcu (1957)
Hangi Sol (1971)
Gerçekçilik Savaşı (1980)
Hangi Atatürk (1981)
Batı'nın Deli Gömleği (1982)
İkinci Yeni Savaşı (1983)
Sağım Solum Sobe (1985)
Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler (1985)
Ulusal Kültür Savaşı (1986)

(siiradresi.net, ogretmenlerforumu.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 25.10.2009 - 23:32


#86 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.11.2009 - 03:54

Gönderilen Resim


Çocuklardan Tanrıya Mektuplar / Eric MARSHALL ve Stuart HAMPLE

Çeviri: Işıtan GÜNDÜZ

Bulut Yayınları
157 Sayfa


Avrupa ve Amerika'da dinsel eğitimin bir parçası olarak 2 - 9 yaş çocuklara Tanrı’ya ilişkin düşüncelerini sordular; "Tanrı’ya bir mektup yazın ve duygularınızı isteklerinizi anlatın" dediler. Okuma yazma bilmeyenler çocuklardan da sözlü olarak bir konuşma istediler ve yanıtları kağıda döktüler. Sonuç mu?..:

"Sevgili Tanrı, Tanrı olduğunu nasıl bilebildin?"
"Sevgili Tanrı, öldükten sonra yaşayacaksak ne diye ölüyoruz?"
"Sevgili Tanrı, öğretmenim günlerin önce kısaldığını sonra uzadığını söyledi. Artık bir karar vermelisin."
"Sevgili Tanrı, niçin hiç T.V. ye çıkmıyorsun?"
"Sevgili Tanrı sen zengin misin yoksa sadece ünlümü".
"Sevgili Tanrı,sahiden var mısın?..Bazıları buna inanmıyor. Eğer varsan gecikmeden bir şeyler yapmanda fayda var."
"Sevgili Tanrı, bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar."


"..........

Bu kitaptaki mektuplar çocukların dünyasını, onların düşünce ve özlemlerini dile getiriyor. Mektupların kimi bilgece bir dostlukla, kimiyse büyük bir saflıkla yazılmış. Bilgiçlik taslıyanı, sıradanı, saygılısı, biraz küstahı var içlerinde. Ama mektupların içeriğindeki özlemler, inançlar, sorular ve kuşkular dünyanın tüm çocuklarının yarattığı o ortak evreni yansıtıyor. Çoğu inanılmaz bir ciddiyetde. Ama birazı var ki ister istemez gülümsetiyor insanı.Kitaptaki mektupların tümü büyük bir güven duydukları, umutla bağlandıkları tanrıya yazılmış. Ama kendilerinin tanımladığı, büyükler dünyasınca henüz kafalarında biçimlendirilmemiş tanrıya. Onların, çocukların tanrısına..." (Eric Marshall ve Stuart Hample)

#87 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.11.2009 - 04:14

Gönderilen Resim


Erkekleri Kullanma Kılavuzu / İlhan UÇKAN

Gendaş Kültür Yayınları
153 Sayfa



"Kadınların gündelik yaşamda oynadıkları küçük zeka oyunları, küçük tatlar...
Kaprisler, ağlamalar, nazlanmalar, küçük tehdit ve şantajlar.
Ayrıca her türden duygu sömürüleri ve bu teknikleri mükemmelleştirme yolları...
Bu oyunları hiç oynamamış olan kadınlar da vardır mutlaka.
Belki yaptılar da olmadı.
İşte kadınlarımız ve genç kızlarımız için ve "Daha iyisini yapmak için öğrenmek istiyorum" diyenleriniz için..."(tanıtımdan)

alsancakE24'ün notu: Bizi kullanmak ha?..Pöh !..
Kitabı, kıs kıs gülmek isteyen hemcinslerime öneriririm. :)




**********
İlhan UÇKAN kimdir?


Gönderilen Resim

Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü’nü bitirdi.
1992′de ilk kişisel sergisini açtı. Çeşitli resim ve enstalasyon sergi faaliyetlerini sürdürürken, Express, Kadınca, Esquire, Max, Domus M gibi dergilerde yazarlık, köşe yazarlığı, editörlük, koordinatörlük görevlerinde bulundu ve bazı radyolarda program hazırladı. Resimde “optik oyunlara” olan ilgisi, giderek “hayatın içindeki oyun” kavramına, özellikle de “cinsler arası oyunlara” doğru yöneldi.

“Oyun Teorisi”ni cinsler arası ilişkilere uyarladı.
Bir “oyun alanı” olarak değerlendirdiği ilişkiler için stratejiler ve taktikler geliştirdiği kitaplarıyla ilişkilere farklı ve “oyuncul” bir bakış açısı kazandırdı.

2006′da Türkiye’nin ilk ilişki danışmanlık şirketi olan Kırmızı Danışmanlık‘ı Nişantaşı’nda kurdu.
“Kırmızı Günler” isimli hafta içi her gün canlı yayınlanan TV programını Kanal 1′de yaptı. 2007′de Show TV “Uçan Kuş” magazin programında yer aldı.

2003-2008 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi‘nde “Bilirkişi Raporu” isimli köşesinde yazdı.
Halen TRT FM‘de TRT İzmir Radyosunun hazırladığı ”Gece Expresi” isimli programda “Pembe ve Mavi” başlığı altında ilişkiler hakkında danışmanlık yaparak dinleyici mektuplarını cevaplıyor.
Aynı zamanda Boxer erkek dergisinde köşe yazılarına devam ediyor.

- Kitapları:
Erkekleri Kullanma Kılavuzu
Kadınları Kullanma Kılavuzu
Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu
Aşk Oyunları Kılavuzu
Terk Etme Oyunları Kılavuzu
Aldatılan Kadının Kılavuzu
Aşk Büyüsü (Roman)
Kadın Tamir Servisi

(ilhanuckan.com)

#88 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 14.11.2009 - 13:56

Gönderilen Resim


Otomatik Portakal (A Clockwork Orange)
Yazan: Anthony BURGESS
Çeviri:
Aziz ÜSTEL

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
200 Sayfa


"Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.." (Anthony Burgess)

"Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokakları terörize eden, yaşamları şiddet ve seks üzerine kurulu gençler ve bu hikayenin anti-kahramanı Alex... Yayımlandığı günden bu yana "kült roman" özelliğini hiçbir zaman kaybetmeyen Otomatik Portakal'ın 15 yaşındaki kahramanı, "İyi ya da kötü nedir?", "İnsan özgür iradesiyle kaderini seçebilir mi?" gibi soruların yanıtlarını kurcalıyor. Usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1971 yılında beyazperdeye de uyarlanan Otomatik Portakal tüm zamanların en sarsıcı romanlarından..." (tanıtımdan)




**********
Anthony BURGESS kimdir?


Asıl adı John Burgess Wilson olan yazar 1917'de İngiltere'de doğdu.
Manchester Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı ve sesbilim öğrenimi gördü. Otuz yaşlarına kadar en büyük arzusu besteci olmaktı. Bir senfoni dahil, çok sayıda müzik eseri besteledi.

1940-46 arasında İngiliz ordusunda yer aldı, 1946-50 yılları arasında Birmingham Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1954'ten 1959'a kadar Malaya ve Borneo'da Eğitim Bakanlığı görevlisi olarak çalıştı.

41 yaşında İngiltere'ye döndüğünde beyninde bir tümör olduğunu ve bir yıl içinde öleceğini öğrendi. Burgess o bir yıl içinde beş roman birden yazdı. Kendisine yanlış teşhis konulmuş olduğu anlaşıldıktan sonra da aynı hızla yazmayı sürdürdü.

Romancılığının yanı sıra gazetecilik, eleştirmenlik ve dilbilim çalışmaları da olan Burgess, çağdaş İngiliz edebiyatının en verimli yazarlarından biridir.

- Yapıtlarından:
Bir Elin Sesi Var
Deptford'daki Ölü Adam
Mozart ve Deyyuslar
Gizli Hava Müzesi
Piyanoçalanlar

(kitapyurdu.com)

#89 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 20.11.2009 - 00:15

Gönderilen Resim


Seni Seviyorum

Yazan: Gülriz SURURİ

Doğan Kitap
212 Sayfa



"Her şeye “kârlı ya da kârlı değil” diye bakılan bir ortamda, seyircisi giderek azalan ve ayakta kalmaya çalışan bir özel tiyatro... Ve bu tiyatronun sahibi, tiyatro dünyasının yıldız oyuncusu Sahra... Hem tiyatrosunun sorunlarıyla, hem de özel yaşamının çıkmazlarıyla tek başına mücadele etmek zorunda kalan bir kadın... Sahra tiyatrosunu içine düştüğü durumdan kurtarmak için Fransa’dan genç, başarılı bir yönetmeni davet eder. Bu genç yönetmen Sahra’nın hayatına heyecan getirecek, ancak sorunlarının da artmasına neden olacaktır. Ahmet Akın, Sahra’ya gençliğinden beri âşıktır. Sahra da ona karşı duyarsız kalamaz. Ancak o evli bir kadındır ve aralarında önemli bir yaş farkı vardır..." (tanıtımdan)






**********
Gülriz SURURİ kimdir?


Gönderilen Resim

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni.

1929 yılında İstanbul’da doğdu.
Annesi, ilk Türk primadonnası Suzan Lûtfullah Sururi, babası ise İlk operet kurucularımızdan Lûtfullah Sururi'dir.

İlk kez 1942'de henüz 12 yaşındayken İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü'nde sahneye çıktı.
1955'te Muammer Karaca Topluluğu'nda oynamaya başladı. 1960'ta Dormen Tiyatrosu'na geçti.

1961'de, bu toplulukta sahnelenen Sokak Kızı İrma'daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Ödülü'nü kazandı.

1962'de Engin Cezzar'la Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu'nu kurdu.

1966'da "Teneke" oyunundaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü bir kez daha kazandı.
Aynı yıl Türk Kadınlar Birliği'nce Yılın Kadını seçildi.
1971'de Hint kumaşı'ndaki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü üçüncü kez kazandı.

1979-1980 mevsiminde Mehmet Akan'la birlikte, topluluğun o güne dek sahnelediği oyunlardan Uzun İnce Bir Yol adlı bir derleme yaptı ve gösteriminde oynadı.

1982-1983 Kaldırım Serçesi adlı müzik oyunundaki Edith Piaf yorumuyla Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü, İzmir Gazeteciler Derneği'nin Altan Artemis Ödülü'nü ve Milliyet Gazetesi'nin 1983 Süperstar Tiyatro Oyuncusu Ödülü'nü kazandı.

Yumuşak oyunculuğuyla, dramdan güldürüye ve müzikli oyuna dek her çeşit eserde başarılı tipler çizen Sururi, oyunculuğunun dışında Türk tiyatrosuna yönetici olarak da katkıda bulundu.

Kendisi gibi tiyatro yönetmeni ve oyuncusu olan Engin Cezzar’la evlliliği süren sanatçı, halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde oyunculuk dersi vermektedir.

- Rol aldığı oyunlardan:
Kaldırım Serçesi
Keşanlı Ali Destanı
Sokak Kızı İrma
Kabare

- Yönettiği oyunlardan:
Fosforlu Cevriye (Müzikal)
Biz Sıfırdan Başladık

- Kitaplarından:
Girmediğim Sokaklarda
Biz Kadınlar
Bir An Gelir

(derleme)

#90 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.12.2009 - 22:30

Gönderilen Resim


Kalpaklılar
Yazan:Samim KOCAGÖZ

Literatür Yayıncılık
366 Sayfa


"Türkiye'yi yağmaya gelen 1919 yılının sömürgecilerine karşı kabaran öfke, o yılların öfkesidir; o yılların hiddetidir. Ama bugün de sömürgeciliğe karşı duyulabilecek öfkenin aynıdır elbette." (Samim KOCAGÖZ)

"Düşman donanması açıklarda demirlemiş, iki harp gemisi rıhtıma biraz daha yaklaşmıştı... Güvertedeki askerler ellerini, şapkalarını sallıyor, marşlar söylüyorlardı... Mavili beyazlı elbiseler giymiş genç kızlar, ellerinde çiçekler, vapurlardaki askerlere öpücükler yolluyorlardı.

İngilizlerin güdümündeki Yunan ordusu 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal ederken genel manzara böyleydi. Ta ki karaya ayak basan ilk Yunan askerlerinin ortasına bir el bombası atılana kadar. Bombayı atan gazeteci Hasan Tahsin, 'Dövüşe ben başlıyorum, siz devam edeceksiniz' diyecek kadar emindi çaktığı bu ilk kıvılcımın tüm ülkeyi saracağından. Yanılmamıştı da, İzmir bir sembol oldu, bayrak oldu, taştı Anadolu'nun içlerinden... Cephelerde Mehmet'ler, dağlarda efeler, her türlü imkânı kullanarak askerlere cephane taşıyan kadınlar, tüm Anadolu tek yürek oldu, başkaldırdı işgalcilere ve onların işbirlikçilerine...

Kalpaklılar, Samim Kocagöz'ün belgelere dayanarak işlediği, işgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliye'nin doğuşuna, cephelerdeki çarpışmalardan gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşı'nın, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanıdır..." (tanıtımdan)




**********
Samim KOCAGÖZ kimdir?


Gönderilen Resim

(1916 - 1993)

Roman yazarı Samim Kocagöz Söke'de doğdu.

1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi.
1942-1945 arasında Lozan Üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Okulu'nda edebiyat, Devlet Konservatuvarı'nda sanat tarihi dersleri verdi.

İlk romanı "İkinci Dünya" 1938'de yayınlandı.
Servet-i Fünun Uyanış, Ses, Hep, Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Yenilikler, Yeditepe gibi dergilerle Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanan öyküleriyle bilinir.

1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikaye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı.

Gözlemlere dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıtan Samim Kocagöz 5 Eylül 1993 günü İzmir'de yaşama veda etti.

Ölümünden sonra adına bir öykü ödülü kondu.
İzmir Devlet Tiyatrosu 2006-2007 tiyatro sezonunda yazarın "Islak Ekmek" adlı oyununu repertuvarına aldı.

- Ödüllerinden:
1968 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü (Yağmurdaki Kız)
1978 Lions Hikaye Ödülü (Alandaki Delikanlı)

- Romanlarından:
İkinci Dünya (1938)
Bir Şehri İki Kapısı (1948)
Yılan Hikayesi (1954)
Onbinlerin Dönüşü (1957)
Kalpaklılar (1962)
Doludizgin (1963)
Bir Karış Toprak (1964)
Bir Çift Öküz (1970)
İzmir'in İçinde (1973)
Tartışma (1974)
Eski Toprak (1988)

- Öykülerinden:
Telli Kavak (1941)
Sığınak (1946)
Cihan Şoförü (1954)
Ahmet'in Kuzuları (1958)
Yolun Üstündeki Kaya (1964)
Yağmurdaki Kız (1967)
Alandaki Delikanlı (1978)

- Denemelerinden:
Roman ve Yazarlık Onuru (1983)

(msxlabs.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 18.12.2009 - 17:09


#91 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 06.12.2009 - 00:08

Gönderilen Resim


Doludizgin

Yazan : Samim KOCAGÖZ

Literatür Yayınları
346 Sayfa


"...Alayın ikmal merkezinde bir kaynaşma vardı. Derviş Çavuş kan ter içinde neferlerle beraber, gerilerden gelen incecik bir yolun üstündeki bir kağnıdan cephane sandıklarını indiriyordu. Tekerleğin birinin yanına genç bir kadın oturmuştu. Parlak, fakat yorgun gözleri mat yeşil ışıldıyordu. Kucağında altı aylık kadar bir çocuk vardı. Çocuk çıplak ayaklarını toprağa uzatmış, ellerini anasının omzuna koymuş, durmadan iki tarafına bakınıyordu. Kadın kağnısının boşaltılmasını bekliyordu. Kumandanın yaklaştığını görünce toparlanmak istedi. Komutan, 'Rahatına bak kızım' diye yaklaştı, çocuğu okşadı. 'Bunun adı ne bakayım?' Kadın, yeşil mat gözlerini kaldırdı; yanık yüzü aydınlandı. 'Mehmet!' karşılığını verdi. Kumandan çömeldi. Çocuğun ellerini tuttu: 'Korkumuz kalmadı gayri' dedi, 'demek cepheye bir Mehmet daha geldi'..." (kitaptan)

"Kalpaklılar’la bir bütün oluşturan Doludizgin, Samim Kocagöz’ün Kurtuluş Savaşı’nın son evresini şiirsel bir dille anlattığı belgesel nitelikte bir roman. Kuvayı Milliye’nin düzenli ordulara dönüşerek topyekûn karşı saldırıya geçtiği, vatan topraklarını istilacıların elinden karış karış geri alarak, İzmir’e ulaştığı, eşi benzeri görülmemiş bir ulusal mücadelenin romanı." (tanıtımdan)

#92 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.12.2009 - 21:13

Gönderilen Resim


Chicago Mezbahaları

Yazan: Upton SINCLAIR


Çeviri: Belma ÖZDEMİR

Yalçın Yayınları
480 Sayfa


"...Upton Sinclair'in en etkili, sert ve iç acıtan romanlarından birisi olan "Chicago Mezbahaları" , Amerikan iş hayatını, işçilerle işveren ilişkilerini, iç politika dalaverelerini, sosyalizm hareketini, işçilerin ezilişlerini, Amerikanın dejenere olmuş sosyal yapısını bütün çıplaklığı ile yansıtmaktadır. Bu kitap yayınlandıktan sonra altı ayda gıda kanunu değişmiş, politikacılar birbirine düşmüş, işverenlere korkunç hücumlar yapılmıştır. Ayrıca bu eserle birlikte Amerika’da sosyalist hareket hızlanmıştır. Halkın bilinçlenmemesi için Amerikan kapitalistlerinin nasıl akla hayale gelmedik oyunlar düzenledikleri bu romanda açık ve seçik olarak görülmektedir..." (tanıtım)






**********
Upton SINCLAIR kimdir?


Gönderilen Resim

(1878 - 1968)

Yoksul Güneyli bir ailenin oğlu olarak Baltimore'da doğdu.

Devam ettiği okulda tanesini bir dolara sattığı fıkralarıyla yazarlık kariyerine çok küçük yaşlarda başladı. 1897-1900 yılları arasında devam ettiği Columbia Üniversitesi'ndeki edebiyat eğitimini, yazdığı gençlik öykülerinden kazandığı parayla finanse etti.

Toplumsal ideallere sempati duyan Upton Sinclair 1904 yılında "Şikago Mezbahaları" adlı romanına hazırlık yapmak amacıyla mezbaha işçiliği yapmaya başladı. İki yıllık çalışma sonucunda ortaya çıkan "Şikago Mezbahaları", büyük umutlarla Amerika'ya gelip insanlığa yakışmayan koşullar altında Şikağo mezbahalarında çalışmak zorunda kalan Litvanyalı bir göçmenin öyküsünü anlatmaktadır. Natüralist özellikler taşıyan bu romanında namuslu insanların kapitalizm yüzünden nasıl mahvedildiklerini göstermek istemiştir.

Amerikan toplumcu edebiyatının dönüm noktalarından sayılan yapıtı, birkaç yayımcı tarafından reddedildikten sonra yazarın kendi olanaklarıyla basıldı. Sinclair, romanlarından kazandığı parayla Helicon Home adını verdiği bir çiftlik kurdu. Helicon Home'u sıradan çiftliklerden ayıran en büyük özellik sosyalist bir komün niteliğini taşımasıydı. Ancak yazarın örnek teşkil etmesini istediği bu çiftlik 1908'de yandı.

"Kömür Kralı"nda(1917) madencilerin sefaletini teşhir etti. Bu romanın arka planında maden işçilerinin bir greviyle sendikal örgütlenme için ileri sürdükleri talepleri yer almaktadır. Uygunsuz durumları daha yakından gözlemlemek isteyen yazar bir ara grev gözcüsü olarak görev yapmaya da talip oldu.

Sadece militarizm ya da kapitalist sistemle değil bu sistemin yarattığı en önemli kurumlardan biri olan kiliseyle de hesaplaşma içine giren Sinclair, "Dinin Kazançları" adlı kitabıyla bazı kesimlerin tepkisini üzerine çekti.

1920'de kendi adını taşıyan dergiyi kuran yazar bu tarihten sonra çıkan kitaplarının yayıncısı oldu.

Petrol sahalarındaki çalışma koşullarını anlattığı "Oil "ile adalet skandalını konu alan "Boston" adlı romanları yazarın en önemli yapıtları arasındadır.

Sinclair 1930'lu yıllarda başlıca siyasal aktivitelere yoğunlaştı. 1934'te Kaliforniya valilik seçimlerinde Demokratlar'ın adayı olarak ortaya çıktıysa da kazanamadı. "Otomobil Kralı Ford" adlı romanında sosyalist düşüncede bir idealistken vicdansız bir sömürücüye dönüşen otomobil fabrikatörünün yükselişini ve çöküşünü anlattı.

Upton Sinclair, 25 Kasım 1968 günü New Jersey'de yaşama veda etti.

- Yapıtlarından:
Şikago Mezbahaları (The Jungle) 1906
Kömür Kralı (King Cool) 1917
Dinin Kazançları (The Profis of Religion) 1920
Kaz Adımı (The Goose Step) 1923
Kaz Palazları (The Goslings) 1924
Oil 1927
Boston (1928)
Otomobil Kralı Ford (The Flivver King) 1937

(delinetciler.net)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 16.12.2009 - 21:20





0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli