Kara Cüneyit 'in Penpe Günlüğüsü
#221
Posted 26.10.2009 - 09:13
#222
Posted 26.10.2009 - 16:37
#223
Posted 28.10.2009 - 02:39
Gerçi insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da meraktan derler ammmaaa
#224
Posted 28.10.2009 - 14:16
Teşekkür ederim.
#225
Posted 28.10.2009 - 22:33
ilgiyle merakla devamını beklemekteyim..
#226
Posted 29.10.2009 - 12:50
Ve sevgi/selam...
#227
Posted 29.10.2009 - 15:03
Fülörütün en zor kısmı şimdi başlıyordu. Söze nasıl girseydim, nerden girseydim, girebilecek miydim?.. Hadi girdik diyelim, nasıl çıksaydım, içine etmeden çıkabilecek miydim?..Dağıtmamak için ne deseydim, ne demeseydim ?..Takım halinde tüm hatlarımla dökülüp de kaçmak gerekirse kapıdan mı pencereden mi kaçmalıydım?
Bir gece önce kafamda tasarladığım tüm edisonsal(bkz: Ediz Hun) sözler uçup gitmişti, bir tanesi bile aklıma gelmiyordu. Oysa gece sabaha kadar "Siz bataklıkta açan bir çiçeksiniz" veya "Karanlık gecelerime bir maytap(bkz: mehtap) gibi doğdunuz" veya "Size sen diyebilir miyim?" veya "Ba(ğ)yan mendilinizi düşürdünüz.." türü sözleri ezberlemiştim..('Mendil' numarasının sokakta geçerli olduğunu son anda anımsayıp listeden silmiştim.)
Şimdiyse aklıma radyatör kapak contasının sızdırmazlık oranı, küresel ısınmanın patlıcan seralarındaki hemoroidsel etkileri, moleküler biyoloji ve genetik gibi günün önem ve anlamıyla hiç alakası olmayan bilimatik konularla ,'yeşil leylek(bkz: ördek) gibi daldım göllere' türküsünden ve "Ingh, oguşş.." sözcüklerinden başka bir şey gelmiyordu..
"Ingh, oguşş.." zaten olmazdı, o kadar da kazma değildik yani, onu geçtik..Hadi 'yeşil leylek' türküsünün ilk dizesini yarım yamalak bilirdim diyelim..İyi peki ama diğer konular hakkında ömrümde tek sözcük okumuş değildim...O zaman nereden çıkıyordu ortaya bu danasını devesini, ilimini bilimini, sinüsünü cosinüsünü biiiipbiiiipbiiiip ettiğimin konuları?..Bir ermiş miydim ben, yoksa üşütüyor muydum ?..Kafayı yiyecem arkadaş !
Geceki planlarıma göre bir de güya keskin bakışlarımı gözlerinden ayırmayarak, iç ve dış organlarını titretici ifadelerle Dilara'yı önce sarsıp sonra eritecektim..Ne var ki şimdi gözlerinin içine bakmak bir yana, başımı kaldırıp da gözümün sağ veya sol ucuyla bile bir bakış atamıyordum. Yanaklarım ve kulaklarım tezgaha yeni dizilmiş kebaplık kestaneler gibi cayır cayır yanıyordu ve ayrıca belli ki salçalık konserve Karacabey Ovası domatesi gibi de kıpkırmızı olmuşlardı. Hepsinden de kötüsü xhöthüme kadar terlemiştim.
"Bak oğlum Cüneyit, farzet ki yaylaya koyun otlatmaya çıktın..Uçsuz bucaksız çayırlarda haşlanmış yumurtayla soğan karışımı dürümünü yiyip geğirdikten sonra allahına şükredip kavalınla solmajörden reminör'e geçiş yapan(bkz: salladı) yoksul ama mutlu bir çobansın..Karşında Dilara'nın değil de koyunların olduğunu hayal et.." türü gevşetici rehabilitesel telkinatlarda bulunuyordum kendisi kendisime..Ama olmuyordu, etiyle buduyla, kuzucuklarıyla, yarı aralık, ıslak ve ılık dudaklarıyla -ıngh, oh beybi- Dilara'ydı işte karşımdaki..Koyunlarla Dilara'nın pek bir benzerliği olmadığını farkedip ceylan otlatmaya başladım..Yine olmadı..Kafeste saksağan beslediğimi hayal ettim..I-ıhh, olmadı, olmadı, olmadı.
Umutsuzdu durumum...Zaten düşünmeye düşünmeye melekelerini yitirip zafiyet geçirmekte olan düşünü/taşını hücrelerim tümgeneral Marlon Brando'nun savaşta bozguna uğrayıp da ardına bakmadan kaçan bitli piyadeleri gibi panik halindeydiler..Belleğimin prokaryotik hücreleri güneybatı doğrultusunda tabana kuvvet kaçarlarken, ökaryotik hücreleri de tam tersi yöne yani kuzeydoğuya ricat ediyorlardı. Aklıma, yeni tanışılan bir ba(ğ)yana söylenecek hiç ama hiçbir söz gelmiyordu. Beynim, tahin gibi sünüp duran sıvısal bir ham maddeye dönüşmüştü, içine biraz pekmez karıştır, ekmeğini ban ban ye anasını satayım.
"Şakısana yalancı pehlivan" diye bastıran içsel dürtüklemelerime karşı "Ne deyim loo?" diye direnen içsel kontr'ataklarım tekme tokat birbirlerine giriyorlardı.
...Devamı gacırtı !!!
Edited by alsancakE24, 29.10.2009 - 15:05.
#228
Posted 29.10.2009 - 15:14
O zaman nereden çıkıyordu ortaya bu danasını devesini, ilimini bilimini, sinüsünü cosinüsünü biiiipbiiiipbiiiip ettiğimin konuları?..Bir ermiş miydim ben, yoksa üşütüyor muydum ?..Kafayı yiyecem arkadaş !
acaip yardım edesim geliyo cüneyitee
♥
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
♥
#229
Posted 29.10.2009 - 15:52
Bu Cüneyİt konuya giremezse artık ben de yardım etmeyi düşünüyorum. Acımaya başladım çünkü... =))
#230
Posted 29.10.2009 - 19:03
Saolasın alsancak senin yasdıklarının yanunda bisim iki kelime yasmamısın lafımı olaar heç
#231
Posted 30.10.2009 - 00:43
#232
Posted 30.10.2009 - 12:19
acaip yardım edesim geliyo cüneyitee
Yardım gerekiyor evet..Dağıldı Cüneyİt
Dost alsancak, ben biraz anlayışsızım. Bak, bu sefer de "xhöthüme" kısmını anlamadım. Ona da (bkz.) yapmamışsın. =))
Bu Cüneyİt konuya giremezse artık ben de yardım etmeyi düşünüyorum. Acımaya başladım çünkü... =))
"xhöthüme" sözcüğünün karekökünü alırsan sözcüğün aslı xhöth gibi çıkar ortaya
haydaaaaaaaa şincik genemi beklices bis bu cüneyiti haa
Saolasın alsancak senin yasdıklarının yanunda bisim iki kelime yasmamısın lafımı olaar heç
Sabreden derviş muradına ermiş
ökaryotik ve prokaryotik hücrelerin kaçışı sonucunda napacak cüneyit
Cüneyİt'in işi allaha kalmış
İlginiz için hepinize teşekkür ederim dostlarım
#233
Posted 01.11.2009 - 01:46
"Efendim, anlamadım?.. " dedi Dilara o vişneli dondurma gibi tatlı sesiyle.
Oysa bir şey dememiştim, şeyimi kımıldatınca koltuk gıcırdamıştı, ses oydu.
Ama biraz yelle/foşurt/ayresolitik bir ses çıkmıştı..
Koltuklar yapar hep bu numaraları, bilirsiniz.
"Ben yapmadım, ses koltuktan.." diye savunmaya geçtim.
"Ben de bir soru sordunuz sanmıştım" dedi.
Bu kez çilek reçeli gibiydi sesi ve bir şeyler söylememi ima ediyordu, "hadi gari" demek istiyordu yani..
Artık konuşmazsam pısırıklığım tecil edilecekti.
Birinci vitesle rampayı tırmanmaya çalışan tomruk yüklü 1940 model Steyr kamyon gibi ıkına sıkına nihayet sorabildim,"Memleket nireydi hemşerim..pardon Pakiz'anım?"
Yuh !..
Sorar sormaz yediğim iki peşpeşe haltın farkına varmıştım ama artık çok geçti.
Gülümseyerek düzeltti, "Dilara.."
Renk armonisi bir suratla içimden kendisi kendisimi "Ulan Cüneyit ben seni taa bipbip kere bipbipbip !" yollu en galvanize(bkz: galiz) bir biçimde kalayladıktan sonra, "Yaa, tabii tabii..Dilara hanım..özür..eh, uh, gurk" diye birşeyler geveleyip gülmeye çalıştım ama gırtlaklananlara özgü "Hark, höürrk, hırk, bohurrkk.." seslerini çıkarabildim ancak.
Battıkça batıyoruz..
Medet ya Şukufe aPPla, giriver şu odaya hızır gibi..
Hele bir gir, bir daha sen kanepede şekerleme yaparken burnuna tuzsuz Çorum lePPlebisi sokarsam arap sabunu olayım.
Dilara'nın "İzmir'liyim" dediğini hayal meyal duydum.
Dört elle sarıldım bu söze, nihayet konuşacak bir konu çıkmıştı, "İzmir öyle mi?..Aaa çok iyi bilirim İzmir'i..Acılı adanası meşhurdur"
"Acılı adana Adana'nındır" diye düzeltti Dilara gülümseyerek.
Yine gırtlaktan bir gülüşle birlikte, "Ah, çok tabii..Fırın kebabı diyecektim, karıştırmışım.." dedim.
"Fırın kebabı Konya'nın, tandır Yozgat'ın.." diye peşpeşe sıraladı aynı soğukkanlı gülümsemeyle..
"Şam fıstık?" dedim cılız bir sesle.
"Gaziantep.." dedi.
Kadına bak yahu, canlı ansiklopedi gibi, ne desem anında yanıtlıyor, üstelik tüm tezlerimi çürüterek..
Lehmeyacun dükkanı mı işletiyorsun yahu, yoksa fıstık imalathanen mi var?
"Havlu?" diye umutsuzca şansımı denedim bir kez daha.
"Bursa.." diye yanıtladı anında.
Yine çuvalladık..
Yahu arkadaş, İzmir'in nesi meşhurdu be?..
Rezil olduk bir yandan...Votkalimon(bkz: bukalemun) gibi renkten renge giriyoruz bir yandan...Donuhum artık sıvısal doyuma ulaştığından terin pantolonuma da sızmaya başlaması bir yandan... Pantolon ıslanıp da iki parmak daha çekerse diye bir korku bir yandan...Hemen çeker mi pantolon dediğin ?!..Çekmez tabii ama o anda kafam çalışmıyor ki..Zaten 0.042 miligram çalışırdı, hepten durdu. İşte şimdi sözcüğün tam anlamıyla şeydim idim(bkz: salak).
"Şukufe aPPLa yetiiişşş !!!" diye feryat figan ediyorum içimden...
Tam o sırada ufağım da(bkz: sidik) aniden bastırmaz mı?..Altıma kaçırdım kaçıracağım...Hadi ıslaklığı ter diye yutturduk diyelim, kokuyu n'apacağız ?...Taze sidik kokusu olsa hadi onu da tekila kokusu diye kakaladık, ama tutup tutup ta kaçırdığımda beklemekten bayat balık gibi kokarsa ne diye haşırdatacağız, pardon yutturacağız?
Artık dayanacak halim kalmamıştı bu yüksek oktanlı heyecan ve meyecana..
Birden gözlerim çift görmeye, başım dönmeye, içim geçmeye başladı..
Eyvahlar olsun, bayılacak mıyım yoksa?...
Ne halt ederim o zaman yahu, kötü hastalıklıyım sanır Dilara, varmaz bana.
Tam o sırada kapı zili çaldı...Allaaah, hızır bu işte, buuuu !!!
"APPlamların işi vardır, kapıya bakayım" dedim Dilara'ya ve fırladım arkama önüme, sağıma soluma bakmadan..
Tutana aşk olsun!
"Benim oğlandır" diye seslendi Dilara ardımdan.
...Devamı çayda çıra
#234
Posted 01.11.2009 - 01:56
keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
#236
Posted 01.11.2009 - 02:07
#237
Posted 01.11.2009 - 02:17
♥
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
♥
#238
Posted 01.11.2009 - 02:24
#239
Posted 01.11.2009 - 21:16
#240
Posted 02.11.2009 - 10:31
Similar Topics
Topic | Forum | Started By | Stats | Last Post Info | |
---|---|---|---|---|---|
NASA, Ay'a kadın astronot çıkaracak |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Instagram IGTV için radikal karar! |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Çin, Ay'ın karanlık yüzüne keşif aracı gönderdi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Kısas Nedir? Bakara 178-179. İsra 33. Maide 45. Ayetler. |
Din & Ahlâk | halukgta |
|
|
|
Bakara,284. Allah İçimizden Geçirdiklerimizden Bizleri Sorumlu Tutar mbakara, suresi, 284 |
Din & Ahlâk | halukgta |
|
|
1 user(s) are reading this topic
0 members, 1 guests, 0 anonymous users