bu konuya 70 yanıt verildi

[kılıç]

İman ve akıl...Sıralama bu bence...

[erdinccikk]

akıl olmadan ıman olurmu bence once akıl sonra ıman...herseye koru korune baglanmak sacmalık bence ınsan bır yargılar akıl suzgecınden gecırır sonra ınanır

[WaLe]

İman etmek bir öncelik sayılamaz, iman şarttır,esastır. yani iman etmeyen bir kişidinin din açısında inançlı olması bir anlam ifade etmez...

Soru da mantık hatası var.

[erdinccikk]

iman sarttır esastır dıyen arkadasım bu nasıl bır fıkır yaa pekı ımanın once ve sart oldugunu nerden anladın aklınla degıl mı eee ozman gordunmu akıl ımandan once gelıyor sızın yaptıgınız tume varım degıl tumden gelım bence

[saffy]

önce akıl-bilim gerekir.. ama bilimi sadece deneyden ibaret oldugunu düşünen ve şu anki deneysel bilimlerin herşeyi açıladıgını zannedenlerin aklı deil bu akıl-bilim..

[epru']

İnançta öncelik:Akıl mı İman mı?,

güzel ahlak

[kılıç]

Akılsız olmaz ama akla öncelik verirsen aklınla anlayamadığın şeyleri inkarmı edeceksin?

[atlantisli]

Akıl mı iman mı diye bi soru olamaması lazım.Akıl mı kalp mi denilse olur.Akıl soyut veya somut bir nesne iken;iman bir fiildir.İkisi bu şekilde kıyaslanamazki.Belki şöyle denilebilir;iman etmenin yeri akılmıdır kalp midir.Bu soru ayrıca her fiil için sorulabilir.İnsan aklıyla mı aşık olur kalbiyle mi; aklıyla mı düşünür kalbiyle mi;aklıyla mı üzülür kalbiyle mi;aklıyla mı sevinir kalbiyle mi...Bu soru üzerine bir çok filozof,psikolog,bilge,ayakkabı boyacısı,terzi,fahişe,esnaf ve bilcümle insan düşünmüş görüş bildirmiş fakat mesele ne aklen ne de kalben çözülememiştir.Yani gerçekleşen fiilin (sevme,üzülme,inanma) hangi yolu takip ederek insana yap emrini verdiği net bir şekilde açıklanamamıştır.
İman etme eylemine (ve diğer bütün tüm eylemlere) gelince,benim fikrim şöyle;
Akıl ile kalp bir arabaya koşulmuş iki at gibidir.Arabaysa imandır(ya da diğer seçili eylemler).Atlar dengede koşmalıdır.Biri diğer tarafa çekerse araba devrilir.Mesela, iman etme eyleminde,yalnız akılla giden kafir(imansız);yalnız kalbiyle giden deli(yine imansız-muaf ) olur.Araba iki durumda da devrilir.Diğer eylemlerde de aynı.Arabayı devirmemek gerekir;o zaman eylem biter(gusul gerekebilir )
Sonra bi de konuyu açan arkadaşımız,açtığı yere önemli diye bir not düşmüş;

Önemli not:Din sosyolojik bir kavramdır..İsteyenin inanmama hakkını kullanabildiği..Yalnız bu başlıkta,inanç taşıyıp taşımama sorgusuyla ilgilenmeyecek,meseleyi felsefe çerçevesinde ele alacağız..

Din sosyolojik bir kavram değildir.Daha doğrusu din,sosyolojiye göre böyledir.Sosyolojide kurumlar vardır;aile,din ve saire...Ve bunları ihtiyaçlar belirler.Yani sosyolojiye göre din bir ihtiyaçtır ve toplumun kurumlarından biridir.Oysa din için böyle değildir.Din kendini sosyolojinin bütün kurumlarının ve belirlediği ihtiyaçların,aralarındaki tüm ilişkilerin üzerinde tek ve yegane yetki ve hüküm sahibi görür ve mensubları da bunu kabul eder ki o zaman sosyoloji incelediği toplumla tezata düşer.Yani koyduğu kurallarla toplum birbirine zıdtır.Bu tam bir metodolojik zaafiyettir ki zaten sosyolojinin hiç bi çözüm üretememesinin temel sebebidir bana göre.

Yalnız bu başlıkta,inanç taşıyıp taşımama sorgusuyla ilgilenmeyecek,meseleyi felsefe çerçevesinde ele alacağız..

Felsefe hiç bi zaman bu dediğini yapmaz.Yani kendine bi sınır falan çizmez.Hatta bi filozofa bunu söylesen büyük ihtimal ilgilenmiyecez dediğin yeri yedi sülalesine kadar mıncıklar iyi mi eder bilemem

[pac]

önce iman sonra akıl bence..

[hüccet]

http://acizem.blogspot.com/

birinci fıkra -1- âyetine işaret eder. On beşinci fıkra ise -2- âyetine remzeder. Daha sâir fıkraları buna kıyas et. Şöyle ki:

Başta diyor: "Ahkâm-ı İlâhiyeyi tebliğ et. Sen kâhin değilsin. Zîrâ kâhinin sözleri karışık ve tahminîdir; seninki hak ve yakînîdir. Mecnun olamazsın; düşmanın dahi senin kemâl-i aklına şehâdet eder.

" -3- âyâ, acaba muhâkemesiz, âmî kâfirler gibi, sana şâir mi diyorlar? Senin helâketini mi bekliyorlar? Sen, de: 'Bekleyiniz, ben de bekliyorum.' Senin parlak, büyük hakikatlerin şiirin hayalâtından münezzeh ve tezyinâtından müstağnîdir.

" -4- Yahut, acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi, 'Aklımız bize yeter' deyip sana ittibâdan istinkâf mı ederler? Halbuki, akıl ise sana ittibâı emreder. Çünkü bütün dediğin mâkuldür. Fakat akıl kendi başıyla ona yetişemez.

" -5- Yahut, inkârlarına sebep, tâğî zâlimler gibi, Hakka serfürû etmemeleri midir? Halbuki, mütecebbir zâlimlerin rüesâları olan Firavunların, Nemrudların âkıbetleri mâlûmdur.

" -6- Veyahut yalancı, vicdansız münâfıklar gibi, 'Kur'ân senin sözlerindir' diye seni ittiham mı ediyorlar? Halbuki, tâ şimdiye kadar 'Muhammedü'l-Emîn' diyerek içlerinde seni en doğru sözlü biliyorlardı. Demek onların imâna niyetleri yoktur. Yoksa Kur'ân'ın âsâr-ı beşeriye içinde bir nazîrini bulsunlar.

" -7- Veyahut, kâinatı abes ve gâyesiz îtikad eden felâsife-i abesiyyun gibi, kendilerini başıboş, hikmetsiz, gâyesiz, vazifesiz, hâlıksız mı zannediyorlar? Acaba gözleri kör olmuş, görmüyorlar mı ki, kâinat baştan aşağıya kadar hikmetlerle müzeyyen ve gâyelerle müsmirdir; ve mevcudât, zerrelerden güneşlere kadar, vazifelerle muvazzaftır ve evâmir-i İlâhiyeye musahharlardır.



http://www.risaleara...

[Pencerenin Perdesi]

ikisi arasında gizli bir bağ vardır bence.Her maddesel ve bilimsel olarak açıklanamayacak şeye iman edilmez ancak kanıtı ımkansız olan herşeye de iman edilmez onun için bu iki ögeyi beraber baz alıp ona göre düşünmelidir bence.