İçerik değiştir



- - - - -

Düşündürücü Ayetler..


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 30 yanıt verildi

#21 Ziyaretçi_jakobe_*

Ziyaretçi_jakobe_*
  • Ziyaretçiler

Gönderim zamanı 07.02.2007 - 00:37

jakobe

lutfen boyle uzun ve alakasız ornekler verip bosuna vakit kaybetmeyelim, verdiğiniz örnek çok basit kimse aksini düşünemez zaten.
benim yazdıgıma karsılık bir cevap goremedim sizden secde 13. ayetle ilgili bir daha açıklarım. bir de onceki sonraki ayetlerden bahsetmişsiniz onları da ele alalım.

secde 12 Suçlular Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, "Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız" dedikleri vakit, (onları) bir görsen!
secde 13 Eğer dileseydik herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, "Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir.
secde 14 (Onlara şöyle denilecek:) "O halde bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın."

bakın burda görüldüğü gibi cehennemin insan ve cinleri doldurmak üzere yaratıldığından bahsediliyor. ve de insanın inanıp inanması kendi iradesi ile değil, sadece allahın iradesiyle/isteğiyle/rızasıyla/dilemesiyle/istemesiyle olur deniliyor.
bu yazdıklarımda katılmadığınız nokta varmı? lafı dolaştırmadan açık net az ve öz bir cevap bekliyorum sizden. ne kadar uzun yazarsak o kadar çok şey yazmış olmuyoruz.

glamor,
onceki ve sonraki ayetlerden bahsediyorsunuz, yazdım ve hic bir fark göremedim.
[/SIZE][/SIZE][/SIZE]

Her yazınız başka bir trajediyi ortya çıkarıyor.
Ben bir önceki ve sonraki ayetlere de bakmak lazım demedim ki!
Konu ile ilgili ayetlere bakmak lazım. Önceki ve sonraki ayetler olmasa bile konu ile ilgili olması gerek. -Kurandan çıkarmak isstediğimiz hüküm ile ilgili konu-
Yani sizin benim bu sözüme karşın gidip de bir önceki ve bir sonraki ayeti almanız gülünç gerçekten...Yani ne diyim böyle mi çelişki bulacaksınız.
Kuranda çelişki yok. bugün çelişkiler diye yazılan yazıların hepsi mantık hilelerinin olduğu aldatmaya yönelilk şeylerdir.inanmıyorsak bile bu çelişkilere inanmanın bir manası yok! kuranda çelişki yok!

deflarca cevap verdim. ilk mesajım da dahil.

Allah bir şey düzenlerken kimseye danışmak zorunda mıdır?...
Cevap evet ise o tanrı olamaz. Eğer cevap hayır ise geride de sorun yok...
Nasıl mı?...Allah " akıl " ile insanı dünyaya gönderir...İlerlemesi gereken yolun sınırlarını ayet-hadisle çizmiş, klavuz kitap Kur’an gönderir, yol gösterici peygamberler gönderir ,anlattırır, açıklamalar yapar, şunları yap - ki tüm İslami emirler hep insanların faydasına olan şeylerdir- der cennete git, eğer şunları yaparsan cehenneme gidersin - ki tüm yasaklananlar hep insana zararlı olan şeylerindir, haram = insana zararlı olan şeydir !- der..Cennete gitmesi için her şartı hazırladığı insan ...hala kötü- ve kendine ve çevresine zararlı olanları yapıp- cehenneme giderse ... Biri çıkıpta nasıl olur da cenneti ve insana faydalı olan yol ile cennet yolunu da yaratan Allah’ı- haşa- sorumlu tutabilir...!!!

daha önceki cevaplarımı da tekrar okuyun.

Umutla kalın...

#22 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 08.02.2007 - 03:02

Kur’ân âyetleri; Muhkemât, Müteşâbihât olmak üzere, iki bölümdür.
Muhkemât: Anlamları kesin ve yoruma elverişli olmayan âyetlerdir.
Müteşâbihât: Anlamları çeşitli şekilde yorumlanabilecek, açık olmayan âyetlerdir. Müteşâbih denilen âyetlerin açıklanmalarında birkaç yol tutulabilir. Bunların anlam ve yorumlarında kesinlik iddiasıda bulunulamaz.
Hurûfiler ise, müteşâbih âyetlere muhkemât derler ve işi ters tarafından tutarlar.
Kur’ân-ı Kerîm’in temel olan âyetleri Muhkemât âyetleridir. Müteşâbihâtın yorumunu ancak Tanrı ve idraki geniş olan kişiler yapabilir. Bu âyetlere, muhkemâttan olan âyetlerin yardımı ve mukayesesi ile nüfuz edilebilir. Böylece; müteşâbihât, muhkemâta rücû ile muhkem duruma getirilebilir.
  
Kur’ân-ı Kerîm’in Fâtiha, Yâsin gibi sûreleri, Bakara Sûresi’nin 255. âyeti olan Âyet-il-Kürsi, Nûr Sûresi’nin 35. âyeti olan Nûr âyeti, yine Bakara Sûresi’nin son iki veya üçüncü âyeti… gibi âyetler özellikle değerli tutulur.
Fakirlerine göre, Kur’ân-ı Kerîm’in her sûresi, her âyeti eşit değer taşır. Ancak herkesin kendi ruhuna göre, daha beğendiği bir sûre veya âyet olabilir. Bu yüce kitap, bütünüyle paha biçilmez bir ilâhi hazinedir, bir mucizedir.


Doç. Dr. Bedri Noyan Dedebaba

#23 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 08.02.2007 - 04:10

Kur’ân-ı Kerîm’in dış anlamından ziyade, iç ve gerçek anlamlarına değer vermek gerektiğine inanan mezhep ve yollar da vardır. Örneğin, Ca’feriler ve Şi’a mensubu olanlar, Bektâşiler… gibi. Esasen bu hususta hadisler de bulunmaktadır. Nitekim Hz. Muhammed şöyle buyurmuşlardır: “Kur’ân’ın zâhiri (dış anlamı) ve bâtını (iç anlamı) vardır. Ve bâtının da bâtını vardır. Yedi manâya kadar”. Diğer bir rivayete göre “yetmiş bâtına kadar…” uzar.
Bir örnek olsun diye Kur’ân-ı Kerîm, Zâriyat Sûresi, âyet 56’yı ele alalım. Bu âyette: “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım.” denir. Âyetin son kelimesi olan, “Liya’büdün” sözcüğü üzerinde bâtıni görüşle duran Türk mutasavvıflar, bunun “Kulluk etmek, ibâdet etmek için” anlamının zâhiri olduğunu, sözcüğün bâtıni anlamının “Liya’rifun” yani “Beni anlasınlar, beni bilsinler” demek olduğunu söylerler.
Tanrı’yı bilmek ve birliğe ermek ise, kişinin zâtıyla (kişilikleri), sıfatıyla (nitelikleriyle), işleriyle (ef’âliyle) kendisini ortadan kaldırıp, tüm varlığın gerçeğin varlığı olduğunu idrak etmesidir. Hakk’la bayındır (ma’mûr) olduğunu bilerek benlikten olduğunu bilerek benlikten geçmek budur.
Bu aşamada o kimse nereye bakarsa baksın Tanrı’yı orada görür. Kendisine bakınca Hakk’tan gayrı bir şey bilmez. İşte o zaman da “Doğu da, batı da Tanrı’nın… Ne tarafa dönersen, O’nun yüzüne dönersin.” âyetinin gerçek anlamı ortaya çıkar.
Bektâşiler, Fâtiha sûresine çok değer verirler. Bütün Kur’ân-ı Kerîm’in bunda özetlendiğini kabul ederler. Bu sûreye Fâtiha-tül-Kitâb, Seb-ül-Mesâni, Ümm-ül-Kitâb gibi adlar verilmiştir. Hele Hurûfiler de bu konuya el atınca sorun daha da önem kazanmıştır. Hurûfîler Fâtiha Sûresi’nde yirmi bir cins harf olduğunu, Havvâ adının da ebced ile “Şeddeli vav harfini iki defa sayarak” yirmi bir ettiğini ve Havvâ’nın insanlığa ana olduğu gibi, Fâtiha sûresinin de kitaba ana (Ümm-ül-KitâB) olduğunu kanıtladıklarını söylerler.
Fâtiha sûresi Kur’ân’ın özü gibidir. Başka din kitaplarında bulunamayacak kadar güzel bir duâ, bir yakarıştır da…
Fâtiha sûresinin yedi âyet olmasıyla, yedi nefsâni sıfat arasında bir orantı kurarlar. Bu yedi sıfat: Hayat, bilim, irade, kudret, semi (işitme), basar (görüş), kelâm (konuşma)dır. Hazret-i İnsân zâhiri ile halk, bâtını ile Hakk’tır derler. İnsan, Hakk ile halk arasında taksim olunmuştur. Bir Hadis-i Şerif’te: “Cenâb-ı Hakk Fâtiha’yı kul ile kendi arasında taksim etti.” buyurulmuştur.
Hazret-i İnsan evren kitabının Fâtiha’sıdır.
Yine Türk mutasavvıflarına göre: “Zâlik-el kitâb-e lâ reyb-e fih-i hüden l-il-muttakıyn-e” . “Bu kitab kuşku yok ki, korunanlar (kendini suçtan koruyanlar) için doğru yol gösterir.” âyeti ile anlatılmak istenilen Kur’ân “Kitab”, yani İnsan Yüzüdür. Görmek isteyen, başka hayalleri bıraksın, onun gerçeğini görsün.
İnsan, konuşan Kur’ân’dır (Kur’ân-ı nâtık).
Hz. Peygamber de: “Mi’râç gecesi Rabb’imi güzel bir yüzle gördüm.” demiştir. “Cemâl-i âdem cemâl-i hidâyettir.”, “Ahsen-i takvim cemâl-i hidâyettir.”, derler. Kurtuluş, Kur’ân-ı nâtık denilen olgun insanın eline yapışmak iledir.
Hz. Ali’ye: “Resul-ullâh size herkesten gizli tuttuğu bir sırr söyledi mi?” diye sormuşlar. Şâh-ı Velâyet, şöyle yanıt vermiş: “Hayır, fakat Allah’ın bir kuluna kitabında bir anlayış vermesi müstesnâ…”.
Kur’ân’ın dışına bakan aldanır. Nasıl ki Şeytân da Âdem’de yalnız toprak gördü. Kur’ân’ın içine varmak gerekir.



Bedri Noyan Dedebaba'dan


Kur'ân o günün (geldiği zamanın) insanına seslenmiş . Bu günün insanına seslenmiş olsa idi o günün insanı bundan ne anlayacaktı. Anlaması mümkün müydü?

Düz bir mantıkla yorumlamak ne kadar doğru olur?

Yorum yapıyorken o güne dönüp, o günün şartlarını gözetmeden yapılan yorumun bilimselliğinden şüphe edilir.

feronia sağlam yerde oturmuyorsunuz.

#24 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:14

[quote name='feronia' date='24 Ocak 2007 00:12'] (bu ayetleri istediginiz mealden kontrol edebilirsiniz. )

eger bizim inanmamamızı saglayan allahsa neden bizi kendi yaptıgı sey yuzunden yakıyor..

enam 39 Ayetlerimize yalan diyenler karanlıklar içinde bir sürü sağırlar ve dilsizlerdir. Kim dilerse Allah onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru bir yol üzerinde bulundurur.
enam 125 Allah, her kimi doğru yola erdirmek isterse, onun gönlünü islama açar. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse onun kalbini daraltır, öyle sıkıştırır ki, sanırsın öfkesinden göğe çıkacak. Allah imana gelmeyenleri o murdarlık içinde hep böyle bırakır.
secde 13 Eğer dilemiş olsaydık, herkese hidayetini verirdik; fakat tarafımdan şu söz verildi: "Elbette ve elbette cehennemi bütün cin ve insanlardan dolduracağım!"
yunus 99 Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mü'min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?



allah neden bir kulunu digerinden ustun yaratarak/yarattıgını soyleyerek dunyadaki ilk adaletsizliği yaratmıştır?


nisa 3. Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, size helal edilen kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın ve eğer bu takdirde adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir kadın ile veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin. Bu, azmamanız, haksızlık yapmamanız için daha elverişlidir.
nisa 7. Anne-baba ve en yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Kadınlara da anne-baba ve en yakınların bıraktıklarının azından da çoğundan da farz edilmiş bir pay vardır.
nisa 11. Allah sizlere, miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hepsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa anne-babasından her birine altıda bir, şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir; muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.

nisa 15. Kadınlarınızdan zina edenlerin aleyhlerine dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüm onları alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.
nisa 16. Sizlerden zina edenlerin ikisine de eziyet edin. Eğer tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tevbeleri kabul eden, daima merhamet edendir.
siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız.

nisa 34. Erkekler, kadınlar üzerinde hakim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Çünkü Allah, çok yüksek çok büyüktür.
nisa. 128 Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ederse, barışarak aralarını düzeltmelerinde bir mahzur yoktur. Anlaşma her zaman hayırdır. Nefisler ise kıskançlığa hazırlanagelmiştir. Eğer arayı düzeltir ve geçimsizlikten sakınırsanız şüphe yok ki, Allah yapacağınız her şeyden haberdardır.


nisa 176. Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kişinin mirası hakkında size şöyle fetva veriyor: "Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi olan bir kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer kız kardeşinin çocuğu yoksa, bu erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi bunlara kalır. Eğer erkekli dişili kardeşleri varsa, o zaman erkeğe iki dişi payı kadar düşer" Allah, size şaşırıyorsunuz diye bunları açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir.

Bakara. 228 Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır.
Bakara. 282 Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer her ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın.

ali imran. 14 İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır.

rahman. 56 O cennetlerde önlerine bakan öyle dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmamıştır;
rahman. 70 İçlerinde dilberler, güzel kadınlar vardır;
nur. 31 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar....
nebe. 31 Şüphesiz, takva sahipleri için bir kurtuluş ve murada erme var, bahçeler var, bağlar var, turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var.



allah birazda acımasız sanki..

nisa 56. Ayetlerimizi tanımayan kafirleri, onları kuşkusuz, yarın bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye kendilerine değiştirmek üzere başka deriler vereceğiz. Çünkü Allah, izzetinin sonu olmayan bir hikmet sahibidir.


yok yok cok acımasız..

tevbe. 5 O haram aylar çıkınca artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun! Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekatı verirlerse, onları serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
tevbe 14 Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, rezil etsin onları, yardımıyla sizi onlara karşı zafere erdirsin, mü'min bir topluluğun yüreklerine su serpsin,
tevbe 20 İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmiş kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler ve işte muradına erenler onlardır.
tevbe 19 Yoksa siz, hacılara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram'da umreciliği, Allah'a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
tevbe. 29 Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram ettiğini haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlere küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!
tevbe 41 Gerek hafif, gerekse ağırlıklı, hepiniz istisnasız savaşa çıkın, mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz! Eğer bilir takımındansanız, bu sizin için hayırdır.
tevbe 44 Allah'a ve ahiret gününe imanlı kimseler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edeceklerinden senden izin istemezler ve Allah, o takva sahiplerini bilir.
tevbe. 111 Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, cennet kesinlikle kendilerinin olması pahasına satınaldı. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'an'da da Allah'ın söz verdiği bir vaaddir. Allah'tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
bakara. 154 Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz.
bakara. 191 Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnız Mescid-i Haram'ın yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın! Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kafirlerin cezası böyledir.
bakara 216 Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
bakara. 218 İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
bakara 244 Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.
bakara 261 Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
ali imran. 157 Andolsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah'ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünyada kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
ali imran169 Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
nisa. 74 O halde seferber olun da o geçici dünya hayatını ahiretin ebedi hayatı karşılığında satacak olanlar çarpışsın! Her kim Allah yolunda çarpışır da, öldürülür veya üstün gelirse, her iki surette de Biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.
nisa. 89 Kendileri küfre saptıkları gibi, sizin de sapmanızı isterler ki eşit olasınız. O yüzden onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin; aldırmazlarsa bulunduğunuz yerde kendilerini yakalayıp öldürün ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin!
nisa. 91 Diğer bir takımını da hem sizden emin kalmak hem de kendi milletinden güven içinde olmayı ister halde bulacaksın. Fitneye sürüklendikçe de döner döner içine atılırlar. Eğer bunlar sizden çekinmez ve barışa yanaşıp saldırıdan geri durmazlarsa, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayıp öldürün. İşte bunların aleyhine size açık bir yetki verdik.
maide. 33 Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.
maide. 35 Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.
enfal39 Siz de, ortalıkta hiçbir fitne kalmayıp din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla cihad edin! Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki Allah yaptıklarını görür.
enfal 65 Ey peygamber, mü'minleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alteder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.
enfal 74 İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihada gidenlerle onları barındırıp yardıma koşanlar, işte onlardır gerçek mü'minler. Onlara bi bağışlama ve bol rızık vardır.
furkan 52 Madem ki, yalnız seni gönderdik. O halde kafirlere uyma ve bununla (Kur'an ile) onlara cihad et, büyük cihad!
ankebut. 6 Cihad eden yalnızca kendi hesabına cihad eder;çünkü Allah, bütün alemlerden müstağnidir.
ankebut. 69 Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbette Biz onlara (Bize ulaştıran) yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her zaman iyi davrananlarla beraberdir.
ali imran 142 yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
nisa 84. Onun için Allah yolunda çarpış. Ancak nefsinden başkasıyla yükümlü değilsin! Mü'minleri de çarpışmaya teşvik et; umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını defeder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da daha şiddetlidir.



bakara.85 Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. [/quote]
[QUOTE]eger bizim inanmamamızı saglayan allahsa neden bizi kendi yaptıgı sey yuzunden yakıyor..[/i]

enam 39 Ayetlerimize yalan diyenler karanlıklar içinde bir sürü sağırlar ve dilsizlerdir. Kim dilerse Allah onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru bir yol üzerinde bulundurur. [/QUOTE]

İbrahim-4.BİZ HER ELÇİYİ, mutlaka kendi halkının diliyle [vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik ki, [hakkı] onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah [sapmayı] dileyeni sapıklık içinde bırakır, [doğru yolu tutmayı] dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O'dur.

"Aslında İbrahim-4- cevabına bir şey eklemeye gerek yok ama olsun açıklamasını da verelim."

AÇIKLAMA.
Yahut: "Dilediğini saptırır/sapıklık içinde bırakır; dilediğini de doğru yola yöneltir". "Allah'ın saptırması" ya da "sapıklık içinde bırakması"na ilişkin tüm Kur'ânî atıflar ancak, 2:26-27'de ortaya konan "Allah, kendisine karşı taahhütlerini bozan fasıklardan başkasını saptırmaz" ilkesiyle birlikte düşünülmeli, bu temel üzerinde değerlendirilmelidir (bu konuda ayrıca bkz. 2. sure, 19. not); bu, şu demektir: insanın sapıp da "yoldan çıkması", kelimenin avamî anlamıyla "kader"in ya da "alınyazısı"nın keyfî bir sonucu değil, fakat kesinlikle insanın kendi tutum ve eğilimlerinin bir sonucudur . "Allah, tutum ve davranışlarının gidişi itibariyle asla imana ermeyeceğini bildiği insanların dışında hiç kimseyi saptırmaz, sapıklık içinde bırakmaz; ve yine Allah, imana olan eğilimini bildiği insanların dışında kimseyi doğru yola yöneltmez, doğru yola sokmaz. Bunun içindir ki, yukarıdaki ayette Allah'a izafe edilen saptırma/sapıklık içinde bırakma' ifadesi, Allah'ın, sapmaya eğilim gösteren kişiyi rahmet ve hidayetinden yoksun kılarak kendi haline bırakması (tahliye) anlamına, doğru yola yöneltme' (hidayet) ifadesi ise, bunu hak eden kişiye başarı (tevfîk) ve destek sağlaması anlamına gelmektedir. Bu itibarla, "Allah, yüzüstü bırakılmayı hak edenlerin dışında kimseyi yüzüstü bırakmaz; buna karşılık yardım ve desteği hak edenlerin dışında kimseye yardım ve destek vermez". "[Allah, bile-isteye] hakkı inkar yolunu seçip bu [inkarcılığı]nda inat göstereceğini bildiği kimseyi yüzüstü bırakır; ve ... imanı seçeceğini bildiği kimseye de (bu yolda) yardım ve destek bahşeder: Bu durum, sonucun [insanın] serbest seçimine (ihtiyâr), yani [Allah'ın] destek ve yardımını mı yoksa yüzüstü bırakıp yardımından uzak tutmasını mı hak etmesine bağlı olduğunu göstermekte, insanın liyakatini hesaba katmayan cebrî yorumları hükümsüz kılmaktadır". [/QUOTE]
enam 125 Allah, her kimi doğru yola erdirmek isterse, onun gönlünü islama açar. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse onun kalbini daraltır, öyle sıkıştırır ki, sanırsın öfkesinden göğe çıkacak. Allah imana gelmeyenleri o murdarlık içinde hep böyle bırakır.[QUOTE]

Şimdi burada "ENAM-Suresi ni 124,ten alıp 126,ya getirdinmi açıklama getirmeye de gerek yok."
ENAM-124,125,126.

Ne zaman onlara bir [ilahî] mesaj gelse, "Allah'ın peygamberlerine verdiklerinin benzeri bize verilmedikçe inanmayız!" derler. [Ama] mesajını kime tevdî edeceğini en iyi Allah bilir. Suç işleyenler, Allah katında aşağılanmaya ve entrikacı eğilimlerinden dolayı şiddetli bir azaba uğratılacaklardır.
Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini [O'na] teslim olma arzusuyla genişletir; kimin de sapmasına izin verirse onun kalbini daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi: böylece Allah, inanmayanları dehşete düşürür.
İşte bu şaşmaz [çizgi], Rabbinin yoludur. Gerçekten bu mesajlarımızı, onlardan ders al[mak istey]en insanlara açık şekilde anlatıyoruz!
[/QUOTE]
secde 13 Eğer dilemiş olsaydık, herkese hidayetini verirdik; fakat tarafımdan şu söz verildi: "Elbette ve elbette cehennemi bütün cin ve insanlardan dolduracağım!" [QUOTE]

AÇIKLAMA.
Lafzen, "mutlaka her insana (nefs) hidayet verirdik", yani zorla da olsa: fakat insanı doğru ile yanlış arasında tercih yapma yeteneğinden ve dolayısıyla bütün ahlakî sorumluluğundan koparmış olacağı için, lAma insanın inanmasının manevî/ahlakî değeri, bu inancın bir zorlamanın değil, serbest ve özgür iradenin ürünü olmasına bağlı olduğuna göre, "göklerden indirilen" görünür ya da işitilir bir "alamet/işaret", karşı durulmaz aşikarlığıyla bu serbest irade ya da seçim ögesini ortadan kaldırır ve dolayısıyla insanın mesaja olan inancını ahlakî değerinden ve anlamından yoksun bırakırdı. ALLAH rehberliğini (hidayetini) herhangi bir kimseye zorla "empoze" etmez.

SECDE-13,TEKİ (Elbette ve elbette Cehennemi bütün cin ve İnsanlardan dolduracağım) sözünün cevabı "HUD-119,da gayet açık var."

HUD-119.
pek tabii, Rabbinin (aydınlatıcı, yol gösterici) lütfunu bahşettiği kimseler başka. Oysa, (işte) bu (lütfa erişmeleri) için yarattı [hepsini.]Fakat, [bu ilahî yol gösterme lütfunu tepenler için] Rabbinin, "Muhakkak ki Ben cehennemi hep, görünmeyen varlıklarla ve insanlarla dolduracağım" sözü yerini bulmuş olacak.

ASLINDA FAZLA SÖZE GEREK YOK ZANNEDERSEM "KUR,AN YETER".

Devam edecek.muta.


[/QUOTE]

#25 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:27

Yanıt sonra.

#26 MaNoLYa

MaNoLYa

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 1.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Onun Hülyasında

Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:30

kardeş her gördügün meal tamamen dogru çevrilmemiştir.bazı kendini bilmezler (kuran-ı kerim'in mealini yapmayı bilmeyenler)kendilerince meal yapıyorlar.eger yine de dedikleriniz yanlış diyorsan tek önerim arapça ögrenmen ve kendi tercumeni kendin yapmandır.bu dünyanın yaratıcısı allah tır.ispatlayayım istersen.şimdi bir tren düşün .en sondaki vagonu çeken bir öndeki vagon,her vagon kendinden önceki vagon tarafından çekiliyor..e en baştaki lokomotifi kim çekiyor.kendi içindeki güçle gidiyor.dmek ki her seyi idare eden bir ilk var.dünyı idare eden de Allahtır.başka bir örnek vereyim.su an ne üzerinde oturuyorsun binanın üzerinde ,bina neyin üzerinde temelleri üzerinde,e temeller neyin üzerinde duruyor,dünyanın,dünya neyin üzerinde duruyor,bi boşlukta dönüyor,altında direk mi var dünyayı tutan.demek ki dünyayı orda tutan bi güç var.bu da Allahtır

кเ๓รєאє ๏l๔ยğยภ๔คภ Ŧคzlค ﻮüשєภ๓є,๒єאคz ﻮülüภ ๒เlє ﻮölﻮєรเ รเאคђtıг!!!



๓คภ๏lאค

#27 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.02.2007 - 18:58

kardeş her gördügün meal tamamen dogru çevrilmemiştir.bazı kendini bilmezler (kuran-ı kerim'in mealini yapmayı bilmeyenler)kendilerince meal yapıyorlar.eger yine de dedikleriniz yanlış diyorsan tek önerim arapça ögrenmen ve kendi tercumeni kendin yapmandır.bu dünyanın yaratıcısı allah tır.ispatlayayım istersen.şimdi bir tren düşün .en sondaki vagonu çeken bir öndeki vagon,her vagon kendinden önceki vagon tarafından çekiliyor..e en baştaki lokomotifi kim çekiyor.kendi içindeki güçle gidiyor.dmek ki her seyi idare eden bir ilk var.dünyı idare eden de Allahtır.başka bir örnek vereyim.su an ne üzerinde oturuyorsun binanın üzerinde ,bina neyin üzerinde temelleri üzerinde,e temeller neyin üzerinde duruyor,dünyanın,dünya neyin üzerinde duruyor,bi boşlukta dönüyor,altında direk mi var dünyayı tutan.demek ki dünyayı orda tutan bi güç var.bu da Allahtır

Manolya.
Kime ne için yazdığınızı anlamadım eğer yazınız bana ise lütfen biraz daha açık olurmusunuz.

muta.

#28 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.02.2007 - 20:57

yunus 99 Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mü'min olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?


AÇIKLAMA.
Kur'an tekrar tekrar şu gerçeğin altını çizmektedir: "Eğer O dileseydi hepinizi doğru yola yöneltirdi" . Bu açıkça şu anlama geliyor: Allah insana doğru ile eğri arasında seçim yapma serbestisini bahşetmiş ve böylece onu, yalnızca doğal güdüleriyle, içgüdüleriyle yaşayan öteki canlılardan ayırarak ahlak meselesi olan üstün bir varlık statüsüne yükseltmiştir.

Birde "ENAM- 149, ve açıklamasını verelim.

De ki: "Öyleyse [bilin ki] yalnız Allah katındadır [her hakikatin] kesin delili; O eğer dileseydi tümünüzü doğru yola yöneltirdi".

AÇIKLAMA.
Başka bir deyişle, bir taraftan Allah'ın geleceği bilmesi (ve bu nedenle gelecekte olacakların kaçınılmazlığı) ile diğer taraftan insanın serbest iradesi -görünüşte birbirleriyle çelişen iki önerme- arasındaki gerçek ilişki, insan kavrayışının ötesinde, onu aşan bir konudur; ama ikisi de Allah tarafından konulduğuna göre mutlaka doğrudur. Şöyle ki, bizâtihî "Allah" kavramı, O'nun sonsuz ilim sahibi olmasını öngörür; ahlak ve ahlakî sorumluluk kavramları ise insanın serbest iradesini varsayarlar. Eğer Allah dileseydi her insan dürüst ve erdemlice bir hayat sürdürmek zorunda kalırdı; ama bu, insanı serbest iradesinden yoksun bırakmış olur ve ahlakı asıl anlamından koparırdı.

allah neden bir kulunu digerinden ustun yaratarak/yarattıgını soyleyerek dunyadaki ilk adaletsizliği yaratmıştır?


Aslında soru soran "kişi" kendi hür iradesi ile nasıl "ADADET" i sorup sorguluyorsa vede nasıl kendi inanç ında sorgulamak esastır gerçeğin anlaşılması için diyorsa vede Dünyadaki her inanç sisteminin bir lideri (izm) varsa ve bu "izm" lerde bilen veya bilmeyen Entellektüel,yığın,havas,avam,burjuva,prolater varsa ALLAH ta İnsanların bazılarını bazılarından üstün yaratmıştır ve hür irade vermiş kişi kime uyarsa derecesine göre "Ödül ve Ceza" verecek yoksa İnsan yaradılış itibarı ile aynı dır fark tabi olduğu (hür iradesi ve aklı ile) ALLAH a mı tabi olacağı yoksa kula
mı tabi olacağı anlaşılmıştır umarım hata varsa yazdıklarımda (benim) doğru dur
en doğrusunu" ALLAH " bilir.

nisa 3. Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, size helal edilen kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın ve eğer bu takdirde adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir kadın ile veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin. Bu, azmamanız, haksızlık yapmamanız için daha elverişlidir.

Şimdi burada bir şey yazmak gerekiyor soruyu soran kişiden özür dileyerek. Bu sorular her forumda aynen "PAKET,KOPYA" olarak soruluyor cevabı da her seferinde verildiği halde tekrar servis ediliyor ama bize düşen tekrar tekrar
cevabını vermektir.

AÇIKLAMA.
Nasıl ki yetimlerin haklarına tecavüz etmekten haklı olarak çekiniyorsanız, aynı şekilde evlenmeye niyetlendiğiniz kadınların hak ve çıkarları için de aynı ihtimamı göstermelisiniz".
Açıktır ki "ikisi, üçü veya dördü (ile); ama ... korkarsanız" ibaresi, hem cümlenin ilk bölümünde değinilen hür kadınlar, hem de esirler -çünkü bu her iki isim de "evlenin" emir-fiili ile bağlantılı olarak kullanılmaktadır- ile ilgili bir yan cümleciktir. Böylece cümlenin tümü şu anlama gelir: "Size helal olan [diğer] kadınlar arasından veya meşru şekilde sahibi olduklarınız [arasın]dan biri ile evlenin; [hatta] ikisi, üçü ya da dördü [ile]. Ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, [sadece] bir tane [ile]". Bununla, kadınların hür mü yoksa menşe itibariyle esir mi olduğuna bakılmaksızın evlenilecek kadın sayısının dördü geçmemesi îma edilmektedir
Yaygın görüşün ve geçen yüzyıllardaki pek çok Müslümanın uygulamasının aksine, ne Kur'an ne de Hz. Peygamber'in örnek hayatı, evliliğe dayanmayan cinsel ilişkiye hiçbir şekilde izin vermemektedir. Birden fazla (azamî dörde kadar) evliliğe izin verilmesine gelince, bu, "Onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile [evlenin]" hükmü ile öylesine sınırlandırılmıştır ki böylesi çok evlilikten yalnızca çok istisnaî durumlarda ve istisnaî şartlar altında söz edilebilir.(Evliliğin kadın tarafından sona erdirilmesi konusunda kadına evliliği sona erdirme hakkı da vardır.)

nisa 7. Anne-baba ve en yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Kadınlara da anne-baba ve en yakınların bıraktıklarının azından da çoğundan da farz edilmiş bir pay vardır.

nisa 11. Allah sizlere, miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hepsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa anne-babasından her birine altıda bir, şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir; muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.

Şimdi yukarıda ne söylediğimi hatırlarsanız "PAKET KOPYA SORU" soruyu soran bu sorunun açıklamasının Miras kanunları, İslam Hukuku'nun çok özel ve ayrıntılı dallarından birinin konusudur ve onların kapsamlı şekilde incelenmesi, Kur'an metnini belli bir ihtisası olmayan okuyucunun anlayışına sunmaktan başka bir amaç gütmeyen açıklama notlarının ilgi alanı dışında kalmaktadır.

nisa 15. Kadınlarınızdan zina edenlerin aleyhlerine dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüm onları alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.
nisa 16. Sizlerden zina edenlerin ikisine de eziyet edin. Eğer tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tevbeleri kabul eden, daima merhamet edendir.
siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız.

Şimdi soru soranın kişinin (alıntı yaptığı paket kopya lar da) "meal" lerde değişik laflar var ama olsun direk sorduğu soruya cevapları yazacağım.
AÇIKLAMA.
Lafzen, "ve aranızdan bu suçu işleyen iki kişi (çıkarsa), her ikisini de cezalandırın". Müfessirlerin çoğuna göre, bu hem bir kadının ve erkeğin hayasızca davranışlarına, hem de eşcinsel ilişkilere işaret etmektedir.
fâhişeh ifadesi, bizâtihî, gayrimeşru cinsel ilişki anlamını ihtiva etmez: Daha çok, söz veya davranış olarak aşırı, çirkin, müstehcen, yakışıksız yahut iğrenç şeyleri ifade eder. Daha çok, söz veya davranış olarak aşırı, çirkin, müstehcen, yakışıksız yahut iğrenç şeyleri ifade eder ve hiçbir şekilde cinsel suçlarla sınırlandırılamaz. Bu bağlamda bu ifade, açıkça, zinâ olarak tanımlanan şey (yani, "fuhuş" veya "gayrimeşru ilişki") ile mutlaka sınırlanamayacak olan hayasızca davranmayı gösterir ve bu nedenle, dayak ile cezalandırılan isbatlanmış zinânın aksine samimî bir pişmanlık ile telafi edilebilir. Bütün cinsel tecavüz veya hayasızca davranış iddialarında Kur'an'ın, diğer bütün hukukî olaylarda istenen iki şahit yerine dört şahidin doğrudan şahitliğini mahkumiyet için bir olmazsa olmaz şart (sine qua non) olarak belirlemesi, kayda değer bir husustur.

nisa 34. Erkekler, kadınlar üzerinde hakim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Çünkü Allah, çok yüksek çok büyüktür.
nisa. 128 Eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ederse, barışarak aralarını düzeltmelerinde bir mahzur yoktur. Anlaşma her zaman hayırdır. Nefisler ise kıskançlığa hazırlanagelmiştir. Eğer arayı düzeltir ve geçimsizlikten sakınırsanız şüphe yok ki, Allah yapacağınız her şeyden haberdardır.


AÇIKLAMA.

Lafzen, "onlardan bazısına diğerlerinden daha fazla ..." -Kavvâm ifadesi, kâim'in ("bir şeyden sorumlu kişi" veya bir şeyi veya kişiyi "koruyup gözeten") mübalağa halidir. Böylece, kâme ale'l-mer'e ibaresi, "kadının geçimini üstlendi" veya "onun geçimini sağladı" anlamlarına gelir . Kavvâm gramatik kalıbı kâim'den daha kapsayıcıdır ve maddî bakım ve koruma kavramları ile ahlakî sorumluluk kavramının bileşimini ihtiva eder. Bu son zikredilen faktörden dolayı bu ibareyi "erkekler kadınları koruyup gözetirler"Lafzen, "kavranamayanı (ğayb) koruyanlardır, çünkü Allah korumuştur [ve korunmasını istemiştir]".

Nüşûz terimi (lafzen, "isyan"; burada "kötü niyet" olarak çevrildi), günümüzde "ruhsal baskı" olarak tanımlanan durumu da içine alan, kadının kocasına veya kocanın karısına karşı her türlü bilinçli kötü davranışını ifade eder. Bu terim, koca ile ilgili olarak da kocanın karısına fiziksel anlamda "kötü muamele"sini gösterir . Bu bağlamda kadının "kötü niyet"i, evlilik sorumluluğunu kasıtlı ve sürekli olarak ihmal etmesine delalet eder.
Birçok sahih rivayetten de açıkça anlaşılacağı gibi, Hz. Peygamber'in kendisi, erkeğin karısını dövmesini şiddetle kınamış ve çeşitli vesilelerle, "İçinizden biri, köle döver gibi karısını dövüp sonra da gece onunla yatabilir mi?" buyurmuştur (Buhârî ve Müslim). Başka bir Hadiste ise, "Allah'ın hizmetkarlarını hiçbir zaman dövmeyiniz" sözleriyle kadını dövmeyi yasaklamıştır. Bütün bunlarla birlikte, vefatından kısa süre önce Veda Haccı münasebetiyle yaptığı konuşmada, kadının sadece "gayriahlakî davranışta bulunmaktan açık şekilde suçlu bulunması" halinde dövülebileceğini ve bunun da, "acı vermeyecek şekilde yapılması" (ğayr-i müberrih) gerektiğini bildirmiştir. her şeye rağmen dayağa başvurulursa, bunun hafif veya sembolik nitelikte olması, "bir misvakla veya benzeri bir şey" ile (ilk dönem alimlerinin görüşlerine dayanarak Taberî) veya hatta "katlanmış bir mendil" ile yapılması (Râzî) gerektiğini vurgulamışlardır; ve bazı büyük İslam bilginleri (mesela Şâfiî) dayağa istisnaî olarak izin verilmiş olduğu ve tercihen bundan sakınılması gerektiği görüşündedirler. Nitekim bu görüşü Hz. Peygamber'in konuya ilişkin şahsî hassasiyetiyle de desteklemişlerdir.

nisa 176. Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kişinin mirası hakkında size şöyle fetva veriyor: "Eğer çocuğu olmayıp bir kız kardeşi olan bir kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer kız kardeşinin çocuğu yoksa, bu erkek kardeş ona varis olur. Eğer iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi bunlara kalır. Eğer erkekli dişili kardeşleri varsa, o zaman erkeğe iki dişi payı kadar düşer" Allah, size şaşırıyorsunuz diye bunları açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir.


AÇIKLAMA.
Yani, sonraki cümlede zikredilen miras hükümleri hakkında. İstiftâ'nın ([belli] bir hüküm hakkında aydınlatılma arzusu) Yani, evlilik ilişkileri, kadının mirastaki payı vb. ile ilgili kurallar. Fetvâ yahut iftâ bir soruya cevap olarak "hukukî bir buyruğun açıklığa kavuşturulması"nı ifade eder. Buna paralel olarak isteftâhu fiili, "ondan yasal bir hüküm vermesini istedi" yahut, "[belli] bir yasal hüküm hakkında onu aydınlatmasını istedi" anlamına gelir. Yukarıdaki pasajda atıfta bulunulan hükümler bu surenin ilk bölümlerinde ele alınmış olduğundan, onlara yeniden atıfta bulunulması, hem üzerinde durulan problemlerin önemini hem de insanların psikolojik olarak daha zayıf karşı-cinslerine karşı taşıdıkları sorumluluğu vurgulamayı amaçlamaktadır. Kur'an'da hakim olan sistematiğe göre, bütünüyle manevî veya ahlakî sorunlarla ilgilenen pasajları genellikle -bu örnekte olduğu gibi- sosyal düzenlemelere ilişkin ayetler takip eder ve bununla, insanın ruhî hayatı ile sosyal davranışı arasındaki yakın ilişkinin ortaya konulması amaçlanır.

Şimdi buradan soruyu sorana bir soruda benden bu kadar sorunu yanıtladım acaba bu yanıtları okuyacakmısın bu 1. Yanıtladığım sorulardaki "İslami"
hukuki terimlerden bir şey anlayacakmısın (okursan) bu 2. Bu sitenin başka bir yerinde aynen böyle (paket,kopya)soru soran birine yazdığım gibi zamanımız da miras konularında anlaşamama durumunda ki "seküler" kanunları anlıyabilirmisiniz
vede anlayamadığınız durumda nereye müracat edersiniz bu durumda "paket kopya sorular sorup en sonuna da kendi kişisel fikrinizi ekliyorsunuz" şimdi hangi AYET te nereyi beğenmiyorsun (Haşa) söylemeden "paket kopya " gibi paket cevap vereceğinize teker teker veya ikişer,ikişer bilemedim üç olsun da bakalım neyi anlamıyorsun bilgin ne "İSLAM" hakkında.

DEVAM EDECEK.

muta.


#29 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.02.2007 - 01:44


Yazısını (paket kopya) yazmış cevaplarıda almış şu anda sitede de yok ama ben yinede cevap yazacağım.
[QUOTE]Bakara. 228 Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır.
Bakara. 282 Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer her ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın.
[/QUOTE]

Şimdi Bakara 228-i birde ben vereyim sonra da açıklamasını yaparız İnşaALLAH.
Soruyu soran "paket kopya da" ki çarpıtmayı bilse idi zannedersem soruyu sormazdı sebebi de Ayet ten her zaman yaptıkları gibi cımbız ile işlerine geldikleri yeri alıp sonrada uydurma yorumlarını eklerler.

BAKARA-228.
Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. Ve bu süre zarfında barışmak isterlerse, kocalarının onları kabul etmeye öncelikle hakları vardır; ama adalet ölçülerine göre, kadınların [kocaları üzerindeki] hakları, [kocaların] onlar üzerindeki haklarına eşittir, ancak erkekler [bu konuda] onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir.
AÇIKLAMASI.
Lafzen, "kendi başlarına". Bu bekleme döneminin asıl amacı, muhtemel hamileliğin ve bu suretle henüz doğmamış çocuğun ebeveyninin belirlenmesidir. Ayrıca, bu yolla karı-kocaya kararlarını yeniden gözden geçirme fırsatı ve böylece evliliği devam ettirebilme imkanı verilmiş olmaktadır.Bekleme süresinin (iddet) bitiminden önce, koca, bu geçici boşanmadan vazgeçme arzusunu beyan etse de, boşanmış kadın, evlilik ilişkisinin yeniden kurulmasını reddetme hakkına sahiptir. Ancak, ailenin nafakasından koca sorumlu olduğu için, geçici boşanmanın iptali konusunda ilk tercih hakkı ona aittir.
NASIL FOYALARI MEYDANA ÇIKIYOR UYDURMACI VEDE "PAKET KOPYACILARIN"

ŞİMDİ DİKKAT EDİN BAKARA 282. AYET İ NE KADAR VERDİÐİNİ YUKARIDA GÖRÜYORSUNUZ BİRDE BEN MEAL İ Nİ ALINTILAYAYIM BAKIN NASIL ÇARPITMALARINA ZEMİN HAZIRLAMAK İÇİN AYET İ NASIL KISA VERMİŞLERİ.

BAKARA-282.
SİZ EY imana ermiş olanlar! Ne zaman belli bir vade ile borç verir veya alırsanız ( yazıyla tesbit edin. Bir yazıcı, tarafsız olarak onu kaydetsin. Ve hiçbir yazıcı, Allah'ın ona öğrettiği gibi yazmayı reddetmesin: öylece, olduğu gibi yazsın. Borçlanan (taraf taahhüdünü) kaydettirsin, Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve taahhüdünden bir şey eksiltmesin. Ve eğer borç altına girenin aklî veya bedenî bir zaafı varsa veya kendisi (işlemi) kaydettirebilecek durumda değilse, onun menfaatini kollamakla görevli olan kimse, onu adil bir şekilde kaydettirsin. Ve içinizden iki erkek şahit tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir erkek ve iki kadını şahit tutun ki onlardan biri hata yaparsa diğeri ona hatırlatabilsin. Ve şahitler çağrıldıklarında [şahitlik yapmayı] reddetmesinler. Küçük olsun büyük olsun, her anlaşma maddesini vade tarihi ile birlikte yazmaya üşenmeyin: Bu, Allah nazarında daha adil, kanıtlanma açısından daha güvenilir ve [sonra] sizi şüpheye düşmekten alıkoymakta daha uygun olandır. Ama eğer [aranızdaki muamele,] birbirinize doğrudan doğruya (hemen) devredeceğiniz hazır mallar ile ilgiliyse onu yazmamanızda bir mahzur yoktur. Ve birbirinizle alış veriş yapacağınız zaman bir şahit bulundurun, ancak (bundan) ne yazıcı ne de şahit bir zarara uğramasın; eğer onlara [zarar verici bir iş] yaparsanız, unutmayın ki, bu, sizin için günahkarca bir davranış olacaktır. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü sizi [bu yolla] eğiten Allah'tır ve Allah, her şeyin tüm bilgisine sahiptir .

AÇIKLAMASI.
Yukarıdaki ibare, ister sadece borç, ister ticari bir muamele şeklinde olsun, kredi esasına dayanan her türlü işlemi kapsar. Bu, (tedâyentum fiilinin gramatik formunun gösterdiği gibi) hem borç verene hem de alana işaret etmektedir ve bu anlamı yansıtacak şekilde çevrilmiştir.
Yani, Kur'an'da öngörülen kurallar doğrultusunda.
Lafzen, "ondan bir şeyi azaltmasın". O halde, verilen taahhüdün formüle edilmesi zayıf tarafa, yani, borcu alana bırakılmıştır.Mesela, bedenî bir sakatlığı nedeniyle veya bu tür anlaşmalarda kullanılan ticarî terminolojiyi tam olarak anlamadığından yahut anlaşmanın kaleme alındığı dile aşina olmadığından dolayı. "Aklî veya bedenî zaaf" tanımlaması (lafzen, "anlayışı kıt veya zayıf") aklî melekelerine tam hakim olamayan yaşlılar ve çocuklar için kullanılır. Bir erkek şahidin yerine iki kadının ikame edilmesi hükmü, kadının ahlakî veya aklî melekeleri ile ilgili bir husus değildir: Bu farklılık, genel olarak kadınların ticarî usullere erkeklerden daha az aşina olmaları ve bu nedenle bu konularda hata yapmaya daha yatkın olabilmeleri gerçeğinden dolayıdırLafzen, "onu yazmaya", yani, anlaşmadan doğan bütün hakları ve yükümlülükleri. Mesela, anlaşmanın nihaî sonuçlarından, yahut tarafların anlaşmanın herhangi bir şartını yerine getirmemesinden sorumlu tutulmak suretiyle.

ANLAŞILMIŞTIR ZANNEDERİM.

[QUOTE]ali imran. 14 İnsanlara, kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, cins atlar, davarlar, ekinler gibi zevklerin sevgisi, çekici hale getirildi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici nimetleridir. Oysa Allah, akibet güzelliği, O'nun yanındadır.
[/QUOTE]
DOÐRU SÖZE NE DENİR.
rahman. 56 O cennetlerde önlerine bakan öyle dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmamıştır;[/QUOTE]
AYNEN DOÐRU.
[QUOTE]rahman. 70 İçlerinde dilberler, güzel kadınlar vardır;
[/QUOTE]
AYNEN DOÐRU.
[QUOTE]nur. 31 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar....
[/QUOTE]

NUR SURESİ-31. AYET İ BİRDE BEN VEREYİM.

İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; [örfen] görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve [yürürken] gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar.Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!

[QUOTE]nebe. 31 Şüphesiz, takva sahipleri için bir kurtuluş ve murada erme var, bahçeler var, bağlar var, turunç göğüslü yaşıt (kızlar) var.[/QUOTE]
AYET NUMARALARINI VERMEMİŞ AMA AYNEN DOÐRUDUR.

[QUOTE]allah birazda acımasız sanki..

nisa 56. Ayetlerimizi tanımayan kafirleri, onları kuşkusuz, yarın bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye kendilerine değiştirmek üzere başka deriler vereceğiz. Çünkü Allah, izzetinin sonu olmayan bir hikmet sahibidir.


yok yok cok acımasız..
[/QUOTE]

ŞİMDİ BURADA SORU SORAN KAFASINCA ELEŞTİRİ YAPIYOR HAŞA "ALLAH" ACIMASIZ DİYOR YAHU RUMUZUNU UNUTTUÐUM "İLKEL ÇORBA"NIN TESADÜF ÇOCUÐU SEN EVVELA TESADÜFEN GELDİÐİNİ ZANNETTİÐİN DÜNYADA BİR SİNEÐİN AYAÐININ AYNISI YAP YAPTA ONDAN SONRA KONUŞ HAYDİ BAK DALGANA.

DEVAM EDECEK.

muta.


#30 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.02.2007 - 01:54


Bilgisayarı iyi kullanamıyorum yapılan hatalar dan dolayı özür dilerim.


muta.


#31 muta

muta

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 99 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.02.2007 - 03:54

tevbe. 5 O haram aylar çıkınca artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun! Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekatı verirlerse, onları serbest bırakın; çünkü Allah bağışlayan ve merhamet edendir.


TEVBE-SURESİ1-2-3-4-5-6-7.

Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur:

Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise, inkârcıları perişan edecektir.

Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, Allah'a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!

Ancak Allah'a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever.
Haram aylar çıkınca bu Allah'a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.


Eğer Allah'a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah'ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir.


Allah'a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah kendine karşı gelmekten sakınanları sever.

Açıklamasını da vermeye gerek yok zaten Ayetler her şeyi olduğu gibi açıklıyor soruyu soranın maksadı da okumak bilgilenmek olmadığından yeterlidir zannederim.

tevbe 14 Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, rezil etsin onları, yardımıyla sizi onlara karşı zafere erdirsin, mü'min bir topluluğun yüreklerine su serpsin,


Doğru söze ne denir.

tevbe 20 İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmiş kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler ve işte muradına erenler onlardır.


Aynen doğru. Dikkat ederseniz "Paket kopya yapanlar" ya bilmeyerek yada paket servis olduğundan çala kalem kopya yaptıklarından tevbe 20 yi Tevba 19 dan evvel sormuşlar ve yahut kafa karışıklığımı yapmak istiyorlar neyse.

tevbe 19 Yoksa siz, hacılara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram'da umreciliği, Allah'a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doğru yola iletmez.



Sorular pek çok bir bir peşi sıra (DEDİK YA PAKET KOPYA) şimdi tek tek değil de bakalım bir çoğunu alıntılayalım sonunda ne soracak.

tevbe. 29 Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram ettiğini haram tanımayan ve hak dinini din edinmeyenlere küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!
tevbe 41 Gerek hafif, gerekse ağırlıklı, hepiniz istisnasız savaşa çıkın, mallarınızla canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz! Eğer bilir takımındansanız, bu sizin için hayırdır.
tevbe 44 Allah'a ve ahiret gününe imanlı kimseler, mallarıyla ve canlarıyla cihad edeceklerinden senden izin istemezler ve Allah, o takva sahiplerini bilir.
tevbe. 111 Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, cennet kesinlikle kendilerinin olması pahasına satınaldı. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'an'da da Allah'ın söz verdiği bir vaaddir. Allah'tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız bu alışverişten dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
bakara. 154 Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler, fakat siz sezmezsiniz.
bakara. 191 Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Yalnız Mescid-i Haram'ın yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın! Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kafirlerin cezası böyledir.
bakara 216 Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
bakara. 218 İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
bakara 244 Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir.
bakara 261 Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
ali imran. 157 Andolsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah'ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünyada kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
ali imran169 Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Aksine onlar hep hayattadırlar, Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
nisa. 74 O halde seferber olun da o geçici dünya hayatını ahiretin ebedi hayatı karşılığında satacak olanlar çarpışsın! Her kim Allah yolunda çarpışır da, öldürülür veya üstün gelirse, her iki surette de Biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.
nisa. 89 Kendileri küfre saptıkları gibi, sizin de sapmanızı isterler ki eşit olasınız. O yüzden onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin; aldırmazlarsa bulunduğunuz yerde kendilerini yakalayıp öldürün ve onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinin!
nisa. 91 Diğer bir takımını da hem sizden emin kalmak hem de kendi milletinden güven içinde olmayı ister halde bulacaksın. Fitneye sürüklendikçe de döner döner içine atılırlar. Eğer bunlar sizden çekinmez ve barışa yanaşıp saldırıdan geri durmazlarsa, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayıp öldürün. İşte bunların aleyhine size açık bir yetki verdik.
maide. 33 Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.
maide. 35 Ey iman edenler, Allah'tan korkun, O'na yaklaşmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihad edin ki, mutluluğa erebilesiniz.
enfal39 Siz de, ortalıkta hiçbir fitne kalmayıp din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla cihad edin! Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki Allah yaptıklarını görür.
enfal 65 Ey peygamber, mü'minleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alteder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.
enfal 74 İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihada gidenlerle onları barındırıp yardıma koşanlar, işte onlardır gerçek mü'minler. Onlara bi bağışlama ve bol rızık vardır.
furkan 52 Madem ki, yalnız seni gönderdik. O halde kafirlere uyma ve bununla (Kur'an ile) onlara cihad et, büyük cihad!
ankebut. 6 Cihad eden yalnızca kendi hesabına cihad eder;çünkü Allah, bütün alemlerden müstağnidir.
ankebut. 69 Bizim uğrumuzda cihad edenlere gelince, elbette Biz onlara (Bize ulaştıran) yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah, her zaman iyi davrananlarla beraberdir.
ali imran 142 yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
nisa 84. Onun için Allah yolunda çarpış. Ancak nefsinden başkasıyla yükümlü değilsin! Mü'minleri de çarpışmaya teşvik et; umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını defeder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da daha şiddetlidir.



bakara.85 Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.



Doğrusunu söylemek gerekirse ben bir şey anlamadım bu kadar Ayet i yazıp sıralamış fakat soru sormamış acaba bu soruları soran gizli den "İslam ı tebliğ mi ediyor yani Müslüman mı" foruma lutfedip gelir de açıklarsa memnun oluruz.

muta.






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli