Yitik sevdalar öğretir insana ayakta durmayı
Akrep yelkovan dönerken çarpıp zarar vermemesini
Yitik sevdalar öğretir zulmün vefasında çileyi
Kayıp şehirlerde unutulmuş şarkılar eşliğinde
Sonsuz zamanların kıyıda köşede kalmış dakikalarında
Acıtır saatlerin vuslatı bir türlü vurmaması
Beklediklerin hep en sona kalanlardı belki de
Ya da beklediklerin diye bir şey yoktu
Acımasız yüreklere ismini kazırken…
Aramak nafile birilerini yalnızlık kahretse de herkesi
Ucubelerin salına salına dolandığı
Sana dokunabildiği bu terkedilmişlikte
Elim kolum bağlı öylesine dolaşmak bile
Yaşamaya yetecek değerler arasında hala kaybolup gitmedi
Kelimeleri lügatımdan çıkarttım hazin sevdalarda buluşurken
Yokluğunla kelimelere yer yoktu artık hayatımda
Cümlelerim senleyken
Varsın paragrafları başkaları oluştursun…
Yorgun akşamlarda söylediğim türkülerle
Avuntuların soluklarında hissetmek nedir ismini bilir misin?
Susmanla ölmenin acısını ben bilirim ancak
Yenilmek nedir yenmeye ben bilirim
Gece gündüze eş değerdeyken
Yarınlarımın yok olan umutlarında
Seni ne geceme ne de gündüzüme koydum
Ne de tam günüm oldun
Sen yıllarımın içinde kaybolup giden mevsimlerim oldun
Bıraktığın felaket izleriyle de hatırlama sebebimsin
Yusuf’un Züleyha’ya olan sevdasını
Yusufiye soylu yüreklerin bıraktığı izlerde aramaktı benimkisi
Engel olamıyor yüreğim bırakıp gitmelere
Günahların sevaplarında ağlamak nafile
Herkes kendini bilmeli ve de belki sevmemeli değil mi???
Ve herkes hayatı yitik sevdasından öğrenmeli
Öylesine umutsuz acılı ve de karamsar…