İçerik değiştir



- - - - -

Atatürk Askeri Bir Deha İdi


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 84 yanıt verildi

#41 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:12

HACER NİNE

Hacer Nine yine bunalmıştı. İçi içine sığmıyordu. Beş gözlü evinin içi yine birkaç gündür zindan kesilmişti. Düşündükçe yüreği yerinden kopuyordu. Yetmiş yaşındaki bu kimsesizlik ona büsbütün koymuştu.

Kocasını Yemen’de kaybetmişti. Bir oğlu Balkanlarda, ikisi de çöllerde kalmıştı. Bir gelini ile üç torunu vardı. Gelini hastalıktan öldü, torunlarının biri de Büyük Muharebede şehit düştü. Birisi İkinci İnönü’den dönmedi.

En son torununu da Sakarya’ya gönderdi. Bir gün haber aldı ki en son delikanlısı da Duatepe Muharebesinde öteki ağalarının yanına göçüp gitmişti.

Çok ağladı. Fakat, Sakarya Savaşı kazanıldı haberi gelince ağlaması durdu, gülmeye başladı.

Ondan sonra vakit vakit böyle bunalırdı. Ve her bunalışında çarıklarını çeker, değneğini alır, Ankara’nın yolunu tutardı. Bu sefer de öyle yaptı. Saatlerce yürüdükten sonra ikindide Ankara’ya geldi, doğruca gitti, Büyük Millet Meclisi’nin kapısı önünde durup çömeldi.

Aradan biraz vakit geçti, sordular:

- Nine, ne istiyorsun?

- Hiç, hiçbir şey.

- Ya neden burada duruyorsun?

- Onun gözlerini görmek için çıkmasını bekliyorum.

- O dediğin kim?

- Gazi Paşa.

Sonunda hikayesini anlattı ve dedi ki:

- İşte böyle, ara sıra çok bunaldıkça buraya gelirim. O, Millet Meclisi’nden çıkarken gözlerine bakarım. Mavi gözbebeklerinde bütün şehitlerimin gözlerini görür gibi olurum. Son içime bir ferahlık dolar, kalkar köyüme giderim.

İşte siperlerde evlat, torun gömmüş Türk Ninesi buna derler.



N.A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.29-30

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#42 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:16

BU MİLLETVEKİLLİÐİ AYRICALIÐINI HİÇ BEÐENMEDİM

Atatürk bir sabah Florya'dan Dolmabahçe sarayına dönüyor.
Yeşilköy istasyonunun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve başyaver'e:
- Sorunuz, tren var mı? Diye emir veriyor.
O sırada tren hemen hareket etmek üzeredir, hep birlikte otomobilden inip yanındakilerle trene biniyor. Karar ani verildiği ve tatbik edildiği için bu trene biniş hemen kimsenin nazarı dikkatini çekmiyor. Bir müddet sonra, her şeyden habersiz olan kondüktör ata'nın bulunduğu kompartımana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor;
- Vazifeni yap! (yanındakileri göstererek) bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?
Yanındakiler cevap verirler.
- Paşam biz mebusuz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz.
Ata hayretle:
- Bu imtiyazı hiç beğenmedim, der. Çok ayıp ve acayip bir kaide. Çok güzel halkçılık!
Ali KILIÇ

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#43 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:20

ATATÜRK’ÜN EŞİTLİK ANLAYIŞI

Atatürk, bir gün Dolmabahçe’den gizlice çıkar Topkapı Sarayı Müzesine gelir. Müzeyi gezmek ister. Kendisini kapıcıya tanıtır, fakat kapıcı henüz saat 9 olmadı, memurlar da gelmedi, Atatürk değil, kim olursan ol, bekleyeceksin, der.

Hiç şüphe yok ki, kapıcı Atatürk’ü tanımamış ve bu sözlere birden fazla muhatap bulunduğu için gelenin Atatürk olabileceğine inanmamıştır. Fakat bu anekdotta önemli olan nokta Atatürk’ün kapıcının sert cevabı karşısında ısrar etmeyerek, bir kenara çekilip, saatin 9 olmasını ve memurların gelmesini beklemesidir.



S.A. TERZİOÐLU, Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, s.4

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#44 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:23

ŞEF ASKER Mİ SİVİL Mİ OLMALI?
Çankaya akşamlarından biri. Bazen Atatürk soruyor, bazen de Atatürk'e soruyorlar. O' na diyorlar ki:
- Şef asker mi, sivil mi olmalı?
Cevap veriyor:
- Şef, şef olmalı. İster sivil, ister asker.
Bu cevabı ile şefliğin rütbede ve elbisede değil, ruhta ve kafa yapısında olduğu hakikatini veciz surette belirtmiş oluyor.
Nükte Ve Fıkralarla Atatürk, Niyazi Ahmet BANOÐLU

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#45 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:52

LAİKLİK

İlk Melis'te bir gün laiklik söz konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa o gün Meclis'e başkanlık ediyordu. Meclis'in tanınmış din alimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla:
- Arkadaşlar, bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz, ben bu laikliğin manasını anlamıyorum.
Diye söze başlarken riyaset makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden eline kürsüye vurarak:
- Adam olmak demektir hocam, adam olmak!
Diye hoca efendinin sualini cevaplandırmıştır.
Ali KILIÇ, Atatürk'ü Anmak Kitabından, S.253




ATATÜRK VE DİN ADAMLARI

Mücadele'nin en buhranlı günleriydi. İstanbul ile Ankara arasında fetva kavgası tüm şiddetiyle devam ediyordu. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi bünyesi içindeki din adamlarından seçtiği İrşad (Aydınlatma) Heyetleri'ni vatanın köyüne-kentine göndermek ve gerçekleri vatandaşa anlatmakla görevlendirildi. Milli Eğitim Bakanı Türk Ocakları Genel Başkanı olan rahmetli Hamdullah Suphi Tanrıöver'di. Mustafa Kemal'e geldi.
- Paşam... Bunlar çoğunlukla Arapça konuşacaklar. Halk ne anlayacak?
Atatürk gülümsedi.
- Sen üzülme Hamdullah... Onlar Arapça konuşsalar bile Türkçe düşünürler dedi.
Cemal KUTAY, Atatürk Olmasaydı

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#46 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 11:53

BİR DE ONBAŞIM GÖRSÜN


Bir gün askeri bölgeye giderken otomobili bozuldu.

- Yürüyelim, otomobil yapılınca arkadan gelsin, dedi.

Atamızla arkadaşları yürüdüler. İlerden Mehmetçik bağırdı:

- Dur. Kimsin?

Durdular, Mehmetçik geldi:

- Buralara Atamız gelecek. Geçmek yasaktır.

Ata güldü:

- İyi bak, Atatürk bana benzer mi?

Mehmetçik baktı, gözleri parladı.

- Benzemeye benzer ama, askerlik bu, bir de onbaşım görsün, dedi.



H. BESLEYİCİ, Atamız ATATÜRK, s.116

Bu mesaj sabrili1 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 28.04.2006 - 11:54


AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#47 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:30

GENERALLE ASKER BİRDİR!...

Atatürk, Sümerbank Dokuma Fabrikasının açılış töreninde hazır bulunduktan sonra askeri manevra sahasına hareket etmişti.

Yolda bir sel yatağına saplanmış olan top arabasının tekerleklerini bataklıktan çıkarmaya uğraşanlar arasında bir generalin bulunduğunu görünce, kendisine sonsuz takdirlerini bildirdiler ve iltifatlarda bulundular.

Daha sonra, “Maviler” tarafına ait bir tank birliğinin yaptığı hücum sırasında “Pembeler”den bir askerin ansızın siperinden fırlayarak tanklardan birinin üstüne sıçradığını ve şoförüyle mücadeleye başladığına tanık oldular. O zaman yakında bulunanlara, evvelce gördüğü generalin fedakarlığı ile bu askerin gösterdiği cesaretin birbirine denk olduğunu beyan ederek, şöyle dediler:

- Biz Milli Mücadelede bütün Türk Milleti bu şekilde çalıştık. Böyle kahraman generaller, subaylar ve askerlere dayanarak savaşı kazandık. Onlar var oldukça kimse vatanımıza göz dikemez!...


Gönderilen Resim



N.A.BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.38

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#48 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:32

“KUVAYI MİLLİYE” NEYE YARAR?

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra memleket işgal edilmiş, ordu dağılmış, elde bir şey kalmamış durumdaydı.

Yabancılar artık Türkiye’nin tarihe karıştığını iddia ediyor, memleket üzerinde pazarlıklar yapıyorlardı.

İşte bu sırada Atatürk Samsun’a çıkmış, Erzurum ve Sivas Kongresi’ni topluyor, “Kuvayı Milliye”nin oluşmasına çalışıyordu.

Bu durum karşısında etrafındakilerden umutsuzluk içinde olan birisi, bir gün Mustafa Kemal’e:

- Paşam, dedi, memleket işgal edilmiş, ordu tümüyle dağılmış, büyük devletler bizim sonumuzu görüşüyorlar. Galip devletlerin kuvvetli orduları ve donanmaları karşısında kurmak istediğiniz “Kuvayı Milliye” neye yarar?

Mustafa Kemal gayet sakin şu cevabı verdi:

- Kuvayı Milliye, namuslu bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzer. Namusunu koruması için, herhangi bir ümidi kalmadığı zamanda hiç değilse intihara yarar.



Hadi BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.103-104

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#49 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:40

ÖLMEYİ TERCİH EDERİZ



General Pershing’in kurmay başkanı olan General Harbord Sivas’ta Mustafa Kemal ile görüşürken der ki:

- Türk tarihini okudum. Milletiniz büyük komutanlar yetiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama, bugünkü duruma bakalım. Başta Alman müttefikinizle bir dört yıl harb ettiniz, yenildiniz, dördünüz bir arada yapamadığınız şeyi, bu durumda tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin intihar ettikleri zaman zaman görülür. Bir milletin intihar ettiğini mi göreceğiz?

- Mustafa Kemal generale “Teşekkür ederim, dedi, tarihimizi okumuş, bizi öğrenmişsiniz. Fakat, şunu bilmenizi isterdim ki biz emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkum olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz.”

General ve arkadaşları sessizce ayağa kalktılar.

- Biz de olsak böyle yapardık!



F.Rıfkı ATAY, ÇANKAYA

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#50 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:46

NELER YAPILMAZ


Erzurum: 3 Temmuz 1919...

Ilıca’da Mustafa Kemal’in ilk karşılanması sırasında:

Konukların önemli kimseler olduğunu anlayan ihtiyarın zeki gözleri parladı. İri ve ak tüylerle örtülü elini geniş göğsünün üzerine koyarak selamladı. Mustafa Kemal Paşa, ta yanıbaşına kadar geldiği halde heykel gibi duran bu ihtiyarın hatırını soruyor, o da gövdesine yaraşan derin ve gür sesiyle teşekkür ediyordu. Mustafa Kemal’in sohbete başladığı ihtiyar, Ruslar gelince göçmek zorunda kalıp Çukurova’ya indiklerini, şimdi köyüne döndüğünü kısaca anlattı. Mustafa Kemal, o günlerin bu dönüşe pek uygun olmadığını işaretle:

- Ağa, yoksa oralarda geçinemedin mi, diye sordu.

İhtiyar hemen karşılık verdi.

- Hayır Paşam, Çukurova cennet gibi bir yer, bir eken yüz biçiyor. Bize tarla verdiler, çayır da... Geçimimiz padişahta bile yoktu. Çok rahattık. Yalnız son günlerde işittim ki İstanbul’daki “ırzı kırık”lar bizim Erzurum’u Ermenilere vereceklermiş. Geldim ki göreyim, bu “namertler” kimin malını kime veriyorlar?

Tunç çehreli, ak sakallı, gün görmüş ihtiyarın iman dolu göğsünden gelen bu ses yine O’nun gibi tunç çehreli kahraman askerin gözlerini yaşarttı. Bu eski Türk kalesine, ulus işi için, ulusla birlikte çalışmağa gelen bu büyük devlet adamı yaşlı gözlerle arkadaşlarına döndü:

- Bu ulusla neler yapılmaz!



N.A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.116-117

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#51 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:47

ŞEREFİMLE ÖLMEYE HAZIRIM!..


“Sahipsiz kalan bir vatanın batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”



Aşağıda yer alan anı, vatan gerçeğini en iyi anlayan ve onun gereğini yapmaktan çekinmeyen insanların başında Atatürk’ün yer aldığını yansıtması açısından önemlidir.





Mustafa Kemal’in Samsun ve çevresindeki faaliyetlerinden korkan İstanbul Hükümeti, İçişleri Bakanı Ali Kemal’in bir genelgesi ile O’nu görevden alıyor. Bu sıralarda, Ali Galip adında birisi de, Erzurum Valiliği’ne atanmak maskesi altında Mustafa Kemal’i tutuklamakla görevlendiriliyor. Ve Sivas’ta bazı tertiplere başvuruyor. Bu komployu Amasya’da haber alan Mustafa Kemal, bir atlı birlik oluşturarak habersizce Tokat’a gidiyor. Kendileriyle sohbet etmek üzere şehrin ileri gelenlerini topluyor. Bu toplantıda bulunan avukat Ali Bey, gözlemini şöyle anlatıyor:

“Yirmi kişi kadar vardık. Atatürk, etrafında bazı kişilerle birlikte geldi. Köşede bir sandalye vardı. Selam verip oraya oturdular ve bize memleketin kurtuluş yolu hakkında hiçbir şekilde unutamayacağım şu açıklamada bulundular:

- Hiçbir koruma aracına sahip olmasak bile, dişimiz tırnağımızla, zayıf ve dermansız kolumuzla mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu korumayı kaçınılmaz görüyorum. Tarih, bize vatan uğrunda canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini göstermektedir. Ben hayatımı, hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeye hazırım.”



N.A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.370-371.

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#52 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:51

ARADAKİ FARK


Anadolu’ya geçmek için hazırlıklarını tamamlayan Atatürk, Yıldız Sarayı’na gitti. Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, onu çok küçük bir odada kabul etti. Hemen hemen diz dize oturdular.

Padişahın sağında mini bir masa üzerinde güzel ciltlenmiş kalınca bir kitap, bir Osmanlı Tarihi vardı. Pencereden Boğaz, Boğaz’ın mavi sularında birbirine paralel dizilmiş ve toplarını saraya çevirmiş olan düşman savaş gemileri görünüyordu.

Padişah, ona dedi ki:

- Paşa, devletimize çok hizmet ettin; bunların hepsi artık bu kitaba geçmiştir!

Elini Osmanlı Tarihi’ne koydu, bastı ve ilave etti:

- Tarihe geçti!...

Sonra dedi ki:

- Bunları unutunuz. Asıl bundan sonra yapacağınız hizmet şimdiye kadar yaptıklarınızdan mühim olacaktır. Paşa, isterseniz devleti kurtarabilirsiniz!

Atatürk cevap verdi:

- Bu yolda elimden gelen yapacağıma emin olmanızı rica ederim.

Vahdettin:

- Muvaffak olunuz! diyerek ayağa kalktı.

Ziyaret sona ermişti.

Padişah, ondan düşmanların arzularını yerine getirmesini bekliyordu; elinde hiçbir kuvvet kalmamış olan devletin ancak böyle, düşmanların hoşuna giderek kurtulacağını sanıyordu. Bilmiyordu ki, kuzuyu yemeğe karar vermiş olan kurt için bahane bulmak gayet kolaydır.

Atatürk de devleti kurtarmak istiyordu; fakat düşmanlara yaranmakla değil, milletin bitmez tükenmez hürriyet ve istiklal aşkını, cesaret ve fedakarlık duygularını harekete geçirerek...

İşte Türk milletini anlamamış bir adamla, anlamış adamın arasındaki fark...



Niyazi Ahmet BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.86-87

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#53 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 12:52

SULTAN BACI


Atatürk, İzmir zaferinden sonra ilk kez Adana’ya gelmişti. Ayağının tozuna yüz sürmeyi adak edenleri zorla topraktan ayırabiliyorduk. O genç, alçak gönüllü kurtarıcı, bu coşkun, kendinden geçmiş halkı selamlaya selamlaya hükümet konağına geldi. Biraz sonra evine dönecekti. Merdivenlerin yarısını indiği sırada bir kucak sarı çiçekle bir köylü kadınının nefes nefese, sıçrarcasına merdivenleri çıktığını gördük.

Gazi Mustafa Kemal durdu, köylü kadını yanına kadar çıktı. Anlatılamaz bir hayranlıkla O’nun gözlerine tutuldu ve bir süre bu dalgınlık içinde yerinden kımıldanamadı, sonra bir ana sesindeki sevecenlik ve özlemle:

- Ah benim çakır oğlum! Yolunu bir deli gibi bekledim. Sana bu çiçekleri tarlamdan yoldum. Eğ başını! O sarı saçlarını öpeyim... Bu benim adağım, umduğumu çok görme...

Genç komutanın yüzüne bir huzur ve sevinç yayıldı, başını ona doğru eğdi. Köylü kadın bu sarı başı, bağrındaki sarı çiçeklerin üzerine bastırdı. Kokladı, öptü. Sonra da sarı fulyaları ayağının altına sererek:

- Adağım yerini buldu, koca yiğit, tuttuğun altın, kılıcın keskin olsun; her muradın yerine gelsin, dedi.

Bu köylü kadın bizim cephe arkadaşımız “Sultan Ana” idi.



Arif Hikmet PAR – M.Agah ÖNEN: Atatürk’ü Anlamak, s.98-99

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#54 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:17

ATATÜRK VE NÖBETÇİ

İtalyanların Habeş Harbi sıralarında idi. Ege kıyılarında kıta ve tahkimat komutanları çok titiz davranıyorlar, kıtaya herhangi bir yabancının sızması olasılığına karşı erleri sık sık uyarıyorlardı.

Bu günlerin birinde Atatürk’ün teftişe geleceği haber alındı. Atatürk beklenilen günde yanındaki erkanı ile geldi. Kıtaları teftiş edip dolaşmaya koyuldu.

Savunma mevzilerinden birine giden yolun dönemecinde Atatürk birdenbire durdu. Yanındakilere:

- Siz beni burada bekleyiniz, ben yalnız gideceğim, dedi.

Yanındaki komutanlar tereddütle birbirlerinin yüzüne baktılar. Fakat, tabii bir şey söyleyemediler.

Atatürk patikanın kıvrımını döndü. Koruganın hakim bir noktasında nöbet bekleyen Mehmetçiğe doğru yürüdü. Uzaktan gelen bir sivilin kendisine doğru yürüdüğünü gören Mehmetçik hemen silahına davrandı. Daha fazla yaklaşmasına izin vermeden gür sesi ile:

- Dur!... diye gürledi.

Atatürk bu kesin ihtar karşısında durarak:

- Sen beni tanımıyor musun? Ben kimim?

- Mustafa Kemal’sin komutanım.

- Peki sen benim Mustafa Kemal olduğumu biliyorsun da hala neden yasak, diyorsun?...

Mehmetçik bir an durakladı. Herhalde teftişten haberi vardı. Fakat onun bildiği Atatürk, yanında kalabalıkla gelirdi. Böyle yapayalnız gelmezdi. Bir an daha düşündükten sonra kafasını salladı ve safiyetle yanıt verdi:

- Komutanım, Mustafa Kemal’sin Mustafa Kemal olmasına ama... Düşmanların işine akıl sır ermez... Birini sana benzetir içeri sokarlar... Gözünü seveyim sen şu bizim yüzbaşıyı al birlikte gel, o zaman nereye istersen git!

Atatürk, geri döndükten sonra komutanlara bunu anlattı. Bu mert ve uyanık eri çavuşluğa yükselttirdi.



H. BESLEYİCİ, Atamız Atatürk s.97-98







Gönderilen Resim

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#55 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:20

ATATÜRK’E HAKARET EDEN KÖYLÜ

Atatürk’e hakaretten sanık bir köylü hakkında kovuşturma yapılıyordu. Durumu Ata’ya bildirdiler.

- Mahkemeye veriyoruz, dediler, size küfür etmiş.

Atatürk sordu:

- Ben ne yapmışım ona?

Soruşturma evrakını inceleyenler açıkladılar:

- Gazete kağıdı ile sardığı sigarayı yakarken kağıt tutuşmuş da ondan.

Bunu söyleyen o zamanın bakanlarından biridir. Bakana şu soruyu yöneltmiş:

- Siz hiç gazete kağıdı ile sigara içtiniz mi?

- Hayır...

- Ben Trablus’ta iken içmiştim. Pek berbat şeydir. Köylü gene bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğiniz yerde, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız.



H. BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.95-96

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#56 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:22

“İŞTE BENİM NESLİM BUNLAR”


İzmir Hakimiyeti Milliye Okulu’nda öğretmendim. Okulumuz bir çocuk balosu hazırlamıştı. Çok mutlu bir rastlantı ile o gün Atatürk de İzmir’de bulunmaktaydı. Onu da davet ettik.

“Acaba gelecek mi?” diye hepimiz heyecan içindeydik. Sonunda “Geliyor” denildi.

Koştuk, karşıladık. Gülümseyen bir yüzle ellerimizi sıktı. Yanında yaverler, paşalar vardı. Koca salon heyecandan karmakarışık olmuştu. Büyük küçük herkes onu yakından görmek, sesini duymak için çırpınıyordu. Zorlukla ortalığa bir düzen verdik. Öğrencilerden Ali ortaya geldi. Çocuk heyecandan bocalıyor, bir şeyler bulup söyleyemiyordu. Derken küçük Ali coştu. Kendinden geçti. Kollarını ona doğru uzatarak içten gelen bir sesle:

- Senin ismini andıkça, senin resmine baktıkça, seni karşımda görünce damarlarımda bir şeylerin kaynadığını duyuyorum. Ah! Seni doya doya öpmek istiyorum, diye haykırdı.

O zaman o da kollarını açarak:

- Öyleyse gel öp! dedi.

Ali koştu, boynuna atıldı. Öteki çocuklar dururlar mı?

- Biz de, biz de!

Diye bağrışarak koştular. Kucağına atıldılar. Öptüler, öptüler. Heyecandan, sevinçten ağlıyorduk. Yaverler, paşalar ve hatta kendisi bile...

Evet, yaptığı harblerin heyecanı, kazandığı zaferlerin sevinci belki onu ağlatmamıştır. Fakat bu bir avuç Türk yavrusunun içten gelen coşkunluğu onu sarsmış, heyecandan gözlerini bulandırmıştı. Gözlerine dolan yaşları tutmak için dudaklarını ısırdı. Sonra heyecandan titreyen bir sesle yanındakilere hiç unutamayacağım şu sözleri söyledi:

- İşte benim neslim bunlar!



Hadi BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.99-100

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#57 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:23


ATATÜRK’E BİR KÖYLÜNÜN CEVABI




Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur. Biz bu savaşlardan baş kaldırıp ne memleketi imar edebilmiş, ne de kendimiz refaha kavuşmuşuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuz olduğu kadar düşmanlarımızın da suçudur. Çünkü başta Ruslar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi:

- Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesinler...

Bunun için de sık sık başımıza belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar, balkan milletlerini “İstiklal” diye kışkırtırlardı.

Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınmayan gayri müslimler zenginleşirlerdi.

Onların neden zengin, bizim neden fakir kaldığımızı bir köylü, Atatürk’e verdiği kısa bir cevap ile çok güzel açıklamıştır.

Atatürk, Mersin’e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret derek sormuş:

- Bu köşk kimin?

- Kirkor’un...

- Ya şu koca bina?

- Yargo’nun...

- Ya şu?

- Salomon’un...

Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:

- Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur:

- Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam...

Atatürk bu anısını naklederken:

- Hayatımda cevap veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu.



Niyazi Ahmet BANOÐLU, Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları, s.18

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#58 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:25

“YA KABİLİYETSİZ BİR MİLLETİN BAŞINDA OLSAYDIM!..”


1937 yılında bir Eylül akşamı, on arkadaş iki sandala binerek Florya’da geziyorlardı. Bir aralık deniz köşkünden bir sandalın kendilerine doğru geldiğini farkettiler. Herkes gürültüyü kesmişti. Ata’mızın gür, aynı zamanda müşfik sesi duyuldu:

- Çocuklar, eğlentiniz çok hoşuma gitti. Aranızda bulunmayı arzu ettim.

Gençler bu ani ziyaretten son derece memnun ve heyecanlı derhal Ata’nın bizzat kullandığı sandalı aralarına alıyorlar. Üç sandal mehtaba karşı yol alıyor.

Ata:

- Aferin çocuklar, Türk gençleri hem çalışmasını, hem eğlenmesini bilmelidir. Memleket sizindir. Çalışın ve eğlenin, diyor.

Gençler hep bir ağızdan bütün millet gibi kendilerinin de minnettar oldukları bu güzel vatanın güzelliklerinden O’nun sayesinde yararlandıklarını tekrar tekrar söyleyince, Atatürk yine:

- Çocuklar, diyor, ben bu inkılabı sizin babanızla, dayınızla, ananızla velhasıl bütün vatandaşlarınızla yaptım. Bu sizin hakkınız. Ancak, görüyorum ki, bana karşı güveniniz çok kuvvetli. Size bir soru soracağım: Kabiliyetsiz bir milletin başında bulunsaydım, bu inkılabı yapabilir miydim?..

İçlerinden Sadi adında biri atılıyor:

- Atam, diyor, sen kabiliyetsiz bir milletin başına gelemezdin. Çünkü, kabiliyetsiz milletten böyle şef çıkmaz!..

Ata, heyecanla ayağa kalkarak bu gencin elini sıkıyor ve:

- Bunu söylemenizi bekliyordum, diyor.



Niyazi Ahmet BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.516-517

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#59 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:27

BİR KARIŞ SAKAL


Tarihçi Ahmet Refik, bir süre önce bir tartışma nedeniyle Atatürk’le aralarında meydana gelen gerginliğin, yakın çevresindekiler arasında bir dedikodu konusu yapıldığını biliyordu.

Bir gece, birdenbire onu Atatürk’ün Yat Kulüp bahçesinde beklediğini söylediler. Ahmet Refik, Atatürk’ü bekletmiş olmamak için smokinini giymiş, fakat tıraş olmaya vakit bulamadan onun masasına gelmişti.

Çevredekiler merakla izlerken Atatürk ona:

- Buyurunuz beyefendi, dedi ve tam karşısında Nuri Conker’in yanına oturttu.

Şakacı arkadaşı Nuri Conker, Ahmet Refik’i Atatürk’e gösterdi:

- Paşa, çenesindeki şu bir karış sakala bakınız, dedi.

Atatürk Ahmet Refik Bey’e dönerek:

- Beyefendi, Conker’e bakmayınız. O, insanın başındaki kütüphaneyi görmez de çenesindeki sakalı görür.

Böylece birkaç hafta önceki olayın gerginliği bir anda silinivermiştir.



K. ARIBURNU, Atatürk ve Anekdotlar, Anılar s.29

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#60 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 13:29


REŞİD GALİP’İN KAFA TUTMASI




Dolmabahçe Sarayı’nda bir akşam Dr. Reşit Galip eğitim sorunlarını eleştirirken sert bir dil kullanıyor. Atatürk:

- Reşit Galip, Esat Bey benim hocamdır. Soframda hocam hakkında böyle konuşmanı istemem.

Deyince Reşit Galip tereddütsüz:

- Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Biz saraydayız ama, hocanız sultan hocası değildir. Cumhuriyette eleştiri serbesttir, diye başlayınca Atatürk:

- Sofradan kalk! emrini veriyor, Reşit Galip hiç aldırmayınca, Ata:

- O halde ben kalkarım, diye sofrayı terk ediyor. Sofradakiler de dağılmaya hazırlanırken, yaver şu emri getiriyor:

- Cumhurbaşkanı hazretleri kendileri varmış gibi sofranın devamını rica ediyorlar.

Ertesi sabah Reşit Galip, Ankara’ya hareket ediyor. Fakat aradan çok geçmeden Milli Eğitim Bakanı oluyor.



N. A. BANOÐLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.235

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...





Benzer Konular Daralt

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli