İçerik değiştir



* * * * * 2 Oylar

Sevgili Günsüz


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 241 yanıt verildi

#161 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 09.08.2010 - 13:08

Benimkisi sonu görünmeyen bir tren yolculuğu gibi.İçinde bulunmayı sevdiğim ama aslında bulunmamam gerektiğini çok iyi bildiğim...

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 09.08.2010 - 13:08

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#162 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 09.08.2010 - 18:22

yaşamayı yaşamak istenebilir mi?
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#163 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 13:35

ZOOORRRRRRRRRRRRRRR...

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 13:36

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#164 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 13:44

"saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!"
"..İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle hayata hükmeder. Fakat; kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz..."
"Hayat benim icin iki eli cebinde uydurulan bir masaldı.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#165 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 13:58

İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Kar bırakılmış karanlığından.
Yerleştir bu sevdayı her yerine
Yüzünde ter olan su damlacıklarının
Kaynağına yerleştir
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına
Gül taşıyan çocuğuna yerleştir
Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne
Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun
Kar taneleri gibi uçuşan
Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine
Yerleştir bu sevdayı her yerine.
Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere
Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden
Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen
Sevdayı
Ve köpüklendir
Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın
Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten
Öğrenmez ama öğretir mutluluğu
Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi
Biraz da herkes içindir.
Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli
Var eden kendini birincisinden
Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren.
Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen
Tanımadığın bir ülke gibi
İçinde yaşamadığın bir zaman gibi
Tam kendisi gibi mutluluğun
Beni bekliyorsun :)
EDİP CANSEVER














:)

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 13:58

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#166 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 14:05

" o'na neden aşıksın deseler, çünkü ile başlayan tek bir cümle bile kuramazdım ve bir çünkü'n olmadığı için sana aşık olduğumu -ne yazık- kimseler bilmeyecek... 'sana uzaklara kadar aşığım' demiş miydim,demiş miydim?..."
uğur özakıncı..
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#167 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 14:20

"Ben tavan arasındayım!" diye bağırdı delikten aşağı doğru.
"Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara." Son sözlerimi duydu mu?
"Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim."
Bütün hayatım boyunca sürekli bir ilgi aradığımı söylerdi birisi bana. Gülümsediğimi gösteren bir ayna olsaydı; biraz da ışık.
Ne düşünüyor acaba? Gülümsedi: Yine mi düşünüyor?
Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı. Işığı gören bazı böcekler kaçıştılar. Korku; fakat yararlı olacağını düşünmek kuvvetlendirdi onu.
Ona yardım etmek mi bu? Bilmiyorum, bazen karıştırıyorum; özellikle, başımda uğultular olduğu zamanlar. Onun gibi düşünmeyi bilmek isterdim.
Fakat orada kitap sandığına benzemeyen karanlık çıkıntılar vardı. Feneri bu garip yığına doğru tuttu. Korkuyla geri çekildi: Biri vardı orda, oturan biri. Feneri alıp bütün gücüyle deliğe kaçmak istedi, kımıldayamadı. Korkusuna rağmen fenerle birlikte, ona yaklaştı. Ne yapmışsa korkusuna rağmen yapmıştı hayatı boyunca. Yoksa çoktan kaybolup gitmişti. Feneri onun yüzüne tuttu: Aman Allahım! Eski sevgilisi yatıyordu yerde. Tozlanmış, örümcek bağlamış; tavan arasındaki her şey gibi. Kitap sandığına ve resim tahtalarına örümcek ağlarıyla tutturulmuş eski bir heykel gibi. Sağ kolu bir masanın kenarına dayalı; parmakları kalem tutar gibi aşağı ayrılmış, boşlukta. Dizleri titredi, dişleri birbirine çarptı, ayağının altından kayıp gitti döşeme; kayarken de ayağına çarpan resim masası devrildi. Kol yine boşlukta kaldı: Örümcek ağlarıyla tavana tutturulmuştu. Bu eliyle ne yapmak istedi:? Bir şeyler mi yazmaya çalıştı?
Ne yazık, hiçbir zaman bilemeyeceğim..
Sonra hatırladı: Bir gün tavan arasına çıkmıştı eski sevgilisi, şiddetli bir kavgadan sonra. Ayrıntıları bulmaya çalıştı: Belki de büyük bir tartışma olmamıştı. Biraz kavgalıydılar galiba. Gülümsedi Bu biraz sözüne kızardı. Onu tavan arasında bırakıp sokağa fırlamıştı. Öleceğini hissediyordu. Peki ama neden? Bilmiyuordu; duygunun şideeti kalmıştı aklında sadece. Sonra 'onu' görmüştü sokakta: Bütün mutsuzluğuna, kendini zayıf hissetmesine, ölmek istemesine rağmen 'onun' gözlerindeki ilgiyi, insanı alıp götüren başkalığı fark etmişti nedense. O gün eve yalnız dönmüştü tabii. Ne kadar daha çok gün eve yalnız döndüm onda sonra da.Deseydi. Titreyen dizlerinin üstüne çöktü, el fenerini tutu onun yüzüne: Gözleri açıktı, canlıydı. Bakamadı, başını karanlığa çevirdi. Sonra baktı yine; onu, ölüm kalım meselelerinde yalnız bırakmayan gücünden yararlandı yine. Hiç bozulmamış; geç kalmasaydım böyle olmazdı belki. Üzüldü. Fakat hiç değişmemiş; son gördüğüm gibi, gözleri bile açık. Yalnız, gözlerin bu canlılığında bir başkalık var: Her şeyi bildiği halde duygulanamayan bir ifade.
Görünüşüme bakma, içim öldü artık diye korkuturdu beni. İnanmazdım.
Öyle şeyler bulup söylerdi ki öldüğü halde.
Belki beni izliyor yine. Yerini değiştirdi. Benimle ilgili değilsin diyerek üzerdim onu. Hayır bakmıyor bana. Belki de düşünüyor.
Hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi. Bunu biliyordu. Bu kadar yakınımda olduğunu bilmiyordum ama sen bir yerde var olursan yaşayabilirim ancak demiştim. Nasıl olursan ol, var olduğunu bilmek bana yeter demiştim..
(Çünkü'yü cümlenin başında söylemeliydim, şimdi kızacak. Evet, her an onun sözlerini düşünürek yaşadım, şimdi acaba ne der diye düşündüm.) Yalnız bu kadarı çürümüş. İyi. Şimdi onu nasıl inandırabilirm bütün bu süreyi onunla birlikte yaşadığıma? Onun unutmuş gibi yaşarken onu düşündüğüme?Anlamaz, görünüşe kapılır, anlamaz. Başkasına rastladığım için, bu yeni ilişlkinin her şeyi unutturduğunu düşünür.Oysa her şeyi hatırlıyorum; tavan arasına çıktığı gün bu elbiseyi giydiğini bile. El fenerini ölünün üzerinde dolaştırdı: Örümcek ağlarının gerisinde sesli bir görünüşü var.
,

Yalnız ağların arasından elimi, onun kalbine götürdüğüm yer biraz karanlık. Rüya gibi bir resim. Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense; bir türlü olmadı. Bir koşuşma, durmadan bir şeylerle uğraşma... Neden koşuyorduk, acelemiz neydi? Tavan arasına çıktığı güne kadar, bir şeyin arkasından hep başka bir şey yaptık, hiç durmadık, hiç tekrarlamadık.
Aşağıdan, başka bir deliğin içinden ses duydu. "Bir şey mi söyledin canım?"
Elini telaşla kitap sandığına soktu.

"Hiç" diye karşılık verdi aceleyle. "Kendi kendime konuşuyordum."

Korkuyu Beklerken ...oğuz atay


Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 14:28

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#168 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 17:28

AYNA
Öyle durgun, sıcak saatler vardır ya,
Hani kararmış tahtalar, nikel, bakır
Işır karanlık odalarda, kanarya
Susar, kedi uyur, yazdır.
Hani yaprak kıpırdamaz, çakıl yanar,
Bir böcek sesi gelir bahçeden, fincan
Düşlere götürür sizi, kesik kanar,,
Sessiz bir bahçe görünür aynadan,
Nerde bu gök, dersiniz, bu ağaç nerde,!
Camdan duvarlara sıçrar da Yeşil
Parlar kararmış tahtalar, nikel, bakır,
Kanarya susar, kedi uyur, bir gül
Dalı pencerede, yazdır.

OKTAY RIFAT HOROZCU

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 17:28

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#169 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 17:52

Hayalet Oğuz / Tezer Özlü


Oğuz, İstanbul da yaşadı. Oğuz bir dönemi yaşadı.
Yeryüzünde belki de hiç kimsenin yaşayamadığı gibi.
Tek bir sandalye sahibi olmadı.
Bir-iki giysisi temizleyicide durur, kirlenince yenilerini satın alır, iç çamaşır ve çoraplarını en yakın çöp tenekesine atardı.
Ev almadı, ev kiralamadı, eşya almadı, eşya tamir ettirmedi, belki de tek bir mobilya mağazasına girmedi. Pasaport almadı, karı almadı, karı boşamadı, kimseyi gebe bırakmadı, resmi dairelere girip çıkmadı.

Aynı evlerde yaşadık, aynı çevrelerde dolaştık. Aynı kitapları okuduk. O, özellikle yeni çıkan telif kitaplarını ilk günden edinirdi. Ya yazar ona vermiş, ya da Oğuz satın almıştı bile.

Okuyayım, sana bırakırım, derdi.

Ya da en ilginç, en olmayacak satır ve sayfaları bulur, yüksek sesle bana okur, kitabın özünü bir iki dakikada ortaya koyuverir, arkasından bir de şakasını yaptıktan sonra, kitabı bırakır giderdi.

Çoğunlukla da elinde bir İngilizce polisiye roman bulunurdu.
Türkçeye çeviri ve derleme olarak yüze yakın kitap kazandırmıştı.
Adını hiçbir zaman çevirmen, yazar, ozan, şunu yaptı, buna çalışıyor, bunu hazırlıyor... gibilerden kullanmadı.

Yazın çalışmalarında tam bir fabrika işçisiydi. Sığınabileceği bir köşede çalışır, çalışması bitmeden kazanacağı parayı çekmiş, bitirmiş, sayfalarca çeviri bedeli de borçlu kalmış olurdu.
Yüzlerce film senaryosu yazdı Yeşilçama. Bunların tümünün adını bile bilmez, filmleri de görmemiştir. Parasını alınca da dar paçalı bir blucin, bir kazak, bir montgomeri ya da mevsime göre yeni bir gömlek satın alırdı.

İyi bir yemek yer, ardından Kulis, Papirüs gibi barlara uğrar, barmenlere önceki içki borçlarını öder, yanındakilere içki ısmarlar, oracıkta rastgeldiği bir iki dostuna:

-Şu paramı saklayıver, sonra senden isterim, hepsini bitirmeyeyim, der, belki o gece Klüp 12de bir şişe viski açtırır, geceyi bir bar kadınının yanında, kadına dokunmadan sızarak geçirir, ertesi gün bir Bafra sigarası alacak parası kalmadan, gene Taksim-Beyoğlu çevresinde yaşamına başlardı.

Kurbağa bacağı, mantar turşusu gibi garip yiyecekler severdi. Beyoğluna gelen ilginç filmleri de ilk gören o olurdu.
Çok ender insanda rastlanan bir zekası vardı.
Ölmeden beş gün önce Bulvar kahvesinde oturuyorduk.

Oğuz: E.ye uğradım. Sen benden daha önce gebereceksin, çok seviniyorum dedi, diye gülerek anlattı. Hepimiz gülüştük. İnsanın, kendi ölümü üzerine, ölmeden dört gün önce şaka yapabilmesi üstün bir zekanın bile işi değil. Ölmeden dört gün önce, insanın hastaneye tıraşlı bir yüzle gitmesi için, Cağaloğlunda para araştırması inanılır gerçek değil.

İstiklal Caddesi kalabalıktı gene. Havasız ve pisti her zamanki gibi. Oğuz heyecanlı idi. Sanki önemli bir olay onu bekliyordu. Erken yatmak, bir an önce hastaneye gidip, yerine uzanmak istiyordu. Ama bu gidiş hastaneye, ölüme falan değil de, hiç çıkmadığı bir Avrupa yolculuğu, ya da sevdiği bir kadınla buluşacağı sabahı bekleyiş gibiydi.

-Senin de Celal Sılay için yazdığını okudum, dedi.
-Meraklanma, senin ölüm yazını da kaleme alıyorum, dedim.

Gülüştük.

Tünele doğru yürüyecekti. Otuz yıldır yaşadığı bu caddede son yürüyüşü olacaktı bu, yorgundu. Ağabeyimin evinde uyuyacaktı, yanında pek tanımadığı bir üniversiteli genç kalacaktı. Bu çocuk onu sabah Ada vapuruna bindirecekti. Ve Oğuz dört gün sonra akciğer kanserinden boğularak ölecekti. Kırk altı yaşında ve kırk altı kilo olarak.

Oğuz öldükten birkaç gün sonra şunları yazmaya çalışmıştım: Sevgili Oğuz İstanbul kentini bu Eylül ayı bıraktı. 3 Eylül 1928de doğdu. 17 Eylül 1975de öldü. 1.73 boyunda, 46 kilo idi. Şişli camisi avlusuna tabutunu dört kişi hafif bir çanta taşır gibi getirdi. O zaman tabutun içinde onun yattığına kuşkum kalmadı.

Oğuzun çok güzel, neredeyse kitap adı gibi Eğlentili Bir Gömme Töreni oldu. Mezarına sahip çıkacak bir hısmı bulunamadı. Yanına kimse gömülmesin, mezar cemaatın olmasın diye, tapusu Sinematek Derneği adına çıktı. Oğuzun çok güzel bir mezarı oldu. Üzerine açık leylek rengi kır çiçekleri diktik. Mezarlıklarda ekmek paralarını çıkaran çocuklar da bol su döktüler. Toprak canlandı. Güzel koktu. Çelenklerini üstüste yığdık. Çocuklar gene diri gonca gülleri suladı. Görevimiz bitmişti.

Otuz kadar yakın dostu Krepen Pasajındaki Neşe Meyhanesinde oturup, onun anısına yedik, rakı içtik, üstelik iştahla yedik. Akşamüstü aşuresi bile pişip geldi.

Beyoğlundan uzaklaşırken biraz sarhoş ama çok üzgündüm.


Oğuz yaşamının çeyrek yüzyılını elliye yakın dostunun evinde geçirdi. Oğuz aylarca da benimle kaldı. Onun konukluğu bir kelebek gibiydi. İnsana kendini hiç belli etmemeye çalışır, hiçbir özel isteği olmaz, ince ve sevimli bir sesle konuşur, eve gelirken çiçekler ve pasta getirir, bana Alman eğitiminden geçtiğim için, Mutti, derdi.

Yatma saati geldiğinde bir yere kıvrılıp uyuyuverir, sabah yanına erken saatte bile gelinse, hemen bir espri yapardı:

-Ne o, sahura mı kalktın?

Kimsenin görmesine olanak vermeden hemen giyiniverir, azalmış saçlarını özenle tarar, kolonya sürer, bir bardak çayını kendi koyup, Bafra sigarasına başlardı.

Oğuz, yanında kaldığı dostlarına aldığından çok daha fazlasını verdi. Dostluk, güleryüz gösterdi onlara. Akıllıca yapılmış şakaları ve bulunmaz kişiliğiyle öylesine yeri doldurulamaz bir insandı ki, onu tanımış, onunla birlikte günler, geceler geçirmiş olmayı, erişilebilecek mutlulukların en büyüklerinden sayıyorum.

Balıkpazarı meyhaneleri, Beyoğlu lokanta ve gece kulüpleri, kahveler, Nazmi, Kaptan ve ender olarak gittiği birkaç taşra kentinde geçen bu kısa yaşam, boyutlarına yeryüzünde herkesin erişemeyeceği bir yaşamdı.


Ölümünden altı ay kadar önce, yağışlı bir günde bana küçük bir valizini getirdi. Yıllardır hiç açılmamış. Afrika Handa, Bülent Oranda kalmış bir valiz içinden iki taş baskısı örtü çıktı. Yepyeni, onları bana verdi.

-Bunları bir kızla birlikte almıştık, dedi.

Kadının güzelini bilir, bu kadınlara annesi, arkadaşı ve aynı zamanda sevgilisiymiş gibi bakardı. Valizden ayrıca; yedi sekiz yıldır kullanılmamış bir diş fırçası, çoğu bitmiş bir İpana diş macunu, Yüksel Arslan ve Ömer Uluçla bir fotoğrafı, gene arkadaşlarıyla Bebekte lokantada bir fotoğrafı, film çalışması yaparken bir fotoğrafı, temiz iki beyaz cin pantolon, fayans üzerine basılmış antik bir oto resmi, kirli çorap ve kirli çamaşır, bir iki ozanın adına imzaladığı kitap, bir iki kolej kitaplığından alınma İngilizce ekonomi kitabı çıktı... hepsi bu, işe yararlarını bana verdi, gerisini attı.

Son olarak kaldığı ağabeyimin evinde, ölümünden sonra şunlar ilişti gözüme: Hastaneye getirmemizi istediği ve temizlettiği pantolonunun üzerinde Türkiye Cumhuriyeti 1960 Anayasası duruyordu. İngilizce bir polisiye romanını yarısına kadar okumuş, kaldığı yeri işaretlemişti, ağabeyimin telefon defterine en çok çalıştığı Yalçın Ofsetin telefon numarasını yazmıştı. Bunun dışında eski gocuğu, hiç yayımlanmamış bir iki şiiri, yazlık ayakkabıları ve şöyle bir not: daktilo otelde, gömlek temizleyiciden alınacak... Ayaspaşadan Levente... Leventten Ayaspaşaya... vb.

Yolları araç ve garip bir insan kalabalığının karşıdevrim gibi sardığı İstanbulu Katmanduya benzetiyor, son aylarında: Artık gerçekten yaşamak istemiyorum, hiç tadı yok, diyordu. Ama bunu söylerken soyut bir bunalımı dile getirmiyordu. Oğuz, bunalan bir insan değildi. Onun akıl ve mantığı bu tür gereksizlikleri çoktan aşmıştı. Hiçbir zaman,

-Sıkıldım, acıktım, uykusuzum, yorgunum, bile demedi.

Akciğer kanserine yakalandığını bilmedi, yakınmadı da,

-Solurken ciğerlerim acıyor, uyutmuyor beni, demekle yetindi.
-Çok hastayım, demedi. Doktorun terimini kullandı: Çok hastaymışım, dedi.

Her anlamda olumsuzlaşan İstanbulu artık istemiyordu ve ölümü de öylesine umursamıyordu ki... hani;

-Beyoğlunun tadı kalmadı, artık öteki dünyaya gidelim, der gibi. Ve ölmeden dört gece önce Degüstasyonun kapısı önünde karşılaştığımız Ali Poyrazoğlunun yanağından makas alıyor,

-Tatlıhayat kurbanları gene nereye? diye takılıyordu.


Bafra sigarası bana çok iyi bir dostu hatırlattı :=) kendi deyişiyle bafra cigarası

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 18:07

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#170 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 17:59

Ve sen artık hiç bir yerdesin.
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#171 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 11.08.2010 - 18:12

Uyuyup uyansak ve her şey bitmiş olsa keşke. Her şey bitmiş ve sıfırdan başlamış olsa.Sabah uyansak ve geri kalanını hiç bilmesek.Geçmişi unutabilsek.Seninle başka bir zaman aralağında karşılaşmayı çok isterdim ama...

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.08.2010 - 18:13

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#172 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 14.08.2010 - 17:59

püffffff
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#173 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 16.08.2010 - 01:12

Yağmur yağıyor...
:girlinlove:
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#174 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 17.08.2010 - 22:45

Gönderilen Resim


Ardından ağıtlar yakılıyor ey oğul,
Ağlıyoruz hiç durmadan ,
Gözyaşları sel olmuş..

Yaş kemale ermeden,
Saçlar beyazlamadan,
Evladını kucağına almadan ,
Torunlarını göremeden gittin ey oğul.

Söz vermiştin oğul,
İşlerini düzene sokup ,
Gidecektik köye hep beraber,
Çamurlu yollarını gezecektik köyümüzün,
Yemyeşil ovalarında türküler söyleyecektik hep beraber,
Söz vermiştin oğul,
Gidecektik köye hep beraber.

Aaahh oğul aaahh..
Şimdi kim bağıracak "ana" diye,
Kim sarıp sarmalayacak ,
Kim koruyup kollayacak ?

Aaaah oğul,
Kurban olduğum niye almadı senden önce benim canımı...

dokuz

Değişiklikler Kaydedildi...

#175 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 18.08.2010 - 02:07

Neden bilmem,bize derman olması gerekenlerin bizden kaçması
Neden bilmem, zor bu dünya, yaşamakla uğraşmak
Neden bilmem,dostumuzun seyrimizden tatmaması
Neden bilmem,yüreklerimizi bir iğnenin iplikten geçişi gibi saran bu sevdalar


Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#176 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 20.08.2010 - 00:03

Yine,yeni,yeniden...
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#177 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 20.08.2010 - 23:11

Gönderilen Resim


Yine çıktın karşıma,
Yine sana kavuşamamanın hüznü..
Ve yine uzaklardan bakacağım sana,
Uzatacağım elimi ama tutamayacağım..

.....

Değişiklikler Kaydedildi...

#178 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 21.08.2010 - 11:57

sonunda on sekizime girdim. :D

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 21.08.2010 - 11:57

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#179 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 22.08.2010 - 00:24

AF ALLAHIM AFFF
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği

#180 kübra

kübra

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 213 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:::::::::::::::

Gönderim zamanı 25.08.2010 - 00:02

Zaman herşeyin ilacımı gerçekten,
Yoksa... :(

Bu mesaj Bİ DAMLACIK tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 25.08.2010 - 00:02

Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir


Belki de anmak için


bi damlacık bir sessizliği





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

2 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 2 ziyaretçi, 0 gizli