SİGARA İÇİN YAZILANLARIN ÜSTÜNE !!
--------------------------------------------------------------------------------
Geleneksel sigara bırakma vakti
Bugünlerde acaba kaç kişi yılbaşının ertesi günü sigarayı bırakacağını söylüyordur birbirine? Yalnız ...kaldığı anlarda, bırakma fikrinin yarattığı son karşılaşma sarılmasına benzer bir ön-hasretle içiyordur son sigaralarını?
Ki yalnız kalınan o anlardır insanın kendi kendine geçirdiği o ikna ve vazgeçme "iç görüşmeleri"...
Bahanesi bol!
"Seviyorum, niye bırakayım?", "Aslında bırakmak değil de azaltmak istiyorum ben", "Yahu zaten ne var ki hayatımda keyif aldığım?", "Şimdi çok gergin bir dönemim, geçsin öyle bırakırım", "Ben bıraksam ne olacak? Etrafımdaki herkes içiyor", "Zaten bıraksan bile ciğerler ancak beş yılda temizleniyormuş. Beş yıl kim bekleyecek?", "Sigara içmeyenlerde de kanser oluyor", "Zaten etraftaki her şey kanser yapıyor. Bundan olmasa başka bir şeyden yine kanser olurum olacaksam"...
Amerikalı gibi!
Bir de tabii sigara içmeyen insanlara, belki hiç farkında olmadan yüklediğin o "ötekilik" var. Dertsiz, tasasız, duyarsız insanlar sanki onlar. Öyle yerleştirmişsin kafana onları. Sağlıklı, neşeli şeyler onlar.
Hani yani Amerikalılar filan gibi! Sen de mi Amerikalı gibi olacaksın şimdi durup dururken? Yakışır mı?
Sonra bu elleri nereye koyacağız mesela? Konuşurken, içki içerken, sıkılınca, çoktandır görmediğin bir dostla Türk kahvesi içerken, giden sevgilinin ardından yağmurlu cama dayanırken, yazarken, düşünürken, sabah kahvaltısından sonra, gazete okurken, sinirlenirken, ağlarken... Olmuyor yani. İnsanın kendi kafasındaki resmi bozuluyor sigarayı çıkarınca.
Resim öğretmenleri derdi ya "Beyaz yer kalmayacak" diye, beyaz bir yer kalıyor sanki insanın kendi kendine verdiği fotoğrafta.
Bir de mesela, artık sigara içenlerle arkadaşlık etmeyecek miyiz? Beraber bir şeye üzülürken veya sevinirken "Yak bi' sigara!" dendiğinde, gıcık gibi, "Yok hayır, ben kullanmıyorum" mu diyeceğiz? Gıcık gibi...
Kahveye ne olacak? Rakıya? Çaya, yemek sonrasına, sinemada film aralarına, deniz kıyılarına, yol ve çalışma molalarına, telefonda berbat bir haber duyduğunda gelen sessizlik anlarına, vapurların dışına...
Bütün bunlar iptal mi edilecek sigara ortadan kalkınca? Onlarla ne yapacağız biz sigara olmayınca?
Gıcık gibi!
Ama bırakmak gerekiyor işte. Bu yılbaşında bir kez daha denemek gerekiyor. Sigarayı bırakınca "Amerikalılar" gibi olunmayacağına, kıl bir kişiye dönüşülmeyeceğine, resimlerde beyaz yerlerin kalabileceğine ikna etmek gerekiyor.
Şimdi kapalı yerlerde sigara yasağı getirilmişken hazır, biz müptelaların bu yasağa karşı çıkmak şöyle dursun sıkı sıkı yapışmamız gerekiyor. Yazıdan da anlaşılacağı üzere bu yıl ben yeniden deniyorum. Yeni bir motivasyon icat ettim. Şöyle:
Sev ama terk et!
Sigarayı tutkuyla bağlı olunan ama yıllardır seni hayattan bezdirmiş bir sevgili, karı ya da koca olarak düşünüyorsun. Böylece ona karşı öfke ve kin beslemeye başlıyorsun.
Yapacaklarını yapamamana neden olmuş biri ya da yapmayacağın bir sürü şeyi yaptırmış. Nefret etmiyorsun yani. Çünkü nefret edilmiyor sigaradan. Çok seviyorsun ama terk ediyorsun.
Nasıl fikir?
Ece Temelkuran