İçerik değiştir



- - - - -

sparkplug a atfen


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 36 yanıt verildi

#1 Ziyaretçi_Focus_*

Ziyaretçi_Focus_*
  • Ziyaretçiler

Gönderim zamanı 18.01.2006 - 12:50


:) sparkplug;Bilim tarihi her zaman çesitli sahtekarlıklara sahne olmuştur. Bulduğu ilaçla kötürümleri yürüteceğini, saçsızlarda saç çıkaracağını iddia edenler, tüm hastalıkları iyi edeceğine halkı inandıran Mesmer ya da Rasputin gibi şarlatanlar…


Bu ünlü sahtekarların dışında zaman zaman gazetelere konu olan, başkasının tezini çalarak kariyer sahibi olmaya çalışmak gibi daha küçük çaplı sahtekarlıklar da vardır.


Ancak bilim tarihindeki sahtekarlıkların en büyükleri şüphesiz evrimcilere ait olanlardır. Evrimcilerin yaptıkları sahtekarlıkları diğerlerinden ayıran en önemli fark, evrimcilerin sahtekarlıklarının sistematik bir yapıya sahip olması ve kollektif hilelere, yanıltmalara, saptırmalara başvurmalarıdır. Bunlar, evrim teorisinin ortaya atılmasından bugüne kadar defalarca ve son derece profesyonelce düzenlenmiştir.


Bu yazıda evrimcilerin yapmış oldukları sahtekarlıklardan bazılarını inceleyeceğiz. Ama daha önce yanıtlanması gereken bir soru var: Neden Darwinizm'in tarihi böylesine sahtekarlıklarla doludur?


Çünkü evrim teorisini savunmanın başka herhangi bir yolu yoktur. Bilimsel bulgular evrimi çürüttüğüne göre geriye tek yol olarak sahtekarlıklara başvurmak kalır. Ya bulgular gizlenir veya imha edilir, ya da bunlar çarpıtılarak sanki evrim teorisini destekliyorlarmış gibi gösterilir. Halk bu konular hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı için de, bu sahte delillere bakarak, evrimi ispatlanmış bir teori zanneder. İşte tamamen dayanaksız olan evrim teorisini ayakta tutabilmek için yapılabilecek yagane çaba ancak bunlar olacaktır...


Şimdi bilim tarihinin yüz karası olarak tarihe geçen bu evrim sahtekarlıklarını inceleyelim.






Evrimcilerin en önemli propaganda yöntemi: Rekonstrüksiyonlar, sahte vehayali çizimler


Evrimciler, teorilerini destekleyecek bilimsel deliller bulma konusunda başarısız olsalar da, bir konuda oldukça başarılıdırlar: Propaganda Bu propagandanın en önemli unsuru ise "rekonstrüksiyon" adı verilen sahte çizimlerdir.


Rekonstrüksiyon "yeniden inşa" demektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin yapılmasıdır. Gazetelerde, dergilerde, filmlerde gördüğünüz "maymun adam"ların her biri birer rekonstrüksiyondur.


Ancak insanın kökeni ile ilgili fosil kayıtları çoğu zaman dağınık ve eksik oldukları için, bunlara dayanarak herhangi bir tahminde bulunmak, bütünüyle hayal gücüne dayalı bir iştir. Bu yüzden evrimciler tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar, tamamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanırlar. Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam, "benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuş teori, daima gerçek verilere baskın çıkar" derken bu gerçeği vurgular. İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları, hayal gücüyle rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir.


Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kalıntılarına dayanılarak yapılan çalışmalarda sadece eldeki objenin çok genel özellikleri ortaya çıkarılabilir. Oysa asıl belirleyici ayrıntılar, zaman içinde kolayca yok olan yumuşak dokulardır. Evrime inanmış bir kimsenin bu yumuşak dokuları istediği gibi şekillendirip ortaya hayali bir yaratık çıkarması çok kolaydır. Harvard Üniversitesi'nden Earnst A. Hooten bu durumu şöyle açıklar:


"Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir. Dudaklar, gözler, kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur. Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz. Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır... Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir."


Evrimciler bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki, aynı kafatasına birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler. Australopithecus robustus (Zinjanthropus) adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon, bunun ünlü bir örneğidir.


Fosillerin taraflı yorumlanması ya da hayali rekonstrüksiyonlar yapılması, evrimcilerin aldatmacaya ne denli yoğun biçimde başvurduklarını gösteren deliller arasında sayılabilirler. Ancak bunlar, evrim teorisinin tarihinde rastlanan bazı somut sahtekarlıklarla karşılaştırıldıklarında, yine de çok sıradan kalmaktadırlar.


Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen "maymun insan" imajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur. Evrimciler, ellerine fırça alıp hayali yaratıklar çizerler, ama bu canlıların fosillerinin olmayışı, onlar için büyük bir sorundur. Bu sorunu "çözmek" için kullandıkları ilginç yöntemlerden biri ise, bulamadıkları fosilleri "üretmek" olmuştur. Bilim tarihinin en büyük skandalı olan Piltdown Adamı, işte bu yöntemin bir örneğidir.








Toplama kemiklerle oluşturulan "sözde ata": Piltdown Adamı


Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere'de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere "Piltdown Adamı" adı verildi, 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. 40 yılı aşkın bir süre, üzerine birçok bilimsel makaleler yazıldı, yorumlar ve çizimler yapıldı. Dünyanın farklı üniversitelerinden 500'ü aşkın akademisyen, Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı. Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935'te British Museum'u ziyaretinde, "doğa sürprizlerle dolu; bu, insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluş" diyordu.


1949'da ise British Museum'un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan "flor testi" metodunu, eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi. Bu yöntemle, Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı. Sonuç çok şaşırtıcıydı. Yapılan testte Piltdown Adamı'nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı. Bu, çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu. Az miktarda flor içeren kafatası ise sadece birkaç bin yıllık olmalıydı.


Flor metoduna dayanılarak yapılan sonraki kronolojik araştırmalar, kafatasının ancak birkaç bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı. Çene kemiğindeki dişlerin ise suni olarak aşındırıldığı, fosillerin yanında bulunan ilkel araçların ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer taklit olduğu anlaşıldı. Weiner'in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekarlık 1953 yılında kesin olarak ortaya çıkarıldı. Kafatası 500 yıl yaşında bir insana, çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Dişler, insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak eklenmiş ve sıralanmış, eklem yerleri de törpülenmişti. Daha sonra da bütün parçalar, eski görünmeleri için potasyum-dikromat ile lekelendirilmişti. Bu lekeler, kemikler aside batırıldığında kayboluyordu. Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark "dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?" diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu. Tüm bunların üzerine "Piltdown Adamı", 40 yılı aşkın bir süredir sergilenmekte olduğu British Museum'dan alelacele çıkarıldı.






"Nebraska Adamı" diye tanıttıkları diş, bir domuza ait çıktı!


1922'de, Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemi'ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı. Bazıları bu dişi Pithecanthropus erectus olarak yorumluyorlar, bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı. Büyük tartışmalar yaratan bu fosile "Nebraska Adamı" adı verildi. "Bilimsel" ismi de hemen üretildi: Hesperopithecus haroldcooki.


Birçok otorite Osborn'u destekledi. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı.


Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti. Evrimci çevreler bu "hayalet adamı" o derece benimsediler ki, William Bryan isimli bir araştırmacı, tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca, bütün şimşekleri üzerine çekti.


Ancak 1927'de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, Prosthennops cinsinden yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir türüne ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: "Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan." Sonuçta Hesperopithecus haroldcooki'nin ve "ailesi"nin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı.




Ernst Haeckel'in Sahte Çizimleri


19. yüzyılın sonlarında Ernst Haeckel isimli evrimci bilim adamı "Bireyoluş Soyoluşun Tekrarıdır" (Ontogeny Recapitulates Phylogeny) olarak ifade edilen ve Rekapitülasyon teorisi olarak anılan bir teori ortaya attı.


Haeckel tarafından öne sürülen bu teori, canlı embriyolarının gelişim süreçleri sırasında, sözde atalarının geçirmiş oldukları evrimsel süreci tekrarladıklarını iddia ediyordu. Örneğin insan embriyosunun, anne karnındaki gelişimi sırasında önce balık, sonra sürüngen özellikleri gösterdiğini, en son olarak da insana dönüştüğünü öne sürüyordu.


Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır. İnsan embriyosunun ilk dönemlerinde ortaya çıktığı iddia edilen sözde "solungaçların", gerçekte insanın orta kulak kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcı olduğu anlaşılmıştır. Embriyonun "yumurta sarısı kesesi"ne benzetilen kısmının da gerçekte bebek için kan üreten bir kese olduğu ortaya çıkmıştır. Haeckel'in ve onu izleyenlerin "kuyruk" olarak tanımladıkları kısım ise, insanın omurga kemiğidir ve sadece bacaklardan daha önce ortaya çıktığı için "kuyruk" gibi gözükmektedir.


Bunlar bilim dünyasında herkesin bildiği gerçeklerdir. Evrimciler de bunu kabul ederler. Neo-Darwinizm'in kurucularından George Gaylord Simpson, "Haeckel evrimsel gelişimi yanlış bir şekilde ortaya koydu. Bugün canlıların embriyolojik gelişimlerinin geçmişlerini yansıtmadığı artık kesin olarak biliniyor" diye yazar. American Scientist'te yayınlanan bir makalede ise şöyle denmektedir:


"Biyogenetik yasası (Rekapitülasyon Teorisi) artık tamamen ölmüştür. 1950'li yıllarda ders kitaplarından çıkarıldı. Aslında bilimsel bir tartışma olarak 20'li yıllarda sonu gelmişti."


New Scientist dergisindeki 16 Ekim 1999 tarihli bir makalede ise şunlar yazılıdır:


Haeckel, teorisini "biyogenetik yasa" olarak adlandırdı ve bu düşünce kısa zamanda "rekapitülasyon" olarak popülerleşti. Gerçekte ise, Haeckel'in keskin yasasının yanlış olduğu yakın bir zaman sonra gösterildi. Örneğin, erken insan embriyosunun hiç bir zaman bir balık gibi solungaçları yoktur ve embriyo hiç bir zaman erişkin bir sürüngene ya da maymuna benzer evrelerden geçmez.


Bu konu ile ilgili asıl nokta ise, Ernst Haeckel'in aslında ortaya attığı teorisini desteklemek için çizim sahtekarlıkları yapmış olmasıdır. Haeckel, balık ve insan embriyolarını birbirine benzetebilmek için sahte çizimler yapmıştır. Bunun ortaya çıkmasından sonra yaptığı savunma ise, diğer evrimcilerin de benzeri sahtekarlıklar yaptığını belirtmekten başka bir şey değildir:


"Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yanyana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim derecemde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor."


Ünlü bilim dergisi Science da, 5 Eylül 1997 tarihli sayısında, Haeckel'in embriyo çizimlerinin bir sahtekarlık ürünü olduğunu açıklayan bir makale yayınlamıştır. "Haeckel'in Embriyoları: Sahtekarlık Yeniden Keşfedildi" başlıklı yazıda şöyle denmektedir:


"Londra'daki St. George's Hospital Medical School'dan embriyolog Michael Richardson, '(Haeckel'in çizimlerinin) verdiği izlenim, yani embriyoların birbirine çok benzedikleri izlenimi yanlış' diyor... O ve arkadaşları Haeckel'in çizdiği türdeki ve yaştaki canlıların embriyolarını yeniden inceleyerek ve fotoğraflayarak kendi karşılaştırmalarını yapmışlar. Richardson, "Anatomy and Embryology" dergisine yazdığı makalede, 'embriyolar çoğu zaman şaşırtıcı derecede farklı görünüyorlar' diye not ediyor."


Haeckel'in, embriyolorı benzer gösterebilmek için, bazı organları kasıtlı olarak çizimlerinden çıkardığını ya da hayali organlar eklediğini bildiren Science dergisi, yazının devamında şu bilgileri vermektedir:


"Richardson ve ekibinin bildirdiğine göre, Haeckel sadece organlar eklemek ya da çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda farklı türleri birbirlerine benzer gösterebilmek için büyüklükleri ile oynamış, bazen embriyoları gerçek boyutlarından on kat farklı göstermiş. Dahası Haeckel farklılıkları gizleyebilmek için, türleri isimlendirmekten kaçınmış ve tek bir türü sanki bütün bir hayvan grubunun temsilcisi gibi göstermiş. Richardson ve ekibinin belirttiğine göre, gerçekte birbirlerine çok yakın olan balık türlerinin embriyolarında bile, görünümleri ve gelişim süreçleri açısından çok büyük farklılıklar bulunuyor. Richardson '(Haeckel'in çizimleri) biyolojideki en büyük sahtekarlıklardan biri haline geliyor' diyor.


Science'taki makalede, Haeckel'in bu konudaki itiraflarının bu yüzyılın başından itibaren her nasılsa, örtbas edildiği ve sahte çizimlerinin ders kitaplarında bilimsel gerçek gibi okutulmaya başlamasından da şöyle söz edilmektedir: "Haeckel'in itirafları, çizimlerinin 1901'de "Darwin and After Darwin" isimli bir kitapta kullanılmasından sonra ortadan kayboldu. Ve çizimler, ingilizce biyoloji ders kitaplarında geniş çaplı olarak çoğaltıldı."


Kısacası, Haeckel'in çizimlerinin bir sahtekarlık olduğu henüz 1901 yılında ortaya çıkmış, ama tüm bilim dünyası bu çizimlerle bir asır boyunca aldatılmaya devam etmiştir.






Sonuç


Evrim teorisini desteklemek uğruna yapılan bu tüm bu bilimsel sahtekarlıklar ya da önyargılı değerlendirmeler, bu teorinin bilimsel bir açıklamadan ziyade, bir tür ideoloji olduğunu göstermektedir. Her ideolojinin olduğu gibi, bu ideolojinin de fanatik taraftarları vardır ve bunlar evrimi her ne pahasına olursa olsun ispatlama çabası içindedirler. Ya da teoriye o denli dogmatik bir biçimde bağlanmışlardır ki, ellerine geçen her bulguyu, evrimle hiçbir ilgisi olmasa da, teorinin büyük bir kanıtı olarak algılamaktadırlar. Bu kuşkusuz bilim adına üzücü bir tablodur; çünkü bilim dünyasının temelsiz bir dogma uğruna yanlış yönlendirildiğini gösterir.


İskandinav bilim adamı Søren Løvtrup ise Darwinism: The Refutation of a Myth adlı kitabında bu konuda şöyle demektedir:


"Sanırım herkes, bir bilim dalının tamamının yanlış bir teoriye bağımlı hale gelmesinin çok büyük bir şanssızlık olacağını kabul edecektir. Ancak biyolojide yaşanan şey tam da budur: Uzun bir zamandır insanlar evrimsel konuları Darwinistik kavramlarla tartışıyor, "adaptasyon", "seleksiyon basıncı" ya da "doğal seleksiyon" gibi kavramlarla. Sonra da bu tartışmalarla doğal olayların açıklanmasına katkıda bulunduklarını sanıyorlar. Ama gerçekte hiçbir katkı sağlamıyorlar... İnanıyorum ki, Darwinizm efsanesi bir gün bilim tarihindeki en büyük aldanış olarak tanımlanacaktır.

#2 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 18.01.2006 - 13:47

Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen "maymun insan" imajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur.

Bu adi yalanını açık seçik çürüten ara geçiş fosillerini bu vesile ile okuyucuya sunuyorum.

Bilim tarihinde Piltdown Adamı benzeri skandalların olduğu bir gerçektir, ama bilimsel metod sayesinde bu tür sahtekarlıklar kısa sürede ortaya çıkarılır ve çürütülür. Bilimsel metod sistematik olarak kanıta, şüpheye, ve bağımsız onaylamaya dayalı olduğu için, hiçbir sahtekarlık uzun vadede inandırıcılığını koruyamaz.

Rekonstrüksyon konusuna gelince, evrimi kanıtlamak için rekonstrüksyon detaylarına muhtaç değiliz. Sadece fosil kemiklerinin yapıları bile evrimi kanıtlamaktadır. Dolayısı ile rekonstrüksyonun ne kadar zor veya kolay olduğu konusundaki spekülasyonlar gereksizdir.

#3 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 18.01.2006 - 14:05

İskandinav bilim adamı Søren Løvtrup ise Darwinism: The Refutation of a Myth adlı kitabında bu konuda şöyle demektedir:


"Sanırım herkes, bir bilim dalının tamamının yanlış bir teoriye bağımlı hale gelmesinin çok büyük bir şanssızlık olacağını kabul edecektir. Ancak biyolojide yaşanan şey tam da budur: Uzun bir zamandır insanlar evrimsel konuları Darwinistik kavramlarla tartışıyor, "adaptasyon", "seleksiyon basıncı" ya da "doğal seleksiyon" gibi kavramlarla. Sonra da bu tartışmalarla doğal olayların açıklanmasına katkıda bulunduklarını sanıyorlar. Ama gerçekte hiçbir katkı sağlamıyorlar... İnanıyorum ki, Darwinizm efsanesi bir gün bilim tarihindeki en büyük aldanış olarak tanımlanacaktır.

Løvtrup'un kitabında öne sürdüğü tezi okuyucuyu yanıltıcı şekilde yansıtmaktasın. Aynı kitaptan bir başka alıntı sunarak Løvtrup'un asıl tezini ortaya koymak istiyorum:

"Hatta, destekleyici kanıtların doğası ve zenginliği öyledir ki, evrim gerçekliğinin kuramı, biyolojide, belki de fen bilimleri arasında, en sağlam temellendirilmiş kuramlardandır."

Kısaca Løvtrup, evrimin gerçekliğini inkar etmemekte, sadece evrimin mekanizması konusunda meslektaşları ile ayrışmaktadır. Örneğin evrimin babasını Darwin değil Lamarck saymaktadır, makromutasyonların da mikromutasyonlar kadar evrime yardımcı olduğunu savunmaktadır (Darwin evrimin çoğunlukla mikromutasyonlar aracılığı ile ilerlediğini savunmaktaydı) ama neticede küçük ayrıntılarla ilgilenen, başlığının ima ettiği gibi evrim karşıtı bir görüş içermeyen bir kitaptır. İçeriği makul, seviyeli, bilimsel, ve evrim kuramını destekleyici niteliktedir. Kitabın provokatör başlığı, muhtemelen kitap çok satsın diye yayıncının zorla koydurduğu bir başlıktır.

Arzulayan kitabı okuyup bu söylediklerimi kontrol edebilir.

#4 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16.109 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Gönderim zamanı 18.01.2006 - 18:01

her kişiye atfen bir yazı yazalım o zaman ne bu ya :))

#5 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 18.01.2006 - 23:53

Bu adi yalanını açık seçik çürüten ara geçiş fosillerini bu vesile ile okuyucuya sunuyorum.


Rekonstrüksiyon "yeniden inşa" demektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin yapılmasıdır. Gazetelerde, dergilerde, filmlerde gördüğünüz "maymun adam"ların her biri birer rekonstrüksiyondur.



Anlamadın galiba?? Photo shop la ben onlardan sana dünya kadar yapayım :cute2:
Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#6 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 01:31

Bilim literatüründe tüm ara geçiş fosillerinin kayıtları mevcuttur. Araştırıp öğrenebilirsin.

#7 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 01:52

:P Hepsi safsata.

Edit: Alıntı işlevinin gereksiz kullanımı

Bu mesaj Elric tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2006 - 01:56

Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#8 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 02:24

Kuran'dan sözediyorsan haklısın.

Kuran'ın saçmalıkları tekrar tekrar ortaya konuyor. Hiçbirine de itiraz edilemiyor. Hala hangi yüzle gerçeği inkar ettiğini anlamak güçtür.

Edit: Alıntı işlevinin gereksiz ve yanlış kullanımı

Bu mesaj Elric tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2006 - 09:59


#9 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 02:30

Neyi kastettiği mi çok iyi anladın.
Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#10 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 02:37

Bunu mu kastediyorsun?

İnkar edilemeyecek derecede nesnel ve herkesçe kabul gören delilleri, hayali ve asılsız inançlarını sarsmamak için inkar edenlere şizofreni teşhisi konduğunu biliyor muydun?

#11 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 02:56

İşleri hakaret boyutuna getirme. Gerçeklerden kopup şizofren davranışlar gösteren sensin. Yoksa kimse durup dururken hayvanlığını ispata çalışmaz.

Edit: Alıntı işlevinin gereksiz ve yanlış kullanımı

Bu mesaj Elric tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2006 - 10:00

Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#12 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 03:04

Mübalağa ile bir yere varamazsın. İnsan / hayvan ayrımı dinde geçerli olabilir ama bilimde geçerli değildir. Bilimde insan da bir hayvan olarak tanımlanır. Başka hayvanlardan evrimleştiğini gözardı etsek bile insan bir hayvan olarak tanımlanır.

Hakaret de etmiyorum. Davranışlarına tıbbi tanı koyuyorum.

Nesnel kanıtları, asılsız inançlarını savunmak uğruna inkar etmeye çalışıyorsun. Şizofrenik semptomlar gösteriyorsun. Hangi psikoloğa dilersen git danış, aynı teşhisi koyacaktır.

#13 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 03:12

Hay Allah, şimdi tezine anti tez üretince şizofren mi oluyoruz. Ayrıca hayvanlığı ben kabul etmiyorum sen al tepe tepe kullan ;)

Edit: Alıntı işlevinin ısrarla, gereksiz ve yanlış kullanımı

Bu mesaj Elric tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2006 - 10:02

Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#14 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 03:14

Nesnel kanıtlar herkesi bağlar. Nesnel kanıtları inkar etmen, bu kanıtların sana tabi olmadığı anlamına gelmez. Sadece gerçeği inkar ettiğin, gerçeklerden koptuğun anlamına gelir. Bunun da tanısı şizofrenidir.

#15 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 03:34

Hayvan herif!

Edit: Alıntı işlevinin gereksiz ve yanlış kullanımı

Bu mesaj Elric tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2006 - 10:06

Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#16 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 15:34

Kendini takdim etmene gerek yok.

#17 faRuk

faRuk

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 124 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 19:52

Mübalağa ile bir yere varamazsın. İnsan / hayvan ayrımı dinde geçerli olabilir ama bilimde geçerli değildir. Bilimde insan da bir hayvan olarak tanımlanır. Başka hayvanlardan evrimleştiğini gözardı etsek bile insan bir hayvan olarak tanımlanır.


Hayvan deyince niye alındın anlamadım. Bilimi tasdiklediğin için sevinmen lazım. Belkide maymunluğundan kalma bir alışkanlığındır.
Güzel düşünen güzel görür. Güzel gören hayattan lezzet alır.

#18 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 22:24

Bilim, sen dahil tüm insanların hayvan olduğunu kanıtlamaktadır.

Nesnel kanıtları, tüm insanlara değil de sadece bana tabiymiş gibi yorumlayarak, ve halk arasında kullanılan küfürlere benzer şekilde kurgulayarak bir yere varamazsın.

#19 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16.109 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 22:25

spark sen hangi hayvandan üredin ? bilgin var mı ?

hayvandan gelmeysek bilmen lazım araştırdın mı bari

#20 sparkplug

sparkplug

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 946 Mesaj

Gönderim zamanı 19.01.2006 - 22:33

İnsanın maymundan türediğini söylemek bilimsel olarak tamamen doğru değildir. Daha doğru bir ifade ile, insanlar ve maymunlar, ortak ataları olan hominid canlısından türemiştir. İnsan, homo sapiens neanderthalis ve homo sapiens sapiens ırklarına evrimleşmiş, daha güçsüz ama daha akıllı olan homo sapiens sapiens türü, daha güçlü ama daha aptal olan homo sapiens neanderthalis türünün neslini kurutmuş ve günümüz insanına evrimleşmiştir.




0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli