İçerik değiştir



- - - - -

Mardin'de Düğüne Kanlı Baskın: 44 Ölü


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 36 yanıt verildi

#21 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.05.2009 - 16:00

Bu sadece valiye has bir öneri değil.Uzun zamandır tartışılıyor.Hatta feministliği ile bilinen birkaç bayanında 'bu şekilde yapsak daha mı iyi olur?' dediklerini izledim, okudum...

Yani bir taraftan aile kesinlikle kız çocuklarını okula göndermezken bu şekilde birkaç kişiyi okula kazandırsak kazançtır düşüncesi.Tabii bunu uzun vadeli olarak değil kısa vadeli olarak düşünüyorlar.Bir süre bu şekilde yapılması o açıdan yararlı olabilir.

Bilemiyorum o yöreyi çok iyi tanımak gerekir sanırım önerinin yararlı olup olmayacağını görmek için veya denemekte bir sakınca olmaz da denebilir...
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#22 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 12:10

Dün tv de DTP li leri dinledim,Efendim bu ölümlerin sebebi devletin koruculara verdiği silahlarmış devlet bu silahları vermese bu katliam olmazmış?Ya hu bu nasıl bir zihniyettir,?Sanki oralarda silah bulmak çok zor bişeymiş gibi...Tabi korucular silahlanmasın ki terörist karşısındaki silahsız köylülere bu katliamın yüz katını yaşatabilsin...Geçtiğimiz senelerde çoluk,çocuk katledilen köyler görmedik mi?Örgüt yaptığı katliamları ne çabuk unuttu?Korucu sisteminin aksaklıkları yokmudur,vardır tabi hatta korucuyum diye geçinip örgüte yardım ve yataklık edenler bile var.Bu aksaklık giderilmeye çalışacağına sistemi ortadan kaldırmak sadece teröristin ve terörist mantığı güdenlerin ekmeğine yağ sürer...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#23 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 19:47

"...Kuşkulu noktalar

Birdal, Bilge köyündeki saldırıyla ilgili dört noktanın önemli olduğunu, komisyonun bunları araştırması gerektiğini düşünüyor.

Olayın gerçekleşme biçimi: Kan davalarında maske kullanılmaz. Kanının yerde kalmadığını açığa çıkarmak için aleni yapılır. Bu tür olaylarda, namaza duran insanlar hiç öldürülmemiştir. Kadınların taraflar arasına tülbentini koyduğu anda kavganın durduğu bir bölgede, üçü hamile 16 kadın, altı çocuk öldürülüyor. Bütün bunlar çok kuşkulu. Yaralıların ifadesi, saldırının PKK'ye yüklenmek istendiği yönünde.

Jandarma neden zamanında gitmedi: Olayın ertesi günü üç milletvekilimiz oraya gitti. Şunu tespit ettiler: Jandarma karakolu olay yerine 15, araçla 6 dakika, silah seslerinin duyulabileceği uzaklıkta. Ama ancak 2 saat sonra olay yerine gidiyorlar.

Planı kim, neden, nasıl yaptı: İçişleri Bakanı planlı bir saldırı olduğunu söyledi. Bu planı, kim, nasıl, neden yaptı?

Koruculuk: Koruculuk sisteminin sabıkalarını 1985'ten beri biliyoruz. İnsan Hakları Derneği de bugün bilançosunu yayımladı. Korucuların içinde olduğu 1996'daki Güçlükonak olayını, 2007'deki Beşağaç olayını yakından biliyorum. Koruculuk sisteminin yeniden sorgulanması gerekiyor. Beşağaç köyüne komisyon olarak gittiğimizde, komisyon başkanı Üskül'ün ilk izlenimlerini biliyorum; üç gün sonra raporu yazarken kanaatinin değiştiğine tanık oldum. Bu yüzden şerh koydum. (TK)"
BİANET


********************************************************************************
********


Koruculuğun 17 Yıllık Bilançosu


İHD raporuna göre 17 yılda, 183 ölüm, 50 infaz, 562 işkence, 14 köy yakma, 38 köy boşaltma, 294 silahlı saldırı gerçekleşti.
Ankara - BİA Haber Merkezi
08 Mayıs 2009, Cuma


İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin'de 44 kişinin öldürüldüğü saldırının ardından, Türkiye'de koruculuk sisteminin yol açtığı yıkımı göstermek üzere, 17 yılın bilançosunu açıkladı.

İHD, koruculuk sisteminin kalkmasını istiyor. Raporda, yıl yıl iddialar ve başvurulardaki vakalar da sıralanıyor.

Derneğin kendisine yapılan başvurular ve medya taramalarından yola çıkarak hazırladığı bilançoya göre, 1992-Mart 2009 arasında koruculardan kaynaklanan insan hakları ihlallerinin dökümü şöyle:

Köy yakma: 38

Köy boşaltma: 14

Taciz ve tecavüz: 12

Kaçırma: 22

Silahlı saldırı: 294

Köy korucuları tarafından öldürülen: 183

Köy korucuları tarafından yaralanan: 259

Kayıp olayı: 2

İnfaz: 50

Gasp: 70

Köy korucuları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele: 562

Köy korucuları tarafından gözaltına alınanlar: 59

İntihara sebebiyet verme: 9

Ormanlık alan yakma: 17
Öldürme ve yaralamalar

Raporda, öldürme ve yaralamalar, yıllara göre şöyle dağılıyor.


1992-2002: 132 ölü, 176 yaralı

2003: 12 ölü, 17 yaralı

2004: 12 ölü, 21 yaralı

2005: 3 yaralı

2006: 3 ölü, 9 yaralı

2007: 6 ölü, 4 yaralı

2008: 18 ölü, 23 yaralı

Ocak-Mart 2009: 6 yaralı

İşkence ve kötü muamele

Raporda, işkence ve kötü muamele vakaları, yıllara göre şöyle dağılıyor.

1992-2002: 454

2003: 30 kişi

2004: 17 kişi

2005: 21 kişi

2006: 11 kişi

2007: 14 kişi

2008: 14 kişi

Ocak-Mart 2009: 1 kişi (TK)

 580023663830.jpg


#24 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 19:54

haa demek oradaki halkı devlete karşı daha çok taraf etmek için koruculuk sistemini yıkmak isteyenler var. he miiiiii?
e belki he belki mi ..

#25 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 20:17

Yamukluk varsa ki vardır, islah edersin...Polisin içinde polise yakışmayanlar çıkıyor , askerin içinde de var ne yapalım bunları da kaldıralım?Daha rahat hareket ederler...Bu koruculara devlet zamanında korucu olsunlar diye az dil dökmedi...Şimdi al elinden silahlarını yıllarca kurşun sıktılları örgütün önüne kurbanlık olarak at, nasıl olsa korucu köylerinin listesi örgütte vardır....Katliamlar başlıyınca başka masallar anlatırsınız...Yada dersiniz ki hain kürtler tek tek öldürülüyor ve ya şöyle dersiniz ordu yapıyor da örgüt üstüne atıyor...Bu martavalları yıllardır dinliyoruz...Vatanını milletini seven önce örgütün ağzıyla konuşmayı bırakacak ! Bu millet vekilide olsa ,sokak da gezen lise talabesi de olsa,internette yazan biriside olsa böyle, hem örgütün paralelinde konuşacaksın hemde vatan severim diye geçineceksin...Artık kanmıyoruz sadece kendinizi kandırıyorsunuz...Kırkdört masumun kanı üzerinde hala siyaset yapanlara yuh diyorum...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#26 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 21:15

Mevcut siteme ait eleştirilere "vatan sevgisi" testi uygulamak moda oldu nedense.

Sevgimi,aşkımı,sevdiğim insana ıspatlamak zorunda olabilirim ama,vatan sevgimi hiçkimseye ıspatlamak zorunda değilim.Hiçkimsede de,benim vatan sevgimi sorgulama hakkı olduğunu düşünmüyorum.

Koruculuk sistemi olmadan önce ne oluyordu? Öncesinde yitirilen can sayısı yüzlerce oluyordu da,sonrasında birlere mi düştü? Aşiret ve toprak ağaları yakınlarına verilen bu görev(!) ,bu insanları ve sülalerini zengin etmekten başka hiç bir işe yaramamıştır.Terör belasının çözümünün içeride değil,dışarıda olduğu biliniyorken,çözüm diye,yardımı olur diye getirilen bu sistemin,1986'dan beri kendisinin başlı başına terör yarattığını görmemek mümkün değil.Islah çözüm değildir,tamamen kaldırılmalı.

TSK'nın 30 yıldır onbinlerce şehit verdiği halde,terör belasının ne derece önlendiği ortadayken,aşağıdaki alıntıda,sayın Başbuğun,koruculuk sisteminin başarı ölçüsünü kaybedilen canlarla açıklamaya çalışması tam bir trajedi.

********************************************************************************
**

"Koruculuk sistemi, 27 Eylül 1986 yılında hayata geçirildi. Turgut Özal döneminde İçişleri Bakanlığı tarafından Geçici Köy Koruculuğu yönetmeliğiyle “Köy sınırı içinde herkesin ırzını, canını ve malını korumak için köy korucuları bulundurulur" amacıyla devreye sokuldu.
1985'te 22 ilde yürürlüğe giren köy koruculuğu, 1993 yılından itibaren 13 ilde de uygulanmaya başladı ve toplam sayı 35'e çıktı. Son 23 yılda insan öldürmeden işkenceye, kaçırmadan gaspa, silah kaçakçılığından dolandırıcılığa, ırza geçmeden köy yakmaya, köy boşaltmadan uyuşturucu madde kaçakçılığına kadar işledikleri suçlara bakıldığında 1986'dan bugüne korucuların "yasadışı olaylar" ile iç içe olduğu görülüyor.


‘EROİN ŞEBEKESİ GİBİ ÇALIŞIYORLAR’


İçişleri Bakanlığı'nın 1996'da "Hizmete Özel" diye hazırladığı belgelere göre, her üç köy korucusundan birinin suç işlediği ortaya çıkmıştı. Sadece 1986 ile 1996 arasındaki 10 yıllık sürede 23 bin 222 geçici köy korucusunun görevine işledikleri çeşitli suçlar nedeniyle son verildi. Yine 1996’da Başbakan Necmettin Erbakan, MİT raporunu kaynak göstererek, "Güneydoğu’da koruculuk sistemi adeta eroin şebekeleri gibi çalışıyor" demişti.
Daha sonra 2000'de ise devlet, nüfusu 92 bini bulan korucuları tasfiye etmeye başladı. Yaşı 45’i aşan korucular emekli edilmeye başlandı.

BAKANLIK: 853 KORUCU TUTUKLANDI

Güneydoğu'da asker ve polis operasyonlarına yardımcı olmaları için görevlendirilen köy korucuları, 2000'deki gelişmelere rağmen kendi bildiklerini okumaya devam etti. İçişleri Bakanlığı'nın, 2006'da korucuların işledikleri bu suçların bir dökümünü yaptı 5.000 korucunun suç işlediğini belirledi. İşledikleri suçların dökümleri şöyle:
"Terör suçlarıyla ilgili 2.384, mala karşı işlenen suçlarla ilgili 934, şahsa karşı suçlarla ilgili 1234, kaçakçılık suçlarıyla ilgili 420 olmak üzere, toplam 5.000 civarında geçici köy korucusu suç işledi; 853 geçici köy korucusu tutuklandı."

KORUCULARA YILLIK 227 MİLYON YTL


Koruculuk sisteminin Türkiye'de geldiği nokta bu durumdayken 2008'de İçişleri Bakanlığı 10 bin kişilik bir korucu kadrosu daha açtı. Açılan iller arasında Tunceli gibi daha önce koruculuğun olmadığı yerler de bulunuyordu. Son olarak İçişleri Bakanlığı'nın 15 Eylül 2008 tarihli oluru ile 758 geçici köy korucusunun daha alınmasıyla sadece Hakkari'de korucu sayısı 6.849'a ulaştı. Şu anda AB verilerine göre Türkiye’de 57 bin korucu var. Bazı kaynakların verdiği rakamlara göre ise korucuların sayısı 70 ila 85 bin arasında. Korucuların devlete yıllık maliyeti 227 milyon YTL.

İLKER BAŞBUÐ 'BAŞARILI' BULMUŞTU

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 14 Nisan'da yaptığı basın toplantısında koruculuk sistemini başarılı bulmuş ve bu konuda şu bilgileri vermişti: "Geçici ve Gönüllü Köy Korucuları bugüne kadar bu mücadelede 1.335 şehit vermişlerdir. Geçici ve Gönüllü Köy Korucularının devlet yanında bu mücadelede yer alması, sorunun etnik bir çatışma olmadığının ve Bölücü Terör Örgütünün bölge halkının desteğini sağlayamadığının da çok önemli bir göstergesidir."

KORUCUBAŞI KAMİL ATAK

Bölge'de yakından tanınan isimlerden birisi de korucubaşı Kamil Atak. Atak'ın ismi Cizre'deki kazılarla yeniden gündeme geldi. Adı çok sayıda faili meçhul cinayete karışan Atak halen tutuklu bulunuyor.

RAHİBİ KAÇIRMIŞLARDI

Mardin'de daha önce de korucuların karıştığı olaylar yaşandı.
»18 Kasım 2008'de Midyat'ın Derinkaya köyünde Mehmet (9) ve İzzettin Ersoy (13) isimli çocuklar korucular tarafından kaçırıldı ve cesetleri bir kuyuda bulundu.
»28 Kasım 2008'de de Rahip Daniel Savcı kaçırıldı ve rahibi kaçıranların korucu olduğu ortaya çıktı.

**

 580023663830.jpg


#27 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 22:12

Koruculuk sistemi tartışılabilinir ancak olayı salt koruculuk sistemi üzerinden yargılamak ucuz siyasetten başka bir şey değildir.

Olayın bölgeye paralel sosyokültürel,din,eğitim,ekonomik yönünden derin analizlerinin yapılması ancak bunun sıradan insanların yapmaması gerekiyor.

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#28 BucuK

BucuK

    : вєş’є вєş vαя :

  • Dokunulmazlar
  • 6.410 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:∆p.∆x>ħ/2
  • İlgi Alanları:* qαγєτ ίlqίsίz *

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 23:21

bu konuda koruculuğu tartışmak ya da kaldırılmasını gündeme getirmek pire için yorgan yakmak bence, içerisinde birkaç tane görevli görevi, görevin yüklediği misyonu ya da görevin kendisine tanıdığı hakkı kendi emelleri için kullanan her görev kaldırılsaydı ohooo
bu söylemlerin özellikle dtp den çıkması da ayrıca koruculuğun başarısını gösterir.

#29 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 23:30

İyi ya işte,koruculuk sistemi de saydıklarından bir tanesi.Pek derin olmasa da tartışıyoruz.Elbette saydıkların üzerinden de yargılama yapılmalı,yapılacakta.Katliamı yapanlar (ölenlerin içinde de var) korucu olduğu için ön plana çıkıyor ister istemez.


Başbakan'da senin dediğin gibi,sıradan insanları değil,eğitim,bilim adamlarını stk'ları göreve çağırmış bu sorunun çözümü için.İlerleme var(!),en azından "ulemaya soralım" dememiş.

 580023663830.jpg


#30 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 23:41

Aslına bakarsan bölgede ulemanın akademisyenlerden daha fazla etkisi olduğu da bir gerçek. Başbakan "ulemaya soralım" dese bile olaya gerçekçi baktığı sonucu çıkar. : )

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#31 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.05.2009 - 23:44

Etkiye evet,sormaya hayır.Etkisi buysa...

 580023663830.jpg


#32 atlantisli

atlantisli

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.241 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atlantis

Gönderim zamanı 09.05.2009 - 00:23

Etkiye evet,sormaya hayır.Etkisi buysa...

Evet tam güneydoğu adeti.Sormadan kızı evlendir ve bütün kadınlık etkilerini kullan:) Doku uyuşmazlığı yaşanmasın diye dedin herhalde.Din adamlarını ve fikirlerini küçümsediğin için falan değildir.Yoksa ilker başbuğ bile dinin toplumsal asabiyet ve birlikteki önemli rolünü itiraf etti.Kürtlerle Türklerin en ortak yönü din.Ayrımın ve ayrışmanın zirvede olduğu yerlerde bile böyle.Güneydoğuda kürtlerin ve Türklerin birbirlerinden şüphe duymadan,tam bir güven sevgi içerisinde birlikte oldukları yerler cami ve dergahlar;namaz ve dini törenler.Ha bi de kışla var.Ama bu konuda "gönüllülük" esası açısından uzmanlar tereddütlü:P
Bence birileri din adamlarını aşağılamaktan vazgeçmeli,dini bir açıklamaya karşın "bu bilimsel değil,sen de bilim adamı değilsin" gibi saçma aşağılamalara yeltenerek kendisini küçük düşürmemeli.Tabi bazı din adamları da dini hükümlere bilimsel kulp bulacam diye (bunun altında aşağılamalardan kurtulmak da var),kaptan coustoları astronotları prensleri müslüman ilan etmekten,astronotların uzayda duyduğu telsiz veya başka konuşmaları "uzayda ezan sesi" adı altında lanse ederek biz müslümanları aşağılamaktan vazgeçmeli.
Ama bence bu konuda çok önemli bir ayrıntı var.Birileri din adamlarına bu ülkede saldırıyor.Fakat sanki şunu gözden kaçırıyor.İslamda ruhban sınıfı yoktur.Yani kimse size din sınıfına imamlara ya da belli bir zümreye saldırdı demez.Bu saldırıyı bütün müslümanlar üzerine alır.Bu hata -siyasi olduğu halde- Erbakan'da da yapıldı.Herkes Erbakan'a ve siyasi hareketine hücum etti.Ama saldırırken,onun siyasete alet ettiği dini ayırt edemedikleri için Erbakan'ı sevmeyenler bile bu saldırılara çok öfkelendi.Erbakanın şahsından İslam dinine saldırı olarak algılandı ve bu algılama Tayyib'in iktidara büyük bir güçle yürüyüşünde çok etkili oldu...
Yani saldırgan olmaya hiç gerek yok,hele birilerini aşağılamaya yeltenenler kendilerinden başkasını küçük düşürmezler.Her meselede böyledir.İnsanlar bazen büyüdükçe küçülürler;bazen de küçüldükçe büyürler.İnsan nerde küçülüp nerde büyüyeceğini bilmeli...

#33 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 09.05.2009 - 12:14

Din adamları ve ya müslümanların inanışlarına saldırarak Dini aşağılama çabaları hep olmuştur, bundan sonrada olacaktır...

Örneğin;

"Din halkı uyutmak için kullanılan afyondur." Marx'ın bu sözü din konusundaki Marxist görüşün temel taşıdır.

Lenin, 1905 yılında Novaya Zihn dergisinde yayınlanan "Sosyalizm ve Din" başlıklı yazısında ise dini sözde dağıtılması gereken bir "sis" olarak tanımlamış ve dine karşı komünistlerce yürütülmesi gereken ateizm propagandasını şöyle anlatmıştır:

"Bizim Programımız tamamen bilimsel, dahası materyalist dünya görüşü temeli üzerindedir... Propagandamız kaçınılmaz olarak ateizm propagandasını, gerekli bilimsel yayımların yapılmasını, otokrat feodal hükümetin bugüne kadar yasakladığı ve kovuşturduğu yazıların Parti çalışmalarımızın bir dalı haline getirilmesini de içermektedir. Bir zamanlar Engels'in Alman sosyalistlerine verdiği öğüdü şimdi bizim izlememiz gerekebilir: Onsekizinci yüzyıl Fransız Aydınlanma dönemi düşünür ve ateistlerinin yazıları çevrilmeli ve geniş ölçüde yayılmalıdır."

Dikkat edilirse, Lenin, Marxistler'in dine karşı vermeleri gereken savaşın, "bilimsel yayınlar" ve "Onsekizinci yüzyıl Fransız Aydınlanma dönemi düşünür ve ateistlerinin yazıları" gibi kaynaklarla yürütülmesi gerektiğini söylemektedir. Buradaki "bilimsel yayın"dan kasıt, materyalizmi bilim kisvesi altında empoze eden teorilerdir. Bunların başında da kuşkusuz Darwinizm gelir. Söz konusu Aydınlanma düşünürleri ise Diderot, D'Holbach gibi Marx öncesi materyalistlerin din aleyhindeki propaganda yazılarıdır.

Lenin'in gösterdiği bu yöntem, komünistler tarafından halen kullanılmaktadır. Dünyadaki bazı yayınevleri, bazı bilimsel dergiler veya medya kuruluşları incelendiğinde de, Darwinist ve Aydınlanma felsefesine bağlı yayınların kaynağının Marxistler olduğu açıkça görülecektir....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#34 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 09.05.2009 - 14:19

Konu dağıldı.Yaşanan katliama dönelim.Sevgili Wale'nin dediği gibi elbette salt koruculuk üzerinden gidilerek yargılama,çözüm üretme olmamalı.Eğitim,ekonomi anlamında Can Dündar'ın yazsısı...





Ecevit’in Erdoğan’a vasiyeti neydi?
9 Mayıs Cumartesi 2009
Can DündarAda

Yine bir mayıs ayıydı. 2003 yılı... Başbakan Erdoğan ve yardımcısı Gül, GATA’ya Ecevit’lere “Geçmiş olsun” ziyaretine gitmişlerdi.
Bülent Ecevit, o görüşmede “köy-kent projesi”nden söz açtı.
2000’de kendisi Başbakan’ken Ordu’nun Mesudiye ilçesinde 9 köy birleştirilerek bir örnek köy kurulmuştu. Köyün altyapısı tamamlanmış, kanalizasyon şebekesi kurulmuş, içme suyu taşınmıştı.
Ürün ve toprak analizleri yapılmış, meyve ağaçları dikilmiş, köylüye hayvan verilmiş, orman ürünleri enstitüsü kurulmuş, ormanlık alan dağ turizmine açılmıştı.
Köyde 210 gün içinde internet kafesi olan bir okul, gezici kütüphane, sağlık ocağı, kültür ve sanat evi, çocuk parkı, spor tesisleri açılmıştı.
Dünya Bankası, projeyi “kırsal kalkınma modeli” olarak dünyaya örnek göstermiş, 900 bin dolar hazırlık kredisi vermiş, 300 milyon dolar da vaat etmişti. 5 yılı geri ödemesiz, düşük faizli bu kredi, 4 milyar dolara kadar çıkabilecekti.
2002 yazında, Van, Düzce, Kastamonu, Niğde, Mersin merkezli 5 bölgede 30 köy-kent için kollar sıvanmıştı. Güneydoğu’nun ilk köy-kenti, Siirt Eruh’ta 18 köyün birleşmesiyle kurulacak ve 7 bin kişiyi barındıracaktı.
Tam bu aşamada hükümet devrildi.
AKP iktidara geldi ve “köy-kent projesi”ni rafa kaldırdı.
Ecevit işte bu konuyu gündeme getiriyor, “Yapmayın, kredisi bile hazır. O parayı kullanın. Destek olun” diyordu.
Erdoğan ilgileneceğine dair söz verdi; ilgilenmedi.
Dünya Bankası’nın verdiği hazırlık kredisinin kullanılmayan kısmını da iade etti.
* * *
O dönem herkes Ecevit’in 1970’lerden beri dilinden düşürmediği köy-kent düşüyle alay ediyordu.
O ise neredeyse “fikri sabit” halinde üsteliyordu.
Genel Başkanlığı devrettiği son DSP kurultayında da benzer bir vasiyet bırakmıştı:
“Toprak reformuna, köylünün kaderinin değiştirilmesine Atatürk’ün de, İnönü’nün de gücü yetmedi. Benim de ömrüm yetmedi. Dilerim siz bu kaderi değiştirebilirsiniz.”
Bugün gözden düşen “köylünün kaderi” ve “toprak reformu” konuları, aslında Türk siyasi hayatını şekillendiren temel sorunlardır.
Savaş sonrası toprak reformu ve kamulaştırma hazırlığından rahatsız olan toprak ağaları, CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi kurmuşlardı.
Yine CHP’nin toplumsal kalkınma için kurduğu Köy Enstitüleri de köy ağalarının da baskısıyla ve “Kız-erkek bir arada okuyorlar”, “Kızıl komünist yetiştiriyorlar” söylentileri arasında kapatılmıştı.
Köylüler 1950’de enstitüleri kapatan DP’ye oy verdiler.
AKP’yi iktidara taşıyan 2002 seçiminde 4 bin nüfuslu Mesudiye Köykent’ten Ecevit’e kaç oy çıktı biliyor musunuz:
Sadece 3 oy...
* * *
Bölgeden yağan felaket haberinde ayrıntılara saplanıyor, genel resmi gözden kaçırıyoruz.
Türkiye, köylü nüfusu azaltsa da “köylülük”le baş edemedi hâlâ...
Bunun nedenini, kendi karşıtlarına oy veren bilinçsiz yığınlarda, bölgedeki kavmin etnik özelliklerinde, karma eğitimden rahatsız olan babalarda filan aramak yerine, daha derine, bölgenin 100 yıldır kaderine terk edilmesine, feodal baskılarla bile bile toprağa gömülen projelere ya da bugün koruculuk namıyla yürütülen Hamidiye Alayları türünden hatalara bakmalı ve çareyi, kapsamlı kalkınma projelerinde aramalıyız.

 580023663830.jpg


#35 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 09.05.2009 - 18:42

Tabi iktidar olamadıkça halkı bilinçsiz yığınlar olarak görmekden başka kendinizi rahatlatacak bir yöntem bulamıyorsunuz.Sonra birileri halk düşmanı diyince kızıyorsunuz...?Hatayı halkta aramak yerine kendinize baksanız daha isabetli olur gibi geliyor ya neyse....

Konuyu dağıtmayalım desenizde dağıtmaya devam ediyorsunuz...Hamidiye alaylarının nesi varmış?

Hamidiye Alayları ya da Hamidiye Hafif Süvari Alayları, Osmanlı padişahı II. Abdülhamit'in Doğu Anadolu'da oluşturduğu çalışmalarına 1890 yılında başlanılmış, 1891 yılında fiilen kurulmuş Osmanlı birlikleridir.

Ermenilerin 13 Haziran 1878'de Berlin Konferansı'na "Ermenistan'a ilişkin Proje" sunması ve bu projenin olumlu karşılanmasından sonra Osmanlı Devleti sınırları içindeki terör ve katliam eylemleri hızlandı. Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütleri düzenli ordu haline dönüştü. Rusya "Şark Vilayetleri"ne yönelik emellerini açıkça ifade etmekteydi ve işgal hazırlıklarına başlamıştı. II. Abdülhamit, doğu meselesi adı altında, Avrupalı devletler tarafından istenilen reformların, Hıristiyan tebaa için önce özerklik sonra bağımsızlık; Osmanlı Devleti için de zayıflama ve parçalanma anlamına geldiğini düşünüyordu. Bölgede "asayişin temini, Ermeni şaki ve katillerin tedip edilmesi ve Rus işgaline karşı" halktan silahlı güçler oluşturmayı kararlaştırdı. Bu sebeple, 1890 yılı sonrasında Doğu Anadolu'da bir Ermenistan devletinin kuruluşunu engellemek amacıyla Hamidiye Alayları'nın kurulmasını sağladı...Bu arada resmi olmayan kaynaklara göre kürt başıbozuklara karşıda kurulduğu söylendi yazıldı çizildi...Burda sizi rahatsız eden ne?Dünkü kürt başı bozuklarla bu günkü örgütü bir tutuyor ve savunuyorsunuz anlaşılan,korucularla hamidiye alaylarını aynı paralelde gördüğünüze göre....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#36 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 09.05.2009 - 21:05

Ayşe Böhürler
abohurler@yenisafak.com.tr
09 Mayıs 2009 Cumartesi
Ahkam kesmek mi- çözüm bulmak mı?

Mardin'deki katliam sebepleri üzerine hepimizin söyleyecek sözleri var elbette. Ancak konu ile ilgili bölge insanının açıklamaları ile batıdan ahkam kesenlerin yorumlarını bir arada dinlemek, anlamak için haberdar olmanın, bilgi sahibi olmanın yetmediğini gösteriyor. Ve bir noktadan sonra aynı kelimeler farklı manalara işaret etmeye başlıyor.

Mardin Valisinin yaptığı açıklamada olduğu gibi.

Vali bölgeyi tanıyan birisi olarak kız çocuklarının okula gitmesini sağlamak için kız yatılı bölge okulları ve yurtlar açmak gerektiğini söylüyor.

Bölgeyi tanımadan, klişe yargılarla ,bilgisi olmadan ama hüküm sahibi olan mümtaz medyamız ise valiyi topa tutuyor. Vay efendim bu bizi nereye götürür. Geldiğimiz nokta çok daha mı iyi diye sormadan edemiyor insan. Yıllardır böyle diyerek kız okulları açmayı gericiliğin ayak sesleri olarak kabul ettiğimiz için değil midir ki hala kızların eğitiminde yüzde yüzü yakalayamamış bir ülkeyiz. Batılı hem cinsleri ile aynı tarihlerde kadın haklarını savunmuş kadınların kaçıncı göbek torunları olmamıza rağmen, hala kadın hakları meselesini konuşup durmuyor muyuz? Bu konuları hala konuşuyor olmamız, hala kadın düşmanı törelerden söz etmemiz bir başarısızlık değil midir?

12-13 yaşında kız çocuklarının evlendirildiği bir coğrafyada kızların kaderini değiştirmek istiyorsak, karma okullar yerine kız okullarını gündeme almak zorundayız. "Ne münasebet canım, babalar değişsin!" demekle değişim sağlanamıyor ne yazık ki. Hele de toplumsal kabullerin değişimi, devrimle gerçekleşemiyor. İnsanların ikna olması, zihniyetlerini değiştirmesi, bu değişimi davranışlarına yansıtması çoook vakit alıyor.

Bunu görmek ve kabul etmek gerekir. Eğer 12-13 yaşında kız çocukları evlenmesin diyorsak, onlara eğitimi kolaylaştırmak lazım. Ki onlar babalarını, annelerini, amcalarını, teyzelerini değiştirebilsinler, kendi iradelerini ortaya koyabilsinler. Eğer gerçekten onların eğitim görmesini, bölgedeki sosyal değişimin başlamasını istiyorsak da, seçenek olarak ailelerinin kızlarını içlerine sinerek gönderebilecekleri kız okullarını ve yurtlarını yapmamız şarttır.

Çağdaş Yaşamcıların bursiyerlerini karma yurtlarda kalmaya, karışık dans partilerine katılmaya zorlamalarının ne cumhuriyete ne de kızların kendisine de fayda sağlamadığı ortada. Tam tersi bir tutumun faydası ise daha çok okuma imkanına kavuşan kızlara olacak. Bu kızlar böylece sabit fikirli babalarını, amcalarını değiştirecek güce sahip olabilecekler. Ne yazıktır ki batıdaki sabit fikirli amca ve teyzeleri de onlara bu imkanı vermemek için direniyorlar.

Batıdan bakıp küçümsemek, şöyle olsun diye buyurmak bölge gerçeğini değiştirmiyor. Değişim, esneklik ve emek ister. Bu nedenle kızların okumasını destekleyen Mardin Valisini topa tutmak değil, alkışlamak gerekir. Okula gitmeyen kız çocuklarının büyük bölümü ise bu bilmediğimiz, anlamadığımız ama üzerine bol bol ahkam kestiğimiz bölgelerden ne yazık ki. Anlamadığımız konularda ahkam keserek kaç kişinin hayatını etkilediğimizi bir fark etsek!.

Mardin'in Bilge köyünde olanları anlamak için de yargılamayan analizlere ihtiyacımız var. Bu konuda önceliği de bölge üniversitelerindeki sosyologlara vermek çok daha anlamlı sonuçlar ortaya koyar. En azından bölge insanına uzaylı gibi bakmazlar.

....

Eğitimde olduğu gibi kadınların siyasete katılımının artırılması meselesinde de sürekli tekrarladığımız klişeler var. Mesela Cumhuriyet ile birlikte Türk kadını batılı kadınlardan önce siyasi haklarına sahip oldu. Bu cümle devamında bugün gelinen nokta ne yazık ki izaha ihtiyaç duymaktadır. Bugün yeterli olmasa da kadınların siyasete katılımları ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil, muhafazakar bir partinin önderliğinde artmış, artırılmıştır.

Ayrıca Ak parti, tüm Türkiye'de, bütün illerde kadın meclis üyesi çıkararak Cumhuriyet tarihinde bir ilke de imza atmıştır. Ak Parti çatısı altında Türkiye genelinde 667 Belediye Meclis Üyesi, 56 İl Genel Meclis Üyesi olmak üzere, 723 kadına yerel yönetimlerde yer alabilmiştir.

Büyükşehir meclislerinde AK PARTİ 54, CHP 16, DTP 7, DSP 1 kadın üye çıkarırken, MHP'nin hiç kadın üyesi bulunmuyor.

Nevşehir'de 1 kadın belediye meclis üyesi varken şimdi sayı 7 ye çıkmış . Kahramanmaraş'ta 2 iken 12, Konya'da 4 iken 22, Rize 3 iken 19 kadın belediye meclis üyesi olarak yerlerini almışlar. Belediye meclislerinde kadınlara yer veren illere baktığımızda ise muhafazakar olarak tanınan illerin başı çektiğini görüyoruz. Erzurum'da İl Genel Meclis'i başkanlığına da genç bir avukatın Selcan Karagöl'ün getirilmesi, Konya'da 22 kadının belediye meclislerine girmesi şaşırtıcı olduğu kadar önemli ve büyük bir değişimi gösteriyor.

Ayrıca Ak Parti bu seçimlerde aralarında Ardahan, Muş, Siirt, Bitlis, Adıyaman, Bingöl, Tunceli, Sivas, Batman, Bayburt, Karaman'ın da bulunduğu 14 il de Cumhuriyet tarihinde ilk defa kadınları belediye meclisine sokma başarısını göstermiş. Bu başarıda Başbakan'ın desteği ile birlikte, Gaziantep'ten ilk kadın milletvekili olan AK Parti Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin'in payı büyük. Yönetimindeki kadın kolları ile birlikte içten, sevecen ve yapıcı bir yaklaşımla siyaset yapmanın en büyük faydasını yine kadınların gördüğünü herkese gösterdi. Yıllardır kadının siyasete katılımını artırmak için ahkam kesenlerin elitist tavırları ile başaramadıklarını, o teşkilatı ile bir bütün halinde Anadolu'da çalışarak başardı.
********************************************************************************
*********


Bu sizi rahatlattıysa ne mutlu bana.Bakın burada,Komünizm,CHP,sol adına bulup buluşturacağınız hiç bir şey yok.Ne güzel,rahat olun,rahat.

 580023663830.jpg


#37 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 10.05.2009 - 19:06

Teşekkürler beni düşündüğünüz ve rahatlatttığınız için?...:)Beni gülümsettiniz...:)
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...





Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli