Sivilay Abla / Taraf
#21
Gönderim zamanı 13.05.2009 - 19:36
1 Mayıs eyleminin şerefine bu hafta Genç Siviller’le ilgili gelen sorularınızı cevaplıyorum.
Soru : Sivilay Abla merhaba. Genç Siviller’in 1 Mayıs’ta Marmara Oteli’ne pankart asışını babaannemle birlikte izledik ve çok heyecanlandık. Genç Siviller’i daha yakından tanımak istiyorum. Siz onları nasıl tanımlıyorsunuz? Amaçları nedir, ne yapmak istiyorlar? (Tuğba – Uludağ Üniversitesi)
Cevap : Merhaba Tuğba. Vahşi doğa belgesellerinin en klasik sahnesinde ormanlar kralı aslan, geyik sürüsüne saldırır. Bir aslan yüzlerce geyiği önüne katar ve en geride kalanı öğle yemeğinde midesine indirir. Geyik sürüsü ise hiç bir şey olmamış gibi az ilerdeki otlakta otlamaya devam ederler. Bu bildiğimiz geyik davranışıdır.
Halbuki geyiklerde biraz akıl olsaydı aslanı rahatlıkla alt edebilirlerdi. O halde, yüzlerce geyiğin kaçmak yerine, birleşip aslana karşı koymasına ve sürülerinin en arkada kalan üyesini yem olmaktan kurtarmalarına ise insan davranışı diyebiliriz.
Hikâyemiz burada bitmiyor. Aslana karşı koyup arkadaşlarını, sürüdaşlarını kurtaran geyiklerin, aslanın zebra sürüsüne saldırdığı anda da aynı tepkiyi ortaya koymasına yani kendi cinsinden, sürüsünden, otlağından olmayanın da yaşama hakkını savunmasını ise gönül rahatlığıyla ‘vicdanlı insan davranışı’ olarak isimlendirebiliriz.
Bu vicdanlı insanların bir gün aslanı karşılarına alıp “Bak aslan kardeş. Sürülere saldırıp durmaktan vazgeç. Bu orman kanunu artık değişmeli. Gel yeni bir sözleşme yapalım. Kardeş kardeş yaşayalım, belgeselcilere eğlence malzemesi olmaktan kurtulalım” demelerine ise Genç Siviller davranışı diyoruz.
Bu arada örneğimiz burada bitmiştir. Daha ileri götürüp ‘Vay efendim, aslan vejetaryen mi olsun’ türü ilkokul 5. sınıf mantık yürütmelerine hiç gelemeyeceğim.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#22
Gönderim zamanı 13.05.2009 - 23:07
#23
Gönderim zamanı 06.06.2009 - 11:20
Cevap: Sevgili Ahmet, Batı ülkelerinde yaşanan bir uçak kazası ya da benzer somut felaketler karşısında duygusunu bu kadar açık dile getirenler istisna olabilirler, ancak söz konusu olan temel bir duygudur ve toplumumuzun kılcal damarlarına kadar işlemiştir. Örneğin; Türkiye’nin Avrupa’ya uyuşturucu ve eroin transferi yapılan bir geçiş koridoru olmasının devlet politikası haline gelmesi gerektiğini düşünen milyonlarca insan olduğuna bahse girerim. Daha bitmedi; Hıristiyan âleminde boşanmalar artıyor, aile kurumu çöküyor diye içten içe sevinenler de uzağımızda değil, aramızda hatta içimizde. Benim favorim ise, Avrupa’da homoseksüellik yaygınlaşıyor, üreyemeyecekler ve Türkiye’den damızlık erkek ithal edecekler, böylece Avrupa’yı Türkleştireceğiz.
Yılın 365 gün ve 6 saati bitmeyen bir cihat ve fetih ruh halinden bahsediyoruz. Okuyucularım bilmez ama; babam beni Köy Enstitüsü’ne yazdırmadan önce annemin zoruyla mahalle mektebine gidip dinî tedrisattan geçmiştim. O halde burada fıkıh bilgimi konuşturabilirim. Şimdi, İslam dininin insanlara en ciddi emri dinin tebliğ edilmesidir. Cihatlar, fetihler zenginleşmek için değil, oralarda yaşayan insanları Müslüman yapmak için yapılır. Putperest bir ülkenin kralı Müslüman ülkenin padişahına gelip, “Sen ülkendeki tüm develeri bana verirsen halkım toplu olarak Müslüman olacak” dese, padişahın bu teklifi kabul etmesi, “Üstüne on bin hektar hurma bahçesi de benden” demesi gerekir. Çünkü dünya yüzeyinde yaşayan herkese İslamı tebliğ etmek bir Müslümanın boynunun borcudur.
Bu durumda; bir uçak dolusu Hıristiyan öldü, diye sevinen bir Müslüman, cehennemde, o uçakta ölen henüz İslam tebliğ edilmemiş insan sayısı kadar kızgın ve yağlı kazığa oturtulacağını düşünerek kederlenmeli, sorgu-sual kısmında zebanileri ikna edecek mazeretleri (Fransa vizesi alamadım, lisedeki Fransızca dersleri boş geçti gibi) düşünmeye başlamalı.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#24
Gönderim zamanı 06.06.2009 - 16:29
ben de girerim,hatta İzmir ve Diyarbakır'da miting bile düzenliyorlar devlet politikası olsun diye.Ergenekon-PKK uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ortak hareketi:)Örneğin; Türkiye’nin Avrupa’ya uyuşturucu ve eroin transferi yapılan bir geçiş koridoru olmasının devlet politikası haline gelmesi gerektiğini düşünen milyonlarca insan olduğuna bahse girerim.
tamam da ya hepsi aktifleşirse avrupaya en yakın sınır biziz.Her ne kadar kurt soylu bir millet isek de azmış kudurmuşdan beterdir.Artık mızraklar elimizde kalkanlar kıçımızda cenk ederiz.Esir düşüp kurtulana da Türk tarihinde hiç olmadığı kadar kötü gözle bakılır herhalde:) Ya da Türk kızları sizin onlarla cenk etmeniz caiz değil deyip savaşa el koyar,kazanırlarsa da yandık,en başta sivilay ablayı asıp yönetime sonsuza dek el koyarlar.Ondan sonra demokrasiyi unutun zati.Kaybederlerse de kim nereye el koyar bilmem artıkın:)Benim favorim ise, Avrupa’da homoseksüellik yaygınlaşıyor, üreyemeyecekler ve Türkiye’den damızlık erkek ithal edecekler, böylece Avrupa’yı Türkleştireceğiz.
#25
Gönderim zamanı 13.07.2009 - 00:12
Cevap: Sevgili Yıldırım, yıllar önce TRT tek kanal iken bir klip izlemiştim. Samime Sanay ya da Safiye Soyman çok net hatırlamıyorum, Abant Gölü kıyısında üstü açık bir Mercedes sürüyor. Sarı fönlü saçlar, inci kolye ve küpeler her şey yerli yerinde. Boynundaki vizon kürk rüzgârda dalgalanıyor. Şarkısı ise “Gücüme gidiyor, böyle yaşamak.” Nedense bu klip aklıma geldi.
Kültür Bakanı ile Paris Büyükelçiliği’nin bahçesinde oturup şarap içebilen bir azınlıktan olan sevgili meslektaşıma diyeceğim, az biraz kalk da birazcık da biz azınlık olalım.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#26
Gönderim zamanı 24.07.2009 - 09:05
Soru: Sevgili Sivilay Abla, Hürriyet yazarı Ayşe Arman başörtülülerle empati kurmak için başını örtmüş ve kaşınmış. Ben yıllardır başımı örtüyorum Sivilay Abla! Hiç kaşınmadım ve çevremden de başörtüsü taktığı için kaşınan duymadım. Acaba bu durum Ayşe Arman’ın uyuz olmasından mı kaynaklanıyor? (Sümeyye Ertekin)
Cevap: Sevgili Sümeyye, magazin âlemi kendinden söz ettirmek için soyunanlarla dolu. Ayşe de iki hafta önce soyunmuştu. Tabii Bodrum’da güneşlenen sıfır beden mayolu kız fotoğraflarının yanında Ayşe’nin cüssesi yeterince ilgi çekmedi. Bu sefer de örtünerek şansını denedi ve başarılı da oldu. Bak sen bu konuda soru soruyorsun, ben de cevaplıyorum. Tam da Ayşe’nin istediği gibi. Ancak korkarım bu yoğun ilgi genç manken kızlarımıza kötü örnek olacak. Hazır Ramazan da geliyor. Reyting uğruna tesettüre girişler çoğalacak.
Ayşe Arman’ın izlenimlerini okuyup başörtülü kadınların halleriyle gülüp eğlenenlerin yüzünü o zaman görmek istiyorum.
#27
Gönderim zamanı 23.08.2009 - 04:16
Yaz geldi. Karpuz kabuğu suya düştü ama Türkiye’nin gündemi bir türlü tatile girmedi. Memleketin ağır konularından hastalananların sayısı da geçen yıllara göre artış gösterdiğinden ben de yazlık konulara bir türlü giremedim. Ancak bu hafta bu gidişe bir ara veriyorum ve köşemi beni hasta eden bir konuya ayırıyorum. Aslında sadece beni değil, pek çok İstanbulluyu da yakından ilgilendiren bir konu. Hatta TV dizilerinden İstanbul dışında yaşayanların da anlatınca hemen anlayacağı bir konuya değineceğim. Ünlü Boğaziçi Köprüsü ve köprünün renkli ışıkları. Köprü eskiden karartma geceleri oynuyordu. Işıklandırıldı, çok da iyi oldu. Ancak bu ışıkları açıp kapatan adam Türkiye’nin en büyük megapolünün sakinlerinin (en başta benim) ruh sağlığını tehdit ediyor. Bende izninizle kendisine açık bir mektup yazıyorum:
Boğaziçi Köprüsü’nün ışıklarını yakıp söndüren arkadaş!
Az biraz parmakların rahat dursun da beni dinle. Boğaziçi Köprüsü’nün her tarafını lambalarla döşemişler. Kumandasını da senin önüne koymuşlar. Sen de keyfine göre açıp kapatıyorsun. Kumanda aleti üzerinde neler yapabileceğini onbeş milyonluk İstanbulluya pervasızca sergiliyorsun.
Senin coşkun, hayat dolu olduğun günler biz İstanbullular olarak ruhsal bozukluk yaşıyoruz biliyor musun? Sen, “Hayat bayram olsa” şarkıları eşliğinde köprüyü renkten renge sokarken olan bizim psikolojimize oluyor. Köprünün aheste aheste renk değiştirdiği gecelerde depresyona girdiğini, canının köprü ışıklarını kıpraştırmak da dahil hiçbir şey yapmak istemediğini anlıyor ve rahat bir uyku çekiyoruz.
Kuzum! Lila rengi bir köprünün güzel olmayabileceği konusunu hiç düşündün mü? Her rengin her şey için uygun olmayabileceği ihtimalini aklından hiç geçirmedin mi? Düğününde müstakbel eşin eflatun bir gelinlik giymek isteseydi, senin de sarı takım elbise giymen için diretseydi hoşuna gider miydi? Kahverengi bir karpuz iştah açar mıydı? Mavi bir limon görsen ağzın sulanır mıydı? Sana iki seçenek sunsalar yavruağzı mersedes mi metalik gri mersedes mi? Ne dersin? Evet, eflatun güzel bir renktir, kahverengi mobilyalara da bayılırım, yavruağzı bir vazo da eve ne güzel yakışır ama söz konusu olan iki kıtayı birbirine bağlayan devasa bir köprü olunca iş değişir.
Geçenlerde Beşiktaş Şampiyon oldu. Kendine göre siyah beyaz efekti vermeye çalıştın, makul bir hareket, bir şey demiyorum. Hatta şampiyonluk şerefine bir süre siyah beyazda kalırsın da biz de rahat ederiz diye sevinmiştik. Bari birkaç gün şampiyonluk hatırına bu renklerde kalsaydın. Ama yok! Süper Lig’den 3. Lig’e kadar oynayan her takıma eşit muamelede ısrar ettin. Renk paletinin bütün tayflarının kombinasyonlarına resmigeçit yaptırdın.
Geçen gün San Francisco’dan arkadaşlarım gelmişti. Köprüdeki gökkuşağı renkler oldukça ilgilerini çekti. “Bir de San Francisco eşcinsellerin cenneti derler. İstanbul’un köprüsü bile eşcinsel olmuş” dediler. Köprünün fotoğraflarını çekip gey sitelerine gönderdiler. Memnun musun?
Yoksa kız arkadaşına hava mı yapıyorsun? Eminim ki; cep telefonunda kız arkadaşınla aranda şöyle diyaloglar geçiyordur:
– Sevgilim! Senin için kırmızı yakıyorum. Seni bu kırmızı kadar seviyorum.
– Yaa, benim mor sevdiğimi ne çabuk unuttun.
– Tabii tabii aşkım, mor geliyor hemen.
– Leylak pantolonumun altına mavi ayakkabı almayı düşünüyorum. Sence nasıl olur aşkım.
– Yakıyorum canım, bak bakalım mavi ile leylak nasıl gidecek.
Ya da sen ajan mısın? Boğazdan geçen casus gemilerine ışıkları açıp kapayarak mesaj mı veriyorsun?
Görüyorsun, ruh halimi. Komplo teorilerine kadar vardırdım işi.
Elin kolun iki dakika rahat dursun. Biraz huzur ver yahu.
Sevgiler
Sivilay Abla
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#28
Gönderim zamanı 23.08.2009 - 04:49
#29
Gönderim zamanı 23.08.2009 - 07:27
#30
Gönderim zamanı 05.09.2009 - 14:56
Soru: Sevgili Sivilay Abla, boynunda haç taşıdığına bakmayın, Hüseyin Bolt gizli Türk, Müslüman ve Atatürkçüymüş; zaten 200 metrede de 19 Mayıs 1919’u çağrıştırsın diye 19:19’la dünya rekor kırmış diyorlar; sizce doğru mu? (Halil Berktay)
Cevap: Sevgili Halil, hidayetin nereden geleceğini bilemeyiz. Gözümüzün önünde duran cumhuriyetten, altı oktan, harf ve şapka devrimlerinden çıkaramadığımız bir büyük hakikati bazen siyahi bir atletin rekorundaki 19 mucizesi yüzümüze vurur, gözümüzdeki perdeyi kaldırır.
O değil de Obama’dan sonra ikinci Hüseyin vakası yaşanıyor. Beyaz yakalı anne-babalarda esen Arda, Berke Can, Utku rüzgârı sona erecek ve erkek çocuklara Hüseyin ismi verilmesine başlanacak gibi görünüyor. Keşke bir de uluslararası bir Hatice çıksa da Sudesulardan, Selincanlardan da kurtulsak.
CHP-MHP Paintball Turnuvası
Soru: Sevgili Sivilay Abla, CHP ve MHP kol kola vermiş “ille de savaş olsun, ister çamurdan olsun” şarkısını söylüyorlar. Ne yapmalı da onları vazgeçirmeli? (Ceyda)
Cevap: Sevgili Ceyda, muhalefet partilerinin birikmiş enerjileri var. Bu enerjilerini yakmaları için onlara özel büyük bir paintball turnuvası düzenlenmeli. CHP’liler kırmızı kuvvetler, MHP’liler ise kıpkırmızı kuvvetler olur. İçlerindeki savaşma dürtüsü bitene kadar turnuva devam eder. Böylece onların canı savaş çekiyor diye kimsenin evladı canından olmamış olur.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#32
Gönderim zamanı 22.09.2009 - 15:29
Soru: Kıymetli Sivilay Abla, abla dememe bakma senden yaşlıyım. Yıllarca bu Demirel’i başının üzerinde taşıyan ahalinin bir ferdiyim. Hiç vermediysem 15 kere kendisine ya da belediyesine oy vermişliğim vardır. “Başörtülüler Arabistan’a gitsin” demişti, şimdi de “Ordu devleti korumak için darbe yapma hakkına sahiptir” diyor. Ben Demirelci olma vebali ile ölmek istemiyorum. Nasıl arınabilirim? (Kemalettin Taylan)
Cevap: Sevgili Kemalettin, bütün Karadeniz ormanlarını odun yapsan, Zonguldak madenlerinin kömürünü köküne kadar çıkarsan; tüm bu malzemeyi üst üste yığıp bir ateş yaksan, Marmara denizinin suyunu kaynatsan ve bu suda yıkansan bile Demirelci olma vebalinden kolay kolay kurtulamazsın. Aynı zamanda 70 milyonun her bir ferdinden, ahrete intikal etmişlerinden ve henüz doğmamışlarından da helallik alman lazım.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#33
Gönderim zamanı 24.09.2009 - 17:40
Aman siz siz olun, hiç bir kurtarıcıya yakalanmayın.
sevgili WaLe
Bugün dünyanın hemen her yerinde "Müslüman ve Müslümanlık" dendiğinde insanlar şöyle bir ürperiyor ve içlerinden adeta "İyi ki ben bunlardan değilim" diyor. Çünkü "Müslümanlık" geriliğin, kirliliğin, sahteliğin, şiddet ve dehşetin alameti farikası haline getirilmiş.Ayaklar altında sürünen köleleştirilmiş insan güruhu ise Gerçek İslamın bu olamadığını iddaa etmek ''kurtarıcılık'' ise!!
Monarşik-teokratik despotizmler döneminde, Kur'an'ın dinini, mezhep ve tarikat yobazlığının sömürüsü perişan ediyordu. Halk Kurtulmayı bırak katrana dolanmayı tercih etmişti
Dini bu çapulcu istismarından kurtarmak ''kurtarıcılık'' ise . !!
Haçlı odaklar habire sahte İslamlar yaratarak dinden nefreti hızlandırıyor. Bunun sonucu, inkarcılığın tasallutu oluyor. İslam’dan nefreti hızlandırmada siyaset dincileriyle Hıristiyan Batı güçleri tipik bir beraberlik sergiliyorlarsa bunlara karşı olmak ''kurtarıcılık'' ise!
İslamın kılıcına mağlup olup, Kılıçla yenemedileri islamı mahvetmek için müslümanların içine sızanlar (EMEVİ-ABBASİ) gibi İslam elbisesini Ters giyenlerin yolundan gidenleri tek tek Teşhis edip mücadele etmek ''kurtarıcılık'' ise!
Sarı saçlım mavi gözlüm ile İmamı Azam Ebu Hanife Kurtarıcıdır.
Bu iki Heybetin ve İhtişamın fikirlerinin peşinden gitmek ''kurtarıcılk''ise !!
Ben de Kurtarıcıyım. Ne olacak şimdi !!??
Bu mesaj waranko tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.09.2009 - 17:47
#34
Gönderim zamanı 04.10.2009 - 14:23
Türkiye’nin Avrupa’ya uyuşturucu ve eroin transferi yapılan bir geçiş koridoru olmasının devlet politikası haline gelmesi gerektiğini düşünen milyonlarca insan olduğuna bahse girerim.
Bu yazıyı buraya taşıyanların da yazanların da aklına şaşarım.
Bugün böyle sal.kça yazılar yazanlar ve onları onaylayanlara sözümdür; 68'in çiçek çocukları kadar serbest bir uyuşturucu hayatı yaşayan hiçbir jenerasyon olmadı, yaşamakla beraber devlet direksiyonunu eline geçirince ABD Ekonomisini tarihinin en iyi en parlak dönemini de bunlar kadar yaşatan olmadı.
Bu satırları okuyunca çocukluğumu hatırladım. O günlerin yetişkinleri ABD'yi bu ''hipi'' denilen çiçek çocukları içerden çökertecek diyorlardı.
Bill Clinton Sen çok yaşa emi bizimkilerin ve müslümanların elini kursağında bıraktın. Bak adam burada iddaya bile giriyor. Asıl sorun bizim nesilde. ADAM ciddi olarak İDDAYA GİRİYOR. Adam çok ciddi ciddi iddaya giriyor. Kurtuluşu nerelerde arıyor. O ğlum Allah sana ve senin gibilere akıl fikir versin sana başka birşey diyemiyorum.
#35
Gönderim zamanı 04.10.2009 - 21:46
#36
Gönderim zamanı 05.10.2009 - 11:24
Hipilerle ilgili olarak çok yazıldı çok konuşuldu. Siz yazınca o günler aklıma geldi.
Benim kuzenimde üniversite yıllarında başında takke ayağında çarık,bacağında şalvar,suratı sakallı afganlılar gibi giyinmeye başladıktan sonra Aynen sizin alıntıladığınız cümleye benzer şeyler söylüyordu.
Absürüt söylemleriyle bütün sülaleyi dolaşıp etkilemeye çalışıyordu.(Rahmetli Annem,dayanamadı birgün teyze oğlunu evden kovmuştu)
Amerikan 68 KUŞAÐININ yetişkin seviyesine gelmek üzere olduğunu siyasete girmelerinin an meselesi olduğunu HİPİ felsefesiyle ülkeyi uyuşturucu ve sex BATAÐI içinde lime lime yapıp talan edeceklerini ŞEYTAN ÜLKESİNİN sonunun gelmek üzere olduğunu ve bürsürü abuk şeylerden bahsediyor bizim de onun peşinden gelmemizi söylüyordu.
Şimdi baktığımızda Asıl uyuşturucunun etkisiyle dökülenlerin müslümanlar olduğu özellikle son döneme bakıldığında Türkiyenin uyuşturucu kıskaçı içinde kıvrandığını Görmemek için kör olmak lazım.
Asıl uyşturucu ile bizi vurdular.. Bu bildiğimiz uyuşturu değil. Daha da beteri bir şey. Sıcak para akıtularak, borçlandırarak, özlleştirme adı altında bol parayla UYUŞTURULMAK.
NASIL MI?
Sadece ülkemizde AKP döneminde yapılan "özelleştirmeler" ve arazi satışları konusunda biraz düşünüldüğünde, dolarların havalarda uçuştuğunu belli kesimlerin neden çok zenginleştiğini anlamak zor değildir.
Bir ülke (örneğin Türkiye) kendi topraklarını ve varlıklarını satışa çıkarır. Her satış olayında olduğu gibi, elinde parası olan herkes alıcı olarak piyasada yer alır. Yani her satış, satış fiyatı kadar bir parayı gerektirir.
Paranın nereden ve nasıl geldiği önemli değildir. Para sahibi gelir, satın alır, parayı öder. Böylece bir ülkenin onlarca yıl boyunca biriktirdiği mal ve hizmetler, bir gün içinde parayla değiştirilir. Birden iç piyasada para bollaşır. Bu satıştan elde edilen para bolluğuyla ticaret artar, tüketim yükselir, nispi bir "refah" dönemine girilir.
Popüler ifadesiyle, ülke ve toplum "üretmeden tüketir". İŞTE Bu, uyuşturucu etkisi yapar. Giderek toplum, varlıkların satışından elde edilen gelirle tüketme alışkanlığına sahip olur.Dikkatli ce etrafınıza bakın hemen hemen her semtte DEV ALIŞ VERİŞ MERKEZLERİ ÇOK YÖNLÜ TİCARET MERKEZLERİ Hızla yerden biter gibi kurulmakta. ÇOK Büyük paralar harcanmakta.
BÜYÜK SERMAYE YATIRIMLARI DEV ALIŞVERİŞ MERKELERİNE BLOKE EDİLİR. ÜRETİME DEÐİL TÜKETİME YÖNELİK İTİCİ BİR GÜÇ OLARAK ADETA HALKI TÜKET TÜKET DİYE ZORLAR.
Burada ki büyük mağzalar DIŞARIDAN alınmış (döviz ödenerk) ürünlerle tıka basa doldurulur.
Geri-bıraktırılmış ülkelerin, bir dönem dış borçlarının karşılığı olarak satışa çıkardıkları kamu malları, giderek ekonominin sürdürülebilirliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelir.
Türk halkı ATASI'NIN DEDESİ'NİN 80 yılda Yoktan var ederek dişiyle tırnağıyla biriktirip yaptıklarını çok kısa bir süre de, şimdi SATMIŞTIR.
Cumhuriyet hükümetleri 80 Yılda 180 Milyar (özel sektör borcu dahil)dolar borç almışlar ve sanayi üretimine yatırmışlardır.
AKP 2002 İtibariyle Hem bu CUMHURİYETİN KURUM VE KURULUŞLARINI SATMIŞLAR Ayrıca toplam 550 Milyar dolar borç yapmışlardır.
Türk halkı kendi toprağında yabancı durumuna düşmüştür.
Tarih tekerrürden ibarettir. Düyun-u Umumiye orada öylece duruyor.
Borç verenler şimdi artık masaya oturduğunda Savaş kazanan komutan edasıyla istediğin'e istediğini yaptırabilme gücünü sahip bir duruma geçirmiştir. Türkiyenin toprağından başka satacağı hiçbirşeyi kalmamıştır.
Benim büyüklerim hep şöyle derdi. BABA MALI TEZ TÜKENİR EVLAT GEREK KAZANA.
#37
Gönderim zamanı 08.10.2009 - 22:11
Soru: Sevgili Sivilay Abla, Demokrat Parti’ye taze başkan seçilen ve yakında Anavatan’ı da partisine katarak Merkez Sağın lideri olması beklenen Hüsamettin Cindoruk artık Twitter’daymış. Bu sayede an be an Cindoruk’un adımları internetten takip edilebilecekmiş. Acaba Cindoruk’un teknolojiyi bu kadar yakından takip etmesi merkez sağ için bir ümit ışığı olabilir mi? (Sefer Cingöz)
Cevap: Sevgili Sefer, 1972 model bir Magirus’a yol bilgisayarı taksan ne olur. Magirus yolcuları daha mı hızlı gidecekleri yere ulaşacak. Beş bant ekolayzerli DVD playerlı, home theatrelı müzik sistemi taksan içerdekilere daha mı az motor gürültüsü gelecek. Hepsini geçiyorum da bu Anavatan’la birleşmeyi geçemiyorum. DP ile Anavatan’ın birleşmesiyle bizim Magirus’un motoru rektifiye mi olacak. Hayır! En fazla arka camına “Tek rakibim THY” çıkartması yapıştırmış olur.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
#38
Gönderim zamanı 08.10.2009 - 23:36
bazı birleşmeler cebelitarık taki gibidir birbirinin içindedirler ama asla birleşemezler )))
bu geyik mi yoksa bunları birisi gerçekten yazıyor mu bilmediğim için soruyorum valla
Bu mesaj Hammurabi tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 08.10.2009 - 23:37
(Mustafa Kemal ATATÜRK)
#39
Gönderim zamanı 29.10.2009 - 18:41
Soru: Sevgili Sivilay Abla, Danıştay katili Alparslan Arslan, Allah’tan aldığı emir ile Cumhuriyet Gazetesi’ni bombaladığını söylüyor ısrarla. Peki, Allah’tan alınan emir için neden birahaneden adam toplamış olabilir? (Kübra Denizli)
Cevap: Sevgili Kübra, şimdi böyle bir kutsal görev için zaten cenneti garantilemiş cami cemaatini kullanmak işin kolayıdır. Mühim olan kötü yola düşmüş, hak yolundan sapmış kişileri hayır hasenata sevk etmektir. Üstelik bizim ülkede birahanedekiler irşada en açık kişilerdir. Biracıların içtikten sonra şişeyi yere vurup kırmaları aslında işledikleri günahın delilini yok etme çabasıdır. Anlaşılacağı üzere Alparslan Arslan da bir taşla pardon bir bomba ile iki kuş vurmak istemiştir.
Dr. Sivilay Genç / taraf
#40
Gönderim zamanı 04.12.2009 - 01:39
Soru: Sevgili Sivilay Abla, Acaba 9 Eylül’de Yunanlılar değil de yanlışlıkla İzmirliler denize dökülseydi, yine İzmir öfkeli laiklerin merkezi olur muydu? Yunanlılar denize dökülemeseydi ve İzmir Yunanistan’a geçseydi bu bizim için mi, Yunanistan için mi daha hayırlı olurdu? Acaba 9 Eylül’ü bizim mi İzmir’in kurtuluşu olarak kutlamamız normal yoksa Yunanlıların İzmir ve İzmirlilerden kurtuluş günü olarak kutlaması mı? (Çelik Demircan)
Cevap: Sevgili Çelik, tarihsel olaylar üzerinde ne kadar spekülasyon yapılsa boş. Saydığın tüm seçeneklerin avantajları da dezavantajları da olabilir. Tabii İzmir Yunanistan’a geçseydi Canan Arıtman kesin Yunan Parlamentosu’na İzmir vekili olarak girer, “Karamanlisin anneannesi Ermeni” pardon “Karaman Türkü” derdi. Türk Parlamentosu’nun gördüğü en ırkçı bakanlardan Vecdi Gönül “mübadele olmasaydı Yunanistan ulus-devlet olamazdı” diyebilirdi ama işi buradaki kadar kolay olmazdı. Mübadelede Atina civarına yerleştirilen Türkiye Rumları çektikleri sıkıntının acısını ondan çıkarırlardı.
Canan Arıtman ve Vecdi Gönül’ün Yunanlılarda kalması çifte kazanç gibi gözükse de Sezen Aksu’nun şarkılarını Yunanca yazacak olması terazinin aleyhimize dönmesine neden olurdu.
Peki, ne oldu da en Batılı il İzmir Kürtlere recm cezası uygulayan tikicanların diyarı haline geldi. Buna psikoloji biliminde Liverpool sendromu diyoruz. Liverpool İngiltere’nin liman şehriydi. Çok zengindi. Gel zaman git zaman İngiltere’nin Adanası, Denizlisi, Gaziantepi, Bursası, Konyası, Kayserisi Liverpoolu geçti. Liverpool fena halde asabi insanların kenti haline geldi. Dünyanın başının belası en fanatik futbol taraftarlarının Liverpoollular olması da tesadüf değildi.
İzmir’in stres atabileceği bir futbol takımı bile yok. Cumhuriyet mitingleri de bir yere kadar. Neyse dua edelim de İlk Kurşun Hasan Tahsin anıtının yanına İlk Taş Tikican anıtı dikmesinler.
Gülsüm İnek’i kim kurban etsin
Soru: Sevgili Sivilay Abla, İstanbul Barosu ne yazdığı belli olmayan kara pankartlarla Taksim’e yürüdü. Genç Sivillerin açtığı bir pankartla bozguna uğradı. Yazık, onların da eylem yapmaya hakları var. Siz biraz fikir verseniz? (Özlem Soylu)
Cevap: Sevgili Özlem, senin hatırın için yaratıcı bir eylem önerisini Baro’nun kullanımına sunuyorum. Malum yarın Kurban Bayramı. Laikliğin koruyucusu, bekçisi TSK devasa kurban kesme organizasyonu yapıyor. Allah muhafaza, Kurban’ın birinci ikinci günü bir düşman saldırısı olsa bizim askerler kasap bıçakları ve tuzlanmış derilerle kendilerini savunmak zorunda kalabilirler. Lafı uzatmayayım, İstanbul Barosu bu bayram Taksim Atatürk Anıtı önünde kurban kessin. Geçenlerde Atatürk büstünü devirerek tüm hemcinslerini utandıran Gülsüm İnek’i tekbir seslerine 10. yıl marşlarının karıştığı bir törensellik içinde anıtın önüne yatırsınlar. Baro Başkanı Muammer Aydın bıçağı besmeleyle çeksin. Baro bu sayede zedelenen imajını toparlayabilir.
Dünyanın en büyük adalet sarayı bizde, oleyy!
Soru: Sevgili Sivilay Abla, İstanbul Kartal’da dünyanın en büyük adalet sarayı inşa edildiğini yazan dev bir tabela var. Bu bir milletin övüneceği bir şey midir? (Halime Bulut)
Cevap: Sevgili Halime, adaletsizlik ne kadar büyükse, bunu örtmek için o kadar büyük adalet sarayı inşa etmeniz gerekir. Adaletsizliğe çare olsun diye inşa edilseydi, binayı görmemişin adalet sarayı olmuş gibi dikmek değil, ağaçların arasına saklayarak zemine yayarak yapmak lazımdı. Dünyanın en büyük yolsuzlukla mücadele kurumu bizde ya da dünyanın en büyük cinsel tacize uğramış çocuk rehabilitasyon merkezi bizde demek ne kadar övünç nedeni olabilir ise en büyük adalet sarayı ile övünmek de o kadar yerindedir. Övünürüz ağlanacak halimize.
"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.
Paul Valéry
Benzer Konular
Konu | Forum | Konuyu Açan | İstatistikler | Son Mesaj Bilgisi | |
---|---|---|---|---|---|
PTT Messenger Başbakan Binali Yıldırım tarafından Bakanlar Kurulu' |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Mars'ın uydusu Phobos Hubble Teleskobu tarafından görüntülendi |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Onlar da yavrularını sol tarafında taşıyor |
Bilim & Teknoloji Haberleri | Haberci |
|
|
|
Halbuki Onlara Rableri Tarafından Yol Gösterici Gelmiştir. |
Din & Ahlâk | halukgta |
|
|
|
Anket: Forumda en çok taraftarı olan takım ? |
Futbol | Ziyaretçi_Focus_* |
|
|
7 kullanıcı bu konuya bakıyor
0 üye, 7 ziyaretçi, 0 gizli