İçerik değiştir



Ruhban Okulu Açılsın Mı?


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 39 yanıt verildi

Anket: Ruhban okulu açılmalı mı? (12 üye oy kullandı)

Ruhban okulu açılmalı mı?

  1. Evet açılmalı. (2 oy [16.67%])

    Oyların yüzdesi: 16.67%

  2. Hayır açılmamalı. (8 oy [66.67%])

    Oyların yüzdesi: 66.67%

  3. Diğer.(Belirtiniz? (2 oy [16.67%])

    Oyların yüzdesi: 16.67%

Oy Ver Ziyaretçiler oy veremez

#21 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.04.2009 - 22:01

Ben rahibeler gelsin derken şey demek istemiştim.
Yani gelsinler ülkemizde açılacak ruhban okulunda eğitim verilmesi gerekirse versinler.
Ülkemize faydalı olacaksa olsunlar demek istemiştimdiydi.
Sen yanlış anladın heralde *kıhkıh

#22 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 06:10

Dost AnTiQa, demiş ki ruhban okuluyla ilgili olarak: "Korkmaya başladım. İç savaş filan çıkabilir, dünya savaşı çıkar..."

Savaş çoktan çıktı ve tüm sinsiliğiyle sürüyor, günaydın...
Ve ekonomik, siyasal, sosyal, dinsel olarak 4 bir yandan kuşatılan Türkiye, bu cephede de savaş vermek durumunda bırakılıyor.

Aydınlıklar içinde yatası sevgili Uğur Mumcu'nun sık sık yinelediği bir söz vardı: "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak..."

Dost AnTiQa'nın yukarıdaki sözleri üzerine, üstünkörü bilgi sahibi olduğum 'ruhban okulu sorunu'nu bir araştırayım dedim., "Bakayım savaş çıkacakmıymış gerçekten?"

Bakın neler buldum:

Aytunç Altındal gibi bu konunun uzmanı ve yurtsever bazı önemli araştırmacı yazarlar, ruhban okulunun yeniden açılmasının, Fener Rum Patriği’nin ‘ekümeniklik’ iddiasını güçlendireceğini, hattâ ‘Bizans Devlet Başkanı’ sıfatıyla ağırlanan Patrik’in siyasî iddialarda bulunabileceğini belirtiyorlar.

O zaman,önce ekümeniklik'in ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor.

Ekümenklik; 'dünya patrikliği' , patrikhane’nin ‘evrensel kabul edilirliği’ ve eşitler arasında en önde olması anlamına geliyor.

Aytunç Altındal ise şöyle açıklıyor: "...Ekümenik; cihanşümul, evrensel, dünya çapında anlamında kullanılır. 20.yüzyılda ise Proteston ve Doğu Ortodoks Kiliseleri'nin kurdukları ve mezhepler arası farklılıkları mahfuz tutarak Hıristiyanlığı yaymak amacına yönelik olan Kiliselerarası Birliği İfade eder..."

"...Patrik, 'Ecumenical Patriarch and Archbishop of Costantinople and New Rome sıfatını kullanmakta ve bu şekilde sorumlu olduğu yasaları da ihlâl etmektedir. Patrik’in kullandığı bu sıfatın tam olarak açılımı; ‘Yeni Roma’nın ve İstanbul’un Başpiskoposu ve Evrensel Patriği’ şeklindedir. Kullanılan bu unvan, Lozan görüşmelerine ve Lozan’da Türkiye’ye verilen sözlere ters düşmektedir. Bartholomeos’un ‘Costantinople’ ismini kullanmakta ısrarlı olması, asıl amacının ne olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir. Yeni Roma Patrikliği ise, açıkça Patrik’in Doğu Roma İmparatorluğu özlemini göstermektedir..."


Bir başka kaynağa göre ise Fener Rum Patriği, Dışişleri tarafından gönderilen "Ekümenlik nedir?" şeklindeki soruya "Ümmetçiliktir" diye bir yanıt vermiştir...Ümmetçilik, Laik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nca kesinlikle yasaklandığına göre resmen yasalara meydan okunuyor demektir.



Ekümenizmin amacı nedir?

"...Ekümenizm hareketinde dediler ki, “Bizim birinci vazifemiz misyonerliktir. Bu misyonerliği yaparken de bizim yapmamız gereken şudur: ‘İllaki Katolik ol, illaki Ortodoks ol, illaki Anglikan ol’ demeyelim. Ne diyelim? ‘Hıristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol’ diyelim. Bunun adına Evangelizasyon denir. Yani önce “Evangel” dediğimiz İncil’le tanış, İncil’i öğren. ‘İncil’i bir oku. Ne çıkar?’ ‘Demek ki bu konuda bizim aramızda bir kavga yok. İster ben Rus Ortodoksu olayım, siz Katolik olun, öteki Protestan olsun, öteki Ermeni olsun’ önemli değil. Bizim birinci meselemiz şudur: Biz, müslümanları önce İncil’le tanıştırmalıyız. Adam İncil’i okusun. Sorusu varsa gelsin bana sorsun. Ben kimim? Ben papazım. Bana gel sor. Beğenirsen katıl.” Dolayısıyladır ki Türkiye’de ve bütün dünyada ekümenizm, yani kiliseler arasında birlik, yani Vatikan Katolik Kilisesi, Anglikan Kilisesi, Ortodoks Kilisesi aralarında dediler ki, “Biz farklılıklarımızı koruyacağız. Benzerliklerimizi öne çıkartacağız. Nedir benzerlikle-rimiz? Hepimiz İncil okuyoruz. Öyleyse insanlara ‘Katolik ol, Ortodoks ol’ demektense ‘hıristiyan ol’ demek gerekiyor. ‘Gel hıristiyan ol da hangimize katılırsan katıl...”

"...İstanbul Fener Rum Patriği, ABD ve AB tarafından tüm dünya Ortodokslarının (yaklaşık 320 milyon) lideri yapılmak istenmektedir. Bu nedenle de İstanbul’daki Patrikhane’ye ‘Vatikan tipi’ bir devlet statüsü verilmeye çalışılmaktadır. Patrik, ekümenik sıfatını alırsa, bu kez de AB ve ABD, ‘tazminat ve toprak’ taleplerini gündeme getirecektir. Çünkü 'ekümene'; hıristiyan dininin ve uygarlığının egemen olduğu coğrafi alan demektir...Ekümenik hareketin iki hedefi vardır: Birincisi, Türkiye’de Fener Rum Patriği’ni ‘Ekümenik Patrik’ ilan ettirmek ve böylece Lozan Antlaşmasını delmek ve Anayasayı değiştirmektir. İkincisi ise, misyonerlik faaliyetlerini yasal kılıflar altında sürdürmektir..."



*****
"Demek ki ruhban okulu sorununu sadece bir okulun açılması diye görürseniz yanılırsınız...Sorun, gösterilenden çok farklı" dedikten sonra geçelim konuya...


"...Patrikhane, ruhban okulunda vereceği müfredata karışılmasını istemiyor. Bunu kilisenin iç hukuku olarak görüyor, ancak vereceği eğitim, Öğrenim Birliği Yasası(Tevhidi Tedrisat Kanunu)`na aykırı. Çünkü kız öğrenci okutmuyor. Oysa Türkiye`de laik bir eğitim var. O zaman imam hatip liselerine de kız öğrenci alınmaz. Bu Lozan`a da aykırı..."

"...Patrik, 'Heybeliada Türkiye Cumhuriyeti yasalarının denetimi dışında tutulacak' (yani YÖK ya da MEB müdahale edemeyecek) diye diretiyor. Böyle bir okulun açılabilmesi için tam 18 tane kanunun değişmesi gerek. Bunlardan ikisi Anayasamızın değişmez maddeleri. Bunun mümkün olmadığını Patrik de biliyor ama o başka birşeyi ima ediyor bu okulun üstünde Türkiye Cumhuriyet’nin denetimi olmayacak demekle...'Ben senin kanunlarını, meclisini, kısacası devletini tanımadığımı söylüyorum. Eğer iraden varsa (AB ve ABD arkamda, gücün yetiyorsa) mani ol da göreyim' diyor. Lozan anlaşmasının 12.maddesinde 'Gayrimüslimler Müslümanlarla eşittir' deniyor. Evet eşittir ama imtiyazlı değildir. Devletin denetimi dışında bir okul, imtiyaz istemektir. Yani Patrik, Türkiye’yi Lozan’ı ihlale zorluyor..."



*****
...Heybeliada Ruhban Okulunun ve özellikle de bu okulun Teoloji Bölümü'nün tekrar açılmamasının hukukî dayanakları şunlar:

- Türkiye'nin İstiklal Savaşı sonrasında 1924 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'nın azınlıklara imtiyâz değil, sadece Müslüman Türk halka tanınan müsâvî (eşit) muamele görme hakkı tanıması ve bu durumun Anayasa'nın 12. Maddesi'ndeki eşitlik prensibine uygun olması,

- 403 Sayılı Öğretim Birliği Yasası'nın(Tevhid-i Tedrisat Kanunu) Türkiye'de dini tedrisatı cemaatlerden ve özel kişilerden alıp, devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığına vermesi,

- TC Anayasası'nın 2. Maddesi’nde Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak nitelenmiş bulunması ve bunun gereği olarak dinî öğretim yapan özel okul açmanın ve yönetmenin yasak olması, yine aynı kanunun 28. Maddesi’ne göre bir özel okula alınabilecek yabancı uyruklu öğrenci sayısının, okulda okuyan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilerin %20'sini aşmamak kaydıyla Milli Eğitim Bakanlığınca tayin olunur hükmünün bulunması,

- 625 Sayılı Kanunun 3. Maddesinin 3. Paragrafında 'askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz' hükmünün mevcut olması,

- Anayasanın 132. Maddesindeki 'kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartı ile vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir' hükmüne göre patrikhane bir vakıf hüviyetinde olmadığı için patrikhaneye bağlı bir özel yüksek öğretim kurumu da açmasının mümkün olmaması,

- Anayasa'nın 24. Maddesinde 'din ve ahlak eğitim öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır' hükmünün bulunması,

- Lozan Antlaşması'nda ve öteki uluslararası sözleşmelerde azınlıklar için imtiyazlar değil, vatandaşlarla eşit haklar tanındı. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş devlet politikası.

Bu nedenle azınlıklara verilecek bir hak vatandaşlar arasında azınlıklar lehine bir eşitsizliğe neden olur. TC Devleti, din görevlilerini bir devlet okulu olan imam-hatip okulları ve devlet üniversiteleri bünyesindeki ilahiyat fakültelerinde yetiştiriyor. Eğitim ve öğretim faaliyetleri devletin denetimi ve gözetimi altında yapılıyor. Hiçbir cemaat veya zümreye bu konuda ayrıcalık tanınmadı.

Ruhban Okulu 1971 yılında 'Özel Yüksekokulları Kapatan Kanun'un yürürlüğe girmesiyle kapandı. Bu kanun çıkartılırken ve Anayasa Mahkemesi'nin 625 Sayılı Özel Öğretim Kanunu'nun bazı maddeleri iptal edilirken hiçbir şekilde Ruhban Okulu'nun kapatılması amaçlanmadı.

Yapılan düzenlemelerle, özel üniversitelerin açılmasına 'devlet denetiminde olma' şartı ile izin verildi. Ancak, Patrikhane bu şartı kabule etmediği için Heybeliada’daki okul açılamadı. Patriğin 'kendi din adamlarımızı eğitme hakkından mahrumuz' iddiası da doğru değil.

Patriğin, sadece dini eğitim vermesi gereken bir kurumun, devletin denetimi altında faaliyet göstermesine rıza göstermemesinin nedenlerini anlamak güç. Bununla beraber patriğin ve kendisine bağlı 12 metropolitin TC vatandaşı olma şartlarının da -ki bu şartlar Lozan Antlaşması'nın ilgili maddeleri gereğidir- kaldırılması isteği ve kuralı ihlâli de göz önüne alınırsa; durum kendiliğinden açıklanıyor.

Heybeliada’da ruhban okulu açmak isteyenler Lozan Antlaşması’nın 40. Maddesine sığınıyor.

40. Madde diyor ki; " Gayrimüslim ekalliyetlere mensup olan Türk tebaası hukuken ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen aynı muamele ve aynı teminattan müstefid olacaklar ve bilhassa, masrafları kendilerine ait olmak üzere her türlü müesesatı hayriye, diniye veya içtimaiyeyi, her türlü mektep ve sair müesesatı talim ve terbiyeyi tesis, idare ve murakabe etmek ve buralarda kendi lisanlarını serbestçe istimal ve ayini dinilerini serbestçe icra etmek hususlarında müsavi bir hakka malik bulunacaklardır. "

Türkiye’de bütün vatandaşların ve bu arada gayrimüslim azınlıkların da din hürriyetinin ayrılmaz parçası olan öğrenim, örgütlenme ve ibâdet hürriyeti hem bu maddenin ruhu hem de Türkiye’nin yasaları teminat altına alındı…"



*****
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, son sınıf öğrencilerinin çalışmalarından bir kesit:

"...Kanaatimce, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden faaliyete geçirilmesi yürürlükteki mevzuat çerçevesinde hukuka aykırı olacaktır. Anayasa 130. madde, bilimsel özerkliğe sahip universitelerin devlet tarafından kanunlarla kurulmasını emretmektedir. Heybeliada Ruhban okulu dini özelliğe sahip bir okul olduğundan, tekrar faaliyete geçirilebilmesi için bu maddenin değiştirilmesi gerekir. Ayrıca Anayasanın 132. maddesi Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatına bağlı özel yüksek öğretim kurumları açılabilir diyerek Heybeliada Ruhban Okulunu kapsam dışı bırakmaktadır. Devletin denetiminde olmadan, doğrudan Patrikhaneye bağlı, uluslararası nitelikte bir Ruhban Okulunun açılması talebinin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bunun hukuki gerekçelerinden en önemlisi, Anayasanın 130. maddesindeki “kanunda gösterilen usul ve esaslara göre kazanç amacına yönelik olmak şartıyla vakıflar tarafından devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir.” hükmü göz önüne alındığında, Patrikhane’nin bir vakıf olmamaması ve Patrikhane yönetim ve gözetiminde uluslararası bir dini okulun kurulamamasıdır. Zaten Fener Rum Patrikhanesi’nin amacı da dini eğitim maskesi altında siyasi bir mekanizmanın bir kolunu oluşturmaktır ve Ruhban Okulu Patrikhane’ye ekümenik patrik statüsünü kazandırmak için gereklidir. Patrikhane’ye bağlı Uluslararası Ruhban Okulu isteği yasalara ve Anayasa’ya aykırılığının yani sıra, Lozan Antlaşması madde 40’a da aykırılık oluşturur, çünkü vatandaşlara verilmeyen hak azınlığa verilemez.

Avrupa Komisyonu 2000 yılına ilişkin İlerleme Raporu’nda “Heybeliadadaki Ruhban Okulu’nun kapalı kalması konusu da dahil olmak üzere, 1923 Lozan Antlaşmasının kapsamında olsunlar olmasınlar, müslüman olmayan tüm kesimlerin somut taleplerinin gerektiği gibi incelenmesi gerektiğini” belirtmektedir.(8.11.2000) 13 Fener Rum Patrikhanesi’nin somut talebi doğrultusunda, Patrikhaneye bağlı uluslararası nitelikte bir Ruhban Okulunun yeniden faaliyete geçirilmesi, belirttiğim hukuki gerekçelerden dolayı mümkün değildir. Tam üyelik konusunu daha uzun yıllar gerçekleştirmeyecek olan Avrupa Birliğinin ulusal çıkarlarımızla çatışan talepleri dayatmasının dostça olmadığı açıktır. Heybeliada Ruhban Okulunun tekrar faaliyete geçirilmesi konusundaki somut talebin, yürürlükteki mevzuat değiştirilerek gerçekleştirilmesi tercih edilmemelidir; çünkü bir sonraki aşamada toplumu ayrılığa sürükleyen, rencide edici ve daha ağır taleplerin geleceği şüphe götürmezdir."



*****
"...Fener Rum Patrikhanesi ekümeniklik iddiasıyla bütün Ortodoksluğun merkezi olarak kabul edildiğinde patriğin ve metropolitlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma zorunluluğunun kaldırılması söz konusu olacaktır. Bu talep hem 1862 Rum Nizamatına hem de Türk Anayasa ve kanunlarına aykırıdır. Egemen bir devlette azınlık statüsünde bulunan bir kilisenin, bütün dünya Ortodokslarının lideri sıfatıyla hareket etmesi ve hukuk düzenini buna göre şekillendirerek ekstra territorial status talebi ne ulusal ne de uluslararası hukuka uygundur."

"Azınlıkların din özgürlüğünün ve din adamı yetiştirme özgürlüğünün engellendiği savıyla konuyu gündemde tutan ve yabancı devlet adamlarından yardım isteyen Patrikhane Heybeliada ve Ruhban Okulu’nu kendisine bağlı uluslar arası teoloji okulu olarak açmak istemektedir. Dolayısıyla talep edilen statü azınlık okulu değil, yabancıların Patrikhanenin bünyesinde teoloji eğitimi aldığı uluslararası üniversitedir. Ancak bu üniversitenin YÖK’e bağlı olmaması istenmektedir. Türkiye’de bırakın Ortodoks azınlığı, çoğunluğa dahi tanınmayan bu imtiyaz Patrikhanenin ekümeniklik iddiasının belkemiğini oluşturmaktadır."




*****
"Ruhban okulu Bizans'ın alt yapısı..."

Türk-Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Fener Rum
Patrikhanesi'ne bağlı Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden eğitim ve öğretime
başlamasına izin verilecek olmasının yanlış bir hareket olduğunu söyledi ve şunları belirtti:
"...Burada asıl amaç tamamiyla ekümeniklik meselesidir. Heybeliada Ruhban Okulu'na dışarıdan ögretmen ve öğrenci getirecekler. Daha sonra bunu
uluslararası bir okul haline dönüştürecekler. Buradan yetişecek olanlarla
ileride yeni bir patriklik meselesi ortaya çıkaracaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyetiyle seçilen patriklik
devrinin kapandigini belirterek, tüm dünya ortodokslarinin ekümenik patrikhanesi
konumuna getireceklerdir. Dolayısıyla bunun Batı Trakya'daki Türk azınlığının
haklarının korunması şartına dayandırılması büyük hatadır. Arkada yatan, bir
papaz yetiştirme meselesi değildir. Çünkü bunların Selanik'te bir ilahiyat
fakülteleri bulunuyor. Papaza ihtiyaçları olsa oradan getirirler. Heybeliada
Ruhban Okulu Bizans hülyalarının alt yapısıdır".

Erenerol, asıl amacın ekümenik sıfat kazanmak olduğunun
altını çizerek "...Fener Rum patrikhanesi ekümeniklik iddiasıyla bütün Ortodoksluğun merkezi olarak kabul edildiğinde patriğin ve metropolitlerin TC vatandaşı olma zorunluluğunun kaldırılması söz konusu olacaktır. Bu talep hem 1862 Rum Nizamatına hem de Türk Anayasa ve kanunlarına aykırıdır. Egemen bir devlette azınlık statüsünde bulunan bir kilisenin, bütün dünya Ortodokslarının lideri sıfatıyla hareket etmesi ve hukuk düzenini buna göre şekillendirerek ekstra territorial status talebi ne ulusal ne de uluslararası hukuka uygundur." diye konuştu.



*****
...Sorun, Patrik Bartholomeos’un “Türkiye Cumhuriyeti yasaları dışında” bir çözüm için yıllardır sürdürdüğü inat yüzünden ikide bir karşımıza çıkıyor. Çünkü Bartholomeos, kendisine yapılan “İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde bu okul açılabilir” şeklindeki öneriye “Hayır” diyor. “Okul Patrikhane’ye bağlı olmalı” diye diretiyor.

Türkiye’de özel dini öğrenim müessesesi açılamıyor. Anayasa’ya aykırı. Türkiye hukuk devletidir. Yapılan işin, hukuk devleti içinde olması lazım.

Lozan Antlaşması’nın 40′ıncı maddesi, Türkiye’deki gayrimüslim azınlıklara -örneğin Rumlara- “Ancak diğer Türk vatandaşlarının yararlandıkları güvence ve davranışlar” kadar hak tanımış.
Doç. Dr. Sibel Özel de konuyu inceleyen bir kitabında bunun “negatif hak” olduğunu söylüyor. O nedenle “diğer (örneğin İslam dinine mensup) vatandaşlara tanınmamış hak”kın “gayrimüslim”lere tanınması söz konusu olamayacağını savunuyor.
Nitekim, “Diğer Türk vatandaşları özel yüksekokul olarak teoloji eğitimi veren bir okula sahip iken Heybeliada Ruhban Okulu kapatılmış olsaydı Lozan Antlaşması’na aykırılık söz konusu olurdu” diyor.
Bartholomeos işte o nedenle yani “Diğer vatandaşlara tanınmamış bir hakkı” almak amacıyla ısrar ve inat ettiği için diyoruz ki, “Kendisini Türk yasalarının üstünde görmektedir.”



*****
TBMM AB Komisyon Başkanı Yaşar Yakış, Ruhban Okulu’nun açılması halinde öteki tarikatların da üniversite kurmak isteyebileceği uyarısında bulundu. Yakış, “Ruhban okulu eğer bir devlet okulu şemsiyesi altına girerse problem kalkar ortadan. Anladığım kadarıyla İstanbul’daki Rum cemaati bunu kabul etmiyorlar. Şimdi eğer onlara bu hak verilirse; Türkiye’deki öteki tarikatlar mesela Aczmendiler, aklınıza gelecek her türlü tarikat, ‘biz de kendi üniversitemizi kuracağız’ derler. Bunun içinden çıkılmaz” dedi. Yaşar Yakış, Anayasa’nın eşitlik ilkesinden kaynaklanan bir sıkıntı olduğunu da belirterek, “Anayasa’nın amir hükmüne göre üç alanda eğitimi özel kurumlar veremiyor. Özel eğitim kurumları Asker yetişeremez, polis yetiştiremez vea din adamı yetiştiremez” diye konuştu. Yakış, Ruhban okulunun bir devlet okulu şemsiyesi altına girmesi halinde sorunun çözüleceğini ancak İstanbul’daki Rum cemaatinin bu formülü kabul etmediğini de belirterek, “Şimdi eğer onlara bu hak verilirse Türkiye’deki öteki tarikatlar mesela Aczmendiler, aklınıza gelecek her türlü tarikat ‘biz de kendi üniversitemizi kuracağız’ derler. Bunun içinden çıkılmaz. O nedenle orada bir anlaşmaya varmamız gerekiyor. Bir ara yol bulunmalı. Ruhban Okulu, mesela İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi veya Üniversite bünyesinde başka bir birim olarak faaliyet gösterebilir, yani devlet üniversitelerinden birisinin şemsiyenin altında faaliyet göstermesinden hiçbir rahatsızlık duymayız.



*****
Ve son olarak hukuk konuşuyor:

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Patrikhane’nin “Türk topraklarında kalmasına izin verilen, azınlık kilisesi statüsünde olduğuna, ekümenik iddiasının yasal dayanağı olmadığına” hükmetti.

Yargıtay, Fener Rum Patrikhanesi için “Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen, tamamen Türk hukukuna tabi azınlık kilisesi” ifadesini kullandı ve “Egemen bir devletin, kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesinin, anayasa’ya aykırı olduğunu” vurguladı. Yüksek Mahkeme, Patrikhane’nin “ekümenik”(evrensel) iddiasının da yasal dayanağı olmadığını kaydetti.


Demek ki neymiş dost AnTiQa?
Demek ki şuymuş:
Bu işler, bıyık altından gülüp "Savaş mı çıkar yahu?" diye ti geçilerek geçiştirilecek kadar basit değilmiş...
Tam tersine Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına yönelik olarak oynanan oyunlardan biri ve ciddi bir tehditmiş.

Sevgi/selam.





*****
Doç. Dr. Sibel ÖZEL kimdir?

Gönderilen Resim

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

Doç. Dr. Sibel Özel, 1986 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuş, 1987 yılında aynı kurumda Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1997 yılında doktorasını tamamlamış, aynı yıl Yardımcı Doçent ünvanını almıştır. 2003 yılında Doçent ünvanını almış olan Doç. Dr. Sibel Özel, halen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. 2001-2002 ve 2007-2008 yıllarında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü AT ile ilişkiler Biriminde, Türk mevzuatının Avrupa Birliği mevzuatında uyumu konusunda yasa hazırlıkları çalışmaları çerçevesinde Bakanlık Danışmanlığı yapmıştır.



*****
Aytunç ALTINDAL kimdir?

Gönderilen Resim

Araştırmacı,Gazeteci, Yazar.

1945 yılında İstanbul'da doğdu.
Bugüne kadar 16'sı telif, 11'i çeviri 27 kitabı, 400'den fazla makalesi yurtiçi ve yurtdışında yayınlandı.

1969-1971 seneleri arası Gurnsey Writer's School'da, 1977 senesinden itibaren ise Fransa Sorbonne Üniversitesi Fransızca Eğitim Bölümü'nde tahsil gördü.

1977'de Havass Yayınları'nı, 1980 yılında ise Süreç Yayınları'nı kurdu ve Süreç Dergisi'ni çıkardı. 1983'te İsviçre'de Modus Vivendi Kültür Merkezi'ni kurarak 10 yıl yönetti. 1989 yılında Rusya'da Kültür Danışmanlığı görevini yaptı.

1992'de İngiltere Edinburg'taki International Academy for European and Christian Studies Akademisi'nde, Akademik Proje İdari Heyeti üyeliğine seçildi. Aynı yıl İngitere'de yayınlanan Three Faces of Jesus (Üç İsa) adlı kitabı dünyada yankılar uyandırdı. Daha sonra Rusça'ya çevrildi.

1993'te International Society for The Study of European Ideas (Uluslararası Avrupa Düşünce Çalışmaları Topluluğu) Bilimsel Kurulu'na üye oldu. Aynı yıl Avusturya'nın Graz şehrindeki Karl-Franz Üniversitesi tarafından düzenlenen European Secular Legacy (Avrupa'nın Laik Vasiyeti) adlı uluslararası konferansta oturum ve bölüm başkanlığına seçildi.

1995'te merkezi New York'ta bulunan Carnagie Council On Ethics and International Affairs örgütüne davet edilen ilk ve tek Türk Konuşmacı oldu.

Aynı sene, New York'ta Birleşmiş Milletler bağlantılı Global Forum of Spiritual and Parliamentary Leaders on Human Survival (İnsan Yaşamından Sorumlu Ruhani ve Siyasi Liderler Global Forumu'nda) uluslararası danışman oldu.

Ünlü Fizikçi Isaac Newton'un bugüne kadar hiç bilinmeyen bir kitabını da yayınlayan Altındal, Uğur Mumcu'nun 'Sakıncasız' adlı eserinin de yapımcılığını üstlendi.



*****
Heybeliada Ruhban Okulu ve Ekümeniklik konusunda daha fazla bilgi için:
aytuncaltindal.com
Fener-Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu(Doç.Dr.Sibel ÖZEL)

*****
yararlanılan kaynaklar:
uzmantv.com, aytuncaltindal.com, turkhaber.org, tmsf.org.tr,
Fener-Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu(Doç.Dr.Sibel ÖZEL),
gazete arşivleri

*****
NOT: Derlediğim bilgileri birkaçı dışında, anlam değişikliklerine uğramamaları için aynen aktardım. Sadece birkaçını ise kısalttım.(alsancakE24)

#23 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 09:29

Ruhban Okulların'nın açılmasını isteyen ülkelerin acaba hangisinde ilahiyet fakültesi açılmış?

Yada ülkelerinde yaşayan yabancı halkların dinlerine ne kadar müsamaha gösteriyorlar?

Yada Almanya'da , İngiltere'de cami yakan bir halkın devleti ne yüzle gelip ülkemizde

bizim iç işlerimize karışabiliyor?

Bunların İstanbul'un Fethinden haberleri yok galiba! Veya varda onun acısını hala bir yerlerinde hissediyorlar...

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#24 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 10:34

alsancak dost,

Valla yazının yarısını okuyabildim.

ama şuna cevap bulamadım açıkçası.
Bu okullar 1844'te şeriatla yönetilen osmanlı zamanında açılmış.
Sonra Cumhuriyet kurulmuş.
Bu okullara ellenmemiş.
Atatürk'ten sonra da bu okullara ellenmemiş.
Ne olmuşsa olmuş 1971'de laikliğe de aykırı olmuş, anayasaya da aykırı olmuş, fitne yuvası da olmuş, misyonerlik yuvası da olmuş...
O zamana kadar hiç bi şey olmamış mı?
Şeriatla yönetilen osmanlı kendine güvenmiş açmış, Atatürk Cumhuriyeti kendine güvenmiş ellememiş ama 2009 Cumhuriyetinin kendine güveni yok.
Açarsak misyonerlik hortlar...


Gelgelelim atamçepni.

Sen de mütegallibiyet istiyorsun anladğım kadarıyla.
Ama onlar da yarın öbürgün başka bi şeylere mütegallibiyet isterse.
biz bunu yaptık siz de yapın derlese?

#25 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 10:52

Onlar Kurtuluş Savaşında vereceklerini en ağır şekilde verdiler.

Tek gayeleri bu saatten sonra vermek değil , almak..

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#26 srtc06

srtc06

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 20 Mesaj

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 11:18

DİN OKULU DEÐİL, SANKİ ASKERİ KARARGAH, HEYBELİADA RUHBAN OKULU AÇILAMAZ!
Saygıdeğer okuyucu, bu başlık sizi şaşırtabilir, kendi kendinize papaz ile Harp Okulu arasında ne gibi bağlantı olabilir diye sorabilirsiniz; aşağıda konuya açıklık getirmeden önce, Heybeliada Ruhban Okulu için Harp Okulu tanımlamasını değerli gazeteci sayın Sabahatttin Önkibar Aralık 2001 tarihinde Politika Günlüğü köşesinde “Heybeliada Ruhban Okulu Ortadoksların Harp Okuludur” başlıklı makalesinde kullanmıştır. Aslında bu tanımlama çok isabetlidir. Çünkü asıl görevi din adamı yetiştirmek olan bu okul zaman içinde din adamı yerine militan yetiştirmiştir.
Heybeliada’nın Ümit tepesi üzerinde 16.936 metrekarelik bir alan üzerindedir. 809 yılında Despotlan Manastırı adıyla kurulmuştur. 1772 yılında manastıra küçük bir okul kurulmuştur.



Okulun kuruluşu sırasında bazı vatandaşlar kurulacak okulun Osmanlı’yı yıkmak için faaliyet göstereceği yolunda şikayetlerde bulunarak inşaatı sık sık durdurmuşlardır. (Çok dikkat çekici) İngilizlerin devreye girmesiyle inşaat tamamlanmıştır.



1821 yılında manastır ve okul yanmıştır. 1844 yılında yeniden inşa edilerek papaz okulu ile açılmıştır. 1894 yılında İstanbul’daki depremde okul yıkılmıştır. Bugünkü bina 1896 yılında inşa edilmiştir. 1951 yılına kadar Heybeliada Ruhban Okulu adı altında orta derecede meslek okulu olarak devletimizce tanınmıştır.



1951-1952 öğretim yılından itibaren yeni bir yönetmelikle liseye dayalı dört yıl süreli teoloji bölümü halinde çalışmıştır. 1948 yılında Lozan Antlaşması çiğnenerek Amerikan vatandaşı Athenagoras, Türk vatandaşlığına geçirilerek Patrikhane’nin başına Patrik olmuştur. Ve o andan itibaren Lozan’ı tanımama süreci başlatılmıştır.



Peşpeşe imtiyazlar Türk hükümetinden elde edilmiştir. İşte bu çerçevede okulda dört yıllık teoloji bölümü açılmış ve direkt Patrikhane’ye bağlanmıştır. Dışarıdan yabancı öğrenci getirilmiştir. 1952 yılında okulda 20 öğretmen (birçoğu yabancı), 12 memur ve 70 öğrenci bulunmaktadır.



Bu öğrencilerin sadece 10’u Türk vatandaşıdır; geri kalanları Yunanlı, Giritli, 12 Adalı, Kıbrıslı, İskenderiyeli, Suriyeli, Afrikalı veya Habeşti. Halbuki kanunlarımıza göre ancak Türkiye vatandaşı öğrencilerin %20’sini aşmamak kaydıyla yabancı öğrenci okula kabul edilir. Bu durum 1957 yılında Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasıyla oynanmak istenen oyunun farkına varılır ve duruma el konulur.



12 Ocak 1971 yılında Anayasa Mahkemesi’nin yüksekokullarla ilgili kararına dayanılarak teoloji bölümü kapatılır. 1971 yılından itibaren Özel Heybeliada Rum Erkek Lisesi adı altında öğretime devam eder. 1984 yılında okulun kapatılması için dikkat Fener Rum Patrikhanesi Bakanlığa müracaat eder fakat istekleri reddedilir. 1984-1985 yılından itibaren eğitim ve öğretim durmuştur.



Çünkü öğrencisi kalmamıştır. Okul halen öğrencisiz ve öğretmensiz olarak hukuken açıktır. Okul müdürlüğüne 1971 yılından beri Türk müdür yardımcıları vekalet etmektedirler. Anayasa Mahkemesi kararını verdikten sonra, Türk yetkililer Patrikhane’ye üniversitelerin birinde İlahiyat Fakültelerine bağlı bir bölüm açabilecekleri teklifini götürmüşlerdir, fakat onlar bunu kabul etmemişlerdir.



Çünkü niyetleri başkadır, onlar okulu özerk bir statüde sade Patrikhane’ye bağlı, devletin denetiminde olmayan “Uluslararası Patrikhane Özel Yüksek Okulu” olmasını istemektedirler.



Bu ise imkansızdır.



Birincisi; devletimiz için Patrikhane, uluslararası bir statüde değil, İstanbul’da yaşayan Rum azınlığın dini ihtiyacını karşılayan bir Türk kurumudur.



İki; Lozan’da azınlıklara imtiyaz değil, Türk halkıyla eşit muamele görme hakkı tanınmıştır. Anayasa’nın 12. maddesine uygun olması gerekir. (Yani Müslümanların İlahiyat Fakülteleri gibi devlet denetiminde)



Üç; 403 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği dini eğitim cemaatlere ve özel kişilere değil, devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca verilir.



Dört; Anayasa’nın ikinci maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir; dolayısıyla dini öğrenim yapan özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.



Beş; 625 sayılı kanunun 3. maddesinde askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz.



Altı; Anayasa’nın 132. maddesi gereğince vakıflar tarafından devletin denetiminde tabii yüksek öğretim kurumları kurulabilir, hükmüne göre Patrikhane, bir vakıf statüsünde olmadığı için Patrikhane’ye bağlı özel yüksek öğrenim kurumu açamaz.



Yedi; 1973 Milli Eğitim Temel Kanunu ve 1981 Yüksek Öğretim Kanunu ile belirlenmiş okul programının genel amaç ve temel ilkelere göre geliştirimlmesi zorunludur.



Bu temel şartlar ortadayken, Patrikhane’nin Heybeliada Ruhban Okulu için talep ettiği statü yasalara aykırıdır.



Bu statüdeki bir okulu dünyanın hiçbir ülkesi kabul etmez, zaten böyle bir yüksek okul örneği de dünyada yoktur. Bu durumu papazın bilmesine rağmen ısrar etmesi manidardır.



Bunun altında yatan gerçek, Patrikhane’nin Türk devletinin denetiminden çıkarılarak “evrensel Patrikhane” oluşturma arzusudur; yani Vatikan olmaktır.



İstanbul’da gittikçe azalan bir nüfus ile ilk, orta ve liseye öğrenci bulmakta güçlük çeken 1500 civarında Rum vatandaş, ki yarısı yaşlılardan oluşmaktadır, böyle bir okula öğrenci nereden bulacaklar! Tabi niyetleri yabancı ülkelerden öğrenci getirerek Patrikhanenin devamlılığını sürdürebilmektir.



Böylelikle Patrikhane’nin Ekümenliğini ve Patriğin Ekümenik Patrik olduğunu kabul ettirmektir.



Çünkü olay sadece bir papaz yetiştirme ihtiyacından kaynaklansaydı, bugün başta Selanik Teoloji Fakültesi olmak üzere dünyanın birçok yerinde ilahiyat eğitimi veren okullar mevcuttur. Hatta ABD’nin Connecticut İlahiyat Yüksekokulu’nun 60. yılı kutlamalarına papaz bizzat katılmıştır.



Şimdi gelelim Heybeliada Ruhban Okulu’na Harp Okulu dememizin nedenine:



Yazımın başında daha 1772 yılında inşa edilirken, Osmanlı’da bir takım vatandaşların kurulacak okulun Osmanlı’yı yıkmak için faaliyet göstereceğini hissederek, inşasına engel olma girişimlerinden bahsetmiştim.



Haklıydılar çünkü Fener Patrikhanesi Osmanlı’da kendilerine tanınan birçok imtiyaza rağmen çoğu zaman Türklük aleyhine çalışmış, her fırsatta düşmanlıklarını göstermiştir.



Devlet, içte ve dışta bir takım sarsıntılar geçirdiği esnada Patrik III. Pantenios, Eflak ve Boğdan voyvodalarını isyana teşvik etmiştir. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa Patriğin voyvodalara gönderdiği mektubu ele geçirmiştir ve Patriğin asılmasını emretmiştir. 24 Mart 1657 yılında Patrik Parmakkapı’da asılmıştır.



1827 yılında ise Mora ve Yunan isyanında Patrik Gregorios’un isyanın içinde olduğu anlaşılmış, Padişah II. Mahmut ve sadrazamı Benderli Ali Paşa, Patriği azlederek astırmışlardır. 21 Nisan 1821 (Kin kapısı denilen Patrikhane’nin kapısında).



1814’te kurulan Etneki Eterya cemiyetinin merkezi adeta Patrikhanedir. Bu cemiyetin amacı Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmaktı. Ruhban Okulu’nda da öğrencilere bu ideoloji aşılanmaktaydı.



Osmanlı’nın son döneminde İstanbul’da ve Anadolu’da bulunan papazlar dini görevlerini yerine getirmek yerine, birer militan gibi çalışarak amaçlarına ulaşmak için halkı örgütlemekteydiler. Daha sonra İstiklal Harbi döneminde Anadolu’daki Hıristiyan halkı isyana teşvik etmek için yine bu papaz militanlar rol oynamışlardır.



Okulları ve kiliseleri cephaneliğe çevirmişlerdir.



Cumhuriyet dönemine gelindiğinde de Ruhban Okulu’ndan yetişenlerin ideallerinden vazgeçmediklerine tanık oluyoruz. Bu okuldan yetişen ve Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı isimlerin başında Makarios gelir.



Bu kara cüppeli, kara vicdanlı papaz, Kıbrıs’ta Türklerin katledilmesinde başrol oynamıştır.



Yine Athenagoras, bu okuldan yetişmedir.


Değerli dostum Hüseyin Mümtaz Bey, bir yazısında ilk kez kimsenin bilmediği bir olayı Türk milletine açıklamıştı:



Athenagoras’ın Mavri Mira heyetinin azalarından biri olduğunu ve bunu Atatürk’ün Nutuk’ta bahsettiği şu cümlelerle gündeme getirmişti:



“Pek mevsuk elde edilen malumata göre Rum Patrikharnesi’nde Mavru Mira isminde bir heyet teşekkül etmiştir.


Bunun reisi Patrik vekili Dereteos, azaları Athenagoras, Enez Metropolis kaymakamı Giritli Katekhakis, Katelopulos, Dipasimas Ayinpa, Polimitis ve Siyani ismindeki zevattır.


Heyet doğrudan doğruya Venizelos’tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan hükümetinin muaveneti naktiyesiyle pek azim bin sermayesi vardır. Vazifesi, Osmanlı vilayetleri dahilinde çeteler teşkil ve idare eylemek, mitingler ve propaganda yapmaktır...


İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi esliha ve cephane deposu halini almıştır ve hatta kiliseler ibadet yerleri olmaktan ziyade askeri ambarlar gibi kullanılmaktadır.” (Vesika 1, Nutuk, Kemal Atatürk)



Hüseyin Mümtaz Bey yazısına şöyle devam etmiştir: “Evet, Heybeli Ruhban Okulu Rum Ortodoks Taliban’ın yetiştiği medresedir. Fener Rum Patrikhanesi de buradan yetişen Ortodoks-Rum Ladinlerin görev aldığı karargah.” Bu okuldan yetişen bir diğer isim de Yakovos’tur.



Türklüğe hakaret dolu bir kitap yazdığı için hudut harici olan ve daha sonra Özal tarafından affedilen yine bir diğer isim, Emilyanos, o da TC aleyhine faaliyetten sınırdışı edilmiştir. Meliton Sotiri Haci, İmroz ve Bozcaada Metropoliti iken bu adaların Yunan adaları olduğunu söylemiştir.



Son üç kişi de Yunan vatandaşı idiler ve burada papazlık yapıyorlardı. (Halbuki kanunlarımıza göre yabancılar papazlık yapamazlar)



Son olarak da şimdiki Patrik Bartholomeos, o da yine bu Ruhban Okulu’nun ürünüdür.



Bütün bu okuldan yetişme papazlar, Helenizm’e ve Rumluğa hizmet için mücadele verirler.



Zaten Patrikhane’ye bağlı metropolitler, Grek Ortodoks adıyla anılırlar, bu ırka yönelik faaliyetlerinin apaçık görüntüsüdür.



Bartholomeos, New York’taki ABD Başpiskoposluğu’nda toplanan ruhanilere yönelik yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:



“Önde gelen bazı piskoposlar Helenizm ve Ortodoksluğu ayrı tutma gayreti içindedir. Helenizm ve Ortodoksluk ayrılmaz bir bütündür. Bunun aksini savunanlar hem Helenizm’e hem de Ortodoksluğa zarar vermektedirler. Bu nedenle bir an önce kendilerine çeki düzen vermeleri gerekmektedir.” (Türk Kültür ve Politika Merkezi Bülteni, No:49, 5 Aralık 2000, INAF’tan naklen)



Patrik göreve geldiği 1592 yılından beri Heybeli Ruhban Okulu’nu kendisine bağlı uluslararası bir yüksek teoloji okulu olarak açtırmak için uğraşmaktadır. Halbuki yukarıda bahsettiğim gibi okulun bu statüde faaliyet göstermesi mümkün değildir.



Anayasa ve kanunlar buna imkan vermemektedir.



Fakat, o bunu bilmesine rağmen ısrar etmektedir. Her yurtdışı seyahatinde bu meseleyi gündeme getirerek Türkiye’yi dışarıya şikayet etmektedir. Türkiye’ye gelen yabancı devlet adamlarına da yine konuyu açmakta ve Türkiye’ye baskı oluşturulmasını talep etmektedir. Başta Yunanistan devlet adamları olmak üzere AB devlet adamları ve ABD devlet adamları devamlı Türkiye ile yaptıkları görüşmelerede bu okul meselesine önümüze koymaktadırlar.



Patrik son ABD gezisinde Bush ile görüştüğünde de yine okulu gündeme getirmiştir. Hatta Türkiye’ye döndüğünde gazetecilerin konuyla ilgili olarak:



“Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması yasak. Bu yasağa rağmen nasıl Bush’tan destek istiyorsunuz?” sorusuna


“Eğer devlet iradesi varsa okulun açılması için çözümü bulunur” diyerek meydan okumuştur. (Mart 2002)



Aynı şekilde AB Komisyonu Başkanı Prodi ile yaptığı görüşmede Heybeliada Ruhban Okulu’nu gündeme getirmiştir. (2002) Bunların neticesinde AB raporunda ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2002 Uluslararası Din Özgürlüğü Raporu’nda Heybeliada Ruhban Okulu’nun derhal açılması istenmiş ve bu şekilde Türkiye’ye baskı oluşturmak için yabancılara imkan verilmiştir.



Türkiye Cumhuriyeti devleti içte ve dışta Cumhuriyet’in en zor günlerini geçirirken ve devleti korumak için Türk milleti bunca fedakarlık yaparken bu papazın ülke aleyhine faaliyetlerine artık dur deme vakti gelmiştir. Cumhuriyet savcıları bir an önce gerekeni yapmalıdırlar!



Son olarak Patriğin aynı konu için Dışişlerini rahatsız etmesi ise son derece anlamsızdır, çünkü konu içişlerini ilgilendiren bir meseledir, hele bir de kalkıp avukatlarla görüşmeye gitmesi resmen terbiyesizliktir.

KAYNAK:


10 AÐUSTOS 2003 TÜRKSOLU SİYASİ GAZETE- SEVGİ ERENOL


NOT: BU YAZIYI KALEME ALAN SEVGİ ERENOL, ERGENEKON ADI VERİLEN SORUŞTURMA KAPSAMINDA TUTUKLANMIŞTIR.

Bu mesaj srtc06 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 17.04.2009 - 11:21


#27 matahari

matahari

    ...Ney Neva Eyler...

  • Muhabirler
  • 2.440 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Gurup Şurup
  • İlgi Alanları:Kitap,müzik,spor ,kelime ve zeka oyunları...Genel kültür yarışmaları...

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 12:11

Tarihimizde çok eskiden beri süregelen çokkültürlülük mevcudiyeti aşırı derecede hoşgörü sahibi olduğumuzu belirlemektedir...Bu kadar hoşgörüye sahip bütünlüğümüzün neden hoşgörü ile karşılaşmadığını fazlasıyla merak ediyorum..
Açılması istenen okulun AB ye giriş vizesi olacağı konuşuluyor.AB nin bizim hayrımıza mı şerrimize mi olacağı ise ayrı bir konu..Tek dileğim gösterdiğimiz hoşgörünün karşılığını alabilmemiz , hoşgörüden nasibimizi alabilmemiz...Hakkımızda hayırlı kararlar alacak yöneticilerin altında huzurlu bir ülke profili diliyorum hepimiz gibi...Atlattığımız ve atlatmakta olduğumuz badireler huzurlu günlerin getirisi olsun...
Sitemim daha çok veren ve daha az alan bir millet olduğumuz konusunda....Yazıya yorum yapan tüm arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum,yorumlarınızı büyük bir zevk ve dikkatle okudum...
BİZ ÜÇ KİŞİ YAŞIYORUZ..BEN,KENDİM VE ŞAHSIM..

#28 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 12:59

Dost AnTiQa,
Kendi açtığınız yani sahibi olduğunuz bir başlığa girilen yazıyı yarısına kadar okursanız sizle neyi tartışacağız ki?
Her konuyu böyle yarım yamalak okuyorsanız bir düşünün derim size.

Sevgi/selam.

#29 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 14:40

Düşündüm gerisini de okudum. Teşekkür ediyorum.
Açılmasın diyorum.
Açılır maçılır sora başımıza bi iş gelir benden bilirsiniz :)

#30 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 15:47

Peki Ermenistan sınırı açılsın mı ?

Ben dün soracaktım da anket açmayı beceremedim. *cool

Hazır sizler de buradayken sorayım bari. :)


#31 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 15:53

Ya ona ayrı bi konu açalım istersen.
konu açarken konu açıklamasının altında anket seçenekleri var.
oradan başlıkla soruyu da boş bırakmazsan açılıyo.
Hadi sana bi kıyak yapayım. *cool
Ben acemi birliğinde öğrenmiştim. :)

#32 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 16:05

paylaşım için tşklerr :)

dur bakem açabilecek miyim ? *cool


#33 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 16:15

http://www.harabe.ne...-mi-t25692.html

Değişiklikler Kaydedildi...

#34 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 17:38

imam hatip ve meslek liselilere karşı uygulanan kararlılık nedense bunlara karşı uygulanamıyor..
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#35 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 17:44

Uygulanamıyor derken?

#36 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 17:44

tartışma konusu yapmayacan kesip atacan :)


direkt pazarlık yapmadan açılmıcak dersen kimse ağzını açamaz
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#37 K@LPSİZ

K@LPSİZ

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.160 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Ankara

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 17:46

Birşey sorcam musadenizle. Ruhban okulunun bize karı nedir?
Kimsenin adı dudaklarımı kandıramadı...

#38 Summer Wine

Summer Wine

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 194 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:İst-bykçmc

Gönderim zamanı 17.04.2009 - 17:52

Açılmasın... :)
Ne gitmeyi becerebildim Ne kalmayı
Buraların sakini ve ama yolcu
İki yarısı bir bütün etmeyen
Dört mevsim sonbahar ağacı.

#39 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.12.2009 - 11:46

PATRİKHANE’nin ekümenik olup olmadığını, Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılması halinde fena hadiselerin yaşanıp yaşanmayacağını, Fener’in güç kazandığı takdirde zamanla bir Vatikan olup olmayacağı konularını senelerdir tartışır, dururuz.

Bu tartışma gazeteciliğe ilk başladığım zamanlarda, yani bundan 30 küsur sene önce de vardı; meslekteki büyüklerimize ve gazete kolleksiyonlarına bakılırsa çok daha önceleri de mevcuttu ve tâââ Cumhuriyet’in ilk senelerinde de aynen yaşanmıştı.

Bütün bu toz-duman arasında, gözlerden kaçan bir gerçek var: Yıllardır tartıştığımız “ekümenik” kavramının ne demek olduğunu maalesef bilmiyoruz!
Patrikhane’nin “ekümenik”, yani eskilerin tabiriyle “cihanşümul”, yeni ifadesi ile de “evrensel” olması konusunda bizde meseleyi iyi bilenlerin bile aslında açıkça söylemekten çekindikleri gerçek şudur: Patrikhane, kabul edelim veya etmeyelim, zaten ekümeniktir. Manevî sınırları sadece Fener semtinin çevresinde kalmaz, bütün dünyayı kapsar.

HER DİN EKÜMENİKTİR

Sebebi ise, Müslümanlık gibi semâvî bir din olan Hristiyanlığın da ekümenik, yani evrensel olmasıdır. Semavî, dinler bütün insanlığa gönderilmişlerdir, “tebliğ” ve “davet”, bu dinlerin temellerinde mevcuttur ve sadece din adamları değil, o dinin her mensubu, tebliğ görevini yerine getirerek başka dinlerden olanları kendi inançlarına davetle mükelleftir. Bu, Hristiyanlıkta da, Müslümanlıkta da böyledir.

Dolayısıyla, bir Hristiyan mezhebi olan Ortodoksluk ve Ortodoks dünyasının “primus inter pares”i yani “eşitler arasındaki birincisi” olan İstanbul Patrikhanesi de, tabiatı itibariyle ekümenik vasfına sahiptir.

Üstelik, “ekümenik” kavramı siyasî değil, dinî bir özelliktir. Patrikhane’nin ekümenikliği yahut Ortodoks dünyasının lideri olup olmaması bizleri, yani Müslümanlar’ı değil, Ortodoks dünyasını alâkadar eder. Zira, Hristiyanlık ile ilgili ruhanî konular dinî meselelerdir ve sadece kilisenin işidir. Üstelik, Patrikhane bu unvanı senelerden, hattâ belki de asırlardan buyana zaten kullanmakta, Hristiyan dünyasında bu şekilde kabul görmekti hattâ “Ekümenik Patrikhane” ifadesi armasında da yeralmaktadır.

SANKİ DECCAL GELECEK!

Ve, Ruhban Okulu meselesi...
Bir kesim, Heybeliada’daki okulun yeniden açılmasına karşı çıkıyor, tepki gösteriyor ve okulun açılmasını neredeyse Deccal’in zuhuru boyutuna getiriyor...

Türkiye’de nüfusun ekseriyetini itikadı kuvvetli Sünnî vatandaşların teşkil ettiğini ve çok daha önemlisi, Türkiye’nin güçlü bir devlet olduğunu unuttuk. Ekümeniklik ve ruhban okulu meseleleri Türkiye’de bu işleri bilmeyenler yahut birşeyler söyleyebilmek için Patrikhane’yi senelerden buyana vasıta olarak kullananlar tarafından öyle bir hâle getirildi ki, hükümetlerin bu konularda akılcı ve doğru kararlar verebilmeleri zor, hattâ imkânsız bir hâl aldı. Hristiyan itikadını ilgilendiren konuların iç politika meselesi hâline getirilmesiyle, hükümetler ruhban okulu konusunda atacakları en kısa bir adımın bile kendilerine oy veren kitleyi ayağa kaldıracağı endişesine ve “damgalanma” korkusuna kapıldılar.

Netice ise, ortada... Tuhaf ve kısır bir tartışma senelerdir devam edip gidiyor...
Unutmayalım: Ortodoks din adamlarının yetiştirileceği bir okul ne devletin gücüne halel getirir, ne de vatandaşların imanını sarsar. Heybeliada’daki okulun açılması, modern bir devletin 17 asırdan buyana bu topraklarda yaşamakta olan vatandaşlarına gecikmiş bir âtıfetinden ibarettir, o kadar.


Murat Bardakçı-Habertürk- 21.12.2009

http://www.haberturk...zi.aspx?ID=6684

#40 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 22.12.2009 - 20:03

Açılmalı ve Fener Rum Patrikhanesinin zaten var olan ekümenikliği ise kabul edilmeli.

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli