İçerik değiştir



- - - - -

Türk Sineması'nın 'Vamp Kadınlar'ı


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 70 yanıt verildi

#21 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 10.03.2009 - 19:58

Ne dediğinden bir şey anladıysam arap oliim epru' kardeş :P
Bi daha...

#22 epru'

epru'

    coupling uk gacısı

  • Üyeler
  • 6.579 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan

Gönderim zamanı 10.03.2009 - 20:07

diyorum ki; seks yıldızı olmakla vamp olmak apayrı şeyler

#23 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.03.2009 - 00:16

Haklısınız dost epru' ...

Ne var ki, başlangıcı biraz dikkatli okusaydınız 'vamp kadın' ile 'soyunan kadın'ın(seks yıldızı) ayrı ayrı belirtildiğini görürdünüz.

Dikkat ederseniz Sinemamızın ilk vampları hakkındaki araştırmalarımda neredeyse şiirsel metinler koyuyorum ortaya.
70'li yılların seks furyasının kadın oyuncularına doğru geldikçe şiirselliğin azaldığını, kahvehane edebiyatının başladığını göreceksiniz.

Çünkü 'vamp'ı oynamak zordur, oyunculuk ister; lakin soyunup seks yıldızı olmak kolaydır, oyunculuk neyim istemez, soyunur ve seks yıldızı olursunuz...o kadar basit.

Güzel bir sohbet oldu, değil mi? :)

İlginize cidden teşekkür ederim.
Sevgi/selam.

#24 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 16.03.2009 - 00:56

Gönderilen Resim

Diclehan BABAN (1934 - 1978)
Şarkıcı, sinema oyuncusu

İstanbul'da doğdu.

1950'li yıllarda İstanbul Radyosu'nda şarkı söyledi.

1960 yılında Şoför Nebahat filmiyle kamera karşısına geçti.

Türk Sineması'ndaki sarışın 'vamp kadın' ekolünün temsilcilerindendir.
Yardımcı kadın oyuncu rollerini üstlenen Baban, genellikle 'baştan çıkaran sarışın kadın' , 'kötü kalpli üvey anne' , 'perde arkasında kirli işlere bulaşan şarkıcı" gibi tipleri oynadı.

Gönderilen Resim

Sandre sarısına boyalı saçları; bol rimelli, takma kirpikli, eye-liner çekilmiş sürmeli gözleri,
elinden düşmeyen sigarası ile filmlerdeki alaturka gazinoların vazgeçilmez solistiydi.

Filmin 'esas kızı' ve 'esas oğlanına' hep tuzaklar kurdu ama sonunda hep kendi mutsuz oldu.

Ne yazık ki gerçek yaşamı da mutsuz bitti; amansız bir hastalığa yakalanan Diclehan Baban İstanbul'da genç yaşta yokluk içinde öldü.

Selim İleri, sinema emekçilerinin içine düştüğü hazin durumları anlatan bir yazısında, Baban'ın Diyarbakır'lı çok zengin bir sülaleden geldiğini ve gazeteci Cihad Baban ’ın yeğeni olduğunu belirtir. Ama aynı Baban'ın dişçiye gidecek parası olmadığı için ağzına diş şekline sokulmuş sakız yapıştırarak bir gazino sahnesinde oynadığını da anlatır.

Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Kanlı Sevda 1974
Züleyha 1973
Aşkın Kaderim Oldu 1972
Saraylar Meleği 1971
Tehlikeli Oyun 1970
Acı Yalan 1969
Kader Ayırsa Bile 1968
İstanbul'da Buluşalım 1967
Karanfilli Kadın 1966
Üç Kardeşe Bir Gelin 1965
Hızlı Yaşayanlar 1964
Bire On Vardı 1963
İkimize Bir Dünya 1962
Otobüs Yolcuları 1961
Elveda Hatıralar 1960
Şoför Nebahat 1960

metin: derleme
afişler: sinematurk.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 16.03.2009 - 00:59


#25 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 25.03.2009 - 17:39

Gönderilen Resim

Neriman KÖKSAL (1929 - 1999)

İstanbul'da doğdu.
Gerçek adı Hatice Kökçü`dür.

Yaşamını kazanmak için bir süre fabrika işçiliği yaptı.
20`li yaşlarının ilk yarısında İstiklal Caddesi'nde yürürken Metin Erksan tarafından keşfedildi.
Erksan, bu boylu poslu alımlı kadını, kadın oyuncu arayan ağabeyi yönetmen Çetin Karamanbey'e de götürdü. Böylece Karamanbey'in Çete filmindeki Rus prensesi Nina rolü ile sinemaya adım atan Neriman Köksal asıl ününü, Fosforlu Cevriye (1959) filmi ile elde etti.

Neriman Köksal’ın Fosforlu Cevriye’de, iri-kıyım yapısıyla erkeklere posta koyan, argo konuşan, külhanbeyi, erkeksi-kadın imgesini başarıyla canlandırması, sonraki dönemlerde Türk Sinemasında erkeksi-kadın imgesinin uzun yıllar sürecek bir modaya dönüşmesine de öncülük etmiştir.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim
Neriman Köksal ve Orhan Günşıray , Fosforlu Cevriye filminde (solda)

Türk Sineması'nın önemli kadın oyuncuları arasında oluşu dışında,Yeşilçam'ın ilk ve en uzun süreyle konumunu koruyan 'vamp kadını' olarak da kabul edilen ve Fosforlu Cevriye filminde ulaştığı başarı nedeniyle 'Fosforlu' lakabıyla da anılan Köksal, 'iyi'nin yanısıra 'kötü' tiplemelerinde de başarılı kompozisyonlar çizdi.

Bir ara sahneye çıkarak şarkı da söyleyen Neriman Köksal, birçok televizyon dizisinde rol aldı; son yıllarda ise anne rollerinde göründü.

24 Ekim 1999'da, 70 yaşındayken İstanbul'da yaşama veda etti.

..........

Murathan MUNGAN, bir simge olarak şöyle anlatır Neriman Köksal'ı:
"...Neriman Koksal yakışıklıdır, geniş omuzludur, eyvallahı yoktur, külyutmaz, kaş kaldırır, yan bakar, kızdı mı jilet atar, tabanca çeker; dişiliğinde bile hoyrat, erkeksi bir yan vardır. Erkekle yarışa girer, erkekliğin bütün numaralarını bilir, ama oynamaz. Erklerin gözünün içine baka baka yaşar "dişilliğini". Cinselliğini bir günah gibi değil, bir politika gibi yaşar. Bu da erkekleri kudurtur. Erkekler, boynubükük eşcinsellere; eşcinselliğini, kaderin sillesini yemiş kader mahkûmu gibi yaşayanlara kızmazlar; hatta bu halleri, onlar bir tür ödeşme duygusu olanağı sağlar; onlar asıl dikbaşlı Neriman Köksal'lardan korkarlar. Tekinsiz olan odur çünkü, İnsanlar kendileri için neyin tehlikeli olduğunu hemen sezerler. Neriman Koksal tehlikedir, belirsizliktir, kuşkudur, onanmış değerleri silkeler, öğrenilmişi zorlayan, alışılmışı sarsan, erkeği kendinden şüpheye düşüren Neriman Köksal'lar, erkekliğin de, tıpkı kadınlık gibi ideolojik bir kod, bir numara, bir oyun, bir maske olduğunu, bir poz kesmek olduğunu, gösterir onlara. Dünyadaki rol dağılımını yeniden zorla yan bir figürdür Neriman Koksal; Rollerin içini boşaltır, tersyüz eder; hem kendi rolünü sınırlarına kadar zorlar, hem de erkeklere, kendi rollerinin huzursuzluğunu yaşatır. Konforu bozar. Genel anlamda bir rolçözüme zorlar, ilişkiler haritasında kaos yaratır. Getto atalarının sözleriyle: "Erkek gibi dövüşür, kart gibi düzüşür"ler. Ona bakan herhangi bir erkek, eşcinselliğin kendi için de, kendisi gibiler için de hâlâ bir olasılık olduğunu, olabileceğini düşünür. Tehlike atlatılmamıştır, her an pusudadır. Erkekliğin kuşanılmış imgeleri, oyunları, kodlan sanıldığı kadar güven verici ve tekin değildir. Kabuk çatlayabilir, zar yırtılabilir. Kendinizden yaptığınız heykeller yıkılabilir. Ben ve Öteki'nin aynanın aynı yüzeyinde sırlarını çözüvermesi bir an meselesi olabilir." (Express Dergisi, 1995)

Gönderilen Resim

Ölümünün ardından ise Doğan HIZLAN şunları yazar Köksal için:
"...Bir varmış bir yokmuş
Türk sinemasında bir zamanlar bir Neriman Köksal varmış.
İnsan hayatının özeti; belki de bu masalların ölümsüz tekerlemesinde yatar.
Sinema, tiyatro dünyasının nice adı, belleklerimizde bir rolüyle iz bırakır, sonra da üstüste yığılan dağınık sepya fotoğrafların arasında kaybolur gider.
Neriman Köksal; seyrettiğim filmlerinden, dizilerinden çok bir filminin afişiyle bende yaşıyor.
Fosforlu Cevriye'nin onun bütün filmografisini çağrıştıran görüntüsüyle.
Yanlış anımsamıyorsam, yüksek bir tabureye ilişmiş, yüzünde fettan bir ifade, uzun sarı saçlar, baştan çıkarıcı bir bakış ve elinde ağızlığa takılmış bir sigara...Balık etinde, tavrıyla, edasıyla Osmanlı kadınlarındandı.
Her kuşağın; özellikle sinemada, taptığı, erotik hayallerini süsleyen, güzellik kavramı, onda odaklanan bir tipi vardır. Sevdiği, ilgi duyduğu insanlarda da ondan izler bulduğunu sanarak aşık olur.
Neriman Köksal böyleydi..." (hürriyet)


- Ödülleri:
1999 18. İstanbul Film Festivali Onur Ödülü (Bir Dakika Karanlık)

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Gönderilen Resim

Çete (1950)
Hürriyet Şarkısı (1951)
Memiş ile İbiş Anaforcular Kralı (1952)
Katil (1953)
Leylaklar Altında (1954)
Kaybolan Gençlik (1955)
Yangın (1956)
Dişi Canavar (1957)
Vicdan Azabı (1958)
Fosforlu Cevriyem (1959)
Devlerin Öfkesi (1960)
Tatlı Bela (1961)
Çam Sakızı (1962)
Arka Sokaklar (1963)
Gençlik Rüzgarı (1964)
Lafını Balla Kestim (1965)
Çalıkuşu (1966)
Kızım Duymasın (1967)
Beş Asi Adam (1968)
Yanık Kaval (1969)
Toto Kralı (1971)
Güllü Geliyor Güllü (1973)
Kader (1974)
Gülşah (1975)
Saffet Beni Affet (1976)
Acı Hatıralar (1977)
Çilekeş (1978)
N'olacak Şimdi (1979)
Ayrılık Kolay Değil (1980)
Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981)
Islak Mendil (1982)
Bedel (1983)
Asılacak Kadın (1984)
Sana Öyle Hasretim Ki (1985)
Güneşten De Sıcak (1986)
Sultan (1987)
Acı Gurbet (1988)
Hemşire Ayça (1989)
Afacan Ateş Parçası (1990)
Bizim Mahalle (1993)
Evdekiler (1995)


metin: derleme
afişler: sinematurk.com
fotoğraflar: stargaleri.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 07.07.2009 - 03:23


#26 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 11.04.2009 - 21:01

Gönderilen Resim

Suzan AVCI (1935)

Türk sinemasının 'femme fetale'ı...*

Göçmen bir ailenin kızı olarak Bursa'da doğdu.
Annesi Kırım Tatarı, babası ise Kazan Tatarı'dır.
Çocuk yaşta, babasını kaybetti. Annesi ve üç kızkardeşiyle birlikte yaşamaya başladı.

Henüz 9 yaşındayken okulca gittikleri sessiz sinemada 'Edison'un Hayatı' adlı filmi seyrederken, ''Ben sinemada oynayacağım'' dediğini anımsar Suzan Avcı...Sinema saplantısıdır artık.

İlkokulu bitirdikten sonra İstanbul'a taşındılar ve annesinin çalıştığı tekstil fabrikasında çalışmaya başladı.
13 yaşındayken Yıldız Dergisi'nin düzenlediği bir yarışmaya başvurdu. Yarışma ödülü, usta yönetmenlerimizden Metin Erksan'ın bir filminde oynamaktı. Kazandığı halde annesi filmde oynamasına engel oldu.

15 yaşında, mahkeme karayıyla yaşını 18 yapıp evlendi, İzmir'e yerleşti ve anne oldu. Ama aklı hala sinemadaydı...
Bu sıralarda Yıldız Mecmuası'nın düzenlediği 'Sinema Güzeli' yarışmasına başvurdu, üçüncü oldu.

*femme fetale : baştan çıkaran,kötü yola iten, ölümcül kadın

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

".....
Havalara uçar, herkesin ona ''Şu filmde oyna, bu filmde oyna'' diyeceğini sanır. Ama öyle olmaz. Bir, iki gazete röportajı yapılır o kadar. Ama onun beklemek için ne sabrı ne de parası vardır. ''Sinema olmuyorsa tiyatroya gireyim'' der ve Muammer Karaca Tiyatrosu'na başvurur, hemen kabul edilir. Üç ay boyunca küçük rollerde oynar. Tiyatro yazın turneye çıkmak zorundadır ve Suzan'ın oğlunu bırakıp turneye gitmesi mümkün değildir. Bu arada ufak ufak sinemaya da başlamıştır. Bütün hedefi Neriman Köksal'ın yerini almaktır...Bir tiyatro oyununda metres rolünü oynarken, tiyatrodan arkadaşı Alev Sururi, ''Gel seni sarışın yapalım'' der. O zamanlar Kim Novak modası vardır. Kuaförden çıkıldığında Suzan başka bir kadın olmuştur. Suzan Avcı efsanesinin başlamasına çok az kalmıştır. Daha önce Suzan'ı fark etmeyenler etrafında pervanedir. Yıllar sonra sarışınlıktan bıkıp, evde gizlice saçını kızıla boyadığında ortalık birbirine girecek ve kızıllığı sadece bir gün sürecektir. Renk değiştirmeye bir daha asla teşebbüs etmeyecektir.
....."

Oyunculuk kariyerindeki ilk filmi 1956 yılında yönetmenliğini Abdurrahman Palay’ın yaptığı 'Kurt Mustafa' olan Suzan Avcı'ya artık film teklifleri arka arkaya gelmeye başlamıştı.

Gönderilen Resim

Ve 1962, Suzan Avcı'nın yılı oldu. 'Şehvet Uçurumları' filmiyle patladı.
Filmlerinde kadın baş rol oyuncuları kadar önemli rollere sahip olan Avcı, 'vamp kadın' imajıyla bütünleşti.
O dönemde, dünyaca ünlü ABD'li film yapımcısı ve yönetmen Elia Kazan, bir ara Avcı'yı Hollywood'a götürmek istedi, ancak anlaşma sağlanamadı.

1960’lı yıllarda sahneye çıkarak şarkıcılık da yaptı ve plak doldurdu((Bana derler çapkın Suzan, 1964).
Ama gözü ve gönlü her zaman sinemada oldu. Oyun gücü ve hep ön planda tuttuğu dişiliğiyle, canlandırdığı kişilik ne kadar olumsuz olursa olsun sinema seyircisinin gözünde ayrı bir yeri oldu.

Sadece beş kez 'iyi kadın'ı oynayan Suzan Avcı, munis rollerin de hakkını fazlasıyla verse bile seyirci onu hep o fettan, gönül çelen, yuva yıkan, baştan çıkaran kadın olarak görmek istedi.

1970 yılında senaryo yazarı Erdoğan Tünas ile evlenen sanatçı, oyunculuk kariyeri boyunca yaklaşık 200'e yakın filmde rol aldı. Altı filmin de yapımcılığını üstlendi.

Sinema oyuncusu Binnaz Avcı'nın annesi olan Avcı, henüz 40 yaşında olan oğlu Mete'nin 1997 yılında ani ölümü üzerine kendi dünyasına kapandı. Gelen film tekliflerinin hiçbirisini kabul etmedi. Kendini toplaması ve kapandığı dünyasından çıkması tam dört yıl aldı.

7. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali(2004), Türk Sineması'na karakter oyunculuğu ile yaptığı katkının yanı sıra sadece 'iyi kadın' ların yıldız olduğu bir dönemde 'kötü kadın'ın da yıldız olabileceğini gösterdiği için Suzan Avcı’yı “Uçan Süpürge Onur Ödülü”ne değer buldu.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim


".....
Bir zamanlar, Yeşilçam'ın altın çağlarında filmlerin vazgeçilmez kötü kadınları vardı. Birbiri ardına acımasızca yuvalar yıkıp, akla gelmeyecek kötülükler yapar, başroldeki oyuncuları doğduklarına pişman ederlerdi. Özellikle mutlu yuvalara göz dikerler, evine, karısına, çocuklarına bağlı erkeklerin zayıf bir anını bularak kendilerine âşık edip, adamcağınızın neredeyse kanını emerlerdi. Bu yüzden de onlara vampirin kısaltılmışı olan vamp denirdi. Ama ne vamptı onlar !..Tüm kötülüklerine rağmen erkeklerin kalbinde taht kurmuşlardı. Şimdi yaşı kırk civarında olan çoğu erkek, babydoll giymiş, elinde içki kadehiyle yatak odasında dolaşıp yuva yıkma planları kuran Avcı'yı hâlâ unutamamıştır. Tombul, balık eti, seksi, vahşi ya da başka bir şeydi Suzan Avcı. ..Türk Sineması'nın; 'iyi kadın'ın karşısında hep ezilen, ikinci plana itilen kimi zaman da sadece iyi kadının rolünü daha verimli kılmak için devreye sokulan ikinci oyuncuların da aslında başroldeki iyi kadınlar kadar önemli olduğunu oyunculuk gücüyle kanıtlayan, kendine özgü oyunculuk tarzını 'vamp kadın' imgesiyle birleştirerek filmlerinde iyi kadınların 'dikensiz gül bahçesi' olan hayatlarında hep bir diken gibi duran 'sarışın, kötü, vamp' ama cazibeli oyuncusu.
....."

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Mirasyediler 1995
Mıymıntılar Kralı 1994
Beşinci Boyut 1993
Herşey Kocam İçin 1991
Sözde Kızlar 1990
Afacan 1989
Sokak Çocuğu 1988
Deli Gönlüm 1987
Elmayı Kim Isırdı 1986
Gizli Yara 1985
Çılgın Arzular 1984
İlişki 1983
Düşkünüm Sana 1982
Nikah Masası 1982
Mutlu Ol Yeter 1981
Durdurun Dünyayı 1980
İsyankar 1979
İşte Bizim Hikayemiz 1978
Baraj 1977
İşte Hayat 1975
Yayla Kızı 1974
Kambur 1973
Baskın 1972
Küçük Hanımefendi 1970
Ümit Dünyası 1969
Gül ve Şeker 1968
Akşamcı 1967
Sarı Gül 1966
Buzlar Çözülmeden 1965
Ateş Gibi Kadın 1965
Kardeş Kanı 1964
Can Pazarı 1963
Şehvet Uçurumu 1962
Kaderin Önüne Geçilmez 1961
Osman Çavuş 1960
Eceline Susamışlar 1959
Canavar Kadın 1958
Kurt Mustafa 1956


metin: derleme
yorum: festival.ucansupurge.org, radikal2
afiş: sinematurk.com
fotoğraf: google.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 22.07.2009 - 03:33


#27 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.04.2009 - 23:14

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Pola MORELLİ (1922)

İstanbul'da doğdu.

Ellili yıllarda sinemaya giriş yaptı.
Üstlendiği roller genelde aktörü baştan çıkaran 'vamp kadın'lardı.
Sinema eleştirmenlerince Türk Sineması'nın "en yuva yıkan, en yüzdeyüz kötü kadınlarından biri" olarak nitelenen Morelli, o dönem Melahat İçli, Emine Adalet Pee, Luiza Nor'la beraber Yeşilçam'ın ilk vamp kadınları idiler.

Yıllar geçip de Yeşilçam’ın anlayışının değişmesi ve yavaş yavaş dizi halini almaya başlayan tiplemeler sineması dönemine geçilmesiyle birlikte bu oyuncular gibi Pola Morelli de rol alamaz oldu.

Gönderilen Resim

Cinselliği ön plana çıkan güzelliği ama illaki dolgun dudaklarıyla erkek seyircileri 'mıknatıs gibi kendine çeken' ve Müfit Semih BAYLAN 'ın "...Ya o Haylayf Plajı’nda, milleti kırıp geçiren namlı kıyı kumsal ağır işçileri, Pola Morelli, Diclehan Baban, Üftade Kimi üçlüsü, saçları tekmil oksijen?..O günler de bir günlermiş, o kadınlar da bir kadınlar…" sözleriyle tanımladığı oyuncu bir ara taverna türü yerlerde program yaptı.

Adı şiirlere bile geçen Pola Morelli, 1962’de çektiği son filminin ardından köşesine çekildi.

"bak erguvanlar düşmüş yola
günü kavuşturmuşum çoktan
gözüme boz inmiş sevgilim kız kulem
bu hafta sonu da evci çıkıyor acar yüreğim
asude hayal ülkemin puslu akşamlarına
bir şehzadebaşı bir kocamusta’paşa
işte yelpaze mecmuasından çıkmış belli
dolgun dudaklarını çerçeveliyor pola morelli..."
(Yusuf ERADAM 'ın Yitik Makara adlı şiirinden)


Filmografisinden :

Gönderilen Resim

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Üçüncü Selim'in Gözdesi 1950
İstanbul Kan Ağlarken 1951
Vatan ve Namık Kemal 1951
Kendini Kurtaran Şehir 1951
Kanun Namına 1952
İngiliz Kemal Lawrence'a Karşı 1952
Söz Müdafaanındır 1952
Yavuz Sultan Selim Ağlıyor 1952
Öldüren Şehir 1953
Son Şarkı 1954
Bataktaki Kız 1955
Kardeş Kurşunu 1955
Beklenen İtiraf 1955
Kurşun Yağmuru 1962

kaynak : sozluk.sourtimes.org
afiş ve fotoğraf : sinematurk.com

#28 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.05.2009 - 05:21

Gönderilen Resim

Ayşe NANA

1936 yılında İstanbul Kurtuluş semtinde doğdu.
Ermeni asıllıdır ve asıl adı Hermin Arslanoğlu'dur.

15 yaşında bir güzellik yarışmasında ‘‘Boğaziçi Güzeli’’ seçildi

Henüz 18 yaşındayken, Orhan Boran'ın şovmenlik yaptığı dönemin meşhur Kervansaray Gazinosu'nda dansa başladı.
Zamanının önde gelen dansözlerinden biri olmayı başardı.

Daha sonra sinemaya geçti. Her iki alanda da skandallarıyla ses getirdi.
50'li yıllarda Türk Sineması'nın "vamp" kadınlarından biri olarak ad yaptı.
1955 yılında son olarak kendi adına çektiği ve Seyfi Havaeri'nin yönettiği siyah beyaz "Çılgın Bakire"de başrol oynadı.

Gönderilen Resim

Uğruna şarkılar bestelenen Ayşe Nana 1958 yılında Roma'ya yerleşti.

Aynı yıl orada Rugantino adlı gece kulübünde, aralarında Tyrone Power, Anna Maria Mussolini, Anita Ekberg ve Federico Fellini gibi ünlü adların da bulunduğu davetlilerin önünde, New Orleans Jazz Band eşliğinde striptiz yaparak Fellini'nin "La Dolce Vita" filmine adeta ilham perisi oldu. Ancak Nana bu striptiziyle bir anda İtalya'da şimşekleri üzerine çekti ve o gece ""bir skandal" olarak nitelendirildi.

Ayşe Nana bu skandaldan sonra bir daha kendisini toparlayamadı, sakinleştirici ilaçlarla yaşadı, Roma dışındaki evinden dışarı çıkmadı.

Son yıllarda 38 koltuklu bir cep tiyatrosunda erotik oyunlar sahnelediği anlatılmaktadır.

- Filmografisinden :

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Çılgın Bakire 1955
Aşk Besteleri 1952
Efelerin Efesi 1952
Söz Müdafaanındır 1952
Edi İle Büdü 1952
İngiliz Kemal Lawrence'e Karşı 1952
İstanbul Çiçekleri 1951
Lale Devri 1951
Cem Sultan 1951
Barbaros Hayrettin Paşa 1951


metin : derleme
fotoğraf : sinematurk.com
afiş : sinematurk.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 03.07.2009 - 17:56


#29 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.05.2009 - 01:13

ozcantekgulfoto1.jpgozcantekgulfoto2.jpg

Özcan TEKGÜL

1941 yılında doğdu.

1960'ların en ünlü dansözlerinden ve "vamp" kadın oyuncularındandır.

Bir dansöz için, Özcan Tekgül'le çalışmış olmak başlı başına yeterli bir referanstı bir dönem...
Ateş dansıyla sahnelerde fırtına gibi esen Tekgül 1955 yılında, henüz 14 yaşındayken beyaz perdeyle tanıştı.
Sahnede olduğu kadar çektiği filmlerle de ses getirmesini bilen Tekgül, "yüksek kondüsyonu" ile dönemin en seksi kadınları arasında yer aldı.

Tevfik YENER'in bir yazısında, "...- Ah bir Impala Şorrole'm (Chevrolet) olsa, Özcan Tekgül'ü bile götürürüm.
Böyle diyordu hızlı şoför Drahşan.. Hey aslanım Drahşan. Otosunu uçuran, yayaları kaçıran. Motorbislete (motosiklet) bindimi paçaları virajları süpüren Drahşan...Özcan Tekgül süslüyordu korsan şoför Drahşan'ın rüyalarını...Drahşan, Şehzadebaşı Evleri'nde otururdu. Tek anacığıyla... Ehliyet alamadan önce, ortaokuldayken 'korsan şoför'lük yapardı. Yani; geceleri, polise yakalanmadan 'taksicilikten' ekmeğini çıkarırdı. Buna mecburdu. Babasızdı. 15 yaşındaki küçük adam, hem anasına bakardı, hem de kendi karnını korsanlıkla doyururdu. Ekmek gerçeği, Özcan Tekgül rüyasıydı. Gece şoförlüğünde dansözlerin en güzeli Tekgül'ü görürmüş, 'Mutlaka bir defa evine götüreceğim, ama o puşt pavyon kapıcısı kendi adamına taşıtıyor' derdi... Mutluluk; Şevrole(Chevrolet) İmpala, Doç (Dodge), Pilimut (Plymouth) gibi otomobillere sahip olmak düşlerinde kalıyordu. Bir de Özcan Tekgül, Pola Morelli, Neriman Köksal, Nana gibi güzellerin başrolde olduğu rüyalarda..."

...sözleriyle anılan ve bir dönemin popüler yaşamının önde gelen ikonalarından olan Özcan Tekgül adına şiirlerde bile raslamak mümkündür.



Yitik İmge
Düşümde gördüm Özcan Tekgül'ü.
SIrtında kızıl bir pelerin.

Ey Aşk ve Ölüm Meleği!
Kentler senindi.
Çamurda açtın yitik zakkum; Hûlyânla dirildi kışlalardaki ölü ruhlar.
İnzibatlar kuşattı dansettiğin salonları.
Yıkıcıdır İmgelem 'Kuşatın! Vurun! Her hayal bir isyanın imidir.

Yitik Ece! Kokun var hâlâ sokakların kuytusunda.
'Aç, aç' borozanlarıyla inildedi gökler!
Soluk afişlerin altında da inildiyor binlerce abazan!
Tak-ı Zafer'ler kurdurdun
ve
Sperm ırmakları akıttın
sinema salonlarında, çadır tiyatrolarında, gazinolarda

Siyah kadın!

Bir kez daha görsem seni.
Kalçaların ve memelerin usul usul ölürken ve Gözlerin 'çürüyün, çürüyün' diye inilderken
Ve dilin
herkesin ağzının içinde

'Hepimiz kerhanedeyiz'
derken. (Ahmet OKTAY)


- Filmografisinden :

ozcantekgul1.jpgozcantekgul2.jpgozcantekgul3.jpgozcantekgul4.jpg

Dişi Hedef 1971
Tatlı Günler 1969
Yedi Adım Sonra 1968
Çadır Gülü 1963
Rıfat Diye Biri 1962
Kadın Asla Unutmaz 1961
Gece Ve Gündüz 1960
Felaket Yolu 1959
Yavrularımın Katili 1957
Şehir Yıldızları 1956
Lokum Sultan 1955
Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar 1954

(sinematurk.com, sozluk.sourtimes.com)


Bu mesaj Melih tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 18.12.2014 - 19:13
Uygun olmayan resimler kaldırıldı.


#30 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.05.2009 - 12:07

Gönderilen Resim

Ajda PEKKAN (1946)
İstanbul'da doğdu.

Tam adı, Ayşe Ajda Pekkan'dır.
Sahnelerden sinemaya geçen sanatçıların aksine, sinemadan sahneye geçen oyunculardandır.

Babası Rıdvan Pekkan deniz binbaşısı, annesi Nevin Dobruca ev hanımıydı. Babasının görevi dolayısıyla çocukluğu Gölcük'te, Amerikan askerlerinin ailelerinin arasında geçti. Modern bir ortamda ancak ailevi sorunlar arasında geçirilen çocukluğu, Ajda Pekkan'ın gençliğini etkileyen önemli bir dönem oldu.

Şarkıcı olmak için büyük heves taşıyan Çamlıca Kız Lisesi öğrencisi Ajda Pekkan, kardeşi Semiramis'in de desteğiyle 1962 yılında dönemin en popüler gece klubü Çatı'nın sahibi olan İlham Gencer'e ulaştı. İlk olarak seslendirdiği Mina'nın "Il Cielo In Una Stanza" şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde Los Çatikos topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı.

Gönderilen ResimGönderilen ResimGönderilen Resim

1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses dergisinin, sinemaya yeni yüzler kazandırmak amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun'un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit'in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan'ın sinema kariyeri böylece başlamış oldu.

Avrupai görünümü ve cüretkar tavırlarıyla Yeşilçam'ın gözde sanatçılarından biri olan Ajda Pekkan, 1960'lı yılların sonuna kadar bir çok sinema filminde rol aldı.

Ses kabiliyeti rol aldığı filmlerdeki yapımcıların da dikkatinden kaçmadı ve pek çok filminde şarkıcı rolü üstlendi ve çeşitli şarkılar seslendirdi.

1963 yılında "Adanalı Tayfur" ile ilk kez çıktığı kamera karşısında, 1969 yılındaki son filmi olan "Harun Reşit'in Gözdesi"ne kadar 47 film çevirdi.

Daha sonra sinema kariyerine son verip müziğe yöneldi.

Sinemada başrollerinin yanısıra kışkırtıcı ve baştan çıkarıcı tavırlarıyla 'esas oğlan' ı, 'esas kız' ın elinden almaya çalışan 'vamp kadın' ı da oynamış ama erotik furyanın 'vamp' ları gibi aşırı soyunup dökülmemiş, sadece rolünün gerektirdiğini yapmıştır.

Müzik alanındaki mükemmel performansına karşı, canlandırdığı 'vamp' tiplemelerinin dışında sinema oyunculuğunun pek iyi olduğu söylenemez.

Filmografisinden :

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim
Gönderilen Resim

Adanalı Tayfur (1963)
Kendini Arayan Adam (1963)
Öpüşmek Yasak (1963)
Plajda Sevişelim (1964)
Sokakların Kanunu (1964)
Hızır Dede (1964)
Artık Düşman Değiliz (1965)
Şehvetin Esiriyiz (1965)
Kart Horoz (1965)
Erkek Severse (1966)
Dişi Düşman (1966)
Ümit Sokağı (1966)
Tatlı Günler (1969)
Harun Reşid'in Gözdesi (1969)

(tr.wikipedia.org, sinema.turk.com)

#31 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 15.06.2009 - 14:54

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Aysel TANJU (1939 - 2003)

İzmit'te doğdu.

Sinemanın dansöz oyuncularındandı.
1960'ların Leyla Sayar'ı, Nilüfer Aydan'ı, Özcan Tekgül'ü, İnci Birol'u, Birsen Ayda'sı, Sedef Türkay'ı, Zennube'si, Muzaffer Nebioğlu'su gibi...

Birkaçı dışındaki tüm filmlerinde dişiliğini, fettanlığını kullanıp 'esas oğlan'ı sevdiği kızdan ayıran 'vamp kadın'ı oynadı.

7 Ekim 2003 günü yaşama veda etti.
Ölüm nedeni kanserdi.

Gönderilen Resim

Tevfik DİKER şunları yazar Aysel Tanju için:
"Rakkase Dünyasında Erotik Köprülü Kadın
Kadının gerilen karnı pırıl pırıldı. Ter, cildini cilalamıştı. Köprü kurmuştu kadın...Ve titriyordu. Can çekişir gibi. Yoksa zevkten ölüyor muydu?
Genç ve "güzel" tel gözlüklü adam votka kadehini yerdeki kadına doğrulttu:
-Helal sana Aysel!..
Kadın köprüde bir iki daha titredi. Sonra, baterist Nejat trampet ile zillere vurdu bagetlerini. Kadın yay gibi doğruldu. Gencin karşısına dikildi, bacaklarını açtı ve sevişir gibi sallanmaya başladı. Alkışlar...

O kadın, Dansöz Aysel Tanju idi.
Karavan'da bir gece, 40 yıl önce..." (Sabah)

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Ölüm haberini gazeteci Savaş AY, "Sanat dünyası çok önemli bir ismini kaybetti, başımız sağolsun" sözleriyle ve ağlayarak verirken Milliyet gazetesinde Sarıkız takma adlı yazar şunları yazıyordu Aysel Tanju'nun ardından:

"...Az önce Savaş Ay'ı gördüm ekranda. Aysel Tanju'nun fotoğrafına sarılmış öpüyor. Anlıyorum ki, sinemanın güzel yıldızına veda ediyor. İrkiliyorum, iki gün önce yine not almışım: "Aysel Tanju ve Özcan Tekgül'ü bul, röportaj yap." Amacım bu meslek grubunu daha yakından tanımak ve sizlere tanıtmakmış elbet. Böylece her soyunan kadının "öyle" olmadığını gözler önüne serecek, onların da hanım hanımcık olabileceklerini ispata çalışacakmışım. Kırmızı ojeli, iri kalçalı, adları yanıp sönen neonlarla yazılan bu starların, hayatımızın bir yerinde var olmalarının gerçek nedenlerini sorgulayacakmışım. Bunları, çoğunuzun "çıplaklar" hakkında ne kadar önyargılı olduğunuzu bildiğim için yapacakmışım.

Ama görüyorum ki geç kaldım. Elimi biraz çabuk tutsaydım, şunları onun ağzından dinlemek mümkün olabilecekti: Dönemin ünlü lokali Tepebaşı Cumhuriyet Pavyon'da sahne aldığını... Hocasının, yine o dönemin ünlülerinden Kudret Şandra olduğunu... Dünya efendisi bir eşle evlendiğini ve...

Aysel Tanju...ve diğerleri...
Bugünkü yazımı; bu tür meslekleri, insanın ahlaki değerinin göstergesi olarak kabul edenlere ve erdem üzerine laf etmeye bayılanlara inat, bu hanımefendilerin önünde saygıyla eğilerek bitiriyorum. "


- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Merhaba Hüzün 1998
Günahkar Kadın 1979
Kader Rüzgarı 1976
Dönüşü Olmayan Yol 1969
Kızgın Adam 1968
Demir Bilek 1967
Nefesini Keseceğim 1966
Canın Cehenneme 1965
Kolla Kendini Bebek 1965
Dokunma Bozulurum 1965
Fabrikanın Gülü 1964
İçimizdeki Şeytan 1964
Çöl Kanunu 1964
Baş Belası 1963
Bulunmaz Uşak 1963
Yolcu 1963
Aramıza Kan Girdi 1962
Senden Ayrı Yaşayamam 1962
Hodri Meydan 1962
Arzu 1961
Şafakta Buluşalım 1961
Oğlum 1961
Sonsuz Acı 1960
Kara Sevdalı Yarim 1959
Ağlayan Gelin 1957


metin: derleme
afiş ve fotoğraf: sinematurk.com

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 10.08.2009 - 13:35


#32 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 22.06.2009 - 06:17

Gönderilen ResimGönderilen Resim

Ayfer FERAY (1928-1994)

Sinema ve tiyatro oyuncusu.

İzmir'de doğdu.
1952 yılında Vatan Gazetesi'nin düzenlediği güzellik yarışmasında ikinci seçildikten sonra oyunculuğa geçti.
Bir filmde set kazası sonucu yüzünde ve vücudunda ağır yanıklar oluştu. Uzun sure Londra'da tedavi olup izler yok olunca tekrar oyunculuğa döndü.

Sinema filmlerinin yanı sıra, tiyatroya da yoğun emek verdi.Bir süre Dormen Tiyatrosu kadrosunda yer aldı, daha sonra buradan ayrıldı. Ayfer Feray - Nisa Serezli Topluluğu ve Çevre Tiyatrosunun kurucularından biri oldu. Bu topluluk da daha sonra dağıldı ve oyuncu, Ayfer Feray Tiyatrosunu kurdu.

Kendisi gibi oyuncu olan Günfer Feray'ın ablasıdır. Gazeteci Samim Tara'yla bir dönem evli kaldı. Bu evlilikten, daha sonra ünlü bir reklam yönetmeni olacak oğlu Ali Tara dünyaya geldi.

Ayfer Feray, 13 Temmuz 1994 günü, çok sevdiği Bodrum'da öldü. Mezarı da buradadır.
Bornova'da bulunan açıkhava tiyatrosuna adı verilmiştir (Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu).


Gönderilen Resim
Kırık Plak filminde, 1959


Sinemadaki yardımcı rolleriyle tanınan Feray 70'in üzerinde filmde oynadı.En unutulmaz rollerinden biri, Vesikalı Yarim'de oynadığı Müjgan'dır. Feray, kendisine özgü güçlü oyunculuğuyla seyircilerin zihninde yer etti. Murathan Mungan, onun Türk sinemasındaki yerinin ve değerinin yeterince bilinmemiş olmasını bir söyleşisinde, "Fransız olsaydı şimdi ikondu." sözleriyle vurgular.

Oynadığı filmlerde, Türk sinemasının güçlü ve önemli kadın karakterlerini canlandırdı.Bunun yanısıra kimi filmlerinde 'esas oğlan'da gözü olan ve onu baştan çıkarmaya çalışan 'vamp kadın'ı oynadı. Fakat bu rollerde ilkelerinden ödün vermedi ve hep ölçülü/dengeli oldu. Sadece rolünün gereğini yaptı. En çıplak hali, kombinezonla göründüğü sahnelerdir. Erotik filmlerde oynamamış ve soyunmamıştır.

- Ödüllerinden:
TFDD I. Türk Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu 1953

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Geçim Otobüsü 1984
Tatlı Nigar 1978
Kördüğüm 1977
Devlerin Aşkı 1976
Cemil 1975
Bir Yabancı 1974
Acı Hayat 1973
Korkunç Tecavüz 1972
Erkek Fatma 1969
Vesikalı Yarim 1968
Sen Benimsin 1967
Damgalı Adam 1966
Bozuk Düzen 1965
Son Kuşlar 1965
Gel Barışalım 1964
Çapraz Delikanlı 1963
Bir Gecelik Gelin 1962
Tatlı Bela 1961
Ayşecik Şeytan Çekici 1960
Kırık Plak 1959
Sönen Yıldız 1956
Her Yerde Tehlike 1955
Bu Kadın Benimdir 1953
Bergama Sevdaları 1952
Son Gece 1952
O Adam Kim 1951

(derleme)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 01.12.2009 - 22:00


#33 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 04.07.2009 - 09:28

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Leyla SAYAR (1939)

İstanbul’da doğdu.
Bir süre Ankara Devlet Tiyatrosu ve Amerikan Kız Koleji’nde okudu.
“Plaj Güzeli” seçilince okul yaşamı sona erdi.
Yeni Yıldız dergisinin düzenlediği artist yarışmasında başarı kazandı.

1952 Türkiye Güzellik yarışmasında 2. oldu.

1958’de Şadan Kamil’in yönettiği “Duvaklı Göl” filmiyle sinemaya geçti.
Uzun bir süre Türk sinemasının "vamp" rollerinin aranan oyuncuları arasına girdi.
Başrol de dahil çeşitli filmlerde oynadıktan sonra, 1972' de dansözlüğe başlayarak, sinemayı bıraktı.

Seks filmleri furyasının ardından kendini dine verdi.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim


"..........
Değişik bir güzelliği vardı. Buna biraz da “fettan” veya “şeytani” denebilirdi. Ama filmlerinde hep başrol oynuyordu. O fettan ve şeytani güzelliğinin ardında büyük bir oyunculuk yeteneği de yatıyordu.
Leyla Sayar, 60’lı-70’li yılların baştan çıkaran bir güzel tipini kusursuz çiziyordu. Senaristler, Leyla Sayar’ın bu tipine bakarak senaryo kaleme alırlar film bu prototip üzerine inşa edilirdi.
Leyla Sayar, hareketli yaşamını da katarsak, Yeşilçam’ın adından en çok söz ettiren yıldızlarından biri olsa bile fırtınalı gönül maceralarının yaşandığı o dönemin koşulları dikkate alındığında, daha tutarlı sayılabiliyordu. Aynı dönemin en yakışıklı, en ünlü sinema oyuncularından Muzaffer Tema ile çevirdiği çok sayıda filmden sonra evlendi ve fırtınalı yaşamın dedikodularına set çekti.
...........
Herkes, bu evliliğin mutlu bir şekilde süreceğini sanıyordu ama tahminler tutmadı. Muzaffer Tema çapkınlıkları ile ünlüydü. Onun da uslanacağını sananlar, düş kırıklığına uğradılar. Ve sonunda Muzaffer Tema ile Leyla Sayar ayrıldılar.
..........
O yıllarda gazinocular, sinema yıldızlarını kapıp, sahneye çıkarmak için büyük yarış halindeydiler. Sonunda Leyla Sayar’ı da sahneye çıkarmaya ikna ettiler. Sayar’ın yapacağı iş de dansözlüktü. İşin garibi filmlerinin hiç birinde dansöz rolüne çıkmayan Leyla Sayar Kudret Şandra’dan aldığı bir haftalık dersten sonra kendini sahnede buluverdi. Sinemada işlerin durgunlaşması karşısında güzel yıldızın yapabileceği başka birşey yoktu. Ve Muhterem Nur’un yaşadığı kaderi o da yaşadı. Filmlerinde kendisine aşık olan seyirciler, tıpkı Muhterem Nur’da olduğu gibi Leyla Sayar’ı da sahnede dansöz olarak göbek atarken gördüklerinde tepki gösterdiler. Bu tepki, kısa zamanda sahneye çıkmanın bir riski olarak belirdi. Güzel yıldız, büyük umutlarla çıkartılan sahneden adeta dersini alarak indi.
Onun yapabileceği film çevirmek sanatının hakkını kamera karşısında verebilmekti. Bu amaçla Yeşilçam’a yeni bir dönüş yaptı ama başarılı olamadı. Kapılar bu defa kolay açılmıyordu. Zaten Yeşilçam, yavaş yavaş kabuk değiştiriyordu.Yeni yeni oyuncular gelmiş, senaristler, yönetmenler değişmiş, eski bildik film prodüktörlerinin yerini yenileri almıştı. Leyla Sayar’ın kimseye minnet edecek hali de yoktu. “Bana filmde rol verin” demeyi onuruna yediremiyordu. “Belki beni hatırlarlar. Belki Yeşilçam’ın bana ihtiyacı var” diyerek evinde oturup teklif beklemeye başladı.
Bekledi.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.
Kimse kapısını çalmadı.

Oysa başka bazı ziyaretçileri vardı.
Bu ziyaretçileri ona değişik bir yolu göstermeye çalıştılar.
Bir sabah yatağından kalktığında eski Leyla Sayar’dan üzerinde tek bir iz bile yoktu.
Örtünmüştü.
..........
Hayat Leyla Sayar için devam ediyordu..." ( Tayfur GÖÇMENOÐLU)


- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Gönderilen Resim


Ankara Ekspresi 1970
Ateş Gibi Kadın 1965
Şeytanın Kurbanları 1965
Ve Allah Gençleri Yarattı 1964
Suçlular Aramızda 1964
Çapraz Delikanlı 1963
Yakılacak Kitap 1963
Çifte Nikah 1962
Kadın Ve Tabanca 1962
Ayrı Dünya 1961
Vahşi Kedi 1961
Aşk Rüzgarı 1960
Devlerin Öfkesi 1960
Ninno 1959
Bizim Mahalle 1959
Duvaklı Göl 1958
Dertli Irmak 1958
Üç Garipler 1957


( sinematurk.com, bibilgi.com, haberhurriyeti.com)

#34 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 09.07.2009 - 11:48

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Lale BELKIS

Tiyatro, sinema oyuncusu, pop müzik şarkıcısı, manken.

1938 yılında İstanbul'da doğdu.
Gerçek adı Belkıs Durmaz'dır.

Olgunlaşma Enstitüsü'nü bitirdi.
Tiyatro sanatçısı Pekcan Koşar ile evlenip ayrıldı.
Sonra Ateş Böcekleri'nden Ercan ile evlendi.

Sanat yaşamına 1953'te manken olarak atıldı.
Türkiye'nin gerçek anlamda ilk mankeni olarak nitelendirilip "milli manken" unvanıyla anıldı.

1961'de tiyatroya geçti. Oraloğlu, Dormen, Arena, Gong ve Küçük Tiyatro'da çalıştı.
'Evlilik Dolabı', 'Boeing Boeing', 'Becerikli Kaynana' gibi tiyatro oyunlarında rol adı.

1967'de Hafif Müzik dalında çalışarak, bu alanda da tanındı.

Sinemaya 1966'da "Ölüm Tarlası" filmiyle geçti.
Filmlerinde çoğu kez sarı kısa saçları, yuvarlak törpülenmiş sivri uzun ve sedefli pembe değilse kırmızı ojeli tırnaklar, incecik kaşlarıyla fırsat bulunca erkek kahramanı başta çıkaran, hatta elinden gelen kötülüğü de ardına koymayan meşum kadın, kışkırtıcı, frapan, fettan ve cinselliği buram buram fışkıran bir 'vamp kadın' olurken Türk Sineması'ndaki 'sarışın kötü kadın' ekolünün önde gelen temsilcisi olarak ad yaptı.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

".....
Türk sinemasının gerçekten vamp olmayı başarabilen vamp kadınlarındandır Lale Belkıs. Sarı saçları, ince fiziği, yüksek kaşları ve kemikli yüz hatlarıyla Türk sinemasında eşi benzeri olmayan isimlerdendir.

Canlandırdığı karakterler de tipine çok uygundur aslında. Salon kadınlarını oynar hep. Öyle acılı anneyi, işçiyi, çiftçiyi canlandırdığı pek görülmemiştir. Kendisini daha ziyade elinde meyve suyu bardağından bozma viski kadehinde açık çay içip çılgınlar gibi dans ederken görürüz biz..." (SE7IN)

Çok yönlü ve renkli bir kişilik olarak tanımlanan Belkıs; ressam, tiyatro oyuncusu, şair gibi sıfatları da da adının önüne eklemeyi başardı.

Aynı zamanda pek çok yardım kuruluşunun gönüllü üyeliğini üstlenen sanatçı "İpek Çoraplar" adlı bir de otobiyografi yazdı.

Gönderilen Resim

"Manken + Şarkıcı + Oyuncu = Lale Belkıs
...Yıllar yıllar önce bir Lale Belkıs vardı. Daha gencecik bir kızken yurt dışındaki defilelerde bile podyuma çıkmış, hatta kendisi `milli manken` unvanına layık görülmüştü. Sonrasında hem sinemaya hem de sahnelere geçiş yaptı Lale Belkıs. Bu arada şan ve tiyatro oyunculuğu eğitimi almayı da ihmal etmedi. O zamanlar kimse `Mankenden şarkıcı ya da oyuncu olmaz` demiyordu. Zira herkes bilirdi ki şarkıcı olmak için iyi bir sese ve özellikle şarkı söyleme kabiliyetini haiz olmanız gerekirdi, oyuncu olabilmek için de rol yapma yeteneğine...Lale Belkıs o kadar başarılı bir oyuncuydu ki; oynadığı `kötü kalpli kadın` rolleri yüzünden neredeyse yıllarca hepimiz nefret ettik ondan. O bizim gözümüzde Yumurcak`ı güzel ve masum annesi Filiz Akın`dan mahrum eden kadındı. Her zaman Reha Yurdakul`la planlar yapar, tıpkı kendisi gibi güzel, sarışın ve fakat masum Emel Sayınlar`ı, Filiz Akınlar`ı tuzağa düşürürdü. Hale Soygaziler elinden kocasını alır, ama biz yine ondan nefret ederdik.

Ne kadar ikiyüzlü seyirciler olduğumuzun hiçbir zaman farkına varmadık. Kendiyle yüzleşmekten korkan bir toplumun efradı olarak bizden daha fazlası beklenemezdi zaten. Aslında toplum olarak Lale Belkıs`ın kendisine de hep uzaktan baktık, bakakaldık. Hiçbir zaman günümüz `sanatçılar`ında olduğu gibi bizimle `enseye tokat muhabbeti` yapmadı. Hem bir `uzak duruş` vardı onda. Podyumlarda yürürken, filmlerde oynarken, `Doğduğum Ev`i `Kendi Düşen Ağlamaz`ı söylerken hep bir `yabancılık` hissi hakimdi kendisine. Hep ziyaretimize gelmiş de bizi tanımaya, anlamaya çalışıyor sandık. Onun duygularına bu yüzden pek önemsemedik. Hep dışarıdan gözlemledik onu. Onun doğuştan `cool` duruşunu bir türlü hazmedemedik. Sarışın, uzun boylu ve güçlü kadınlardan her zaman korkmayı yeğledik.

`Öteki yüzümüz`le yüzleşme vakti
Şimdi nereden geldi aklına durup dururken Lale Belkıs adı diyeceksiniz belki de... Aslında iki gün rastlamasam muhakkak üçüncü günde karşıma çıkıyor onun Ediz Hunları elinde tutabilmek için ne dolaplar çevirdiği filmlerinden biri. Talihli günümse; Viking kanı içen bir kraliçeyi canlandırdığı Tarkan maceraları oluyor ekranlarda gördüğüm. Bilgisayarımda ise 20 adet Lale Belkıs MP3`ü her gün sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Lale Belkıs`ı aklıma getirenler bunlar ama Lale Belkıs`ı bu köşede yazmama asıl sebep onun yazdığı ve Doğan Yayınları tarafından basılan `İpek Çoraplar` adındaki otobiyografik kitabı. Lale Belkıs yıllarca kaçtığımız `öteki yüzümüz`ü görmeye çağırıyor bu kitabıyla. Biz yıllar boyunca kendisine husumet beslerken o bize karşı neler hissediyordu merak ediyorsanız, bütün sorularınızın cevabını `İpek Çoraplar`da bulacaksınız. Eminim kitabı okuyunca sizin de yüzünüz bir nebze kızaracak. Ama kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz..." (Atilla AYDOÐDU / akşam,19.04.2006)

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Beyaz Melek (2007)
Bir Yalnız Melek (1990)
Yılın Kadını (1989)
Mesela Muzaffer (1987)
Dağınık Yatak (1984)
Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981)
Şiribim Şiribom (1974)
Bir Demet Menekşe (1973)
Çile (1972)
Feride (1971)
Aştan da Üstün (1970)
Tarkan (1969)
Harun Reşid'in Gözdesi (1967)
Ölüm Tarlası (1966)
Bitmeyen Korku (1965)

- Ödülleri:
1970 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü (Kalbimin Efendisi)

(sinematurk.com, tr.wikipedia.org, sozluk.sourtimes.org, yesilcam.blogspot.com)

#35 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.07.2009 - 00:48

Gönderilen Resim

Sevda NUR (1944)

İstanbul'da doğdu.

1960'lı yıllarda dansözlük yaparken siyah saçları ve çok güzel gözleriyle diikat çekerek keşfedildi.

Yan rollerde gözüken Nur, o dönemin aranan 'vamp kadın' oyuncularındandı.

Gönderilen Resim Gönderilen Resim
"İki Gemi Yanyana" filminde Suzan Avcı ile(sağdaki fotoğrafta, siyah saçlı)

Elliye yakın filmde oynadı.
Genelde ikinci üçüncü sınıf rollere çıktı.
Oynadığı filmler macera türündedir.
Altın Çocuk(1966) ve Kanlı Oba(1968) filmlerinde başrolde oynadı.

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Dağlar Kurbanı 1973
Kolsuz Kahramanın Kolu 1973
Kadersizler 1972
Süper Adam 1971
Sevimli Hırsız 1971
On Kadına Bir Erkek 1970
Çileli Bülbül 1070
Yuvamı Yıkamazsın 1969
Gurbette Ölenler 1969
Kanlı Oba 1968
Benimle Evlenir Misin 1968
Sürtüğün Kızı 1967
Son Gece 1967
Gaddarlar 1966
Ailenin Yüz Karası 1966
Erkek Ali 1964
Satılık Kızlar 1964
İki Gemi Yanyana 1963
Aman Kimse Duymasın 1963
Aşka Kinim Var 1962
Sevimli Serseri 1962
Cici Katibem 1960
Ve Allah Aptalları Yarattı 1960

(sinematurk.com, practicalturkish.com)

#36 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.07.2009 - 14:28

Gönderilen Resim

Gülbin ERAY

1936 yılında İstanbul'da doğdu.

Gerçek adı Güngör Eraybar'dır.

Kadıköy Kız Sanat Enstitüsü'nü bitirdi.


Gönderilen Resim
Kalbe Vuran Düşman filminde (sağda)

Değişik güzelliği ve iyi oyunculuğuyla bir dönemin "vamp kadın" rollerinin aranan sarışın adlarından oldu.
"Kötü kadın"a getirdiği ölçülü ve dengeli yorum, gerçek yaşamdakine oldukça yakındı.

Ne var ki, gerek güzelliği ve gerekse oyunculuğunun hakkı olan yere gelemedi.
Böylece kısa süren bir sinema deneyiminden sonra sessizce köşesine çekildi.

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Ayrılık Saati 1967
Paşa Kızı 1967
Turist Zehra 1967
Gaddarlar 1966
Zehirli Hayat 1966
Kumsalda Üç Kadın 1966
Ben Öldükçe Yaşarım 1965
Kadın İsterse 1965
Ekmek Kavgası 1965
Gurbet Kuşları 1964
Ahtapotun Kolları 1964
Şeytanın Uşakları 1964
Gecelerin Hakimi 1963
Dağlar Bulutlu Efem 1962
Sessiz Harp 1961

(sinematurk.com)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.07.2009 - 19:46


#37 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 01.08.2009 - 00:56

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Nükhet DURU

Şarkıcı, sinema oyuncusu.

1954 yılında İstanbul'da doğdu.

Henüz 11 yaşındayken annesiyle babasının ayrılması nedeniyle ağır bir travma yaşadı, felç oldu.

Kandilli Kız Lisesi'nde okurken müzikle ilgilenmeye başladı.
Profesyonel kariyerine 1971 yılında dans müziği orkestrasında solistlik yaparak başladı. Gerek cazibeli görünümü, gerekse sesinin rengi ve tonu ile yorumunun dikkat çekiciliği solo çalışmalar yapmasına olanak sağladı. Sevda ve Bir Destan Dolanır Bolu Dağı'nın şarkılarıyla adını duyuran Duru, müzik kariyerinin yanı sıra tiyatro sahnelerinde de boy gösterdi.

1971 yılında 'Şerefimle Yaşarım' adlı filmde küçük bir rolle sinemaya girdi.
Birkaç filmde daha ikinci derecede rollerde oynadıktan sonra 1975 yılında Aydemir Akbaş'la birlikte erotik komedi 'Ayıkla Beni Hüsnü' adlı filmle başrol oyunculuğuna başladı.
Bu filmle sinemada birden parladı ama Duru fazla film çevirmedi.

Gönderilen Resim

Çeşitli müzikaller, kabareler ve tv dizilerinde oynadı, tv programları yaptı.

70'li yıllarda oynadığı ve 'vamp kadın'ı canlandırdığı filmlerde 'h' harfini çıkararak Nüket Duru adını kullandı ve afişlerde göğüslerini cömertçe sergileyerek salonlara o türün izileyicisini çekmekte başarılı oldu.

Şöhret kapılarını zorlamak için başta 'Erkekçe' dergisi olmak üzere zamanın erkek dergilerine de oldukça cüretkar pozlar verdi.

Renkli kişiliği, hızlı özel hayatıyla sık sık gündeme geldi.
Bir dönem prodüktör Mehmet Teoman ve Doğan Canku'yla olan birlikteliğiyle
konuşulan Duru iki de evlilik yaptı.

Gönderilen Resim

"Nükhet Duru ne zaman giyindi?
Paparaziler Nükhet Duru`yu da güneş banyosu yaparken yakalamış. `Olay olay` diye TV`lerde bağırıyorlar... Milyonlarca Türk vatandaşı ekran başına geçti, milli maç gibi izliyor. Tabi ki dalga geçiyorum. Bu ülkede 50 yaşına gelmiş Nükhet Duru`yu bikini ile görmeyen mi kaldı? Hem de genç iken. Bundan sonra görsen ne olur ki? Şayet Nükhet`e ve çıplak kadınlara özel merakı olan biri iseniz... dikkatli okuyun: Nişantaşı`ndaki Stüdyo Yaşar`ı yaşı 50 civarında olanlar iyi bilir. Yaşar 70-80`li yılların en ünlü fotoğrafçısıydı. Erol Atar o günlerde henüz Ankara`da idi. Bütün şarkıcılar ve artistler Yaşar`ın kapısında kuyruğa girerdi.. Nükhet de onlardan biri. Hiç unutmam 70`li yıllarda Yaşar`da bazı Nükhet Duru resimleri görmüştüm. Küçük dilimi yutacak gibi oldum. O pozları nasıl verdi, düşünemiyorum. Nasıl olduklarını anlatmaya bile utanırım. Kendi isteği ile verdiği kesin. Çünkü yüzündeki mutluluk bunu bağırarak anlatıyor. Neresinden bakarsanız otuz yıl önce...Daha sonra değişik yerlerde çok dekolte fotoğraflar çektirdi. Göğüsleri küçücüktü. İlk büyütenlerdendir. Bir sabah Hürriyet Gazetesi arşivinden Nükhet Duru dosyaları komple yok oldu. Sadece vesikalık fotoğrafları kalmıştı. O çırılçıplak pozlar bir yerde imha edildi ama neresi ?!.. Kulağımıza gelenlere göre patronumuz öyle istemiş. Yani diyeceğim Nükhet duru`yu 30 yıl önce de çıplak görmüştük. Tatil yaparken mayosunun üstü düşse ne olur ki ?!.." (Aykut Işıklar/Bugün Gazetesi, 2006)


- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Keloğlan Kara Prens'e Karşı 2005
Başbelası 2001
Düşkünüm Sana 1982
Kader Bağlayınca 1977
Ayıkla Beni Hüsnü 1975
Diriliş 1974
Yemin 1973 - Oyuncu
Dağdan İnme 1973 - Oyuncu
Şerefimle Yaşarım 1971 - Oyuncu

(sinemalar.com, sinematurk.com, itusozluk.com)

#38 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 07.08.2009 - 11:56

Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Sevda FERDAÐ

Sinema ve dizi oyuncusu, şarkıcı.

1941 yılında Edremit'te doğdu.
Gerçek adı; Lütfiye Dumrul'dur.

İlk filmini 1958 yılında çevirdi.
"O Günden Sonra" adlı bu film başarısızlıkla sonuçlanınca sinemadan uzaklaştı. Ancak bu uzaklaşma geçiciydi.
Çünkü, 1963'te çevirdiği ve çok iyi bir oyun çıkardığı "Azrailin Habercisi" filmiyle büyük bir ilgi gördü.
Başarının arkası geldi; Ferdağ, 'vamp' ve 'kötü kadın' rolleriyle arka arkaya bir çok filmde yer aldı; bu tür rollerin gözde oyuncusu oldu.

Güzelliğini oyunculuğuyla tamamlayan ve 150'yi aşkın filmde rol alan sinema emekçisi Sevda Ferdağ kimi filmlerde başrollerde görünse de, ağırlıklı olarak yardımcı kadın oyuncu olarak görev yaptı.

Türk filmlerine ilginin azaldığı bir dönemde sahneye çıkarak şarkı söyledi (1968).

Ferdağ, halen tv dizilerinde oynamaktadır.

Gönderilen Resim

- "Sinemanın Sevda'sı
'Beni star olmak hiç ilgilendirmedi, asla istemedim. Çünkü taviz vererek yaşamak istemiyordum. Her zaman özgür oldum. (...) Ben kendim olmaktan hoşlanıyorum. Yaptığım şu kadar filmle hâlâ Sevda Ferdağ isem bu önemli bir şey...'

Sinemanın ‘beyaz’ perdesinde, kendisi olmak için çabalayan, başka hiçbir oyuncuya benzemeyen bir kadındı Sevda Ferdağ. Yıllarca, üzerine yapışıp kalan 'vamp kadın' imajına rağmen ne Suzan Avcı ne de Neriman Köksal oldu o. İyi kadın rollerinde ise Türkan Şoray gibi de değildi, Hülya Koçyiğit gibi de. Sinemada ‘kendi’ olabilen birkaç oyuncudan biriydi yalnızca. Hâlâ da öyle.

1941 senesinde Edremit’te dünyaya gelir Sevda. Ablası Ferda Ferdağ ile birlikte gittikleri sinemalarda beyazperdede görünen enerjiye âşık olur. Hafta sonları dört matine gittikleri filmler öyle bir büyü yaratır ki iki kızkardeşin dünyasında, odalarının duvarlarını Marilyn Monroe ve Clark Gable resimleriyle süslerler. Ne ki, uzaktan izlemek yetmemekte, sinemanın ‘içinde’ olmak istemektedirler.

İlk adımı abla Ferda atar. Ablasından dört sene sonra, 1958’de de Sevda. 'O Günden Sonra', ilk filmidir Sevda Ferdağ’ın. Dönemin tanınmış oyuncuları Oktar Durukan, Agâh Ün, Fatma Bilgen ve Neriman Alışık’la aynı filmde rol alır. O yıllar için geriye dönüp şunları söyleyecektir Sevda: '1958’de sinemaya girdiğim zaman ilişkileri, sinemanın fukaralığını hiç sevmedim. Sinema parasızlık demekti, yalnızlık demekti.' Bu fukaralık ve yalnızlık yıllar boyu yinelenecektir.

Gönderilen Resim

İlk filminde başarı elde edemeyen Sevda, evlenip Almanya’ya yerleşen ablasının yanına gider. Ablasının ısrarları onun hep oyuncu olması yönündedir. O da, bu işi yapacaksam kendi ülkemde yapayım, diyerek Türkiye’ye geri döner. 1963 senesinde Orhan Günşıray’ın ve Pervin Par’ın başrolde olduğu, Atıf Yılmaz’ın yönettiği 'Azrailin Habercisi' filminde ‘ikinci kadın’ rolündedir Sevda. Biriktirdikleri heyecan olmuş, bedenini bağlamıştır. O günü şöyle anlatır: 'Tam bir hafta evde oturup rolümü ezberlemiştim. Büyük bir güvenle sete gedim ve sıramı beklemeye başladım. Fakat yavaş yavaş bir heyecan dalgası beni sarmaya başlamıştı. Nihayet Atıf Bey ‘Sevda Hanım buyurun sete’ dediği zaman elim ayağım tirmeye başladı. ‘Bu gece Kontes Plegrini öldürülecek’ diyecektim. Kamera çalışmaya başladı. Güç bela söyleyeceğimi söyledim. Ondan sonrasını hatılamıyorum. Bayılmışım.'

Film hiç beklemediği kadar büyük ilgi görmüş, Sevda Ferdağ da ardı ardına teklifler almaya başlamıştır.
Aynı sene Hulki Saner’in 'Helal Olsun Abi' filminde oynadığı vamp kadın rolü Sevda’nın geleceğini de belirleyecektir. Bir sonraki filmi 'Kelebekler Çift Uçar'da 'masum kız'ı oynamış olsa da ona biçilen elbise daha geniş rolleri, mesela 'kötü kadın' olmayı da getirecektir beraberinde: 'Vamp ne demek hâlâ anlamış değilim. Belli bir çizgim yok benim. Her türlü rolü oynadım ama nedense vamp kadın imajı kalmış. Belki fiziğimden gelen bir şey.'


Bu dönemden sonra ikinci rollerde 'kötü kadın' olarak görünen Sevda Ferdağ, başrol oyuncularının 'kendisini istemediklerini' görünce başrolde diretmeye başlar. Salon komedilerinden dinî filmlere her tür filmde oynayan Sevda, starlık sisteminin etkisinin iyice azaldığı bir dönemde fark edilen ilk yüz olur. Ama hiçbir zaman da ‘star olacağım, en tanınmış olacağım’ı istemez. Tek istediği, kendisi olabilmektir yalnızca; o vamp kadın giysisi içinde Sevda olabilmeyi başarmaktır.

1968’de sahne hayatı başlar. Kapılara bakarak şarkı söylediği, hiç sevmediği, sırf para için sahneye çıktığı zamanlardır ve yarım bıraktığı sinema serüvenini özlemeye başlar. Yeniden perdede göründüğünde ise ilişkilerden yorulmuş, değeri hiç bilinmemiş giden ablasının ardından yalnızlığını katlamış bir Sevda’dır artık o. Yüzü sertleşmiştir, yırtılmış o 'vamp' elbisesinin altından gerçek Sevda çıkmıştır ortaya. Ama sinema, kötü kadın rollerinde bile kendine benzetemediği, bu ‘sivri dilli’, asi kadına yalnızca Ağır Roman’daki 'İmine' rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü verecektir...
İşte yıllar sonra kadın belleği, 100’ü aşkın filmde oynamış bu büyük oyuncuyu Uçan Süpürge Onur Ödülü ile tarihine kaydediyor..." (Uğur YÜKSEL, 2005)

Gönderilen Resim

Ve...
"2005 VII. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali; Türkiye sinemasına oyunculuğu ile yaptığı katkının yanında, sadece 'yıldız'ların hatırlandığı bu sinema dünyasında hâlâ kendini 'hatırlattığı', Türk sinemasında 'vamp' kadının da 'derinlikli' rollerde iyi oyunlar çıkarabileceğini gösterdiği, oynadığı en küçük role bile oyunculuk 'aura'sını taşımayı başardığı, 1958’de başladığı oyunculuk kariyerini bugünlere taşıyarak bir karakter oyuncusunun oyunculuk gücünü yıldan yıla geliştirdiği ve koruduğu için, Sevda Ferdağ’ı Uçan Süpürge Onur Ödülü’ne değer buldu."

- Ödül:
35. Antalya Film Şenliği - 1998, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, "Ağır Roman"

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Aşk Güzel Şeydir 2000
Güle Güle 1999
Ağır Roman 1997
Cemile Ve Umudun Masalı 1995
Gizli Yüz 1991
Acı Su 1988
Gülümse Biraz 1986
Bedel 1983
Seninle Son Defa 1978
Tokat 1977
Gençlik Türküsü 1967
On Korkusuz Adam 1964
Beyoğlu Piliçleri 1963
Azrailin Habercisi 1963
O Günden Sonra 1958

(ucansupurge.org, sinematurk.com, sinemalar com, gecce.org)

Bu mesaj alsancakE24 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.08.2009 - 15:22


#39 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 12.08.2009 - 19:17

Gönderilen Resim

Devlet DEVRİM

1944 yılında İskenderiye'de doğdu.

Gerçek adı Devlet Muhsin'dir
Annesi Türk, babası Mısırlı'dır.
Anne ve baba, Devlet henüz küçük bir çocukken ayrıldılar.
Anne, küçük kızı ile Türkiyeye geldi.

Genç Devlet 1962 yılında Ses dergisinin açtığı "Kapak Yıldızı" yarışmasında birinci oldu.
O dönem Avrupa Sineması'nda esen Brigitte Bardot (BB) rüzgarından esinlenen yapımcı/yönetmen Turgut Demirağ , bu güzel yıldız adayının adını Devlet Devrim (DD) yaptı.

Gönderilen Resim

Devrim, 1960' ların siyah beyaz Yeşilçam filmlerinde genelde yan rollerde ve çoğunlukla "esas kız"la "esas oğlan"ın arasını bozan fettan 'vamp kadın'ı oynadı.

Ancak, yan rollerde görünmüş olsa da, olağanüstü güzellikte gözleri ve bakışlarıyla bir dönem sinema dünyasında kendisinden sıkça söz ettirdi.

Devlet Devrim, mükemmel güzelliğine eklediği iyi oyunculuğuyla başrollere geçiş yapacağı sırada evlenip, çevirdiği 70 kadar filmin ardından sessiz sedasız sinema dünyasından ayrıldı.

- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Gümüş Gerdanlık 1972
Rüzgar Hafiye 1969
Tatlı Sevgilim 1969
Şafak Sökmesin 1968
Bağdat Yolu 1968
Çıldırtan Arzu 1967
Bir Katil Sevdim 1967
Ağa Düşen Kadın 1966
Ben Bir Sokak Kadınıyım 1966
Sayılı Dakikalar 1965
Dokuz Canlı Adam 1965
Mor Defter 1964
On Korkusuz Adam 1964
Çiçeksiz Bahçe 1963
Geçim Dünyası 1963

(sinematurk.com, nostalji.anilarim.net, flickr.com)

#40 alsancakE24

alsancakE24

    Onun için takıntı haline geldik

  • Üyeler
  • 2.849 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 18.08.2009 - 08:02

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Mine SOLEY (1946)

1946 yılında Trabzon'da doğdu.
Gerçek adı Emine Gül'dür.

1963 yılında Adalar Güzellik Yarışması'nda ikinci seçildikten sonra figüran bürolarının dikkatini çekti ve figüranlıkla sinema dünyasına girdi. Daha sonra Ünal Film'in "Perişan" adlı filminde seksi bir kadını oynadı. Ardından seksi kadın rolleri için teklifler yağmaya başladı.

Ve Mine Soley 1960 ve 70'li yılların vazgeçilmez "vamp kadın"larından oldu.
Türk Sineması'nın siyah beyaz dönemlerinde cüretkar rollerde görünen Soley 70 civarında filmde oynadı.
Porno film furyası başlayınca şarkıcı olarak sahnelere geçti.

Gönderilen Resim
Canım Benim filminde


"Güzelliğim başıma bela oldu
Yeşilçam'ın yuva yıkan, kötü ruhlu, yılan bakışlı, yılan vücutlu vamp yıldızı Mine Soley, şimdi bir dizide mahallenin mazbut, güler yüzlü, iyimser dulunu oynuyor. Telefonda, "Çocukken ne zaman beyazperdede sizi görsem korkardım," dediğimde nasıl da neşeli bir kahkaha attı. Söyleşi için beni Beşiktaş'taki evine davet etti. Boğaz'a nazır salonun dekorasyonu bir küçük burjuva kadınının dünyasını yansıtıyor...

Nasıl vamp oldum anlamadım...
Mine Soley, sinemaya hasbelkader girmiş. Teyzesi Nezihe Güler, grand damme (anne, dadı rollerinde oynayan oyuncu) oyuncusu. 1963'te, ortaokulu bitirdiği yaz, Trabzon'dan İstanbul'a teyzesini ziyarete gelmiş. Şansı, Adalar Güzellik Yarışması'nda ikinci seçildikten sonra açılmış. 'Genç güzeliydim. 15 yaşın güzelliğini tasavvur buyrun. Sonra figüranlığa başladım. Seher Şeniz'le 'kaliteli figüranlar' olarak 75 lira alıyorduk. 'Setlerde ne hoş kız, bunda istikbal var,' falan demeye başladılar.'

'Avam' bulunan gerçek adı Emine Gül, 'asortik' Mine Soley'e dönüşmüş. Önceleri ailesine karşı büyük bir suç işlediği vehmine kapılmış. Trabzon'daki ailesini terzi yanında çalışıyorum, yalanıyla uyutmuş. O kadar güzel ki erkekler tarafından 'fark edilmemesi' imkânsız. Böylece 'erkek tacizi' başlamış...

..........

Bakireyim, 15 yaşımdayım. Bir gün figürasyon bürosu, Ünal Film'in Perişan adlı filminde oynamam için çağırdı. O filmde seksi bir kadını oynadım. Ardından hep seksi kadın rolleri geldi. Ben de anlamadım. Suat Yalaz'ın Salıncak dergisine poz verdiğimde 17 yaşımdayım. Aslında hiçbir yerim gözükmüyor. Yatağa uzanmışım; basın savcısı, pozumu 'yatağa davet' diye isimlendirmiş. Beni mahkemeye veriyor (kahkahalar). Hâkime, 'Bu fotoğraf sizin oğlunuzun kitaplarının arasında da var. Ben Ayşe Hanım değilim. Bana seks bombası diyorlar,' dedim, o anda hâkimin gözlüğü düştü (kahkahalar). Ben nasıl Mine Soley oldum, nasıl vamp kadın oldum anlamadım.'

...........

İstanbul'a yerleştikten dört yıl sonra Trabzon'a gittiğini söylüyor. Artık sarışın bir afet, kaşları Greta Garbo'nun kaşları gibi. Yüzünde o masum ifade yok elbette. Annesi mahkemeye çıktığını öğrenmiş. Elinde gazete kupürü, hesap soruyor. 'Ama rahmetli babam hep sustu, vamplığımı yüzüme vurmadı. Ama her zaman Trabzon'a dönmemi istedi. Arada sırada gelir bende kalırdı. Ah, ne zorluklar çektim! Muhafazakârdı, ama öldürmeyi düşünmedi beni.'

..........

Porno film furyasına katılmamak için sahneye çıkmış. 'Haşa! Allah göstermesin' diyor. Önceleri Çakıl, Lunapark, Maksim gibi dönemin gözde gazinolarında ona assolist havası veren şık tuvaletleriyle boy göstermiş. Sonra ikinci mevkiye düşmüş. 'Anadolu turnelerini unutamam. Sahneye çıktığım zaman oramı buramı ellediler. Az tacize uğramadım. Ne çok ağladım. Oyunculuk hayatım boyunca basın tarafından aşağılandım. Oysa serbest yaşamıyordum,' derken gözleri yaş içinde.

..........

Mine Soley, son zamanlarda Tanrı'ya nelerden yakındığını anlattı:
'Ne çocuğum, ne kocam var. Her şeyim eksik. Ama yine de buna şükür deyip oturuyorum. Elbette ki, mesleğim benden çok şey aldı. Ben azla mutlu olmayı bildim. Mutlu olacak bir şey yaşamadım. Ne çok para, ne övgü... Bir kere kadın olarak güven duyulmadı. Bana hiç evlilik teklif edilmedi...'Vamp kadın' olmanın faturasını ödedim. Sevgililerim bile benim ahlaklı, geyşa ruhlu, aile kızı gibi saf ve duru olduğumu bilirlerdi. Çok sevildim, ama mesleğim nedeniyle benimle evlenmek istemediler. Zaten fazla sevgilim olmadı. 15 yıldır da yalnızım.' " (Şule ÇİZMECİ , 2005)


- Filmografisinden:

Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim Gönderilen Resim

Papatya ile Karabiber 2002
Şampiyon 1999
Bizim kız 1977
Ah Ne Güzel Nane Şeker 1976
Aman Ne Gırgır 1974
Vurgun 1973
Namus 1972
Ölmeden Tövbe Et 1971
Yaban Gülü 1970
Esmerin Tadı Sarışının Adı 1969
Vuruldum Bu Kıza 1968
Paşa Kızı 1967
Vur Emri 1966
Canım Benim 1965
Satılık Kızlar 1964
Beyoğlu Piliçleri 1963
Fatoş'un Bebekleri 1962
Cici Katibem 1960

(sinematurk.com, radikal.com.tr, sozluk.sourtimes.org)





Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli