İçerik değiştir



'Bursa Nutku' da Uydurma


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 43 yanıt verildi

#1 milas

milas

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 939 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.08.2008 - 17:39


'Bursa Nutku' da uydurma
Bazı kurumlara dokunulmazlık kazandırmak amacıyla Mustafa Kemal Atatürk'e atfedilen övücü sözlerin uydurma olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor.



Bu kurumlardan birisi de Anadolu Ajansı. Yıllarca Atatürk'e ait diye ajansın övünerek kullandığı "Anadolu Ajansı Türkiye'nin sesini dünyaya duyuracaktır" sözünü aslında kurumun 15 yıl boyunca genel müdürlüğünü yapan Atilla Onuk'un yakıştırdığı yakın tarihte ortaya çıkmıştı. Onuk, bu yalanı nasıl uydurduğunu şöyle itiraf etmişti;

"Bir 10 Kasım öncesiydi. Zamanın genel müdür yardımcısı Turgay Üçöz, Yönetim Kurulu Başkanı Mithat Perin ve ben oturmuş, konuşuyorduk. 10 Kasım'da bir etkinlik yapma kararı aldık. Giriş kapısının solunda bir Atatürk köşesi yapacak ve 10 Kasım'da açacaktık. Derhal çalışmalara başlanıldı. Kısa bir süre sonra çalışmaları görmem için beni aşağı çağırdılar. Güzel bir köşe olmuştu ve güzel de bir büst yerleştirilmişti. Ancak arkadaşlar, Atatürk'ün ajansla ilişkisini ifade edebilecek bir söz veya slogan aradıklarını; fakat bulamadıklarını söylediler. O an aklıma birdenbire şimdi kullanılan slogan geldi: 'Anadolu Ajansı Türkiye'nin sesini dünyaya duyuracaktır-Kemal Atatürk' yazın ve büstün altına koyun.' dedim. Ertesi gün geldiğimde meşhur slogan pirinç harflerle büstün altında gösterişli bir şekilde duruyordu. Ondan sonra da bu yakıştırma gerçekten tuttu ve bugüne kadar geldi."

Atatürk'ün 6 Şubat 1933'de Bursa'da söylediği varsayılan ve gençliği neredeyse anarşizme çağıran meşhur "Bursa Nutku"nun da "uydurma" olduğu kesinleşti. Son zamanlarda yakın tarihimizle ilgili önemli araştırmalara imza atan araştırmacı-yazar Mustafa Armağan, Zaman Gazetesi'nin Pazar ekinde yayınlanan "Bursa Nutku uydurma" başlıklı yazısında tezini delilleriyle ispatladı. Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayacak bir isim olan Falih Rıfkı Atay'ın da "Atatürk'ün böyle bir nutku yoktur" dediğini aktaran Armağan köşesinde tezini şöyle işledi;

Ergenekonculara kötü haber

"Ergenekon İddianamesi gerçek bir hazine. Elini atanı geri çevirmiyor maşaallah. Türkiye'yi "işbirlikçi ve hain cenneti" olarak gören Ergenekoncuların Atatürk'ün 'Bursa Nutku' diye yutturulan bir metni yaygınlaştırmak için nasıl çalışacakları 1918 ve 1965. sayfalarda geçiyor.

Sayfa 222'de ise Dell marka dizüstü bilgisayardaki bir yazıda Meclis'i 'düşük', yani gayrimeşru gördükleri, onun seçtiği Cumhurbaşkanı'nı tanımadıkları ifade ediliyor ve okuyucular Çankaya Köşkü'nün önünde "etten duvar" örmeye davet ediliyor; üstüne üstlük bu eylemin Atatürk'ün emri olduğu söyleniyor. Emir dediği de malum Bursa Nutku.

Bursa Nutku hakkında ilk kez 11 yıl önce yazmıştım; en son yazımı yazalı da sanırım 2 yıl kadar oluyor. Ulaştığım sonuçları "Küller Altında Yakın Tarih" (Timaş) adlı kitabımda topladım. Merak edenler okuyabilirler. Hoş, zaten okuyorlar da. Nitekim yakınlarda "Sabah"tan Engin Ardıç kaynak belirtmeden bir yazı kaleme aldı, "Yeniçağ"dan Arslan Bulut da hem isim vererek yararlanan, hem de yorumumdan pek haz etmeyen örtük bir eleştiriyle çıktı ortaya. Keza bir internet sitesinde alıntılanan yazıma aklıevvel bir hukukçu tehdit dolu bir mesaj yazmış; güya yazıyı yayından kaldırıp özür dilemezse site sahibi hakkında dava açacakmış. Uğurlar ola.

İyi de Ergenekoncuların gündeme getirdiği Atatürk'ün Bursa Nutku'nun mahiyeti nedir?

Güya 1 Şubat 1933'te Bursa'da Ulu Cami'den çıkan cemaatin bir kısmı, İstanbul'da bazı camilerde Arapça ezan okunduğu halde Bursa'da neden okunmadığını valiye sormaya giderler. Emniyet Müdürü vs. paniğe kapılıp Ankara'ya, Ankara da o sırada İzmir'de bir yurt gezisinde bulunan Atatürk'e telgraf uçurup 'Bursa'da irticaî kalkışma'nın başladığı mesajını verirler. Atatürk derhal Bursa'ya gelir. İncelemeleri sonucunda önemli bir mesele olmadığını anlar ve Anadolu Ajansı'na meselenin 'din' değil, 'dil' meselesi olduğunu belirtir.
Buraya kadar okuyup da, "Ee ne var bunda?" dediniz muhtemelen. Türkiye'de, ateş olmayan yerden duman çıkarmak hususunda emsalsiz yeteneğe sahip basın varken çok ekmek çıkar bundan.

Güya 6 Şubat gecesi Gazi, Bursa'da şimdi Atatürk Köşkü olarak bilinen binada bir konuşma yapar ve konuşmasında "Görevini yapmayan kolluk kuvvetleri karşısında Türk gençliğinin bizzat harekete geçmesi gerektiğini" ifade eder. Bu, devrimlerin bekçisi olan gençliği sokaklara dökülmeye, anarşiye, kanun ve nizam tanımazlığa çağıran kışkırtıcı bir konuşmadır.

1958'de "Ulus" gazetesinde çıktığından bu yana, tam yarım asırdır vardı-yoktu diye tartıştığımız bu sözde nutuk hakkındaki görüşüm şudur:

Atatürk'ün Bursa Nutku yoktur!

Kanıtlarımı metodolojik ve olgusal olmak üzere iki düzeyde ifade edeyim:

Metodolojik kanıtlar şunlar:

1) Nutuk, kalabalık bir topluluk önünde yapılan bir konuşmadır. Halbuki Bursa Nutku'nun 13-14 kişilik bir içki sofrasında söylendiği rivayet edilmektedir. Dolayısıyla bir kere bu bir 'nutuk' olamaz.

2) Atatürk gibi kanun ve hukuka son derece titizlenen bir devlet adamının gençliği sokağa dökecek ve polis, savcı, hakim vs. devlet görevlilerini dinlememeye sevk edecek bir konuşma yapması kendisiyle çelişmesi demektir. Nitekim Mahmut Goloğlu'nun dikkatimizi çektiği gibi 2,5 ay sonra meydana gelen Razgrad Olayı'nda (Bulgarlar Türk mezarlığına tecavüzde bulunmuşlardı) gençliği yatıştırıcı bir dille konuşan ve kanunlara uymaya çağıran da Atatürk'ten başkası değildi. Dolayısıyla kanunlara uyulması hususunda bu denli titiz birinin halkı sokağa dökecek Maovarî bir konuşma yapması mümkün değildir.
Olgusal açısından bakarsak Bursa Nutku'nun sahteliğini şu kanıtlardan anlayabiliriz:

1) Atatürk'ün bütün söz ve yazışmalarını toplayan resmi yayınlarda bu nutka yer verilmemiştir. Mesela "Söylev ve Demeçler"de yoktur.

2) Atatürk'ün yaptığı her konuşmanın kaydedildiği Nöbet Defteri'nde bu toplantının kaydı bulunmamaktadır.

3) Bursa Nutku bu kadar önemli bir konuşma idiyse neden o günlerde basına yansımamıştır da, ilk olarak söylendiğinden 14 yıl sonra, yazanın da pek emin olmadığı ve kimden duyduğunu belirtmediği bir kitapta karşımıza çıkmıştır?

4) Nutku aktaran Rıza Ruşen Yücer'i Atatürk'ün çevresinden kimse tanımamaktadır. Farz edelim ki, bir şekilde o grubun arasına katıldı gazetecimiz, notunu tuttu. Ancak bu nota çıkışta el konulur ve ertesi gün Atatürk'ün onayından geçerse kendisine iade edilirdi. Kaldı ki, Atatürk, içki sofrasında konuşulanlar orada kalacaktır emrini vermiştir. Bu yüzden de onun onaylamadığı sözler yok hükmünde sayılırdı. Onaylanmış olsaydı zaten birkaç gün içinde basına yansımış olurdu.

5) Nutkun gerçekliği hususunda en ciddi kanıtlardan biri, Atatürk'ün 2. yaveri Cevdet Tolgay'ın Aralık 1966'da Milliyet'te çıkan yazısıdır. Ancak bu yazıda önemli bir hata göze çarpmaktadır. Burada konuşmanın yapıldığı tarih, 6 Şubat akşamı olarak verilmektedir. Ancak Atatürk'ü Mudanya'dan İstanbul'a götüren Gülcemal vapurunun seyir defterinde o akşam 19.30'da hareket edildiği yazılıdır. Bursa-Mudanya arasının o tarihlerde 60-70 dakikada alındığı ve vapura binmeden önce selamlaşma vs. ile yarım saate yakın bir sürenin geçtiği hesaba katılırsa Atatürk'ün köşkten en erken 17.45-18.00 civarında ayrılması söz konusudur. Sofranın en az 1-1,5 saat açık kalması gerekir ki, bu durumda saat 16 civarında akşam yemeğine oturulduğu sonucu çıkar. Halbuki Atatürk'ün en yakınında bulunanlar, mesela Cumhurbaşkanlığı Sekreteri Hikmet Bayur o saatlerde Atatürk'ün asla akşam yemeği yemediğini söylemişlerdir ki, bu durumda o sofranın da gerçek dışı olduğu sonucu çıkmaktadır.

Son sözü, Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayacak bir isme, Falih Rıfkı Atay'ın 10 Nisan 1967 tarihli savcılık ifadesine bırakayım:

"Bursa Nutku diye Atatürk'ün söylediği bir nutuk yoktur… Bursa gazetecisinin yazdıkları kulak rivayetleridir. Atatürk son derece nizamcı ve devlet otoritecisi idi. Memlekette anarşi havası yaratmak kasdı vardır. Atatürk bu kasda alet edilmek istenmiştir."
Ergenekonculara benden nasihat: Bursa Nutku'ndan size ekmek yok! Başka kapıya."

Atatürk'e atfedilen "sözde" Bursa Nutkunun tam metni ise şöyle;

"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek" Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir." İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Rıfat YÖRÜK/habervaktim.com

http://www.habervakt...da_uydurma.html

hadi doğruluğunu ispatlasınlar bakalım

Bu mesaj shy tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 26.08.2008 - 17:49

necip fazıl a sormuşlar; edebi nerden öğrendin, cevap vermiş edep sizden

#2 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.08.2008 - 17:42

AKP'nin işine gelmeyen herşey uydurmadır ve AKP'ye muhalefet eden herkes Ergenekoncudur.

#3 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.08.2008 - 17:46

Ben bu konuyu daha önce gündeme getirmiştim de yok diyorlar uydurma değil diyorlar.

Bu nutuktan 1947 yılına kadar kimsenin haberi yokmuş. Sonra birden çıkmış ortaya. : )

#4 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 26.08.2008 - 17:48

Ergenekoncuların işidir.

#5 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 26.08.2008 - 19:11

Ben bu konuyu daha önce gündeme getirmiştim de yok diyorlar uydurma değil diyorlar.

Bu nutuktan 1947 yılına kadar kimsenin haberi yokmuş. Sonra birden çıkmış ortaya. : )




1975 yılında; ilk kez yazılı metin olarak, Cafer Tanrıverdi tarafından halka dağıtılmasından sonra, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kovuşturmada, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal ve Öğretim Üyesi Sami N. Özerdim’in katkılarıyla da, Atatürk’e ait olduğu kesinleşen nutkun, mahkemedeki orijinal metni aşağıdaki gibidir.Sonradan bulunan, mahkeme dosyasına da konulan, 1935 yılı yayını bir dergide vardır. Bursa’da bir gerici ayaklanma sonrası, Bursa’ya giden, Atatürk tarafından söylenen bu nutuktan bir bölüm de, Celal Bayar tarafından meclis kürsüsünden okunmuştur. Bu mahkeme kararından sonra, nutkun tamamı, serbestçe okunur, söylenir ve dağıtılır hale gelmiştir.


Kaynak


1 Şubat 1933'te, Bursa'da öğlenden sonra otuz kadar şahıs Ulucami yanında bulunan Evkaf Müdürlüğü'ne başvurarark ezan ve kametin İstanbul ve diğer şehirlerde olduğu gibi Bursa'da da Arapça okunmasını istemişlerdir. Evkaf müdürünün emrin yukarıdan geldiğini, kendisinin yapacağı bir şey olmadığını bildirmesi üzerine, arkalarına daha büyük bir kalabalık toplayarak valiliğe gitmek istemişlerdir. Fakat bu isteklerine ulaşamadan polis kuvvetleri tarafından dağıtılmışlardır. Müşevviklerle; önayak olanlar yakalanarak tahkikata başlanmıştır.

Bu sırada Atatürk, mevsimin kış olmasına rağmen 22 gün süren bir yurt gezisi yapmaktadır. Bursa olayını duyar duymaz olaya büyük bir önem vererek yola çıkmış, büyük bir hızla 5 Şubat 1933 günü saat 5:00'te Bilecik'e varmış ve sabah olmasını beklemeden otomobille hareket etmiş ve 9:30'da Bursa'ya varmıştır.

Atatürk'ün büyük bir hızla Bursa'ya gelmesini Cumhuriyet gazetesinde Yusuf Ziya Bey şöyle anlatmaktadır:

"Yirmi iki gündür, adımlarının izleriyle yurdu bir altın haleye saran Gazi, Afyon tepelerini aydınlatırken Bursa ovasına küçük bir irtica gölgesi çöktü. Bir anda onun bir tepeden bir ovaya karanlıkları yırtan bir yıldırım hızıyla düştüğünü gördük" ( 8 Şubat 1933, Cumhuriyet Gazetesi).

Atatürk olayla bizzat meşgul olmuş, 6 Şubat'ta Anadolu Ajansı'na şu tebliği vermiştir:

"Bursa'ya geldim. Hadise hakkında alakadarlardan malumat aldım. Hadise haddizatında fazla ehemmiyeti haiz değildir. Herhalde, cahil mürteciler adaletin pençesinden kurtulamayacaklardır. Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir defa daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki; Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatına hâkim esas kalacaktır."

Olayın soruşturması ile Adalet Bakanı Yusuf Kemal Bey'le, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya Bey görevlendirilmişlerdir. Olayda görevlerini ihmal eden Bursa Savcısı Sakıp Bey'e ve Bursa Sulh Ceza Hakimi Hasan Bey'e ve Bursa Müftüsü Nurettin Bey'e işten el çektirilmiştir. 15 kişi tevkif edilmiştir.

Bursa'da çıkan Arkadaş Gazetesi sahibi, gazeteci Rıza Ruşen Yücer 1947'de "Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra" adlı bir eser yayımlıyor. Bu kitabında Bursa olayını kısaca anlattıktan sonra nutkun nasıl söylendiğini şöyle açıklamaktadır:

Tanık 1:
Alıntı
"O akşam Çekirge yolundaki köşkte Atatürk'e bir yemek verildi. Sofrada 13-14 kişi var. O günkü hadiseden dolayı Atatürk'ün gönlünü almak için, bu ondört kişiden birisi:

- Efendim, diye söze başladı "Bursa gençliği bu hadiseyi hemen bastıracaktı. Fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü" devam edemedi. Atatürk bir işaretle sözünü kesti "Sonra Türk gençliğinden ne anladığını şöyle tarif etti:

Türk genci, inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir diye başlayan Bursa Nutku'nu söylemiş ve şöyle bitirmiştir: 'İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği' dedi."

1958'de Ulus Gazetesi'nde Bursa Nutku'nun yayımlanmasından ötürü soruşturma açıldığı zaman olayın bir tanığı daha ortaya çıkmış ve tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu olaya şöyle tanıklık etmiştir:

Tanık 2:
Alıntı
"Bu olay Arapça ezanın kaldrırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal İzmir'deydi. Bursa'da Ulucamii'de bir müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça okuduğunu öğrendi. Sofradaydık, derhal hususi trenin hazırlanmasını emretti. Tren öylesine bir şekilde geldi ki, Karaköy'e kadar Mustafa Kemal bağırıyordu. "Yavaş gidiyor daha süratli". Karaköy'den otomobille gayet bozuk bir yoldan Bursa'ya varıldı. Paşa'nın oradan kalkıp Bursa'ya geldiğini haber alınca, Ankara 'Bu telaşa sebep ne' demiş. Bunu Mustafa Kemal duymuştu. 'Bir müezzin Arapça ezan okuyor. Ne vali, ne müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim. Bursa'da devlet makamları inkılapları korumak için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı istiyorsunuz? Durmamı mı?' dedi. Ondan sonra verilen yemekte bu sözleri (Bursa Nutkunu) söyledi. Konuşmanın gazetelerde neşredilmediğini hatırlıyorum."

Bursalı gazeteci Musa Ataş da Atatürk'ün Bursa Nutku'nu söylediğine tanıktır. Bu görüşlerini ölmeden bir süre önce Bursa'da çıkan Hâkimiyet gazetesinin 5 Mart 1963 Hâkimiyet ve 18 Mart 1963 tarihli nüshalarında yayımlamıştır. Aynı zamanda Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Afet İnan tarafından verilen ve 23.1.1964'te Senato'da Milli Eğitim Bakanı İbrahim Öktem tarafından okunan cevap yazısında da Atatürk'ün bu nutku söylediği anlaşılmaktadır.

Musa Ataş Atatürk'ün bu nutku söylediğine tanıktır.

Musa Ataş, 18 Mart 1963 tarihli Hâkimiyet gazetesinde çıkan yazısında şöyle demektedir:

Tanık 3:
Alıntı
"Aradan 30 sene geçmiş. Bunları bulmak kolay değildir. Bursa gazetelerinde çıkanlar ise, sahipleri öldüklerinden koleksiyonlarının ne olduğunu bilmiyorum. Yalnız bu vaka üzerine Büyük Atatürk'ün yaptığı üç konuşmadan en mühimi olan belediye meclisi salonunda gençliğe yaptığı hitabesini mealen hafızamda saklıyorum. Orada Atatürk gençliğe hitaben demiştir ki:

- Bu hadise mühüm fiili bir hareket değildir. İrticai bir mahiyeti de yoktur. Fakat size şunu bildireyim ki, meş'um Menemen irticai hadisesi, inkılaplarımıza karşı yöneltilen bir hareketi önleyici Türk gençliğinin mevcut olduğunu göstermiştir. Kubilay gibi genç ve idealist bir ihtiyat zabiti kendisini bu uğurda feda etmiştir. Onu örnek alın. Herhangi irticai bir hareket olursa onun karşısında daima siz bulunacaksınız. Çünkü inkılaplarımızı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni size emanet ettik. Hangi şartlar altında olursa olsun hiçbir devlet kuvvetine dahi dayanmadan bunları siz koruyacaksınız. Alacağınız kuvvet bütün Türk milletinindir. Böyle hareketlerde sizi pervasızca daima bunların karşısında görmek Türk milletinin en büyük inancıdır."

Bu konuşmadan sonra gençler Atatürk'ü hararetle alkışladılar. "Yolundayız Paşam" dediler.



TÜRK TARİH KURUMU'NUN BURSA NUTKU HAKKINDA KARARI

"Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu'nun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk'ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürk'ün 1933 Şubatı'nda Bursa'da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır."


Kaynak
"Atatürk'ün Bursa Nutku (Tanık ve Belgelerle), Reşit Ülker



EVET ÖYLE DİYORUZ. Demek fayda etmiyor ! Birkaç tane borazancı başının üfledikleri palavralara inanmak daha çok işinize geliyor.

Vakit denen fitnecilerin uydurduklarına mı inanacağız yoksa Türk Cumhuriyeti Asliye Hukuk Hakimliğinin kararına mı öncelikle yazdıklarınızın başında bunu belirtin ki boş yere yormayın bizleri?

İşinize geldiniz mi hukuk hukuk diye baykuşluk yaparsınız !

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#6 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 09:37

"Bursa'ya geldim. Hadise hakkında alakadarlardan malumat aldım. Hadise haddizatında fazla ehemmiyeti haiz değildir. Herhalde, cahil mürteciler adaletin pençesinden kurtulamayacaklardır. Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir defa daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki; Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatına hâkim esas kalacaktır."



Sevgili atamcepni;

Daha önce de bu konuyu gündeme getirdiğinizde ben bu yazıyı çok uzun diye okumamıştım ama şimdi üşenmedim okudum.
Ama yazdığın yazı da beni destekleyen yer de varmış.

Ben ne demiştim daha önce; Bursa nutku tartışmalıdır. En azından içeriği tartışmalıdır demiştim.

Yukarıda alıntı yaptığım yerde de senin yazından alıntı.

Benim okuduğum kadarıyla Bursa nutku dedikleri bu kadarmış. Belki de asliye hukuk hakimliği bu kadarının doğru olduğuna karar vermiştir bilmiyorum...Ama bu kadarcıksa bir sorun yok görüldüğü üzere...

Ancak söz konusu kısım 1947'de ortaya çıkmış her nasılsa.

önce demokrat parti CHP ye karşı sonra CHP demokrat partiye karşı kullanmış... İşine gelen kullanıyor yani. : ) Her tarafa çekilir.

Bu gün CHP iktidar olamayınca bu sözleri gündeme getirir yarın akp iktidar olamaz bu nutku gündeme getirir.

Ayrıca bu nutkun tartışmalı olduğunu söyleyenler sadece AKP'liler ve "liboşlar" değil.
Öyle olsa bir art niyet ararım haklısın derim ama bu gün bir çok Atatürkçü de bu nutkun uydurma olduğunu değilse bile içeriğinin tartışmalı olduğunu söylüyorlar.

Ve her nedense marjinal guruplar nutkun anlatıldığı şekilde olduğuna inanıyorlar.

Bu bir inançsa inançlara saygılıyız yapacak bir şeyimiz yok.

#7 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 10:02

'' Bu bir inançsa inançlara saygılıyız yapacak bir şeyimiz yok. ''


Herkes gözlüğünden nasıl görmek istiyorsa öyle görüyor....

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#8 milas

milas

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 939 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 12:04

olmadığına dair yazı ve belge çok OLDUÐUNA dair hiç bir kanıt yok, laf çok...

Bu mesaj milas tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.08.2008 - 12:05

necip fazıl a sormuşlar; edebi nerden öğrendin, cevap vermiş edep sizden

#9 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 12:53

İster olsun, ister olmasın. Herşey olup olmadığı belli olmayan bir nutka bağlı değil. Atatürk'ün her dediğini Allah'ın emri sananlar düşünsün. Böyle düşünmeyenler de zaten, geleceklerini kurtarmak için bir bedel ödemenin kaçınılmaz olduğu bir zaman da, gereken şeyleri geçmişte olduğu gibi yine yaparlar. İki kere iki her zaman dört etmez. ''Beş eder'' diyenin ağzından çıkacak söze bakılır. :P

#10 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 13:23

Vakit gazetesi , Zaman gazetesi yok Ergenekon falan hiç de umrumda değil hem de hiç.. Ama ilk mesajda ki bahsi geçen Nutukta ki konuşma tarzı hiç Atatürk'ün kine benzemiyor ne yalan söyleyeyim.. Bi garip geldi bana..
Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#11 ali_ykr

ali_ykr

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 53 Mesaj

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 13:27

bu nutuk, Atatürkçülüğün , Atatatürk'ün siyasiler tarafından nasıl kullanıldığının en güzel ispatıdır ve sanıldığının aksine ilk kullanan da Ergenekon değil, bakın kim:

Bursa Nutku adıyla meşhur olacak bu metin ilk kez 1947'de Rıza Rüşen Yücer'in Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra adlı kitabında görülürse de, Celal Bayar tarafından 1949'da İzmir'de yapılan II. DP Büyük Kongresi'nde okutulmasına kadar yine kimsenin ilgisini çekmez. Bayar'ın menfaatlerine bir eldiven gibi uymaktadır. Nutuk'ta 'Madem gerici CHP'yi adalet durdurmuyor, o halde gençlik yönetime el koymalıdır' mesajı bağırmaktadır. Ne var ki, nutku alkışlayan DP'liler, hasımlarının eline ne denli tehlikeli bir silah uzattıklarının farkında değillerdir.


Evet önce Celal Bayar CHP'ye karşı kullanmış, şimdi de ...

İşte burada önemli bir soru ortaya çıkıyor, "tamam ergenekon darbe planlamış olsun ama mitinglere gelen binlerce insan, toplumsal destek?". Asıl sorun anarşik bir başkaldırı metninin(Bursa Nutku) ya da darbelerin bir avuç insan tarafından değil de, muhaliflerin çoğu tarafından benimsenmiş olmasası.

Mesela geçen gün dikkatimi çekti, Romanesque kendisinden hiç beklemediğim halde "bunları söyleyince de halka salak demiş oluyoruz" gibi bir cümle kullandı.

Evet ne oluyoruz? Nedir bu çaresizlik psikolojisi, niye darbeden başka çıkar yol göremiyorsunuz?

işin garip tarafı bolşeviklerin(lenin,komunistler) ekim devrimi(rus devrimi) gibi bir şey mi hayal ediyorsunuz. Mesela onlar da deli pedro'nun avrupaya açılma felsefesine karşı çıkmış, komünist bir ülke kurmuştu. Şimdi kemalistler de Avrupa Birliği'nin önünü kapatıp, devletçi ne olduğu belli olmayan hayallerin peşinde.

ve garip bir benzerlik daha, bolşevikler devrimleri halka inip anlatmaya çalışmış; bakmışlar halk onların hayal ettiği halk değil ve sonuçta baskı rejimi doğmuş. peki sizin bu beğenmediğiniz halka siz nereye gideceksiniz, neye benzeyecek o rejim??

paranoya ve korku politikaları başta olmak üzere bir çok hastalıklı ruh halini kendinize saklayın, bu ülkede her darbe döneminde acı çekenleri düşünün.

bu ekonomik sistemle herkesin refahı öyle ya da böyle geçmişe göre artıyor, ancak bazılarının daha çok kazanmasını insan doğasındaki kıskançlığı körüklüyor. Ege Cansen meğer halam büyük iktisatçıymış diye bir yazı yazmıştı:

Halamın anlattığına hikáyeye göre, köyün birinde fakir bir çitçi varmış. Her gün yaz, kış demeden, bazen kızgın güneş altında bunalarak, bazen soğuktan titreyerek tarlasına yürüyerek gider gelirmiş. Bu meşakkatten yıldığından, bir eşek ihsan etmesi için geceleri Allah'a yalvarıp durmuş. Bir sabah, tarlasına gitmek üzere kapıdan çıkınca bir de ne görsün? Dik kulaklı bir eşek, orada durup duruyor. Çok sevinmiş. Allahım, demek dualarımı duydun ve bu naçiz kuluna bir eşek ihsan ettin; sana hamdü sena ederim demiş. Keyif içinde eşeğine binerken, bir de bakmış, kendisi gibi fakir komşusunun kapısında on eşek duruyor. Çok şaşırmış. Koşarak komşusunun kapısına varmış. Komşu, komşu! Kapında on eşek duruyor, haberin var mı? diye bağırmış. Komşusu kapıyı açıp, on eşeği görünce sevincinden oynamaya başlamış. O da ellerini kaldırıp, Allahım sana şükürler olsun; on eşek istedim, sen de bana on eşek ihsan ettin. Sana hamdederim diye dua etmiş. Bunun üzerine bizimki eve dönmüş ve başlamış yeniden duaya "Ey her şeye kádir büyük Allahım. Ben niyazımdan vazgeçtim. İhsanını geri al. Ne bana bir eşek, ne komşuma on eşek ver; ben tarlaya yaya gitmeye razıyım."


evet hikayedeki adam gibi siz de başkalarının on eşşeği olacağına hiç kimsenin eşşeği olmasın, biz devletçi kapalı faşist bir rejimde kendimiz eşşek oluruz diyorsunuz.

geçen sormuştum Romanesque'ya ilerleme için öneri kitap ve bir ordinaryus prof'un kitabını söyledin bana. ben eminim kendi sahasında da müthiş bir adamdır ki araştırdığım kadarıyla öyle birisi. Ancak bu durum Erbakan ya da Oktay Sinanoğlu için de geçerli. Erbakan da müthiş bir hoca ve akademisyenmiş ama siyasette? Bu adamların etiketleri önemli değil, isterse Einstein olsun günümüz dünyasında tek adam diye bir şey kabul edilemez, artık her türlü bilimsel proje v.s. sayısız kişinin ortak ürünü.

uzun lafın kısası, siyaset de ülkeyi yönetmek de ne kadar bilimsel gerçeklerle örtüşürse yani iktisadi açıdan, şehircilik açısından, dış politika açısından artık geçerliliği kalmamış yöntemlerden günümüz dünyası gerçeklerini dönülürse bu ülke bir noktaya gelebilir.

dikkat edersen bir tek akp savunması yok şu noktada, çünkü onlar sadece sistemsiz pragmatistler. bazen doğru işler ama çoğunlukla verimsiz eksiz işler yapıyorlar. ama bu muhalefet yukarıda bahsettiğim psikolojik travması yanında ikincil problemdir. muhalif kanat akıl sağlığını korumalı, soğuk savaş dönemi kutuplu söylemleri ve gerilim politikalarını bırakmalı.

bir de halk da kadınlara benzer, hiç bir kadın da mızmızlanan bahane üreten erkeği sevmez. akp iş bilir, p.ç tiplere benziyor, kadın ruhundan anlıyor!!

Bu mesaj ali_ykr tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.08.2008 - 13:32


#12 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 14:12

Bedel ödeyen her zaman halk olmuştur. Yoksa bir ayağı ABD - AB 'de olanlar değil.

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#13 ali_ykr

ali_ykr

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 53 Mesaj

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 15:14

yani?? halka rağmen halk için darbe yapanlara ne demeli?


işin de kolayını bulmuşuz bakıyorum. "AB ve ABD kötü, onlarla iş birliği yapan otomatikman kötü" tıpkı "gerçekler acıdır, biber de acıdır öyleyse gerçekler biberdir" demek gibi.

Masal dünyasında yaşamayı bırakın, bir tarafta iyiler bir tarafta kötüler yok. Herkes(ülkeler) günün şartlarına göre(konjektüre göre) pozisyon almak zorunda, herkes kendi çıkarının peşinde. Rusya'nın ne mal olduğunu gördük işte, fırsatını bulunca Çin emperyalist olmayacak mı?

Dış ilişkilerde "bana ne ya, hepiniz kötüsünüz ben oynamıyorum" demek olabilir mi? Bugün belirli durumlarda ABD'den yana pozisyon almanın alternatifi nedir, nasıl yapilabilir? Avrupa birliği sadece azınlıklar ve kıbrıs mı? Binlerce sayfalık görüşme maddeleri, müktesabatlar ne oluyor?

Ortaya bir çözüm koyduğunuz yok, insanları öcülerle korkutmaktan başka da hüneriniz yok.

Sonra efsaneler üretiyorsunuz. mesela Akp ülkeyi sattı gibi. Siz şuna özelleştirmeye karşıyız, kıbrısta çözümsüzlük istiyoruz desenize.
Ama hayır özelleştirmenin ekonomik olarak tartışılması, akpnin iktisadi açıdan eleştirilmesi değil derdiniz çünkü üzüm yemektense bağcı dövülmeli.
Kıbrıs nedeniyle diplomasi de başka zararlar var ama misaki milli sınırlarında bile olmayan, bizdeb bile bağımsız bir ülke dediğiniz KKTC ve kıbrıs satılıyor öyle mi?

masal dünyasında uyumaya devam edin siz, iyi uykular

#14 Arjantin Cad.-ANKARA

Arjantin Cad.-ANKARA

    Sırdan öte ne var ki

  • Üyeler
  • 18.713 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi
  • Konum:Edebi metin

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 15:23

Ali_ykr sen devam et az sona kırmızı başlıklı kız gelecek.

Şu dediklerini bir daha düşün Avrupa ve Amerikadan ne fayda gördün ki söyler msiin ?kıbrıs halkı seni sevmiyor bile ama biz onları ne diye kabul ediyoruz hiç düşündün mü ?

O görüşmelerde ki maddeler nedense hiç azalmıyor hep büyüyor madde madde nereye kadar gideceksin ki ya bu sevdan vazgeçeceksin yada bu sevdanın içine edeceksin politikası sıkmadı mı seni ?


Biraz eğrelti ve monolog siyasetin dışına çıkıp dünyayı döndüren güçlere bu kadar basit boyun eğmeme hakkın yok mu ?


Yoksa herkes gibi ajda müjda mı olacaksın kim öpücük verirse ona sarılırsan yarın bir gün o dudağı bulamazsın


sen şimdi çıkıp diyeceksin hey ysf efendi sen ne diyorsun dış güçler olmasa ülke çöker sende haklısın derim zihniyet böyle olursa donun markası bile yabncı olursa bu ülke bu halden daha kötüye gider.

sevgiler saygılar ali_ykr...

Bu mesaj Ysf tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.08.2008 - 15:24

Her yanda güz sancısı öpüşmeler var ama nedense hepsi yarım...


#15 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 15:49

Yuları başkasına vereceğinize, yuları tutanla eşit şartlarda aynı otlakta dolaşın .

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#16 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 15:56

Sonra efsaneler üretiyorsunuz. mesela Akp ülkeyi sattı gibi. Siz şuna özelleştirmeye karşıyız, kıbrısta çözümsüzlük istiyoruz desenize.


Çözümden kastınız, Annan Planı'nı kabul etmeyen Hristofyas'ın, sürekli uygulamaya konulması için ısrar ettiği 8 Temmuz Mutabakatı'nı kabul etmek midir ? Bunun Kıbrıslı Türkler için getirisi ne olacaktır ?

Kıbrıs nedeniyle diplomasi de başka zararlar var ama misaki milli sınırlarında bile olmayan, bizdeb bile bağımsız bir ülke dediğiniz KKTC ve kıbrıs satılıyor öyle mi?

masal dünyasında uyumaya devam edin siz, iyi uykular


Tamam, KKTC Misak-ı Milli sınırları içerisinde değildir. Zaten benim için Misak-ı Milli'nin bir önemi yoktur. Çünkü Türk olan her yeri kendi topraklarımdan sayarım.

Peki AKP'nin, Misak-ı Milli sınırlarınız içerisinde yer alan Kerkük ve Musul hakkındaki görüşleri nelerdir ?

Ben söyleyeyim:

AKP'nin, Irak Türkmen Cephesi Lideri Sadettin Ergeç'i tasfiye edip, onun yerine, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak'ın kuzeyinde yapmış olduğu operasyonlara karşı çıkıp, Irak İslam Partisi adına çalışan Hasan Turan denen müptezelin akıl hocalığını yaptığı, Türkmen Adalet Partisi mensubu Enver Bayraktar denen İslamcı diğer bir müptezeli getirme gibi bir çabası vardır. Böylece Irak Türkmen Cephesi'nin mezhepler üstü konumu sarsılacak ve Şii Türkmenler cepheden kopacaktır. Bunun sonucunda da Irak Türkmen Cephesi işlevini yitirecek ve çeşitli ayak oyunları ile Irak İslam Partisi'nin denetimine girecektir. Bu da, Kürtlerin bölgeyi ele geçirmesi anlamına geliyor. Bugün, Sadettin Ergeç'e yapılmaya çalışılan şey, Rauf Denktaş'a yapılan ile aynıdır. Dilerim onun sonu da Sayın Denktaş gibi olmaz.


masal dünyasında uyumaya devam edin siz, iyi uykular


Asıl size iyi uykular.

#17 nil_law

nil_law

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.229 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Ankara Adliyesi/ Sıhhıye

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 16:05

olaylara karsı biraz daha sağduyulu olmanız lazım lütfen
hiç bir dönemde avukatlar esir kullanmadı ama kölede olmadı...

#18 lasrocas

lasrocas

    SaKLıMdASıN

  • Dokunulmazlar
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:heryer

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 18:46

Yalnız bu nutuk ahmet taner kışlalı ,afet inan araştırıp varlığını onaylamışsa ....vakit gazatesi vız gelir tırız gider..
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.

#19 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 18:51

Onaylamış mı peki ?

#20 lasrocas

lasrocas

    SaKLıMdASıN

  • Dokunulmazlar
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:heryer

Gönderim zamanı 27.08.2008 - 19:09

Bu konuşmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi" adlı kitabında şu yorumu yorumu yapar: "Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlardan kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır."

kafimi ?
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli