Jump to content



- - - - -

Atatürk'ü sevmez, Humeyni'yi sever


  • Please log in to reply
78 replies to this topic

#61 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7,424 posts
  • Cinsiyet:Bay

Posted 03.07.2008 - 11:02

Kimin uydurduğunu bilmem ama uydurulduğuna dair ciddi veriler var.

Hem Atatürk'ün egemenlik bila kaydü şart milletindir lafını nedense kimse takmıyor da işine geldiği tartışmalı yazıları da işine geldiği için doğru kabul ediyor ilginç. :friends:

#62 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5,693 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Posted 03.07.2008 - 11:12

Bu devran böyle kurulmuş, bu develer böyle güdülmüş...


Egemenlik evet milletin :friends:

O Atatürk zamanındaymıştı. Sonraki iktidarlar; gecekondu vermişler, cepheler kayıt etmişler, bulgur, pirinç,makarna, kömür vermişler. Sonundada egemenliği almışlar.

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#63 eleven

eleven

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 54 posts

Posted 03.07.2008 - 12:23

Size hala bu yaşananlar şaka gibi geliyor fikir özgürlüğü gibi geliyor ama bu gidişat iran rejiminin gidişatı.uyanmazsanız birgün çok geç olacak.ozaman geçmiş olsun deriz.bu çok ciddi bir sorun.zamanında iran şahını da sevmediğini söyleyen böyle dünyadan bir haber zavallı insanlar vardı.ama bunlar piyon kukla olduklarının farkında değiller.onlara acıyorum.
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

#64 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5,693 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Posted 03.07.2008 - 21:06

Bursa nutku tartışmalı bir nutuk olup olmadığı, olduysa bile içeriği hakkında çeşitli rivayetler var.



1975 yılında; ilk kez yazılı metin olarak, Cafer Tanrıverdi tarafından halka dağıtılmasından sonra, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kovuşturmada, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal ve Öğretim Üyesi Sami N. Özerdim’in katkılarıyla da, Atatürk’e ait olduğu kesinleşen nutkun, mahkemedeki orijinal metni aşağıdaki gibidir.Sonradan bulunan, mahkeme dosyasına da konulan, 1935 yılı yayını bir dergide vardır. Bursa’da bir gerici ayaklanma sonrası, Bursa’ya giden, Atatürk tarafından söylenen bu nutuktan bir bölüm de, Celal Bayar tarafından meclis kürsüsünden okunmuştur. Bu mahkeme kararından sonra, nutkun tamamı, serbestçe okunur, söylenir ve dağıtılır hale gelmiştir.


Kaynak


1 Şubat 1933'te, Bursa'da öğlenden sonra otuz kadar şahıs Ulucami yanında bulunan Evkaf Müdürlüğü'ne başvurarark ezan ve kametin İstanbul ve diğer şehirlerde olduğu gibi Bursa'da da Arapça okunmasını istemişlerdir. Evkaf müdürünün emrin yukarıdan geldiğini, kendisinin yapacağı bir şey olmadığını bildirmesi üzerine, arkalarına daha büyük bir kalabalık toplayarak valiliğe gitmek istemişlerdir. Fakat bu isteklerine ulaşamadan polis kuvvetleri tarafından dağıtılmışlardır. Müşevviklerle; önayak olanlar yakalanarak tahkikata başlanmıştır.

Bu sırada Atatürk, mevsimin kış olmasına rağmen 22 gün süren bir yurt gezisi yapmaktadır. Bursa olayını duyar duymaz olaya büyük bir önem vererek yola çıkmış, büyük bir hızla 5 Şubat 1933 günü saat 5:00'te Bilecik'e varmış ve sabah olmasını beklemeden otomobille hareket etmiş ve 9:30'da Bursa'ya varmıştır.

Atatürk'ün büyük bir hızla Bursa'ya gelmesini Cumhuriyet gazetesinde Yusuf Ziya Bey şöyle anlatmaktadır:

"Yirmi iki gündür, adımlarının izleriyle yurdu bir altın haleye saran Gazi, Afyon tepelerini aydınlatırken Bursa ovasına küçük bir irtica gölgesi çöktü. Bir anda onun bir tepeden bir ovaya karanlıkları yırtan bir yıldırım hızıyla düştüğünü gördük" ( 8 Şubat 1933, Cumhuriyet Gazetesi).

Atatürk olayla bizzat meşgul olmuş, 6 Şubat'ta Anadolu Ajansı'na şu tebliği vermiştir:

"Bursa'ya geldim. Hadise hakkında alakadarlardan malumat aldım. Hadise haddizatında fazla ehemmiyeti haiz değildir. Herhalde, cahil mürteciler adaletin pençesinden kurtulamayacaklardır. Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir defa daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil, dildir. Kati olarak bilinmelidir ki; Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatına hâkim esas kalacaktır."

Olayın soruşturması ile Adalet Bakanı Yusuf Kemal Bey'le, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya Bey görevlendirilmişlerdir. Olayda görevlerini ihmal eden Bursa Savcısı Sakıp Bey'e ve Bursa Sulh Ceza Hakimi Hasan Bey'e ve Bursa Müftüsü Nurettin Bey'e işten el çektirilmiştir. 15 kişi tevkif edilmiştir.

Bursa'da çıkan Arkadaş Gazetesi sahibi, gazeteci Rıza Ruşen Yücer 1947'de "Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra" adlı bir eser yayımlıyor. Bu kitabında Bursa olayını kısaca anlattıktan sonra nutkun nasıl söylendiğini şöyle açıklamaktadır:

Tanık 1:
Alıntı
"O akşam Çekirge yolundaki köşkte Atatürk'e bir yemek verildi. Sofrada 13-14 kişi var. O günkü hadiseden dolayı Atatürk'ün gönlünü almak için, bu ondört kişiden birisi:

- Efendim, diye söze başladı "Bursa gençliği bu hadiseyi hemen bastıracaktı. Fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü" devam edemedi. Atatürk bir işaretle sözünü kesti "Sonra Türk gençliğinden ne anladığını şöyle tarif etti:

Türk genci, inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir diye başlayan Bursa Nutku'nu söylemiş ve şöyle bitirmiştir: 'İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği' dedi."

1958'de Ulus Gazetesi'nde Bursa Nutku'nun yayımlanmasından ötürü soruşturma açıldığı zaman olayın bir tanığı daha ortaya çıkmış ve tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu olaya şöyle tanıklık etmiştir:

Tanık 2:
Alıntı
"Bu olay Arapça ezanın kaldrırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal İzmir'deydi. Bursa'da Ulucamii'de bir müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça okuduğunu öğrendi. Sofradaydık, derhal hususi trenin hazırlanmasını emretti. Tren öylesine bir şekilde geldi ki, Karaköy'e kadar Mustafa Kemal bağırıyordu. "Yavaş gidiyor daha süratli". Karaköy'den otomobille gayet bozuk bir yoldan Bursa'ya varıldı. Paşa'nın oradan kalkıp Bursa'ya geldiğini haber alınca, Ankara 'Bu telaşa sebep ne' demiş. Bunu Mustafa Kemal duymuştu. 'Bir müezzin Arapça ezan okuyor. Ne vali, ne müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim. Bursa'da devlet makamları inkılapları korumak için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı istiyorsunuz? Durmamı mı?' dedi. Ondan sonra verilen yemekte bu sözleri (Bursa Nutkunu) söyledi. Konuşmanın gazetelerde neşredilmediğini hatırlıyorum."

Bursalı gazeteci Musa Ataş da Atatürk'ün Bursa Nutku'nu söylediğine tanıktır. Bu görüşlerini ölmeden bir süre önce Bursa'da çıkan Hâkimiyet gazetesinin 5 Mart 1963 Hâkimiyet ve 18 Mart 1963 tarihli nüshalarında yayımlamıştır. Aynı zamanda Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Afet İnan tarafından verilen ve 23.1.1964'te Senato'da Milli Eğitim Bakanı İbrahim Öktem tarafından okunan cevap yazısında da Atatürk'ün bu nutku söylediği anlaşılmaktadır.

Musa Ataş Atatürk'ün bu nutku söylediğine tanıktır.

Musa Ataş, 18 Mart 1963 tarihli Hâkimiyet gazetesinde çıkan yazısında şöyle demektedir:

Tanık 3:
Alıntı
"Aradan 30 sene geçmiş. Bunları bulmak kolay değildir. Bursa gazetelerinde çıkanlar ise, sahipleri öldüklerinden koleksiyonlarının ne olduğunu bilmiyorum. Yalnız bu vaka üzerine Büyük Atatürk'ün yaptığı üç konuşmadan en mühimi olan belediye meclisi salonunda gençliğe yaptığı hitabesini mealen hafızamda saklıyorum. Orada Atatürk gençliğe hitaben demiştir ki:

- Bu hadise mühüm fiili bir hareket değildir. İrticai bir mahiyeti de yoktur. Fakat size şunu bildireyim ki, meş'um Menemen irticai hadisesi, inkılaplarımıza karşı yöneltilen bir hareketi önleyici Türk gençliğinin mevcut olduğunu göstermiştir. Kubilay gibi genç ve idealist bir ihtiyat zabiti kendisini bu uğurda feda etmiştir. Onu örnek alın. Herhangi irticai bir hareket olursa onun karşısında daima siz bulunacaksınız. Çünkü inkılaplarımızı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni size emanet ettik. Hangi şartlar altında olursa olsun hiçbir devlet kuvvetine dahi dayanmadan bunları siz koruyacaksınız. Alacağınız kuvvet bütün Türk milletinindir. Böyle hareketlerde sizi pervasızca daima bunların karşısında görmek Türk milletinin en büyük inancıdır."

Bu konuşmadan sonra gençler Atatürk'ü hararetle alkışladılar. "Yolundayız Paşam" dediler.



TÜRK TARİH KURUMU'NUN BURSA NUTKU HAKKINDA KARARI

"Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu'nun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk'ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürk'ün 1933 Şubatı'nda Bursa'da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır."


Kaynak
"Atatürk'ün Bursa Nutku (Tanık ve Belgelerle), Reşit Ülker

Edited by AtamÇepni, 03.07.2008 - 21:28.


AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#65 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19,758 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Posted 03.07.2008 - 21:07

Egemenlik evet milletin *heyo



Hiç sanmayrum. :)

Değişiklikler Kaydedildi...

#66 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6,730 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Posted 03.07.2008 - 22:00

"Türkiye, Atatürk'ü Allah'a Borçlusun, geri kalan herşeyide Atatürk'e.."

*heyo

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Posted Image



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#67 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5,591 posts
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Posted 03.07.2008 - 22:36

şu siyaseti icad edenin *heyo
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#68 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5,693 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Posted 03.07.2008 - 22:53

“Mudurnu müftüsü Osman Şener, geçen hafta Cuma namazında verdiği vaazda, kadınların elinin öpülmesinin yanlış olduğunu savunarak, dayının kızı, komşu teyze bile olsa nikâh düşer. Nikâh düşen kişinin elini öpemezsin. Kalbim temiz demekle olmaz bu iş, demiştir.” (Gazeteler)



Delikanlı birahanede içmekte, kara kara düşünmekteydi. Arkadaşları niye düşündüğünü sordular; “Arpacı kumrusu gibi ne düşünüp duruyorsun? Karadeniz’de gemilerin mi battı? Binin yarısı beş yüz, o da bizde yok. Sat anasını, aldırma!” diye teselli etmeye çalıştılar. Delikanlı içini çekti; “Ben düşünmeyeyim de kimler düşünsün. Bir kıza tutuldum. Onu deli gibi seviyorum” dedi.

Çalı Şevket; “Bunda üzülecek ne var? Sevinsene. Keşke, herkes senin gibi sevse, âşık olabilse de dünya daha da güzelleşse. Sevmek gibi güzel bir şey var mı bu dünyada” dedi.

“Seviyorum ama o beni sevmiyor. Bunun neresi güzel?” diye konuştu delikanlı.

“Niye yüz vermiyor sana, neyin eksik? Gençsin, yakışıklısın.”

“Bilmiyorum. Tipi değilim herhalde.”

“Belki de zengin bir koca arıyordur hanımefendi.”

“Sanki zenginler kapısında kuyruğa girmişler. Boş ver! Unutursun zamanla. Ondan daha güzelini bulursun da bu çektiğin acıya gülersin ilerde.”

“Ben onsuz yaşayamam. Başkasında gözüm yok.”

Tam bu sırada Buluş Şevki, elindeki gazeteyi göstererek yanlarına geldi:

“Derdinin dermanı burada” diye güldü.

“Sen benimle dalga mı geçiyorsun arkadaş?” diye başını salladı delikanlı.

“Hayır, gayet ciddiyim.”

“O gazetede dertlere derman bulan dert babası ya da Güzin Abla gibi biri var galiba.”

“Hayır, dert babası değil, müftü bulacak bu arkadaşın derdinin dermanını.”

“Müftü nasıl kurtaracak delikanlıyı, muska falan mı yazıverecek?”

“Gazeteyi okuyun da öyle konuşun.”

Gazeteyi elinden aldılar, okumaya başladılar: “Mudurnu müftüsü Osman Şener, geçen hafta Cuma namazında verdiği vaazda, kadınların elinin öpülmesinin yanlış olduğunu savunarak ‘Yok, öyle dayımın kızı elimi öptü, komşu teyzenin elini öptüm. Nikah düşer, nikah düşen kişinin elini öpemezsin... Bazıları diyor ki; benim kalbim temiz. Kalbin ne kadar temiz olabilir ki. Kalbin Hz. Peygamber’in kalbinden daha mı temizdi? Peygamberimiz hiç el öpmedi. Yanlış işler bunlar.’ Dedi.”

Çalı Şevket, dudak bükerek konuştu:

“İyi ama bunun delikanlının derdiyle ne ilgisi var yani?”

Buluş Şevki göz kırptı:

“Müftü, kadınların elini öpen erkeğe nikâh düşer demiş.”

“Bence kadınların elini değil de başka yerini öpersen olur o iş!”

Çalı Şevket’in bu sözüne herkes kahkahayla güldü.

İçlerinden biri, “Çok merak ettim. Delikanlı müftünün yanına gidip hayır duasını mı alacak, kendisini okutup üfletecek mi, yoksa kızın aşkına karşılık vermesi için büyü mü yaptıracak?” diye sordu.

“Kafanız çalışmıyor arkadaşlar” diye elini salladı Buluş Şevki. “Oralara kadar gitmesine gerek yok. Çözüm burada. Bu delikanlının sevdiği kızın ailesi çok dindardır. Hacı hoca takımına çok inanırlar. Bizimki kızın yanına yaklaşacak, bir fırsatını bulup elini öpecek. Onlar da kızlarını kendisiyle evlendirmek zorunda kalacaklar. İşte bu kadar!”

***

Bir süre sonra delikanlı gülerek birahaneden içeri girdi, herkese bira ısmarladı. Kendisine yol gösteren Buluş Şevki’ye sarıldı, “Dediğin oldu abi. Kızı bana vermeye razı oldular. İş garanti olsun diye sevgilimin elini bir kere değil birkaç kere öptüm. Yarın düğünümüz var, hepiniz davetlimsiniz” deyip Şevki’nin elini öpmek istedi ama Şevki hemen elini çekti, göz kırparak; “Aman koçum, müftü duymasın. Bir nikâh da ikimize kıymağa kalkar sonra! Bundan sonra el öperken dikkat et haa!” diyerek herkesi güldürdü.



Suç siyaseti icat edende değil, siyasetçinin elini öpmek için kuyruğa girenlerde... K... kaldırıyorlar

Sakın ola elinizi vermeyin , nikah düşer sonra.

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#69 lasrocas

lasrocas

    SaKLıMdASıN

  • Dokunulmazlar
  • 1,142 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:heryer

Posted 11.07.2008 - 14:10

Bu iki hanımcık (!) acaba iran rejiminde yaşasaydı öyle televizyona çıkıp hümeyniyi sevmiyorum diyebilceklermiydi yada seviyorum ???

ingiliz himayesinde yaşamak daha iyiymiş ibadetini rahatca yapabilirmiş muş müş... :(

sütcü imam olayınıda dine islama bağlayıp bide üstüne sütcü imam olayına nene hatunu katıp karıştırdı :) tarih bilgisine hayranım....

Nene Hatun, Maraşlı değil.

Erzurumlu.

Savaştığı düşman, Fransız değil.

Rus.

Rus başörtüsüne saldırmadı.

Aziziye Tabyası’na saldırdı.

Milli mücadelenin mangal yürekli evladıdır ama, milli mücadelenin ilk kurşununu Sütçü İmam sıkmadı.

Hasan Tahsin sıktı.

Maraş’ta değil, İzmir’de.

Takvime bak.. Hasan Tahsin’in tetiğe basmasıyla, Sütçü İmam’ın tetiğe basması arasında 6 ay var…

Sütçü İmam, Fransız vurmadı.

Ermeni vurdu.

Maraş’ta düşmana ilk müdahaleyi yapan da, aslında Sütçü İmam değil.

Çakmakçı Sait.

Silahı yoktu.

Yumruğuyla saldırdı.

Şehit oldu.

Maraş’ı önce kim işgal etti?

Arkadaşın İngilteresi!

Kim sesini çıkarmadı?

Arkadaşın padişah efendisi!

Kim kurtardı?

Arkadaşa daha geniş haklar tanıyacak olan İngilizlerin gemisiyle kaçan padişah efendinin idam etmek için arattığı Atatürk!

O dönemin sosyolojik yapısını incelerseniz, cephedeki insanların hep Müslüman olmadığını da görürsünüz…

Bizzat Ordinaryüs Profesör Mazhar Osman’ın ağlayarak okuduğu “şehit listesi”ne göre, bu toprakları İngilizler işgal etmesin diye savaşan, can veren İstanbullu hekimler arasında, 140 Türk, 32 Ermeni, 25 Rum, 18 Yahudi var.

Ve, dikkatinizi çekerim, hepsine birden “şehit” demişler…

Çünkü şehitlik kavramı, “o dönemin sosyolojik yapısı”na göre, dinle alakalı değil, yurtseverlikle alakalı.

buda ona kapak olsun...

Edited by lasrocas, 11.07.2008 - 15:09.

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.

#70 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11,484 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Posted 11.07.2008 - 18:32

Tarih bu nerden bakarsan nereye çekersen oraya gidiyor...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#71 lasrocas

lasrocas

    SaKLıMdASıN

  • Dokunulmazlar
  • 1,142 posts
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:heryer

Posted 11.07.2008 - 20:56

evet yukarda bahsi geçen tarihide cumhuriyetciler uydurmuştur...zaten.
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin
korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar,
elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar.

#72 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5,617 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Posted 11.07.2008 - 21:08

Aman delinin biri kuyuya bi taş atmış sonra ne olmuştu? Deliye bişey olmaz da kalanlara olur dimi :S
Sağcı-Solcu iken Dinci-Laik oldu..
Kabahat delide nasılsa, biz tarafımızı tutalım dimi aslanlar gibi *öberah


#73 Who am I

Who am I

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1,041 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ça test egale
  • İlgi Alanları:naie pas peur de moi

Posted 12.07.2008 - 12:59

Siyaset eşleri,dostları,kardeşleri birbirine düşürüyor bırakın siyaseti siyasiler yapsın biz sadece desteklediğimiz partiye oy verelim ,siyaset eğer internet sitelerinde,okul ve ev içinde aile ortamına girerse ne yazıkki tartışmalar doğuyor ve birbirimizi kırıyoruz herkes kendi siyasetini sandık başında yapsın arkadaşlar *gun şu hayata bir defa geliyoruz boşuna sitres yapıyoruz birbirimizi görüşlerimiz yüzünden kırmıyalım herkesin savunduğu değerler tabiki farklıdır ama hepimiz aynı ülkenin ekmeğini yiyoruz.Askere gitimizde sağcısı solcusu yan yana omuz omuza savaşıyor aslında bilmeden birbirinize destek çıkıyorsunuz ve bunu hep yapmalıyız *saksak
Doğa yıllardır bize herşeyi veriyor , peki biz doğaya ne verdik ? Sigara paketine 5 tl yada 7 tl veriyoruz , peki açan olanı görüyormuyuz ? bir hayvan öldürüldüğünde günlerce protesto ediyoruz ,peki bir şehit verdiğimizde kaç gün şehitlerimizi anıyoruz ? dizi yada şarkı sözlerini ezberliyoruz peki , kaç kişi Atatürk ilke ve inkilaplarını biliyor ? Müslümanız diyorsunuz , ama islamın şartlarını yada kurallarını bilmiyorsunuz bu nasıl müslümanlık ? herkes kendini imam sanıp konuşuyor , açın kuranı okuyun ne yazıyor acaba diye,insanları eleştiriyoruz peki kaçımız kendimizi eleştirmeye cesaret buluyor

#74 cevikbir

cevikbir

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 35 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bilgisayarın karşısı

Posted 12.07.2008 - 13:21

arkadaşlar bu olaylar o kadar yüzeysel değil maalesef...

ülkemizde gezmediğim yer kalmadı her türden, her din ve ırktan arkadaşlarım var. ama kendi tarihini öğrenerek değilde dışarıdan kulaktan dolma ideolojilerle birşeyler bildiğini düşünenler ya ırk düşmanı yada din düşmanı oluyor...
doğru ve güzel eğitim sayesinde Atatürk'ün neden ulu önderimiz olduğunu; Dinimizin ve diğer dinlerin çatışma değil aslında huzur ve birleşme hoşgörü noktası olduğunu; bu topraklarda yaşayan insanların çeşitliliğini ve bu çeşitliliğin ayrım değil paylaşım ve dayanışma noktası olduğunu öğretmek gerek...
bunun için milli eğitimin siyasi rant noktası değil seçilebilen akademisyenlerden oluşması... sanırım güzel bir fikir olurdu....
Yer Astronotu :D

#75 kardelen

kardelen

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 713 posts

Posted 14.07.2008 - 01:45

Size hala bu yaşananlar şaka gibi geliyor fikir özgürlüğü gibi geliyor ama bu gidişat iran rejiminin gidişatı.uyanmazsanız birgün çok geç olacak.ozaman geçmiş olsun deriz.bu çok ciddi bir sorun.zamanında iran şahını da sevmediğini söyleyen böyle dünyadan bir haber zavallı insanlar vardı.ama bunlar piyon kukla olduklarının farkında değiller.onlara acıyorum.


Yanılıyorsun!
Bu gidişat iran rejiminin gidişatı değildir!

#76 kardelen

kardelen

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 713 posts

Posted 14.07.2008 - 02:04

BURSA NUTKU!


Bir yurt gezisine çıkmış olan Atatürk'e İzmir'deyken acil bir telgraf ulaştırılır. Kâğıt, Bursa'da ezanın Arapça okunmasını isteyen bir grubun valiliği 'bastığı'nı haber vermektedir. Gezisini iptal eden Atatürk, Bursa'ya ulaşıp yetkililerden bilgi alınca anlar ki, heyecana gerek yoktur. Nitekim Anadolu Ajansı'na kamuoyunu yatıştırıcı bir demeç verir. Ulu Cami'deki cemaat, cuma namazından çıkışta topluca Evkaf Müdürlüğü'ne gidip, 'Niye İstanbul'da ezan Arapça okunuyor da Bursa'da okunmuyor?' diye sormuş, cevap alamayınca aynı niyetle vilayete yürümüştür. Halkın talebini mülki amirine bildirmesi ve izahat istemesinde ne tuhaflık olabilir? Ne var ki, heyecana kapılan vilayet görevlileri olayı garnizon komutanına, polise vs. bildirirler. Cemaatin 'elebaşıları' yakalanır.

Buraya kadar her şey normal. Ancak 6 Şubat 1933 gecesi Atatürk'ün, şimdi müze yapılan Çelik Palas yakınındaki ahşap köşkte akşam yemeğini müteakip bir konuşma yaptığı iddia edilir. İşte meşhur Bursa Nutku bu konuşmada geçmiştir bir rivayete göre.

Şüpheler de bu noktada toplanıyor zaten. Hadisenin cereyan ettiği günlerde basında tek kelimeyle olsun söz edilmeyen -ki o zamanlar Atatürk'ün her sözü anında zaptedilirdi- bu nutku, yaklaşık 15 kişi olduğunu bildiğimiz toplantıya katılan zevat da yalanlar (mesela Kılıç Ali ile Yusuf Hikmet Bayur). Katılanların yalanladıkları, nöbetçi defterinde kaydı bulunmayan, gazetelerde esamisi okunmayan, Anadolu Ajansı'ndaki beyanatta zikri geçmeyen bu nutkun Atatürk'e ait olması mümkün değildir. Hatta bazılarına göre, Stalin'in Komünist Gençliğe Hitabı'ndan alınıp Atatürk'e yamanmıştır.

Sonradan Bursa Nutku adıyla meşhur olacak bu metin ilk kez 1947'de Rıza Rüşen Yücer'in Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra adlı kitabında görülürse de, Celal Bayar tarafından 1949'da İzmir'de yapılan II. DP Büyük Kongresi'nde okutulmasına kadar yine kimsenin ilgisini çekmez. Bayar'ın menfaatlerine bir eldiven gibi uymaktadır Nutuk'ta 'Madem gerici CHP'yi adalet durdurmuyor, o halde gençlik yönetime el koymalıdır' mesajı bağırmaktadır. Ne var ki, nutku alkışlayan DP'liler, hasımlarının eline ne denli tehlikeli bir silah uzattıklarının farkında değillerdir.

9 yıl sonra bu defa CHP yanlısı Ulus gazetesine basılmış olarak görürüz onu. Bu defa amaç, DP'yi tehdittir. 'Gençlik, iktidara rağmen kanun-nizam dinlemeden rejimi korumak adına idareye el koyacaktır' mesajı çınlar. Tartışma alevlenince Cumhuriyet Savcısı Ulus gazetesi hakkında soruşturma açar. DP'nin bu nutku daha önce okuttuğunun ortaya çıkması üzerine ise Menderes'in baskısıyla savcılık takipsizlik kararı verir ve hadise kapanmış görünür. Ancak bir kere kılıfından çıkan silah belden bele dolaşmaya kararlıdır.

1966'ya geldiğimizde nutkun doğrultulduğu irtica hedefinde yeni bir isim belirmiştir. Yargıtay Başkanı'nın Adalet Yılı açış konuşmasında Bursa Nutku'nu okuması üzerine hararetlenen tartışmalar karşısında Demirel, onun Atatürk'e aidiyetinin 'şüpheli' olduğunu söylemek zorunda kalır. "Karışıklıklara yol gösteren, devlet anlayışının, kanun hâkimiyetinin, asayiş ve inzibat fikrinin yıkılmasını tavsiye" eden bu metnin Atatürk'e aidiyeti ispatlanmalıdır. Bir bilirkişi heyeti kurularak konunun Senato'da araştırılması gündeme gelir. Türk Tarih Kurumu'ndan rapor istenir, Milli Eğitim Bakanı açıklama yapar. Ve aslı astarı olmayan bu nutuk etrafında koparılan irtica fırtınası günün birinde kendiliğinden diner. Ta ki müsait bir hava boşluğu bulup yeniden uğuldayana kadar. Nitekim onu, yaşadığımız günlerde de hararetli bir tartışmayı başlatmış bulacağız.

Özetle Bursa Nutku, ne zaman irtica tartışmaları patlak verse çekmeceden çıkarılıp gündeme sürülen hikmetinden sual olunmaz bir belge olmuş, darbe, devrim, rejim muhafızlığı gibi açık (ve tehlikeli) göndermeleri, onun gerçekten Atatürk'e ait olup olmadığından daha önemli görülmüştür. Tabii 64 yıllık ömrüyle bir tür "irtica fezlekesi" olarak tarihe geçmeyi hak ettiğini de eklemek şarttır. (Mustafa Armağan)

#77 kardelen

kardelen

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 713 posts

Posted 14.07.2008 - 03:01

"BURSA NUTKU" ÜZERİNE


Çıkan polemiğin özeti: Levent Göktem Osmanlı üzerine bir yazı yazar. Hakan Kaynar hasta yatağında bu yazıya cevap yetiştirmeye çalışır. Levent Göktem bu yazıya sinirlenir biraz. Senih Kavlak yemez-içmez yazılarda yer alan Bursa Nutku var mıydı, yok muydu, tartışmalarına açıklık getirmeye uğraşır. Buyrun...

Tarih sadece 'gariplikleri, şaşaaları, katliamları, yanılgıları, kişisel tutumları' içermez; hepsini ve daha çoğunu kapsar. Herhangi bir tarihsel konu geniş perspektiften ele alınmazsa, 'bu iyiydi, şu kötüydü' gibi anlamsız bir tartışma ortamı doğar.

Osmanlı'nın niteliği üzerine ayrıca yazmak mümkün. Ancak, ben, şimdilik Kaynar-Göktem polemiğinde yer alan, Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Bursa Nutku' konusunu ele alacağım.

Levent Göktem 29 ocak 2001 tarihli 'Hakan Kaynar'a Soru: Karşısın Ama Neye' başlıklı yazısında, kaçımızın Atatürk'ün Bursa Nutku'ndan haberdar olduğunu sorar ve nutkun metnini aktarır ama kaynağı belirtmez ve sadece parantez içinde (Bursa Nutku) der. Bu kaynak aktarma geleneğinde yetersiz bir uygulamadır. Nerede, hangi kaynakta olduğunu bilemiyoruz Göktem'in aktardığının...

İşin gerçeği, bir kaynakta "Atatürk'ün, 1933 yılında Bursa'da 13-14 kişilik bir sofrada yaptığı "iddia edilen" bir konuşma, siyasi edebiyatımızda 'Bursa Nutku' olarak zikredilir" (Popüler Siyasi Deyimler Sözlüğü, Alper Sedat Aslandaş-Baskın Bıçakçı, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, syf.51) denilmektedir.

Bursa'da 1933 Şubat'ında yüz kadar kişinin Türkçe ezanı protesto etmek amacıyla yaptığı gösteriler, Ankara'ya 'gericiler ayaklandı' diye aktarılır ve olay Atatürk tarafından çok önemli bulunmaz. Resmi bir tebliğ yayınlar. Tebliğde özetle şöyle der:

"Olay aslında önemli bir olay değildir... Olaya özel bir önemle eğilmemiz, dinin siyasete ya da herhangi bir kışkırtmaya vesile edilmesine hiç müsahama etmeyeceğimizin bir daha anlaşılması içindir."(a.g.e. syf.51)

'Asıl Bursa Nutku' bu kadardır. Birkaç kişi tutuklanır, hakim, savcı, müftü görevden alınır ve olay kapanır...

Ancak, 1947 yılında Bursa gazetecilerinden Rıza Ruşen Yücer'in 'Atatürk'e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra' adlı kitapçığında, Levent Göktem'in de yazısında aktarmış olduğu metin yer alır. Fakat Rıza Ruşen bu nutka "bizzat tanık olmadığı" gibi, 13-14 kişilik sofrada bulunanların adlarını da belirtmemiştir. Haliyle, konu 'şüpheli' kalır.

Dönemin dilini aktarması açısından, yukarıda anılan kitapta yer alan 'Bursa Nutku'nun, Rıza Ruşen tarafından aktarılan metni şöyledir:

"Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların luzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demiyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.

Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalıyacaktır. Genç, "polis henüz inkılâp ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, , fakat asla yalvarmıyacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir. Yine düşünecek; "demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lâzım!.."

Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve âmilleri düzeltmek de benim vazifemdir!.."

1949 yılında Demokrat Parti bu 'nutku' siyaset pazarına sürer. Daha sonra, 1958 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin 'eline geçer' ve Ulus gazetesi 19 Mayıs günlü sayısında, metni 'Devrimci Genç' başlığı altında ve "üslubunu değiştirerek" yayınlar.

1960'lı yıllarda da gençlik hareketlerinin meşruiyet kaynaklarından olan 'Bursa Nutku' daha çok 'simgesel' anlamdadır ve Mustafa Kemal Atatürk'ün etrafında oluşturulan 'efsane'lere atıf taşır. Tıpkı 'sağlam kafa sağlam vücutta bulunur' sözü gibi. Sözün aslı, "keşke sağlam kafada sağlam vücut da bulunsa" veya "sağlam vücutta sağlam kafa da bulunsa" şeklinde istek belirten bir cümledir.

"Komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir" lâfının Atatürk'e maledilmesi de bu uygulamaların başka bir örneğidir... Çetin Altan, bu sözün Atatürk'e ait olmadığını, el yazısının taklit olduğunu, yurtdışındaki laboratuvarlarda inceleterek ispatlamıştı.

"Bursa Nutku"na ilişkin perspektifin daha genişletilmesi, bu konuda kaynak belirtecek araştırmacılara, tarihçilere ulaşılması ve bunların bu konuda yazacakları çok önemlidir ve yazmalıdırlar. Nutkun tam 'anlamının' kavranması açısından her türlü katkı teşvike değerdir. Bu nutuk niye 1947'de ortaya çıkıyor, Atatürk gerçekten söylemiş mi, nerede ne zaman söylemiş, tanık veya başka kaynak var mı? Tüm bunların cevabı bulunmalı.

Olumlu olumsuz bir çok söz, nutuk, Atatürk'e atfedilerek, kafalar karıştırılır veya kişiler, siyasetçiler tarafından işine geldiği gibi kullanılır. Gerçeği ayıklamak her zaman kolay olmaz.

Tarih, biraz da, 'gerçeği bulma, yalanı ayıklama' bilimi değil midir?


--------------------------------------------------------------------------------
Senih KAVLAK - 5 Şubat 2001, Pazartesi

#78 Who am I

Who am I

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1,041 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ça test egale
  • İlgi Alanları:naie pas peur de moi

Posted 14.07.2008 - 10:54

Humeyninin yanına git ozaman nasıl bir kız bu yaa *öberah
Doğa yıllardır bize herşeyi veriyor , peki biz doğaya ne verdik ? Sigara paketine 5 tl yada 7 tl veriyoruz , peki açan olanı görüyormuyuz ? bir hayvan öldürüldüğünde günlerce protesto ediyoruz ,peki bir şehit verdiğimizde kaç gün şehitlerimizi anıyoruz ? dizi yada şarkı sözlerini ezberliyoruz peki , kaç kişi Atatürk ilke ve inkilaplarını biliyor ? Müslümanız diyorsunuz , ama islamın şartlarını yada kurallarını bilmiyorsunuz bu nasıl müslümanlık ? herkes kendini imam sanıp konuşuyor , açın kuranı okuyun ne yazıyor acaba diye,insanları eleştiriyoruz peki kaçımız kendimizi eleştirmeye cesaret buluyor

#79 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5,693 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Posted 14.07.2008 - 11:47


1975 yılında; ilk kez yazılı metin olarak, Cafer Tanrıverdi tarafından halka dağıtılmasından sonra, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kovuşturmada, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal ve Öğretim Üyesi Sami N. Özerdim’in katkılarıyla da, Atatürk’e ait olduğu kesinleşen nutkun, mahkemedeki orijinal metni aşağıdaki gibidir.Sonradan bulunan, mahkeme dosyasına da konulan, 1935 yılı yayını bir dergide vardır. Bursa’da bir gerici ayaklanma sonrası, Bursa’ya giden, Atatürk tarafından söylenen bu nutuktan bir bölüm de, Celal Bayar tarafından meclis kürsüsünden okunmuştur. Bu mahkeme kararından sonra, nutkun tamamı, serbestçe okunur, söylenir ve dağıtılır hale gelmiştir.


Kaynak


[



Atatürk düşmanı bezirganlar, her dönemde çıkmıştır.

Son dönemlerde kendi görüşlerine ters düşenlerin yakalanması sonrası, daha yargılanmaları başlamadan suçlu olarak ilan eden arka bahçe medyası okuyan
zavallılar ''Türk Adaletine Güveniyoruz'' derlerken mahkeme kararı olduğu halde sırf Atatürk söylemiş diye mahkeme kararını kabullenemiyorlar. Ne kadar çırpınırsan çırpın sen ve senin gibiler ne bizi İslamiyet'ten , nede Atatürkçü düşünceden uzaklaştıramıyacaksınız. Çünkü biz çocuklarımızada aynı kutsal değerlerin kıymetini öğretiyoryoruz. Gidipte Amerikan uşaklığı yapıp, ardındna İran rejimini göklere çıkarmak gibi bir yaman çelişkinin içinde bulunmuyoruz. Bir dönemin hızlı Cem Uzancıları devran değişince , kendilerine yine yamanacak bir siyasi görüş çizgisi bulmuşlar.


AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...





Similar Topics Collapse

1 user(s) are reading this topic

0 members, 1 guests, 0 anonymous users