TASAVVUFA GÖRE İNSAN
Tasavvuf ehline göre gerçek varlık, Allah’ın zatıdır. Birçok ilimlerle andığımız şekil ve renkler toplamı, ilâhi belirişlerden başka bir şey değildir.
Ancak evrende beliren olayların herbiri, yalnızca bir tecellinin mazharı ve bir ismin görünüş yeri iken insan, nitelik ve fiillerin zuhur yeri ve zat aynasıdır.
Bu sonsuz âlemler insanın vicdanını içermekten aciz iken, insan vicdanı bütün kainatı ilmen kapsayabilir. Çünkü idrak, kavrayış ve düşünceye sahiptir. İşte bu yüzden insana büyük nüsha (kitap), evrene ise küçük nüsha denmiştir.
Tasavvufun bu konusunu incelemek için, azamet ve kibriya kelimeleri üzerinde durmak gerekir.
Âdem ve âleme uygulandığında her ikisi de büyüklük anlamına gelen bu iki kelimeden azamet sıfat ve cisim büyüklüğüne, kibriya ise zati ve manevi büyüklüğe işaret eder.
Demek ki azamet, sonsuz uzayı doldurup kapsayan ayrı varlıklar, kibriya ise mutlak uzay kaydından da bağımsız olan, bu varlıkları ilmen kapsayan mânâdır, ruhtur.
Kısacası, azametin zuhur yerleri, kainatın bütünlüğü olduğu halde, kibriyanın beliriş yeri yalnız insandır.
Ancak, şuna dikkat edilmelidir:
Burada insan, yalnız yeryüzünde yaşayan herhangi bir insanoğlu anlamına gelmez. Sonsuz evrende hangi merkez ve dairede olursa olsun, varoluşun gerçeğini idrake ve Allah’ı tevhide (birlemeye) muktedir bir vicdana sahip olan varlığı anlatır. İşte bu nedenle insana büyük nüsha denmiştir.
Şu da çok iyi bilinmelidir ki, potansiyel olarak bütün insanlar bu tanıma girdiği halde, fiilen yalnız insanlığını bilen insan dahildir.
Kur’an-ı Mübin’de insanlık, üç sınıfa ayrılmıştır: 1. İnsan, 2. Âdem, 3. Konuşan canlı.
Gerçeğin sırlarını bilenler İnsan, isimlerin esrarını bilenler Âdem, geri kalanlar ise konuşan canlıdır.
ALINTIDIR H.*gun