İçerik değiştir



- - - - -

Türkçe(Anadilde) İbadet!


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 25 yanıt verildi

#1 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 12.03.2008 - 23:48


Kuran’ın İslam’ının yaşanması için yapılması gereken en temel faaliyet Kuran’ın, dini yaşayacak toplumun ana diline çevrilmesidir. Kuran Arapça inmiştir ve orijinali Arapça’dır. Fakat Kuran’a göre Arapça, kutsal bir dil değildir. Kuran, her kavme Peygamberler’in gönderildiğini ve bu peygamberlerin kavimlerine kendi dillerinde mesajlar getirdiklerini söyler. Tevrat Hz. Musa’nın kavminin dilindedir, İncil de Hz. İsa’nın kavminin dilindedir. Hz. Lut’un vahiyleri kendi kavminin dilindedir, Hz. Nuh’unkiler de öyledir... Bu mesajları kutsal yapan Allah’tan indirilmiş olmalarıdır ve bu mesajların hiçbiri Arapça değildir. Allah’ın mesajı Arapça yazılabileceği gibi; Allah’a, dine karşıt sözler, putlara iltifatlar da Arapça yazılabilir. Arapça’yı Allah’ın özel dili, Cennet’in lisanı; Arapça harşeri Allah’ın özel harşeri, Cennet’in harşeri gibi gösteren zihniyet dini Araplar’ın tekeline sokmak isteyen Arap ırkçısı, mezhepçi zihniyettir. Fussilet Suresi 44. ayetten Kuran’ın Arapça olmasının sebebinin, Kuran’ın ilk olarak Arap toplumuna hitap etmesi olduğunu anlıyoruz. Kuran Allah’ın din gönderdiği her kavme kendi dilinde hitap etme adetinden dolayı Arapça’dır. Araplar’a dinlerinin yabancı dilde bildirilmesi saçma olduğu gibi, Türkler’e de kendi dilleri dışında bildirimde bulunmak saçmadır. Türkler’e kendi dillerinde bildirim ancak Kuran’ın çevirisi ile mümkündür.

Kuran’da geçen kelimeler, kavramlar Kuran’da geçmeden önce de Araplar’ın kullandığı kelimeler, kavramlardı. Kuran Allah dediğinde neyi kastettiği, domuz dediğinde domuzun ne olduğu, miras deyince mirasın ne olduğu, vasiyet deyince vasiyetin ne olduğu biliniyordu. Kuran evvelden varolan kelimelerle geldi. Kuran’ı okuyan bir kimse bu apaçık gerçeği rahatça kavrar. Kutsal olan Arapça veya kelimeler değil; Allah’ın bu kelimelerle, kavramlarla oluşturduğu Kuran’dır.
Arapça’yı kutsallaştırıp, dinin anlaşılmadan yaşanmasına sebep olanların düştüğü komik durumun bir örneği şöyledir: “Arap Bedevi kadınları ellerinde deşer, yanık sesle türküler söylüyorlardı. Türkülerin konusu da deve etinin lezzetiydi. Bu etin kebabının, haşlamasının, kızartmasının ne kadar lezzetli olduğu yanık yanık, makam içinde anlatılıyordu. Töreni tertipleyen Osmanlı Teşkilatı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı Bey bir de gördü ki, hazır ol vaziyetinde olan Anadolu’nun aslan yapılı Osmancık Taburu’nun erlerinden bazılarının Arapça deve eti kasidesini dinlerken göz yaşları şıpır şıpır damlıyordu. İyi Arapça bilen Eşref Bey Şafi ırdı, bir ere:

-“Oğlum ne ağlıyorsun?” diye sordu. Hazır ol vaziyetindeki Mehmetçik durumu değiştirmeden cevap verdi:

-“Kumandanım bakınız ne güzel Kuran okuyor...”

Bu saf, pırıl pırıl yürekli Anadolu çocuğunun duyguları önünde gözleri dolan Eşref Bey dayanamıyor:

-“Oğlum o bedevi kadınları kendilerine dağıtılacak olan deve etinin lezzetini anlatan kasideyi makamla okuyorlar, sil göz yaşlarını...”(Cemal Kutay, Türkçe İbadet, sayfa 61)

Gelin ayrı dilleri, ayrı ırkları nasıl değerlendireceğimizi Kuran’ın aydınlatıcı ayetlerine başvurup öğrenelim.

Göklerin ve yerin yaratılması ile dilleriniz ve renklerinizin başka oluşu O’nun delillerindendir. Şüphesiz bunda bilgi sahipleri için deliller vardır.

30- Rum Suresi 22

Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, ancak bu sizleri verdikleriyle sınaması içindir. Tümünüzün dönüşü Allah’adır.

5- Maide Suresi 48

Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkekten ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler yaptık. Allah açısından en üstün olanınız en çok sakınanınızdır.

49- Hucurat Suresi 13

Bu ayetleri örnek gösteren Cengiz Özakıncı şunları söyler: “Kuran’ı benimsemiş bir kişi kendi bildiği dilden başka bir dille, kendi soyundan başka bir soyla, kendi toplumundan başka bir toplumla, kendi yazısından başka bir yazıyla karşılaştığında bunları Tanrı’nın bir ürünü olarak görecek, bir üstünlük ya da aşağılık duygusuna kapılmayacak, bunları tanımaya, anlamaya, öğrenmeye girişecektir. Daha açığını söyleyelim: Kuran’a göre bir Müslüman Arap, Türkler’in ulus olarak varlığını, dilini, yazısını ancak bir inceleme, araştırma, öğrenme, yararlanma konusu edinebilir. Türkler’in ulus olarak varlığını ortadan kaldırmaya, ya da eritmeye girişmesi durumunda Tanrı katında suçlu olacaktır. Türkçe’yi at, Arapça’yı kullan, ya da kendi yazını at, Arap yazısını kullan diyemez. Öteki ulusları Araplaştırmaya yeltenemez. Eğer yeltenirse, bu girişimi Tanrı’nın buyruklarına aykırı olur. Geçmişte Tanrı’nın buyruklarını çiğneyen pek çok Müslüman Arap, Müslüman Türk çıkmış, Türkler’in dilini, yazısını Araplaştırmaya girişmiş ve bunu belli oranda başarmışlardır. Bundan 900 yıl önce kimi Arap, kimi Türk kandırıcı kişiler Tanrı ile Türkler’in arasına dilden bir engel koydular. Türkler’in Tanrı’ya Türkçe seslenmesinin Tanrı’yı kızdıracağını söyleyerek, Türkler’i bu yalana inandırdılar. Türkler Tanrı’nın yalnızca Arapça seslenişlere ilgi gösterdiğine kandırıldılar. Tanrı’nın yalnızca Arapça dilekleri, yakarıları işleme koyduğunu söyleyen bu tilkilere inanan Türkler ağızlarını Arapça sözcüklerle açtıklarında, kullanımdan düşürdükleri Türkçe sözcükleri peynir gibi yitiren kargalar konumuna düşmüş, dilleri bozulmuş, imgelemleri bulanmış, anlama, anlatma yetileri devingenliğini, diriliğini, türetgenliğini tüketmiş durumdadırlar.” (Cengiz Özakıncı, Dil ve Din, sayfa 120 ve 156)

Alıntıladığımız ayetlerden anlayacağımız gibi Arapça da, Türkçe de, İngilizce de, Fransızca da, tüm diller de Allah’ın isteğiyle oluşmuştur, tümü Allah’ın delilleridir. İnsanlar bu renkliliği yok etmeye değil, bu farklılıkların içinde kaynaşmaya, tanışmaya çalışmalıdırlar. Her dil bir güzelliktir. Hiçbir dilin kutsallığı yoktur. Allah’ın beğendiği bu çeşitliliği uydurma kutsal etiketiyle yok edenler Allah’ın kitabı Kuran ile çelişmektedirler.
Allah, meleklere Hz. Adem’in üstünlüğünü açıklarken, Hz. Adem’e isimleri öğretmesine ve Hz. Adem’in isimlerle tanımlamalar yapmasına dikkat çekmektedir. İsimlendirerek tanımlama, kelimelerle düşünme gibi dilin temel fonksiyonları, insanı üstün kılan özellikleridir. Hiç şüphesiz dilin bu tarz kullanımında, ne söylediğinin bilincinde olma unsuru vardır. Aklı işletme faaliyeti kelimelerle isimlendirmenin sonucunda yapılan bir faaliyettir. Kullanılan akıl ise insan olmanın ayırt edici özelliğidir.

Kuran’ın herkesin anladığı dilde, tercümesinden okunmasının önemini Prof. Dr. Beyza Bilgin de şu sözleriyle vurgulamaktadır: “Kuran’ın anlaşılması esastır ve vahiyler yoluyla tebliğ ve yol gösterme daima milletlerin konuştuğu dilde yapılmıştır. Öyleyse, milletin fertleri, Allah’ın Kitabı’nı anlamak, ondaki haber ve öğütlerden yararlanarak terbiye olmak, davranış geliştirmek için, onu yabancı dilde değil, konuştukları dilde ve anlayarak okuyacaklardır. Böyle bir okuyuş temin edilmedikçe, Kuran belli bir zümrenin, bir azınlığın elinde kaldıkça, ondaki ilahi amaca yönelik yöntem etkinliğinin ve anlam zenginliğinin meydana getirebileceği bütün gelişmelerden mahrum kalınacaktır. Kuran’ın vahyolunduğu dönemde, Arap edebiyatı çoğunluğun ilgilendiği, zevk alarak izlediği bir alandı. Kuran, şiirle nesrin birleştiği bir üslûpla, yeni konulardan söz ediyordu.

Kuran’ı dinletmeyin. Kuran okunduğunda gürültü yapın, belki bu yolla ona galabe edebilirsiniz.

(41 Fussilet 26)

Anlamışlardı ki, Kuran dinlenir ve anlaşılırsa, onunla başa çıkamayacaklardır. Oysa geleneklerimizden gelen günümüzdeki okuyuşta, musiki ile okuyuştan etkilenmekten söz edilebilir ama o şiirli üslûp kullanılarak verilmiş olan haber ve öğütlerden etkilenmekten söz edilemez. Kuran’ı inanarak, güvenerek, sevgi ile okuyan insanlar, onu okurken, onda anlatılanları, onu üslubu ile anlayarak okusalar, bilgilenseler ve etkilenseler, duyguları o yönde aksa, o yönde içerik kazansa, neler olabilir, kabiliyetli müminler onları nasıl kullanır, bir düşünülse! Güzel sanatların bütün dalları, şiir, roman, Şlm, tiyatro, müzik, estetik, gazete, dergi, radyo, televizyon gibi güçlü araçlar, onları kullanan inançlı insanların belleklerinde yüksek fikirlerle seslense, sevgiyi, güzelliği, temizliği, merhameti, adaleti, barışı ve yardımlaşmayı ifadeye dökseler, ülkede ince bir ruh hali, bir yüksek terbiye, bir bilgiseverlik, bir aydınlanma meydana gelmez mi? Meydana gelen bu aydınlık dışa vurmaz mı?! (1. Kuran Sempozyumu, sayfa 82)



Kuran Araştırmaları Grubu

#2 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 12.03.2008 - 23:50

İnce mevzuularımızdan.. Böyle bir konuyu araştırarak dile getirme isteğim vardı. gLa sayesinde güzel bir kaynak buldum ve kesinlikle okunası şeyler..
Yaşadığımız din bize Allah'tan gelen mi yoksa bize kişilerin söylediği mi ? Uygulamada birbirlerine fazlasıyla karışıyor hatta istismar ediliyor. İslamiyet'in içindeki maneviyat boşaltılmış(bunda bizimde suçumuz bulunmakta) yerini ezber almıştır. Bu haldeyken Namaz kılmanın spordan, hacca gitmenın tatilden, oruç tutmanın perhizden ne farkı kalıyor ki?
İçi boş inanış.. Evet Allah var, emirleri var, sözleri var uhuvvet içinde dinlediğimiz ama anlamadığımız...

#3 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 12:34

İbadetler sırasında orjinel metine sadık kalınarak ibadetin gerçekleşmesi müslümanların ortak bir paydada buluşmasının gerekliliği ortadadır.
Anlamlar eğer arapca bilinmiyorsa muhakkak anladığımız dilden okunmalıdır.Orjinal metinle yapılan ve tekrar edilen sözlerin ne anlama geldiklerini bilmenin bir müslüman için gerekliliği ortadadır...
Kuranı Kerimin arapça bir kasideyle karıştırılması ilginç.Okunuş ve söyleniş tarzları birbirine benzetilmeye çalışsa bile kuran okunuşu kendini hemen belli eden bir farklılığa sahip...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#4 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 12:42

Türkçe İbadet
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI
(Türkçe İbadet)

KARAR TARİHİ : 04.12.1997

Son günlerde Türkçe ibadet ve özellikle Kur'an-ı Kerim'in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına dair tartışmaların yoğunluk kazanması üzerine konu Kurulumuzda görüşüldü. Yapılan inceleme ve müzakere sonunda:

Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.) Arabistan'da Araplar arasında yetiştiği ve Arapça konuştuğu için, O'nun tebliğ ettiği Kur'an-ı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir.

Ancak Yüce Rabbımızın bütün insanlığa son kitabı ve ebedi hitabı olan Kur'an-ı Kerim, sadece Araplar ve Arapça'yı bilenler için değil, bütün insanları sapıklıklardan korumak, onlara Hakkı ve hakikati öğretmek, hidayet ve gerçek saadet yolunu göstermek için indirilmiştir. Bunun gerçekleşebilmesi için de, Kur'an-ı Kerim'in bildirdiği ilahi gerçek ve öğütlerin herkese, bütün insanlığa tebliğ edilmesi, herkes tarafından öğrenilmesi, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi, kavranması ve kalplere yerleşmesi gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

'Bu Kur'an, bütün insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.' (Al-i İmran, 3/138)

'Ey Peygamber, Rabbından sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini yapmamış olursun...' (Maide 5/67)

'Kendilerine, indirileni insanlara açıklayasın diye sana Kur'an'ı indirdik.' (Nahl, 16/44)

'Bu Kur'an, ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler, tam akıl sahipleri ibret alsınlar diye sana indirdiğimiz feyz kaynağı bir kitaptır.' (Sad, 38/29)buyurulmuştur.

İfade edildiği üzere Kur'an-ı Kerim Arapçadır. Cenab-ı Hakk'ın yüce kelamı kutsal kitabımızın dilinin her müslüman tarafından bilinmesi ve anlaşılması, arzu edilen bir durum ise de, âdeten mümkün değildir. O halde Kur'an-ı Kerim'in Arapça bilmeyenlere tebliğ edilebilmesi ve onların da bu Yüce Kitapta bildirilen ilahî gerçek ve öğütleri anlayıp üzerinde düşünebilmeleri ve O'nun hidayetinden yararlanabilmeleri için, başka dillere tercüme edilmesine, kısa ve uzun açıklamalarının yapılmasına kesin ihtiyaç hatta zaruret vardır. Nitekim, İslamın ilk dönemlerinden itibaren buna ihtiyaç duyulmuştur. Ashabın ileri gelenlerinden Selman-ı Farisî'nin İranlı hemşehrilerinin isteği üzerine Fatiha Sûresini Farsçaya çevirip onlara gönderdiği bazı kaynaklarda (bk. Serahsi, el-Mebsut, I, 37, Beyrut, 1398/1978) yer almıştır. Günümüzde Kur'an-ı Kerim, dünyadaki belli başlı hemen bütün dillere çevrilmiş durumdadır. Dilimizde de yüzün üzerinde meal, terceme ve tefsiri bulunmaktadır.

Kur'an-ı Kerim'in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına gelince:

Kur'an-ı Kerim'de 'Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun' (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kur'an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir sahabiye namaz kılmayı tarif ederken '... sonra Kur'an'dan hafızanda bulunanlardan kolayına geleni oku.' (Müslim, Salat, 45) buyurmuştur. Bu itibarla namazda kıraat yani Kur'an okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır.

Bilindiği üzere Kur'an, Cenab-ı Hakk'ın Hz.Muhammed (s.a,)'e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel'in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resülüllah (s.a.)'in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kur'an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk'ın kelamı değil, mütercimin ondan anladığı yorumdur. Oysa Kur'an kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Nitekim:

'Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu'l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.' (Şuara 26/192-195)

'Böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.' (Ta-Ha 20/113)

'Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur'an indirdik.' (Zümer, 39/28)

'Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur'an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.' (Fussilet, 41/3)

gibi tam on ayrı yerde (Yusuf, 12/2; Ra'd, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3; Ahkaf, 46/12) nazm-ı münzel'in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur'an kavramının içeriğine dahil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tercemesine Kur'an denilemeyeceği ve tercemesinin Kur'an hükmünde olmadığı konusunda İslam bilginleri görüş birliği içindedir.

Bilindiği üzere terceme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebî ve hissî yönü bulunmayan bazı kuru ifadeler dışında, hiçbir terceme aslının yerini tutamaz ve hiçbir terceme de her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlanamaz. O halde, Kur'an-ı Kerim gibi, ilahî belağat ve i'cazı haiz bir kitabın aslı ile tercemesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri Yaratan Yüce Allah'ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı. Hiç böylesi bir tercemenin, Allah kelamının yerine konulması ve aynı hükümde tutulması mümkün olur mu?

Kaldı ki, İslam dini evrensel bir dindir. Değişik dilleri konuşan bütün müslümanların ibadette ortak bir dili kullanmaları onun evrensel oluşunun bir gereğidir.

Herkesin konuştuğu dil ile ibadet yapmaya kalkışması, Peygamberimizin öğrettiği ve bugüne kadar uygulana gelen şekle ters düşeceği gibi içinden çıkılmaz bir takım tartışmalara da yol açacağı muhakkaktır. Konuya ülkemiz açısından baktığımızda ise böyle bir uygulamanın dışarıda Türkiye aleyhinde, içerde ise Devlet aleyhinde bir malzeme olarak kullanılacağı, vatandaşların birlik ve beraberliğini zedeleyeceği, sonuç olarak bir takım huzursuzluklara sebebiyet vereceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Diğer taraftan, yüzleri aşan terceme ve meal arasından din ve vicdan hürriyetini zedelemeden, üzerinde birlik sağlanacak birisinin namazda okunmak üzere seçilmesi ve buna herkesin benimsemesi mümkün görülmemektedir.

Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah'tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.

Diğer taraftan, Kur'an-ı Kerim'in en önemli özelliklerinden biri de i'cazdır. Bir benzerinin ortaya konulması konusunda, Kur'an bütün insanlığa meydan okumuştur. Bu i'cazın sadece anlamda olduğu söylenemez. Aksine, 'onun Allah katından indirildiğinde şüpheniz varsa, haydi bir benzerini ortaya koyun' anlamındaki tehaddi (meydan okuma) ayetlerinden (Bakara 2/23-24; Yunus, 10/37-38; Hud, 11/13; İsra, 17/88; Tur, 52/33-34) bu özelliğin daha çok lafızla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca bir benzerini ortaya koymak için, insanlar ve cinler bir araya toplanıp birbirlerine destek olsalar bile bunu başaramayacaklarını ifade eden ayet-i kerime (İsra, 17/88) den de, Kur'an'ın bir benzerinin yapılamayacağı ve bu itibarla tercemesinin Kelamullah sayılamayacağı, o hükümde tutulamayacağı ve dolayısıyle namazda tercemesinin okunamayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim, 1926 yılında İstanbul Göztepe Camii İmam-Hatibi Cemal Efendi'nin Cuma namazında Kur'an-ı Kerim'in Türkçe tercemesini okumasıyla ilgili olarak İstanbul Müftülüğü(nün 20 Mart 1926 tarih ve 92-93 sayılı yazısı üzerine, altında Atatürk tarafından göreve getirilen ilk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi'nin imzası bulunan 9 Ramazan 1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey'eti kararında:

'Namazda kıraet-i Kur'an bi'l-icma farz ve Kur'an'ın hangi bir lügat ile tercemesine Kur'an itlakı kezalik bi'l-icma gayr-ı caiz ve namazda kıraet-i Kur'an mahallinde terceme-i Kur'an'ın adem-i cevazı da bi'l-umum mezahib fukahasının icmaı ile sabit olduğundan, hilafına mücaseret, namazı vaz'-ı şer'isinden tağyir ve emr-i dini istihfaf ve mel'abe şekline vaz'ı mutazammın olduğu gibi, beyne'l-müslimin iftirak ve ihtilafa ve memlekette fitne hûdusuna bâis olacağından, fiil-i mezbure mecasereti sabit olan merkum Cemal Efendinin uhdesindeki vezaif-i ilmiye ve diniyenin ref'i, emr-i zaruri halini almış olmakla ol vechile tebligat icrası...' denilmiştir.

Şüphesiz bir müslümanın en azından namazda okuduğu Kur'an-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okuması son derece önemlidir ve bu zor da değildir. Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kur'an-ı Kerim'i terceme etmenin ve bu maksatla meal, terceme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka; bu tercemeleri Kur'an yerine koymanın ve Kur'an hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.

Namazda ve ibadet olarak Kur'an-ı Kerim asli lafızları ile okunur. Yüce Rabbımızın bize olan öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek, onun irşadından yararlanmak maksadıyla ise, terceme, meal ve açıklamaları okunur. Bu maksatla Kur'an-ı Kerim'in terceme, meal ve açıklamalarını okumak ta çok sevaptır ve genel anlamı ile ibadettir.


Kaynak: Diyanet İşleri Sitesi



--------------------------------------------------------------------------------

Bir kaç önemli not...


Aşağıdaki bölümler "Ezan Arapça Okunacaktır, Mehmet Şevket Eygi den 03.10.2006" tarihli yazısından alınmıştır.


Bazı aykırı ilahiyatçılar, Ebû Hanife hazretlerinin, millî dil ile namaz kılınmasına izin verdiğini iddia ediyorlar. Evet, Ebû Hanife, İslâm’a yeni girmiş, hiç Arapça bilmeyen ve Arapça’ya dili dönmeyen bir Farslının kendi diliyle namaz kılmasına izin vermiştir ama bu istisnaî bir fetva ve ruhsattır. Kaldı ki, bu ictihadından daha sonra dönmüştür.Bu ictihad geçerli değildir. Büyük din alimi Düzceli Zâhid el-Kevserî bu konuda delilli isbatlı bir kitap yazarak reformcuların tezlerini çürütmüştür
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#5 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 13:03

Hemen hemen aynı şeyleri söylüyor iki yazıda..Ancak ben uygulayamasamda , namazın Türkçe olarak kılınabilmesi fikri mantıklı geliyor..Çünkü namaz kılarken,söylediklerinden hiç birşey anlamıyor insan..Anlamadığı içinde aklı başka yerlere kayıyor..Bir an önce vazifesini yerine getirip,işinin başına dönmek istiyor..Namazda önemli ve gerekli olan Huşû kalmıyor..Oysa kendi dilimizden ,namazı kılabilsek,tam bir huşû içinde olunabileceğini düşünüyorum..ALLAH'a yakarışlarımız,Kuran'da geçen o sözlerin anlamlarını bilerek okumakla tam bir ibadetin gerçekleşeceğini düşünüyorum...
Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#6 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 14:17

Namazda okuduğumuz Sureler zaten çok değil.Hergün birkaç kere türkçesini okusak aklımızda kalır.Orjinel metini okurkende çağrışım yapar.İhlas ile Rabbimi görüyormuşcasına ibadetin namazda sureleri türkçe okuyarak elde edile bileceğini zannetmiyorum.
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#7 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 14:25

isteyen türkçe yapsın canım bir yasak bir engelmemi var.

#8 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 14:31

Anlamadığım bir şekilde mi çağrışım yapacak Kılıç abi?Ezberlersin evette değişen bir şey olmuyorki..Yine Arapça'dan devam ediyoruz..
Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#9 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 15:25

O zaman olur olmadık her yerde yaptığımız fedekarlığı dinimiz içinde yapacağız.Biraz zaman ayırıp bir dil daha öğrenmek güzel bişey olsa gerek...

Aslında bence huşû okuduklarını anlamakla alakalı bişeyde değil.Anlasan daha iyi olurmu ? Evet....Düşünelim Allahın huzurundayız.Nuru İlahi kalbimize akın ediyor.Yani zevken idrak meselesi okuduklarınla değil hissettiklerinle alakalı....
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#10 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 15:43

Abicim Arapça'dan bahsediyoruz.. O kadar kolay öğrenebilecek bir dil olduğunu hiç sanmıyorum..İşte o nuru ilahi kalbimize ,başka şeyler düşünürken nasıl akın edecek..? Ben ancak o huşûya namaz bitiminde,ellerimi açıpta kendi dilimde dua ederken,yalvarıp,af dilerken varabiliyorum mesela...
Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#11 Tzatziki

Tzatziki

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 45 Mesaj
  • Konum:angara

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 16:36

Nuru İlahi kalbimize akın ediyor.Yani zevken idrak meselesi okuduklarınla değil hissettiklerinle alakalı....

Ben ancak o huşûya namaz bitiminde,ellerimi açıpta kendi dilimde dua ederken,yalvarıp,af dilerken varabiliyorum mesela...


Dini mastürbasyon gibisi yok yahu, hayırlı işler arkadaşlar. demek namazda huşu filan... sizin dersiniz oralara geldi mi <_<

#12 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 16:59

Sizin dersiniz nerelerde acaba?

Bu mesaj gLamour tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.03.2008 - 17:00

Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#13 Tzatziki

Tzatziki

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 45 Mesaj
  • Konum:angara

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 17:26

Kimsenin kalbini yarıp da içine bakmadım elbet ama ben çoğumuzun dersinin aynı olduğunu sanıyorum. hepimiz 'carpe diem' makamındayız istersen sen buna nefs-i emmare de ama çok da değişmez hani ...

Ama benim bir farkım var. kötü, aşağılık bir adam olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum.

Dini mastürbasyon dedim çünkü dini konulara meraklı olmak, fikir sahibi olmak insanların vicdanlarında kendi kendilerini "ben iyiyim" yanılgısına düşürüyor.

Gerçekten derdiniz Allah'a daha yakın olmak mı, buna emin misiniz, gerçekte bu yolda çaba sarfediyor musunuz yoksa "desinler"in esiri mi oldunuz. yani insanların ya da kendi kendinizin "iyi, ahlaklı" dediği bir insan olmak çabasında mısınız içten içe?

Maalesef acı ama gerçek, bir çok forumda, arkadaş ortamında v.s., geri çekilip baktığımda insanların derdi "desinler" diye gördüm. yani başta kendileri olmak üzere birileri onlara "bu iyidir,çok inaçlıdır" desin derdinde insanlar ya da "ben dini konuları öyle iyi anlıyorum ki" ... evet o kadar iyi anlıyorum ki kendimden fetvalara başladım moduna girenler ...

Buradan da hodri meydan! isteyenle bu konuları copy-paste yapmadan, istenildiğinde yazdığım her satırı tekrar tekrar açıklamak kaydıyla tartışabilirim.

Kısaca bir adam çıkıp size "kendinizi kandırmayın" diyor ve "evet ben de kendimi kandırıyorum" diyerek de ekliyor...

#14 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 17:51

Lütfen konuyla ilgili düşünceleriniz varsa yazınız.. Konumuz ne yaptığınız psikolojik analizlerdir ne de meydan okumadır.
Açıklama yapmak gerekirse ; Amacım, okuduğum ve mantıklı bulduğum bir yazının bir kısmını kopyalayarak ve kendi düşüncemi de ekleyerek okumayanlarla paylaşmak, fikri olanlarla tartışmak yahut uzlaşmak idi vs..
Vaktim olduğunda kılıç'ın eklediği diyanet fetvasına cevabım, kendi eklediğim ilk mesaja da bir eleştirim olacak. Sonrasında konuyla alakasız mesajlarla biraz sohbetim olacak *böö

Ayrıca;


Buradan da hodri meydan! isteyenle bu konuları copy-paste yapmadan, istenildiğinde yazdığım her satırı tekrar tekrar açıklamak kaydıyla tartışabilirim.

İyi, ahlaklı ve inançlısınız. Belli ki dini konulardan da epey anlıyorsunuz..


Böyle diyoduk sanırım? Hani bi yanlışımız varsa düzeltelim..
Güzel taktik <_<

#15 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 18:38

Eğer konu hakkında düşünceleriniz varsa bunları öğrenmek isteriz..

Edit : quStah benimle aynı cevabı vermiş zaten.. Okumamıştım cevabı pardon..

Bu mesaj gLamour tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.03.2008 - 18:55

Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#16 Tzatziki

Tzatziki

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 45 Mesaj
  • Konum:angara

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 18:56

Benim hodri meydanım ahlaksız olduğumun ispatını yapmak üzerine ve bu konumda çoğu insanın olduğunu söyledim. Ayrıca üstüne basarak söyledim ki dini konuları bilmek, fikir sahibi olmak bi b.ka yaramıyor, bununla övünüyor da değilim ama bir çok konuda bilgim olduğu gibi burada da bilgiye ulaşmak için çaba sarfettim (büyük adamım anlıyacağın çünkü ben bilmek yetmiyor dedikçe sen 'biliyorum deyip artizlik yapiyon hemşerim'e getiriyorsun, senin anliyacağın bu yani evet ben çok ahlaklı mükemmel bi adamım)

Sen dini bir konuda leb desen, lüb desen farketmez hepsi tek bir kapıya çıkar o da nefs-ruh konusudur ya da psikoloji.

Amacım, okuduğum ve mantıklı bulduğum bir yazının bir kısmını kopyalayarak ve kendi düşüncemi de ekleyerek okumayanlarla paylaşmak, fikri olanlarla tartışmak yahut uzlaşmak idi


imdi senin niyetin bu da sen kimsin kardeşim de bunu tartışıyorsun, yetmiyor da uzlaşıyorsun bre qüstah desem sence olmaz değil mi? ama bence olur ve bak niye olur.

Nefs dediğin mahluk yaratıldığında Allah onu karşısına alıp sormuş "ben kimim" diye? "sen sensin ben de benim" demiş bu küstah bilmem anlatabiliyor muyum. İşte bu eski model zımbırtıdan sende bende annemde papada yeni doğmuş bebekte v.s. herkeste var bir tane.

Yani senin içinde "ben tanrıyım huleyynnnn" modunda bir arkadaş cirit atıyor ve sen bu mesele değil nolacak ki, biz anadil de mi arapçada mı ... ayaklarındasın da bu nasıl iş? Olmayacağini da bak hadis söylüyor:

İçinizde gizli olan düşmanı anlatsam, yiğitlerin ödü patlar, akıllıların aklı mahvolurdu. Ne gönlünüzde duâ edip yalvarmaya, ne oruç tutmaya ve ne de namaz kılmaya kuvvet bulamazdınız.


Sen kendin bilmez isen bu nice okumaktır ... sen nefsini bilmez isen ...

Şimdi gelelim benim dersim burada değil mevzusuna. Bu nefsi eğitmezsen sana durmadan kötülüğü emreder ki bundan kastı kendini tanrı makamında görmektir. Bu nedemektir, günah işler bunu önemsemez niye çünkü arkadaş tanrıcılık oynuyor ya, ona göre bunu yapmak, bundan pişman olmak gerekmez, hazretin buyruğu böyledir.

Dini konularda da bir güzel ahkam keser, dini eğer büker "ama bana göre böyle, benim aklıma göre bu böyle olmalı, bu zamanda" .... gider bu

Diceksin ki sen ne meydan okuyorsun, ahkam kesiyorsun. Bu benim söylediklerim kendi nefsimden değil, işin erbebı yüzyıllardır söylüyor ama benim gibi langur lungur değiller, onlar kibar insanlar ki "kibarullah - kibar evliya" denmiş onlara. Benim gibi nefsinin öfkesiyle de cevap vermezler sana, anlatırlar güzelce, anlamazsan "selametle derler" giderler ...

Yani nefsimle söylüyorum deli oluyorum böyle durumlarda.

Türkçe ibadet konusunda önce nefsinizin niyetini bir tartın ondan sonra konuşalım.

Sizin tartıştığınız konuların çoğu bitmiş kapanmış konular, 1400 sene sonra bunlar açılıyor çünkü dediğim gibi herkes "Tanrı" makamında maşallah. Benim dinim ne diyor diyen yok herkes bu devirde türemiş ilahıyatçılarla bir olmuş nefslere uygun son model din üretme derdin de

bir de alınmaya, işi sidik yarışına döndürmeye gerek yok ama işte nefslerimiz kuduruyor, "bana ha, bana haaaa!" moduna giriyoruz ki ben çok güzel gaza gelirim Allah seni inandirsin ama güzel kardeşim yaşamak isteyene, teslim olmak isteyene din açık orada. Yaşamıyorsan ne siyasete alet et, ne geyiğe alet et. bak bu son dediğim bana da acı koydu misal, soruyorum kendime niyee ulenn niyeee yaşamıyorum

sona da *vava koyayım da tam olsun

#17 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 19:19

Düşünceniz tüm insanların Tanrı olmak isteyen bir benlikle dolu olduğunu iddia ediyor ki; bu düşünce tarzına görede gerçek müslüman olamayacağı ,daha doğrusu hiç kimsenin cenneti hak etmediği vurgusunu yapmakta....Ki savunduğunuz hepimiz acı çekmeliyiz çünkü doğarken günahkardık ve hala da öyleyiz felsefesinde ki ana sorun da bu sanırım..

Bunu söylerken kendinizi olayı çözümsemiş ve yüce yaratıcının aslında ne düşündüğünü bildiğinizi (yumuşatalımda kimse alınmasın) ya da en azından tahmin ettiğinizi belirtmiş oluyorsunuz...Bu da sizi sizin belirttiğiniz gibi dini kendi zevkleri için tatmin aracı olarak kullananlar grubunun başına yerleştiriyor.. Ve bu da sanırım çelişki olduğundan program çalışmıyor , error veriyor..

Bende bununla *vava bitireyim mesajımı..

Bu mesaj gLamour tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.03.2008 - 19:21

Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#18 Tzatziki

Tzatziki

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 45 Mesaj
  • Konum:angara

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 19:45

bu düşünce tarzına görede gerçek müslüman olamayacağı ,daha doğrusu hiç kimsenin cenneti hak etmediği vurgusunu yapmakta


hayir güzel kardeşim, herkesin içinde bir canavar evet ama din ile bunu ehilleştireceksin. nefs dediğin şeyi vahşi ata benzetirler, ehlileştirdikten sonra senin bineğin olur sana hizmet eder yani bir noktadan sonra sana hizmetkar olur.

Ki savunduğunuz hepimiz acı çekmeliyiz çünkü doğarken günahkardık ve hala da öyleyiz felsefesinde ki ana sorun da bu sanırım..


bilmeden fikir sahibi olmanin bir örneği de bu olsa gerek, hristiyan da olduk iyi mi. kimsenin acı çekmesine gerek yok ama bizzat "Tehlikenin farkındayız" diyerek emek sarfetmesi nefsini eğitmesi, kalbini tasfiye etmesi gerekiyor deniliyor bu durum için. Zaten imtihan dünyasından kasıt da bu.

Ayrıca nefsinin tanrıcılık oynuyor olması seni kafir yapmaz, senin bir parçan ilk açılışta böyle çalışıyor, modeli böyle ...

Bir eğitim kurumundan diploma almadan insana bazı ünvanları vermiyorlar değil mi, işte sen de nefsini LEVEL 4e yani mutmainne makamına taşımadan sana da Allah "ey kulum diye hitap etmiyor"

“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, razı edici ve razı edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Ve cennetime gir.” FECR 27


ama müslümansın ve eğitimin sürüyor, tıpkı üniversitede okuyan öğrenci gibisin. Yapman gereken sana denilenleri yapmak eğer burada devam etmek istiyorsan. Bilkentte okuyup benim anadilim türkçe deyip soruları böyle daha iyi anlıyorum ve cevaplıyorum desen, kendi kurallarına göre istediğin derse girsen, kafana göre takılsan ne olur; okuldan atılırsın o olur. Dinde de böyle fazla kafana göre takılırsan, benim aklıma uymuyor dersen, farklı bir şey olmaz, hatta çıktığının bile farkına varmazsın son nefese kadar Allah korusun.

Bunu söylerken kendinizi olayı çözümsemiş ve yüce yaratıcının aslında ne düşündüğünü bildiğinizi ......... (sildim)


Ben söyledim, kendi nefsimden söylemiyorum bunu, anadolu islamı, tasavvuf dediğiniz olay baştan sona nefstir ... İnsancıllık, hoş görü, bilime uygun islam v.s. gibi teraneler, hümanizmadır, pozitivizmdir, ama islam değil.

Bu yüzyılın insanları küstahlık yapabilir ama islam bir döneme indirgenemez.

Son söz, din yaşamak için öğrenilir, bu nedenle soru sorulur .. Şüphen varsa ya da tartışma yapacaksan bunun için 40 fırın ciabatta öneririm, olsa da yesek mi acaba

#19 L1Square

L1Square

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 11.433 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 20:12

bilmeden fikir sahibi olmanin bir örneği de bu olsa gerek, hristiyan da olduk iyi mi.


Öncelikle söylemeliyimki ; ben kimseyi yargılama hakkına sahip değilim.Senin için de asla o şekilde düşünmedim.Bunu bilmeni isterim.

Aslında konuya devam etmek isterdim,karşı olduğum ya da karşı olduğum demeyelimde aksini düşündüğüm noktalar var hala yazında ama konu konsepti bozulduğundan ve bu güzelim mesajlar geri dönüşüm kutusuna gideceğinden ,cümlelerimin heba olmalarını istemiyorum açıkçası.. *vava
Bir kadını ağlatırken,çok dikkat edin çünkü ALLAH,gözyaşlarını sayar..!!

Kadın,erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından değil...
Öyle olmuş olsaydı,ezilirdi..
Erkeğin başından da yaratılmadı,üstün olmasın diye..

Ama göğsünden yaratıldı,eşit olsun diye;
....kolun biraz altından,korunsun diye...
Kalp hizasından yaratıldı SEVİLSİN diye..

* * *

Kimlik gizli, hayaller gizli ve ben de gizli...
Susuyorum..
Ve seni sevdiğimi kimselere söylemiyorum..


:) (Böyle kalsın. Kimin değiştirdiğini anlarsın senn)

#20 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 13.03.2008 - 20:57

Sizin dersiniz oralara geldimi diye sorarken nefsin hangi basamağından sesleniyorsunuz?Gerçi cevabınını kendiniz nefs-i emmare olarak vermişsiniz.

Birde"Ama benim bir farkım var. kötü, aşağılık bir adam olduğumu biliyorum ve kabul ediyorum" diyorsunuz.Bu da size nefsin bir oyunu olmasın?Kendinize hakaret ederek nefsinizi aşağılayacağınızı zannederken nefsinizi biraz daha canavarlaştırıyor olabilirmisiniz?

Tartışılmış ve bitmiş meselelerin ki buna tükçe ibadet dedikleri olayda dahil bunda görüşlerimiz müşterek...

Bu mesaj kılıç tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 13.03.2008 - 20:59

Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...




0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli