İçerik değiştir



- - - - -

Dangalakça


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 26 yanıt verildi

#1 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 00:59


''Küçük acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir'' Seneca


demiş...iyimi demiş b.k mu yemiş ben anlamam...ama şimdi halihazırda ''Bayram'' hengamesini yaşarken bu söz anlam kazanıyor bende...acılık bir yanı var mı? onuda tartışmam...demem o ki (bu sözde ayrı bir ''bizdenlik'' katıyor o ayrı)...bayram sabahı vücudumun, bir önceki gün trende yediği klima darbesine dayanamayışının neticesi o çok istediği Bayram Namazı'na(özel isimliği bende..dilbilgisine riayet etmesek ne yazar) gidememesinin verdiği o pis,şerefsiz burukluk...o dinden çıkmış,kafire dönüşmüş havası içinde ''Nerde O Eski Bayramlar'' sloganı geldi aklıma...ki o sıra pijamanın bel lastiği çözülmüş,tuvalete giderken yolda pijama dize inmişti bile...

hatırlıyorum bilmem kaç yılı...cırt cırtlı bot alınmış bana...kadife de pantalon...o meşhur kilim motifli hırkalar...geceden yatırmışım yanıma botları..ki o zamana kadar ereksiyon ne bilmiyorum...koynuma giren, canlısını geçtim daha ilk nesne o botlar...sadece yarın ki büyük günün beklentisi...horozlar öterdi o zaman bizim arka bahçede...onlardan önce,yani karga b.ku ile münasebete girmeden az evvel kalkmışım...o meşhur eşofman devşirmesi pijamalarımı çıkartmışım...ki o zaman sünnet bile olmamışım...kaşımıyorum sabah kalktığım gibi belden aşağımı...yok ki bir muhabbetim...don,atlet ilk işim ayağıma o cırt cırtlı botları giymek olmuş...sonra uzun bir süre o botun üstünden pantalonu giymek için uğraşmakla geçmiş...çünkü salakım...dedim ya sünnet bile olmamışım...yani adam olmamışım...ç.kten adamlık bizdeki adet...sonra hırkanın kombinasyona eklenmesi...heyecan dorukta...deden(ki o zaman ikisi de yaşıyor) ninen amcanlar dayınlar halanlar teyzenlar yengenlar kuzenlarin eniştelarin bilumum akrabalerın seni göreceklerdir...sakalların çıkana kadar duyacağın ''kocaman olmuş bu...aaa ne kadar büyümüş'' sözlerini duymak yani egona mastürbasyon yapmak istemendedir hepsi...gelgelelim bırak mastürbasyonu sen daha sünnet bile olmamışsındır...erojen bölgelerin ile beynin henüz yer değiştirmemiştir...sen o yıllar kıyafete tapmaktasındır...heyecanın içinde ana baba eli öpülür ilk harçlıklar cebe indirilir...ama para değildir derdin...güzel sözlerdir senin beklentin...ulan hayatında ki tek derdin Hayat Bilgisi'nden Pekiyi alabilmektir o yıllar...bu tarz güzel sözler gurur okşayan lakırdılar işin çerezidir...çerez o yıllar biranın yanına gelmemektedir sana...kalkılır gidilir bayram ziyaretlerine...herkes görür seni...o cırt cırtlı botlarını...kapı önünde çıkartırken illaki yavaş davranırsın...öyle bir sökersin ki o cırt cırtları...apartman boşluğunda yankılansın istersin..''Cııırt Cııırt'' kapıda seni evin sahibi veya sahibesi bekler ki ona karşı ilk gol senin için maçın büyük bölümünün galip götürüleceği manasına gelmektedir...içeri girilir...eller öpülür...beklenilen sözler nakış gibi dökülür...pohpohlanmaktır bunun adı...mutlusundur...ama 4 gün sonra Hayat Bilgisi'nden sınav vardır...

to be continued..(devam etmesi gereklidir sanki)
Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#2 _KajmeraN_

_KajmeraN_

    ...::: UFAKLIK :::...

  • Üyeler
  • 5.365 Mesaj
  • Konum:Atatürk'ün İzinde
  • İlgi Alanları:Şiir, edebiyat, müzik(rap),bilgisayar (yazılım, donanım)

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 12:53

Yawfff mannak güsel olmuş ::


...:::--------------------------------------------------------:::...
BİTTİ!

CAN_i
...:::--------------------------------------------------------:::...


#3 Serra

Serra

    I'm Back !!

  • Üyeler
  • 8.125 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:MuEno

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 14:10

deli bu çocuk ::
hastayım sana denio.. cırt cırtlı botlarını yesinler senin *heyo
Yokluğun bu bahar biter mi ?
Ya da bu
Son;Bahar biter mi ?

#4 DaaAnnK

DaaAnnK

    Sözde Değil Özde Haylaz

  • Üyeler
  • 7.176 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:O'nun kalbinde

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 17:39

Kendi feletlik anılarımız hikayeleştirebilir miyiz bu alanda yoksa özel midir ? Yazmak için onay isitiyorum blogg sahibinden?
Sen benim herşeyimsin, hayatımın herşeyi sensin

Gönderilen Resim

#5 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 17:52

fark yapmaz şekerim...
Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#6 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 17:58

Denio harika bi deneme olmuş. *öberah
Bunları derleyip satalım bi yayınevine *zong

Bu mesaj Canan tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 15.10.2007 - 17:59

2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#7 Serra

Serra

    I'm Back !!

  • Üyeler
  • 8.125 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:MuEno

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 18:17

boş bi zamanımda ben de saçmalıcam burda *zong
Yokluğun bu bahar biter mi ?
Ya da bu
Son;Bahar biter mi ?

#8 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 15.10.2007 - 18:20

4 gözle bekliyoruz. *lol bu arada bende saçmalıcam *zong
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#9 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 16.10.2007 - 22:56

''Ders : Hayat Bilgisi
Konu : Sınav''


aradan 4 gün geçmiştir...okula gitmişsindir...sınavıda olmuşsundur...bayramlık botlarını da çıkartmamışsındır,onları arkadaşların da görmelidir mutlaka,illaki biri çıkıp ''hacım botlar kıyakmış'' diyecektir...siyah bir önlük ,hani o mavi önlükler geldiğinde mazisine koskoca bir çizgi çekilmiş çilekeş siyah kumaş parçası...ayran lekelerini ve tahta sıralardan dirseklere, manşetlere bulaşmış tozları gözüyaşlı, tarihe gömerek giden o siyah kumaş parçası...sonra yeni kolalanmış beyaz yakalar...nasıl sert olurdu o öyle...şahdamarına baskı yaparak dururdu...ben burdayım ulan..beni ciddiye al der gibi...okul çıkışında o yakanın düğmesi öyle bir sökülürdü ki...baskıcı,ezici,delici,göz yaşartıcı o diktaya - milli eğitime- nispet yaparcasına..ama ne olduğunu bilmeden sadece plastik topun peşinden koşarken sıkmasın diye sökülürdü o yaka...dimi ya plastik toplar vardı o zaman..iki taş koyulur kale olurdu,bir adam boyu geçerse ''Avut(Out)'' olurdu...''foss'' diye patlardı dikenli tele geldiğinde o toplar...veya bahçesine kaçan amcanın ya da teyzenin bıçak darbesiyle...maçta biterdi, bütün oyunda...ikiye ayrılırdı o plastik top...yarısı arkadaşın kafaya yarısı kendi kafana şapka niyetine...ertesi gün yeni bir top getiren o günün 'kral'ı olurdu...o ne isterse yapılırdı...

-haydi gol atan kaleye
-hacım tekvuruş oynayam mı?
-bana ne olm top benim...
-taam hacım ya...ben maradona o zaman
-olmaz hacım ben maradonayım
-ya hacım önce ben söyledim
-top benim olm
-iyi o zaman ben Klinsmann
-ben değiştiriyom ben Klinsmann
-iyi hacım ben Van Basten o zaman...

ez tabii yaa...mal senin...istediğin gibi at koştur...ama yarın ben getirecektim topu...sonra ortak alınan topların kimde kalacağı mevzusu...bugün sende yarın onda öteki gün ötekinde...kim patlatırsa yenisi alır..bütün gün top oynanmazdı ya...misket vardı bi de...okulun kum havuzunda oynardık...hani şu sınıflar arası uzun atlama yarışmasında birinci geldiğin...hani hava yapacam diye kendini kasarak, bacağını sakatladığın...iki hafta rapor aldığın g.tü b.klu yarışma...''Kuyu'' oynardık...mumdirek yaparak çakardık misketlerin beynine beynine...''Çizgi'' oynardık sonra...''Kon konmam'' ''Sizin köyden taraf mı ,bizim köyden tarafa mı'' replikleri...''Kapış Kapış'' vardı sonra..dobiler,aynalılar,porselenler,yılanlar,keçi b.kları,miniler...eller yara bere içinde...bunlar ya okul başlamadan önceye ya da teneffüste ya da okul çıkışında organize edilirdi...derse de girilirdi tabii...kayış atmak ne bilmezdik ya...''örtmen'' den korkulurdu...kalem kutun vardı,içinde renkli renkli kalemler,kalemtraşın...ve o unutulmaz 'Arı Maya Kokulu Silgi''n...önlük cebinde yarısı yenmiş simidin...''beslenme çantan'' da vardı tabii...Hamurişi veya bir tane elma bazen ceviz falan olurdu ya da bisküvi...hani o babannenin,annanenin arasına lokum koyup verdiği''Pötibör'' bisküvisi...sonra bi ara fındık dağıttılar çarşamba son derslerinde...o çernobil mağduru fındıklar...süt gelirdi ya bir de...Cam Şişe Sek süt...nesquick getirenler olurdu bakardık onlara ağzımız sulanarak ''hacım nasıl güzel mi'' diye...Gökhan Semiz de ölmemişti o zaman ya bak o aklıma geldi...

sonra 'ilk karın ağrın','ilk kalp çarpıntın'...ya senin sınıfındadır ya da yan sınıfta...saçları iki yandan örülmüş...önlüğü tertemiz, üst cebinde mutlaka bir adet kenarları işlemeli bembeyaz bir mendil...hani Yılmaz Erdoğan'ın şiirinde anlattığı o şey...
''Saçlarını süt mısırı örgü yapmış
bir al yüz,koca göz görüyorum
o tehlikeli yolun başındayım
aşka geliyorum''

adı aşk mı bilmem ya...değişik bişeydi...kan basıncının şahikası...yüzünün gözünün kızarması...elinin ayağının dolaşması...hele bir de istemeden de olsa sana güldüğünü görmüşsen...kim bilir ne şebeklik yapmışsındır da gülmüştür...düşünmezsin ki onu...nasıl olsa biraz sonra bahçede sınıflar arası maç vardır...onun heyecanı içindesindir...belki seni izleyecek...

öyle işte...dersin adı hayat bilgisi aldığın not o zamanın tabiriyle 'geçer'...yani zayıfın bir üstü ama iyi değil...düşünmeden edemiyorum...o günden bugününe bir 'Hayat Bilgisi' yaşadın...cevap versene...hala notun ''Geçer' mi...

(mutlaka devam edecektir)

Bu mesaj Denio tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 16.10.2007 - 23:00

Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#10 Betüs

Betüs

    Papatya Taçlı Kraliçe..

  • Üyeler
  • 2.637 Mesaj
  • Konum:gurbet kuşu
  • İlgi Alanları:resim, tasarim (hersekilde), dizayn, müzik, sinema, ...

Gönderim zamanı 16.10.2007 - 23:10

hey gidi eski günler

baska bir ülkede dogup büyüdügüm halde belki farkli hayat tarzi, ama yinede ayni duygular ayni düsünceler
hayat bilgisi herkesi ayri bir bicimde siniyor olsada herkes ayni bicimde geciyor sinavi
Gelincik

#11 aranel

aranel

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 657 Mesaj
  • Konum:yerden
  • İlgi Alanları:ilgisiz..

Gönderim zamanı 16.10.2007 - 23:24

abisi sen uçmuşsun..ağlıtıcaktın nan beni.. ::
Gönderilen Resim

#12 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 17.10.2007 - 14:21

tam bi nostalji... damarını da buluyon hani. :blink: hacım, ( bir klasik denio repliğidir) harbiden bu öykülerini derlesenya sen! iş yapar vallaaa. :: tebrikler dost, kalemine ve yüreğine sağlık ::
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#13 Lavinia

Lavinia

    FıRTıNa KuŞu

  • Üyeler
  • 5.669 Mesaj
  • Konum:AyaZ

Gönderim zamanı 17.10.2007 - 14:28

öyle işte...dersin adı hayat bilgisi aldığın not o zamanın tabiriyle 'geçer'...yani zayıfın bir üstü ama iyi değil...düşünmeden edemiyorum...o günden bugününe bir 'Hayat Bilgisi' yaşadın...cevap versene...hala notun ''Geçer' mi...

(mutlaka devam edecektir)

Hayat bilgisiden geçer notu sadece o yaşlarda veriyorlar sanırım insana...

Yüreğine ve kalemine sağlık...
Gönderilen Resim

YARINA SESİMİN YANKISI KALIR...

Hoşçakalın.

#14 Eylül

Eylül

    Harabenin Meleği

  • Dokunulmazlar
  • 10.820 Mesaj

Gönderim zamanı 17.10.2007 - 14:41

Çok güzel denio insanı eskilere götürüyor
EÐER ÇEKMEZSEN GÜLÜN NAZINI NE DİKENE DOKUN NE GÜLÜ İNCİT

#15 _KajmeraN_

_KajmeraN_

    ...::: UFAKLIK :::...

  • Üyeler
  • 5.365 Mesaj
  • Konum:Atatürk'ün İzinde
  • İlgi Alanları:Şiir, edebiyat, müzik(rap),bilgisayar (yazılım, donanım)

Gönderim zamanı 17.10.2007 - 19:35

hacım :)


...:::--------------------------------------------------------:::...
BİTTİ!

CAN_i
...:::--------------------------------------------------------:::...


#16 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 20.11.2007 - 23:16

''Mecit Usta,şu bizim oğlana bir adam traşı yap...ben biraz sonra gelicem''


otur bakalım turuncu, ortası yırtık berber koltuğuna...ama boyun küçük değil mi...Berber amcan hemen çözüm bulur,bir parça tahta yanlamasına koltuğun kolçaklarına...hadi bakalım ama dur ayakkabılarında çamur var bir gazete kağıdı koysunda kirletme koltuğu.
''nasıl keselim ufaklık'' gayet ciddi bir şekilde görev bilinciyle dersin ki''Amerikan olsun''
10 sene kendimi amerikalı sanmam bu sebeptendir...yanlar baya bir kısaltılır üstlerden az kısa...mantar gibi bişey olursun,kimin umurunda saça bakan mı var....o zaman bizim mahallede traşlar ya amerikan ya da 3 numaraydı...bir de bit mağduru çocukların kel kafaları...''Auschwitz'' toplama kampı gibiydi bizim mahalle,sanki o çocuklar biraz sonra sabun olmaya gideceklerdi...ha tabii bir de burunlarının kenarında kurumuş mukoza tabakaları...ooov bir de tozun toprağın içinde oynamışsa simsiyah olurdu ya orası...''anneeee bittiiii'' söylemli yıllar o yıllar.Başka bir traş şekli bilmeden geçip giden yıllar...Çok değil ergenlik yaşının civarı, artık birşeyler filizlenmeye başlıyor,kıldan keramete inanılıyor saçlar ortadan ikiye ayrılmaya başlıyor,jöle,briyantin kıl tüy kullanılıyordu...Tarkan yeni yeni 'kıl' olmaya başlıyordu,sanki bir şeyleri anlatmak ister gibi..kıla tamah etmeyin evladım der gibi...dur be Tarkan daha yeni başladık ama,Tarkan'ı basmışlar demekte istemezdik ...o saçlarını ortadan ikiye ayırırdı bizde ayırırdık,
hepimiz kaktırma Tarkandık...sanki Tarkanın yolda kalmış, yokuş aşağı 2'ye takıp gitmeyeçalışan çakmalarıydık,3.vitesleri bozuk...bir yerlere,birilerine bişeyler kanıtlamak ister gibiydik...kızlar bizi böyle beğenirdi sanıyorduk...yanıldığımıza,ayna karşısında saçları eski haline getirirken hayıflanıyorduk...hayıf bir durum,zayıf bir serzeniş...kılın tüyün
kerametinin olmayışı,olsaydı erojen bölgede çıkmayacağı, bir kaç defa, çıkmayan sakalları jiletle alırken oluşan ufacık kesiklerle anlaşılmaya başlıyor ama ciddiye alınmıyordu...tabii iş işten geçmiş oluyordu.
Okul bitipte hayat hengamesinin içine tıkılırken ''Mecit Usta'' artık sana demode geliyordu hem muhabbeti hemde traşından ötürü tanıdık ''Muhsin Kuaför' e gidilmeye başlanıyordu bi zaman sonra...''Mecit Usta''ya görünmeden başka yollardan gitmek gerekiyordu tabii...birşey değil üzülecekti adam niye gelmiyor diye...o küçük esnaftanda küçüktü,çayını kendi mavi tüpünde,tomurcuk çayıyla yapıyordu bi kere...''Muhsin Kuaför''e gidince artık büyümüş olmanın verdiği cesaretle talimatlar veriliyordu...he tabii berberden kuaföre terfi etmiş olmanın verdiği asalet de cabası..''abi yanları al,enseyi düzelt he favoriler
uzun kalsın,ayna karşısında memur görmek istemiyorum''...çayımı,sigaramı içerken edilen muhabbet,kuaföre geçmiş olmanın en büyük getirisiydi..ve de en önemlisi o çağda kızların beğenisi ilgilendirmiyordu ...bir de sakallarım çıkıyordu artık kendimi kesmek zorunda kalmadığım...o traş köpüğü suratımı kaplayınca huy edinmiştim aynaya karşı bir sırıtma gönderirdim...komikti çünkü dişlerim kenef taşı gibi görünüyordu,beyazla sarının figür fon ilişkisinden...sonra artık birşeylerin değişmesinin vakti gelince,uzatmaya karar veriliyordu saçlar,bakalım nasıl olacak lan...ve o zaman fark ediyordum aslında.benim saçlarım dalgalı olduğunu...omuzlara kadar inen at yelesi gibi saçlar,kah samuray tarzı,
kah at kuyruğu...isyan eden gençlik modunda,etrafına keskin bakışlarla ''ne var lan''der gibi bakarak geziniyorduk...yastığımdan topladığım saçlar fazlalaşınca,sıkılmış olmanında etkisiyle ve babamın ''kestir lan artık şu saçları'' diktasıyla, bir akşam köküne makinayı sokturuyordum...tabii bu zaman zarfında ''Kuaför Muhsin'' yerini''Kuaför Engin''e bırakmıştı bile
ama bu sefer kaçmak yoktu diğerinden,hür iradem vardı benim seçme,seçilme özgürlüğüm.istediğim kuaföre gider,istediğim marketten alışveriş yapardım artık...ve artık belki de kılın kerametinin iyiden iyiye hiçleştiği zamanda 3 numaraya dönüyordum..yani gerisin geri yani o hiçbir şeyin dert edilmediği yıllara öykünüyordum...ne ayna ne tarak ne jöle ne briyantin şimdi hangi berberin veya kuaförün önünden geçsem dalıyorum içeriye belki adları Mecit,Engin,Muhsin olan berberlere,kuaförlere...Kuaför Engin döndü memleketine
Kuaför Muhsin dükkanını değiştirdi aynı şekilde devam ediyor...Mecit Usta hala aynı yerde aynı şekilde berberlik yapıyor,çayını hala mavi tüpte demliyor...belki de benim gibi nice ufaklıkların ilk traşını yapmış olmanın verdiği gururu taşıyor...o ufaklıklar şimdi büyüdüler veya büyümeye
çalışıyorlar ve artık kafalarının üstündekileri değil de kafalarının içindekileri traş etmekle meşguller ayna karşısında sırıtarak,nasıl istiyorlarsa öyle...hatta bazıları keşke diyor kafamın içindekileri de sen traş edebilsen,bıkmışlıkla...

''nasıl olsun ufaklık''...''kökünden usta,kökünden''


(bitmez)

Bu mesaj Denio tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 20.11.2007 - 23:29

Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#17 deryadeniz

deryadeniz

    çözmeye çalışma beni...

  • Dokunulmazlar
  • 4.502 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:bedeni AnKaRa'da ruhu nerde Allah bilir!!!

Gönderim zamanı 20.11.2007 - 23:52

Harikasın Denıo çok güldüm, çok güzel tasvir etmişsin hepimizn yaşamından kesitler sanki :)
DeRyOş.!!

#18 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 27.12.2007 - 23:30

Ağustos sıcağı vurdumu iyi vurur...
dükkanın önü akşam 4'e kadar güneşten kavrulur,yumurta kırsan pişecek türde...
ondandır kimse çıkmazdı dükkandan o saate kadar,ayakkabıların arkasına basıp beklenilen saatler geçmek bilmezdi,iş olsada vakit geçse diye beklemekte cabası...Çay içmeyipte Ayrana yönelmiştik o mevsimde ondan kelli gözleri açık tutmaya çalışırken yoruluyorduk ayran dediğim Faik Ayran yöresel lezzet...arada Uludağ gazoz cam şişeler gelir gider buz gibi...dükkan hırdavatçı
olduğundan içerideki malzemelerden ötürü yağ,toz vesair bol bulunuyor ve haliyle üstümüze siniyordu sıcaktan terleyipte ter boynundan akmaya görsün simsiyah oluveriyordu boyun,sonra yıka dur.. hani küçükken tozun toprağın içinde oynaya oynaya yüzümüze gözümüze bulaşan o siyahlık var ya burun kenarlarında oluşan siyahlıklar hani,tıpkı onlar gibi ama bu sefer bilincindeyiz habire
temizliyoruz pisliği...İnsan boş durmaya görsün ne yapacağını şaşırıyor,hayatımda ilk kez o zaman 2 paket sigara giriyordu cebime,can sıkıntısından şuursuzca içiyordum...dükkanın arka tarafında bir depo vardı yazın serin,kışın buz gibi olurdu...kutuların üstüne uzanıp bi sigara yakardım içim geçiverirdi elimde sigara her yan kağıt,karton, bir tutuşsam aynen kavurma...

Akşam 4 oldumu,kış uykusundan uyanmış ayılar gibi inlerinden çıkardı bütün çevre esnaf...Dükkanın önündeki Akağaç gölgesiyle bize güzel bir gölge sağlardı,ne acayip bir ağaçtı o,bazı yerlerinde delikler mevcuttu,
sırf bu yüzden belaltı esprilere mahal sağlıyordu mübarek...''ne o laa kim deldi burayı''..''möhüe mohua kesin .... abi delmiştir baksana gözler nasıl bakıyor''
sonra muhabbetlerimizin olmazsa olmazı o hayvancağız gelirdi...nasıl havlamaktır o yarabbim çıtır çıtır ordan oraya koştururdu Pintcher cinsi olması yani boyunun bit kadar olması onun öylesine zevzek,işe yaramaz bir pire torbası olması manasına da gelmiyordu...gel desen geliyor,git desen gitmiyordu,git komutunu bilmediğinden mi,yok canım gel demişsen ona, eğer dikkat etmemişsen bacağına çoktan sarılmış,ileri geri mukavemet etmek suretiyle bazı terbiyesiz girişimlerde bulunmuştur bile silkelesen de anlamazdı,azgın bir köpekti garibim aklı hep uçkurundaydı,hele başka bir köpek görmesin dişi erkek büyük küçük farketmez atlardı şerefsiz...bütün bunlara rağmen itoğluit yemek yerken veya bişey içerken sessiz sakin beklerdi...bakıp dururdu ''hafız bize de bi sakal yapsana''
der gibi,kıyılmıyordu ite çay,gazoz,çikolata,börek,simit,çerez,cips hiç farketmiyor hepsini indiriyordu mideye...sadıktı,sırnaşıktı...köpeklerden hiç hazzetmezdim ama bu acayipti be,arkadaş gibi mahallemizin çocuğuydu sanki dilimizi bile anlıyor gibiydi...''naber lan'' dedik mi bakardı melul melul...''hadi gezmeye gidiyoruz'' dedik mi iki eli kanda olsa koştura koştura gelirdi...topa deli olurdu,futbol oynardık paso onunla...hele bi keresinde hiç unutmam komşu binada oturan bi abimiz vardı ufak bir kopili vardı onun, 1 yaşlarındaydı akşam serinliğinde ikisi gezmeye çıkardı
yine onlarında katıldığı dükkan önü sohbetlerinden birinde ufak bi top buldu geldi bu bizim it...ortamıza bu garibim köpeği aldık 3 kişi aramızda topu çeviriyor köpeği ortada deli ediyorduk...çıldırmış gibi ordan oraya koşturuyordu bizim it...bu komşu abimizin ufaklık da bizi izlerken öyle bir kahkahaya tutuldu ki,bebe ölüyordu gülmekten korktuk hatta katılacak şimdi çocuk nefessiz kalacak diye,öyle diyip oyunu kesmiştik...

bundan sonra belki o ufaklık hayatı boyu bir daha öyle katılamayacak... ve belki de o an ortamda bulunan birçok kişinin hafızasından yok oldu gitti...bundan 5 sene öncesiydi anlattığım bu hikaye...5 sene bile olsa neler gelip neler geçmiş üstünden,birçok hayat değişip gitti o sokakta...

köpeğin ismi ''Sütlaç'' tı...yok şimdi o...geçenlerde ölmüş edepsiz...o bizi hatırlar mı bilmem de,ben onu baya bir özlemle anıcam buralarda...kendine iyi bak ''Sütlaç''

Bu mesaj Denio tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.12.2007 - 23:57

Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#19 Denio

Denio

    Kamış Kotak

  • Dokunulmazlar
  • 7.870 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:alayına konum

Gönderim zamanı 11.01.2008 - 23:21

akşamüstüydü...yine ellerim ceplerimde su birikintilerine,çamurlara inadına basa basa evime doğru gidiyorum...kafamda binbir tilki geziniyor,bilmeden bi yerine basıp da nasıl durduracağını bilmediğin bir makina gibi sürekli icraatta,bir yandan da kendi kendime konuşuyorum...yanımdan, ellerinde Öncü Market torbalı başı örtülü bir teyze geçiyor,geçerken bi garip bakıyor bana bu yüzden...başım eğik , kaldırmadan gözlüğün üstünden teyzeyi süzüyorum ''benim dert bitmez'' gibisinden bakıyorum,teyze sansın ki ,''çok dertli bu çocuk'' desin diye...tavizsiz yola devam ediyorum tilkilerle beraber...efes pilsen tabelası görüyorum yarım yamalak...şuursuzca dalıyorum içeriye...kasada oturmuş,tv de kadın programı izleyen herkesin bildiği türden bir bayici ile göz göze geliyorum...''ne istersin derviş'' şeklinde bir bakış atıyor o da bana,hırka yok üstümde veya değnek yok elimde şöyle bir kendimi süzüyorum lacivert bir palto gri pantolon siyah ayakkabı ''modern zaman dervişi galiba'' diye içimden geçirir gibi bayiciye bakıyorum,karşılık gelmiyor...''o zaman bi ufak rakı alayım'' diyorum kendimden emin arkasındaki raftan ağır ağır uzanıp rakıyı alıyor paketleme ritüeline girişiyor... ''bu akşam yarım kalıp izmir tulumu bir tabak ciğer kavurma ile bi ufak içip yine maziye dalıcam,gelene geçene sövücem,belki de ağlıcam lan'' der gibi parayı uzatıyorum...gazeteye sarıyor rakıyı, torbaya koyacak oluyor,aklıma koltuk altına kıstırıp evine giden devlet memurları geliyor,neyim eksik lan diyorum onlardan ''gerek yok torbaya'' ...''sen bu işi biliyorsun,keşke bütün müşterilerim senin gibi olsa'' der gibi başını sallıyor ve paranın üstünü uzatıyor...''hadi eyvallah'' diyorum yine kendimden emin ''ben çok içmem ama alacağım zaman mutlaka sana gelicem yine'' dercesine arkamı dönüyorum,o da televizyonun sesini açıyor alkolik kocasından şiddet gören kadının derdini dinlemek için...
Kapıyı kapatıp çıkarken sigaramın olmadığını farkediyorum ama o kadar racon kesip rakıyı koltuk altına sıkıştırıp çıktığım bayiye geri dönmek bana acı veriyor,üzülüyorum dudaklarımı ısırıp yoluma devam ediyorum...garip bir telaş sarıyor bünyemi sigara paketine bir daha bakıyorum kaç tane var daha içinde sabaha kadar yeter mi ki 1,2,3....9 tane sigara sayıyorum ''yok bu yetmez bana'' diye iç geçirip başka bir bayii arıyor gözlerim...karşı kaldırımda bir tane görüp ona yöneliyorum sonra...karşıdan karşıya geçmem gerekiyor ve koltuk altında bi ufak rakı sarılı gazete kağıdı var sırf bu yüzden karakterimi kaybetmemeliyim,benim bu şehir keşmekeşi içinde varolmaya çalışan,hala umutları olan,sabahları havlusunu omzuna atıp yüzünü yıkamaya banyoya giren bir gerçek insan rolüm var,bundan ödün vermemeliyim dercesine karşıya geçmeye çalışıyorum...tam önümde durmuş dolmuşun önünden geçerken dolmuşun hareket ettiğini farkediyorum hemen telaş içinde geri dönüyorum başladığım yere,sonra bir adım daha atıyorum ileriden gelen otobüsün kornasıyla irkiliyorum yine geçemiyorum,yolun boş olduğuna kanaat ettiğim anda koşmaya başlıyorum ki ellerim ceplerimde koltuk altında bir ufak rakıyla oluşan tablo ile az önceki racon kaygılı karakterim yerle yeksan oluyor...içimden acaba bayiici beni görmüş müdür diye geçirmeden edemiyorum,arkama bakmaya da korkuyorum yine aynı hızla refüjten atlayıp tabanım kıçıma vura vura karşı kaldırıma atıyorum kendimi...sonra bütün bu hareketlilikten burnuma doğru kayan gözlüğümü dengesiz burun hareketleriyle düzeltmeye çalışıyorum ellerimi cebimden çıkarmadan...yanımdan geçen amcanın bi garip bakışıyla irkiliyorum yüzüne bakıp burnumla gözlüğümü düzeltmeye çalışıyorum yine istifimi bozmadan ''ben böyleyim amca sen bana bakma'' der gibi gözlerimi kısıyorum...tekel bayii olmadığına iyice emin olduktan sonra bu küçük markete adım atıyorum,kapıyı omzumla ittiriyorum ellerimi yine cebimden çıkarmadan...kapıya bağlı ziller 'çiring çiring' diye ötüyor ve benim içimi garip bir mutluluk kaplıyor sonra...''aabi'' diyorum yaşı benden küçük bir çocuğa ''vest'' versene diyorum gümüş,parlak paketinden yeni çıkan var ya hani,silver desem bilemeyecekmiş gibi sanki ingilizceyi bir tek ben anlıyormuşum gibi...''silver gümüş demek zaten,gold da altın olur'' gibisinden bir bakış atıyor ''vest yok'' diyor...sessizlik çöküyor koca şehire sanki,sanki herşey benden çıkacak cevaba bakıyor gibi bütün şehir nefesini tutmuş beni bekliyor sanki...o an dünya benim çevremde dönüyor ve bende bu sorumluluk bilinciyle ''o zaman bi kısa vinston ver'' diyorum ''malboro alsan eksilirsin sanki'' dercesine arkasını dönüp raftan kısa winstonu alıyor ''böyle olunca aklıma başka sigara gelmiyor direkt olarak vinstonu söylüyorum,bende isterim malboro,kamel,parlament içebilmeyi ama acizim ben bakma böyle koltuk altında rakıyla gezdiğime'' dercesine duruyorum karşısında...ellerimi cebimden çıkarmayı unuttuğumdan ani bir refleksle paketi ağzımla tutmaya çalışır gibi oluyorum ama işin farkına varıp elimin birini cebimden çıkartıp paketi alıyorum ve anında parayı da uzatıyorum...''bi sigara için çok yol katetmişsin,beyinsel devinimlerin seni yemiş bitirmiş'' dercesine bana para üstünü uzatıyor...kısa süreli bir temas oluyor,birbirine değiyor ellerimiz haz duymuyoruz bu çok açık seçik belli oluyor bakkaldaki silik rutubetli havadan...selam vermeden çıkıyorum arkamdan sövdüğünü düşünerek ''ne yapayım açamadım ağzımı'' diye hayıflanıyorum...koltuk altımdaki rakının iyice ısındığını düşünerek adımlarımı hızlandırıyorum yine tabanlarımı kıçıma vura vura karşıya koşarak geçiyorum,son adımım su birikintisinin üstüne geleceğini hesapalayarak bir ceyaln gibi sekerek kaldırıma çıkıyorum...koşarken rakı çalkalandı gazı kaçacak diyorum ama sonra ''rakının gazı olmaz ki lan'' dercesine kafamı iki yana sallıyorum ve evimin bulunduğu sokağın köşesini AS950 kamyonmuşumcasına dışarıdan alıyorum virajı,direksiyonu çevirmek gerek diye düşünürken ellerimin ceplerimde olduğunu farkediyorum ''hay allah'' dercesine kafamı yine iki yana sallıyorum...sonra yarım paketten bi sigara alıp yaksam mı diyorum,iyi olur diyorum tek elimle paketi çıkarıp ağzımla tek dal sigara yakalıyorum,çakmağıda alıyorum ama rüzgar yakmama engel oluyor...elimin tekini de kullansam diyorum,mümkün olmuyor rakıyı koltuk altından düşürürsem diye korkuyorum ve rüzgara arkamı dönüp yakmayı başarıyorum...sonra bu pratik zekamdan dolayı kendimle gurur duyarcasına ufak bir tebessüm ile gözlerimi kısarak yoluma devam ediyorum...sigaradan aldığım ilk fırt bir anda bana seneler öncesinde aldığım bir tadı hatırlatıyor saniyeler içinde flashback oluyorum....

''Mayıs ayı gelmiş,ağaçlar yeşermiş,çiçekler açmış her yan cıvıl cıvıl, sene 94-95...üst geçitin orda arkadaşla buluşmuşuz...ikimizde kravat,gömlek,ceket kombinasyonun altına aşortman giymişiz ve ayakkabı yerine ''keten''lerimizi geçirmişiz ayağımıza...ilk ders beden çünkü...''hacım akşam maç yapam hacım okulun bahçede'' diye sanki bir daha bunu konuşma fırsatımız olmayacakmış gibi sözleşiyoruz ...okulun kapısına gelince bizi bekleyen iki üç arkadaşın daha olduğunu farkedip,lapada lopodo yanlarına koşuyoruz hemen...''hacım maç yapcaz akşam hacım unutmayın'' demeye çalışırken içlerinden en piç olanı ''hacım s.ktir et maçı kayış atıyoz'' diyince sanki büyük bir orkestra arkamızda ''da da da daaaaaan'' melodisini çıkartıyor gözlerimiz fal taşı gibi açılıveriyor o anda...nereye gitcez olm dercesine birbirimize bakıyoruz...''hadi gidem olm örtmen görmesin'' sesi ilk adımı atmamıza yardımcı olunca kenardan kenardan sıvış sıvış vaziyette çarşıya doğru yola koyulduk...porsuğu gördüğümüzde tek yaptığımız şey birbirimize bakıp ''kayık'' dedik ve alınan bu ortak kararla kayıklara yöneldik 5 kişi kayığa atladık...en piç olanımız küreklere asılıp çekmeye başladı sandalı...sonra da ne yaptığını bilir bir edayla porsuğun ortalarında ilk köprüye yakın bir yerde kenarı çekip ''gidinde sigara alın olm bütün gün ne yapcaz'' diyerek içimizdeki en ezik tipi bakkala gönderdi...paraları birleştirip çocuğu gönderdik...onu beklerken ikinci piç olanımız kayığı sallayarak ''mohue mohue bah laa nası sallanıyo'' diyerek bizleri oyaladı...5 dakika geçti geçmedi bu ezik geldi ve elinde sigara paketini bize gösterirken kaldırımı görmeyip takıldı ve düştü...bu salaklığa bizler g.tümüzle gülerken o da acıdan zıplaya zıplaya kayığa zıpladı...zıplamanın etkisiyle kayık alabora olur gibi yapıp bizlerin g.tünü ağzına getirdi böylece bir yandan bizlerden intikam almış oldu o ezik arkadaş...paketi uzattı ''Yeni Harman'' sigarasını verdi elimize ve paketi aç köpekler gibi açtık içinden 5 dal çıkartıp malazlar vasati 40 çöp ibareli kibirtlerimizle yaktık...en piç olanımız kürekleri bırakmıştı elinde sigarayla ufuklara dalarak ''sene 965,domuz avına Atalantekke köyüne gittik bende beretta poze var ismail abide huğlu tek tetik çift kırma var...ileriden ben gördüm hayvanı bi salladım yemedi ismail abi bi çaktı hayvan bi çığlık attı devrildi'' dercesine bakıyordu bizde bişeyler çıkacak diye bekliyorduk...o sırada bende ''hii annem geldi'' diyerek içime çekmeye çalışıyordum sigarayı ama yemiyor öksürüğe boğuluyordum ki içtiğimiz sigara yeni harman gibi sinek bi sigaraydı,boşun boşu yani...ilk öksürük dalgası geçince bir daha abandım ben bu sefer o kadar güzel geldi ki tadı mutlu olmuştum...ceketimi çıkartıp omzuma aldım ve bende ''dalyandayız bi akşam, kör yorgo çekmiş kalkanı atmış livara uzaktan belirdi,bizde altınbaşı açtık bardaklara boca ettik mangalın közüne vurmaya başladık'' şeklinde evveliyat anlatacakmış gibi daldım ufuklara...''akşam toprak sahada ali,ahmet,hasan ben oluruz kaleye de mustafayı geçiririz'' diye düşündüğümü bilseler beni o ortamdan sileceklerdi aslında...o kayık o gün titanicti bize yanmadan pişmiş hamların transatlantiği...o paket iki saat içinde bitmişti,kayığı bırakıp yola koyulmuştuk...5 pişman yürek sessizce evin yolunu tutmuş esnaf sarayından Commodore 64 oyunu almakla almamak arasında birbirlerine bakıyorlardı...o günden sonra her kayışta kayığa gidip yeni harman cigarası içmiştik...ta ki devamsızlıklar dolana kadar...okul bitipte tatil olunca hiç ihtiyaç duymadık kayığa gidip sigara içmeye...sonra dağıldık zaten herkes bir köşeye gitti kim nerde ne yapar bilinmez oldu sonra''

anahtarı tek elimle çıkartıp apartmandan içeri girdim,fotoselli lambanın aniden yanmasına yine her zaman ki gibi irkilerek karşılık verirken asansörün düğmesine bastım...eve çıktım...balkonu açtım,serindi hava...masayı kurdum...izmir tulumu ve ciğer kavurmayı masaya koydum...yine o gün kayıktaki gibi omzuma paltoyu aldım,kör yorgo balığı getiriyormuş gibi,dalyandaymışım gibi rakıyı kadehe doldurdum...karşımda Heybeliada ışıldıyordu....''hadi şerefine koca mazi'' dedim Heybeliye...Heybelinin mazimle hiç alakası yokken onuda bu gereksiz muhabbete ortak etmek istedim...içtim,ağladım,göbeğimi kaşıdım...
Sanırım içmek,
ertesi sabah
tekrar hayata
dönülebilen
ve her gün
tekrarlanabilen
bir intihar biçimidir.

Charles Bukowski


Piizan

#20 Gölge

Gölge

    ..Hayaletin Gölgesi..

  • Üyeler
  • 15.435 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler

Gönderim zamanı 11.01.2008 - 23:39

Huğlu tek tetik çift kırma..

Mütüşsün yafrım bir solukda okudum her zamanki gibin..
Saygısız biriyimdir lakin bu içtenlige işlemez pi.liğim..
Saygılarımla hajıı.. *rabbit

smiley-sport036.gif  





1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli