İçerik değiştir



- - - - -

T.C. Bize Bir Osmanlı Mirası mıdır ?


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 48 yanıt verildi

#21 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 09:35

Amerika, Osmanlı gibi yönetebilir mi?

Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu için yeni bir strateji peşinde olduğu söylenmekte. Strateji şu, Ortadoğuyu Osmanlı gibi yönetmek.
Gerekçesi de şöyle, Osmanlı Devletinden sonra bölgeyi işgal eden İngiliz ve Fransızlar buradan ayrılıp bir takım devletler kurdururken ırk, mezhep, aşiret gibi gerçekleri nazarı itibara almadan masa başında cetvelle haritalar çizmişlerdir, bu yüzden radikalizm doğdu, bazı akımlar siyasallaştı.
Bu ne demek?
Bu şu demek, “o halde o haritaları değiştireceğim”... Aslında Amerika’nın fikri yeni değil. Bu gerekçesi dünden beri devam etmekte. Şimdi BOP hayalciliğinden sonra,
Irak giderek çıkmaza sürüklenince bölgeye dair dini, tarihi, sosyolojik değerleri daha bir dikkat etmeye başlamış görünüyor. Buna BOP olmadı Osmanlı stratejisini deneyelim de denemez mi? Çünkü Irak, kısa Amerikan tarihinde ikinci ve daha felaketli Vietnam. Bu kadar yüksek teknolojiye rağmen Iraklı direnişçiler her gün daha güçlenmekteler.
Aslında Amerika’nın İngiliz ve Fransız işgali sonrasına dair dedikleri tamamen doğru. Ama, bunun için böylesine kanlı bir işgal yapılması, Irak’ın mahvedilmesi şart mıydı? Ayrıca Osmanlı olmak kolay mı? Osmanlı olacaksa onun evladı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin olması gerekir. Halbuki Türkiye PKK terörüyle, Ermeni iftira kıskacında. Müttefikimiz Türk kamuoyunda sürekli itibar kaybetmekte. Dostluğun emrettiği yerine getirilmeyince Türk milleti kırılmakta. Bir anlamda 70’li yıllarda Amerika yüzünden 5 bin gencimiz öldü. Eğer onlar can vermeseydi, belki de Türkiye, SSCB peyki olacak, kızıl güç, Akdeniz’e inecek, Sovyetler çökmeyecek, bugün, dünya başka, bir manzarada seyredecekti.
Ortaokul veya liseye gidiyorduk, bir gün Amerika’nın Sesi Radyosu’nda Talat Sait Halman’ın şöyle dediğini hatırlıyoruz “Osmanlı ile ABD arasında şaşılacak kadar benzerlik var”. Halman, o sırada uzun yıllardır Amerika’da yaşamaktaydı. Daha sonra Türkiye’de kültür bakanı oldu. Osmanlı Arşivi’nde de en fazla Amerikalı uzmanlar çalışmakta. Modern zamanların “imparator”u elbette tarihin büyük bir imparatorluğunu taklit
edecektir. Ancak kelimeye dikkat edilmeli. Taklit. Taklit, aslı gibi değildir. Amerikalı yöneticiler Ortadoğuda batağa gömüldükçe Osmanlının bölgeyi ne yapıp da 6.5 asır idare edebildiğini şaşarak düşünmekteler. Bunun cevabı çok kısa, fakat batılı mantık, ne kadar anlar bilemiyoruz. Osmanlı, esasında imparatorluk değildir. Zira imparatorlukta bir ana devlet vardır, bir de sömürgeler, sömürgeler soyularak, talan edilerek ana devlete taşınır. Avrupa hep böyle yaptı. Osmanlıda ise her taraf “memaliki şâhâne”dir. Millet adına Sultanın mülküdür. Yemen’le Balkanların, Bağdat’la Bursa’nın farkı yoktur.
Osmanlı bu anlayış ve yüksek adalet prensibiyle o kadar asır ayakta kalmıştır. Osmanlı sevgi tesis etti, korku salmadı.
Oysa Amerika işgalin daha başında emsalsiz Bağdat kütüphanesini yağmalayıp Amerika’ya taşıdı.
Sünni Müslümanların mezhep imamlarının türbesini bombaladı.
Irzlara tasallut edildi. Çıplak insanlar en adi muameleye maruz kaldı.
Osmanlı, önce adalet, sonra insanlık, sonra merhamet demektir.
Bütün dünyanın Osmanlıdan, Türklerden öğreneceği çok şey var.
ABD boşa zaman kaybetmesin.
Zaman aleyhine işliyor,
Yapacağı belli, Ankara’yla, anlaşmak. Otonom, bir Kürt idaresini koskoca bir devletin yerine ikame etmeye kalkışmak vahim hatadır. Haritalar düzelecekse, ki düzelmeli, bunu Türklerle yapmalısınız. Başka çare yok, ötesi felaket.
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#22 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 09:38

BALKANLAR OSMANLI'YI ARIYOR

BAV Tarafından düzenlenen konferansta Balkan Müslümanlarının sorunları tartışıldı. Çeşitli ülkelerden gelen temsilciler başta Balkan ve Ortadoğu Müslümanları olmak üzeren tüm dünyanın "Yeni Bir Osmanlı'ya Muhtaç" olduğunu vurguladılar.

Bilim Araştırma Vakfı tarafından 22 Eylül 2003 tarihinde İstanbul Çırağan Sarayı'nda gerçekleştirilen "Osmanlı Vizyonu ile Balkanlar'a Bakış" adlı konferans büyük ilgi gördü. Türkiye'den ve Balkanlardan katılan konuşmacılar dünyanın yeni bir Osmanlı'ya muhtaç olduğunu bir kez daha vurguladılar.
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#23 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 09:41

Osmanlı Müslüman kavimleri bile asimle etmeye çalışmamıştır.Onları olduğu gibi kabul etmiş, o halklardan sadece “Devlete” itaat beklemiştir.Tabii ki kendi isteğiyle Müslümanlaşanlar hatta Türkleşenler olmuştur ama bu baskının, zulmün değil sevginin başarısıdır.Soykırım yapıp bir milleti yok etme kolaycılığı varken, egemenliği altındaki halkları kendi değerleriyle birlikte yaşatıp, onları kendi devletinin sancağı altında, kendi davasına hizmet ettirme becerisini gösterebilmiştir Osmanlı.Tabii ki o bunu yaparken dini bir sorumluluk da hissediyordu.Ehl-i kitap olan kavimler “Zımmi” idiler.Onların İslam hukukunda ayrı birer hukukları, ayrı mahkemeleri vardı.Onların ibadetlerine, kiliselerine karışılmazdı.Bu İslâm’ın kendi özünde var olan bir özellikti zâten.İşte Osmanlı bu özellikten de faydalanmasını bildi.Bu da hükümranlığı altındaki o kavimlere yaradı elbette.Meselâ Sırbistan, 500 yıla yakın benliğini, dinini, dilini kaybetmeden yaşayabildi.Bu sadece ve sadece Osmanlı Devletinin hoşgörüsü sâyesinde oldu.Tabii Osmanlı Devleti hoşgörü gösterdiği bazı milletlerden hak ettiği karşılığı alamadı.Hatta yer yer ihânetler de gördü.Bu da ayrı bir gerçek
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#24 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 09:58

Bu örnekler elbette arttırılabilir..Bulgarlar, Macarlar, Hırvatlar, Rumlar, Araplar hatta Yahudiler ve daha pek çok kavim dillerini, dinlerini ve benliklerini koruyarak Osmanlı Devletinde özgürce yaşadılar.Yaşadıkları yerler ellerinden alınmadı, onlara ne soykırım, ne de başka bir zulüm yapılmadı.Onlar doğdukları topraklardan uzaklaştırılmadan, köleleştirilmeden, aşağılanmadan özgürce yaşadılar.Hatta bazı Balkan ülkelerinde kendilerine kimlik bile verilmeyerek, Çingene denilerek aşağılanan Romanlar, en rahat ve huzurlu şekilde Osmanlı topraklarında göçebe yaşamlarını sürdürmüşlerdi.Osmanlı, onları insan yerine koymuştu. Osmanlı terminolojisindeki kulluk İnsan olmayı ifâde ediyordu.Allah’ın bütün kulları hatta bütün mahlukları saygıyı, sevgiyi hak ediyordu.Osmanlı’nın bu hoşgörüsüne karşılık vermekte gecikmeyen Romanlar kısa bir süre içinde Müslümanlaşmışlar ve pek çoğu da Türkleşmişlerdi.Bugün Balkanların pek çok Kasabasında göz yaşları eşliğinde Türkçe şarkı plaklarını, kasetlerini dinleyen, eski şaşaalı, itibarlı dönemlerini özlemle yâd eden diğer halkların yanında Romanlar da epey bir yekun tutar.Zaten hangi kökenden olursa olsun, Balkanlarda, Kafkaslarda zulme uğrayan milletlerin Anavatan diyerek göçtükleri son nokta ise hep Türkiye olmuştur.Bu da şâyan-ı dikkat bir hadisedir.
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#25 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 10:29

Buraya kadar alıntılar yaptık,şimdi de biraz sitem zamanı.


Hepimiz Hrantmışız Gerçekten...

Türklüğe söven Hrant Dinkin ölümünden sonra,

Hepimiz Hrantız Hepimiz Ermeniyiz naraları atanların, Kendi öz tarihleriyle olan kavgalarını anlayabilmek kolay olmasa gerek, Dünyanın gelmiş geçmiş en adil süpergücü olarak kabul edilen Osmanlı imparatorluğunun torunları olmaktan utanan bir gençlik görmenin utancını kalbimize gömelim. Milyonlarca insanımızı kadın, çocuk demeden katleden sonrada soykırıma uğradık diye utanmadan bunu bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışan ermenilere duyduğumuz sempatinin milyonda birini kendi ecdadımıza gösterebilseydik keşke.

Bütün dinlerin kardeşçe yaşadığı,kimsenin kimseyi hor görmediği, Ve batılı tarihçilerin bile adaletine hayran olduğu Osmanlı imparatorluğunu bugün sorgulayabiliyorsak bunu sadece tek bir cümle ile özetleyebiliriz.KOMPLEKS

Milyonlarca insanı diri diri yakan Faşist Almanya

Hiroşima ve nagazakiye Atom bombası atıp milyonlarca insanın felaketine yol açan ve milyonlarca müslümanı petrol için öldüren Camilere bombalar yağdıran hoşgörüden uzak emperyalist Amerikan imparatorluğu.

Komunizm düzenini yerleştirmek için milyonlarca muhalif insanı gözünü kırpmadan katleden Stalin Rusyası.

Taş atan çocukaların üzerine tank la giden israil.

Cezayir'i ve onlarca afrika ülkesini emperyalist amaçları ve doğal zenginlikleri için işgal edip orda sayısız katilam yapmış olan Fransa.


Ve tabiki büyük şeytan ingiltere.


Bu ülkelerin halkları bile geçmişleiriyle övünürken...

Fazla Konuşmak istemiyorum, gerek yok aslında, ne demişler sokma akıl 7 adım..


Bu video nun sonunda bir Padişah Fermanı var onu dinleyin, herşeyi anlatıyor.



2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#26 abidik

abidik

    Buranın müptelasıdır

  • Üyeler
  • 3.464 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:nerede akşam orada sabah
  • İlgi Alanları:ömer,şems,yunus

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 10:56

başka bir şey yazmıyacam

dediğim gibi tarih algı farklılığı yaratan br ilimdir
her düşünen ayrı düşünür
sentez yapılabilinir ama bu bence sence ve on ca olur
tek bir gerçek vardır
o da zamanın da yapilabilir değerlendirmeler dir

bu zaman da yapılabilinen şu dur ancak

yaşan mış bir zamanı takdir etsek bize ne fayda sağlar
yada etmesek bize ne zararı olur dur

osmanlı iyi bir devletti diyerek başladığımız bir cümleyi
nasıl tamamlarız

zor olur tam bir anadolu uygarlıkları araştırması gerekir
bin bir araştırı okumalıyız demi
peki biz tarihçimiyiz
değiliz

tersi durumunu düşünecek olursak yine aynı sonuç a ulaşırız

ben sadece bu örnekleri yazdım

sizin yazdklarınız da fazla bir fark yok
bu okullarda hangi devlet adamlarını yetiştirmiş osmanlı?
yavuz sultan selim
den sonra enderunlar da yetişen devlet adamları hep isaynclar yetiştirilmemişmidir

yada yavuz sultan selimin hilafetten sonra
anadoluda çıkan isyanlara ne demeli

lale devrine ne demeli
haremlerde cariyeler, odalıklar, ve nikahlı kadınlara ne demeli
bu sayların 300 e kadar vardığı bilinir

bunların hangisi islam ahlakına sığar?

ben sentezimi çok kötülerden yana kullanmıyorum
saray entirikalarına bakmıyorum

osmanlı istanbulda sarayda yönetilen bir devletti
anadolu da ki halk savaş larda hatırlanır
ümmet devlet bilinciyle itaat eder
sonra da vergi verirdi

vergi sistemi
uydurma değildir
onu da dikkate almanızı ttavsiye ederim

daha bir şey yazmam
başta söylediğim gibi
ben kimsenin mirasçısı değilim
benim ölçüm kur an ve sünnettir
en önemlisi
abartıyla yaklaşılan kişi ve kurum kesinlikle doğru değildir
bu insanı küfre yaklaştırabilir
tarih yapılan iyi işleri devam için
kötü işlerin yapılmaması için

ders alınacak bir bilimdir
gezinen bir gölgedir hayat,
gariban bir aktör bir ileri bir geri saatini doldurur.
ve sonra duyulmaz olur sesi,
bir masaldır gürültücü bir salağın anlattığı,
ki yoktur hiç bir anlamı .

#27 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 11:09

peki biz tarihçimiyiz
değiliz


:(

ahkam kesiyorum sanmayın ama, tarih bilmek ve tarihçi gibi düşüneBİLMEK çok farklı şeylerdir. o yüzden ben bu bölüme girmekten vazgeçmeden önce, nolur tarihçi gibi düşünüyomuş gibi yapıp ahkam kesmeyin bırakın...

tarihi yeniden yazmayın ya sadece fikir belirtin,dünyanın bir numaralı sosyal bilimcileri ve tarihçileri kesin yargılardan özenle kaçınırken nasıl oluyorda bu kadar sığ bakıp kestirip atabiliyoruz tarihle ilgili her konuyu...

dayanamıcam sölicem "herkes işini yapsın" :P

posenin yazdıklarını tenzih ediyorum, keyifle okudum.... ::


#28 Canan

Canan

    diyalog değil,monolog..

  • Üyeler
  • 5.591 Mesaj
  • Konum:Dünya
  • İlgi Alanları:...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 11:17

Herkes işi tarihçilere bırakıyo ama ahkem kesmekten de feragat etmiyo, Yusuf Hayaloğlunun dediği gibi...


Bu ne yaman çelişki Anne. :P


Ben Atalarıma ve tarihime saygı bölümü açıcam. ve buraya da yazmıycam bundan sonra. Çünkü Benim geçmişim de utanılacak bişi yok.

Büyük önder Atatürk Osmanlının borçlarını resmen üstlendi ve hiçbirzaman ecdadını kötülemedi, Yani buna göre, Osmanlının tek mirasçısı biziz. Zoruna gidenler için yapılabilecek bişi yok tarih böyle napalım...
2 metre bez
2 kürek kum
var mı ötesi?

#29 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 11:29

8 yıllık tarih eğitimi boyunca ne öğrettiler bana biliyo musun sevgili canan11
tarihte kesin yargılar olmaz.. ...böyledir....budur diye biten cümleler sizi yanılgıya taşır. muhakeme etmeli ve tüm açılardan bilimsel bakmalısınız,yazdıklarınızı okumadım açıkçası son cümlelere bakmam yetti...

hıı ben mi... bilmediğim yerde ağzımı açmam ama Yök ün bana sunduğu sıfat Osmanlı Tarihi Uzmanı ise dilediğim kadar ahkam keserim... fakat burda değil bunu da dünden bu yana fazlasıyla anladım... çünkü insanların amacı tarih öğrenmek değil kendi kesin fikirlerini empoze etmek malesef şu platformda bile...


#30 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 11:29

Konuyu kişiselleştirmeyelim birde Copy/Paste mevzuundan oldukça kaçınalım lütfen.

Birde tarihçi arkadaşlarımızın tarihçi kimliğine saygı duyup kaleme alalım fikirlerimizi, kendileri ile aynı görüşü paylaşmasak bile.

Ki ben konuyla ilgili daha bişi yazmadım. posi'yi bekliyom : )

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#31 Poseidon

Poseidon

    Tarih Muhabiri

  • Dokunulmazlar
  • 2.810 Mesaj
  • Konum:Eskişehir...

Gönderim zamanı 01.07.2007 - 15:49

Sevgili gubidik...

Sizin söyledikleriniz dogmatik bilgilerden ibarettir... Tamam devletin bazı anları olmuştur ki azı şeyler hakkaten çığrından çıkmıştır... Bunun tersini söylemiyorum...

İşte insanların gözlerinde hep böyle bir osmanlı imajı var, saray entrikaları, cariyeler vur patlasın çal oynasın...

Enderun mektebi sadece develt görevlisi yetiştirmez oradan sanaatkarda yetiştirilir... Yavuz'dan sonra isyancı yetiştirdiğini söylüyorsunuz hadi siz bana söyleyin Enderundan hangi isyancı başı yetiştirilmiş...

Siz tarihçi olmayabilirisiniz, ama ben bu işin eğitimini Türkiye'deki en iyi tarih hocalarından alıyorum...

Vergi sisteminden bahsetmişsiniz Haraç yazmışsınız onun bir adıda Cizyedir... Haraç diye basa basa konuşmuşsunuz zannettiğinzi gibi bugün günümüzde ki gibi haraçın manası zorla alınan para değildir... Hariç tutulan kişiden alınan paradır ve bu para karşılığı osmanlı devletinde askerlikten muaf tutulur... Zannediyosun ki osmanlı bu adamların gırtlaklarına çöktü öyle ellerinde avuçlarında ne varsa aldı ne diyeyeim başka...

Bak sana bir örnek vereyim nasılmış vergi sistemleri; Osmanlı devleti bir yeri feth ettiği zaman oraya tahrir yazıcıları denilen kişiler giderek araziyi tahrir ederlerdi yani vergi mükelleflerini sayarlardı... Müslim,gayri müslim bütün tebaa için geçerliydi... Osmanlı ilk feth ettiği yere hemen kendi vergilerini koydurmazdı... Oranın kadim olan düzenini eğer develtin çıkarına ters düşmeyecekse bir süre sürdürür ve bir geçiş döneminden sonra kendi toprak kanunu yürülüğe koyardı... Bunlar gayri müslimlerin bu topraklardan kaçmaması ve hayatlarını sürdürmeleri için yapılırıdı... Şimdi hangi akla mantığa sığar böyle ince düşünen bir develt anlayışın gayri müslimlerden zorla para topladığı..?

Vergiyi çalışan erkek öder yaşlılar kadınlar çocuklar muaftır...


Yavuz döneminde isyanlar çıkmış yazmışsınız Yavuz Sultan Selim Osmanlı tarihindeki en güçlü padişahlardan birisidir... Bir yerde isyan çıkması o yerin kötü olduğunun işareti değildir... Kaldı ki Osmanlı yükselme devrindedir... Dikkatinizi celb ederim isyan edenlerde anadoludaki şiilerdir ve safevi kışkırtmasıyla isyan etmişlerdir... Hilafet osmnalıya geçtikten sonra tek tük isyanlar görülmüştür ancak bu isyanlar bütün halkın top yekün isyanı değildir... Belli bir zümrenin osmanlı devletinin yükselişini durdurmak için yaptıkları isyanlardır... Devletin duraklama ve çöküş döneminde ise artık savaşlardan yıpranan halkın isyan ettiğini görüyoruz....


Herhalde osmanlıyı bu kadar savunmam sizin kafanızda mübalağa gibi algılandı... Ama inanın ben sizin yazdıklarınızı şaşkınlıkla okudum gerçektende bu ülkede tarihine böyle bakan daha kaç kişi var...?

Benim sözlerime itibar etmeye bilirsiniz ki etmeyeceğinizde belli ben size İlber Ortaylı'nın Osmanlıyı Keşfetmek kitabını öneririm ince hacimli iki kitaptır... Okuyun bazı şeyleri yalnış bildiğinizi göreceksiniz... enderundan saraya kadar her türlü sorunuzun cevabını bulurusunuz...


Şu konunun ateşi bitsinde biz asıl konumuza dönelim artık...:banghead:
Galata Kulesi'nin aklı olsaydı, Kız Kulesi'ne evlenme teklif ederdi...

#32 ahmet.k

ahmet.k

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Konum:istanbul-nişantaşı
  • İlgi Alanları:kitap okumak secret kitabını şiddetle tavsiye ederim süper bir kitap

Gönderim zamanı 07.07.2007 - 11:56

Arkadaşlar bizler osmanlı imparatorluğunun varisiyiz şimdi bazı arkadaşlar demişlerki değiliz ozaman soruyorum çanakkale savaşı zafarini siz niye kutluyorsunuz o savaş osmanlı imparatorluğu döneminde yapıldı birde 29 ekim 1923'te şanlı cumhuriyetimiz ilan edildiğinde avrupadaki toplantılarda ulu önderimize ve arkadaşlarına sorulmuştu osmanlının borçlarını ödemeyi kabul ediyormusunuz diye ulu önderimizde bir kısmını ödemeye kabul etmiş diğer borçlarıda osmanlı topraklarından kopan ve yeni kurulmuş devletlerin ödemesi gerektiğini savunmuştur şimdik buradan ne sonucu çıkıyor osmanlının borçlarının bir bölümünün T.C tarafından ödenmesi osmanlıya sahip çıkmak ve devamı olduğunu kabul etmek anlamına gelmiyormu ??? asker torunu olduğundan bir örnek daha vermek istiyorum türk hava kuvvetlerinin kuruluş tarihi 1911 diye geçiyor neden osamanın tarihini aldık çünkü bizler osmanlının devamıyız *zong
Gönderilen Resim

#33 Poseidon

Poseidon

    Tarih Muhabiri

  • Dokunulmazlar
  • 2.810 Mesaj
  • Konum:Eskişehir...

Gönderim zamanı 27.07.2007 - 01:52

Daha ben ne diyeyim...




"Osmanlı mirasını reddetmenin temelinde, tarih bilmezlik yatıyor."



İlber Ortaylı

Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Öğretim Üyesi.;

Konuşan:Cevher İlhan

Bir yazınızda “Biz redd-i mirâs hakkına sahip değiliz” diyorsunuz. Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yılında bunu biraz açar mısınız?

Böyle bir mesele normal aklı başında bir cemiyette tartışılmaz. Dünyada Cumhuriyeti ilân edip, imparatorluk yıkan, krallığı kaldıran tek devlet, tek toplum biz değiliz. Bu kaçınılmaz bir tarihî gelişimdir. Bu ülkede Cumhuriyetten başka bir şey olması beklenemez. Zaten kimsenin de beklediği yoktur. Fransa ihtilâlle Cumhuriyete geçmiştir. Rusya’da ihtilâlle Sosyalist bir Cumhuriyete geçilmiştir. Ortadoğu devletleri geçmektedir.

Cumhuriyet, monarşiyi, hükümdarlığı reddedecektir ve tenkit edecektir, bu kaçınılmazdır. Fakat bizde maalesef bir müddet sonra iş, bu ölçüyü geçmiştir. Özellikle de 1940’lı yıllarda artık iş oturuyor dendiği zamanda.

Görülüyor ki, bunun arkasında iki sebep yatıyor. Bir tanesi; müthiş bir tarih bilmezlik, tarih öğrenmeme ve onu reddetme. Bu gârip bir mesele. Hep söylüyorum, matematik bilmeyen açıkça matematiği reddedemez, açıkça da gülünç duruma düşer. Müziği sevmeyen belki vardır. Bunlar kalkıp da “Biz müziği sevmiyoruz, müzik berbat bir şeydir” derse ne yaparsınız? Siz onları meclisinize sokmazsınız, kovarsınız.

Maalesef bu tarih konusunda hiç de böyle olmuyor. “Bu tarih de lüzûmsuz, bunlarla uğraşacağına başka şeylerle uğraş, ileriye bak” falan gibi görüş vardır. İkincisi, bazılarında Osmanlıya karşı, “Türklükle çok aynileşiyor” diye, bir etnik nefret vukua gelmiş olabilir. Bunları anlamak çok güç. Şu bakımdan çok güç, çünkü böyle bir metodla, böyle düşünce ile bir yere varamıyorsunuz, yaşayamı-yorsunuz. Bu, düşünce yöntemlerimize fevkâlade aykırı.

Bu bakımdan normal bir ülkede tartışılmayacak şey bizde tartışılıyor. Hiçbir şekilde bir Fransa’nın solcusu, monarşi karşıtı, “Biz bu mirâsı reddediyoruz” demez. Derse, Fransa olmaz. Âdeta bu fizik kanununa aykırı. Fransa kralını sevmeyebilir, aristokratının getirdiği medeniyete karşı olabilir, ama onu inkâr edemez. Bu kadar açıktır. Bunu Sovyet Rusya’da da görmedim. Yani, hükümdârları anlattı, aristokrasinin meydana getirdiği kültürü ortaya koydu, büyük Petro’yu methetti. Hatta, Katarina’yı methetti. Sonunda onları kötüledi. Onlar zaafı ve kusurları olan hükümdarlardı. Yani, “Böyle bir mirâsı tanımıyorum” demiyor adam. Dolayısıyla bu tip bir anlayış mümkün değildir. Bu anlayış nerede vardır? Ortadoğu’da vardır. Kral Faruk’u kovalarsınız. Kral Faruk yabancı dil olarak Türkçe konuşurdu. Irak’ta aynı şey oldu. İnsan anlıyor ki, kendine göre bir tarih. Böyle tarih olmaz.

Ne Kraliyetimizin bir geçmişi var, ne Cumhuriyetimizin bir sağlamlığı söz konusu. Tarih çim sahası değil ki, istediğin yerleri tespit edip, kazık çakıp, çitle çevrilsin. “Ben bu kadarını seviyorum, gerisini yakalım veyahut bana ne” diyemezsiniz. Bu mümkün değil. Onun için bu örnekler gözümüzün önünde bulunsun. Ve ona göre düşünelim.

İkincisi, bu redd-i mirâs dış saldırılara karşı falan bir ara kullanılmış. “Ermeniler böyle tedhiş iddiasında ise Osmanlı ile hesaplaşsın” denilmiş... Orada da söz konusu olmuştu ama o sorun değil. Ben daha ziyade tarihî mütalaa açısından ele alıyorum.

Çok dinli, çok ırklı bir yönetim olması hasebiyle, bugünkü demokrasilerle mukayese edildiğinde, Osmanlı yönetim biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün için, çok dinlilik, çok ırklılık meselesi Türkiye’de nasıl tezâhür ediyor, buna bakmak lâzım. Şunu her zaman hatırlatıyorum. Blue jeans ve Coca-cola kültürünün olduğu bir yerde eski dünyadaki gibi çok kültürlülük, çok renklilik mevzubahis olamaz. Yani, birbirine çok benzeyen insanların, bazen belirli kompartımanlarla kendilerini ayırmalarına şahit oluyoruz. Bu bakımdan ben şimdiki Türkiye’de de bu iş ne kadar yürüyor, ne kadar yürümüyor, onun üzerinde durmak durumunda değilim.

Ama hakikaten Osmanlı çok dinlerin, çok kültürlerin bir arada yaşadığı bir toplum. Ve onların üzerinde bir standart elit zümre, yönetici zümre yaratılmış her kompartımanda, öbürü de reâya olarak kendi kompartımanında yaşamış. Ve o reâyanın iktisadî, hukukî haklarında da eşitlik var, yönetiliyor bunlar. Temelde aynı. Müslüman köylü ile Rum veya Ermeni köylünün birbirinden sıkıntısı daha farklı değil. Bunun üzerinde çok durmak lâzım.

Hele, 19. yüzyıldan sonra da neredeyse Sadâret hariç hemen her makama, nazırlıklara, valiliklere, orduya, askerliğe kadar ulaşmıştır. Onun için bunun üzerinde durulması gerekiyor. Tabi bu, imparatorluk kültürüdür. Zamanla bunun ulus devlete, asrın modasına uyması da tabiîdir. Buna geçişte de bazen o kadar kolay, suhûletli olmamıştır. Çok sıkıntılar çekilmiştir. Bu sıkıntıları da aşağı-yukarı herkes paylaşmıştır.

İstiklal Savaşı ile Birinci Cihan Savaşı arasında çok kanlı olaylar olmuştur, Karadeniz’de. 19. yüzyılın sonunda, 20. yüzyılın başında Doğu Anadolu’da Ermeni ve Kürtlerin meskun olduğu yerlerde kanlı olaylar var. Balkanlar malûm. Koskocaman bir devlet, çok da hâdisesiz çökmüyor. Tabî, bu çöküşten de herkes payını alıyor. Kalkıp da falan filâna neler yaptı meselesi, sadece hikâye oluyor. Sonra çok gârip şeyler başlıyor. Zira, bu ayrı kompartımanlarda sadakat yok.

Balkan Savaşı’nda, ordular İstanbul’a ilerlerken—bunu bizzat orada olan yabancı gazeteciler söylüyor—millet karşılamaya hazırlanıyor. Bu, görülüyor. Şimdi, sadakatinden emin olmadığı bir grupla, öbür grup o zaman bir arada yaşayamıyor. Yani, bu kompartımanlar kendi içlerinde kendileri olarak kalmış, ayrı bir şey olmamışlar. Bu çok önemli bir unsur. Bunu bilmek lâzım.

Meselâ, bazıları Amerika’yı örnek gösteriyorlar. Amerika ile hiçbir alâkası yok bu işin. Amerika, Anglosakson grupların hâkim olduğu kültürel dokuyu meydana getiren bir memlekettir. Ötekiler ona, sadakatlerini sunduğu ölçüde oraya intibak ederler. Zaten kendileri de söylüyorlar. Yani, sen Amerika’ya başka bir din getiremezsiniz ki.

Mesalâ, İspanyolca konusunda zarûret hasıl olmuş, onu bile resmen getiremiyor. Oysa dil konusunda zorluklar var. Bizzat New York’ta İngilizce bilmeyen, İspanyolca konuşan bir kalabalık var. Meselâ, ABD’nin güney eyaletlerinde birçok İspanyolca konuşan insan var. Buna rağmen getiremiyor. Yani, orada gerçek anlamda bir çok kültürlülük yok. Böyle bir iddia palavra. Öyle bir şey yok.

Orada herkes Amerikalı. Herkes coca-cola, blue jeans, hamburger, Amerikan tipi hususî hayat, âile hayatı etrafında şekillenmiş. Yani, bunların hepsi yerli bir tiyatrodur. Diğer ülke vatandaşları artık Amerikalize olmuş. Amerika’da Amerikalılık vardır. Diğerleri onun salçasıdır, garnitürüdür, aslı değildir. Bunu bilmek gerekiyor. Bu, bütün dünyada da böyle olmaya doğru gidiyor.

Maalesef bazı insanlar bir yandan mozaikten konuşurlarken, öbür yandan da mikro-milliyetçiliklerinin gittikçe nefret edilen bir tarz, düşünce ve talep olduğunun farkında değiller. Yani, dünyada beş bin çeşit dilin olması ve bunun arkasında da beş bin etnik talebin olması, bir takım insanları ürkütüyor. Bu insanlar devlet katlarında otururlar. Onun için bu bir çatışmanın doğumu olarak görülüyor. Dolayısıyla bu konuda bir ölçü tutturmak gerekiyor. Meseleleri iyi bilmek lâzım. Bunun üzerinde durmak gerekiyor.

600 sene Osmanlıyı ayakta tutan dinamik nedir? Bunun temelini hangi değer oluşturmuştur? Osmanlı’nın temel değeri nedir?

Osmanlı da tabî İslâm var, İslâm’ın etrafında Türklük var. Fakat Türk desen, meselâ Müslüman olan bir başka unsur, bir Boşnak, bir Arnavut var. Hıristiyan olan başka bir unsur var. Bundan daha çok Yunan anlaşılıyor. Slav Ortodoks, ikinci derecede kalıyor. Böyle sorunlar var. Tabî bunun yanında sistem dışı guruplar var. Orada milletler arasında bir eşitlik yok. Burada bir uyuşma var toplumuyla. Bu çok önemli bir şey.

Burada asimilasyon falân yok. Böyle bir amaç da yok. Burada bir uyuşma var ve bu uyuşmanın içinde gidiyor. Bunların ilişkileri az. Zaten belki oradan da bir çatışma çıkmıyor. Yani, kimse kimseyle evlenmi-yor. Hepimiz bir mozaiğiz diye; Yahudi kızı ile Ermeni delikanlısı, Rum delikanlısı ile Müslüman kızı evleniyor değil. Hıristiyanların arasında bile birbirine karışma çok sonra meydana çıkmış bir şeydir.

Tabî, semtleri ayrı, gidip gelmişlikleri yok. Aralarında hiç evlilik yok. Böyle olunca, yani hiç karışma olmayınca hâdise olmamıştır. Bu çok önemli bir şeydir. Ne zamanki karışma başlar, bundan çok büyük kültürel gelişmeler çıkar, ama aynı zamanda çatışma, didişme falan başlar. Bunun üzerinde durmak gerekiyor.

Osmanlı toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatının bugünkü toplum yapısına katkısı nedir?

İktisat tarihinin kendisine has trendleri var. Tabiatıyla bugünkü iktisadî yapımızın kökü de orada yatıyor. Çok açık bir şey. Yalnız bazı yanlışlarımız vardır. “Osmanlı tüccar değildir, sanayici değildir”, tespiti doğru değildir. Osmanlı, askerî teknolojiye, sanayiye meraklı bir toplumdur. Geçen asırlardan beri teknik eğitimimiz var. Belirli sanayide adam yetiştirme ananemiz var. Zaten o yüzden sanayimiz bugünkü düzeyine erişti. Kolay değil bu. İran bir makarna fabrikası kuramıyor. Çok kültürlü bir toplum ama, bu sahada eksik. Bize göre çok derin kültürü var. Edebiyatta ve diğer bazı sahalarda ileri. Tarih hocası, profesörü bizden aşağı kalmaz. Ama, sanayi yok.

Bunun nasıl izah edeceksiniz? O konuda demek ki, Osmanlı’nın askerî sanayisi, teknolojisi kurulamamış, ama Osmanlıdan bunlar kalmış; teşebbüs-ü şahsî, cevvâliyet, dinamizm, teknik, beceri oradan verâset olarak kalmadır.

Çünkü cemiyet zaten devam ediyor. İdare bakımından bir ciddiyet var. Herkes belki Türkiye’de Osmanlı idaresini tenkit eder, o ayrı. Ama Ortadoğu ve Balkanlarda bir takım müesseselerin ciddiyeti Osmanlıya bağlı. Bunun başında Ordu, Dışişleri, Maliye, İdare gelir. Bunlar çok kolay şeyler değil. Bir an’ane. Bunu kuru-yorsunuz çok önemli bir şey. Bunu yıkabilirsin de. Aynı sistemi, aynı yargılamaları, hüküm vermeyi benimseyemezsen tabî gider ve dağılır da...

Yani, Osmanlıda olmayan bir şeyi getirseniz, “sınıf esası olacak, sadece iyi aile çocukları idareyi hükmedecek” der-seniz biter bu iş. Çünkü, Osmanlı iyi aile çocuğunu aramıyor. Dağdaki köylünün çocuğunu da veziri azam yapabilen bir toplum. Sistemin yürümez, dağıtabilirsin. Ama dersen ki, “Sadece iyi aile çocukları toplumu idare etsin,” o zaman Osmanlı’da olmayan bir şeyi sen oluşturmaya kalkarsın.

Veya, “Ben şu okulda okuyup, bu okulda okumayanı harcarım” dersen orada da işi bitirirsin. Çünkü bu öyle bir toplum ki medreseden de mülkiyeye yan geçiş yaptırıyor. Bu toplum, bu devlet ne gibi bir eğitim varsa, kendi kurmuş. Ve o eğitimi verdiğin insanları da benimsemek zorundasın. Harcayamazsın. Kötü ise ıslah edersin. Burada bir zümre hâkimiyeti, zümre karşıtlığı doğurduğun an, o sistem yürümez. Çünkü o sistemin çok geniş bir bakış açısı vardır. Ve müthiş bir pragmatizmi vardır. Yani, orada ideolojinin, dünya görüşünün yeri yoktur. Ve bunu atmanın da bir nedeni yoktur.

Sizce, fetihle istila arasındaki fark nedir? Osmanlı’ya imparatorluk mu, devlet mi demek lâzım? “Gazâ” anlayışı için neler söylersiniz?

Müslümanlarınki fetihtir. Cehd ve cihad sonucu ortaya çıkar. İstila başka bir şeydir. Ama, pratikte istediğin ülkeyi istila ediyorsun gibi gözüküyor.

Biz kendimize imparatorluk diyebiliriz. Ama “devlet”i tercih ediyoruz. Çünkü devlet lafında bir mistisizm vardır. Cevdet Paşa’nın tâbiri ile, vahiyle olan bir şeydir. “İslâm devletinin anayasası kelâmdır” dediği zaman bunu ifâde ediyor. Vahiyle gelen bir devlet zihniyetinden bahsediyor. Yoksa Kur’ân’ı anayasa yapalım demek değildir. Bu bir takım Müslüman arkadaşlara asil gibi görünür; ama, bu şarlatanlıktır. Çünkü öyle bir şey mümkün değildir. Mühim olan İslâm’ın, Kur’ân’ın ruhunu kavramaktır.

Gâzâ anlayışının Kanunî devriyle beraber sona erdiği, dünyevileşmenin başladığı noktasında bazı iddialar var.

Böyle bir şey yok. Buz keser gibi tarih yazılmaz. Kanunî devrinde de gâzâ anlayışı vardır. Her zamanda insanlar gâzâ anlayışı ile savaşa giderler. Çanakkale’ye de başka türlü kolay gidilmemiştir.

Bizdeki Batıcıların Osmanlı’ya bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Batıcının içinde tarihin ne olduğunu bilen, tarih okuyan, tarih bilen insan farklıdır. Bilmeyen adam da kendine göre atar. Birtakım kitaplar çıkıyor, “Padişah Anaları” gibi... Burada adamın tarih bilmediği açık. Bir kitap daha gördüm, Fetih üzerinde duruyor. Baktım, adamın dünyadan haberi yok. Harcıâlem Türkçe kitapları toplamış. Onun için tarih düşmanı, Osmanlı karşıtı olmak, mânâsız. Metodsuz bir düşüncenin mahsulü. Bu sebeple hiçbir anlamı yok.

Yine bir yazınızda “Ortaöğretimde okutulan tarih kitapları, okuyanın ufkuna bir şey katmıyor” diyorsunuz. Size göre, tarih eğitimi nasıl olmalıdır?

Tabî, bir memlekette büyük tarih sentezleri olmayınca tarih şuuru küçük kalıyor. Popüler kitap da kolay yazılıyor. Ne zamanki büyük tarih kitaplarımız meydana gelir, o, okullara akseder. Bu olmayınca bizim ortaöğretimde, maalesef öğretmen sınıfı çok berbat bir vaziyette bugün. Bunların çoğunun Türkçe’si de iyi değil. Kötü tarih kitap-ları yazılıyor. Belli ki, o kitaplardan tarih öğrenilmiyor. Yanlış öğretiliyor.

Hepsinden öte, çok aşağılık bir üslûpları var. Tarih ve edebiyat okumuş bir insanın üslûbu değil. Maalesef, bazıları bunları para kazanmak için yazıyorlar. Kazanmışlar da. Ama çocuklar tarih bilgisi ve şuuru kazanamamıştır. Bu açık bir şey. Bu zamanla ıslâh görür.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda iyi niyeti lâzımdır. Öncelikle iyi niyet gerekir. Tarihçinin iyi niyetli olması lâzımdır, yoksa takımcı ve partici bir zihniyet değil. Maalesef her sahada olduğu gibi, bu memlekette Millî Eğitim Bakanlık-ları da kültürel kalkınmayı sağlayacak bir bakanlık olarak görülmüyor. Bunlara rağmen sağlanabilirse, büyük olay! Oradaki o zihniyet, son derece de hakikaten ayıklanacak bir durumda. Önderlik görevini ye-rine getirememektedir. Kültür ve eğitim kalkınması bu memlekette onlara rağmen olur. Yoksa o sahada kolaylaşacağını tahmin etmiyorum.
Galata Kulesi'nin aklı olsaydı, Kız Kulesi'ne evlenme teklif ederdi...

#34 Poseidon

Poseidon

    Tarih Muhabiri

  • Dokunulmazlar
  • 2.810 Mesaj
  • Konum:Eskişehir...

Gönderim zamanı 21.08.2007 - 20:49

Wale bir şey yazmadın...? 1 ay geçti....:icecream:
Galata Kulesi'nin aklı olsaydı, Kız Kulesi'ne evlenme teklif ederdi...

#35 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 21.08.2007 - 20:52

Çok uzun yazmışşın daha okumayı bitiremedim. : p Şaka maka ben senden ümidi kesmiş cevabınıda görmemiştim..

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#36 Poseidon

Poseidon

    Tarih Muhabiri

  • Dokunulmazlar
  • 2.810 Mesaj
  • Konum:Eskişehir...

Gönderim zamanı 22.08.2007 - 00:23

Cevabım bundan ibarettir...:D
Galata Kulesi'nin aklı olsaydı, Kız Kulesi'ne evlenme teklif ederdi...

#37 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 22.08.2007 - 01:03

Geçmiş red edilemez...
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#38 DaaAnnK

DaaAnnK

    Sözde Değil Özde Haylaz

  • Üyeler
  • 7.176 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:O'nun kalbinde

Gönderim zamanı 22.08.2007 - 12:47

Miras : mecaz Bir neslin kendinden sonra gelen nesle bıraktığı şey:
Şimdi elbette bu anlamı ile değerlendirmek gerekiyor miras kelimesini
şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nden önceki nesil kim ona bir bakalım. Böyle bir nesil yok çünkü Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı zamanındaki neslin ta kendisi olmuyor mu zaten ?

Gerçek anlamında ise kelime incelendiğinde Osmanlı Hanedanı ölümü ile yönetimi kendinden sonraki yöneticiye bırakmış değil hal böyle olunca Türkiye Cumhuriyeti kimseden bize kalmış bir miras olmuyor. Türkiye Cumhuriyeti kendi öz haklarını savaşarak, mücade ederek , canını vererek elde etmiş bir Cumhuriyettir kimsenin mirası veya kimsenin malı mülkü veya hakları devredilmemiştir.
Sen benim herşeyimsin, hayatımın herşeyi sensin

Gönderilen Resim

#39 Poseidon

Poseidon

    Tarih Muhabiri

  • Dokunulmazlar
  • 2.810 Mesaj
  • Konum:Eskişehir...

Gönderim zamanı 23.08.2007 - 20:17

Aslında konu başlığındaki durumu ben wale'ye söylemiştim... ancak o değiştirmemişti...

Türkiye Cumhuriyet'inin bize Osmanlı'dan miras kaldığını söylemek abesle iştigal...

Benim söylemek istediğim bu değil...

Yıkılan bir devletin küllerinden pırıl pırıl gencecik bir Cumhuriyet...

Ancak bu cumhuriyet kendisinden önceki devleti külliyen silip atmamış... Osmanlının bütün kurumlarını red etmemiş, Osmanlının göremediğini yapamadığını, Atatürk önderliğinde halkı yapmış ve mücadele bittikten sonra değişen dünyanın bir ihtiyacı olarak ve çağdaşlamanın gereği olarak bir dizi İnkilaplar yapılmış...

Türkiye Cumhuriyet'inin bayrağının temeli III.Selim zamanından gelir... Ay-yıldız kırmızı bayrak ancak ay ve yıldız şekil olarak değişik 8 köşeli bir yıldız ve hilal daha açık... Şimdi ki gibi 5 köşeli yıldız II.Abdülhamit döneminde kullanılmıştır...

Diğer bir husus... Bu gün Polis teşkilatının kuruluşu, posta teşkilatının kuruluşu, ziraat bankasının kuruluşu, Türk Denizcilik günü... gibi kuruluş ve günlere bakın hep osmanlı devletindeki kuruluş tarihleri alınır...

Yine her zaman söylendiği gibi Türkiye Cumhuriyet'i Osmanlı borçlarını 1950 ye kadar ödemiştir... İran ile sınırımız Kasr-ı Şirin antlaşmasındaki gibi aynen kabul edilmiştir... daha bir çok örnek verilebilir...


Ama bu gün bazı insanlar Osmanlı'yı red etmeyi, onu yok saymayı, ondan utanmayı, marifet görüp çağdaşlaşmayı, Atatürkçü olmayı bu görmekteler...

Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyetini kuran kadro ve Mustafa Kemal Atatürk son osmanlıdır...
Galata Kulesi'nin aklı olsaydı, Kız Kulesi'ne evlenme teklif ederdi...

#40 mustican053

mustican053

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 7 Mesaj

Gönderim zamanı 10.04.2008 - 13:23

evet turkiye cumhuriyeti osmanlinin mirasidir yani devamidir/osmanli devleti yikilmamistir sadece isim degistirmistir.bunu soyluyorum cunku en buyuk dayanagim bugun kullanmis oldugumuz bayragimiz osmanlinin bayragidir.cogu kimse bilmiyor olabilirama bu bayrak ufak tefek degisiklikler disinda bu gunku seklini sultan abdulmecid devrinde almistir ki bugun 5 koseli olan yildiz onun oncesinde 8 koseli idi.yani bu bayragin tarihi 3 selime kadar gidiyor.ah keske bugun turkiye kendi halkin osmanlinin yabancilara gostermis oldugu sevkatin yarisini gosterse.ah keske osmanli gibi hosgorulu olsa.oyle olabilirsek nede guzel olurdu.osmanlinin tirnagi olabilseydik.........

Bu mesaj mustican053 tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 10.04.2008 - 13:26






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli