İçerik değiştir



Bir Çirkin Sistem:Kapitalizm


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 20 yanıt verildi

#1 vaudeville

vaudeville

    Siyaset Yazarı

  • Üyeler
  • 302 Mesaj

Gönderim zamanı 03.05.2007 - 17:21


Bir burjuva,bilim adamını niçin destekler?

Yüzeysel bir söylemdir;

Lidyalılar,tarihin en zararlı icadını çıkarmışlar,parayı bularak..Oysa ki aç bir kurt için metod yahut araç farketmemektedir..Araç,para değil de takas olsa idi ne farkedecekti?

Ciddi bir sanayileşmede arz talebi karşılamıyorsa,bunun sebepleri bulunmaktadır..Ya elinizde yeterli hammadde yoktur ya da yeterli hammaddeniz vardır,üretim yavaştır..Bu ihtiyaçlar,kapitalist sistemin ateşleyici olacaktır..

Bir hammadde avcılığı başlar..Haçlı Seferleri doğunun o muhteşem zenginliğini göstermiş,uyuyanları uyandırmamış mıydı?

Zengin doğuya fetihler ve yöneticinin azınlık ve sonradan gelenler,yönetilenin çoğunluktan ibaret olduğu sömürgeci bir politika başlar..Buharlı gemilerle taşınan hammaddeler işlenmekte ve arz talebi karşılamaktadır artık..Karın tokluğuna çalıştırılan ve zulmedilen yerli halk da cabasıdır..

Bugün yöneticilerini kendilerinin seçtiği,kendi bayrakları,milli marşları olan,görünüşte bağımsız bulunan devletler bir illüzyondan farklı değildir..Afrika'da günlüğü 1 dolara -yanlış okumuyorsunuz-,1 dolara çalıştırılan işçilerin sırtından uluslararası holdingler servetlerine servet katmakta,ilginç olan da aynı odaklar meselenin siyaset ayağında istedikleri yönetimleri başa getirmekte,aynı oranda bölgedeki silahlı devrimci-darbecileri de desteklemektedir ki ulaşılmak istenen bellidir..Klasik ve kökleşmiş bir oyalama-uyutma politikası..

Kapitalist sistemin sembollerinden olan McDonald's isimli fast food şirketi,Asya ve Afrika'nın muhtelif ülkelerinde geniş çiftlikler işletmekte,yediğimiz bir hamburgerden belki de iki işçinin yevmiyesini karşılamaktadır..

Nijerya'da petrol,Güney Afrika'da,Sierra Leone'de elmas,vs..gibi bir çok ülkede muazzam yeraltı kaynakları bulunmakta,uluslararası şirketler aracılığı ile yine karın tokluğuna çalıştırılan işçilerin sırtından senelik milyarlarca dolar kar etmektedirler..

Örnekleri çoktur,her gün yaşamaktayız..

Lokalde yeterli hammadde elde edildiğinde üretimin hızlanması için bu kez de işçi açığa ortaya çıkmaktadır..Bugün,Trinidad ve Tobago isimli Kuzey Amerika ülkesinde nüfus,Afrika ve Hint asıllılardan meydana gelmektedir..Bu insanlar Afrika'dan,Hindistan'dan kendileri gelip yerleşmiş olamayacağına göre,ne olup bitiyor dersiniz?

Irak işgali,demokrasi ve özgürlük söylemleri ile gerçekleştirilirken,asli sebebini hepimiz bilmekteyiz..Dünya buna inanmazken,bu söylemlere ABD halkının inanıyor olması ile,çirkinliğin lokal siyasette ne durumda olduğunu da görüyoruz..

Peki,Afganistan neden işgal edilmiş olabilir?Usama Bin Ladin yahut Taliban yönetimi mi?Bu dağlık araziye girmenin sebebi yine özgürlük yahut demokrasi ihracı olabilir mi?Değildir..Afganistan'da uyuşturucu üretimi için geniş tarlalar bulunmaktadır..Afganistan halkı ise,aynı odaklarca ellerine tutuşturulan esrar ile uyutulmakta,karşıt eylem için bertaraf edilme politikasının kurbanı olmaktadır..

Makyavelizm'de "amaca giden her yol mübahtır" fikriyatı temeli oluşturmaktadır..Oturan sistemin kökleşmesi için siyasetten ekonomiye her yol için ahlaksız icraatleri gözlemlemekteyiz..

Halkların yumuşak karnı ve hassasiyetleri belirlenerek,politika merkezlerini araç olarak kullanmak da meşru bir yöntemdir bu mantıkta..Türkiye'de İslamiyet'i her söyleminde bulunduran siyasetçiler de gözümüzün içine baka baka alet oluşlarını seyrettirmektedir.."Komünist işi" denilerek raylı sistemi reddeden Menderes ve Özal politikalarıyla bu sisteme hizmet edecek otoyol ağları genişletilmiştir..Kapitalizm hizmetindeki Türk siyaseti ve siyasetçilerine "şimdilik" fazla değinmek istemiyorum,çünkü söylenecek sözler üzerinden yine kişiselleşecek,tartışmalar anlamını kaybedecektir..Oysa ki verilecek örnekler ve bu anlamda yaşantılar sınırsızdır..

Dostlar!

İstatistiksel çalışmalara göre,Amerika'da kozmetik ürünlerine yapılan harcamaların,Afrika'daki muhtaçların ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede olduğu anlaşılmıştır..Duygusallıktan nefret eden bir insan olarak,bu refah düzeyinde yaşayanların,Afrika'da açlıktan bir deri bir kemik kalmış,sıtmadan karınları şişmiş çocukları görmüyor olmalarıyla duygusallaşmak elimizde olmuyor..

Yevmiyeleri 1 dolar olan kapitalizmin mecburi ve gelişmelerden bihaber hizmetkarları,yemiyelerinin yarısı olan ekmek dahi alamamaktadırlar..Sömürgecilik bütün dünya düzenini,dengeleri değiştirmiştir..Söylenecek çok şey var..Söz yetmiyor,örnekler bitmiyor..



Bir burjuva,bilim adamını niçin destekler?

#2 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 03.05.2007 - 22:30

Elinize sağlık çok güzel bir yazı…

Yeni dünya düzeni adı altında eskinin sömürü düzeni devam ediyor: Sınırlar yok olacakmış, özgürlük gelecekmiş.

Güneyde çiftçilik yapan bir tanıdıkla konuşuyorum: Hormonla üretimin doğru olmadığını söylüyorum (10-15 yıl kadar önce), bana neredeyse saldıracak.. Uzun uzun anlattı bana hormon ve genetik yapısı ile oynanmış tohum kullanımı sonucunda ne kadar mahsul aldığı konusunu. Neredeyse beni vatan haini bağnaz ilan edecekti. Ona göre bilim insanın hizmetindeydi.. :P

Aradan yıllar geçti Trakya bölgesindeyim. Oradaki tanıdıklarımla konuşuyorum. İthal tohum çok pahalı.. Yerli tohum nerede ise yok olma tehlikesi ile karşı karşıyaymış. Ve bu ithal tohumdan tohum almak mümkün olamıyormuş yani bir kez kullanılabiliyormuş. Bana Hollanda’yı anlattılar: Tohumculuk işinde çok ilerlemiş, artık topraklarını ekmiyormuş Hollanda. Niye eksin ki tohum piyasası onun elindeymiş. Ulusal kanal’ın web sayfasında geziniyorken karşıma şu yazılar çıktı:

Nevşehir'de patates ekiminin yasaklanmasının ardından, Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde patates üretimine ağırlık verildi.
Sandıklı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Yıldız, tohumluk patates ekimine ağırlık verdiklerini belirterek, "ithal tohumdan ucuza mal olduğu için, çiftçilerimiz de mağdur olmuyor" dedi. Nevşehir'de yabancı tohumlardan kaynaklanan patates siğili hastalığının ortaya çıkması nedeniyle ürün ekimi yasaklanmıştı.
Türkiye'nin önde gelen patates üretim merkezlerinden Nevşehir bölgesinde görülen patates siğili hastalığı nedeniyle patates ekiminin yasaklanmasının ardından, Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesindeki üreticiler patates ekimine ağırlık verdiler. 

Tohumların bir kısmının Hollanda'dan geldiğini belirten Sandıklı Patates Üreticileri Birliği ve Ziraat Odası Başkanı Süleyman Yıldız, geçtiğimiz yıl yaklaşık 55 bin dekarlık alanda gerçekleşen patates ekiminin, bu yıl 75 bin dekara çıktığını söyledi.

Yıldız, ''Bölgemizdeki patates ekim alınının üçte ikisine yemeklik, üçte birine ise tohumluk patates ekiliyor. Bu da yurt dışından getirttiğimiz tohumluklardan daha ucuza mal olduğu için çiftçilerimizin kazancı da o derece iyi oluyor'' dedi. 

Yıldız, bölgede üretilen patates tohumlarıyla İzmir Ödemiş, Bursa İnegöl, Adana, Tokat, Kastamonu, Çorum, Niğde, Balıkesir, Aydın Bozdoğan bölgelerinin ve diğer bir çok bölgenin tohum ihtiyaçlarının karşılandığını bildirdi.

Afyonkarahisar'ın Sandıklı bölgesindeki çiftçiler Hollanda'dan getirttikleri patates tohumların tonunu 1300 Avro'ya alırken, kendi üretimi olan tohumları 500-600 YTL'den diğer illere satıyor.


Cuma, 20 Nisan 2007
http://ulusalkanal.c...d=4312&Itemid=8

1000 BAŞ KAPASİTELİ ÇİFTLİK İTHAL HAYVANCILIÐA KARŞI AÇILDI
Türkiye’de bir ilk. Büyükbaş hayvan ithaline karşı, İzmir'de bin baş kapasiteli “Düve Yetiştirme Tesisi” açıldı. Tire İlçesine bağlı Turgutlu Köyü’ndeki tesis açılışına İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse ve çevre köylerden birçok çiftçi katıldı. Açılış konuşmasını yapan İzmir İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Halil Tokoğlu, “yabancı devletlerden damızlık ithal edilmesine karşı çıktıklarını" söyledi.

Perşembe, 19 Nisan 2007
http://ulusalkanal.c...d=4308&Itemid=8

Büyük sermaye toprak alıyor. Yabancı sermaye de bunu yapıyor. Ama bu topraklarda organik tarım yapmakta veya bunun altyapısını oluşturma çalışmaları yapıyor.. Yarın topraklarımızı işleyip fiyatları 50 kat fazla hale getirirlerse hiç şaşırmam.


Bir burjuva bilim adamını niye destekler?

Destekler, daha iyi sömürebilmek için destekler… Sipariş eder: “Bana öyle bir tohum yap ki bundan bir daha tohum alınamasın. Ama iyi mahsül alınsın. Toprağa zararı mı olur? İnsana uzun vadede zararı mı olur? gibi sorularla uğraşma bana hemen para getirecek çözümü sun yeter. Ben onu allar pullar satarım.”

"amaca giden her yol mübahtır" çünkü…

#3 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 03.05.2007 - 23:47

globalleşen dünyayı büyük bir film seti olarak düşünüyorum. senaristler belli. kapitalist ve emperyalist amcalar. bu amcalar ne yapıp edip sözde bağımsız ülkelerde taşeronlar aracılığıyla biçtikleri rolleri oynatıyorlar. ha sol iktidar, ha sağ iktidar farketmiyor biri eskiyince diğeri allanıp pullanıp yine başımıza dikiliyor. halk denen kitle popülizmle o kadar etkilenebiliyorki, arada fark olmadığını göremiyor. haa, bu allanıp pullanma işine de demokrasi diyolar ! büyük senaristler bazı orta asya ülkelerinde olduğu gibi demokrasi ve açıık toplum adı altında kitleleri daha kolay yönetme peşinde. tabii ki bu işi insanlık ve evrensel değerler aşkına yapıyorlar !!! ,daha kolay nasıl yönetirim? nasıl uydum haline sokabilirim? somut sınırlar ve bağımsızlıklar anlamını yitiriyor. sol sağ ile mücadele ederken büyük amcalara yarıyor, tersi durumda kazanan yine büyük amcalar oluyor.

diğer taraftan bilim adamı kapitalist ilişkisine gelince, babuna arkadaşımızın örneği paralelinde ben de bazı örneklemelerde bulunmak istiyorum; bundan 20-25 yıl önce antalyanın demre ( kale) ilçesinde yeni yeni zirai ilaç kullanımına başlanır. bir zaat ta bu kimyasalların kullanılmasının ileride tarıma zarar getireceğini söyler. tabii halk o yıl ürünün fazlalığı sebebiyle mutludur ve zaatı takmazlar. ama aradan yıllar geçer, artık demre' de ilaçsız ürün alınmaz olur. ilk zamanlar tek bir hastalık varken yıllar sonra hastalık çeşiti sayılamaz hale gelir. çünkü doğal denge hepten bozulmuştur. tabii ki bilim adamları sayesinde ziraai ilaç satıcıları (ki çoğu ithal ürünlerdir.) kasalarını doldurmaktadırlar. şimdi ise bu hata algılanıp organik tarım derdine düşülmüştür. ( ne garip değil mi? ) ayrıca tohum olayında hollanda ve israil baş satıcıdır. seracılıkta, döllenmede hormon yerine son yıllarda bambus arıları kullanılmakta ama akıllı kapitalist israil amcam gönderdiği arıların üreme sistemini bozduğu için üretilememekte her ürün sezonunda arılar israilden satın alınmaktadır. ne enretesan değil mi? bilim adamı ve kapitalistlerin somut ilişkisinin somut birer hikayesi...
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#4 maviergün

maviergün

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 322 Mesaj

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 00:22

Sermaye sahiplerinin oyuncağı halindeki tüm iktidarlar, ki
ülkemiz iktidarı da buna dahildir, halkın seçimi sonucu değil
sermayenin ihtiyaçları sonucu seçimi kazanırlar. Sermayenin
iktidarları gerçekte ancak sermaye için hizmet üretirler,
ülkemizde olduğu gibi.
Örneğin başbakanın çocuklarına burs verip ABD de onları okutan
sermaye sahibi bir muhteremdir, tek derdi kar ve faiz olan bir
muhterem.
Bu Dünyada Çok Güzel Yaşanabilir Yeterki İsteyelim

#5 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 04:59

1450-1750 yılları arasında kapitalizmin ilk denemesi uygulanmış(merkantilizm) 1750den sonra ise diyalektiğe uğramış ve 1929 yılına kadar klasik kapitalizm ismiyle anılmış. 1450-1929 yılları arasındaki kapitalizme vahşi kapitalizm denmesine zaten kimsenin itirazı olmaz. Ama 1929dan başlayıp günümüze kadar ulaşan ve hala devam eden bu sistem değişimini sürdürmekte sosyal ilkeleri gözardı etmemekte. Değişimdeki büyük pay belkide Marks'a ait(farkında olmadan). Sizde onun gibi eleştirmekten başka bişey yapmıyorsunuz aradaki fark bu eleştiriler sadece bu sayfada kalacak! Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor? Sevilmeyen kapitalizmin karşısında bir alternatif görüyormusunuz? Bir yerde emperyalist 1 dolara dünyanın bir ucundaki işçiyi çalıştırıyor diğer yanda yarı sosyalist Çin 1 dolara kendi işçisini çalıştırıyor. Hangisini tercih edersiniz? Dünya kötü kolla .... diye boşuna dememişler. Yok biz sayfa dolsun günah bizden gitsin diye yazıyoruz diyorsanız amenna yoksa aklınızı "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz!" gibi konulara verin derim.
Saygılar (bunu kim diyodu lan? :( )

#6 maviergün

maviergün

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 322 Mesaj

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 07:29

Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor?

Hayvanlar daha çok kar ve faiz için biribirini yemiyor.
Bu Dünyada Çok Güzel Yaşanabilir Yeterki İsteyelim

#7 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 14:34

Düşünme yetisine sahip olamadıkları için olsa gerek.. Üstte söylediklerim halen geçerlidir..

#8 vaudeville

vaudeville

    Siyaset Yazarı

  • Üyeler
  • 302 Mesaj

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 17:52

Merkantalizmin niteliksel süreçleri bir bakıma devam etmektedir.Şöyle ki;dönem itibariyle altın yahut her ne değerli maden ise bunun edinimini sömürgeci yollarla sağlamak ve işleyip ihracat yapmak fikriyatından hareketle,kapitalizmin temelini oluşturan bu akım zamanla 1929 ile sonlanan değil,süregelen ve kapsanan bir mantık haline gelmiştir..

Bazı kıyaslamarla sonuca ulaşmak isterken,diyalektik sisteme de aykırı davranılmış ve teze antitez haksız ve gayrıadil halde sunulmuş..1 dolardan çalıştırılan işçi argümanına karşılık Çin Halk Cumhuriyeti'ni verirseniz büyük yanılgıya düşersiniz..Halef ve selef bağlamında Komünist Çin'de doğru ve çelişmeyen eylemler olduğunu kim iddia edebilir?Kültür Devrimi adı altında alenen ırkçı,hatta nitelikleri bakımından bir yüzü faşizme bakan eylemler sosyal bağlamda çelişkiler içerirken,Komünsit Çin'in halefi yarı sosyalist(?)Çin Halk Cumhuriyeti,birebir kapitalist ilkelere göre hareket etmektedir..Öncelikle böylesi bir seri üretim ve ve üretimin işleyişi/yöntemi çelişirken,bu ülkede kapitalizm piramitinin oluşması,her pazarda ciddi pay kapılması önemli bir göstergedir..Forbes tarafından yayınlanan Dünyanın En Zenginleri Listesine sürekli yeni Çinlilerin girişini,hepsini geçtim bir Yan Cheung'u bana nasıl açıklayabilirsiniz?Ki bu listede ödenen vergiler kıstastır..Dış ticaret elbette elzemdir,fakat izlenen metod hangi sisteme eğilimli olunduğu hususunda fikir veriyor..Peki,Çin,fason ürünlerle mi zenginleşiyor?Elbette bu hacmin önem arz ettiği açıktır,fakat "özelleştirme" kapsamında devlete bağlı işletmeleri yabancı sermayeye 49 ve 99 senelik kiralama sistemiyle,ne kadar getirirse getirsin,kontratın sona ermesiyle işletmenin bir daha özelleştirilmemek üzere bu kapsamdan çıkarılması ve en dikkat çekici nokta,bu işletmelere en az bir yöneticinin Çinli olması şartı koşması çarpıcı doneler getirmektedir önümüze..Dolayısıyla kapitalistler 1 dolara işçi çalıştırıyor ama sosyalist Çin de aynını uyguluyor gibi bir Aristo mantığı sağlıklı bir soru yahut cevap olamıyor..

Bu temelden hareketle,önemli bir nokta;

Bir sistemin doğru işletilmiyor olması,sistemin yanlış yahut temelde çürük olduğunu göstermez..Kim Çin'de,kim SSCB'de doğru bir sosyalizm uygulaması olduğunu iddia edebilir ki?Sosyalizm,kapitalist ilkelere göre hareket edin,1 dolara işçi çalıştırın,uluslararası şirketlerinize servet ve sermaye sağlayan demez..Oysa kapitalizm tam bu noktada durmaktadır..Kapitalizmin yöntemi budur,acımasızlığını mı sorgulayacağız?

Ve büyük balık,küçük balık hadisesine değinelim..

İnsan biyolojik anlamda hayvan özelliği gösterse de,akli melekeleri haiz olması itibariyle orman kanununun dışına çıkmıştır..Kapitalist sistemde,patron işçiye muhtaçtır..Orman kanununda da büyük balık küçük balığa yaşamsal faaliyetini devam ettirmek için muhtaçtır,fakat,küçük balığın büyük balığa karşı sistemli bri hareket geliştirmesi ve ona muhtaç olduğunun farkına varmasının imkanı yoktur..İşçi olmaksızın patron ne tür bir üretim içerisine girebilir..Önemli olan,işçinin bu bağlamda yaptırım seçeneğine sahip olduğunu bilmesi gerekir..

Peki nasıl bir çözüm üretilebilir?Öncelikle ulusal birliğin sağlanması akabinde,halklar temelinde bir birlikteliğin sağlanması sonrasında tüzel temele aktarılması zor değildir..Bunun devlet yapısını değiştirmekle de alakası yoktur..Örneğin Attila İlhan üstad,bunun ırkçılık yahut Turancılık olarak algılanmaması gerektiğini belirterek,uyanmakta olan Orta Asya Türk Devletleri ile en kötü ihtimalle ekonomik bir birlikteliğin söz konusu olabileceğini söylemektedir..Tataristan'ın 80 milyon varillik petrol üretimi,Kazakistan'ın ciddi miktardaki doğalgaz üretimi,Türkiye'nin milli kaynaklarının farkına varması ve yönelmesi(örnekler çoğaltılabilir) dikkate alınması gereken öğeler olurken,bu ülkelerle sosyolojik bağlamda da tamamlanma sürecinde olan bir birliktelik mevzu'bahistir..Düzenden memnun,statükoculuğu kabullenmemişler için,alternatif üretmek çok da zor olmasa gerek..Bugünkü Latin Amerika birliği sunulan argümanları çürüttüğü açıktır..Milli kaynaklara yönelinmese,işçilere hakettikleri muamelede bulunulmasa,kim Chavez'i,Morales'i iktidarda tutabilir..

Peki,bunu ulusal eksene nasıl çekebiliriz?Buna benzer bir soruyu daha önce cevaplamıştım,aktaralım;

"Bizler gibi demokrasiyi içselleştirememiş toplumlarda kişilerin temelde iki özgürlüğü bulunmaktadır:Birincisi alış-veriş,ikincisi oy verme özgürlüğü..Sorunun çözümü tam olarak burada yatmaktadır..

Açalım;

Bahsettiğimiz akımın beslendiği düzen kapitalizm ve bir diğer ideolojik aygıtı da objektivizmdir..Sıkıntı bu noktadan doğmaktadır..

Etkiye tepki,tabiatın en temel kanunudur..Ve her daim kullandığımız bir tabir;Taban,etkileşimle yayılan ve geniş düzlem kazanan bir olgudur..Hal böyleyken aynı tabanın geniş düzlem kazanması ile eline geçen kozlar ona manevra kabiliyeti kazandırmaktadır..Bir toplumda üretim ve tüketim paralellik kazanmıyorsa ve her sahada adalet sağlanamışsa,bu kanun işlevsel hal alır..Ve bu durumda önem verdiğimiz bir nokta da,bu yüksek potansiyel enerji sahibi kitleyi,doğru zaman ve noktada kinetiğe çevirmesi için,gerçek "aydın"lar tarafından desteklenmelerinin gerekliliğidir..Örnek:Fransız İhtilali..

Kapitalist düzen piramidinde tepeyi oluşturan refah azınlığın,gövdeyi oluşturan kitleye muhtaç olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır..Piramidin alt tabakasını her geçen gün genişleten tüketimin,üretimin hayli üzerine çıkması,bir süre sonra tüketecek meta bulunmaması ile geç de olsa bir bilinçlenme doğurur..

Yalnız bilinçlenme dediğimiz,araba devrildikten sonra değil,sorunu algılamakla ve en önemlisi kökenine inmekle gerçekleşecektir..Bu noktada tabanın etkileşim içerisinde olması ile bilinçli toplum meydana gelecektir..Tıpkı üstad Attila İlhan'ın üzerinde durduğu "dip dalgası" misali..Bu yabana atılacak bir çoğunluk değildir..Bugün 1 kişiysen,doğru metod,milyonlara ulaştırır..

Bu memleketin insanları ne yapmalı?Fikri ile icraati bir olmalı..Rahatsızlık duyduklarının oyuncağı olmaya devam etmemeli..Özgürlüğünü kullanmalı..Ve onun için her daim tehdit unsuru olan uluslararası ve kapitalizmin bölgesel temsilcisi bir takım ulusal holdinglerin ürünlerine itibar etmemeli,parasını doğru kişilere harcamalı ve istem dışı da olsa destek olmaktan vazgeçmelidir..

Meseleyi tüzel temelde ele alacak olursak,"Özgürlüğün Özgürlüğü" başlığında bahsettiğimiz üzere,objektivizm basın ve yayında sansürü topyekun reddeder..Demokrasiyi sınırsız hürriyet olarak ele almamalı,devlet ağırlığını hissettirmelidir..Otoriteryen devlet,bir takım özgürlüklerin kısıtlanmasında tek çaredir..Bu da yazının başına,iki özgürlüğümüzden biri olan,oy verme özgürlüğümüze dayanır..

Önemli olan ise çözülme yaşanmadan bilinç sahibi olmaktır..Nefretlerimiz ve sevdalarımız ortak..O halde yapmaya başlamalı,"dip dalgası"nı yükseklerde tutmalıyız.. "

Ekonomik bağlamda da bir takım alternartifler sunulabilir..Küresel bir hareketin karşılığı küresel bir hareket olacaksa-ki olmalıdır- bu adımlar atılmadan gerçekleşmesi çok zordur..Örneğin yurtiçi ve yurtdışında özel mülk ediniminin sınırlandırılması gibi..

Bunlarla birlikte,Osmanlı'daki dirlik ve tımar gibi sistemler bu bağlamda övgüye layıktır..İsrail dahi,bölgesel Kibbutzlar oluşturuyorsa,bir durup düşünmek,kolhoz/sovkhozları global-rejyonal uygulamada güçlükler yaşansa da en kötü ihtimalle lokalde uygulanabilirliği açısından dikkate almak gerekmektedir..

Doymayan bir sistemin karşısında durmamak ve bunu olmadığı halde doğal bir seyir olarak görmek,aynı sistemi beslemekten farklı değildir..Arkadaşı Ayn Rand ve "Atlas Shrugged" den yahut bu empozeden hayli etkilenmiş görmekle beraber,Niccolo Macchiavelli'nin meselenin bir başka boyutundan,sistem oluşturulmadan özetlediği veczini aktarmak isterim;

"Adalet güçlüden yanadır.."

Bu bir paradoks değil midir?Bu işleyişi değiştirmek bir zorunluluk değil midir?

#9 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 04.05.2007 - 18:59

1450-1750 yılları arasında kapitalizmin ilk denemesi uygulanmış(merkantilizm) 1750den sonra ise diyalektiğe uğramış ve 1929 yılına kadar klasik kapitalizm ismiyle anılmış. 1450-1929 yılları arasındaki kapitalizme vahşi kapitalizm denmesine zaten kimsenin itirazı olmaz. Ama 1929dan başlayıp günümüze kadar ulaşan ve hala devam eden bu sistem değişimini sürdürmekte sosyal ilkeleri gözardı etmemekte. Değişimdeki büyük pay belkide Marks'a ait(farkında olmadan). Sizde onun gibi eleştirmekten başka bişey yapmıyorsunuz aradaki fark bu eleştiriler sadece bu sayfada kalacak! Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor? Sevilmeyen kapitalizmin karşısında bir alternatif görüyormusunuz? Bir yerde emperyalist 1 dolara dünyanın bir ucundaki işçiyi çalıştırıyor diğer yanda yarı sosyalist Çin 1 dolara kendi işçisini çalıştırıyor. Hangisini tercih edersiniz? Dünya kötü kolla .... diye boşuna dememişler. Yok biz sayfa dolsun günah bizden gitsin diye yazıyoruz diyorsanız amenna yoksa aklınızı "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz!" gibi konulara verin derim.
Saygılar (bunu kim diyodu lan? :P )

vaudeville size gerekli açıklamaları yapmış durumda. Fakat birazda ben kendi dilimle yazayım istedim.

Eleştiri yapmak ta bir şey yapmaktır. Sanırım size göre bir şey yapmak sadece kendi adınıza "nasıl olur da yem olmaktan kurtulurum?" sorusuna çözüm bulmaktan geçiyor. Bunu da yem konumundan kurtulup yiyen konumuna geçmektebuluyorsunuz. Yani bireycilik.

"Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor?" diyorsunuz. Sanırım küçük balıkların büyük balığın ağzına doğru koştuğunu düşünüyorsunuz. :msn97:

"Bir çirkin sistem: Kapitalizm" konusu "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz!" gibi konulara kendini vermek demek değildir de nedir acaba? Ama sizin anlatmaya çalıştığınız sanırım: "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmem" demek. Çünkü buradaki yazılanlar toplumsal olarak çözüm arayışlarıdır. Sizinkisinde ise bireycilik var.

Sonuç: Suya kendini kaptırıp gitmek sizi kurtaramaz.. Evet bu gün 1 dolar ücretle çalışmadığınız kesin.. Ama yakın zamanda bu ücrete uygun görülecek olursanız hiç şaşırmayınız.

Aslında "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmem" sorusunu kendinize sormanız bile kapitalizmi içinize sindirmediğinizin bir kanıtı niteliğinde bir sorudur.

Saygılar (Bu söylem uygar insanların söylemi olabilir değil mi? :) )


Not: Tartışmayı kişiselleştirdiğimin farkındayım ama bunu tek yanlı değil karşılıklı yapmak zorundayız. Dünyayı çözümlemiş havalarında bir yazışma üslubu (ukalalık)nu onaylamıyorum elbette. Fakat öncelikle karşılıklı saygı öncelik taşımalı diye düşünüyorum. Zemin düzgün olmazsa, hangi örtüyü sererseniz serin rahat olmayacaktır.

#10 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 08:12

Cevap verdiğiniz için teşekkür ederim vaudeville, cevap verecek kadar vaktim olmadığından okumakla yetindim anca yazabiliyorum. Tabi bunda cümlelerinizin makale formatında olmasınında etkisi var.Gördüğünüz gibi bende size uyarak sizli bizli yazıyorum:) Daha fazlası elimden gelmez bu uslübumda farklı mana bulunmamaktadır bilginize *böö

Merkantalizmin niteliksel süreçleri bir bakıma devam etmektedir.Şöyle ki;dönem itibariyle altın yahut her ne değerli maden ise bunun edinimini sömürgeci yollarla sağlamak ve işleyip ihracat yapmak


Merkantilizmden siz ve ben ayrı şeyleri kastediyoruz sanırım. Hemen hiç uğraşmadan Vikipedia'dan bile baksanız sizin dediğiniz gibi değerli madeni sömürgeci yollarla edinimini sağlamak olmadığını hele hele işleyip ihracatını yapmanın hiç alakası olmadığını açık bir şekilde göreceksiniz. Değerli madene sahip olmak için sömürme yoluna başvurmuş olabilirler bu konuda herhangi bir bilgim yok ama amaç altını yada herneyse o madeni sömürerek işlemek ve nihayetinde ihraç etmekle değildir kesinlikle.Aksine altına sahip olabilmek için ihracat yapmak ve ara malı haricinde ithalatı minimumda tutmaktır nedeni ise zenginliğin sahip olunan altınla paralel olduğuna inanmalarıydı.Yanliş biliyorsam düzeltin lütfen. Ayrıca merkantilizmin 1929 dan bu yana süregelen ve kapsanan bir mantık olduğunu söylemeniz çok temelsiz bir cümle olmuş. Bu süreci açıklarsanız sevinirim.

Diğer mevzu Çin; bu ülke hakkında verdiğiniz somut bilgiler şüphesiz doğru. Burada yarı sosyalist Çin'den kastım bu ülkenin dışarıya karşı %100 kapitalizmi ülke içinde ise sosyalizm adı altında Afrika'da uygulanan zulme benzer politika uyguladığını düşünmemdir kabaca. Sosyalizmi hiçbir ülkenin yazıldığı gibi uygulamadığı/uygulayamadığı fikrine katılıyorum elbette ve tabiki kimseye 1 dolara işçi çalıştır demez. Bilakis Sosyalist devletin tek önemli amacının toplumsal refah maksimizasyonu olduğunuda biliyorum. Ama bir de ortada gerçekler var bu sistemi uygulamak isteyen ülkelerin halkına çektirdiklerini yazmama gerek yok sanırım?Bu noktada hangi sistem daha iyidir diyebiliriz? Buna gerek var mıdır? Çin, halkını sefil ederek zengin olsa bunun yararı neye göre doğrudur?Ama iki sisteminde uygulamalarını gördük, duyduk, okuduk. Avrupa ülkelerindeki insanların refah seviyesi sosyalizmi uygulayan herhangi bir ülkede görülmüş müdür?Ben hala kapitalizmin diyalektiğe uğrayıp kendini yenilediğini savunuyorum.Bunu isteyerek yapmamış olsalarda..

Fazla uzatmayayım genel çözüm olarak sunduğunuz dip dalgası modelinize (bu yazı için ben ona öyle diyeyim izninizle) geleyim.Bir yerden tanıdık geliyor. Mesela Hegelin "iddia-iddianın inkarı-inkarın inkarı" şeklinde sıralanan düşüncelerini Marks kendince çevirmişde yeni toplum proleterya kapitalizmi yıkacak vs vs... diye bir kehanette bulunması geldi hemen aklıma.Sanırım buna benzer birşey düşünüyorsunuz?Bir yere değinmeden de edemeyeceğim. Sovyet Rusyada Sovhoz/Kolhozlar toplam tarım arazilerinin %97sine sahip olmalarına karşılık toplam üretimin ancak %40ını üretebilmişlerdir.Buna karşılık özel tarım arazileri sadece %3 lük bir araziyle %60 oranında üretim yapmışlardır.Bakılacak olursa özel tarım arazilerinin temel mantığında kapitalizmin varlığı açıkça görülebilir.İnce bir ayrıntı; özel tarım arazilerine devlet tarafından verilen hibriz tohumunun bu derece ezici verimin tek açıklayıcısı olması imkansızdır.Demek istediğim verimin nedeni kullanılan tohumdan kaynaklanmamaktadır.

Umarım sizde diğer arkadaş gibi konuyu kişiselleştirmezsiniz. Üslubumun kimseyi aşağılamak olmadığını hatırlatmak isterim tekrar..

Babuna; dikkat etmediniz sanırım cümlemi tekrarlıyorum. "Yok biz sayfa dolsun günah bizden gitsin diye yazıyoruz diyorsanız amenna yoksa aklınızı "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz!" gibi konulara verin derim".

Bu cümlenin neresinden bireyciliği anladınız şaştım. "Edilmeyiz kelimesini sadece cevap vermek için edilmem yaptınız heralde? Evet sizinde kabul ettiğiniz gibi bayağı kişiselleştirmişsiniz konuyu. Yazışma üslubumun dünyayı cözümlemiş havasında olduğunu asla kabul etmiyorum. Acımasız bir yazı deseydiniz kabul ederdim fakat anladığınız türden bir acımasızlık olmadığını bilmenizi isterim.Bende gördüğünüz ukalalığı sizinde ukalalıkla cevap vermeniz savunduğunuz görüşlerle{net birşey yok ama çabalıyorsunuzdur heralde(şaka :) ) } çelişiyor haberiniz olsun.

Saygılar ( Uygar insanlar?Buda sizin şakanız olsa gerek)
(Elric kim söylüyodu lan bunu? :: )

#11 vaudeville

vaudeville

    Siyaset Yazarı

  • Üyeler
  • 302 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 11:56

Sevgili QuStah,

Bahsettiğimiz merkantilizm tam olarak aynı noktada seyrediyor..Kaynak olarak wikipedia'yı göstermişsiniz,okudum ve ben de acaba gönderdiğiniz linkte okuduklarınızdan farklı bir çalışma mı çıktı diye düşünmekten kendimi alamadım..Bakınız söylediklerimizden farklı olduğunu iddia ettiğiniz makalede ne yazıyor;

"İthalatı kısıtlayıp, ihracatı teşvik ederek güçlü ve zengin bir devlet inşa etmeyi amaçlayan iktisadî milliyetçiliktir. Millî zenginlik ve gücün, ihracatı yükselterek bunun karşılığında değerli madenler elde etmeye paralel olduğunu iddia eder.."

Ne demek isteniyor olabilir?Aynı temelden,merkantilizmin süregelen ve kapsanan bir mantık olduğunu yönündeki söylemlerimizi reddetmenize yanıt da burada yatıyor..Bakınız,kaynakların değerliliği bir dönem meselesidir..Ve merkantilist akımın ortaya çıktığı dönemde de asli mantık bilindiği ve belirttiğiniz üzere ihracat karşılığında altın yahut her ne değerli maden ise hazineye kazandırmaktı..Amerika'da bu değerli madenleri bulunması ile durum bir kaynak meselesine evrilmiştir..Üretim maksimize edildiğinde merkantilist fikriyata riayet edilmiş olunur..Kaynak dediğimiz olgu ise sürekliliğini muhafaza etmemesi dolayısı ile,dış ticarete ağırlık veriliyor olmasının asli sonucu büyük ticaret gemileri ve "kolonicilik" olmuştur..Yani kaynak edinilmeli -önemlidir,her nasıl olursa olsun-milli hazine daha doğrusu kralın hazinesi genişletilmelidir..Bahsettiğimiz üzere Amerika'da altın ve gümüş madenlerinin keşfi bir dönüm noktasıdır..Bunun yanında ve sonrasında buna binaen uluslararası ticaret,Coğrafi Keşifler ile farklı bir noktada erk mücadelesine dönüşmüştür..Kolonicilik ve paralelinde devlet hazinesine dış ticaret öncelikli maden sağlanımı..Hatta madenlerin dünya ölçeğinde nasıl bir iktisadi değişim yaşattığından da bahsedebiliriz..

Ve yine sizin göndermiş bulunduğunuz ve merkantilizmin sömürgecilikle alakası olmadığını iddia ettiğiniz yazıda bakınız ne deniyor;

"Dış siyasette ise; dış ticaret fazlası, deniz ticareti ve sömürge sistemi en fazla önem verilen konu başlıklarıydı.."

Bakınız Aristo mantığı bizi sonuca götürmüyor..Hedeflenen,dürüst,ticari ilkelere sadakat göstererek,altın sağlamak değildi..Yalnızca "altın sağlamak" idi..Çünkü yöntemi gözardı edilerek,altın sahibi erk sahibiydi..Her ideoloji yahut akım çıkışı itibariyle insani ilkelere yahut söylemlere dayanabilir ki aklıma istisna dahi gelmiyor..Düşününüz,bugün ABD yahut hangi emperyalist devletin oyuncağı olmuşsa da pragmatizm/faydacılık dahi çıkış noktasında rasyonel ve insani ilkelere dayanır..Akımın Anglo Sakson kökenli oluşundan edineceklerimize değinmiyoruz,fikriyatımızca filozofların milleti olmaz,evrenseldir,ya da nasıl diyeyim dünya vatandaşıdır..Mill'in,James'in,Perle'in bu ilke doğrultusunda düşündüklerine inanmka istemiyorum..Her neyse,bu yalnızca doğuş ile sürecin yaşattığı farklılıktan,her şeyin akademik tanım soğukluğunda olmadığından,tarihsel süreçleri gözardı etmememiz gerekliliğinin altını çizmek için belirttiklerimizdi..

Yazdıklarımız fikri bir hamur teşkil ediyor..Merkantilizm erk ölçütü olarak değerli madeni almaktadır ve bunun eylemsel aygıtı da üretimdir..Bugünün kapitalistlerinin serbest ticareti yüreklendirmesi -bu devlet ve özel teşebbüsün ortak çalışması ilkesine değil,ülkemizden örnek verecek olursak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın iktisadi açılımları ile benzerlik gösterir- ve yukarıda yazdıklarımız ile serbestlik ve aynı oranda güdümlü/yönlendirmeli ticaret anlayışı paradoksu ile günümüzde de kapitalizm kapsamında değerlendirilmesi gereken bir mantıktır..Umarım bir temel kazandığına inanmışsınızdır,öyle ki her cümlemi binbir argümanla açıklamak zorunda kalacağım sanırım..

Küresel ziyanların müsebbibi,haksızlıktan beslenen politika,sistem ve ideolojilere karşıt duruş sergilemek insani bir görevdir kanaatimizce..Dünya devletleri bu mantıktan,mantığın süregeldiğine ikna olmadıysanız,mirasından kendilerine büyük faydalar sağladıkları gerçektir..Fakat "doğru","gerçek"ten farklı bir inceleme alanının muhatabıdır:Etik..

Sosyalizm konusunda fikirlerime katılmanıza sevindim,bu hususta eklemem gereken bir şey olduğunu düşünmüyorum..Ben yalnızca kapitalizme karşı yarı sosyalist Çin ya da eksikli uygulamaları ile sosyalizmin konulmasının diyalektik sistem dahilinde adil olmadığını belirttim,kaldı ki sosyalist değilim..

Ben de sizden kapitalizmin hangi sosyal ilkeleri gözardı etmediğini sormak isterim..Eğer bu ulusal sınırlar dahilinde değerlendiriliyorsa sözümüz yok ama bu da insanoğluna haksızlığın daniskasıdır..

Ve eğer kapitalizmin evrildiğini iddia ederken,bu sistemi uygulayan ülke vatandaşlarının refah düzeyini örnek verirseniz,bu yine büyük bir hata olur..Sistem,halkına yükselttiği düzeyi amiyane tabirle diğer dünya halklarının omzuna binerek sağlamaktadır..Refah seviyesinin üst düzeyde olduğu İsveç ile örnekleyelim..Gelir bağlamında muazzam seviyeye geldikleri silah ticareti,Afrika'da ordu-paramiliter güçler ile gerilla-silahlı devrimcileri karşı karşıya getirirken,üzerinden ilkellik akan bu grupların elinde son teknoloji silahları görüyorsak ve bu gelir İsveç halkının refah düzeyini yükseltiyorsa,ortada çok büyük haksızlık var demektir..

"Kapitaliste karşı daha kapitalist olalım.." gibi bir fikriyatınız varsa bu bir çıkış yolu değil,tarihçe dünya zenginliklerinin ortak savaş sebebi olması ile alakalıdır..

Gelelim;"dip dalgası" modeline;

Çözüm önerimizin olmadığından yakınırken,uygulanabilirliğini dahi açtığımız söylemlerde bulundurduk..Gayet açıktır,çözüm önerisine karşılık Hegel'den Marx'a çağrışımları yazmış,yapıcı eleştirel yaklaşıma yalnızca Kolhoz/Sovkhoz hususunda itibar etmişsiniz..Yalnız bu yaklaşımda da toprak veriminin yüksek yahut düşük olmasını bir sebebe bağlamamışsınız..Bunda kullanılan tohumun kalitesi,toprağın kalitesi,iklim,vs..önem arz etmektedir..Bakınız,kolhoz/sovkhozları her manasıyla savunduğumu söyleyemem çünkü ahlaki boyutta ciddi zıtlıkla karşılaşmaktayız..Bunların,global/rejyonal manada uygulamada çekilecek zorluktan bahsederek,Kolhoz/sovkhozların lokal,örneğin Kuzeydoğu Anadolu'da denenebilirliği üzerinde durduk,çünkü benzer bir model olan İsrail Kibbutzları olumlu bir örnek olarak duruyor karşımızda..Ek olarak lokal uygulmanın gerekliğinin bir sebebi de özel mülkiyeti tamamen sınırlamanın da doğru bir hamle olmayacağıdır..Ayrıca bu düzen,köyden kente göçü de engellemiş olacak,tam bir tarım ülkesi olan Türkiye'ye tarımsal faaliyet bağlamında da faydalı olacak,hepsinin de ötesinde doğu ve güneydoğuda Sened-i İttifak'tan bu yana süregelen feodal rejimi de tüketecektir..Bununla beraber Kolhoz/sovkhozların uygulanmasında ele alınan sistem ve iş gücüdür..İşsizliğin had safhada olduğu doğu ve güneydoğuda hem ülkeye tarımsal yönden katkı sağlayacak,hem eli bir iş tutacak,hem karnı doyacak,hem de bir devir daim içerisinde ülke ekonomisine de ciddi katkıda bulunulacak ve tımar sistemine dokunan bir sistem geliştirilecektir..Bir belirsizlik içerisinde,patateste stok fazlası verirken patates ithal eden,her türlü tarımsal zenginliği bünyesinde barındıran bir ülke olarak,kapitalist sermayenin uşağı yöneticilerimizin gayrıahlaki ekonomik eylem ve politikalarından da en azından bu çerçevede sıyrılmış oluruz..Tekrar belirteyim;kişiye ait,devletin çiftçisini hiç bir anlamda koruyamadığı özel tarım arazilerine alternatif olarak,İsrail'deki Kibbutz ve Moshavlar doğru ve olumlu bir örnek olarak duruyor karşımızda,incelenmelidir..


Saygı çerçevesinde her şey tartışılır,her şey rasyonaliteyi yakalar bir yerden,"siz" ya da "sen"..

Saygıyla..

Bu mesaj vaudeville tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 06.05.2007 - 12:42


#12 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 13:32

Konunun benim tarafından anlaşılanlar başlığı ile bir dökümünün yapılmasının gerekli olduğunu düşündüm ve zamanımı harcayarak bir döküm oluşturdum (elbette benim de zamanım değerlidir ve yoktur ama yazı yazmak ta bir sorumluluk gerektiriyor):

Konuyu açan arkadaşımız Vaudeville;

Kapitalizmin vahşetinden bahsetmiş. Bunu anlatıyorken de insanlık tarihinde kapitalizmin biçimlenişini ele alarak ortaya koymuş. Sonra da günümüzde vardığı noktalara değinmiş.. Sömürünün geldiği durumu vurgulamış. Anlatılan budur.

Ve sonunda da forum kullanıcılarının katılımını sağlamak amacı ile “Bir burjuva, bilim adamını niçin destekler?” gibi bir soru ile konuyu forum kullanıcılarının sorgulaması amacıyla ortaya koymuş.

devamında ben şunları yazmışım:

Bu sömürü düzeninin varlığının olduğunu örneklerle ortaya koymuşum. Sonra da vaudeville’nin sorusuna yanıt olarak şunu söylemişim: Kapitalizm bilimi bir araç olarak kullandığı noktasına vurgu yaparak yazımı sonlandırmışım.

Attalia :

Kapitalizmin bu sömürüyü yapıyorken ideolojileri de çıkarlar için kullanıldığı noktası üzerinde durmuş.

Maviergün:

Kapitalizmin içinde yaşadığımız dünyada aslında demokrasi adı altında bir oyun oynamakta olduğunu vurgular. Bununla beraber aslında kapitalizmin kendi isteklerine göre siyasi iktidarların biçimlendirildiğini de eklemektedir.

Ve ardından siz QuStah:

1450-1750 yılları arasında kapitalizmin ilk denemesi uygulanmış(merkantilizm) 1750den sonra ise diyalektiğe uğramış ve 1929 yılına kadar klasik kapitalizm ismiyle anılmış. 1450-1929 yılları arasındaki kapitalizme vahşi kapitalizm denmesine zaten kimsenin itirazı olmaz. Ama 1929dan başlayıp günümüze kadar ulaşan ve hala devam eden bu sistem değişimini sürdürmekte sosyal ilkeleri gözardı etmemekte. Değişimdeki büyük pay belkide Marks'a ait(farkında olmadan). Sizde onun gibi eleştirmekten başka bişey yapmıyorsunuz aradaki fark bu eleştiriler sadece bu sayfada kalacak! Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor? Sevilmeyen kapitalizmin karşısında bir alternatif görüyormusunuz? Bir yerde emperyalist 1 dolara dünyanın bir ucundaki işçiyi çalıştırıyor diğer yanda yarı sosyalist Çin 1 dolara kendi işçisini çalıştırıyor. Hangisini tercih edersiniz? Dünya kötü kolla .... diye boşuna dememişler. Yok biz sayfa dolsun günah bizden gitsin diye yazıyoruz diyorsanız amenna yoksa aklınızı "Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz!" gibi konulara verin derim.
Saygılar (bunu kim diyodu lan?)


1450 -1929 yılları arasında kapitalizm için söyledikleriniz doğrudur fakat 1929 yılından başlayıp günümüze kadar ulaşan ve devam eden süreçte “sosyal ilkeleri” göz ardı etmemektedir demektesiniz.

Bu değişimin baş sorumlusu olarak ta bu değişimi sağladığının farkına bile varmayan Marks’ı görmektesiniz. Fakat bunu söylüyorken bir de ekliyorsunuz Marks gibi eliştirmekten başka bir şey yapamadığımızı ve onun yaptıklarının bir değişime neden olduğunu ama bizlerin yazılarının hiçbir değeri olmadığını vurguluyorsunuz.. (Dikkatli okuyun burada hafif bir alay ve aşağılama ve ukalalık yoktur da ne vardır? İzin verseniz de yazılarının içeriğinin boşluğunu doluluğunu doğrudan düşüncenizi yazsanız olmuyor muydu? Bunun kişiselleştirme olmadığını nasıl iddia edebiliyorsunuz?)

Büyük balığın küçük balığı yemesine hangi deniz canlısı karşı çıkıyor? Sevilmeyen kapitalizmin karşısında bir alternatif görüyormusunuz? Bir yerde emperyalist 1 dolara dünyanın bir ucundaki işçiyi çalıştırıyor diğer yanda yarı sosyalist Çin 1 dolara kendi işçisini çalıştırıyor. Hangisini tercih edersiniz?


* Burada “Kapitalizmin vahşeti” üzerine konuşuluyor. Konu bu iken “Sevilmeyen kapitalizmin karşısında bir alternatif görüyormusunuz?” gibi bir çıkarımın anlamının ne olduğunu söyleyebilir misiniz?

* Kapitalizmden şikayetçi olabilmek demek uygulanamayan sosyalizmin ekmeğine yağ sürmek olduğunu mu düşünüyorsunuz?

* Seçeneklerimiz alkış tutmak ya da baş tacı yapmak dışında bir seçeneğimiz olmadığını söylemek hangi mantıkla açıklanabilir?

"Nasıl 1 dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz! gibi konulara kendinizi verin” diyorsunuz. Ki zaten burada yazılanlar kapitalizmin vahşetini vurgulayarak ona karşı alınmış bir tavırdır. Ve buna çözüm arayışlarını da arkasından getirecektir elbet. Hastalığın tanısını ortaya koymadan çözüm arayışını nasıl bulacaksınız acaba… Varsa bir yöntem buyurun bekliyorum, buyurunuz yazınız...

Diğer taraftan “nasıl bir dolara çalışmaya mahkum edilmeyiz?” sorusu bireyciliğinizi vurguluyor zaten. Burada kişisel çıkış arayışı vardır. Biz sistemden bahsediyorken, siz kişisel arayışlarla olayın çözümünü aramaktasınız. İşte buradan çıkarıyorum.

Gelelim uygar insan konusuna.. Espri değildir. “(Bunu kim diyodi lan?)” da ne demek.. Bir alay mı? Bu sözcüğü kullananlarla dalga mı geçiyorsunuz? Ya da ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bu yazının içerisinde böyle bir çıkarımın işi nedir? Bu sözcüğü kullanmanız ve yanında da açıklama niteliğinde “bunu kim diyodu lan?” demeniz bile sizin ukalalık ve saygısızlık yaptığınızın bir delilidir… (Aynı zamanda kişiselleştirdiğinizin) Değil midir? Benim burada sizin kafanızdan geçenlerin ne olduğunu okumak gibi bir şansım yoktur.. Ayrıca böyle bir çaba içerisine de giremem.. Yazdıklarınızın sorumluluğu size aittir.

Ayrıca bir zahmet benim nasıl ukalalaştığımı da açıklarsanız sevinirim..

Elric heralde: “Elric kim söylüyodu lan bunu?” sorusuna yanıt vererek konuya bir açıklık getirecektir. Aslında yapamanız gereken Elric’e kendinizin bu soruyu sorup sonra buraya aktarmanızdı..

#13 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 14:55

*zong Önce şunu belirteyim. Benim marksı aşağılamam söz konusu bile olamaz ki bu paralelde sizi de aşağılamak istemedim. Yanlış anlaşılmışım yada biraz sert eleştirmişim kusura bakmayın. O kadar densiz değilim çok şükür:) sizin yazılarınız burada kalacak demem bir gerçektir eğer burada yazmaktan başka şeyler yapmıyorsanız(kitap yazmak ders vermek gibi..) O yazımda sinirliydim bu yüzden eleştirilerim biraz sert olmuş.Sebebi ordaki satır aralarındada mevcut hatta ukala olarak gördüğünüz kısım.

İkinci alınmanıza gelince, açıklayayım: Saygılar sözü eski bir harabe üyesi tarafından sıkça kullanılmaktaydı bu durum ben ve bazı arkadaşlarım tarafından dikkatimizi çekti ve o dönemde bir geyik konusu oldu.Şuan ise bu kişiyi hatırlayamadığım için "bunu kim söylüyodu lan" dedim. Yani sizinle uzaktan yakından bir alakası bulunmamaktadır. İkinci yazıda Elrice seslenmemde bu geyikten kaynaklanmaktadır yine sizinle uzaktan yakından alakalı değildir bilginize.Belki yanlış anladığınız için özür dilersiniz?

Kapitalizm ve sosyalizm dışında bir seçenek sunmadığımı düşünüyorsunuz. Orada aklıma geldiği için Çin örneğini verdim ve sosyalizm dedim. Siz karma ekonomik sistemide savunabilirsiniz hatta hepsinin bir kısmına inanıyorumda diyebilirsiniz bu sizin tasarrufunuzdur. Ki mantıksız da birşey değildir. Ama şunu da belirteyim karma ekonomik sistem için pek iyi şeylerin söylenmediğini hatta çok sert bir şekilde eleştirildiğini hatırlıyorum.

Umarım bu yazıyla biraz daha kendimi anlatabilmişimdir. En azından niyetimin kimseyle dalga geçmek olmadığını olsa olsa yazılardaki resmiyeti biraz yumuşatma amacında olduğunu bilmenizi isterim. Bakın ne kadar ciddi cümleler kuruyorum ilk yazıdan farklı olarak. Sizi bilmem ama ben burda bu ciddiyetten pek hoşlanmıyorum. Hatta ciddi olmak adına bazı cümleleri gereksiz yere uzattığımda olmuştur(yaparım öyle şeylerde *uhuhu )

Bu cevabım babunaya idi. vaudeville senin yazını cevap yazarken farkettim şimdilik okumakla yetineyim akşama yahut yarına devam edelim müsaadenle.
İkinizede içtenlikle saygılarımı sunuyorum. Tartışmayı kişisellikten çıkaralım ufak tefek atışmalar çekirdek ailede bile oluyor burda niye olmasın *böö

#14 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 16:30

QuStah Arkadaşım,

Marks'ı aşağılamanız zaten mümkün değildir. Böyle bir girişim olsa olsa kendinizi küçültmeye yarar. Marks bir düşünürdür ve (doğrudur yanlıştır ayrı konudur) yerini de bulmuştur. Bu gün yeryüzünde hangi sistem olursa olsun Marksla hesaplaşmadan sağlam bir yerde oturamayacağı da bir gerçektir. Kaldı ki ben de zaten Marks'ın savunucusu değilimdir. Benim gördüğüm kadarıyla Marks'ı foruma taşıyanda siz oluyorsunuz, sizin dışınızda bu söylemi konu edinen birisini göremiyorum.

İçinde bulunduğumuz forum ya da forumlar zaten bir kitaptır. Ama kötü kitap ama iyi kitap sonuçta kitaptır. Burada yayıncılık işi de yapılmaktadır nihayet. Biliyorsunuzdur net üzerinde hiç bir şey silinmiyor her zaman vardırlar. Tarih boyunca düşünce düşmanları kitapları yakmışlardır ama düşünceler de yok edilememiştir bildiğiniz gibi. Kaldı ki üç kişinin oturup tartışıp bir konuda uzlaşmaya varması veya varmaması bile bir şey yapmaktır. Kişilerin sistemleri değiştirebilme şansları yoktur bildiğiniz gibi, bu bağlamda kişilerin bir şeyleri değiştireceği düşüncesine sahipseniz bu da sizin büyük yanılgılarınızdan olabilir ancak.

Yeni harabelilerden olan benim geçmişte yaşananları bilme gibi bir zorunluluğum olamayacağına göre, burada gerekli açıklamayı yapamayan siz arkadaşımın bir kusuru vardır herhalde... Bu sebepledir ki yazınız benim veya yenilerin gözünde bir anlam ifade etmemekle beraber elbette yanlış anlaşılacaktır (Bunun sorumluluğu da size aittir.) Dolayısı ile özürü foruma sizin dilemeniz gerekiyor hatırlatayım.

Beni burada kapitalizm denen kokuşmuş sistem ilgilendiriyor. Zaten konu başlığında da "Bir çirkin sistem: Kapitalizm" biçiminde açıkça yazılmış. Bunun dışında size bir sistemi önerme veya işaret etme durumunda değilimdir. Kokuşmuş mudur? Yoksa kokuşmamış mıdır? tavsiye edermisiniz, etmezmisiniz bunu belirtme durumundasınız.

Ciddi konular içerisinde de espri yapmanın bir zararı yoktur elbet.. Fakat anlaşılmak koşulu ile geçerlidir. Kendi grubunuz veya belli bir kesimin anlayacağı türden espri olsa olsa "konuyu sabote etmek" olacaktır doğal olarak.

Bu arada sayenizde Vaudeville'nin açmış olduğu konunun içerisine etmiş olduk beraberce..

Kendi adıma vaudeville'den özür dileyerek bitiriyorum.

#15 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 19:32

Marks yahut başka bir düşünürü aşağılamamın söz konusu olmadığını belirtmiştim önceki yazımda. Ama bana bunları hatırlatan siz aynı söylemde olmanıza karşın yazdıklarınız onu göstermiyor. En temel de şu bilinmelidir ki; Hiç bir sistem insanlara zulmetmek, onları sömürmek için yazılmamıştır. Fakat konunun başlığında bile bu temel fikre karşı çıkan bir söylem bulunmakta. Açıkçası ukalalığı burada kimin yaptığı şüpheli!

Saygılar meselesi tamamiyle sizin alınganlığınızdan ibarettir. Ciddi konularda yaptığım espriler konuyu sabote etmedi ama sizin tartışmayı kişiselleştirmeniz yerin dibine soktu.

Yazdığım yazılardan ötürü sizlerden özür diliyorum! Sebebi ise; aynı doğrultuda olan görüşlerinizin arasına tabiri caizse çomak soktuğum için özür diliyorum. Yöneticidende benim mesajlarımı silmesini isteyecegim birbirinizi desteklemeye devam edebilirsiniz.Burda oluşan kitabına bana ithaf edersiniz artık.. İsmide "birkaç kişinin birbirlerini pohpohlayarak kapitalizme çamur atma girişimleri" olsun mu? Bence çok yakıştı..

(Kısa Not: vaudeville, merkantilizmin temelini sömürmek olarak görmeniz büyük yanılgıdır. Sadece bunu söylemem yeterli anlamak isteyen için.. Daha fazla yazmayacagım yukarıda belirttiğim sebepten ötürü. Yinede sizinle tartışmak güzeldi. Teşekkürler

#16 babuna

babuna

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 341 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 20:51

Evet; "Büyük balık küçük balığı yer" doğal bir durum değil mi?

Ve yanıt vermediğiniz ya da üzerinde durmadığınız "küçük balıklar büyük balığın ağzının içerisine seve seve gider mi?" çıkarımı.... Size bence yeterli yanıtı veriyor.. Ve "Hiç bir sistem insanlara zulmetmek, onları sömürmek için yazılmamıştır." çıkarımını zaten yerle bir ediyor.

Saygılar (bunu kim diyodu lan?  )

"Saygılar" ve açıklaması neyin ne olduğunu söylüyor zaten. Esprileriniz siz ve arkadaşlarınıza ait bunu siz de söylüyorsunuz zaten. Bu durumda sizin esprilerinizin bu konunun içerisinde ne işi var? diye sormak galiba hakkım.. Çünkü esprinizi algılamak güç hatta imkansız. Çıkarımınız espri oldu şimdi... :) ayrıca tartışmada sizin kişiselleştirmeniz sorun olmayacak benimkisi sorun olacak... Evet tam kapitalizmi benimsemiş insanın fikri olsa gerek.. Ne de olsa "Büyük olan (yani güçlü olan ya da sizin düşüncenizle güçlü olan) küçüğü yer" bu da doğal bir durumdur.

Fikirlerinizi ne zamandan beridir söylediniz de dinlenmedi.. Size söylenen bir tek şey oldu o da Saygı çerçevesinde yazmanız. Israrla diğer yazılarımda da kişiler hakkında yorum yapmak yerine fikir ekseninde dönderin diyorum değil mi? Bu durumda benim size bir söylemim de olamazdı zaten.

Haksız iken haklı konumuna göz dikmek diye buna denir işte... ::

Bu mesaj babuna tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 06.05.2007 - 20:57


#17 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 21:32

Saygılar (bunu kim diyodu lan? :) )

Okan Yüksel'di sanırım.
Saygılar ::

Değişiklikler Kaydedildi...

#18 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 21:56

uiyyy dostlar, kapitalizmi konuşurken esprili bi yaklaşıma takılmışsınız cıks cıks lütfen. biraz hoşgörü, tabiiki karşılıklı. biz sizlerin fikirlerinizi almak isteriz bundan da haz duyuyorum kendi adıma özellikle belirteyim. dolayısı ile nüanstaki bir kelimenin konu bütünlüğünü bozmasına müsaade etmeyiniz lütfen. fikirlerini bizimle paylaşan tüm dostlara saygılar. ;) haa, bir de sevgiler :)
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#19 vaudeville

vaudeville

    Siyaset Yazarı

  • Üyeler
  • 302 Mesaj

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 22:06

Sevgili QuStah,

Başlıktaki yazılarımızı bir daha ve bir daha okuyunuz..Bize yönelttiğiniz eleştirilerin hepsinin cevabını alacaksınız.. Merkantilizmin temelini sömürgeciliğin oluşturmadığı(esasında benim cevaplarıma da gerek yok,sizin bizzat referans gösterdiğiniz yazıda da sistemin en temel öğelerinden birinin sömürgecilik olduğu yazmaktadır) ya da hiçbir sistem yahut düşüncenin sömürü üzerine kurulmadığı gibi ki;Bunu iddia eden de ben değilim,bakınız konudan bağımsız olmasına rağmen bir yazımda buna bir paragraf da ayırmışım;

"Hedeflenen,dürüst,ticari ilkelere sadakat göstererek,altın sağlamak değildi..Yalnızca "altın sağlamak" idi..Çünkü yöntemi gözardı edilerek,altın sahibi erk sahibiydi..Her ideoloji yahut akım çıkışı itibariyle insani ilkelere yahut söylemlere dayanabilir ki aklıma istisna dahi gelmiyor..Düşününüz,bugün ABD yahut hangi emperyalist devletin oyuncağı olmuşsa da pragmatizm/faydacılık dahi çıkış noktasında rasyonel ve insani ilkelere dayanır..Akımın Anglo Sakson kökenli oluşundan edineceklerimize değinmiyoruz,fikriyatımızca filozofların milleti olmaz,evrenseldir,ya da nasıl diyeyim dünya vatandaşıdır..Mill'in,James'in,Perle'in bu ilke doğrultusunda düşündüklerine inanmak istemiyorum..Her neyse,bu yalnızca doğuş ile sürecin yaşattığı farklılıktan,her şeyin akademik tanım soğukluğunda olmadığından,tarihsel süreçleri gözardı etmememiz gerekliliğinin altını çizmek için belirttiklerimizdi.. "

Dolayısıyla yönlü eleştirileriniz evveliyatında bertaraf edilmiş bulunuyor..Yalnız bir ekleme yapayım;sistem ve düşüncelerin insanı sömürmek için oluşturulmadığı fikrine binaen aklıma istisna gelmediğini belirtmiştim,şimdi bir istisna aklıma geliyor;"kolonyalizm"..Dolayısıyla "en temelde bilmemiz gereken" durumla da çelişkiye düşülmekte..

Kapitalizmin 1929 sonrası evrildiği ve sosyal ilkeleri "artık" gözardı etmediğine dayanan argümanlarınızın da karşılığı diğer cevaplarımızda mevcuttur..

Bir tartışmada yargı ve savlarınız cevabını bulmuşsa,ısrar etmekte mantık aranmaz..Hele ki eleştirileriniz somut yaklaşım ve donelerle karşılık buluyorsa ve siz de meseleyi "körler sağırlar birbirini ağırlar" noktasına çekiyorsanız,bunun ayıbını bizde aramamak gerekir..Hele ki kapitalizmi savunurken,hala olumlu bir söyleminizle karşılaşamadık..Yalnız kapitalizmi gelişimi ve günümüz yapısıyla değerlendirirken olumlu çağrışımlara kastetmek,"individualizm"den ötesi değildir,küresel bir yağmalama sözkonusu iken...

Kitabın adını "kapitalizme çamur atma girişimleri" olarak koyma önerisinde bulunmuşsunuz..Hayır,kapitalizmin ne olduğunu tespit ediyor,gerçeklik ve bilimsellik prensiplerinden şaşmıyor,"kapitalizmi aklama girişimleri"ni bertaraf ediyoruz..Bırakın kitabın adı "Bir Çirkin Sistem:Kapitalizm" olarak kalsın..

Bu mesaj vaudeville tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 06.05.2007 - 22:07


#20 quStah

quStah

    Camel Soft

  • Yöneticiler
  • 5.617 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Kadıköy
  • İlgi Alanları:kandırmak..

Gönderim zamanı 06.05.2007 - 23:32

Teşekkürler dokuzharf :)
Senden ricam konuya getirdiğim yorumları ve bunlara karşılık gelen cevapları temizlendir ki bu da ilk sayfadaki 5. mesajdan başlayıp bu mesajıda içine alan kısımdır. Arkadaşlar rahar rahat tartışsın dilediklerini aşağı vursun dilediklerini göklere çıkarsın. Hepsi aynı görüşteyken nasıl tartışacaklar ayrı bir merak konusu gerçi ama beni artık alakadar etmiyor dileyen yazsın..

Saygılar :P





Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli