Panik bozukluğundan korkmayın!
BELIRTILERI NELERDIR?
*Gögüs agrisi yada gögüste sikisma
*Çarpinti, kalbin kuvvetli yada hizli vurmasi
*Terleme
*Nefes darligi yada bogulur gibi olma
*Solugun kesilmesi
*Bas dönmesi, sersemlik hissi, düsecek yada bayilacak gibi olma
*Uyusma yada karincalanma
*Üsüme, ürperme yada ates basmasi
*Bulanti yada karin agrisi
*Titreme yada sarsilma
*Kendini yada çevresindekileri degismis, tuhaf ve farkli hissetme
*Kontrolünü kaybetme yada çildirma korkusu
*Ölüm korkusu
Bir panik ataginda bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlasi bulunur. Dörtten daha az belirtinin görüldügü ataklara ise kisitli panik atagi adi verilir.
NEDIR?
Panik bozuklugu, tekrarlayan, beklenmedik panik ataklari ve ataklar arasindaki zamanlarda baska panik ataklarinin da olacagina iliskin sürekli bir kaygi duyma. Panik ataklarinin “kalp krizi geçirip ölme”, “kontrolünü yitirip çildirma” yada “felç geçirme” gibi kötü sonuçlara yol açabilecegi inanciyla sürekli üzüntü duyma yada ataklara ve olasi kötü sonuçlarina karsi önlem alarak (ise gitmeme, spor, ev isi yapmama, bazi yiyecek yada içecekleri yiyip içmeme, yaninda ilaç, su, alkol, çesitli yiyecekler tasima gibi ) bazi davranis degisikliklerinin görüldügü ruhsal bir rahatsizliktir.
NASIL OLUSUR?
Ilk atak basliyor:
Hiçbir neden yokken ve birden bire baslayan çarpinti, terleme, gögüste sikisma, nefes darligi yada bas dönmesi, dengesizlik, fenalasma yada bayginlik gibi belirtiler kisiyi dehset içinde birakir. Kisi ‘kalp krizi ’ geçirdigini yada felç geçirmekte oldugunu zannederek yogun bir ‘ölüm korkusu’ ya da ‘felç olma’ korkusu yasar. Bazen de basinda bir tuhaflik, sersemlik hissi, kendisini veya çevresini bir garip ya da degisik hissetme gibi duygularin ortaya çikmasiyla, ‘kontrolünü kaybetmeye’ yada ‘çildirmaya basladigini’ düsünerek kendisine yada çevresindekilere bir zarar vermekten korkmaya baslar. Hasta hemen, en yakin doktor ya da acil servise götürülür. Orada yapilan birçok muayene, çekilen film, elektrokardiyografi, tomografi ve diger incelemelerde hiçbir sey bulunmaz. Hastanin nesi oldugu soruldugunda doktorlar ‘hiçbir seyi yok’ ya da ‘stresten olmus ’ derler. Çogu zaman sakinlestirici bir igne yapilarak evine gönderilir.
Ataklar tekrarliyor:
Bir süre sonra panik ataklari tekrarlar. Hasta, her yeni atak ile ayni dehset ve korkuyu yeniden yasamaya ve acil servislere tasinmaya baslar. Her seferinde yeniden muayene, yeniden incelemeler yapilir ancak hiçbir sey bulunmaz. Hasta, kalbinde ya da beyninde kötü bir sey olduguna, ancak doktorlarin bunu bir türlü bulamadigina inanmaya baslar. Bazen de yanlis tani konularak hasta, antibiyotikten nefes açiciya, çarpinti ilacindan tansiyon ve kalp ilacina, vitamine kadar degisik ilaçlarla tedavi edilmeye çalisilir, ancak bir türlü iyilesemez.
Beklenti anksiyetesi gelisiyor:
Ataklar tekrarlamaya devam ettikçe, hasta, ataklar arasindaki dönemde gergin, huzursuz ve endiseli bir sekilde her an yeni bir panik ataginin gelecegini beklemeye baslar. Bu endiseli bekleyise “beklenti anksiyetesi” adi verilir. Ataklarin çogu zaman belirsiz zaman ve yerlerde gelmesi bu kaygiyi daha çok arttirir. Ataklar siklastikça, kalp krizi geçirip ölme, felç olma ya da kontrolünü kaybedip çildirma korkulari pekisir.
Yogun ve sürekli üzüntü:
Hastalar, evde kimsenin olmadigi bir zamanda kalp krizi geçirmekten ve hastaneye ulasamadan ölmekten ya da kontrolünü kaybederek çildirip intihar etmekten, kendisine ya da yakinlarina biçak ve bu gibi bir seyle zarar vermekten, baskalarinin bulundugu ortamlarda çilginca ve garip davranislarda bulunarak rezil olmaktan siddetle korkar. Bu düsüncelerin sürekli aklina gelmesinden dolayi da yogun bir üzüntü duyarlar.
Yogun davranislar degisiyor:
Bir süre sonra ataklara ve ataklar sirasinda gerçeklesecegine inandiklari ” felaketler” e karsi bazi önlemler almaya ve kimi davranislarini degistirmeye baslarlar. Ataklara neden olabilecegini düsündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçerler. Ataklara karsi evden çikarken alkol / madde/ ilaç / kullanirlar. Ataklar sirasinda kullanmak üzerede yanlarinda ilaç, su, yiyecek v.b. tasirlar. Ataklar sirasinda olabileceklere karsi önlem alirlar. Örnegin atak sirasinda kontrolünü kaybederek çocuklarina zarar verecegine inanan hastalarin önlem alarak evdeki bütün biçaklari kilit altinda tuttuklari, çocuklariyla yalniz kalmamaya çalistiklari, atak sirasinda fenalasarak kendini yitireceginden ya da bayilacagindan korkan bayan hastalarin, bayginken çalinir diye takilarini yanlarina almadiklari, onu baygin bulanlarin yardimci olabilmesi için evinin / esinin / ailesinin adresini, telefon numarasini, hatta tibbi yardim için ulasabilmek üzere doktorunun kartvizitini tasidiklari görülmüstür. Bu hastalar, gerektiginde acil yardimi çabuk alabilmek için bütün günlerini hastane bahçesinde geçirmeyi ya da güzergahlarini muayenehane, eczane ve acil servis bulunan yerlerden seçmeyi tercih ederler.
AGORAFOBI NEDIR?
Hastalarin % 60’indan fazlasi, ataklarin gelecegi yer ve durumlardan kaçinmaya baslarlar. Yalniz basina evde kalamaz, sokaga yalniz çikamaz, otobüs, vapur, deniz otobüsü gibi tasit araçlarina, asansöre binemez, dar sokak yada köprülerden geçemez, Pazar yeri, büyük magazalar gibi kalabalik yerlere giremez olurlar. Bazen de, ancak yanlarinda birisi ile yogun bir endise ve rahatsizlik duyarak bu tür yerlere gidebilirler. Hastalarin, yalniz baslarina panik atagi gelecegini zannettikleri yerlere gidememe, o tür yerlerde kalamama durumlarina agorafobi denir.
NASIL BIR HASTALIKTIR?
Panik bozuklugu psikiyatristler tarafindan iyi bilinen ve çok sik görülen bir rahatsizliktir. Öyle ki, toplum içinde herhangi 100 kisinin yaklasik 3-4’ ü bu hastaligi ya daha önce geçirmistir ya da halen bu hastaligi yasamaktadir. Her yasta baslayabilmekle birlikte en sik 20-35 yaslari arasinda baslar. Kadinlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür.
NEDEN OLUSUR?
Panik bozuklugunun neden olduguna iliskin iki bilimsel açiklama vardir:
Panik bozuklugu, beynimizde nöron adi verilen sinir hücrelerinden salgilanan, heyecan ve duygusal yasantilarimizi düzenleyen bazi beyin hormonlarinin düzensiz çalismasi sonucu olusmaktadir.
Panik bozuklugu, günlük yasantimizda yaptigimiz bazi davranislarimizin sonucunda ortaya çikan ve tamamen ‘dogal ve zararsiz’ olan çarpinti, terleme, nefes sikisikligi ya da bas dönmesi gibi bedensel belirtilerin, hasta tarafindan kötü bir hastaligin belirtileri olarak degerlendirilmesi ve bunun sonucunda da ‘kalp krizi geçiriyorum, ölecegim’ ,’çildiriyorum’ ‘felç olacagim’ seklinde yanlis yorumlanmasi sonucu ile olusur.
TEDAVI SEKLI
Panik bozuklugu, tedavisi mümkün bir hastaliktir. Bugün için etkinligi bilimsel arastirmalarla kanitlanmis iki türlü tedavisi vardir. Bunlar:
1.Ilaç tedavisi:
Ilaçlar, beyin sinir hücrelerindeki hormon faaliyetlerini düzenleyerek panik bozuklugunu iyilestirirler. Halen, ülkemizde bu hastaliga iyi gelen ilaçlar bulunmaktadir.
Ilaç tedavisi etkin dozda en az bir yil sürdükten sonra, yavas yavas azaltilarak kesilmelidir.
2. Bilissel-davranisçi tedavi:
Bu tedavide iki amaç vardir.
Hastanin, aslinda tamamen ‘zararsiz’ olan panik atagi belirtileri hakkindaki yanlis bilgi ve inanislarinin düzeltilmesi ve hastanin bu belirtilerle korkmadan bas edebilmesinin ögretilmesi amaçlanir.
‘Panik atagi gelirse’ endisesi ile, sokaga çikma, vapur, otobüs, trene binme, kalabalik yerlere gitme gibi tek basina yapmaktan korktugu seylere bir plan dahilinde yeniden ‘alistirilmasi’ amaçlanir.
En iyi sonuç, bu iki tedavinin birlikte uygulanmasi ile alinmaktadir.
UNUTMAYIN!
Panik bozuklugu, kesinlikle ölüme ya da çildirmaya veya felç olmaya yol açan bir rahatsizlik degildir.
Doktorunuz önermedikçe korkulariniz ile bas etmek için kalp, tansiyon, çarpinti ilaci, vitamin, sakinlestirici ilaç ya da alkol kullanmayiniz yada gerekir diye yaninizda tasimayiniz.
Sadece doktorunuzun önerdigi ilaç ya da ilaçlari kullaniniz
Ilacinizi doktorunuzun söyledigi sekilde ve dozda kullaniniz, o gün iyi ya da kötü olusunuza göre dozu azaltip arttirmayiniz.
Tamamen iyilesseniz bile doktorunuza danismadan tedavinizi kesmeyiniz.
KAYNAK: pfizer.com.tr
Bir panikatak hastası olarak,tek tavsiyem kendi kendinizi telkin etmeniz..2 yıldan bu yana panikatak ilaçlarımı almadan ve yanımda su bulundurmadan yatamıyorum..Tv'yi ve ışığı mutlaka açık bırakıyorum..Atak geldiği gün yaptığım hareketleri tekrar etmemeye çalışıyorum vs..Derler ya ''ALLAH düşmanımın başına vermesin'' diye..Cidden bu hastalık öyle bişey..Fiziken bir probleminiz olmamanıza karşı,bu korku insanı beynen yiyip bitiriyor..Etrafınızda panikatak rahatsızlığı olan birisi varsa,ona atak geldiği zaman mutlaka bulunduğu ortamı değiştirmeye çalışın..Muhakkak temiz hava almalı..Dışarıya çıkamasınız bile,odayı bile değiştirmeniz yeterlidir veya balkona falan çıkın beraber..Çünkü nefes alamadığını düşünecektir..Onunla sürekli konuşun,başka konulardan bahsetmeye çalışın vs...Ona bu durumun geçici birşey olduğunu birazdan rahatlayacağını falan söyleyin...