İçerik değiştir



- - - - -

Kayıp kıta MU


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 9 yanıt verildi

#1 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 29.12.2006 - 20:40


Her şey 1930'lu yıllarda Atatürk'ün ileri sürdüğü “Türk Tarih Tezi”yle başladı. Atatürk, 1932 yılından sonra Türk Tarih Tezi'nin “kayıp parçası”nın peşine düştü. “Türklerin Orta Asya'dan önceki ilk yurtları”nı arıyordu. Bu amaçla 1932 yılında Tahsin Bey'i Meksika Büyükelçiliği'ne atadı. Tahsin Bey'in “gizli görev”i Türklerle, Eski Amerika halkları arasındaki ilişkiyi araştırmaktı.

Tahsin Bey Meksika'da yaptığı araştırmalar sonunda şaşırtıcı bir gerçekle karşılaştı. Buna göre, Türkler, M.Ö 12.000'lerde bir doğal felaket sonunda Pasifik Okyanusu'na gömülen Kayıp Kıta Mu'dan Orta Asya'ya göç etmişlerdi.

Atatürk Kayıp Kıta Mu'da Ne Aradı?

Tahsin Bey'in Meksika'dan Atatürk'e gönderdiği raporlarda hangi bilgiler vardı?

Atatürk J. Churchward'ın Kayıp Kıta Mu konulu dört kitabını neden Türkçe'ye tercüme ettirdi? Atatürk Tahsin Bey'in bazı raporlarını neden eleştirdi?

Kayıp Kıta Mu nasıl bir yerdi?

Türkçe'yle eski Amerikan halklarının dilleri arasındaki şaşırtıcı benzerlikler nelerdi?...

http://dukkan.dharma...il/Number/21033


kayıp kıta Mu ile ilgili birkaç kaynak:

http://www.egemeta.c...n_cocuklari.asp

http://www.antakyare...om/mu/index.htm
Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->

#2 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 29.12.2006 - 20:41

60 milyon nüfuslu Mu kıtasının batışı

Vallahi size nasıl diyeyim, bu da bir çeşit Atlantis işte... Şu farkla ki, bu Mu dünyanın öbür ucunda, yani Atlantik Okyanusu'nda değil de, Pasifik Okyanusu'nda! Bir batık kıta... Kıta boyutlarında kocaman bir ada... Bir ucundan bir ucuna dokuz bin kilometre!.. Çağlar öncesi sulara gömülmüş

Mu kıtasının varlığını ilk ortaya atan, James Churchward adında bir İngiliz araştırmacıdır. Konu da taa 1868 yılına dayanıyor, yani İngiltere'de Kraliçe Victoria, bizde de Sultan Abdülaziz devri.

Bu adam Hindistan'da albaymış, İngiliz sömürge ordusunda. Böyle konulara da bencileyin pek meraklı. Günün birinde, bir Budist rahibiyle tanışıyor. Hoş beşten sonra rahip ona, 'yabancı, seni pek sevdim, büyük bir sır vereceğim' diyor ve bir tapınağın gizli mahzenlerinde bulunan taş tabletlerden, bu tabletlerin üzerindeki garip yazılardan söz ediyor, getirip gösteriyor, üstelik okumasını da öğretiyor!

Gel de, kral Asurbanipal'i hatırlama! O da kazılar sonucu Ninova sarayının kitaplığında bulunan kil tabletlerde şöyle diyordu: 'Ben o kadar bilgili bir adamım ki, tufan öncesinden kalma tuhaf yazıları bile okuyabilirim!'

İyi de, nerede o yazılar?

Churchward 'bende' diyor. Rahibin Churchward'a gösterdiği taş tabletlerde de, bir görüşe göre yirmi beş bin yıl, başka bir yoruma göre on iki bin yıl kadar önce sulara gömülmüş büyük bir kıtadan ve büyük bir uygarlıktan söz ediliyormuş. Adı, Mu...

Albay Churchward o kadar seviniyor ve heyecanlanıyor ki, oturup bir kitap yazmaya koyuluyor: Atlantis orada değil, burada! Gerçek cennet bahçesini buldum, insanlığın kökünü keşfettim!

Benim bilebildiğim kadarıyla üç kitabı var, bunlar da dilimize çevirildi üstelik: 'Kayıp Kıta Mu', 'Batık Kıta Mu'nun Çocukları', ve de 'Mu'nun Kutsal Simgeleri'. Asıllarını söylersek, The Lost Continent of Mu, The Children of Mu, bir de The Sacred Symbols of Mu.

İlginç.

İlginç olmasına ilginç de, bazı tuhaflıklar da yok değil olayda.

DİLLERİ VAR BİZİM DİLE...

Yahu biz aslında bu kıtanın adını duymuştuk, fakat azıcık daha değişikti, 'Lemuria' şeklinde... Hatta bu isim de, oralarda yaşayan özel bir maymunun adından kinaye değil miydi?

Jeoloji bilimi 'olabilir' diyor, öyle birkaç bin yıl değil de birkaç milyon yıl önce, bütün bu adalar birbirlerine bitişik bulunmuş, sonra Wegener'in 'kıta kaymaları' teorisine uygun şekilde kayarak birbirlerinden uzaklaşmış olabilirler, ya da aralarına su yürümüş de tepeler adalara dönüşmüş olabilir... O maymun türü de Malezya, Burma, Hindistan üzerinden batıya ilerlemiş olabilir, mümkündür...

Fakat bu kadar eski çağlarda ileri bir uygarlık? Orada hele bir dur da soluklan.

Albay Churchward, hiçbir eserinde kendisine bu sırrı veren rahibin adını açıklamıyor, çok ketum davranıyor. Neden? Bir tek kitabının sonsözünde 'Şiri rahibi' demiş ama bu bir isim değil, bir sıfat.

Okudum dediği ve kitaplarında bazı örneklerini de verdiği Mu yazıtlarında da (ki bunlara 'Naacaal' tabletleri ve diline de 'Naga' tabir ediyor, Naacaal diye de Mu'nun gezgin dinadamlarına denirmiş), yazı mazı yok, en azından alfabetik yazı yok, hiyeroglife de benzemiyor bunlar, yalnızca birtakım şekiller.

Şekiller de birtakım 'harcıalem' şekiller, hemen her uygarlıkta karşımıza çıkacak çember, dikdörtgen, ortası delikli kare, suyu hatırlatır dalgalı çizgiler, spiral, falan filan.

Üstelik albay bu çözdüğünü ileri sürdüğü dilin özelliklerini belirtmemiş, bir 'morfolojisini', sentaksını gramerini falan çıkarmamış, Mısır hiyerogliflerini çözen Champollion gibi bir çalışma yapmamış, yapmış olsa bile hiç anlatmıyor.

Lakin, eski Mısır uygarlığında 'Ankh' okunan kulplu haçın gövdesi, Hazret-i İsa'nın gerildiği çarmıhın da simgesi olduğu söylenen, sonraları 'Tau' harfine dönüşecek T de var bu şekiller arasında, bildiğimiz ıstavrozun ilk şekli...

Daha da ilginci, kanguru var, kanguru! Yalnızca ve yalnızca Avustralya'da yaşayan bu sevimli hayvancığı, Hintliler ve tabletleri asıl çaldıkları ülke olduğu söylenen Burma'nın yerli halkı nereden bilebilir, arada eskiden bir 'kara köprüsü' bulunmasa?

Demek ki bulanık ve kuşkulu da olsa bir duman tütüyor, öyleyse ateş de olabilir yani...

Hadi size bir bilmece de benden: 'Ti', Sumer dilinde kalay demek. 'Ti-an-a-ku' da, kalay çıkarılan yer anlamına geliyor... Fakat dünyanın öbür ucunda, And Dağları'nın tepesinde bulunan ve İnka uygarlığından çok çok daha eskilere dayandığı bilinen şehir kalıntısının adı da, oranın dilinde, Tiahuanaco! Ve de kalay madenleriyle meşhur.

Arada bir şekilde bir bağlantı olmasa, binlerce yıl önce aynı cümle Saddam Hüseyin'in memleketiyle General Pinochet'nin memleketinde nasıl olur da aynı anlama gelebilir? Çık bakalım içinden.

KO'NUN BACISI MO

Daha sonra bizim albay büsbütün tozutuyor.

Bu Mu kıtası tektanrılı bir dine inanırmış ve günümüzün bütün dinleri de oradan çıkmışlar. Bir de 'reenkarnasyona' yani yeniden doğuşa inanıyorlarmış tabii, o olmazsa hiç tadı kalmaz.

Nüfusu toplam 64 milyon kişiymiş.

Bu Mu kıtasının hükümdarı, Ra-Mu adında bir zatmış.

(Awaramuu, nıı nınınım... Al sana bu da Hintçe. Raj Kapoor söylüyordu.)

Eski Mısır'a 'gönderme' mi yapıyor, belli değil. Üstelik Ra, birçok yarı aydın yarı cahilin sandığı gibi, Mısır'ın en önemli, en büyük tanrısı değil ki! Acaba albay, on dokuzuncu yüzyılın bu konulara meraklı ortalama okuyucusunu mu gıdıklamaya çalışıyor?

Buranın bir de prensi varmış, adı Ko.

Bunun bir de kızkardeşi varmış, prenses, adı Mo. Bir de küçük erkek kardeşleri var, adı Ka.

Gel de gülme... Albay bizimle kafa mı buluyor? Acaba bunlar çocukça palavralar mı, yoksa hemen bütün Uzakdoğu dillerinin, bu arada elbette Çince'nin de atası olan 'tek heceli' özel bir dille mi karşı karşıyayız?

Hani tıpkı, Arapça ve İbranice'nin ortak atası olan eski Sami kavminin dili Akadça gibi?

Peki, bu tabletlerde gözlenen bazı işaretlerin, hem Pakistan'da İndüs vadisinde kullanılmış (ve henüz okunamamış) yazıyla hem de okyanusun taa öbür ucunda, hani şu garip heykelleriyle ünlü Paskalya adasında bulunmuş tabletlerdeki gene henüz okunamayan yazıyla benzerlik göstermeleri rastlantı olabilir mi?

Elbette 'swastika' da var, Hitler'in sahip çıktığı eski Hint simgesi, gamalı haç...

İyi ama bu prensler prensesler krallar falan, biraz fazla 'bizim bildiğimiz ortaçağ' kokmuyor mu? Yani koskoca Mu uygarlığı daha başka türlü yönetilmek gerekmez miydi, demokrasi falan yok muydu hiç? Yoksa, yeniyetmelere yönelik 'ışın kılıcı kullanarak uçan şövalyeler' falan gibi, bilimkurgu edebiyatının bir alt türünü teşkil eden bir 'heroic space fantasy' ürünüyle mi karşı karşıyayız?

MAYALARIN ATASI BİLE MU UYGARLIÐI ÇIKIYOR

BEN çözemedim: Albay büyük ve önemli bir gerçeğe ulaşmış da bize gıdım gıdım mı anlatıyor, yoksa sezgiyle birtakım ipuçları yakalamış da bunların üzerine çokça 'uçmuş' mu? İşte burada gerçek bir arkeolog, albayın da yakın arkadaşı olan William Niven devreye giriyor. Ama doğudan değil uzak batıdan, taa Meksika'dan. Niven, benzer birtakım tabletleri Meksika'da bulmuş! Hem bunlarda, hem de Maya uygarlığından sömürgeci İspanyol vahşetine rağmen günümüze kalabilmiş çok az sayıda elyazmasında (ünlü Codex Troano ve Codex Cortesianus), bir Mu kıtasından, bir Mu uygarlığından sözedildiğini görüyoruz. Ünlü maya tapınağı Uxmal'ın da bu Mu anısına yapılmış olduğu ileri sürülüyor. Yani, Maya'nın da atası Mu çıkıyor. Üstelik, bu mitologyada iki erkek kardeş dövüşüyorlar, kötü adam Ka, esas çocuk Ko'yu öldürüp parçalıyor, kızkardeşleri Mo da bu parçaları toplayıp biraraya getiriyor ve canlandırıyor... Bu, eski Mısır'ın bildiğimiz İsis-Osiris ve Seth efsanesi yahu! (Masonlara sorun, size bütün ayrıntılarıyla anlatsınlar, onlar iyi bilirler bu öyküyü... Efsanede Ko'nun penisiyle ilgili gelişmeler de vardır ama localarda çömezlere öğretilir mi bilemem! Sonuçta İsis, Osiris'in şeyinden Horus'u doğurur...) Mısır'a ilk gidip yerleşenler de, yıkımdan kurtulan Mu halkıymış, biz Atlantisliler diye duymuştuk.

Kayıp kıta Mu hakkında bu söylenenler doğru olabilir mi? Eh, akla yakın. Gerçekten de, haritaya şöyle bir bakın, orada birçok irili ada (Japonya, Hawaii, Filipinler, Java, Sumatra, Borneo, Papua-Yeni Gine falan, hatta Avustralya), binlerce ve binlerce de ufaklı ada... Sanki bunlar eskiden bir bütünmüş de, 'aralarını su basmış' gibi durmuyorlar mı? Eee, acaba bunlar da, Anadolu'da hemen her gölün dibinde göründüğü sanılan birtakım kalıntılar gibi 'söylence' unsurları mı? Yani 'eskiden burada bir köy varmış, halkı çok günah işlemiş, Cenab-ı Allah da onları çarpmış, hepsini sulara gömmüş, bak bak, gölün dibinde caminin minaresini göreceksin' düzeyinde saftirik bir palavra mı? Yoksa bunun 'bilimsel' bir dayanağı olabilir mi? Peki bu kıtada ille de bir uygarlık olmuş olması mı gerekiyor? Bizimkinden daha ileri bir uygarlık, ha? Ay gene uzaylılar falan mı karışacak yoksa işin içine? Önce bir bakalım kim keşfetmiş, ya da kim yumurtlamış bu Mu meselesini...

YARIN:ATATÜRK, 1930'LARDA DAHA KİMSENİN MU'DAN HABERİ YOKKEN AZTEK VE MAYA DİLİNDE KİTAP GETİRTİP TERCÜME ETTİRDİ


kaynak: http://www.aksam.com....asp?a=29572,11

Bu mesaj ArguS tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 29.12.2006 - 20:42

Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->

#3 inan

inan

    tersceviroku

  • Üyeler
  • 2.596 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 30.12.2006 - 11:50

Mu'nun tepesi kıbrıs adası bir rivayete göre istanbul tam merkezi.
Bîgâne-i mahabbetün olmaz gam-âşinâ
Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşina

#4 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 02.01.2007 - 03:09

[quote name='http://www.egemeta.com/Trk/Books/batik_kita_munun_cocuklari.asp']Mu ülkesi, Pasifik Okyanusu'nda, Amerika ile Asya arasında yer almış büyük bir kıtadır. Merkezi Ekvator'un biraz güneyine düşer. Toprakları, bugün hala su üzerinde kalmış bulunan bazı kara parçalarını da içine almaktadır. Büyüklüğü yaklaşık doğudan batıya 9500, kuzeyden güneye de 4800 km civarındadır. Pasifik Okyanusu'na tek tek ya da gruplar halinde dağılmış kayalık adaların tümü, bir zamanlar Mu kıtasının birer parçasıdırlar. On iki bin yıl kadar önce meydana gelen çok büyük depremler Mu'nun batmasına sebep olmuştur. Cayır cayır yanan bir girdaba dönüşerek Pasifik'in derin sularına gömülmüş, böylece bu bölge, büyük bir uygarlığın ve altmış milyon insanın mezarı haline gelmiştir. Paskalya adası, Tahiti, Samoa adaları, Cook adası, Tonga adaları, Marshall, Gilbert, Caroline, Mariana, Hawaii ve Marques adaları sessiz bir mezarın bekçileri gibi bu büyük kıtanın hüzünlü parmaklarını andırır.[/quote]
inan sanırım atlantisle karıştıyorsun :P

Bu mesaj ArguS tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 02.01.2007 - 03:10

Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->

#5 lena

lena

    Zaman buldukça takılır

  • Üyeler
  • 105 Mesaj

Gönderim zamanı 14.01.2007 - 22:09

Anlantis le karistirmamis dogru tarif edilmis.

Düzenleme: Bir üstteki mesajı yanıtlarken alıntı yapmanıza gerek yok.

Bu mesaj Mel G. tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 14.01.2007 - 22:34


#6 inan

inan

    tersceviroku

  • Üyeler
  • 2.596 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.01.2007 - 17:37

Buraya kadarını hikaye haline getirelim: Şiddetle hücum eden sular, dağılır düzlüklere, alçak yerlere... Engel çıkaran yüksekliklerde çarparak dalgalar büyük hortum ve fırtınalarla birlikte yine sular arka arkaya, kaplar bulunduğu her yeri. Sular örter üzerini canlıların bulunduğu yerleri. BATAR MU'NUN TOPRAKLARI....(devam ediyor)
bu yunan alfabesinin sonuna kadar böyle...

Paskalya Adası bir zamanlar insanların anavatanı mu'nun bir parçasıydı; zaten o küçücük adada bu kadar fazla ve ağır heykeller bulunması bundandır...Paskalya ayakta kalan adalardandı...Buraya kadar olaylar böyle...gerisi de eclemif'in anlattığı gibi olabilir tabii....

NOT: Atlantis Kıtası da gerçektir; mitolojiden ibaret değildir; niteki ipuçları bulunmuş, hikaelerden araştırmalara geçilmiştir..yeri İberya yarımadasının hemen burnunun dibidir (batı avrupa'nın batısı) Hatta şu anda Portekiz'e ait olan The Azores (azorlar takımadası) de Atlantis'in ayakta kalmış yegane parçalarıdır....
MU KITASI ( 2 )
TÜRKLERİN ANAYURDU KAYIP MU KITASI MI?

"Efendiler,
Bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında tarih alanında da bir derinliği vardır. Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yasef'in oğlu olan kişidir." Yeni Aktüel/2-8 ağustos/2005
Atatürk 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 130. toplantısının birinci oturumunda yaptığı konuşmada Türklerin kökeni hakkında böyle diyordu. Tesadüfi bir konuşma değildi ve onun Türklerin kökenine ilgisinin devamı da gelecekti...
Atatürk'ün cumhuriyetin ilk yıllarında bu alanda başlattığı araştırmalar, özellikle 1930'ların başında yoğunlaştı. 1930'da Tarih Heyeti'ni oluşturarak Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitabı hazırlattı. 1931'de ise Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuna ön ayak oldu ve adı daha sonra Türk Tarih Kurumu olarak değiştirilen cemiyetin çalışma alanını Türk ve Türkiye tarihi olarak belirledi. Kurumun bir yıl sonra gerçekleştirilen ilk genel kurulunda Türk Tarih Tezi kabul edildi.
Tez iki ana eksen üzerine oturuyordu; "Türk uygarlığı tarihin en eski uygarlıklarından biridir ve bu uygarlığın kökeni Orta Asya'dır. "

Bu çalışmaların bir ayağının eksik olduğunu düşünen Atatürk, Türk Dil Kurumu'nu da kurdurarak, ulusçuluğun ana öğelerinden olan dil konusunda da derin bir çalışma başlattı. Onun Türk Tarih Kurumu'nun ikinci Dil Kurultayı'nda yaptığı konuşmada yer alan "Güneş" yaklaşımı, sonradan tanışacağı Mu Efsanesinin Güneş kültü ve kendi tezi Güneş Dil Teorisi'yle doğrudan ilintiliydi.

Tarih çalışmaları, Türk tarihinin ana kaynaklarını araştırmak, arkeoloji yoluyla yeni bilgiler sağlamak, tarihte ve bugün ırk karakterlerini antropolojik yöntemlerle saptamak gibi noktalar üzerinde şekilleniyordu.
Tarih ve Dil kurumlarının varlık nedeni de bu temellere yaslanıyordu. Atatürk, uzmanların yabancı meslektaşlarına ihtiyaç duymadan arkeolojik kazılardan çıkacak yazıları inceleyebilmesi ve bu yoldan elde edilecek bilgilerle eski uygarlıkların gerçeğine ulaşmak amacıyla eski dillerin öğrenilmesi için de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ni kurdurdu.

Orta Asya Uygarlıklarının Kökeni
Türk Tarih Tezi'nde Türklerin kökeninin Orta Asya olduğu resmen dile getiriliyordu. Ama Orta Asya uygarlıklarının kökü neredeydi? Mustafa Kemal bu sorunun yanıtı olabilecek anahtara 1932'de ulaştı. İlkel diller uzmanı ve tarihçi-diplomat Tahsin Mayatepek'in sunduğu ön raporda Güney Amerika uygarlıklarından Maya uygarlığının dil ve kültürleriyle Anadolu ve Orta Asya kültürleri arasındaki benzerliğe dikkat çekiliyordu.
Mayatepek, bu süreci inceleyip Atatürk’e raporlar halinde iletmesi için 1935’de Meksika’ya maslahatgüzar atandı. Çok geçmeden de arkeolog William Niven’in [B]Meksika’da yaptığı kazılarda bulduğu yaklaşık 15 bin yıl öncesine ait tabletlerin deşifrelerinden ve ardından James Churcward’ın Hindistan’da bulduğu benzer tabletlerin çevrilerinden Atatürk’ü haberdar etti. O da söz konusu yazarların kitaplarının çevrilmesini emretti. Sağlığı yerinde değildi ama, 1937 yılının önemli bir bölümünü geniş bir kurulca gerçekleştirilen bu çeviriler, üzerlerinde notlar alarak incelemekle geçirdi.

(Bu resimler Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarının Cumhuriyetin 60. yılına armağan için hazırladığı” ATATÜRK’ÜN OKUDUÐU KİTAPLAR/Özel işaretleri, uyarıları ve düştüğü notlar” adlı kitaptan alındı. Kaybolmuş Mu kıtası adlı bölümün 376-395 nolu sayfaları arasında Atatürk’ün okuduğu, altını çizdiği ve yanına notlar aldığı bölümleri incelemek mümkün. Kütüphanelere ya da İş Bankası Kültür Yayınlarına başvurulabilir.)
Atatürk’ün özellikle altını çizip notlar aldığı bölümler insanlığın yaratılışı, 64 milyon nüfuslu bir kıtanın batışı, kıtadan göçler ve özellikle de Orta Asya, Uygurlar ve Türklerle ilgiliydi.
Mayatepek başlangıçta bu temelden yola çıkıp raporlarında Amerika ve Meksika yerlilerinin dillerindeki Türkçe sözcükleri incelemiş ve yerlilerin kültürel kaynakları ve güneş kültünün dinlerindeki etkilerine yoğunlaşmıştı.


kaynak:alıntı

Bu mesaj inan tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2007 - 17:42

Bîgâne-i mahabbetün olmaz gam-âşinâ
Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşina

#7 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 19.01.2007 - 17:56

paylaşımın için teşekkürler inan : )
Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->

#8 inan

inan

    tersceviroku

  • Üyeler
  • 2.596 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.01.2007 - 18:11

Dostum bence bu konu çok ciddi bir konu, lakin türkiye bir tarihe kadar bu konuyla anılırdı, ilmi bilen bilim adamları tarafından ince detaylarına kadar araştırlmakta, ne kadar uzaktan bir efsane gibi gözükse bile gerçekliği aklımızın sınırlarını zorladığı aşikar..
Ortadoğu projesi diye bazı kişi(ler) tarafında tabir edilen konun bununla tamamen ilşkilenrimesinde bir sakınca görmüyorum.. nsa'nın bu konuyla ilgili ilginç saplantıları olduğu, bazı bilim köşelerinde tam ispat edilememekle beraber aynı noktaya yoğunlaştığını,çoğu tez ve analizlerde bu faktörleri ön görerek bir takım eylemlere kalkışıldığını görüyoruz...

Bu mesaj inan tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2007 - 18:13

Bîgâne-i mahabbetün olmaz gam-âşinâ
Ey dâğ-ı derdin eylemeyen merhem-âşina

#9 ArGuS

ArGuS

    ๑۩۞۩๑Kime ne...

  • Üyeler
  • 6.416 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Belirlenemedi...
  • İlgi Alanları:2d, 3d görsel tasarımlar...

Gönderim zamanı 06.03.2007 - 14:29

Mu Kıtası varsayımının bilimdeki kabul derecesi [değiştir]İlk kez J. Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Büyük Okyanus’da bir kıtanın varlığı konusundaki tez, çeşitli belge ve bulgular mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüş veya bir varsayım olmaktan öteye gidememiştir. Churchward’a, izleyicilerine ve aynı görüşü paylaşan araştırmacılara göre, 100.000 yıldan fazla bir zaman önce bu kıtanın üzerinde günümüz uygarlığından birçok alanda, özellikle manevi alanda daha ileri sayılabilecek bir uygarlık bulunuyordu. ABD’li iki jeofizikçi Mu uygarlığı konusunda bir yorum yapmamakla birlikte, Pasifika adını verdikleri bir kıtanın yaklaşık 300.000 yıl önce Büyük Okyanus’da bulunduğu konusunda görüş birliğindedirler. Avrupalı bazı araştırmacılar ve Teozoflar ise bu kıtaya Lemurya adını vermişlerdir.

Bilimsel çevrelerin genel olarak kabul ettiği levha tektoniği teorisi eskiden popüler olan batık kıta inancını söndürmüştür. Levha tektoniğine göre kıtasal kütleler daha hafif SiAl (silikon/aluminyum) tipi kayalardan oluşur ki bunlar kelimenin tam anlamıyla daha ağır olan ve okyanus tabanını oluşturan SiMg (silikon/magnezyum) kayalarının üzerinde yüzerler. Büyük Okyanus tabanında SiAl tipi kayanın bulunduğuna dair herhangi bir kanıt da yoktur. Buradan yola çıkarak, diğer batık kıta savlarıyla birlikte, her ne kadar ilk başlarda büyük bir popüleriteye sahip olsa da Mu kıtası savı da bilim çevrelerince genel olarak kabul görmemektedir.


Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:
  • Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır
  • Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.
  • Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır
  • Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
  • Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu’ydu.
  • Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
  • Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için sürekli olarak tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
  • Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir
  • Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.
  • Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktı.
  • Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
  • Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu. (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür)
  • Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır. (B.Ruhselman’a göre)
Genelde bu iddiaların herhangi birini destekleyecek arkeolojik veya antropolojik bulgu bulunmamaktadır. Mu dinine, kolonilerine (örneğin Uygur İmparatorluğu kolonisi fikri) ve Mu kıtasının nasıl battığına ilişkin iddialar Mu varsayımını savunanlar arasında da genel geçer kabul görmemiştir ve farklı düşünceler mevcuttur.


Mu'dan yapılan göçler [değiştir]Mu araştırmacılarına göre, Mu kıtasından her kıtaya göçler yapılmışsa da başlıca göçler Kuzey ve Güney Amerika'ya, Orta-Asya'ya, Mısır ve Anadolu'ya yapılmıştır. Churchward'a göre 70.000 yıl önce mevcut olan Uygur imparatorluğu Avrupa içlerine kadar uzanmaktaydı. Uygur imparatorluğu birine Churchward'un manyetik felaket adını verdiği iki büyük doğal afetle (-diğer afet dağların yükselmesidir-) darbe yemiş ve sağ kalanlar aralarında Avrupa'nın birçok kavminin de bulunduğu çeşitli ari kavimleri oluşturmuşlardır. Kimilerine göre, Mu ya da Orta-Asya kökenli bu kavimlerin hemen hemen hepsinde (yaklaşık 40 dilde)telaffuzları az çok ufak farklarla, "baba" anlamına gelen ata sözcüğü mevcuttur. Churchward Uygurlar'ın torunları olan bu kavimlerden bazıları olarak Keltler'i, Basklar'ı ve Asyalı İskitler'i sayar. Yine Churchward'a göre Osiris Mu kıtasında eğitilmiş, Atlantis'te reform yapmış, Atlantis'li bir bilge ya da peygamberdir; öğretisi sonradan "Osiris dini" adını almış olup Hermes-Thot tarafından Mısır'a getirilmiştir. A.B.D.’nde “uyuyan peygamber” lakabıyla anılmış Edgar Cayce’in “akaşik okumalar”ına göre, Atlantis gibi Mu kıtası'nın da batmasına neden olan etken, Atlantisliler'den satanik yol mensuplarının, ellerindeki nükleer güçleri yıkıcı amaçlarla kullanmaları yüzünden yerkabuğunun dengelerini bozmalarıydı.

Pek çok dilde ortak bir sözcük [değiştir]Kimi araştırmacılara göre Türkçe'de "baba" anlamına gelen ata sözcüğünün az çok ufak söyleniş farklarıyla dünyanın farklı kıtalarında yaşayan kavimlerin dillerinde bulunması ve bunların hepsinde yine "baba" anlamına gelmesi, bütün bu kavimlerin geçmişte ortak bir kökeni olduklarını ortaya koymaktadır. Baba anlamına gelen birbirine yakın sözcüklerden ve kullanıldıkları dillerden bazıları 1936’daki Türk Dil Kurultayı’nda şöyle saptanmıştır:

1- Türk Lehçeleri:
• Uygur,Koybal,Kazan,Kırgız ve Batı lehçeleri...........Ata
• Kuman, Televüt lehçeleri.......................................Atta
• Çuvaşça..............................................................Atey
• Kazanca.............................................................Etey,ata
• Altayca...............................................................Ada
2- Ön-asya Dilleri:
• Sümer dili...........................................................Ad,adda
• Elam dili.............................................................Atta
• Mitanni dili .........................................................Atta(i)
• Hitit dili...............................................................Atta
• Luwi ..................................................................Tati
3- Hint-Avrupa Dilleri:
• Grekçe...............................................................Atta
• Latince...............................................................Atta,atavu
s
• Got....................................................................Atta
• Eski Nort............................................................Atte
• Eski Yukarı Almanca...........................................Atto
• Eski Slavca........................................................Atetz
• Polap dili............................................................Otay
• Orta İrlanda dili....................................................Aite
• Votyak dili..........................................................Atay
• Macarca.............................................................Atya

4- Diğer dillerde:
• Kalmuk dili.........................................................Atey
• Bask dili............................................................Aita
• Eskimo dili.........................................................Atatak

--------------------------------------------------------------------------------


Charles Berlitz'in saptadığı baba anlamlı sözcükler ve kullanıldıkları diller:
• Malta................................................................Tata
• Welsh...............................................................Tad
• Roumani...........................................................Thatha
• Fiji....................................................................Tata
• Samoa..............................................................Tata
• Tagalog.............................................................Tatay
• Quechua kızılderilileri.........................................Taita
• Dakota (Siu) kızılderilileri....................................Atey
• Nahuatl kızılderilileri...........................................Tata,tahtli
• Seminole kızılderilileri.........................................İntati
• Zuni kızılderilileri................................................Tatçu,taççu
• Hurri dili............................................................Atai
• Kuzeydoğu Kafkas dilleri………………................Ada
• Rusça..............................................................Atets
• Etrüsk..............................................................Apa,ate

KAYNAK


Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan insan, yanlışı yapan kadar suçludur.


<!--aimg-->Gönderilen Resim<!--Resize_Images_Hint_Text--><!--/aimg-->

#10 avin

avin

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 32 Mesaj
  • İlgi Alanları:Arkeoloji, Botanik, Sağlık, Doğa Sporları

Gönderim zamanı 09.05.2007 - 22:33

Emeklerinize sağlık arkadaşlar konu çok iyi deee benim akıl sınırlarımı zorladı tekrar teşekkürler. Üffff bana yeni bir araştırma konusu çıktı zaten zaman yetmiyor neyse yazılarınızın devamı bekliyorum. Gerekli araştırma ve yeterince bilgi edindindiğim de bende paylaşacağım.





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli