Çocukluk yıllarımdı. Köyde, gece gündüz demez, akranlarımızla türlü oyunlar oynardık harmanlarda. Güya etraf günlük güneşlik bir an ve arkadaşım Hüsam gelmiş, dışardan bana sesleniyor. Her şey o kadar net ve gerçekçil ki: Emice, gel dağa, kırlara çiğdem sökmeğe gidek, diyor. (Çiğdemleri bir kazgıçla yerden kökleri ile söker, bunlardan kendimize taç örer, bir süre sonra da yerdik) Hemen yerimde fırlıyor ve evin hayadındaki ayakkablarımı (kara lastikten) bulup, giymeye çalışıyorum gitmek için. Tam o sırada başım oradaki kap kacak tereğine değip, acıyınca gözlerimi açıp, olayın farkına varıyorum.
Meğer gecenin ileri saatleriymiş. Hemen dönüp, yeniden yatağıma giriyordum.
Bu mesaj husrevani tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 01.01.2006 - 12:48