İçerik değiştir



Son Bakış..Erdal Eren..


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 13 yanıt verildi

#1 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8.786 Mesaj
  • Konum:Fairy Tale...!!

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 00:29


Teknik sebeplerden ötürü 1 gün gecikmeli ama hatırlanılmasında unutulmamasında fayda var diye düşünüyorum...

Gönderilen Resim

Çocuğu astılar

Bu yazıyı 12 Eylül dönemine tanık olmaya yaşı yetmeyenler okusun isterim. Genç arkadaşlarıma anlatmak istediklerim var.
Bugün, lanetli bir yıldönümü. Mutsuzluğumuzun uzun hikâyesine buradan başlayabiliriz.
Daha önce de mutlu değildik. Ama hevesimiz vardı. Mutluluktan çok hevese yazılırdık zaten. Şimdiki kadar sakar, şimdiki kadar umutluyduk. Ama o zamanlar umut diyegeldiğimiz, neredeyse bütün insanlığı kucaklayan bir rüyaydı. Güzeldi. Aşka benzer bir yanı vardı. Dünyanın tanımı farklıydı
o zamanlar. Henüz koparılıp alınmamıştı bizden. Sanki dünya
elimizin altındaydı da biz onu okşadıkça yepyeni bir dünya dönecekti aşkımızdan. O zamanlar kimse kimseyi romantik olmakla suçlamazdı. Sizin kadar genç, sizin kadar uyanıktık. Ne sizden az, ne sizden fazlaydık. Sadece sanki daha sık bakardık birbirimizin gözlerine. Bir de sanki şimdi sizin sıkıldığınız kadar sıkılmazdık. Dünyayla aşık dalaşına girmiştik ya.
Şimdi neredeyse bir şakaymış gibi anılıyor ana-babalarının yaşadığı o korkunç dönem.
Bir sabah, şimdi Marmaris'te yaşayan, Yener Süsoy'un 'Alaşehirli afacan' dediği, büyük medyamızın sevimli bir dede olarak yansıttığı Kenan Evren'in nefret dolu gevrek sesini duyduktan sonra kuruldu sizi okşamayı bilmeyen
bu dünya. Şimdi mütekait paşa, "Artık 12 Eylül 1980'i unutmalıyız" diyor ya, siz unutuşun gölgesine doğdunuz zaten. Ana-babalarınızın, büyüklerinizin işkencecileri, katilleri yargılanmadığı gibi kendilerine yönelik saygıda kusur edenler hâlâ hedefte. Cunta paşası 25 yıl sonra çıkıp "Unutulacaaaak! Unut!" komutu verebiliyor. Belki de dünyadaki meslektaşlarının başına gelenler onu kaygılandırmaya başladı.

Gökçe Fidan
Bu lanetli yıldönümünde 12 Eylül'ün ilk kurbanlarından birini, "Gökçe Fidan"ı, Erdal Eren'i analım istiyorum.
Erdal, siyasi inançları kuvvetli bir lise öğrencisidir. ODTÜ'lü Sinan Sümer, duvarlara slogan yazarken dönemin MHP'li bakanı Cengiz Gökçek'in koruması tarafından vurularak öldürülür. 2 Şubat 1980 günü, ölümünü protesto etmek için toplanan 2 bin kişi arasında Erdal da vardır. Gösterinin sonuna doğru silahlı bir inzibat timiyle göstericiler arasında çıkan çatışmada bir inzibat askeri vurularak ölür. Yakalanan Erdal'ın yanında silah olduğu için cinayet onun üstüne kalır. Oysa otopsi raporunda da askerin Erdal'ın bulunduğu tarafa koşarken sırtından vurulduğu belirlenmiştir. Ankara Merkez Komutanlığı'na götürülen Erdal şiddetli işkenceden geçirilir. Daha sonra, Orada gördüklerimi Emniyet'te bile görmedim" diyecektir. Sonra Mamak Askeri Hapishanesi'nde
bir hücreye konulur. İdamla yargılanmaktadır. Mamak, vahşetin üslerindendir. Kullanılan işkence yöntemlerinin yaratıcılığı insanı derinden sarsar. Erdal, duruşmada, "Benim hakkımda peşin bir yargılama yapıldığı son derece açıktır. Nitekim benimle ilgili olayın ertesinde Genelkurmay Başkanı'nın 'Çoktandır idam olmuyor, bazı kişilerin idam edilmesi gerek' şeklinde demeç vermesi benimle ilgili idam kararıdır. Ve size de bu konuda ulaştırılan emirlerin açıkça dışa vurulmasıdır" der.
Söz konusu Genelkurmay Başkanı, Kenan Evren'dir. Bir gazeteciyle yaptığı söyleşide, "Parlamentodan şimdiye kadar bir tek idam çıkmadı ki.. Davalar yavaş gidiyor, görevliler korkuyor, parlamento gecikiyor" demiştir.
Askeri Erdal'ın öldürdüğü iddiası çok zayıftır, deliller yetersizdir. En önemlisi, Erdal, suç işlendiği tarihte henüz 17 yaşındadır. Erdal doğduğunda babası 1962 yılının Mart ayında doğmuş olan oğlunu okula erken gidebilmesi için 6 ay büyük yazdırmış. Nereden bilsin, olacakları.
Yargıtay 3. Dairesi idam kararını 'yeterli delil olmadığı' gerekçesiyle iki kere üst üste bozar. Sonunda 20 Kasım günü toplanan Askeri Yargıtay Genel Kurulu, 3. Daire'nin ısrar kararını kaldırarak Sıkıyönetim Mahkemesi'nin Erdal'ın idamına ilişkin kararını onar. Bir tatbikat sırasında kendisine Erdal'ın idamı hakkında soru sorulduğunda Kenan Evren, şanlı tarihimize yazılan o ünlü cümleyi sarf edecektir: "Asmayalım da besleyelim mi?" 12 Eylül'ün ruhunu daha iyi açıklayan bir cümle bulamazsınız.
Mahkeme Erdal'ı öldürülecek kadar yetişkin bulmuştur bir kere. Erdal'ın dış görünümü ve tahsil durumuna bakarak yaş durumunun tespitine ilişkin talebi reddeder.
Erdal'ın duruşmalarda kendisine işkence yapıldığını belirtmesi de mahkeme başkanı tarafından "Bunların dava ile ilgisi yoktur" sözleriyle karşılanır.
Şimdi bize sanki biraz yorgun, biraz küs ama hülyalı gözlerle siyah-beyaz fotoğraflardan bakan çocuk kısacık ömrünün son günlerini zulüm altında ruhunu karartmamaya çalışarak geçirdi. Bir gün onu almaya geldiler. Ceketini giyerken bir asker yardım etmek istedi. Erdal, 'Kendim giyerim' dedi. Kelepçe vurulmasını istemedi sadece. Son isteğini sordular. Sigara, dedi. Ailesine yazmış olduğu mektupları iç çamaşırının içinden çıkardı: "Cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile" diyordu. Kız kardeşine, "Seni biraz kızdırdığımı yazıyorsun. Fena mı? Havalar iyice soğudu ama kızarsan üşümezsin. Ben burada üşüyünce (kızamadığım için)
'Koşar adım' 'marş marş' eğitim yapıyorum" yazıyordu. Babasına, "Mektubunda bu acıya dayana-mayacağını söylüyorsun. Ben
nice dayanılmayacak acılara dayanıldığına tanık oldum.Kaldı ki sen güçlü bir insansın. Kendini kapıp koyvermediğin sürece ve biraz da benim bakış açımla bakmaya çalışırsan böyle bir şey olmaz inancındayım" yazmıştı son mektubunda. Babası, dayanamadı. Oğlunun ince narin boynuna ilmeğin geçirilişinden sonra bir yıl içinde öldü. Anası Erdal'ı hâlâ rüyalarında 17 yaşındaki haliyle görüyor.
Zamanının geldiğine karar verildikçe yapılan kimi anketlerde ordumuz milletin en güvendiği kurum çıkar. Şimdiye dek mutlaka farkına varmışsınızdır. Dilimizi gerçekten öğrenmek için her sözcüğün sırtında nasıl bir yükü olduğunu anlayacak kadar yaşamak gerek. En güvenilir demek, en korkulur anlamına geliyor. Maalesef henüz güven konağımızı korkudan uzak yere inşa edebilmiş değiliz. Bu görev de size düşüyor. Hayatımızın duvarlarını yıkabilmek için korkularımızla değil, vicdanımızla
bakabilmeyi öğrenmeliyiz. Belki 12 Eylül'den geçmiş olanların ömrü vefa etmez bu cuntanın ve işbirlikçilerinin yargılandığını görmeye. Ama siz de unutmayın. Unutturmayın. Suskunluk ve bunaklık üstüne kurulacak bir barışın sahte olduğunu bir an olsun aklınızdan çıkarmayın. Unutmayalım. Erdal, bize bakıyor hâlâ.


Yıldırım Türker
12/09/05



Gönderilen Resim


Büyü de baban sana büyü de büyü
Acılar alacak yokluklar alacak büyü de baban sana
Büyü de baban sana büyü de büyü
Bitmez işsizlikler açlıklar alacak büyü de baban sana


Büyü de baban sana büyü de büyü
Baskılar işkenceler kelepçeler gözaltılar zindanlar alacak
Büyü de baban sana büyü de büyü
Büyüyüp de onyedine geldiğinde
Baban sana idamlar alacak



In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#2 Gölge

Gölge

    ..Hayaletin Gölgesi..

  • Üyeler
  • 15.435 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 00:36

Şarkı süper yalnız..
:P

smiley-sport036.gif  


#3 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 00:39

2 sefer dinledim. Müzik güzelmiş ;)

Değişiklikler Kaydedildi...

#4 maviergün

maviergün

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 322 Mesaj

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 08:58

Darbeci Augusto Pinochet Ugarte ne yazıkki yaptıklarının cezasını
çekmeden öldü, Şili halkı onun neden olduğu acıları hala çekiyor.
Doğrusu Pinochet'nin yargılandığını ve hapise atıldığını görmeyi çok
isterdim, ama adaletin gerçekleşebileceğine olan inancımı yitirmek
istemiyorum, madem bu olmadı hiç olmazsa Kenan Evren'in yargılanıp
F tipine gönderilmesini istiyorum, yaptığı tüm kötülüklere karşın
asılmasına da karşıyım, insani değerlerimi üst düzeyde tutmaya
çalıştığım için bu faşistin aksine idam cezasına karşıyım, kimin için
olursa olsun.
Unutulmayacak acılar vardır, ki o acılar bize hangi anlayışların,
davranışların yanlış olduğunu anlatırlar.
Bu Dünyada Çok Güzel Yaşanabilir Yeterki İsteyelim

#5 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 12:12

"Bizde Gençleri Asarlar"

Sadece Türkiye tarihine değil, dünya tarihine de kara bir leke olarak geçen 12 Eylül askeri cuntası, 17 yaşında idam sehpasına yolladığı Erdal Eren adıyla da lanetlenmeye devam ediliyor. Zekeriya Önge adında bir askeri öldürdüğü iddiasıyla, “jet hızıyla” yapılan göstermelik yargılama sonucu Erdal Eren idam edildi.


Erdal Eren’i idam sehpasına kadar götüren süreç, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (YDGD) üyesi ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in, 30 Ocak 1980’de katledilmesiyle başladı. Ankara’nın Yukarı Ayrancı semtinde Sinan Suner, MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir’in kurşunlarıyla öldürüldü. Suner’i vurmakla yetinmeyen Ezendemir, arabaya aldığı Suner’i başkent sokaklarında dolaştırdı, işkence etti. Öldüğüne emin olunca da hastane kapısına attı Suner’in cesedini.


Olayın duyulmasının ardından, 2 Şubat 1980’de Sinan Suner’in öldürüldüğü yerde protesto gösterisi yapıldı. Gösteriye müdahale eden askerlerle göstericiler arasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge ölürken, Erdal Eren’le birlikte 24 kişi gözaltına alındı. Eren, Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı. 2 Şubat’ta gözaltına alınan Erdal Eren, tarihin en hızlı yargılamasının ardından, 19 Mart 1980’de idama mahkum edildi. Henüz 17 yaşındaydı Erdal Eren. Ne yaşına bakıldı, ne avukatlarının sunduğu delil ve tanıklara. Dünyanın dört bir tarafında idama karşı tepkiler yükseldi, imzalar toplandı. Ancak karar mahkeme öncesinden verildiğinden, yargıçlara sadece emri uygulamak düştü.


Asmayalım da besleyelim mi?


Askeri Yargıtay 3. Dairesi’nin, önce “delillerin noksanlığı” nedeniyle esastan, ardından da, idamın müebbet hapse çevrilmesini gerektiren “TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmaması” nedeniyle usulden bozmasına rağmen, Daireler Kurulu iki kararı da reddetti. Red kararlarıyla yargılamanın yeniden yapılmasının yolu kapatılırken, Eren’in avukatı Nihat Toktay, kararı, “Yargıtay içinde bitirildi” diye değerlendirdi. Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, dünya çapında yürütülen “İdamı engelleyelim-Erdal Eren idam edilemez” kampanyasına rağmen 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Cezaevi’nde infaz edilirken, faşist cuntanın başı Kenan Evren’in, “Asmayalım da besleyelim mi?” sözleri zihniyetlerini özetledi.


Erdal Eren’in avukatı Nihat Toktay, Erdal’ın “dönemin yükselen gençlik hareketinin intikamını almak” kastıyla idam edildiğini söyledi. Toktay yayımlanan bir söyleşisinde, 1994 yılında, Zekariya Önge’ye, iddia edildiği gibi arkasından değil karşısından ateş ettiğine ilişkin iki tanığın ortaya çıktığına, olayın geçtiği Hoşdere Caddesi’nde oturan Ruhat Canveren ile kuaförlük yapan Haydar Arzuman’ın gördüklerini ATV’de yayınlanmak üzere hazırlanan “Son Celse” isimli bir programın “Erdal Eren Dosyası” bölümü için anlattıklarına dikkat çekti.


Programda ayrıca, kararı bir kez esastan, bir kez de usulden bozan Askeri Yargıtay 3. Dairesi Üyesi ve emekli hakim Ahmet Turan’ın, idam kararının adli hata olduğunu itiraf ettiğini ve dosyada Erdal Eren’in eri öldürdüğüne dair yeterli delilin olmadığını söylediğini de aktaran Toktay, Turan’ın, “Benim vicdani kanaatim bu delillerle idam kararı verilemeyeceğiydi. Arkadaşlarımı bu yönde ikna ederek kararı bozduk. Ancak başsavcılık itiraz etti, ikinci kez bozduk, en sonunda daireler kurulu idam kararını onadı. Yani sorumluluk onlara aittir” sözlerine dikkat çekti.


Adli süreç işletilmedi


Dava sürecinde, olay yerinde keşif yapılmadığını, Erdal’ın yaşının belirlenmesi için kemik incelemesi istediklerini, ancak yerine getirilmediğini belirten Toktay, ayrıca Erdal Eren’le birlikte olay yerinde yakalanan 24 sanığın da tanık olarak dinlenmediği, ölen askerin üzerinden çıkan elbiselerin Adli Tıp’a gönderilmediğini de söyledi. Toktay, “kurşunun mesafesine ilişkin bir inceleme yapılmadı ve yakın mesafe atışlarında meydana gelen etteki yanığa açıklama getirilmedi, olay yerinde kullanıldığı iddia edilen silahlar ile askerlerin silahlarının balistik incelemesi yapılmadı, tanık olarak dinlenen askerlerin ifadeleri arasındaki çelişkiler giderilmedi” dedi. Toktay, Erdal’ın üzerinde bulunduğu 3.5 metrelik yükseklik ile Önge’yi öldüren kurşunun giriş açısı ve yönünün çeliştiğini belirterek, otopsisin Oktay Çetinsoy isimli bir stajyere yaptırıldığını, ancak bu isimde birinin varlığını tespit edemediklerini söyledi.


Aradan geçen onca zamana karşın devletin zihniyetinde bir değişiklik olmadığını, idamın ceza değil, siyasal iktidarın “intikam” almasının bir biçimi olduğunu vurgulayan Toktay, “İdam özünde insanlık suçudur. TCK’nın 450/1’inci maddesi ‘planlayarak adam öldürme’yle ilgilidir. Ama hiçbir ‘taammüden adam öldürme’, Erdal Eren olayında görüldüğü gibi, devlet kadar planlı yapılamaz.” dedi.


Erdal’ın idamının ardından, pankart asarak, idama tepkisini dile getirmek isteyen Ercan Koca, gözaltına alındı. Ercan, iki gün boyunca gördüğü yoğun işkence sonucu yaşamını yitirdi. Böylece Sinan, Erdal, Ercan artık birlikte anılır oldu her 13 Aralık’ta...


kaynak:halkevleri

#6 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 12:14

Uzun bir gece nerede biter? Diktatörün vücudu bir gün toprak olduğunda mı?


Bir diktatör yargılanıp halk adına, halk önünde mahkûm edildiğinde mi?


İyi bir başlangıç olabilirdi belki alçakları yargılamak? Ama bilirsiniz, alçaklık tükenmez alçakları "tek tek kırmaylan".


Gece sabah olmaz tek tek ışıklar yakmakla.


Gece sabah olunca biter. O kadar.
:wtf:

#7 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.12.2006 - 14:49



Kapkaranlık yüzüne
Aydınlık sözler edip
Seni dikkate aldığımızı sanmaman için,
Seni bir şiirle hicvediyoruz.
...o kadar

Piç düştün Fahişe rahminden
Kenan yüzlü Nemrutlar emzirdin,
Kanser kesiği tek memenden.
Sürtük! bir ismin Eylül...

Ferman senin katline!

YENİ TAKVİMLER YAZIYORUZ...


#8 MemoKaptan

MemoKaptan

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 12 Mesaj
  • İlgi Alanları:Denizcilik ve kaptanlık, dağcılık, Resim yapmak, Kitap okumak, Balık tutmak...

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 00:43

Darbe öncesi asılanlar ve işgence görenleride unutmamak lazım. Cihada hazırlanın diyerek 6.filo'yu taşlayan halktan, polisin önünde kendini bilmez bir serserinin Ali Turgut Aytaç'ı bıçakladığı resim daha akıllarımızdan kaybolmadı.

Gönderilen Resim

Vedat Demircioğlunun faşist cuntanın polisleri tarafından balkondan aşağı atılması ve ölümüne sebep olmalarını unuttuk mu? 1 mayıs katliamınında yapıldığı ve faili meçhul birçok insanın öldürüldüğünü?


Gönderilen Resim

Gönderilen Resim

Unutmadık. Oligarşinin zaferini her dönüm aylarında yine lanetlemekteyiz.

#9 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8.786 Mesaj
  • Konum:Fairy Tale...!!

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 00:55

İstediğiniz gibi konuya yaklaşmakta elbette ki özgürsünüz memokaptan ancak, bu konuyu açan kişi olarak naçizane ,konunun oligarşinin laneti,faşist cunta vs şeklindeki kalıplaşmış kitap cümlelerinden ziyade insan boyutunda kalmasını rica ediyorum...

Evet neticede 12 eylül darbesi ve sonuçlarıdır konunun geneli ama lütfen daha insani ve kendi içimizdekilerle,insanlığımızın kelimeleriyle devam ettirelim... Sloganvari,kalıp cümlelerle yerine...Bir kişiyi anmak için açtım bu konuyu... propaganda ya da başka bir amaçla değil...Erdl'ın nezdinde bir dönemi hatırlatmak için, kin kusmak için değil... (ki bende çok daha fazlası var o kinin de yeri ve şekli burası değil)

Umarım yanlış anlamazsınız... *uhuhu

Bu mesaj Emily tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.01.2007 - 00:58


In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#10 MemoKaptan

MemoKaptan

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 12 Mesaj
  • İlgi Alanları:Denizcilik ve kaptanlık, dağcılık, Resim yapmak, Kitap okumak, Balık tutmak...

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 01:08

Haklısınız. Kitap cümlesi demeyelimde hatırımda kalmış olayı sıcağı sıcağına yaşayan akrabalarımın ağzına sakız olan sözlerinden diyelim. Slogan ve insani değerlere karşı tutumda bulunduysam affediniz. Hislerim yukarıdakiyle aynıdır fakat tutumum daha kabuledilebilir olacaktır. Saygılarımı sunarım.

#11 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 01:12

Bu söylediklerinizi biz de unutmadık Sayın MemoKaptan...


Ve buna benzer bir sürü olayı...Ama geçmişin yaralarını sarmaya çalışmak varken , unutmadan unutmaya çalışmak varken , geriye dönüp bakmanın anlamı yok...

Bırakın yitip gidenler kalbimizde ve fikirlerimizde yaşasın...

Saygılarımı Sunarım...

#12 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8.786 Mesaj
  • Konum:Fairy Tale...!!

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 01:19

Duyarlılığınıza teşekkür ederim MemoKaptan.. Kitap cümleleri olmamasını istememin sebebi, yıllarca bu sözlerle büyüdük ama bir taraf ama diğer tarafın.. fakat bu sözlere çok soğuk bakılıyor açıkcası kimse anlamak dahi istemiyor ezbere gibi geldiğinden...

Anlaşılmak ve anlatabilmek,dinlettirebilmek okutabilmek içindi isteğim.. Tekrar teşekkürler.. *uhuhu

Sevgili Meteler,geçmişe dönüp bakmanın elbette ki çok öenmi var... Geçmişi olmayan milletlerin geleceği de olmaz unutmayalım.. O zamanlardaki düşmanlık bizlerde yok, olmamalı da elbette ama yaşamadığımız o günleri bilmeli öğrenmeli unutturmamalıyız ki tekrarları yaşanmasın,ders alınabilsin diye düşünüyorum..

In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#13 Can Ka No Rey

Can Ka No Rey

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 9.354 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 01:30

Sevgili Meteler,geçmişe dönüp bakmanın elbette ki çok öenmi var... Geçmişi olmayan milletlerin geleceği de olmaz unutmayalım.. O zamanlardaki düşmanlık bizlerde yok, olmamalı da elbette ama  yaşamadığımız o günleri bilmeli öğrenmeli unutturmamalıyız ki tekrarları yaşanmasın,ders alınabilsin diye düşünüyorum..

Muhakkak...

''Unutmadan unutmaya çalışmak varken...'' şeklinde kurmuş olduğum cümle ile üstü kapalı sizin söylediklerinizi tasavvur etmeye çalıştım...

Sağolasınız siz de güzel bir anlatım ile cümleye anlam kazandırdınız...

Saygılarımı Sunarım...

Bu mesaj M£T£L£R tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 05.01.2007 - 01:31


#14 DaaAnnK

DaaAnnK

    Sözde Değil Özde Haylaz

  • Üyeler
  • 7.176 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:O'nun kalbinde

Gönderim zamanı 05.01.2007 - 01:33

Emilye ekleme yapmadan duramıyacağım. Geçmişten elbette ders almak olayları daha çok siyasi değil insani yönden ele alarak olaylar arkadasındaki siyasi düşünceden ziyade olay kahramanlarının insancıl yönlerine değinmek. Karşıt fikirli dahi olsa karşımızdakinin en başta insan olduğunu unutmamak. Kışkırtıcı,tahrik edici hatta hatta çileden çıkaracı slogan,benzetme , yakıştırma veya provake edici klişelerden mümkün olduğunca uzak durmamız gerektiğini hiç aklımızfdan çıkarmamalıyız der Saygılar sunarım. Sundum mu Sundum valla *uhuhu
Sen benim herşeyimsin, hayatımın herşeyi sensin

Gönderilen Resim





Benzer Konular Daralt

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli