İçerik değiştir



- - - - -

Mektup Yarışması Oylama Bölümü


  • Kilitli Konu Bu konu kilitli
bu konuya 40 yanıt verildi

Anket: Mektup Yarışması Oylama Bölümü (40 üye oy kullandı)

Mektup Yarışması Oylama Bölümü

  1. elma (11 oy [27.50%])

    Oyların yüzdesi: 27.50%

  2. PİNHaN (1 oy [2.50%])

    Oyların yüzdesi: 2.50%

  3. Wale (3 oy [7.50%])

    Oyların yüzdesi: 7.50%

  4. Gelincik (1 oy [2.50%])

    Oyların yüzdesi: 2.50%

  5. PesimisT (3 oy [7.50%])

    Oyların yüzdesi: 7.50%

  6. Serra (2 oy [5.00%])

    Oyların yüzdesi: 5.00%

  7. Gül+can (1 oy [2.50%])

    Oyların yüzdesi: 2.50%

  8. tanrıça (1 oy [2.50%])

    Oyların yüzdesi: 2.50%

  9. duygusuz (17 oy [42.50%])

    Oyların yüzdesi: 42.50%

Oy Ver

#1 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 10.12.2006 - 01:57


elma

Bazı değerlerimizi hatıra olmaya mahkum etmekten kurtardığı için öncelikle Wale’ye teşekkür ediyorum ve ilk mektup benden. Kurşun kalem, daktilo ya da bilgisayarla yazılmış olması fark etmiyor benim için, nedenini okuyunca anlarsınız 

08.11.2006
23:09
“Nasıl da inanmıştım oysa, nasıl da umutlanmıştım! Bizi ardında bırakmayacaktın, her gelişimde dimdik görecektim seni o kara üzüm asmalarının altında, güneşten kopan gözlerinde her daim bir demet yasemin ve sözlerin hala inleyen bir nağme kulaklarımda…

İncecik bedeninde, pamuk tarlasından bir yumak alır gibi öperdim ellerinden, sarılırken yaşam öykünü taşıyan çizgilerini acıtmaktan korkardım sen beni yüreğine gömmek istercesine göğsüne bastırırken. Buram buram hasret kokardı tenin beyaz tülbentinin altından, apak boynundan gerdanına dökülen kınalı kızıl saçların, hayatı boyunca gün yüzü görmemiş güzelliğini ortaya atıverirdi pervasızca…

Şiir gibi duaların vardı arkamızda, senelerce bedenin bir ekmeğe, dilin salavata, kalbinse seni daha 30’lu yaşlarında yalnız bırakıp, toprağa değil de yüreğine gömdüğün erkeğine hizmet etti. Sen biri beşikte yedi çocuğunla mücadelene başladın, bir erkek gibi savaştın bu hayatla ve bir başka erkeğe asla meyletmedi gözlerin. Binbir zorlukla, yeri geldiğinde tarlada, yeri geldiğinde pazarda, yeri geldiğinde evinde çalıştın çalıştın hep çalıştın… Ekmeğin ve çocukların için çalıştın, namusundan ve asaletinden bir damla ödün vermeden ve asla çocuklarını ele güne muhtaç etmeden ve asla çocuklarına muhtaç olmadan bu hayatı yenmesini bildin. Çaresizlikten ortalarda ağlayan, dert yanan, yardım isteyen kadınlarımızı her gördüğümde aklıma sen geldin, ve kendi çaresizliğimde boğulduğum anlarda başımı göğe kaldırıp senin dirayetinden güç aldım.

Hep yetindin, hep toktun, evin her zaman sıcaktı, her sorulduğunda şükredecek bir şeyin vardı, oysa bilirdim her şeye toktun da bir tek sevgiye açtın. Sevgiye, sevilene ve sevdiğine doyamadın da biz bulduğumuz sevgileri elimizin tersiyle itiverdik bir kenara, bizim açlığımız, bizim yokluklarımız hiç bitmedi varlık içindeyken.

Sedyenin üstünde hastalıktan bitkin düşmüş bedeninle “Meralim” dedin son kez, yüzün bir başka beyazdı ve ellerin göğsünde. Gün doğarken gözlerindeki ışığı kaybediyordun yavaş yavaş, yeni doğan çocuk sesleri yükseliyordu bir yerlerde, yerini onlara bırakıyordun belkide… Dilinde duan, başında beyaz tülbentin gidiyordun işte göz göre göre… Elini tutuyordum, öpüyordum, sarılınca gitmeyeceksin sanıyordum, gözümdeki yaşlar gerdanındaki kıvrımlarda birikiyordu, sadece bencilliğimden ağlıyormuşum meğer, karşılıksız sevgilerimden birini daha kaybediyor olduğum içindi sel olan yaşlarım.

Şimdi yazarken hala ağlıyorum, ama keşke yaşasaydın da diyemiyorum, biz kendi yaşam savaşımızda seni ne kadar sevebilecektik , sana hak ettiğin değeri nasıl verebilecektik? Belki de en kötüsü sen kendi acılarını hala içinde yaşayacaktın ve bizi her gördüğünde mutlu, umutlu olabilmeyi başarmak zorunda hissedecektin, belki bizler de senin hayat mücadelenin bir parçası olmuştuk, bizleri affet anneannem, eğer bir yerlerden hala sesimi duyuyorsan hepimizi bağışla…

Nazarımda her daim çalışkanlığın, terbiyenin, namusun, asaletin simgesi oldun, senin insanlığından bir gıdım nasip alabilmişsem ne mutlu bana…

Sana yazdığım ilk mektup, oysa ne kadar geç değil mi!
O kadar çaresiz bir mektup ki gidecek bir adresi bile yok, altın yaldızlı kalemlerle gökyüzüne yazsam yine çaresiz!
Toprağın bol olsun güzel kadın, nur içinde yat…


Üzüm gözlü torunun Meral"


edit: "Aramızdan ayrılalı 3 sene oldu"


PİNHaN

sen...bütün aşk sözcüklerinin gideceği tek adres...sen, ölüm meleğim;


bugün yeni birşey öğrendim senden...sen yoktun aslında yanımda, öğretirken...aşkın nasıl acıtabileceğini öğrendim...aşktan nasıl alev alındığını...ve özlemin nasıl küle çevirdiğini insanı...içinin acısından gözlerin yaşarırken nasıl gülümsenebildiğini...

senin olmadığın her yer gurbet bana...vatanım senin yanın..köklerim yalnız senin toprağında hayat bulur...baharı çoktan unutmuş dallarım yalnız senle çiçeğe durur...

gözlerin aşk demek...bakışların huzur mavisi...ve hayat, dizinin dibinde bana...sensiz yaşamıyorum,sensiz tutmuyor dizlerim...ve sensiz yok kelimelerim...içinde adının geçmediği her cümleyi çıkardım lügatimden...

senin yüzünü döndüğün yön,gideceğim yol demek artık..kıblem sensin...sen varsan yanımda,cehennem ceza değil bana...tek nefesin söndürür tüm alevleri...''öl!'' demen yetecek boynumu önüne uzatmama...

ruhum aşkına köle şimdi...ve hiçbir özgürlüğü değişmem buna...adın bildiğim tek büyü olsun,sonra bağlansın dilim, razıyım...gördüğüm tek yüz seninki olsun sonra kör olayım,razıyım...senden başka ses duymasın kulaklarım...dünyanın tüm müzikleri başkalarının olsun...


sustu tüm karmaşa...ve ben durdum şimdi...hayat yanımdan akıp gidecek...köklerim aşkın toprağında yeşerecek bir zamansız bahara...aşkın önünde diz çökeceğim ibadet diye...adın zikir olacak dilimde...sen...bildiğim tek gerçek! senle hayat buldum senle öleceğim!


Wale

Bilmem Kaç Yıl Sonra
Sevgili Ben,

Uzun uzun yazmaları hiç sevmedin, çünkü mutlulukların gibi cümlelerinde hep kısaydı ve sen hep ufak ufak karalardın. Ünlemlerin ve hayallerin büyüktü ama sen hep mütevaziydin ufak ufak yazardın.

Kaç sevgiliden "sevgili" ile başlayan bir mektup aldığını düşündüm de sen bunu yıllar sonra okuduğunda belki sayısını hatırlamayacaksın ama şimdilik sayı bir! Gülümsediğini görüyorum. Unutmayacağın, unutamayacağına bildiğim yegane şeyi, biliyorum yine hatırlatıyorum. Gülümsemende şimdiki gibi hüzünlümü ve hala merak ediyor musun onu, merak ediyorum 

Bunu yazarken annen her zaman ki saatte her zaman ki gibi limonlu çayını getirdi, hala yaşıyor ve getiyor mu çayını serkan ? Bak bunu sorarken bile titredi yüreğin. Doldu değilmi seninde gözlerin, bilirim yaşasa bile doldurur gözlerini, anne sevgisi senin. Neyse ben bu mevzuyu kısa geçip Babana geleyim.verdimi o kiloları ?(İçinden geçen ses, sanmam), Üç, beş mutfak nöbetlerini aksaksız tutuyormu hala  Gece balkon sefasında üşütmüş ve yine nefesi daralmış yaramazın, doktora gideceğini söylüyordu ve gaipten bi haber sana yarın randevu alacaksın. . Kardeşinin gelmişti bu hafta sonu ev bi neşelendi ki o kadar olur, kilo almış ve yanakları sıkılacak kıvama gelmişti tam sefdiğin gibi ama sen ısırmayı tercih ettin. Belki dayı olmuşsundur şimdi yazması bile hoşuna gitti 

Sana en çok sorulan ve seni kızdıran cümleye geleyim, evlenmiyormusun daha, hahahaha, tamam tamam kızma bunuda çabuk geçeceğim.. ama sunuda söyleyeyim çiğdem çok kırılmış sana neden düğüne gitmediğini tahmin etmiştir diye düşünüyorsun ama düşünüyor mu diye de içteeen içte merak ediyorsun şşşşş evliysen bu mektubu aman haa yenge okumasın. Tamam tamam geçtim.. 

Menekşelerinde çok çekici oldu hani.. Şımardı veletler, birbirlerine inat güzelleşip açıyorlar günden güne, taliplileri çıkıyor ama vermemekte ısrarcı ve inatçı olduğunu görenler vazgeçiyorlar. Bilmiyorlar ki onu “afrika menekşe kokulu yarim benim” diye sevdiğini, kokladığını senin, sanki onun yerine koydun onları ve hergün onu korkalar gibi kokluyorsun onları özellikle pembe çiçekliyle daha bi ilgilisin sankii..  Onu istemeyerek verdin ama bunları vermezsin, alamaz kimse. sahiiiii merak ediyorum verdin mi menekşelerini, vaz geçmek zorunda kalmadın insallah onlardan da verdim dersen üzüleceğim harbiden, kırılacak kalbim ve küseceğim sanaa.. Vermemişsindir vermemişsindir aksini düşünüp üzmeyim şimdi seni 

Seversin yazmayı ama böylesini yadırgadın belirteyim, özelde bir haz aldın ayrıca yıllar sonra okuyacağını bilmek hem merak hem de bugünden her ayrıntıyı ince ince yazma gereksinimi uyandırdı ve heyecanlandırdı seni ama bunu daha çok kendim için yaptığımıda arada belirmek isterim  Şimdilik sonlandırıyorum mektubumu ama karar verdim ara ara yazacağım böle bugünden yarından, dünden ince ince hikayeler anlatacağım sana söz .. 14.11.2006


Bulutsuzluk (Yarışmadan muaf)

Mevsimlik birer işçiydik senle,ben. Olur olmaz şeylere kafamızı yorar ve olmadık şeylerin peşinden sürüklenip giderdik. Sonra gün ışığından sakladığımız bedenimizi,Ahmet Kaya’nın birazdan kudurur denizi ile doldurup,ay ışığında içimizdeki kini kusardık. Sonra,bir gece karar verip Taksim hatıramız olsun diye koca koca kasaları taşıyıp cep harçlığı biriktirdik. Henüz büyümemiştik ama hayallerimiz bir beden büyük geliyordu bize. Ve o gün gelip çattığında ertesi gününe alınan biletleri halen de ismini bilmediğimiz ağacın altına zula yapıp,boş bir sayfaya da “ Yaşam kulağa gelen müziğin dinlenip,algılanması kadardır. “ lı bir not bırakıp geriye, saklı deniz olacaktık. Ertesi gün uyandığımda,baş ucumda “sözün gittiği yerdeki aşk” sözü ile başlayan bir mektup buldum. Altında senin imzan vardı. Hayatında hiç bensiz olmamış senin,benden habersiz parşüment kağıdını doldurduğuna kızmam mı? Yoksa baş ucuma bıraktığın mektubun sonunda da belirttiğin üzere “ yalnızlığım senden ötesi var. Aynı senle,sensizliğimi yaşadığım”lı alametin peşinden gitmem mi gerekiyordu,bilmiyordum. Acemiliğim ayyuka çıkmıştı sanki. Ve bu çıkış,son günmüş hissi veriyordu bana. Sinem de ince bir yara belirdi sonra ve her zaman yaptığımız gibi her endişenin ardında korktuğumuz gün ışığında bile loş odanın perdesini aralayıp,sandığımızdan öte hayatın şaka olduğuna inanmak ister gibi bunun da bir şaka olduğunu inanmak istedim. Lakin gerçekle yüzleşmeme sebep olan sen yoktun ve ben geceyi bekledim. Beğenmediğimiz şehrin tüm insanları birer,birer evlerine dönerken,ben geceye karışmak için zaman kolluyordum. Zaman dolduğunda ağacın altındaki yere gelip,saklı biletimizi zulamızda el yordamıyla aradım. Biletler yerinde yoktu ve ağır kasaların vermiş olduğu yorgunluk bir anda üstüme sinmişti artık. Cebimde biriktirdiğim birkaç Bafra sigarasını çıkarttım cebimden. Yine gözlerim seni aradı. Çünkü ateşim sendin. Eşitlemek için bu durumu ve ezik hissetmemen için kendini, çakmak dahi kullanmazdım. Her an cebinde olması gereken çakmağınla beni burada yalnız bırakıp gitmiştin. Belki ilk mektubun devamı ya da vakitsiz bu ayrılışın sebebine dayalı bir not bırakırsın diye ağacın etrafını bir kez daha yokladım. Gözlerinden anlamalıydım oysa.. Tahammülü olmayan yalnızlık hissi,benim varlığıma rağmen artçı depremler uyandırdığını bilemeden,her gün çektiğin dahili sancıya anlamsız tebessümler bırakıyordum. Belki de seni kendine iten bendim. Eskimiş bir yüzdüm artık. Ve kazanan sen olacaktın,bir ömür boyu seni arayan bedenimle. Zamanla alışmaya başlamıştım ve perdeler artık karartmıyordu odamı. O günden sonra dost ağızlarda sana dair kelimeleri bir gün dile getiririm diye kendimde sakladım. Belki de izahı olmayan düşsel avuntularımda,bir gün ansızın yan yana yürüdüğümüz yolda,karşıma geçip “ ilahi neşve” yi sabahın ilk saatine kadar,gözünü gözümden kaçırmadan anlattığın gün intikamını almıştın benden. Tahta sıralarda oynanan göz oyunu ve kelimelerin yalancılığı,aldatma hevesiyle gösterilen ilginin. İstekli ama bir o kadar da kasvetli olduğunu söylediğin günü belki sen bir başkasının kulağına fısıldıyordun. Yine de aynı kıza aşık olduğumuzu birbirimizden saklamanın da günahını bana bırakıp çekip gittin. Biliyor musun ey dost ben senin için sevmiştim. Ne yazık ki bu gerçekleri birbirimizin yüzüne haykırmadan gittin. Ve çözülmemiş bir ben kalmıştım,o da tüm kehanetleri doğrularcasına eriyip gitmişti. Yeniden bir araya gelemesek de ben her gün sana dair kelimeleri başında da belirttiğim gibi kaleme döküyorum. İade olsun istemiyordum belli-belirsiz adreslere gönderdiğim namelerde.

Yaşanmışın dar zamanlarına sıkıştırılmış umutları,
Bitirmeme ramak kala.
Terk edilişin verdiği,
Kendimce metanet,
Edilgen bir rahatlık.
O kadar katı bir duygu ki.
Bu keyfi aleme kafiye bulmak bile zor geliyor bana.

Bir umutla,mektubumun sana ulaşacağı hayaliyle… Sol elini sol yanağına koyup,üstüne zihnimde resmettiğim gülümsemenle her gün karşılığı olan bir mektup arayacağım postacının gözlerinde.

En çok neyini özledim biliyor musun ey dost!.
Seni.

Not: Yarışmadan muaf tutulmasını istiyorum. Elma kardeşliğinin de belirttiği üzere " Unutanlar , unutulanlar, özlenenler, geri dönmeyenler için belki de biraz kendiniz için yazmaya ihtiyacınız olabilir." bahanemiz olsun istedim


Gelincik

Merhaba,

yazdigima göre deligine kacan ipi azimle ve inatla o delikten cikarip ucunu yakalmisim demektir. Son bir kac gün kendimi karanlik düsler arasinda gözlerimin önüne siyah bi perde cekmis gibi hissetmistim. Sükretmeyi unutmusum. Elma sagolsun anneannesine yazdigi o mektupla bana unuttugumu hatirlatti. Tesekkür ederim Elma. Sonra diger mektuplari okudum ve su bi kac günde kaybettiklerimi hatirladim. Hepinize tesekkür ederim.
Sunu anladimki insan kendisini unutabiliyormus onca bos gecen vaktin arasinda bile. Tartistim, kavga ettim, agladim, sustum, ve kayboldum. En acisida ne biliyormusunuz? Hatirladim. Unutmak istedigim onca seyi hatirladim. Hafizamdan silmek isteyipte, sildim artik mutluyum dedigim seyleri hatirladim. Bana aci veren icimden koparip attigim seylerin aklima gelmesine izin vermezken bazen öyle bi an oluyoki izin veriyorum. Iradesiz kaliyorum. Düsüncelerim, yillarin birikimi sanki ardi ardina siralanmis sadece bir acik vermemi, bi yerden patlak vermemi bekliyorlarmis gibi. Buna izin verisem o acigimdan beni yakalayip, beni ezip gecicekmis gibi ve ben o birikimin arasinda bogulcakmisim gibi hissediyorum kendimi.
Suanda bi acik verdim. Bir yagmur seline kapildim sanki. Karma düsüncelerim saginak yagis gibi sanki. Yanaklarim islansada dudaklarimda tuzlu bir tat olussada üzülmüyorum. Bu mektup bana okadar iyi geldiki anlatamam.
Kelimelere süslü kiyafetler giydirip şık cümleler kuramam belki ama bu ciplak mektup degilmi zaten beni ben yapan.
Yalnizligimi bozmaya calisan insanlarin elimden oyuncagimi almak istedikleri hissinden kurtulacagim. Söküp aticam icimdeki o cirkinligi ve ona inat gülümseyecegim. Hayata inat degil hayatla birlikte.
Inanmazsiniz belki ama o az önceki yanaklari islak, kalbi buruk kiz gülümsüyor suanda.
Ben arada bir kötü günler atlattigimda ardindan mutlu, umutlu günler gecirecegimede inaniyor veo günlerin degerini daha iyi anlar oluyorum. Basima gelen her olay, atlattigim her ani benim büyümemi sagliyor bununda farkindayim ve biliyorumki benim daha coook büyümem lazim coook.
Hani büyümesem daha iyi olur ama napalim hayatin kurali buysa, gögüsümü gere gere, basim dim dik bunuda yasadim bunuda atlaticam diyebilmenin keyfini sürmeliyiz degil mi?
Az önce icimdeki burukluga sebep olan kirintilari (simdi kirinti oldu, dikkatinize ) emilynin dedigi gibi sevgi töngeline dönüstü yada ali abinin dedigi gibi sevgi kelebegi olduk. Siyah gecenin karafatmasi olmaktan iyidr dimi?
Farkina vardimda uzun zamandir bu denli icimi dökmemisim kimseye.
Hepinize tesekkür ederim!
Siz belki farkina varamazsiniz ama bu benim icin degerli bisey.
Ayrica waleye ve özellikle redsnowa ayri ayri tesekkür etmek istiyorum. Onlarin sayesinde yazdim ve rahatladim.

Sizleri seviyorum

Betül



Not: hayatinda hic türkce dersi görmemis birinin hatalarini görmemezlikten gelirsiniz dimi :u


Pesimist

Buda nacizane benden...

-----------------------------------------------------------------------------------------

Sadece sana;

Adına çektiğim çizgilere rağmen yeniden adınla başlamış olmanın ezikliğiyle yazıyorum. İçinde kan rengi bir hasret biriktirse de kalemim ben senden başkasından hiç bahsetmedim…

Yoğunlaştırılmış hasretler biriktiren yüreğimle bir gün kapına gelemeyeceğimi bilsem eminim bu dünyadan vazgeçerdim. Ey şiirlerimdeki uyak; sözlerimdeki mecaz, anlamı kaymış söz öbeğim bil ki ben senden başkasını hiç sevmedim… Bahara bezendi bendeki tüm çiçekler; sen geldin.... Yaşama yeni anlamlar yükledim; el ele tutuşmanın uçmakla eş değer olduğunu seni tanıdıktan sonra öğrendim. Mutluluğun düşünmek olduğunu, konuşmaların anlamsızlığını hep senle öğrendim. Ey gökkuşağına anlam yükleyen yedi renk ben senin başucunda tüm hazineleri belledim…

Ve gittin… Tüm hazinelerimi alıp yanına; içimin yeni açmış tüm güllerine kar yağdırıp; siyaha bezeyip kahverengi hatıralarımızı; alıp beni yanına gittin!... Yokluğunu yakıştırmaya çalıştın bu köhne kente; yeni acılar yükledin. Yağmur altında tek başına yürümenin ezikliğiyle beni bir başıma bırakıp gittin. Ey mısıra kutsaliyet bağışlayan Züleyha; eh Ferhat’a güç veren Şirin ben sensiz çok çaresizim…

Her başlangıcım olduğun gibi sonlarım olmaya adaysın şimdi; senle yorumlanmak isterken ben kendi anlamımı yitirdim; senle baharlara hazırlanırken kışa gebeyim; sadece sana uyumak isterken uykulara hasretim… Ey yorulmuş ruhum, modası geçmiş hayallerim sadece bil istedim; bir gün kararmış umutlar alıp avucuma, ayaklarına kapanmak üzere sana geleceğim


Serra

seni sığdırdım sadece ruhuma;

varlığımızla varoldum..yok oldun; yokum. gidişin çok şey götürdü demek daha güzel olurdu...bütünümü götürmüş olmasaydın... nelerimi kaybettim seninle nelerimi kazandım bilmiyorum ama beni bana geri ver. her neredeysen; bana ihitiyacın olmamalı...
etrafa hiç bu kadar boş gözlerle baktığım olmamıştı. hiç yürümemiştim saatlerce sokakta bunca saat. denizin mavisine hiç bu kadar dalmamıştım.
yokluğun yoldaşım..bu evde tek dostum. varlığını unuttum.
sen şimdi kim bilir hangi mutluluklara gebesin. kimbilir bensiz kaçıncı kahkahanı atıyorsun. sahi..? hiç düşünüyor musun beni.? nerde şimdi ne yapıyor diye..? hiç gelmiyor muyum aklına..
kusura bakma. cümlelerim basit oldukça. sen gittiğinden beri basitim ben de. konuşmaya gerek bile duymuyorum ki artık insanlar bakışlarımdan alıyorlar benim ne denli suratsız işe yaramaz ve kötü olan daha bissürü şey olduğumu... sanırım acıyorum kendime. sanırım senden sonra yapabildiğim en iyi şey bu. acıyorum kendime..
ama nolursa olsun. gidişin bitiremedi hiç bişeyi. yine kalbimin en geniş köşesindesin. varsın.
varoluşundan haberin olmasa bile...



Gül+can

Canım anneme

Güzel bir hıdırelleze hazırlanıyorken canını yakmaya başladım.
Dayanamadın verdiğim acılara babama haber yolladın.
Evet zaman gelmişti,ben hayata merhaba demek istiyordum.
Ve ilk tattırdığım acıyla geldim dünyaya.Sen bitkin, ben mızmız ağlıyordum hayattan korkarcasına.
Dünyaya ters tutuyorlardı kollarım aşağıda.
O an ilk telaşındı, gözlerin farklılıklarıma baktı ve yüreğinde bir sızı başladı.
İlk sızıydı ve bu sızılar büyüdü büyüdü büyüdü
Ve sen; evet sen artık hayata karşı duramıyor yığılıyordun.
Ben her gün büyüyor, her gün yeni sorunlar seriyordum ayaklarının altına.
Hatırlıyorum günler acıyla, zorlukla ve hastanelerde geçiyordu günlerin.
Hayatta kendin yıkılıyor, bana ayakta durmayı öğretiyordun
Sen ağlıyor, bana gülmeyi öğretiyordun
Her şeyin zoru sende iyisi bende
Bambaşka biri oldum sayende.
Şimdi sıra bende anneciğim.
Şimdi ektiğin tohumlar çiçek veriyor en zor anında büyüttüğün gülün yanında oluyor.
Bu zafer senin annem.
Gül senin sayende büyüdü,
Senin sayende yemyeşil, dimdik, cıvıl cıvıl hayata karşı duruyor.
Senin gülün yaşamayı öğrendi gülücükler saçıyor annem.


*Canım annem bu sana;
Bir anda düzenlemesi yapılmadan yazılmış bir mektup.Belkide en güzeli budur düzenlemesi olmadan içten geldiği gibi


tanrıça

nasil baslamaliyim
sevgili ....
evt, sevgili nokta nokta..
noktalari doldurmam gerekti ve ben size en cok yakisan hitab seklini bulmaya calisiyorum. önce harabe dostlari diyesim geldi, canim arkadaslarim ya da sevgili harabeciler diyecektim.
hayir bunlar sizi eksik kılıyordu, size daha görkemli bir isim gerekti.. siz harabeci degildiniz, biz harabeci degiliz.
ve..

sevgili harabeliler;

oldugum zaman hep güzel, gelecek hep aydinlik, gecmisim ise hep hüzün verir bana. bundan iki yil sonra gelecekten günümüze bir mektup gelsin istedim hepimize.
bu günü hatirlatan, bugünden gelecege an'ı anlatan, o günlerle karsilastirma yapmamizi saglayan, özlem kokan..
isterdim ki ileride bu mektubu actigimizda fonda : The Righteous Brothers / Unchained Melody calsin. o günlerden bugünlere dönelim. "nasil güzel günlerdi" diyelim.
2006 yilinin soguk kasim ayini hatirlayalim, bu ana kadar yaptiklarimizi anlatalim, degisiklikleri yazalim, birbirimizle dalga gecelim "hala büyüyememişiz" diye..
o günlerde nasil duygularimiz olur bilemiyorum ama, su an sizinle yasadigim her an kıymetli, sizinle paylastigim, sizden aldigim yazilarin hepsi degerli, hepiniz özel, hepiniz güzelsiniz gönlümde.
ve biliyorum ki hepiniz böyle düsünüyorsunuz. bu yüzden siz harabelisiniz.
bugünlerde ;
vazgectim, tek tek isim yazmayacagim. hepimiz cok iyiyiz.
harabeyi seviyoruz. daha uzatmanin anlami var mi?
2 yil sonra bu zamanlarda gorusmek üzere..
*(bakalim founderimiz askerligini yapip gelmis olacak mi.)


Duygusuz

MEKTUBUMDUR SANA...

Merhaba doğan güneş….
Ağlatan güzelliğim merhaba…

Bazen “seni sevmeyen ölsün!”diyorum, bazen de “seni seveni öldürürüm!”
“Senden ayrı yaşayamam” diyorum, her kavgada ise “seni görmesin gözüm..”Aşk nasıl da çelişkiye düşürüyor insanı, görüyor musun ömrüm, umudum...

Her neyse…

İlk ayrılışımızdan bahsedeceğim sana..Uzun zamandan sonra…Nerden geldi dersen aklına, hani az önce ayrılmaya kalktık ya bu sefer kendi irademizle ama, işte bu ayrılığın dehşetini yaşayınca, mecburiyetten kaldığımız masum ayrılıklara kaydı hafızam şu anda burada…

Kimseyi görmediğimiz. Kimsenin görmediği. Seslerin duyulmayıp, ışıkların seçilmediği o yerde. O bizden parça olan kara denizin ıssız kıyısında, yosun kokan köşesinde. Gece.
Hani sarılmışken birbirimize kıpırtısız duruyorken ayakta. Sarılmanın şiddetiyle yüreklerimiz yerinden çıkacakken hani. İşte o anda orada. Tutamazken ben kendimi göz yaşlarıma hakim olamamışken. Hani soğukta yüzümün ateşiyle kavrulan göz yaşlarım korkusuzca sıcacık boynundan aşağı süzülürken. Sen fark ettiğinde ağladığımı, güzel ellerinle yüzümü avuçlarının arasına aldığında hani..Gözlerimi devirdiğim yerden kaldırdığım ya sonra.. Ve seni gördüm ya hani temiz göz yaşlarınla. Ağlıyordun sen de sel gibi. Yağmur gibi. Utanmadan. Sıkılmadan. Hani ben gördüm ya seni böyle, duygularım daha bir kabarıp da ağlamamın şiddeti katbekat arttığında…

Ne dedin sen bana?


“Ağlama kurban olduğum, kıyamam göz yaşlarına……..İçerim göz yaşlarını, kıyamam sana”


Ve hiç beklemediğim o anda. Acıyla bükülmüş masum dudakların yanaklarımda dolaştığında. Bir yandan yanaklarımı öperken bir yandan aralıksız akan göz yaşlarımı içtiğin zamanın durduğu o anda… İşte o anda....Sana kıyamayıp da aşkınla ben de baktığımda göz yaşlarının tuzlu tadına..Hani kana kana içerken sen beni, ben seni… Göz yaşlarımızda bir aşkın ölümsüzlüğünü tattığımızda…

Nasıl seviyordum sevgili seni bilemezsin….Nasıl ölebilirdim o anda oracıkta kollarında… Nasıl hayatım bitmiş cennetim başlamıştı bir ayrılığın vedasında…Nasıl seviyordum sevgili seni bilemezsin, hiç bilemezsin!!

Ey sevgili…Söyle iradesiz ayrılıklarını göz yaşlarıyla kutlamış kahramanlar, ayrı düşseler de ayrı kalabilirler mi? Kavga etseler de ölümüne, ayrılığı isteyebilirler mi? İsteyemezler sevgili, isteyemezler. .İsteseler de yalandır. Yalandır tehditler..Yalanlar yalandır!
Ben senden kopamam sevgili…Koparsam bir gün bil ki nefes almıyorumdur artık…Bil ki soğuk, ıssız, ıslak, kapkaranlık toprağın içinde bekliyorumdur seni sevgimin tüm ışığıyla!!!

Şimdilik hoşça kal güzel yüreklim. Mavim. Ölümsüz aşkım benim!!!
Yaşattığın tüm mutluluklar için teşekkür ederim….

DUYGUSUZ...


"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#2 id

id

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.185 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 10.12.2006 - 02:09

Siftah benden bereket sizden. *böö

elma dedim.
utter nonsense

#3 duygusuz

duygusuz

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 8.004 Mesaj
  • Konum:niko
  • İlgi Alanları:güzel ve iyi olan her şey

Gönderim zamanı 10.12.2006 - 14:31

(*saksak benim mektup en sonda.....oraya gelene kadar yorulur millet nanaokumaz bilemmm..........

ehheeeee...........

............................şşşşt sessiz ol!.................................


#4 Gölge

Gölge

    ..Hayaletin Gölgesi..

  • Üyeler
  • 15.435 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler

Gönderim zamanı 10.12.2006 - 19:14

elmamı ? duygusuzmu ?
Çok sordum kendime.. Sonunda geçü dedim..
ak sakallı pamuk geçü q :

muck :) ( :

smiley-sport036.gif  


#5 selamsız

selamsız

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 23 Mesaj

Gönderim zamanı 10.12.2006 - 19:40

tabiiiiiiiiii ki duygusuzzzzzzzzzz!!!!
HAYATTA HİÇBİRŞEY VAZGEÇİLMEZ DEÐİLDİR...

#6 Serra

Serra

    I'm Back !!

  • Üyeler
  • 8.125 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:MuEno

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 13:08

pesimistik dedim ben :)
Yokluğun bu bahar biter mi ?
Ya da bu
Son;Bahar biter mi ?

#7 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8.786 Mesaj
  • Konum:Fairy Tale...!!

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 13:14

Duygusuz.... :)

In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#8 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16.109 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 14:32

bulutsuzluk diyorum


not : ama diyemiyormuşum :) oylamada yokmuş neyse gönlümden ona bir oy verdim..

Bu mesaj Edy's tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 11.12.2006 - 14:33


#9 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16.109 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 14:35

oyumu duygusuz dan yana kullanıyorum..

#10 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 19:45

Ben daha hala hiç birini okumadım :) bu hafta sonuna kadar oy hakkımı saklı tutup ve kendime mektup ziyafeti çekmeyi düşünüyorum

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#11 Alp

Alp

    Baltimore/ MD

  • Dokunulmazlar
  • 5.558 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İstanbul
  • İlgi Alanları:İlgisizim.. :)

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 21:46

Elma...

#12 Serra

Serra

    I'm Back !!

  • Üyeler
  • 8.125 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:MuEno

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 22:02

ulan bidene bile oy alamamışız :P yok yok.. ben kendimi duygusuz pesi ve elma yanında sıfır olarak görüyorum *zong (yok valla istemiom oy vermeyin bana. (valla yaa) gerçek diom)

en azından bidenecik olsaydı :P

şaka şaka valla istemiom :P (yukardan 6. kişi benim :kihkih: )
Yokluğun bu bahar biter mi ?
Ya da bu
Son;Bahar biter mi ?

#13 elma

elma

    venus at her mirror

  • Kurucular
  • 6.785 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:bulutlarda

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 22:19

Serra ya oy verdim :kihkih:
"This desert flower
No sweet perfume that would torture you more than this..."

#14 Deli Mavi

Deli Mavi

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 870 Mesaj
  • Konum:delilerin içinden:)
  • İlgi Alanları:aman be yaz yaz bitmez ki.....

Gönderim zamanı 11.12.2006 - 23:53

duygusuz dedim :D
güseldi gerçekten....
herşeyin sıradanlaştırıcı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir ve bu dünyada en yerinde tercih VAZGEÇİŞTİR...

#15 Serra

Serra

    I'm Back !!

  • Üyeler
  • 8.125 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:MuEno

Gönderim zamanı 12.12.2006 - 18:14

teşekkür ederim elma'm... bu da yiter bana *böö
Yokluğun bu bahar biter mi ?
Ya da bu
Son;Bahar biter mi ?

#16 duygusuz

duygusuz

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 8.004 Mesaj
  • Konum:niko
  • İlgi Alanları:güzel ve iyi olan her şey

Gönderim zamanı 12.12.2006 - 23:01

yav oylama kaç gün acaba......

:)

............................şşşşt sessiz ol!.................................


#17 attalia

attalia

    zurnanın son deliği

  • Dokunulmazlar
  • 5.671 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:ovaya indim. beni tel'den ara :P
  • İlgi Alanları:öküzler :D

Gönderim zamanı 14.12.2006 - 12:12

eee, duygularla edebiyatçı kimlik birleşince ortaya harika bir duygu fırtınası çıkıyo gelde o fırtınada "kuru bir yaprak gibi" sürüklenme duygulu mannak keçiiiiii, :)yüreğine sağlık en sürükleyici mektup seninkiydi tebrikler. :)

diğer mektuplar da arkadaşlarımızın içtenlikle yazdığı, iç dünyalarını tüm çıplaklığıyla tüm beyazlığıyla kaleme döktüğü için saygı göresi mektuplar. tüm arkadaşlarımı can-ı gönülden kutluyorum.
aabi okuma yazmam yoh. barnak bassam olur mu?

#18 kara

kara

    --giz----kara--

  • Üyeler
  • 11.365 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:HUZURUNUN YANINDA... ::

Gönderim zamanı 14.12.2006 - 12:35

duygusuz ...

harika bir mektup bu...
yüreğine sağlık... ellerine sağlık...
bayıldım ya...

#19 duygusuz

duygusuz

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 8.004 Mesaj
  • Konum:niko
  • İlgi Alanları:güzel ve iyi olan her şey

Gönderim zamanı 14.12.2006 - 20:34

ataliacan kara çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için..
:msn53:

............................şşşşt sessiz ol!.................................


#20 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6.730 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Gönderim zamanı 15.12.2006 - 22:39

Off Off Hepsini bir güne sığdırmamak gerekliymiş biras dinlenim gece nasılsa benim sonra sabaha kadar devam ederim :msn24:

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Gönderilen Resim



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

2 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 2 ziyaretçi, 0 gizli