- Dersimiz MS. 434 Atilla devri, sayfa 215, Ayşe oku kızım, çocuklar dinleyin. Şeklinde geçti. bizim tarih dersleri.
Böyle ders işeyen kişileri değil öğretmen ,sınıf başkanı yapmak bile büyük hatadır.Bizde maalesef öğretmenlik için bilgi donanım vb. şeyler aranır,fazlasına bakılmaz.Eğer öğretmen olan şahıs sınıfa girerken yetersiz olduğunu düşünüyor ve üzülüyorsa,büyük oranda problem yok demektir.Çünki kısa zamanda gayretleriyle eksiklerini kapatır.
Esas problem,henüz kişiliği oluşmamış ve oturmamış dengesiz kişilerin eline bir fakülte diploması geçirip,es kaza KPs'yi de kazanması halinde öğretmen etiketine sahip olmasıdır.Ne kadar bilgi yüklü ve donanımlı olursa olsun kendi ruhsal problemlerini halledememiş kişilerin öğrencilere verebileceği olumlu hiç bir husus olamaz.
Eğitm,bilginin kişide davranışa döüştürülmesi faaliyetidir.Söz gelimi bir kişi yalancılığın kötü bir şey olduğunu biliyor fakat genellikle yalan söylenmeye devam ediyorsa,bu şahısda öğrenme eylemi gerçekleşmiştir.Çünki yalancılığım ahlaki bir tarafının olmadığını bilmekte buna rağmen yalan söylemeye devam etmektedir.
Diğer bir kimse ise,aldığı eğitim-öğretim faaliyetleri sonucu hem yalancılığın ahlaki bir davranış olmadığını öğrenmiş,hemde yalan söylemeyecek kadar kişilik-karakter kazanmış ise, işte bu şahıs eğitimli insandır.
Maalesef bizde bırakın eğitimsiz insanları,"mürekkep yalamış" olduğu iddia edilen okumuş insanlarımızın çoğu dahi,eğitim ile öğretim arasındaki farkı bilmemektedir.
Öğretmen olan/olacak kişilerin yaptıkları işi her türlü kişisel menfaat ve çıkarların üzerinde tutması,mesleğini her şeyden çok sevmesi gerekir.
M.E.B. ise sadece KPS ile yetinmeyip öğretmenliğe atanacak kişileri psikolojik testlere tabi tutmalı,bu testler öğretmenliğin ilk dönemi olan stajyerlik devresi boyunca sürdürülmelidir.
Tarih öğrenimi demek,geçmişde yaşanmış olayların bir yığın bilgi halinde öğrencinin beynine maharetle nakşedilmesi anlamı taşımaz.Ben nice öğrenciler bilirim ki koca tarih ders kitabının herhangi bir sayfasından bir-iki kelime okuyunca,kitaba bakmadan ve ezbere olarak devamını getirebilmektedir.
Fakat problem şu ki,ezberlediği yığınla bilgiyi hayatın hangi alanında,bölümünde,karesinde kullanacağını bilemeyen ve fakat sorulunca "sular-seller"gibi şakıyıp adeta papaağanlık yapan ve bu sonucu da başarılı bir eğitimin meyvesi olarak değerlendren "eğitmci,veli,öğrenci ve hatta aydın" insanlarımızın bulunmasıdır.
Tahsili boyunca elde ettiği bilgileri nerede ve nasıl kullanacağını bilmeyen,yıllarca uğraşarak,didinip çabalıyarak elde ettiği bu bilgilerin kendisine ne faydası olduğu hakkında en ufak bir fikri olmayan,sadece kafasındaki bilgilere uygun düşecek soru ile karşılaştığında "örtmenim,örtmenim" diye avaz-avaz bağrıp doğru cevabı verince de sanki dönyanın en önemli işini başarmış gibi sevinen arada bir bilgi yarışmalarında çıkan soruların ekserisine cevap verip "ayaklı kütüphane" olmaka övünen ezberci eğitim kurbanı evlatlarımızla,ne onlara faydalı olabiliyoruz,ne de onların memleketimize fayda sağlamasına vesile olabiliyoruz.
Tarih öğrenimi eğer gerçekten amacına ulaşırsa kişilerde kapasite,öğrenim seviyesi ve gösterdiği kişisel çabası ölçüsünde bir tarih şuuru gerçekleşir.Bu kişiler elde ettikleri tarihsel verileri ne siyasal kaygılara,ne ideolojik menfaatlere ne de politik çıkarlara yem etmez,kendilerini ve birikimlerini sadece kendi menfaati doğrultusunda yerel çıkarların veya emperyalizmin emrine vermez,ülkesi ve yurttaşlarının menfaatleri,hatta mümkün olabildiği ölçüde tüm insanlık için kullanır.
Türkiye de eğitm mi?
Rahmetli Cem KARACA'nın okuduğu ve bizlere sevdirdiği bir şarkı ile cevap vereyim.
"Bindik bir alameteeeee,gedeyoz gıyameteeeeeee!"
Esen kalınız.