İçerik değiştir



- - - - -

Tom Robbins


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 6 yanıt verildi

#1 lakatos

lakatos

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Yeni Üyeler
  • 3 Mesaj

Gönderim zamanı 22.11.2006 - 17:58


kalsik rus romanlarını bıraktıktan sonra beni tekrar roman okumaya sevkeden yazar bir kitapdan bir değil yüzlerce film yapılabilir çoğu forumda veya demokratik olduğu söylenen saçma sözlüklerde de var ama ya az önce örneklediğim tarzda ezber laflar yada copy paste durumları marx harikulade veya delifişek purcell gibi incelenmesi gereken karakterler orda öylece kalmasın isteyen varsa romanları tekrar okusun ve kitap okurken öylesine değil çok boyutlu düşünerek çünkü sanat bize sanatçıyı verdiği kadar sanatçı da sanatı verir ve en önmelisi tom robbins okuyan herkes yazar olmak ister ve bu yüzden adam kitabının birinde bir sahnenin nasıl yazılacağını anlatmış ve buyrun yapın demeye getirmiştir öyle postmodern edebiyat deyip geçmeyen arkadaşlara iletilir ve salingerla bitirelim hala dünyanın biyerinde okuyup geçen birileri varsa bu kitabı onlara ithaf ediyorum var v ar ülkemizde çok üstad salinger

#2 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 01.12.2006 - 21:23

Parfümün Dansı

Bu kitap nasıl anlatılabilir çok merak ediyorum. Kitapta ayrı ayrı başlayan ölümsüzlük ve kusursuz parfüm arayışı, nasıl birbirlerine bir evrim teorisiyle bağlanmış, bunu nasıl açıklayabilirim ki? Aslında kitabı tam olarak anlayıp anlamadığımdan da emin değilim. Ama olsun, ben bu kitaptan çok hoşlandım ve sizlerle de paylaşmak istiyorum! Evet, Tom Robbins'in Parfümün Dansı'ndan söz ediyorum.

Kitap önce biraz sıkıyor insanı, sonra uçuruyor. Sonra biraz daha sıkıyor... Bir geçmişe, yani Alobar'la Kudra'nın yolculuklarına, bir günümüze uçuyor. Sonra Alobar'ın günümüze ulaşmasıyla geçmişle günümüz buluşuyor. Ölümsüzlük arayışıyla parfüm arayışı da. Kitaptaki benzetmeler o kadar çok ki, anlatım o kadar renkli ki, bazı yerleri yakalayamadan uçup gidiyor. Alışılmamış fikirlerle dolduruyor insanın zihnini, sanki "neokorteksinizin aydınlandığını, hücrelerinin periler gibi uçtuğunu" hissediyorsunuz.

Kitap, Alobar adlı kralın, öldürülmek üzereyken Avrupa'daki kabilesinden kaçıp, ölümsüzlük arayışına çıkmasıyla başlıyor. Kabilesinden kaçmasına cariyesi Wren yardım ediyor. Alobar'a sonradan Hintli bir kadın, Kudra katılıyor ve arayışlarına birlikte devam ediyorlar.


--------------------------------------------------------------------------------
"Deli olabilirim, ama bu dünyanın bokunu öteki dünyanın kevserlerine bin kere tercih ederim."

"Beni yaratanlar ister tanrı, ister şeytan olsun, planlarına karşı koymakta kullanacağım bu aklı da yarattılar. Herhalde kendi yaptıkları kalbin içinde bir karşı koyma gücünün bulunduğunu bilecek kadar akılları vardı."

"Onun aradığı şey, benzersiz bir tecrübenin sonunda benzersiz bir varlık olmaktı."

"Er geç bir takım adamlar türeyecek; eşsiz, olağanüstü ve tek başına olan bireyin yüceliğine inançları yüzünden kendilerini her türlü denetimden muaf ilan edecekler. Özgünlükleri sayesinde, kabul edilmiş standartlara meydan okuyacaklar."

"Kendi kaderini belirlemenin fiyatı hiç bir zaman ucuz değildir.... Ama insan harikuladeliğe ulaşmak için, düşünülemeyecek olanı düşünmek zorundadır."

"Ya da belki benim özlediğim şey kusursuzluk değil eksiksizlikti."

"Demek ki eğer arzuları ortadan kaldırabilirsek, ıstırabı da ortadan kaldırmış oluruz.... İçinde ne ıstırap ne de zevk bulunmayan bir hayat boş bir hayattır. Aslında lamaların amacı da yokluğun hiçliği zaten. İsteyerek hiçliği aramak ise yenilgiden bile beter."

--------------------------------------------------------------------------------
Onlara, bu yolculukları sırasında kokusu korkunç olan zevk ve bereket tanrısı Pan eşlik eder. Pan, insanların duyguları ve düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine cennete kabul edilmek ve doğayı hakimiyetleri altına almak için çalışmaları nedeniyle gücünü kaybetmiş, görünmez olmuştur. Biliyordur ki, "Tanrılar onlara inananlar bulunduğu sürece yaşarlar." 17. yüzyılda Alobar ve Kudra, Pan'ı Paris'ten Yeni Dünya'ya götürmeye karar verirler. Ancak Pan'ın dayanılmaz kokusu, onların gemiye binmelerine ve yeni bir hayat kurmalarına engel olacaktır. Kudra hemen bir parfüm araştırmaya başlar. Parfüm doğru temel nota bulunduğu anda mükemmelliğe ulaşacaktır, ancak Kudra bir türlü temel notayı bulamadığından, Pan'ı da parfümsüz Amerika'ya götürmek mümkün olmadığından, maddesel çözülme geçirip Amerika'da maddeleşmeye karar verirler. Maddesel çözülme sırasında, Alobar'ın aklına bir koku gelir. Bu, pancar poleni kokusudur. Alobar hemen dünyaya döner ancak, Kudra gitmiştir. Alobar parfümü tamamlar, Kudra'yı parfümle geri çağırmaya çalışır. Gelen tek yanıt, Wren'in toza yazılmış yazısıdır: "Hafifle". Peki Wren'le Kudra'nın bağlantısı nedir?

Alobar bunu öğrenemeden parfümü Kudra'nın özel olarak hazırlattığı şişeye koyar, Pan'la Amerika'ya gider. Ama Pan bu kokudan nefret eder, tam gemiden inerlerken şişeyi denize atar.

Alobar, 20. yüzyıl Amerikasında ölümsüzlük hakkında bir vakıf kuran antropolog Dr. Dannyboy'la tanışır. Ona kendi upuzun hayatından ve parfümden bahseder. Onun bu kadar uzun yaşamasının sebebi, dört temel öğeye göre, yani su, hava, toprak, ateşe göre bir plana göre yaşamasıdır. Dr. Dannyboy pozitif düşünceyi de ekler plana. Bir evrim teorisi geliştirmeye başlar. Bu sırada, kusursuz parfümü bulabilmeleri için üç parfümcüye pancar yollamaya başlar: Seattle'da dahi garson Priscilla, Priscilla'nın New Orleans'taki ciciannesi Madame Devalier ve Paris'teki büyük parfümerinin bel kemiği, Marcel LeFever.

Marcel LeFever, kokuyla belleğin, bellekle de ölümsüzlüğün bağlantısı olduğunu düşünüyordu. Böylece koku arayışıyla ölümsüzlük arayışı bağlanmış oluyordu. Dr. Dannyboy, evrim teorisinde onun bu fikirlerinden de yararlanacaktı:
--------------------------------------------------------------------------------
Marcel LeFever'ın Görüşlerinden
"Bence beynin büyümesi, belleğe yer kazandırmak içindi ... İnsanoğlu daha uzun yaşamaya başlayınca, entelektüel faaliyetlerinin alanı genişleyince, hatırlayacak daha çok şeyi oldu ... Ama işin ilginç olan yönü, yeni dolap alanının, o sıra ihtiyaç duyulanın çok üstünde olmasıydı. Hatta bugün gerekenden bile fazladır ... Yoksa evrim, bizi ilerde, şimdikinden çok daha fazla yaşayacağımız günlere mi hazırlıyordu? ... Beş duyumuzdan belleğe en yakın olan, koku almadır ... Koku pekala ebediyetin simgesi olabilir."

"-Mutlu denen insanlar gerçeklerden kaçıyor, önemli şeyleri hiç düşünmüyorlar.
-Gerçeklik özneldir. Bu kültürde tatsız ve ciddi şeyleri 'önemli' sayma eğilimi var ... Mutsuzluk, kendine düşkünlüğün varacağı son noktadır."

"Dr. Dannyboy'un Evrim Kuramı (sf. 349-356)
Bataklıklar içinde kuru toprağa yol alırken kendimize bir sürüngen bilinç edindik ...
Yeni gelişen orta beyin ya da eski kabuk (memeli bilinç) - temsilcisi Pan en eski kabuğun (sürüngen bilinç) üzerini kapladı...
IŞIK: Memeli dönemin sonlarına doğru kendimize yeni bir kabuk edindik.Çiçeksel Beyin (Neokorteks) (LeFever'a göre "birdenbire gelişmiş bellek tabakası") Eğer sürüngen beyni soğukla, memeli beyni sıcakla ilişkilendirebiliyorsak, neokorteks de ışıkla ilgilidir. Çiçekler enerjilerini ışıktan alırlar.
Sanayi devrimi kendini tüketmiştir. Bizim yaşadığımız yüksek teknoloji çağında, memeli duyarlılığın sert ve kaba tutumu artık yardımcı değil, engeldir. (Sürüngen duyarlığın o savunma tutumu ise, delilik sayılacak kadar tehlikelidir.) Bize fiziksel saldırganlığı daha az bir insan beyni gereklidir şimdi. Daha sakin, düşünceli, yumuşak davranışlı, esnek kişiler gereklidir.
Çiçekler her zaman bilgi teknolojisi içinde yaşamışlardır. Çiçekler gün boyu hep bilgi toplar. Geceleri o topladıkları verileri işlerler... Uyanık olduğumuz saatlerde bilinçli zihnimizin derlediği bilgiler, "derin uyku" dediğimiz dönemlerde bilinç dışımız tarafından işlenir. Oysa biz bir gecede yalnızca iki-üç saat derin uykuda kalırız. Uyku süremizin geri kalan kısmında, bilinçdışı zihnimiz görev başında değildir ... Anıları canlandırır, imajlar yaratır, verileri yeniden sıraya sokar, heyecanlı hikayeler uydurur. Buna "rüya" deriz... Çiçeksel bilinç egemen olunca, daha uzun saatler boyunca uyuyacağız ve hemen hiç rüya görmeyeceğiz... Rüya görmedeki azalma, Pan'ın artık yok olduğuna tanıklık edecektir. ...
KOKU: Çiçeksel bilinç evresinin kesinlikle bir takım ruhsal ilintileri vardır. En yoğun ruhsal yaşantılar, zamanın askıya alınmasını gerektirmektedir. (Zamanın dışında olma duygusu)... Koku, belleği hızla ve yoğun bir biçimde harekete geçirir, zihinlerimizin zaman içinde serbestçe yol almasını sağlar ... Bir başka ihtimal de ağaçlar arasında bir tür telepati bulunmasıdır. Belki de zihinsel telepati dediğimiz şeyin tümü koku duyusundan gelir ... Çiçeksel beyin, ebediyetin organıdır.
İSA: Hayvansal zihin (Pan) artık boyunduruk altına alınmaktadır. İsa'nın görevi, çiçeksel bilince giden yolu hazırlamaktır. ... İsa'yla Buda, ruhlarımıza girerken, bizi kötülüklerden kurtarmayı değil, memeli bilinçten kurtarmayı amaç edinmişlerdir. İyilik - kötülük hikayesi her zaman sahtedir. Evrende olsun, ruhlarımızda olsun, yer alan olay; kötülüğe karşı iyilik değil, eskiye karşı yeni, daha doğrusu, modası geçmişe (memeli bilinç) karşı kaderdir (çiçeksel bilinç)."


--------------------------------------------------------------------------------
Priscilla ciciannesinin yanında çalışırken, bir çiftin bulup dükkana bıraktığı bir şişenin kokusundan çok etkilenmiş, o şişeyi alıp kaçmış, Seattle'a yerleşmişti. Madame Devalier'in yardımcısı V'lu, şişeyi çalıp tekrar New Orleans'a getiriyor. Bu şişe tabii ki Alobar'ın denizde kaybolan şişesi. Ancak bir türlü temel notayı bulamıyorlar.

New Orleans'ta, Büyük Perhiz'in arife gününde, Alobar, Priscilla, Madame Devalier, V'lu ve Marcel LeFever hep bir araya geliyorlar. Alobar şişesini yine görüyor, ancak Pan parfümün yeniden yapılmasını istemediğinden(çiçeksel bilincin bir başlangıcı bu parfüm, Pan'ın hayvansal bilincinin üzerinin kapanması) Priscilla'yı itip şişeyi kırmasına sebep oluyor. Alobar o kadar duygulanıyor ki, orada bulunan tüm parfümcülere parfümünün sırrını açıklıyor. Parfümcüler aralarında bir anlaşma yapıyorlar. Priscilla Arjantin'e eski kocasını aramaya gidiyorlar. Marcel, Alobar'ı da alıp Paris'e dönüyor... Birisi daha Paris'e geri dönüyor: Kudra... Öteki taraftaki koku salonunun ve Wren gizinin çözümünü beraberinde getirerek...


#3 LaHesis

LaHesis

    Baş Yazar

  • Üyeler
  • 1.142 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 01.12.2006 - 21:24

AÐAÇKAKAN



Bir Camel paketine bakarak neler söyleyebilirsiniz? Aşık değilseniz, o da her nesne kadar anlamsızdır. Ama, "azılı" bir bombacı aklınızı başınızdan almışsa ve aylarca Camel paketi dışında hiçbir şey "okumamışsanız", siz de Prenses Leigh-Cheri gibi kainatın sırlarını çözebilirsiniz belki.

Ağaçkakan, sıradışı kahramanların yaşadığı tutkulu bir aşk hikayesi... Tahttan sürülmüş bir kraliyet ailesinin Prenses kızı ile göğsüne bantlanmış dinamit lokumlarıyla dolaşan meşhur bombacı Bernard, nam-ı değer Ağaçkakan, Hawaii'de karşılaşırlar. Ağaçkakan bir kanun kaçağıdır ama sıradan bir suçlu değildir, şerefli bir davası ve saygı değer bir felsefesi vardır. Prenses ise seksin "arsız" çağrısına doğru dört nala koşturan soylu vücudunu ıslah etmeye karar vermiştir. Yüksek toplumsal ve çevresel duyarlılığı Ağaçkakan'ın romantik bireyciliğine toslayınca, Prenses bambaşka bir davanın peşinden koşmaya başlayacaktır: Aşk...

Aşk bazen gelir, ama sonra geldiği gibi gider. Robbins'in hınzır, dalgacı, hiperaktif dünyasında renkli ve hareketli bir aşk turu atarken, ezeli bir soruya cevap bulma arayışında Prenses ile Ağaçkakan'a eşlik ediyoruz: Aşkı kalıcı kılmanın yolu nedir? Bu arayış sırasında, piramitler, kızıl saçlılar, uzaylılar, Ay'ın ve Güneş'in misyonu ve tabii Camel paketi arasındaki esrarlı ilişkileri keşfetmek de onlara kısmet olacaktır.
Robbins aşkı mı "ti"ye alıyor, yoksa aşk karşısındaki çaresizliğimizi mi? Kendiniz karar verin.


Sıradışı bir kitap... kesinlikle tavsiye ediyorum...

#4 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9.404 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Gönderim zamanı 07.09.2007 - 19:37

Alobar'ın Kudra'nın odasına pancar attıgı bölümlere bayılmıstım
Gönderilen Resim
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#5 fasulye

fasulye

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Yasaklılar
  • 90 Mesaj

Gönderim zamanı 12.09.2008 - 11:51

Alobar kudranın odasına hiç pancar atmadı ki ? ...... Pan atmışdı pancarları, o da kudranın odasına değil, onun zamanında yaşamamıştı, priscilla ve le fever ailesine atıyordu, bir de priscilla nın annesine.

Bu mesaj shy tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 12.09.2008 - 14:42
Cümlelerimizi insana yakışacak şekilde kuralım


#6 DKNH

DKNH

    εїз Black Mamba 24 km/h hız yapar..

  • Muhabirler
  • 9.404 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:Yok ki benim bir yedeğim

Gönderim zamanı 12.09.2008 - 13:51

şimdi kitaba baktım yanlıs yazmısım alobar pris in penceresindan atmıs pancarları
pan değil pan parfüme engel olmaya calısmıss
tanımadıgınız insanlara yalancı diyerek terbiye sınırlarını zorlamayınız
ben kitabı ayrıntı yayınlarının 3. baskıyı yaptıgında mart 98 de okumusum
yanlıs hatırlamam pek de imkansız degil :P
Gönderilen Resim
Yoktun ve Tanrı bu ihtimalden hiç bahsetmemişti....

#7 fasulye

fasulye

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Yasaklılar
  • 90 Mesaj

Gönderim zamanı 12.09.2008 - 14:35

yahu alobar kimseye pancar mancar atmadı :P ..............pancarları atan pan da değildi gerçekten de, ben geçen hafta bitirdim kitabı.

Bu mesaj shy tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 12.09.2008 - 14:43
Uzmanlık alanınızı başkalarına yakıştırmaya çabalamayın lütfen






Benzer Konular Daralt

3 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 3 ziyaretçi, 0 gizli