Gönderim zamanı 12.07.2007 - 12:57
Kiliseye atanan yeni papazın göreve başlar başlamaz ilk işi, eski çanı değiştirmek olmuş. Ertesi günü kuleye çıktığında, karganın birinin çanın üzerine pislediğini görmüş. Söylenerek pisliği temizlemiş. Ertesi günü yine aynı manzara ile karşılaşmış.
Kargayı yakalamaya karar vermiş, ama bir türlü başarılı olamamış. Kiliseye gelen cemaatten yaşlı bir adama olayı anlattıktan sonra sormuş:
- “Ben bu kargayı nasıl yakalarım?..”
Adam hiç düşünmeden cevap vermiş:
- “Çok kolay papaz efendi. Çanın üzerine bir parça peynir koy, yanına da bir kadeh rakı. Karga peyniri yedikten sonra susayacak, üzerine rakıyı devirecek ve sarhoş olacak, sen de yakalayacaksın, hele bir dene.”
Papaz, yaşlı adamın söylediklerini aynen yapmış.
Ertesi günü çan kulesine geldiğinde bir de ne görsün. Karga yerde kör kütük yatıyor.
Kargayı kanatlarından tutmuş:
- “Ulan densiz, sana Hristiyan desem kilisenin çanına pislemezsin, Müslüman desem rakı içmezsin, söyle len, söyle sen nesin?..”
Karga kekeleyerek cevap vermiş:
- “Aaakkk Partiliyim!..”
***
Tayyip Erdoğan ile en yakın dostu George W. Bush Beyazsaray’daki ilk buluşmalarında birbirlerine hava atmaya başlamışlar.
Bush, Tayyip’e bir omuz çakmış:
- “Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü bile diriltiriz.”
Tayyip, altta kalır mı, tabii ki aklına ilk gelen palavrayı kuru sıkı sallamış:
- “Bizdeki teknoloji çok farklı, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi, 3 saniyede koşmayı beceriyor.”
Türkiye’ye döndügünde Tayyip’i almış bir düşünce. Hemen danışmanlarını çağırarak, attığı palavrayı anlatmış ve sormuş:
- “Haftaya Bush geliyor, yalanımız ortaya çıkarsa ne yaparız?”
Danismanlardan biri araya girmiş:
- “Bush’a ölüyü nasıl dirilttiklerini sordun mu?”
- “Hayır sormadım.”
Danışman, rahat bir nefes almış:
- “O halde hiç korkmayın Sayın BOP Eşbaşkanı. Bush geldiğinde alın Anitkabir’e götürün. Atatürk’ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur. Yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız.”
***
AKP’nin kuruluş yıldönümü törenleri sırasında bir ihtiyar taşıdığı pankartla ilgi cekmiş:
- “Çocukluğumuzu bize bağışlayan Tayyip’e tesekkürler.”
İhtiyarı sorguya çekmişler:
- “Sen kiminle alay ediyorsun? Sen çocukken Tayyip henüz doğmamıştı bile.”
- “İşte onun için tesekkür ediyorum ya!”
***
Erzurum’a giden Tayyip, Gürcükapı’da top atışıyla selamlanmış. Ikinci atıştan sonra yaşlı bir kadın polise yaklaşmış:
- “Neye ateş edirler bele evladım?”
- “BOP’un eşbaşkanı gelmiş, onun için.”
- “Vah, vah, ilk atışta isabet ettiremediler demek.”
***
Tayyip akıl hastanesinde konusma yapıyormuş. Bir kişi dışında dinleyicilerin tümü alkışlamış. Tayyip, alkışlamayan kişiye donerek, “Siz niçin alkışlamıyorsunuz” diye sormuş.
Adam cevap vermiş:
- “Ben hastabakıcıyım efendi.”
***
Tayyip, Çin’i ziyareti sırasında, Çin başbakanının kulağına eğilmiş:
- “Çin’de sizden nefret eden kaç kişi var?”
- “Fazla değil, yaklaşık 60 milyon.”
- “Eh, Türkiye’de benden nefret edenler de yaklaşık o kadar”
***
Tayyip’e sormuşlar:
- “Size göre reform nedir?”
El cevap:
- “AB bir form verir bunu doldurur, geri göndeririz. Bu işleme reform denir.”
***
Tayyip’e sormuşlar:
- “Ankara’nın en çok nesini seversiniz?”
El cevap:
- “Tabii ki Brüksel’e dönüşünü.”
***
Tayyip’e sormuşlar:
“Türk Ceza Yasası’na ilişkin görüşünüz nedir?”
El cevap:
- “Hangisi, Ankara’daki mi, Brüksel’deki mi?”
***
Tayyip’e sormuşlar:
- “En çok sevdiğiniz iki şeyi söyler misiniz?”
El cevap:
- “Birincisi kriz yaratmak, ikincisi o krizi çözüyor gibi yapmak.”
***
Tayyip’e sormuşlar:
- “Sizce muhalefet nedir?”
El cevap:
- “İktidara yardımcı olan partiye muhalefet partisi denir.”
İsrafil Kumbasar