0
Pamukkale - Hieropolis
Bir yeni haftaya daha merhaba derken sevgili forum dostlarım sizleri bu sefer biraz daha memleketimizin orta bölümlerine doğru alıp götüreyim istedim sizleri. Denizli ilimiz her ne kadar kendisini horozu ve spor takımıyla zihinlerimize kazımış olsa da aslında barındırdığı muhteşem doğal güzelliklerine ek olarak birde üstüne tarih ekleyince karşınıza bu haftaki yazım olarak çıkacak bu sefer.Denizleye ulaşım pek çok çeşitte sağlana bilir. Şehire direk otobüs seferlerinin yanı sıra ben zenginim keyfime düşkünüm diyen dostlarımız uçak ile veya şöyle nostaljik bir yolculuk yapayım diyen dostlarımız da Istanbul'dan gece treni ile şehire inip daha sonra yerel ulaşın araçlarıyla Pamukkale kentine geçebilirler.
Öncelikle bir bilimsel düzeltme ile giriş yapmakta fayda var. Pek çoğumuz Pamukkale'ye daha doğrusu o bembeyaz doğal oluşumlarına traverten demişizdir. evet belki bilim adamları üzerinde fazla uğraşmayıp yerel halkın ve ziyaret edecek turistlerin aklında kalması için bu kelimeyi kullanıyor olsalarda işin aslı bu doğal oluşumlar Bikarbonat depozitleridir. Şimdi bu iki terim arasındaki farkı oturup anlatacak değilim sonuç olarak bilim ve teknik dergisinde yazmıyorum. Neyse Bikarbonat depoziti dememdeki asıl gaye bu oluşumların zaman içinde çok hızlı bir şekilde deforme olabileceklerini o nedenle bölgeyi gezen arkadaşlarımın mümkün mertebe sadece resim çekmekle yetinmelerini amanda sıcak su hadi ayaklarımızı sokalım yok ellerimizi değelim gibi arzularını bölgeye zarar vermemek ayrıca da ören yeri bekçileri tarafından kovalanmamak açısından bastırmaları gerekiyor.Ha illa ben bu sıcacık kaynak suyunda bol karbon mineralleri eşliğinde yüzmek, banyo yapmak , şımarmak istiyorum derseniz turizm bakanlığının havuzuna veya çevre otellerin banyolarına gitmenizi tavsiye ederim.Arkadaşlar yüz hatta bin yıllardır bölgeden sanki hiç bitmeyecekmişcesine 38 derece sıcaklıkta akan ve içinde barındırdığı yüksek miktardaki Karbonatı buharlaşırken kayalar üzerinde bırakan sayısız kaynak suyu ülkemize bir doğa güzelliği sunmakta, lütfen yaşadığınız zaman içinde bu bölgeyi mutlaka ziyaret edin.
Bu doğal oluşumların hemen dibinde Roma döneminde kurulmuş olan bir antik kent var ki bugüne kadar gezdiğim antik kentler içinde en beğendiklerim arasında kesinlikle ilk üçe girer diyebilirim. Bu kentin adı Hieropolis. Önecki yazılarımı okumuş arkadaşlar hemen bu kelimenin Hiero Kenti yani Hiero adına kurulmuş bir şehir olduğunu kolayca bileceklerdir. Tarih kitaplarında Hiero'nun kim olduğu bilinmiyor ama büyük ihtimalle Bergama krallığı dönemi zamanında yaşamış bir kraliçe veya asil bir ailden bir bayan ve adına şehir kurulacak kadar değerli bir bayan. Dönemin önemli ticaret merkezlerinden olan Hieropolis'te en şaşırtıcı kısım bana kalırsa Nekropolisi ( yani bizim bildiğimiz mezarlık ). Bütün dönem mediyetlerinden insanın buluştuğu bu yerde her medeniye ve kültüre ait anıt mezarları tek bir yerde görmeniz mümkün.Aile tümülüsleri, likya kaya mezarları hatta roma anıt mezarları dahi günümüze kadar ulaşmış durumda. Birde bunlara ilaveten gayet iyi durumdaki Roma tiyatrosu ve ağzını açık bırakacak güzellikteki heykelleri ve süsleme frizleri müzesinde sergilenmekte sakın kaçırmayın seyyah tavsiyesi.
Bir başka dip not hazır bu bölgeye gelmişten biraz Hristiyanlık tarihi yada genel olarak Dinler tarihi ile ilgilenen arkadaşlar varsa aranızda İncil de adı geçen ve Aziz John'un yazdığı 7 klise mektuplarından da bahsetmek sizin merakınızı uyandırır kanaatindeyim. Arkadaşlar Aziz John hristiyanlığa davet ve uyarı amacıyla Ege bölgesindeki 7 şehire mektup yazmıştır. Bu şehirler farklı kültürel yaşamları olan bazısı inana bazısı ise yozlaşmış şehirlerdir. Ben şimdi oturupta size bu şehirleri anlatmak yerine dikkatini başka bir yöne çekmek istiyorum. Çoğumuzun zaten hayatımız içinde olan fakat farkına varmadığımız bir dini olguya. Yani 7 rakkamına. Bir hafta sizleri bunu düşünmeye davet ediyorum 7 rakkamı hakkında hayatımızda neler var hadi başlayın araştırmaya.
Saygılarımla,
Muhabiriniz Daaankk
Bölgede Bendeniz efendim
Hieropolis Tiyatro
