Beklentilerimiz karşılanmadığı zaman, hep kadere sığınırız. Hepimiz, her birimiz, düşünen her ırk yapar bunu, “ahh şanssızlık” der üstüne. Peki bu niye? Kader nedir? Bizim seçimlerimizin bir önemi yoksa nasıl özgür irademiz var? Bence bunlar ne şanssızlık ne de kader, o koca galakside yalnızca tek bir evrene hayat verebilecek enerjisi olan o küçük cismin kendi kendine eğlenmesinden başka birşey değil...
Tanrı’yı veya ismi her neyse, O’nu sorgulamak pek bana göre değil. Kabul etmesem de inansam da, bazen isyan etsem de, sorgulamak farklı birşey, sanki bir kılıç dövüşünde hile yaparak karşındakini öldürmek gibi, bunları eşkiyalar, yol kesen pislikler yapar, benim gibi onurlu kolcular değil.
Fakat dayanamayacağınız raddeye gelir bazen, gereğinden fazla düşünmek, ileri seviyede kafa karışıklığı, görenler konuştukları kişinin siz olmadığını söylerler. İşte o zaman sorgulamaya başlarsınız O’nu. Sen kimsin ki? Bu tarz şeyler önüme çıkartıyorsun? Niçin benimle eğlenliyorsun? Senin bu yaşam verdiğin aptal, senin zekanı temsil ediyor. İşte sen busun. Kendini küçük oyuncaklarınla eğlendiremeye çalışan, o koca kıçına göre bir koltuk yaratıp, yukarıdan kendi yarattığı Snowstorm ile eğlenen bir korkak.
Bazılarına bunlar kafirlik olarak gelebilir, fakat hayatımızın içindeki gerçeklere gözlerimizi kapamadan bakarsak... Bu gerçek, Tanrı bizimle alay ediyor ve biz halen ona saygı gösteriyoruz. Göstermeye de devam edeceğiz. Çünkü kendisi yaratırken içimize koymuş bu özelliği...
11/08/2006
Gildarel Snowstorm