Jump to content



- - - - -

Bu kadar çok sevebilir misiniz?


  • Please log in to reply
8 replies to this topic

#1 Restless

Restless

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1,009 posts
  • Konum:YaşanıLan heRyeR...

Posted 08.08.2006 - 13:54


Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynı otobüse bindiler. Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra... Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da tam tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına. Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... "senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adma "hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi hep... Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın, "bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu, "mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma" mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten.... Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı. Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan. "ne dersin, bu evi alalım mı?" Dedi adama. "bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..." "sen istersin de ben hiç hayır diyebilir miyim?" Diye yanıt verdi adam. "Amerika'daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...." Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: "canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..." Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama, "senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği... Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. "o, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen. Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...." "sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın. Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın... Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle... İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu. Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı. Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "sen, buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. "lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor." Dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda. İlk kağıtta, "lütfen bütün notları sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu; "seni çok sevdim", "seni sevmekten hiç vazgeçmedim", "senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." "fakat benim için ölmeni istemedim" "şimdi bana söz vermeni istiyorum." "benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?" Son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı: "sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."
∂öηємєм кαяαяıм∂αη кєѕιη αятıк αğℓαмα ѕıяαѕı ѕєηιη...



αятıк ηє ∂υαмѕıη ηє ∂є вє∂∂υαм..

#2 Lavinia

Lavinia

    FıRTıNa KuŞu

  • Üyeler
  • 5,669 posts
  • Konum:AyaZ

Posted 04.09.2006 - 23:51

bu ne güzel ve ne acı bir hikaye böyle *böö Restless paylaşım için gerçekten teşekkürler.uzun süredir okuduğum en güzel hikayeydi.
Posted Image

YARINA SESİMİN YANKISI KALIR...

Hoşçakalın.

#3 seaside_sun

seaside_sun

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Yeni Üyeler
  • 1 posts

Posted 10.09.2006 - 18:49

işte aşk..işte sevgi..gönülden sevgi budur ..sözün bittiği yer..

#4 Edys

Edys

    ....

  • Dokunulmazlar
  • 16,109 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:istanbul,antalya,bodrum ve başka yerler
  • İlgi Alanları:FENERBAHÇE

Posted 10.09.2006 - 21:20

ağlasak mı ?

evet evet ağlasak :)

#5 duygusuz

duygusuz

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Üyeler
  • 8,004 posts
  • Konum:niko
  • İlgi Alanları:güzel ve iyi olan her şey

Posted 12.10.2006 - 21:29

harika..

bu öyküyü tüm sevenlerle paylaşmalı..

............................şşşşt sessiz ol!.................................


#6 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8,786 posts
  • Konum:Fairy Tale...!!

Posted 12.10.2006 - 21:55

bu hihayeyi en az kırk kez duydum okudum ve her seferinde sonunu bilmeme rağmen içimi feci sızlatıyoo..
:mad1:

In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#7 WaLe

WaLe

    Kimene!

  • Üyeler
  • 6,730 posts
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Eskişehir

Posted 12.10.2006 - 22:05

Bu kadar çok sevebilir misiniz?


daha çok severim !!

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"
Posted Image



’Düşüncenin üstesinden gelemeyen‚ düşünenin üstesinden gelmeye çalışır.

Paul Valéry


#8 Emily

Emily

    Mannak Şeker

  • Üyeler
  • 8,786 posts
  • Konum:Fairy Tale...!!

Posted 12.10.2006 - 23:52

daha çok bile seversin ama bi halta yaramaz sadece daha çok üzülmenden başka...!!!

In the end, it's not the years in your life that count.
it's the life in your years..

#9 IssIz

IssIz

    Dağ Dikeni

  • Üyeler
  • 11,239 posts
  • Konum:araf..
  • İlgi Alanları:ohoo bi sürü..kitap şeetmek,gesmek,uçmak, uçarken atlamak...bi de musiki dinlemek...

Posted 13.10.2006 - 00:35

:mad1: yapmayın şööle yaf...ama teraslı ev işi iyi olmuş bak... :fight4:






Alıp başını gitmek istersin.

Bilmediğin, bilinmediğin,

Çözmediğin, çözülmediğin bir denkleme...

Biraz ürkek düşünürsün...

Biraz kekeme....



'Üstüme gelme hayat!

Bundan sana ne...? ! '



Kekemeliğin korkularındandır...

Giderken bile; gidene değil de

Geride kalana aklın takılır...

Bir yanına yatarsın ' git.. ' der

bir yanın ' kalmalısın... '

Geceleri hep uykusuz kalırsın...

Ayağına pranga olur tüm düşündüklerin...

Gitmeden daha

Sen; gider gider gelirsin...



' Üstüme gelme hayat....

beni bilirsin....'



Kaldığın bu yerde

Harcadığın yılların gelir aklına...

Bir bir sayarsın...

Toplarsın, çarparsın,

Böler, çıkarırsın...

Bakkal defteri kadar kalın...

Bakkal defteri kadar karmaşa...

İçinden bin bir küfür

' Sümme haşa...! Sümme haşa...! '

Farkedersin ki hayatı

Arka sokaklarda dolanarak yaşarsın...

Kabarmış hesabından kaçarsın...



' Üstüme gelme hayat...!

Daha neyi alacaksın..? ! '



Hep sevmişsindir aslında...

Hep ama hep sevmişsindir...

Birini sevmişsindir sonra...

Sonra birini daha...

Birini daha...

Daha....! ?

Her gelip geçen gemiye aşık olmuşsundur..

Gemiler gitmiş

Sen yorulmuşsundur...



' Üstüme gelme hayat....!

Gemi olmuş musundur..? '



Kocaman bir mahalleden

Daracık bir sokağa.

Sokaktan ufacık bir eve

Evden odaya....

Yağlarından tiksinir gibi

Kurtulmak ister gibi

Kapatmışsındır kalabalıklara kendini...

Gitgide yanlız kalmışsındır...

Yalın yaşanan gecelerde

Gitmekle kalmak arasında dolanırken...

Beynine bir silah gibi dayamışsındır korkularını...

Yalnız...Korkak...Kekeme....




' Üstüme gelme hayat...!

Kıyarım kendime....!
'








Similar Topics Collapse

1 user(s) are reading this topic

0 members, 1 guests, 0 anonymous users