aradan aylar geçti;
iki cümlelik bir sohbetimiz olmadı şöyle adam akıllı
sözlerinde hep alay, gözlerinde hep gurur;
o kadar uzaktım ki ona
yirmi santim yakınımdayken bile
elimi uzatsam dokunamam diye korktum;
var gücümle haykırsam sevdiğimi, duyuramam diye korktum
gözlerimi hiç ayırmadım gözlerinden;
bulduğum her kalemle adını yazdım
kaç tebeşir bitti kimbilir;
kaç mendil eskidi onun yüzünden;
biliyorum inanmazsınız ama
bütün şiirleri benim için yazmışlar
bütün şarkıları onun için;
ferhat onun için delmiş dağları
mecnun onun için düşmüş çöllere
zühre tanır mı acaba onu;
aslıya sorsam onu, şirine sorsam, bilirler mi;
şimdi kerem çıksa karşıma sabaha dek dertleşsem
yûnus tutsa elimden gezdirse diyar diyar;
aah yine hayallere daldım bak yine;
hadi kıskanmayın da söyleyin bana
hangi karanfil ondan daha güzel,
hangi gül, hangi menekşe;
hangi okyanus sığmaz o derin gözlerine
ondan güzel kokan yasemin var mı;
ona benzemeyen tek lale var mı;
. . .
gel zaman, git zaman
aradan yıllar geçti;
bir baktım da değil aşık olduğum güne
evlendiğini duyduğum güne yıllar olmuş;
demek onda da gönül varmış, demek o da severmiş ha;
gelsin bütün şiirler, bütün şarkılar;
çabuk bir sigara bulun bana
bir de kalın bir ip şöyle
bir de iskemle verin yeter;
siz çıkın, öldüğümü yalnız o görsün;
ne adım olsun, ne tarih
elveda diye yazın mezar taşıma
elveda;
elveda....