İçerik değiştir




  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 48 yanıt verildi

#1 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 23.10.2014 - 20:34


Burayı kendim için kendi kendine İngilizce çalışma yeri ilan ediyorum, gelip gidip yazıp çizicem. Şimdik, bende tee lise yıllarımdan kalma az bi İngilizce var ve arada bir İngilizce hikaye kitapları okuyarak book.gif  falan tekrar ettiğim için bir parçacığı duruyor bunun. Var ya, ben eğitim görürken 3 yıl orta okula, 3 yıl liseye giderdin ve bu 6 yıl boyunca hep İngilizce dersi vardı. Bu kadar zamanda insana çok daha iyi İngilizce öğretmiş olabilirlerdi. Ama bende de eşeklik var, bunca yıldır İngilizce öğrensem diye sayıklarım, memleketin eğitim sistemi dry.png bu kadarsa bu kadar, zırlayacağıma her gün 15 dakika bir şeyler okusam şimdi olduğum noktadan çok daha iyisine gelmiş olurdum. Bakalım, bu sayfayı güncellemeyi kendime iş edinirsem yine ufak bir çalışma olmuş olur. Bir yandan yazarak da çalışmış olucam hem. 

 

Geçenlerde almış olduğum basit İngilizce kitaplarından birini çevirmeye çalışıcam. Google Translate kullanıcam mecbur, kelime dağarcığım çok yetersiz. Ama her şey için, her saniye bakmıycam çünkü temel zamanları ve bazı basit kalıpları biliyorum. Kitap 6. seviyede (Level 6), alırken şöyle bir baktım içine tabii, okuyabilirim gibi geldi. Bakalım, görücez. Raymond Chandler tarafından yazılmış. İsmi The Long Goodbye. Buna 'Uzun Hoşçakal' demek olmaz herhalde, 'Uzun Veda' gibi düşünmek lazım. 


Bu mesaj hüfyaa tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.10.2014 - 20:35



ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#2 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 23.10.2014 - 21:13

The first time I saw Terry Lennox he was sitting in a Rolls - Royce in front of a fancy restaurant, and he was very drunk. He had a young man's face but his hair was white as snow. You could see he was drunk by looking at his eyes; otherwise he looked like any young man who had been spending too much money in a place that was there to take your money.

 

There was a woman beside him. Her hair was a pretty dark red and she had a distant smile on her lips. 

 

'I have a wonderful idea, darling' the woman said, trying to be nice.' Why don't we take a taxi your place and get your little car out? It's a wonderful night for a ride up the coast.'

 

The man said 'Awfully sorry, but I don't have it any more. Had to sell it.' He spoke clearly.

 

                                                ------------------------------------------------------------------------------------------

 

Terry Lennox'u ilk kez gördüğümde o süslü püslü (galiba...?) bir restoranın önündeki bir Rolls - Royce'un içinde oturuyordu ve çok sarhoştu.

 

Onda genç bir adamın yüzü vardı (Genç bir adamın yüzüne sahipti) fakat saçları kar gibi beyazdı.

 

Gözlerine bakınca onun sarhoş olduğunu görebiiyordunuz (Buradaki 'by'ın fonksiyonunu anlamıyorum. Gözleri tarafından..? Gözleri üzerinden...? Gözlerinden esinlenerek...? gibi..herhalde)...Bunun dışında her genç adam gibi görünüyordu...da, hangi özelliğe sahip olan her genç adam gibi?...Bunun içinden çıkamıyorum...bir yerde harcayacak çok parası olan...paranızı almak için orada olan...olmuyor...cray.gif

 

Yanında bir kadın vardı. Onun güzel koyu kırmızı saçları ve dudaklarında uzak bir gülüş vardı. 

 

'Bu harika bir fikir, sevgilim' dedi kadın, sevimli olmaya çalışarak...? Neden bir taksi çağırmıyor ve senin küçük arabandan çıkıp gitmiyoruz? (Defolmuyoruz...?) Bu arabayla sahil boyunca gitmek için harika bir gece. (Ancak böyle toparlayabildim 'For a ride up the coast' şeysini. 'Ride up' binmek, 'Coast' sahil, kıyı, sahil boyunca gitmek, kızakla yokuştan kaymak vs...'Sahil boyunca gitmek için arabaya binmek' diye düşününce oturuyor hepsi ancak. 'Arabayla sahil boyunca gitmek' sanki daha düzgün.)

 

Adam dedi ki, 'Çok çok özür dilerim, fakat bende yok artık. Satmak zorunda kaldım.' Anlaşılır bir şekilde konuştu. veya söyledi...?

 

E, olmadı ki böyle? Adamda ne yok? Para desen, parayı satmak zorunda kalmadı ya bu? Şeyi mi yanlış düşündüm...'Neden senin bu küçük arabandan kurtulup bir taksi almıyoruz' mı demek istedi? Ama o zaman da adam Bende yok artık' demez. Bu ne yaa? cray.gif


Bu mesaj hüfyaa tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 23.10.2014 - 21:17



ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#3 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 00:13

öbekler/cümleler/terimler için Zargan ve TurEng'i de tavsiye ederim *fiuv


2000 - 2010


bit.gifladybug.gif


#4 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 01:12

teşekkür ederiz. fakat bu kafayla bir şey anlamadım ben onlardan. sonra başka bi kafayla tongue.png yine deniycem. 1 - 2 şey yazdım ama sonuçtan bir şey anlamadım. kaldı ki neyin deyim veya işte, bir araya gelince başka bir anlama gelen sözcükler öbeği...olduğunu ayırt edebildiğimden de emin değilim. level 6 beni aşıyor belki. ama ben bi şekilde bu kitabın içinden çıkıcam. ileriye doğru bir şeyler anladıkça geriye doğru anlamadıklarımın bazıları da yerine oturur belki. şimdikkk...uyumadan az bi şey daha uğraşayım dedim ama kafa 1 milyon, bakalım olacak mı?

 

'Sold it, darling? What do you mean?' She slid away (=move away =uzaklaşmak) from him, but her voice slid even further.

 

'I had to. Had to eat.'

 

'Oh, I see. A piece of ice wouldn't have melted on her now.

 

                                            ------------------------------------------------------------------------

 

'Onu sattın mı sevgilim? Ne demek istiyorsun? (Ne diyorsun...?) Kadın ondan uzaklaştı fakat sesi....'even further - daha da...fakat sesi daha da...eee?...bir 'slid' yüzünden takılıyor yahu cray.gif ...şimdi bu slid, slide'in öteki halleri; slide da kaymak, kaydırmak demekmiş..sesi daha da kaydı? olmuyo. sad.png

 

'Mecburdum. Yemek zorundaydım.' Neyi? Parayı...? 

 

'Evet, gördüm. (Anladım; herhalde.) Bir buz parçası şimdi onda...yok...yok falan yok, netten bulamadığımı bir bilene sorucam çözücem ben seni. kitaba diyorum bunu yani, kitapla konuşuyorum evet. oberah2.gif

 

I'm going to sleep. bebis.gif


Bu mesaj hüfyaa tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.10.2014 - 01:14



ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#5 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 02:14

(Buradaki 'by'ın fonksiyonunu anlamıyorum. Gözleri tarafından..? Gözleri üzerinden...? Gözlerinden esinlenerek...? gibi..herhalde)

 

-erek, -arak anlamında kullanılmış.

"by looking at his eyes" = "Gözlerine bakarak"

 

...he looked like any young man who had been spending too much money in a place that was there to take your money.

 

Şöyle olabilir:

"...paranızı alma amacı taşıyan bir yerde çok fazla para harcayan her genç adam gibi görünüyordu."

 

she had a distant smile on her lips.

 

'distant' için 'belli belirsiz' veya 'hafif' denilebilir.

 

'I have a wonderful idea, darling'

 

'Harika bir fikrim var, sevgilim'

Böylesi daha güzel sanırsam tongue.png

 

' Why don't we take a taxi your place and get your little car out?'

 

'Neden bir taksiyle evine gidip senin şu küçük arabanı almıyoruz? 

 

'Awfully sorry, but I don't have it any more. Had to sell it.' He spoke clearly.

 

'Son derece üzgünüm, ama araba artık bende değil. Satmak zorunda kaldım.' Çok net konuştu.

 

 

Velhasıl pp.gif bire bir çevirmek yerine yorum katarak ve Türkçeye uygun şekilde uyarlayarak çevirebiliriz img-icecream.gif


2000 - 2010


bit.gifladybug.gif


#6 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 09:19

Böyle bir sayfaya benim de ihtiyacım var. Melih'e iş çıkıyo. 

Neyse ben de açacağım ama bir sayfa. Sanıram benim seviyem Hüfya ile aynı gibi.



#7 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 09:55

ay sen ne hoş, ne cici bir admin oluyosun bazen yaa. tongue.png çok sağ ol. senin söylediklerin bana şunu gösteriyor, bir kere acele etmemem lazım. daha sindirerek okumuş olsam 'why don't we take a taxi your place?' şeysindeki 'your place' ifadesini kaçırmazdım mesela. böylece onu taksi çağırmak değil taksiyle bir yere gitmek olarak düşünebilirdim. 'i have a wonderful idea' için 'bu harika bir fikir' derken zaten ayakta uyumuşum. onu hiç zorlanmadan 'harika bir fikrim var' diye çevirebilirdim ben, çok basit, nasıl dalmışsam demek ki. üşenmeyip toparlıycam ben buraya kadar olan bölümü şimdi. ama bi el atman gereken başka yerleri de var aslında. görürsen onlara da bakarsın belki, bak en şirin ifademle çok rica ediyorum. ihi.png

 

The first time I saw Terry Lennox he was sitting a Rolls - Royce in front of a fancy restaurant, and he was very drunk. 

 

Terry Lennnox'u ilk gördüğümde o pahalı (fancy: süslü püslü, fantezi, fahiş) bir restoranın önündeki bir Rolls - Royce'un içinde oturuyordu ve çok sarhoştu.)

 

 

He had a young man's face, but his hair was white as snow.

 

(Genç bir adamın yüzüne sahipti fakat saçları kar gibi beyazdı.)

 

 

You could see he was drunk by looking at his eyes; otherwise he looked like any young man who had been spending too much money in a place that was there to take your money.

 

(Onun gözlerine baktığınızda sarhoş olduğunu görebiliyordunuz, bunun dışında paranızı alma amacı taşıyan bir yerde çok para harcayan her genç adam gibi görünüyordu.)

 

- şöyle bi şey aslında de mi; man who had been spending too much money / çok para harcamış olan bir adam...a place that was there to take your money / bir yer ki orası sizin paranızı alır - almak ister / paranızı alma amacı taşıyan bir yer -

 

 

There was a woman beside him. 

 

(Onun arkasında bir kadın vardı.)

 

 

Her hair was a pretty dark red and she had a distant smile on her lips.

 

(Onun saçlarının hoş bir koyu kırmızı rendi ve dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.)

 

 

'I have a wonderful idea, darling' the woman said, trying to be a nice.

 

('Harika bir fikrim var sevgilim' dedi kadın sevimli görünmeye çalışarak.)

 

 

'Why don't we have a taxi your place and get your little car out?'

 

(Neden bir taksiyle evine gidip senin şu küçük arabanı almıyoruz?'

 

 

It's a wonderful night for a ride up the coast.'

 

(Bu arabayla sahil boyunca gitmek için harika bir gece.)

 

 

The man said,'Awfully sorry, but I don't have it any more.Had to sell it. ' He spoke clearly.

 

(Adam 'Son derece üzgünüm fakat araba artık bende değil' dedi. 'Satmak zorunda kaldım.' Çok net konuştu.

 

 

'Sold it, darling? What do you mean?' She slid away from him, but her voice slid even further.

 

('Onu sattın mı sevgilim? Ne diyorsun?' Kadın ondan uzaklaştı fakat sesi daha da....?) burada takılmaya devam ediyorum maalesef. girl_sigh.gif

 

 

'I had to. Had to eat.'

 

(Mecburdum. Yemek zorundaydım.) satıp parasını yemek zorundaydım...?

 

 

'Oh, I see.' A piece of ice wouldn't have melted on her now. 

 

('Evet görüyorum - anladım.) 2. cümleyi hiç anlamadım yalnız. sniffle.gif Şimdi onun (kadının) üstünde...bir buz parçası....erimiş olamazdı...? sniffle.gif

 

 

 

 

 

 




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#8 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 11:06

ikinci cümleden sonra ne var. belki o bir kalıptır. buzlar erimedi. kadını ikna edemedi gibi filan bir şey olabilir                mi acaba?



#9 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 19:17

9p3Jb8.jpg



#10 _VenüS_

_VenüS_

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Dokunulmazlar
  • 1.242 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 20:00

Ahahhaha:)) Lamos supermiş. İzninle kaydediyorum? bunu bir yerlerde paylaşıcam.

Anlarsın ki aslında kimsenin, farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.

Hepsi bu!


Can Yücel


#11 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 20:26

Benim ingilizce de bu seviyelerde işte :D

 

pYadva.jpg



#12 _VenüS_

_VenüS_

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Dokunulmazlar
  • 1.242 Mesaj
  • Cinsiyet:Belirtilmedi

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 20:48

Ahahhaha:)) yazık adama yahu sen cöbü alıcam derken kendini derste bul. O vakit hüfyaa ve antikten sonra sıraya girelim hepimiz uzun paragraflar da ekledik mi Melih daha foruma gelmez:))

Bu mesaj _VenüS_ tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.10.2014 - 21:01

Anlarsın ki aslında kimsenin, farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.

Hepsi bu!


Can Yücel


#13 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 21:54

öncelikle şunu söyleyeyim antiqa; sen sayfa açtın da ben abone olmadım mı? sayfanın başına dikilip onu vatan toprağını düşmen askerlerinden koruyan bir askermişcesine korumadım mı? :P aç hadi, ben heveslendim yine, çalışalım. bööle bi heves geliyor ingilizce öğrenmek için, bir süre okuyorum falan, sonra bırakıyorum peşini. biraz ilerletebilsem, bazı basit metinlerin altından kalkabilsem yeter bana. ingilizce hikaye kitapları falan okumanın faydalı olacağına inanıyorum aslında, ben bugün yukarıya yazdıklarımı kaç kere okudum kitaptan, baya bi alıştırma oluyor. başkalarına faydamız olur mu bilmem ama birbirimize faydamız olur belki. bir süre bile devam ettirsek kardır, pekiştirme olur. ki ben o kitabı sonuna kadar buraya yaza yaza çözmeye çalışmak niyetindeyim, olduğu kadar olsun. kızımın ingilizcesi fena değil, ona da sorabilirim. ama önce kendim uğraşmış olmak istiyorum. bak bu sabah aynı cümleleri tekrar yazdım buraya, tek tek yazdım yine, copy - paste yapmadım. onu bile çalışmadan sayıyorum, yine yazdığın şeyler bi kafandan geçmiş oluyor.

 

lamos...girl_haha.gif

 

antiqa;o dediğini düşündüm ben de.

 

A piece of ice wouldn't have melted on her now.

 

Kadının yüzüne buz gibi bir ifade oturmuştu...falan mı acaba? böyle varsayımla da olmaz ki. 'melt' bir sürü anlamı olan bir kelime; eriyik, erimek, eritmek, ergimek...ayrıca yumuşamak ve yumuşatmak...bu cümleyi çözemiyorum ben. şimdilik dursun. ben biraz devam edeyim.




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#14 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 24.10.2014 - 22:27

Right then, the car door seemed to open itself and the young man fell off the seat and landed, sitting, on the ground.

 

(Right then...(?), arabanın kapısı kendi kendine açılır gibi oldu ve genç adam koltuktan düştü ve indi (düşürek indi...?), yere oturdu.) 

 

 

So I went over stuck my nose in their business, althought it's always a mistake to interfere with people who are drunk. 

 

(So i went over in their business....(?), sarhoş insanlara müdahale etmek her zaman bir hata olmasına rağmen.)

 

acaba şey mi demek istiyor; sarhoş insanlara müdahale etmek her zaman yanlış bir şey olduğu halde, bunu bilmeme rağmen gittim onların işine karıştım....deyimler çok fena zorluyor insanı. cray.gif

 

 

I picked him up and put him on his feet. 

 

(Onu yukarıya kaldırdım -ayağa kaldırdım?- ve ayaklarının üstünde durdurdum. -durmasını sağladım?-)

 

 

'Thank you so much' he said politely. I thougt I heard an accent.

 

('Çok teşekkür ederim' dedi nazikçe. Bir aksan duyduğumu düşündüm. -şivesi olduğunu?- )

 

 

'He is so English when he is drunk', she said in a hard voice. 'Thanks for catching him.'

 

('Sarhoşken o kadar İngiliz oluyor ki' dedi kadın sert bir sesle. 'Onu yakaladığınız için teşekkürler. -tuttuğunuz?-

 

 

'I'l get him in the back of the car', I said.

 

('Onu arabanın arkasına götüreceğim' dedim)

 

 

 

 

 

 




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#15 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 26.10.2014 - 00:02

'Sorry, mister, but I'm late for an appointment.' She started to drive off. 'He's just a lost dog,' she added. 'Perhaps you can find a good home for him.' And then she was gone. And the guy was asleep in my arms.

 

('Af edersiniz bayım, fakat bir randevuya geç kalıyorum.' O arabayla uzaklaşmaya başladı. 'O sadece kayıp bir köpek' diye ekledi. 'Belki ona güzel bir yuva bulabilirsiniz.' Ve sonra o gitmişti. Ve herif kollarımda uyumaktaydı)

 

 

 

I carried him to my car. He was heavy. As I put him in the front seat, he woke up and thanked me again, and went back to sleep. He was the politest drunk I'd eer met. While I drove, I looked him once in a while. The right side of his face was one big scar that the doctors had worked on. They hadn't failed but they hadn't succeeded either.

 

(Onu arabama taşıdım. Ağırdı. Onu ön koltuğa koyduğumda uyandı ve bana tekrar teşekkür etti, sonra uykuya döndü -devam etti?-. Karşılaştığım en kibar sarhoştu. -karşılaşabileceğim?- Arabayı sürerken arada bir ona baktım. Yüzünün sağ tarafı doktorların üstünde çalışmış olduğu büyük bir yaraydı. Onlar başarılı olmamışlardı, ne de başarısızdılar.)

 

 

 

I was living that year in a house on Yucca Avenue in the Laurel Canyon area. The rent was low, partly because the owner didn't want a written agreement, and partly because of the steps. She was getting old and they were too steep for her.

 

(O yıl Yucca Caddesi'nde, Laurel Canyon Meydanı'nda yaşıyordum. Kira düşüktü, kısmen ev sahibi bir yazılı anlaşma istemediği için, kısmen basamaklar yüzünden. O yaşlanıyordu ve onlar -basamaklar- onun için çok dikti.)

 

 




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#16 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 27.10.2014 - 16:23

Hüfyaa kendi kendine İngilizce çalışmalarına ısrarla devam ediyordu, etmeliydi, edecekti, aşağıda dotnetdotcom olacak her yanı ayrı oynayan bot parçasını görmüş olsa bile lan.png pes etmeyecekti, o kitabı bitirecekti, kararlıydı. 'Aferin!' diyoruz kendisine. ihi.png

 

 

I got him up them somehow. Inside, I put him on the sofa and let him go back to sleep. He slept for an hour. When he woke up, he looked around and at me, and wanted to know where he was. I told him. He said his name was Terry Lennox and he lived in Westwood, alone. His voice was steady. He said he could handle a cup of coffee.

 

(Her nasılsa onları -basamakları- aşıp onu yukarı çıkarabildim. İçeride, onu kanepeye koydum ve uykuya dönmesine izin verdim. -Uyumaya bıraktım?- 1 saat uydu. Uyandığı zaman etrafına ve bana baktı ve nerede olduğunu öğrenmek istedi. Ona söyledim. İsminin Terry Lenox olduğunu ve Westwood'da yalnız yaşadığını söyledi. Sesi sakindi. Bir fincan kahve alabileceğini söyledi.)

 

 

When I brought it, he asked me why he was here. I told him he had passed out outside a restaurant and his girl had driven off and left him. He said he couldn't blame her. 

 

(Kahveyi getirdiğimde bana neden burada olduğunu sordu. Ona bir restoranın dışında bayılmış olduğunu, kız arkadaşının çekip gittiğini ve onu bıraktığını söyledim. Onu suçlayamayacağını söyledi.)

 

 

'You English?' I asked.

 

'I lived there once. I wasn't born there.'

 

He finished the coffee and I drove him home. He didn't say much on the way, except that he was sorry. He had probably said it so often that it was automatic.

 

('İngiliz misin? diye sordum. 'Bir zamanlar orada yaşadım. Orada doğmadım.' dedi.Kahvesini bitirdi ve onu arabayla evine götürdüm. Yolda üzgün olduğu dışında fazla bir şey söylemedi. Muhtemelen bunu o kadar sık söylemişti ki artık otomatik olarak söylüyordu.)


Bu mesaj hüfyaa tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 27.10.2014 - 16:25



ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#17 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 30.10.2014 - 00:26

His apartment was small and empty. There was a little furniture but no personal items at all. It didn't look like a place where anybody lived. He offered me a drink. I said no. When I left, he thanked me again, but not as if I had climbed a mountain for him and not as if it was nothing at all. He was shy but very polite. Whatever he didn't have, he had manners. 

 

(Dairesi küçük ve boştu. Birkaç parça mobilya vardı ama kişisel eşyalar yoktu. Birinin yaşadığı bir yere benzemiyordu. Bana içecek bir şey teklif etti. İstemediğimi söyledim. Ayrılırken bana tekrar teşekkür etti fakat ne onun için dağa tırmanmışım gibi, ne bütün bunlar onun için hiçbir şey değilmiş gibi. Utangaçtı fakat çok nazikti. -Whatever he didn't have...?- görgülü tavırları vardı.

 

 

Driving home, I thougt about him. I'm supposed to be a tough but this one bothered me. I didn't know why, unless it was the white hair, and the scar and the clear voice. There was no reason I should see him again, though. He was just a lost dog, like the woman said.

 

(Arabayla eve dönerken onun hakkında düşündüm. Dayanıklı olmam gerekiyordu ama bu bana sıkıntı vermişti. Sebebini bilmiyordum, -unless...?- beyaz saçlardı, yara iziydi ve o net sesti. Onu tekrar görmem için bir neden yoktu gerçi. Kadının dediği gibi, o kayıp bir köpekti.)

 

 

It was a month later when I did see him again, about three blocks from my office. There was a police car stopped in the middle of the street, and the men inside were staring at something on the kerb. That something was Terry Lennox - or what was left of him. His shirt was dirty and open at the neck. He hadn't shaved for four or five days. His skin was so pale that the scar hardly showed. It was obvious why the policeman were looking at him, so I went over there fast and took hold of his arm.

 

(Onu ofisimin 3 blok ötesinde tekrar gördüğüm zaman 1 ay sonrasıydı. Bir polis arabası caddenin ortasında durmuştu ve içindeki adamlar gözlerini asfalttaki bir şeye dikmişlerdi. O şey Terry Lennox'de - ya da ondan ne kaldıysa. Gömleği kirliydi ve boynu açıktı. 4 - 5 gündür tıraş olmamıştı. Cildi öyle solgundu ki yara izi...sert görünüyordu...? Polislerin neden ona baktıkları belliydi, böylece hızla oraya gittim ve onun kollarını tuttum.)

 

 

'Stand up and walk,' I said 'Can you do it?'

 

('Kalk ve yürü,' dedim. 'Bunu yapabilir misin?'

 

 

He looked at me and nodded slowly. I wasn't even sure he recognized me. 'I'm just a little empty' he said. 

 

(Bana baktı ve yavaşça başını salladı. Beni tanıdığından bile emin değildim. 'Sadece biraz açım' dedi. )




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#18 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 31.10.2014 - 02:00

He made the effort and let me walk him to the street. There was a taxi there. I opened the back door and got him inside. The police car pulled up. A cop with grey hair asked me, 'What have we got here?'

 

(Çaba sarf etti ve caddede onunla yürümeme izin verdi. Orada bir taksi vardı. Arka kapıyı açtım ve onu içeri koydum. Polis arabası yukarıya çekti. -yukarıya çekti ne ki?- Gri saçlı polis bana'Burada neyimiz var?' diye sordu. -bu böyle çevrilmez tabii.-)

 

 

'He's not drunk,' I said. 'He's a friend.'

 

'That's nice,' the cop said sarcastically. He was still looking at Terry. 'What's your friend's name, pal?'

 

'Philip Marlowe,' Terry said slowly. 'He lives on Yucca Avenue in Laurel Canyon.'

 

The cop stared at us both. He was making a decision. It took him a little while. 'OK. Get him off the street at least.' The police car drove away.

 

('O sarhoş değil,' dedim. 'O bir arkadaşım'

 

Polis alaylı bir şekilde 'Çok hoş,' dedi. Hala Terry'ye bakıyordu: 'Arkadaşının adı ne, ahbap?'

 

Terry yavaşça 'Philip Marlowe,' dedi. Laurel Canyon Meydanı'ndaki Yucca Caddesi'nde yaşar.'

 

Polis ikimize birden dik dik baktı. Bir karar veriyordu. Bu az bir zamanını aldı. 'Peki. En azından -hiç değilse?- onu caddeden götür.' Polis arabası uzaklaştı.)

 

 




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#19 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 31.10.2014 - 17:15

Hüfyaa durmuyordu, duramıyordu, durdurulamıyordu :P; kendi kendine İngilizce çalışma ve bu niyetle İngilizce hikaye okumaya çalışma şeysine tam gaz devam ediyordu. Öyle ağır bir şey değilse bile ortalama bir İngilizce roman okuyabilen bir kızı vardı kendisinin, kendisi de 'The cat İs climbing the tree' veya 'Where are you from?', ya da (Or :P) 'I don't like celery ihi.png' seviyesinden daha şey bir seviyeye çıksa fena mı olurdu, hem bu internet üzerinden yaptığı işler açısından da faydalı olurdu, de mi, evek; öyleyse devam: book.gif

 

 

We went to a place where you could get hamburgers that you could actually eat. I fed Lennox a couple and a bottle of beer and took him to my place. An hour later, he was shaved and clean, and he looked human again. I made two very mild drinks and we talked as we drank.

 

(Gerçekten yiyebileceğiniz hamburgerler alabileceğiniz bir yere gittik. Lennox'u 1 çift hamburger ve 1 şişe birayla doyurdum ve evime götürdüm. 1 saat sonra tıraşlı ve temiz haldeydi ve tekrar bir insana benzemişti. 2 hafif içecek hazırladım ve onları içerek konuştukç)

 

 

'Lucky you remembered my name,' I said.

 

(Adımı hatırladığın için şanslısın,' dedim.)

 

 

'Not only that,' he said. I looked up your phone number,too.'

 

('Sadece onu değil,' dedi. 'Telefon numarana da baktım.')

 

 

'So why didn't you call? I live here all the time.'

 

(Öyleyse neden aramadın? Her zaman burada yaşıyorum.')

 

 

'Why should I bother you?'

 

(Neden sana zahmet vereyim?')

 

 

'Looks like you ought to have bothered someone.'

 

(Senin gibi birilerine zahmet vermek zorunda olmalı.)

 

 

'Asking for help isn't easy,' he said 'Especially when it's all your own fault.' He looked up with a tired smile. 'Maybe I can stop drinking one of these days. They all say that, don't they?'

 

('Yardım istemek kolay değil,' dedi. 'Özellikle her şey senin kendi hatansa.' Yorgun bir gülüşle baktı. 'Belki günlerden bir gün içmeye son verebilirim. Hep böyle derler, değil mi?)

 

 

'It takes about three years.'

 

(Bu aşağı yukarı 3 yıl sürer.)

 

 

'Three years?' He looked shocked.

 

('Üç yıl?' Şok olmuş gibi baktı.)

 

 

 




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...


#20 hüfyaa

hüfyaa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 6.884 Mesaj
  • Cinsiyet:Bayan
  • Konum:kocaeli
  • İlgi Alanları:binkelam.com,birkizbirana.blogspot.com,sadecegelinlik.blogspot.com,erkekgiyimkusam.blogspot.com,sadeceelbise.blogspot.com,bakimveguzelliksirlari.blogspot.com

Gönderim zamanı 05.11.2014 - 01:19

Raymond Chandler tarafından yazılmış olan The Long Goodbye isimli hikaye toplamda 91 sayfa, sadece hikayenin yazılı olduğu sayfaları sayarsak 80 sayfaydı ve Hüfyaa henüz bunun toplam üzerinden 10., sadece hikayenin yazılı olduğu sayfalar üzerinden 4. sayfasındaydı. Yani ne kalıyor şu anda, 76 sayfacık. ihi.png Devam:

 

He turned and looked at the clock and changed the subject. 'I have a suitcase worth two hundred dollars down at the Hollywood bus station. I could get money for it. Maybe not two hundred dollars, but enough for a bus ticket to Las Vegas, and I could get a job there.'

 

(O döndü ve saate baktı ve konuyu değiştirdi. 'Hollywood otobüs durağının aşağısında 200 dolar değerinde bir çantam var. Onun için para alabilirim. Belki 200 dolar değil, fakat Las Vegas'a bir otobüs bileti alacak kadar, ve orada bir iş bulabilirim.')

 

 

I didn't say anything.

 

(Hiçbir şey söylemedim.)

 

 

'A man I knew well in the army runs a big club there. His name's Randy Starr.'

 

(Orduda tanıdığım bir adam orada büyük bir kulüp işletiyor. Onu adı Randy Starr.)

 

 

Something must have shown on my face. 'Yes,' he continued, 'he's part gangster but they all are, and the other part of him isn't bad.'

 

(Yüzümden bir şeyler görünmüş -belli olmuş- olmalı. 'Evet,' diye devam etti...bunun içinden çıkamıyorum...şöyle olabilir belki; 'Evet, o kısmen gangster ama -o bir yönüyle gangster ama- onlar -oradakiler..mi acaba?- hep öyle, ve onun diğer yönleri kötü değil.)

 

 

'I can give you the bus fare and some extra,'  I said.

 

(Sana otobüs ücretini ve bazı başka şeyler verebilirim' dedim. -ve daha fazlasını?-)

 

 

He shook his head. 

 

(Başını salladı.)

 

 

'I want you out of my hair,' I explained. 'I've got a feeling about you.'

 

('Aklımdan çıkmanı istiyorum. -galiba- Seninle ilgili hislerim var. -sezgilerim...?-)

 

 

'You have?' He looked down into his glass. 'We've only met twice. What sort of feeling?'

 

('Senin mi?' Küçümseyerek -küçümseyen bakışlarla- bardağının içine baktı. 'Biz sadece 2 kere görüştük. Ne yür duygular?')

 

 

'A feeling that next time we meet, I'll find you in worse trouble than I can get you out of. I don't know why I have this feeling, but I do.'

 

('Gelecekte yine görüşeceğimiz, seni içinden çıkardığım sorundan daha berbat bir sorunun içinde bulacağımla ilgili bir duygu. Neden böyle bir hissim olduğunu bilmiyorum, fakat böyle hissediyorum.')




ne giderim peşlerinden..ne ardımda devam olsun..
ne uyarım,ne hükmeder..kalanlara selam olsun...






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli