İçerik değiştir



- - - - -

Atatürk’e Yönelik Çirkin İftiralara Yanıttır


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 2 yanıt verildi

#1 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 28.04.2006 - 19:38


Atatürk’ün Türk Olmadığına Dair İftiralara Yanıtlar


"Benim hayatta yegane fahrim (onurum), servetim, Türklük’ten başka bir şey
değildir." diyen Mustafa Kemal’i gözden düşürmek için örümcek kafalı ve ruh
hastası denilebilecek kişilerin saldırdıkları başlıca değerlerden birinin Atatürk’ün soyu
olduğu bir geçektir.
Bu noktada iftiracılar kendi aralarında bir türlü hemfikir olamamışlardır. Atatürk’ün
“Yahudi dönmesi (Sebatay) , Sırp, Bulgar, Makedon” olduğu iddiaları matematiksel
olarak iddiacıların (=iftiracıların) her halükarda yüzde sekseninin yalancı olduğu
gerçeğini ortaya koyar. Bizim birazdan yapacağımız ise, bu iddia(=iftira) sahiplerinin
tamamının yalancı olduğunu kanıtlamaktır.
a ) Zübeyde Hanım’ın Soyu
Zübeyde Hanım'ın soyu Yörük'tür. Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği'nin
yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar'da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç
ettirilen ailelerdendir. Konya bölgesinden geldikleri için bu aileler, "Konyarlar" ismi ile
resmi kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır
Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım, bakın annesi Zübeyde Hanım’ın soyunu
belgeleri tasdikler şekilde gene onun ağzından nasıl anlatıyor:
"Annemden sık sık şunları dinlemişimdir. Bizim esas soyumuz Yörük’tür. Buralara
Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz" ve ailenin bir kısmının Konya’ya geri
döndüğünü ilave ederek "Dedem Feyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya'ya gitmiş,
Mevlevi dergahına girmiş, orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak." Diyor
Lord Kinross “Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu” adlı kitabında Atatürk hakkında
edindiği bilgileri şöyle aktarıyor: " Ailesi Selânik'in batısında, Arnavutluk'a doğru, sert ve
çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası,
Türklerin Makedonya'yı ve Tesalya'yı almalarından sonra Anadolu'nun göbeğinden gelen
köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında ilk göçebe Türk
kabilelerinin torunları olan ve hâlâ Toros dağlarında özgür yaşamlarını sürdüren sarışın
Yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı. Mustafa da annesine çekmişti;
saçları onun gibi sarı, gözleri onun gibi maviydi. Annesinin, üzerindeki etkisi büyük oldu.
Mustafa bu etkıye zaman zaman saygıyla, zaman zaman da başkaldırarak karşılık verdi.
Bir halk kadını olan ve bundan başka türlü görünmek de istemeyen Zübeyde Hanım güçlü
bir iradeye ve sağlam bir köylü güzelliğine sahipti. Doğuştan akıllı bir kadındı, yalnız
yeteri kadar eğitim görmemiş, okuma yazması ancak öğrenebilmişti. "

B ) Alirıza Efendi’nin Soyu
Sultan Murat Hüdâvendigâr zamanında başlamak üzere, Rumeli'ni ve Balkanlar'ı
Türkleştirmek için soyu temiz Türk ailelerinden oluşan özel güçlerin bu bölgeye
gönderildikleri bilinen bir gerçektir.
Bu göçlerin büyük bölümünü Yörük Türkmen boylarından gönderilen aileler
oluşturmaktadır. Bu boylar Tanrıdağı ve Karagöz Yörüklerinden olup, Konya yöresine
yerleşmiş bulunan isimleri, tek tek yazılı bulunmaktadır.
950 tarih ve 82 numaralı l yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı
defterinde Anadolu'dan Rumeli'ye geçen Türk boy ve ailelerinin isimleri açıkça
yazılı bulunmaktadır.

Mustafa Kemal'in baba soyu, Aydın/Söke'den gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen,
"Kocacık Yörükleri (Koca Hamza Yörükleri)"ndendir. Ali Rıza Efendi, Manastır'ın
Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık'ta dünyaya gelmiştir(1839). Aile sonradan
Selanik'e göçmüştür. Babası İlkokul öğretmeni Kızıl Hafız Ahmet Efendi'dir. Amcası,
Kızıl Hafız Mehmet Efendi'dir. Taşıdıkları "Kızıl" lakabı ve yerleştikleri yere "Kocacık"
Mustafa Kemal'in baba soyu, Aydın/Söke'den gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen,
"Kocacık Yörükleri (Koca Hamza Yörükleri)"ndendir. Ali Rıza Efendi, Manastır'ın
Debre-i Bala sancağına bağlı Kocacık'ta dünyaya gelmiştir(1839). Aile sonradan
Selanik'e göçmüştür. Babası İlkokul öğretmeni Kızıl Hafız Ahmet Efendi'dir. Amcası,
Kızıl Hafız Mehmet Efendi'dir. Taşıdıkları "Kızıl" lakabı ve yerleştikleri yere "Kocacık"denmesi; Ali Rıza Efendi'nin soyunun, Anadolu'nun da Türkleşmesinde katkısı olan "
Kızıl-Oğuz" yahut "Kocacık Yörükleri-Türkmenleri"nden geldiğini göstermektedir
Belgeler ile ortaya konulduğu üzere Atatürk'ün dedeleri; Anadolu'dan Rumeli'ye gidip,
Yunanistan'da Manastır Vilayeti'nin derebeyi Bala sancağına bağlı bulunan KocacıkNahiyesine yerleşen ailelerdendi..Kocacık Nahiyesinin tamamen Türk'tür. Atatürk
Kocacık Nahiyesine yerleşen ailelerden olan Hafız Ahmet Efendi'nin torunudur.
Fetihnamelerde, buralardaki Konya Türklerine hudut gazileri ünvanı verildiği
yazılmaktadır. Bu Türklere miri, Yörülen Türkmenlerden denilmekteydi.
Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım’ın anasının adı Ayşe, Babasının ki de Fatih Sultan
Mehmet’in Konya Karaman Bölgesinden Rumeli’ye göndererek iskan ettirdiği Yörük
ailesinden gelen Sofizade Feyzullah Efendi babası ise , Aydın/ Söke'den gelerek Manastır
vilayetine yerleştirilen, "Kocacık Yörükleri (Koca Hamza Yörükleri)’nden Kızıl Hafız
Ahmet Efendi’dir.
Osmanlı'da "efendi" şehzadeler ve din adamları, yüksek bürokrat , eğitimli
çevresinde sözü geçen kişiler ve köle sahipleri için kullanılan bir unvan idi.

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#2 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 30.04.2006 - 00:51

ATATÜRK'ÜN YAŞAMINDAKİ KRONOLOJİK OLARAK OLAYLAR

1881
Mustafa'nın Selanik'te dünyaya gelmesi.

1893
Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni
tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.

1895
Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye başlar.

1899
Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

1902
Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine
devam eder.

11 Ocak 1905
Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun
olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.

Ekim 1906
Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir
dernek kurarlar.


Eylül 1907
Mustafa Kemal Üçüncü Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir.

13 Eylül 1911
Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.


9 Ocak 1912
Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

25 Kasım 1912
Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine
atanır.

27 Ekim 1913
Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.

25 Nisan 1915
İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni
ile ilerlemelerini durdurur.

9 Ağustos 1915
Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.

1 Nisan 1916
Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe terfi eder.

6-7 Ağustos 1916
Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır.

31 Ekim 1918
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.

30 Nisan 1919
Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle
Müfettiş olarak atanır.

16 Mayıs 1919
Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder.

19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.

8 Temmuz 1919
Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse
ordudan istifa eder.

23 Temmuz 1919
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir.

4 Eylül 1919
Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir.

27 Aralık 1919
Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.

23 Nisan 1920
Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar.

11 Mayıs 1920
Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir.

5 Ağustos 1921
Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.

23 Ağustos 1921
Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.

19 Eylül 1921
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi
unvanını verir.

26 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.

30 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.

10 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.

1 Kasım 1922
Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması
Yönündeki önerisini kabul eder.

14 Ocak 1923
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.

29 Ekim 1923
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in
ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.

24 Ağustos 1924
Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.

9 Ağustos 1928
Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.

12 Nisan 1931
Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.

12 Temmuz 1932
Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.

16 Haziran 1934
Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk"
soyadını verme kararı alır.

10 Kasım 1938
Atatürk vefat eder.


Kaynak: http://www.mkutup.gov.tr/olaylar.html

AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#3 vaudeville

vaudeville

    Siyaset Yazarı

  • Üyeler
  • 302 Mesaj

Gönderim zamanı 18.03.2007 - 01:23

Gazi Paşa'yı sapkın ideolojileri ve ikbal hevesleri için kullananlara her daim rastlamaktayız şüphesiz..

Ben de internette gezinirken,radioislam.org adli sitede Atatürk'ün,Itamar Ben-Avi isimli bir yahudinin otobiyografisinde,ona musevi oldugunu ikrar ettigini yazdigini,bundan farkli olarak da Zichron Yaakov isimli bir musevi gazetecinin de Israil'in ilk baskani Ezer Weizman'in ilk Türkiye ziyareti öncesi,sözcüsü bayan Batya Keinan ile yaptigi telefon görüsmesinden yola cikarak yazilan bir makaleye rastladim..Isin ilginç kismi,bastan asagi yahudi düsmanligi yapilan,yahudilere güvenilmemesi gerektiginin her daim altini çizen bu sitenin,argümanlarini yahudilere dayandirmasiydi,bu ne perhiz bu ne lahana turşusu..

Iddialara gecelim;
Weizman'in Türkiye ziyareti öncesi,sözcü Keinan'i arayip,"kabrinde seremoni düzenlenecek olan Mustafa Kemal'in yahudi atalara sahip oldugunu biliyor musunuz?" sorusuna sasirmaksizin onayladigini,telefonun kapatilmasinin akabinde tekrar arayan gazetecinin bu sefer,sözcü Keinan'in telasli durumda oldugunu,bunun gizli bir bilgi oldugunu ve bu bilgiye nereden ne sekilde ulastigini sorduğunu belirtiyor gazeteci Yaakov..Gönderdiği faksta Atatürk'ün babasinin ırksal manada "belli belirsiz" bir kişi olduğunu ve hepimizin bildigi Zübeyde Validemizin göndermek istedigi okulu reddedip,bir sabetaist olan Semsi Efendi okuluna göndermesi ile,-ki burada da belirtilmektedir,bu okulda Avrupai ve seküler bir egitim verilmektedir- tezlerinin desteklendiği manasini cikarmaktalar..

Avrupai ve seküler...Sizce de kulaga hos gelmiyor mu?Eğitimden bahsediyorsak,şahsen ben buradan Ali Riza Bey'in bir sabetaist oldugunu degil,Ata'nin ileri görüslülügü ve mantiksal dehasini kimden aldigi sonucunu cikariyorum..

Devam edelim;Siyonizm fikrinin gelisiminde basrol oynayan Eliezer Ben Yehuda'nin oglu Itamar Ben-Avi'nin otobiyografisinde Mustafa Kemal'in,1911 sonbaharinda Kudüs'te raki icerken tanistigini ve bu esnada, "Sabetay Sevi'nin soyundan oldugu ve onun büyük bir hayrani oldugu" sirrini verdigini iddia etmekte..
Ikinci bulusmalarinda ise daha uzun ve ayrintili konusma imkani bulduklarini,burada da evde Venedik yazmasi bir "eski ahit" bulundugunu ve babasinin Karay Yahudisi bir hocasini eve getirerek,okuma dersi verdigini,o günlerden aklindan kalan sözlerin ise Shema Yisra'el (yahudi sahadeti) oldugunu ve bunun gizli duasi oldugunu iddia etmekte Ben-Avi..

Bana sorarsaniz dini ve kökenleriyle ilgilenmemekteyim,fakat bu suçlayici tarzda ve ihanet çerçevesinde ele alindigi noktada bir "dur" demek gerekir..Müslümanlara Kafirun Suresi'ni,olmayanlara da ahlak ve saygı kavramlarını tekrar hatırlatmak gerekiyor..Meseleyi din değil de siyasi çerçevede ele alan,suretihaktan görünüp hıyanetle nefeslenenleri,inkarcı,bilinç altı kaçaklarını,her ahval ve şeraitte yanıtlayacak bir "aşık" bulunacaktır..

Devletin yapisindaki laikliği,halkla bütünlestirip,ahalinin inanclarini sorgulama haddini kendinde gören,hilafetin kaldirilmasi ve Ayasofya'nin müze haline getirilip,ibadete kapatilmasinin yasattiği kuyruk acisiyla Cumhuriyetimizin sembolü Yüce Atatürk'e saldirmakta ve bunu gayet çürük temeller üzerine insa etmekte;odaklanmis mantik ve sınırlı muhakeme yetenekleriyle..

Efendiler!Sekilciliği bir kenara birakip,icraatleri ele almak zorundayiz..Soruyorum size,hangi hain fikir ona İtalyanları Trablus'tan atmak için,tebdil-i kıyafet,halkı ayaklandırarak kıyı şeridine kadar ittirebilirdi?Hangi hain fikir ona Kurtulus Savasi'nin atesini yaktirabilirdi?Siyasi sabetaycilikla,dolayisi ile emperyalist odaklarin kölesi olmakla suçlanan Gazi Paşa'ya,hangi hain fikir yine ayni odaklari kapi disari etmeyi ve akabinde bu dik durusu,saglayabilirdi?

Görünenin arkasindaki merak etme eğilimi hepimizde var,farkindayim ve bunu suiistimal etmenin de ne kadar kolay oldugunun farkindayim..Fakat;dikkat ediniz,sabit fenomen ve olgular bize gerçegi-dogru yolu gösterir çoğu zaman..Biz,kendimize "doğru" kahramanı seçtik!

Saygilar..





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli