bu konuya 3 yanıt verildi

[ebarah]

Yıl: 1994
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanılığı için kıran kırana bir siyasal mücadele yaşanıyor.
İlha Kesici, Zülfü Livaneli, Bedrettin Dalan gibi adayların yanına Refah Partisi’nin kozu genç bir isim Recep Tayyip Erdoğan.
Kimse Erdoğan’ın kazanacağına ihtimal vermiyor. Özel televizyonlar özgürce, siyasal baskı görmeden tüm adaylara ekranı açıyorlar.
Show TV’de Pınar Türenç, Recep Tayyip Erdoğan’a soruyor: “Seçildiğinizde İstanbul’daki kaçak binaları yıkacak mısınız?”
“Siz ne diyorsunuz hanımefendi İstanbul’un yüzde 60’ı kaçak bina. Ben de kaçak binada oturuyorum. Niye yıkayım aksine ruhsat vereceğim.”
***************************************************

Bu sözleriyle belediye başkanı olan Erdoğan, artık başbakan.
Ve diyor ki:
“Bedeli ne olursa olsun. Can kaybına yol açma riski bulunan tüm kaçak binaları yıkacağız. Bu acıları yaşamaktansa iktidarı kaybetmek daha hayırlıdır.”

[pac]

kaçak binaları yıkmak oy kaybetmeyi bırak oy patlaması yaşatır akp ye bi laf vardır yaralı parmağa işemez faydası olmazsa diye =)


kaçak binaları yıkılan yüzüstü bırakılmıcak ki aksine öncelikle yandaş olanlar gecekondusunu verip güzel daire alacak, bir sürü kişi iş sahibi olacak emlak fiyatları yükselecek ve özellikle müteahhitler köşeyi dönecek. kim mi zararlı çıkıcak tabiki bütçe açığı.


ama bu bütçe açığı denen şey seçimlerde oy kullanabilen bir canlı olmadığından ve kısa vadede kimsenin umrunda olmadığından oy falan düşmez aksine iyice zıvanadan patlar hatta akp ye hiç oy vermemiş bir rakip seçmen bile dandik evine karşılık güzel ve yasal bir ev aldığında gider akp ye oy verir bumudur budur

siyaset işte böyle makro hedeflerle yapılır, 3-5 generalin prof un 90 yaşına dayanmış dinozorların oyunu alacam diye milyonları küstürenlere ders olsun adamlar birkaç kişiyi küstürüp milyonları arkalarına almayı biliyorlar.

[ebarah]

milyonları arkalarına almayı biliyorlar.

O milyonların içinden bir tane çıkmıyor ki... Ah bir de beni alsalar arkalarına...yapacağını biliyorum ben.

[hüfyaa]

ah be ebarah =),

siyaset ikiyüzlü bir müessese...başbakan da ikiyüzlü bir adam...bunu akp'ye oy
verenlerin çoğu da bilir, bile bile oy verir...ben vermem; esas adam olmak için
üstünde oynadığı bazı zeminler benim için kusturucu çünkü...ama beni kusturacak
birşey bir başkasına iyi gelebiliyor, yalan da olsa iyi gelebiliyor...diyeceğim;
adama oy verenler amma da dürüst olduğu için oy vermiyor ki, böyle birşeyi
okuyunca dürüst olduğunu düşündüğü biri hakkında yanılmış olduğunu anlayacak
değil ki, oyun öyle oynanmıyor ki...vaay, başbakan dürüst bi adam değil, o zaman
ben de partisine oy vermeyeyim...öyle birşey yok.

ben seni çileden çıkaran bazı şeyleri anladığımı sanıyorum, zira bazı bakış açılarımız
esas itibariyle benziyor...ama ne var, biliyor musun, belli bir gurup insana; diyelim,
başlarına gelen bazı şeylerin cehaletle, cahil bırakılmış olmakla ilgisi olduğunu
söylesen...bunu anlatabilmenin şık bir yolu yok işte, bugünün şartlarında, ne desen;
'halkı anlamayan beyaz türk' kafalı birşey sayılacaksın, ama 'siz bu kendini beğenmiş
entel dantelin beğenmediğine bakmayın, cehalet ne demek; âlimin önce gidenisiniz '
diyen kazanacak. niye?...bilmiyom...belki...... ama olmaz ki, günümüzün siyaseti böyle
birşey, 'sizin şu-şu konumunuz, şu haliniz insana yakışmıyor, daha iyi birşeylere
dönüştürelim'; zor...'maşaaallah gayet iyisiniz, durumunuz da gayet iyidir, size bundan
daha iyisi, daha güzeli olabileceğini söyleyenler, beğenmeyip çekemeyenlerdir; sizi
çekemeyen anten taksın ' şeysi kolay...insan da buna inanmak ister belki. hem
insanları buna inandırabildiğin oranda işin kolaylaşır...

neyse yaa, uzatmıycam, dağılıyo. =)