Bu konuya yanıt verilmedi

[νiolєт]

Aşk, dağları deldiren.
Aşk, kimseye söyleyemediğini çöle söyleten.
Aşk, bir gece yarısı annenin gözünden dökülen.
Aşk, Züleyha’da Yusuf, Nebi’de Ebubekir, Mevlana’da Şems.

Aşk, her şeyi unutturan.
Bir bakışa takılıp, gözyaşında boğulan.
İlk defa eline kâğıt kalem aldıran.
Aşk beyni durduran, mantığı yıkan,
Gözlerde başlayıp kalbe akan.

Aşk, pervanenin mumun etrafında dönmesi.
Daraltıp çemberi, kendini yakması.
Aşk, yanmak. Aşk, yakmak.
Aşk, yakan ateşi ışık saymak.

Aşk, aydınlatan.
Aşk bir pervaneye ışık yakan.
Aşk, mumun kendi ateşiyle erimesi,
Kendi ateşiyle yanarak sönmesi.
Aşk, sönmek. Aşk, söndürmek için gözyaşı dökmek.

Aşk, dört mevsim;
Kasımda yağmur, ocakta kar, martta rüzgâr, temmuzda sıcak.
Aşk, güneş; baktığında gözlerini yaşartan.
Yanındayken uzakta kalan, bir adımı özlem yapan.
Aşk, bin dağın ardından elini tutan.

Aşk, talan. Aşk, yangın yeri.
Aşk, kovalayan, aşk kaçan.
Nereye kaçtığını bilmeden, bir düzlükte saklanan.
Her yokuşu düzlük sayan.
Aşk, her yokuşta yârin elinden tutan.

Aşk, duruş. Aşk, susuş. Aşk, utanç duyuş.
Aşk utanılacak en güzel duygu, en şiddetli tutku.
Tutku içinde yokluğu.
Aşk, yokluğunda gözlerde bulunan vuku.

Aşk, özlem. Aşk, âlimin bilgisi, öksüzün annesi.
Aşk, Yusuf’un babası.
Aşk, kör kuyuda beklemek.
Aşk, kimsenin beklemediğinde, çıkagelmek.
Aşk, Yakub’un oğlu.

Aşk, tek hece, tek kelime. Aşk, üç harf.
Aşk, yârin beden tadı.
Aşk, ihanetin diğer adı.
Aşk, yüzyıllar öncesinde kaldı.
Aşk, artık yalan.