İçerik değiştir



"Evet" Uygulamaları


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 23 yanıt verildi

#1 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 20.09.2010 - 11:34


'Evet'e ilk uygulama!
Antik termal kenti Allianoi’nin üzerine kum dökülmeye başlandı.. Referandumla mahkemelerin bu tür konularda karar verme yetkisi kaldırıldığı için artık idare ne derse o olacak. Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan da ‘evet’in bu ilk uygulamasına dikkat çekti.
'Evet'e ilk uygulama!
Allianoi Antik Kenti'nin üzerinin kumla kapatılması çalışmalarını protesto etmek isteyen bir grup Doğa Derneği üyesi, kendilerini antik kentin içinde vince zincirledi.

Doğa Derneği Başkanı ile beraberindeki 6 kişi, erken saatlerde çalışma alınına girerek, antik kentin üzerinin kumla kapatılması çalışmalarını protesto amacıyla kendilerini vince zincirledi.

Grup ellerinde "Allianoi'de hukuk dışı kültür katliamına hayır" yazılı pankartlar taşıdı.

Jandarmanın geniş güvenlik önlemi aldığı eylemde, gruba eylemin yasal olmadığı ve sonlandırılması gerektiği belirtildi ancak Dernek Başkanı Eken, "Burada tarih katliamı var. Eylemimiz sürecek" karşılığını verdi.

Öte yandan bölgede çadır kurup bekleyen Allianoi Girişim Grubu Dönem sözcüsü İffet Diler ile 30 arkeolog ve mühendisin, çadırları toplayarak Paşa köyüne yerleştikleri öğrenildi.

Antik kentte bekleyiş sürüyor.

'Horasan harcı değil, beton'

Bu arada, Allianoi Bilimsel Kazı Heyeti Başkanı Yrd.Doç.Dr. Ahmet Yaraş, kalıntıların Horasan harcı ile değil, beton ile kaplandığını ileri sürdü.

Horasan harcı adı ile anılan karışımın kireç, kum ve kiremit parçalarından oluştuğunu dile getiren Yrd.Doç.Dr. Yaraş, "Burada duvarların üzerine konulan harç kesinlikle korumayacaktır. Bu harcın hiçbir bilimsel tarafı yoktur. Horasan harcı diyorlar ancak tuğla tozu ile yapılmış bir beton. Bu vahim bir uygulama, en büyük üzüntümüz burada etik dışı bir uygulamanın yapılması. Burada kullanılan malzeme tamamen kiremit parçaları ve beton. Bunu ispatlamak amacıyla örnek aldık ve suç duyurusunda bulunacağız. Bu işlemin yapılması sırasında burada bilim heyetinden insanların bulunması gerekiyordu, ancak işlem tamamen işçiler tarafından yapılıyor" diye konuştu.

Allianoi Girişim Grubu Dönem Sözcüsü İffet Diler ise işçilerin gece gündüz dinlemeden çalıştıklarını dile getirerek, "Buraya ziyaretçi akını var. Hem burayı hızla kuma gömüyorlar hem de ziyaretçi akınına uğruyor. Sıvanın içine kum dolduruyorlar bu İzmir 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararına aykırı, dolayısıyla yasadışı" dedi.

Diler ayrıca, "Öncelikle bu uygulamayı yapan insanları bilim etiğine davet ediyoruz Hukukla ilgilenenleri hukuk kurallarına uymaya davet ediyoruz. Horasan harcı yerine beton kullanılması konusunda yarın Bergama Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunacağız. Israrla burayı yok etmeye çalışanları kültür ve tarım politikalarını bir kez daha gözden geçirmeye davet ediyoruz. Eğer bu politikaların olmadığına inanıyorlarsa oluşturmaları için bilimadamlarından, sivil toplum örgütlerinden destek almasını istiyoruz" şeklinde konuştu.

EVET'E İLK UYGULAMA

Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan da bugünkü yazısında bu konuya değindi.

İşte Tezkan'ın yazısı;

Referandum sonuçlarının ne anlama geldiğini idrak etmeye çalışırken..

Şöyle olacak böyle olacak diye tartışılırken..
Her kafadan ayrı ses çıkarken..
Antik termal kenti Allianoi’nin üzerine kum dökülmeye başlandı.. Çevre Bakanı destekliyor, çevreciler , tarihçiler, arkeologlar karşı çıkıyordu..
Mesele mahkemelikti..
Mahkeme muhkeme beklenmeden üzeri kumla örtüldü, yakında sulara gömülecek..

Deniliyor ki; referandumla mahkemelerin bu tür konularda karar verme yetkisi kaldırıldı..
Artık idare ne derse o olacak!..

*

O zaman..
Allaianoi için ‘evet’in ilk uygulaması diyelim mi?
********************************************************


Bu başlık altında, yukarıdakine benzer "evet" e bağlı uygulamaları alıntılayacağım. Bakakalım kaç sayfa olacak?

 580023663830.jpg


#2 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 20.09.2010 - 19:21

1000'lik topiğe rakip olabilir bu konu başlığı :P

#3 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 20.09.2010 - 21:10

VE BEKİR COŞKUN HABERTÜRK’TEN KOVULDU

20.09.2010 12:40

Habertürk gazetesinin usta yazarı Bekir Coşkun’un geçtiğimiz günlerde işine son verildiği gündeme gelmişti. Ancak Odatv’nin ulaştığı Bekir Coşkun, bu durumdan haberi olmadığını söylemişti. Gazetenin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı da bu haberin doğru olmadığını canlı yayında dile getirmişti.

Evet gerçekler buydu…

Ancak…

Şu saat itibariyle Bekir Coşkun’un Habertürk’teki işine son verildi. Coşkun'a konuyla ilgili tebligat yapıldı.

Odatv’nin edindiği bilgiye göre; haberi bizzat Fatih Altaylı Bekir Coşkun’a verdi.

Fatih Altaylı'nın, Bekir Coşkun'u arayarak şu sözleri söylediği iddia ediliyor:

"Çok uğraştım, ancak engelleyemedim. Turgay Ciner dahi seni çok sevmesine rağmen, baskılara karşı duramadı."
**************************************************


Gazete patronu bile istemeye istemeye kovmak zorunda kalıyorsa, bu boşbakanın talimatıyla gerçekleşmiş demektir. Boşbakan, bir "hayırcı" olan Coşkun'nun işinden atılması için gazeteye baskı yapmıştır.


Şimdi, referanduma "evet" diyeceğini, hem de daha çok demokrasi ve özgürlük için evet diyeceğini açıklayan sanatçı dönmelerine sormak gerekiyor; Ne hissediyorsunuz?

 580023663830.jpg


#4 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 21.09.2010 - 17:08

Habertürk'ten kovulan gazeteci Bekir Coşkun'u arayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu üzüntülerini paylaştı.

Habertürk'ten kovulan gazeteci Bekir Coşkun'u arayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üzüntülerini paylaştı.

Kılıçdaroğlu, Coşkun'u telefon ile aradığını twitter mesajı ile paylaştı ve Coşkun'un "bertaraf" edildiğini ileri sürdü.

İşte Kemal Kılıçdaroğlu'nun o twitleri:

* Referandum sonrası "BERTARAF" edilen ilk gazeteci BEKİR COŞKUN'a telefon ederek üzüntülerimi paylaştım.

* Türkiye'nin cesur kalemlere, cesur fikir insanlarına ihtiyacı vardı; bundan sonra bu ihtiyaç daha hayati olacak.

http://www.gazetecil...edi-22769h.html

#5 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 26.09.2010 - 02:31

ah be kılıçdaroğlu referandumda %50 den fazla alsan şimdi üzüntülerinizi değil pastayı paylaşırdınız *uhuhu

Bu mesaj sapac tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 26.09.2010 - 02:32

YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#6 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 27.09.2010 - 23:58

Ya bu gazete gerçek mi bilmiyorum ama sanat galerisine saldırı olduğunu herkes biliyor. Bende bu haberi nereye koyacağımı bilemediğimden buraya koyim bari :P


Gönderilen Resim


Galiba bu haber ilk çıktığında galeride içki içiliyor diye mahalleli tarafından saldırı oldu diye falan çıkmıştı bilmem hangisi doğrudur :D

#7 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 03.01.2011 - 15:47

“Yetmez Ama Evet” ekranlarının özgürlük çiçekleri…

Açılım tiyatrosunun ileri demokrasi zanaatkarları…

Neye evet dediğinizi her geçen gün biraz daha görüyor musunuz? Yoksa aymazlık berdevam mı?

Referandumdan bu yana neler oluyor farkında mısınız?

Özet görüntülerle ileri demokrasi günlüğü…

2010 Türkiyesinin sonbaharı ve kışı;


* Beyoğlu’nda iki ayrı sanat galerisi 30 kişilik bir grubun taşlı, sopalı saldırısına uğradı….

* Ankara’nın göbeğinde bir parkta oturan çiftlere polis, “uygunsuz oturuyorsunuz” diye tutanak tuttu.

* Gülen cemaati hakkında kitap yazan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı tutuklanıp cezaevine kondu.

Suçu; Devrimci Karargah Örgütü’ne yardım ve yataklık etmek(!)…

* İran’daki devrim muhafızlarının versiyonunu hatırlatan bir çalışma gündeme geldi;

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, toplumun genel ahlâk kurallarını rahatsız ettikleri gerekçesiyle uygunsuz görüntüler içeren programların yayınlanmasının önüne geçmek için Ebeveyn İzleme Platformu adında sivil bir mekanizma kurulacağını açıkladı. AKP’li bakan; “Hayatın her alanına dair problemlerimiz var. Elbette anlaşmazlık durumunda mahkemelerde, yasalar çerçevesinde çözebilirsiniz ama kamuoyunun ve toplumun hassasiyetlerini sivil örgütlenme şeklinde baskı unsuru olarak ilgili mekanizmalar üzerinde hissettirmek farklı bir şey” dedi.

* Daha sonra Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklaması gündemdeydi; “..Cami dışı din hizmetleri adıyla bir proje başlattık. Bu proje ile din hizmetlerinin sadece namaz kılmak ya da oruç tutmak olmadığını, dinin bütün sosyal hayatı kapsadığını vermeye çalışıyoruz. Din görevlimiz sadece camide namaz kıldıran bir memur değildir. Toplumun bütün sosyal hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır.”

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Başbakan’ın yanıtlaması isteğiyle bir soru önergesi verdi;

“Diyanet İşleri Başkanı, “cami dışı din hizmetleri” projesi ile dinin bütün sosyal hayatı kapsadığını vermeye çalıştıklarını belirttiğine göre toplumun sosyal hayatı din kurallarına göre mi düzenlenecektir? Din bütün sosyal hayatı nasıl kapsar?

Diyanet İşleri Başkanı, ‘Din görevlimiz sadece camide namaz kıldıran bir memur değildir. Toplumun bütün sosyal hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır..’ şeklindeki sözleri ile neyi kastetmiştir? İmamların, toplumun bütün sosyal hayata müdahale etmesi ne anlama gelmektedir? İmamlar, tüm sosyal hayata nasıl müdahale edeceklerdir? Mahalleye birahane, kahvehane açılacak olsa imama mı sorulacak? İmamlar, insanların yaşam biçimine, mahalledeki kadınların nasıl giyineceğine, nereye gideceğine, kimlerle konuşacağına da karışacaklar mı? Nikâhları da imamlar mı kıyacaktır? Mahalledeki uyuşmazlıkları kadı gibi imamlar mı çözecektir?

Din adamının tarihsel tanımından uzaklaşılarak yeni bir model mi oluşturulmak isteniyor? Mollalık düzeni mi getirilmek isteniyor? İmamlar, şeyhülislam mı yapılacak? Her mahallede bir şeyhülislam mı olacaktır?“

* Hükümet, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal’ın haksız tutuklu kaldığı gerekçesiyle, Yargıtay tarafından hakimlere verilen tazminat cezasına karşı, yasa değiştirme yoluna gitti. Haberal’ın mahkemeyi kazanmasından sonra, Ergenekon ve Balyoz davalarında tutuklu bulunan çok sayıda sanığın dava açması ve diğer davalardaki tutukluların da aynı yolu kullanma hazırlığında olması nedeniyle hazırlanan teklife hakim ve savcılara karşı açılacak davalarla ilgili hüküm konuldu. Hakimler ve Savcılar Kanunu’na eklenecek maddeyle hakim ve savcıların soruşturma, kovuşturma ve davayla ilgili olarak yaptıkları işlemler, yürüttükleri faaliyetler veya verdikleri kararlarla ilgili olarak hakim ve savcıya değil, sadece devlete karşı tazminat davası açılacak. Hakim savcının kusurlu olması veya kasıtlı olarak hukuka aykırı karar vermesi halinde bile dava sadece devlete karşı açılacak. Böylece hakim ve savcılar verdikleri kararlar nedeniyle tazminat davasına muhatap olmayacak.

Konunun skandal boyutu ise şöyle; Mehmet Haberal’ın reddi hakim talebi kabul edilmedi. Yani davaya, Haberal’a tazminat ödemeye mahkum edilen hakimler bakmaya devam edecek!..

Referandum öncesinde Truva atı maddelere evet denmesi için Başbakanın dilinden düşürmediği; “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü!” böyle bir şey olmalı!

* Sabah akşam televizyonda boy gösteren, istediği zaman meclis kürsüsünden fikirlerini söyleyebilen AKP’li Burhan Kuzu, Siyasal Bilgiler Fakültesinde yumurta atan öğrencilerin, kendisinin ifade özgürlüğünü kısıtladığını söyledi. İleri demokrasi ve açılım hükümetinin başbakanı ise, konu ile ilgili olarak öğrencileri anlamak, sorunlarını dinlemek yerine, yumurta atanları faşistlikle suçladı, maşa olduklarını ima etti ve “polisimi yedirmem” dedi.

Konuya bağlı olarak; Özerk bir öğrenim kurumu olması gereken İstanbul Üniversitesi’nin rektörlüğü, olası olayları iktidar rüzgarında bir yöntem ile kontrol altına alma yolunda bir adım attı. Rektörlüğün isteği üzerine mahkeme polise bir yıllık arama yetkisi verdi! Buna göre, polis, üniversitenin Fatih sınırları içinde yer alan her binasında hatta çevresinde istediği zaman öğrencilerin çantasından poşetine, araçlarına ve özel kâğıtlarına kadar arama yapabilecek. İleri demokrasi hamlesinin önemli bir açılımı olan bu karara nedense öğrenciler ve öğretim görevlileri tepkili…

Bütün bunlar referandum sonrasındaki üç aylık süreçte olup bitenlerden sadece bir kaçı…

Olayları her zamanki manevralarla hiçleyip, pasifize edenler son haberle biraz panikleyip irkildiler;

* Dağdan inen eşkiyayı davul zurna ile karşılarken, açılım sevdasının varacağı boyutları hiç düşünmediler herhalde.

Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresinde, Kürt Özerkliği taslağı tartışmaya açıldı.

Ayrı bayrak ve öz savunma güçleri maddelerinin yer aldığı öneri, radikal hamleleri seçim sonrasına bırakanları telaşlandırdı. Apo ile masaya oturulmuş, seçim sonrasına kadar ateşkes sağlanmıştı… Bu neyin nesi oluyordu?!.

Teslim alamadıkları İzmir’e “sümüklü” diyenlerin açılım safsatası sayesinde Kürdistan’ın temelleri atılıyor.

* Öte yandan trafiğin aksamaması gerekçesiyle, Atatürk’ün Ankara’’ya gelişinin 91. yılı nedeniyle Kara Harp Okulu Komutanlığı eşgüdümünde düzenlenen geleneksel Garnizon Koşusu, bu yıl Ankara Valiliği’nin izin vermemesi nedeniyle yapılamadı. Böylece 1932 yılından beri tekrarlanan askerlerin anma töreni ilk kez yasaklandı.

* Polisin içkili restoranlarda taciz anlamında kimlik sorgulamasını da yazın bir kenara…

* Yolsuzlukla suçlanan Kayseri Belediye Başkanına, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı kefil oldu!!!!!!!!!

* Yaş düellosunda açığa alınan komutanlarla ilgili olarak, Yüksek Askeri Mahkemede terfi kararı çıkınca, beğendikleri kararları alkışlayanlar, bu kez hoşnut olmadılar. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “açığa alma kararlılığımız sürecek” dedi

* Referandumun en önemli sonuçlarından biri de, çok uluslu maden şirketlerinin ülkenin akciğerlerini işgal etmeye başlaması oldu. Aydınlığın ve güzelliğin ölü toprağı ile örtülmesinden Allianoi’de nasibini aldı!

Açıldıkç*gunüzellikleri örten paradoksal bir perde…

Üç perdelik oyunun adı, “Özgürlük, Demokrasi ve Açılım.”


İkinci 12 Eylül’den bu yana yaşananlar bir kara film jeneriği niteliğinde.

Referandumda nasıl oy verildiğini, hatta mezheplerin sorulduğu anketlerle şimdiden nabız yokluyorlar. İlk ve orta öğretim dahil, her yerde türbanın serbest bırakılması… Ordunun profesyonel olması… PKK’lıların affedilmesine dair seçim sonrası için zemin yoklayıcı anketler Ankara kulislerinde dolaşıyor.

Ahmak ıslatan yağmurunun fırtınalı bir sağanağa dönüşeceğine dair alametler yoğun.

Ruhların karartıldığı, hayatlardan umudun çekilip alındığı…

Rahatlamayan bir kuyruk acısının sancılı darbeleriyle çöle dönüşen dervişler diyarı.

Karanlığın cüreti, neye oy verdiğini bilmeyen kalabalığın cehaletinden kaynaklanıyor.

Aydınlık yürekli insanlar ise, böyle bir günlüğün sayfalarında yaşamak istemiyor.

“Hayır” demeyi bilemeyenler, yavaş yavaş uyanıyor musunuz gaflet uykusundan?

Özgürlük türküleriyle, demokrasi düşleri görmeye devam ediyor musunuz yoksa?

Nasıl bir yalanın içine düştüğünüzü…

Bu ülkenin insanlarının suskunluğu ve kabullenişi sürdükçe daha neler olabileceğini anlamaya başladınız mı?

Kendi rüzgarının peşindekilerin anlayacağı dil, bünyemizde barınmayan sözcükler gerektirir.

Ama Anadolu’nun saf yürekli canları…

İyi niyetinin arkasına hapsolmuş aydınlar…

Genciyle, yaşlısıyla yurtsever insanlar…

Sizi daha kaç kez kandırabilirler?

Yer sarsılıyor…

Toprağınız, benliğiniz, aydınlığınız, çocuklarınızın geleceği çekiliyor avucunuzdan…

Değişim masallarıyla ruhlarımıza esaret duvarları örmeğe yeltenenler, en değerli hazineyi, hayatı, umudu, coşkuyu karartıyor.

Boğucu, ağır, siyah bir gözyaşı bulutu yaklaşıyor…

Hava patlamak üzere.

Uyanın artık!

Uyanın.

Işık ve sevgiyle…

İlhan İrem

Odatv.com

 580023663830.jpg


#8 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 04.01.2011 - 01:42

yetmez ama evet =)
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#9 waranko

waranko

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 760 Mesaj

Gönderim zamanı 10.01.2011 - 17:49

Sevgili pac


Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal
‘Yetmez ama Evet’çilere'' Hitaben

Şunu demeye getiriyor
Boğazlarına kadar gelen Kazıktan dolayı ''Yetmez ama Evetçiler'in'' konuşma güçlüğü çektiklerin den Ağızlarını açıp konuşamadıklarını Söylüyor ve Ekliyor.
Bu gidişin sonu Facia diyor.
Buyurun Okuyun.
------------------

Kocasakal yargı bağımsızlığının tümden elden gittiği görüşünde. HSYK seçimlerinin bunun bir göstergesi olduğunu vurguluyor; “HSYK’yı Adalet Bakanlığı’nın bir dairesi haline getirdiler” diyerek... Medyayı ve bazı aydınları suçlamadan edemiyor; “Anayasa değişikliğini destekleyen genetiği değiştirilmiş yarı aydınlar HSYK’nın halini gördükten sonra seslerini çıkarabiliyorlar mı? Vicdanen rahatlar mı?” Duramıyor, bu kez sözü
‘Yetmez ama Evet’çilere;
“Hani bir hesaplaşmaydı bu referandum? Hani 12 Eylülcüler yargılanacaktı? Ne oldu? Bir tek Kenan Evren Caddesi’nin ismi değiştirildi. Bravo vallahi, tam hesaplaşma yani! Hadi o da bir yana, madem 12 Eylül’le hesaplaşacaktınız, 12 Eylül’ün en baskıcı, en zorba kurumu olan YÖK’ü niye kaldırmadınız?”

Son sözleri de pek umut veren cinsten değil. Arkasındaki Atatürk portresine bakarak şunları söylüyor: “Atatürk diyor ki, ‘Adaletin olmadığı bir ülke yıkılmaya mahkumdur.’ Biz o kerteye geldik, yokuş aşağı gidiyoruz!”

http://haber.gazetev...351819/1/Gundem

#10 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3.232 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Gönderim zamanı 12.01.2011 - 01:01

Torbadan memura 'sürgün' çıktı

Torba tasarıya göre memurlar ihtiyaç halinde istemeseler bile 6 aylığına başka bir yere gönderilebilecek


TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen ve ''Torba Tasarı'' olarak adlandırılan yasa tasarısına eklenen bir madde memurun kendisi istemese de görev yerinin değiştirilebileceğini düzenliyor.

AA'nın haberine göre tasarıda, ''memurların, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle ihtiyaç duyulması halinde kurumlarınca Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında 6 aya kadar geçici süreli olarak görevlendirilebileceğine'' ilişkin düzenlemeye bazı muhalefet milletvekilleri, ''memurlar güvencesiz hale getiriliyor, sürgüne gönderiliyor'' diye karşı çıktı.

Ayrıca ilde valiler, ilçelerde ise kaymakamlar kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personelin üst disiplin amiri sayılacak.

Komisyonda, bazı kanunlarda değişiklik öngören yasa tasarısının bugünkü görüşmelerinde, Devlet Memurları Kanununda yapılan değişiklikler görüşülüyor. 9 maddesi daha kabul edilen tasarıya, bir madde daha eklendi.

AK Parti'li milletvekillerinin verdiği önergeyle, disiplin cezası vermeye yetkili disiplin amirleri; yürütülen hizmetin özellikleri ve çalışma şartları dikkate alınarak genel yönetmelikte belirtilen esas ve usuller çerçevesinde, kurumlarınca tayin ve tespit edilen amirler olacak. Valiler illerde, kaymakamlar ilçe sınırları dahilindeki kamu kurum ve kuruluşlarının taşra teşkilatında görev yapan her düzey personelin üst disiplin amiri olacak.

Tasarıyla, aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma cezası alan memurların atanamayacakları görevler yeniden düzenleniyor. Buna göre, aylıktan kesme cezası alanlar 5 yıl, kademe ilerlemesinin durdurulanlar 10 yıl boyunca daire başkanı kadrolarına, daire başkanı kadrosunun dengi ve daha üst düzey kadrolara, bölge ve il teşkilatlarının en üst yönetici kadrolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlık ve üyeliklerine, vali ve büyükelçi kadrolarına atanamayacak. Bu sürelerin sonunda, bu görevlere atanmaları mümkün olacak.

Tasarıyla, ''aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma cezası verilenlerin sayılan görevlere atanamayacağının'', Bakanlar Kurulu kararıyla atananlar için de uygulanacağı hükmü ise maddeden çıkarılıyor.

''DİSİPLİN CEZALARI VE CEZA FİİLLERİNİ AYIRMAK LAZIM''
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, düzenleme hakkında muhalefet milletvekillerinin eleştirilerine karşılık, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarının birbirinden farklı olduğunu, bu nedenle sonuçlarının da farklı olması gerektiğini söyledi.

Kimlerin devlet memuru olacağının yasada sayıldığını hatırlatan Yazıcı, ''(Hırsız, sahtekar büyükelçi, vali oluyor) diye bir şey yok. Disiplin cezaları ile ceza fiillerini birbirinden ayırmak lazım. Sahtecilik yapanlar, dolandırıcılar zaten memur olamaz ya da memur iken bu suçları işlerlerse zaten ihraç edilirler'' dedi.

Devlet Bakanı Yazıcı, düzenlemenin neden getirildiğine ilişkin sorulara, ''Diyelim ki bir yerde kuş gribi oldu, doktorlar yetersiz, doktor ihtiyacı var ama kimse de gitmek istemiyor. Kendi bakanlığıma bağlı birimlerden örnek vereyim; Gürbulak Sınır Kapısında inceleme yaptırılacak, kimse gitmek istemiyor. Burada kamu yararı var'' dedi. Milletvekillerinin 'her şey kamu yararı olabilir'' demesi üzerine Yazıcı, düzenlemenin doğru olduğunu söyledi.

Tasarının görüşmelerine devam ediliyor.
HaberTürk

-----------------------------------------------------------

Altını çizdiğim yer kadar masum bir iş... Adalet süper işlediği için hiç kimsenin yandaş olanları koruyacağını, cemaatlere veya belli sendikalara üye olanları koruyacağını sanmıyorum...

Referandumda memurlara haklar veriliyor ve devamı gelecek denmişti ya... Hani kendi atadıkları kurumu aracı kabul edip pazarlığı bile ona onaylatacaklardı... Ha işte bu da öyle memura yeni haklar verilmeye devam; zorunlu yer değiştirme hakkı... Ya bana tabisin, ya da bana tabisin...

Ha ne diyorduk; "Yetmez ama EVET!"




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#11 _RomantizmA_

_RomantizmA_

    Pembeler içinde uçuk MAVİ

  • Üyeler
  • 3.232 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:VatanToprağı
  • İlgi Alanları:sonsuzluk; ölüm...

Gönderim zamanı 12.02.2011 - 03:58

Beş’ik...


Bugün 12’si.

Beş ay oldu.

Referandum geçeli...

*
Demokrasinin beş’iği olacağız demişlerdi...
Bakalım hele, şu beş’ikteki nurtopuna!
*
“Sen evet de, Kenan Evren’e hesap soracağız” dediler. Tık yok. Üstelik, Evren’in maaşına zam yaptılar. Senin maaşına 20 lira zam yaptılar, Evren’e 900 lira, 12 bin küsur lira oldu maaşı... Nasıl hesap, iyi di mi? Aha dün, Kenan Evren’in avukatı AKP Milletvekili çıktı.
*
“Sen evet de, kadınları koruyacağız” dediler. Ağzını burnunu kıran, baltayla tehdit eden kocasına karşı yalvara yalvara koruma isteyen kadının talebi reddedildi, delik deşik ederek öldürdü kocası, göğsünden girip sırtından çıkan 26 santimlik bıçağın, öldürücü olmadığına karar verildi. 16 yaşındaki kızı 37 yerinden bıçaklayıp, kafasını testereyle kestikten sonra buzdolabına koyan manyağa müebbet verilmişti, serbest bırakıldı. Kadıncağız, eski kocam ölümle tehdit ediyor koruyun beni lütfen diye dilekçe verdi, seyrettiler, 14 kurşun sıktı adam.
*
“Sen evet de, çocukları daha fazla koruyacağız” dediler. Polis, suratına gaz sıkıp, yerlerde tekmeleye tekmeleye bebeğini düşürttü hamile kızın.
*
“Sen evet de, özgürlükler genişleyecek” dediler. 188 kişiyi domuz bağıyla öldürüp, oturma odasına gömen arkadaşları sokağa bıraktılar. Apo bile “Böyle hukuk olmaz” dedi, düşün gari.
*
“Sen evet de, yurtdışına çıkış kolaylaşacak” dediler. Bu imkândan faydalanan vatandaş henüz görülmedi ama, Hizbullahçılar kolayca yurtdışına çıktı.
*
“Sen evet de, işçi hakları artacak” dediler. Keçi haklarını arttırdılar. İşçinin sokakta bile yürümesi yasak, keçinin ise ormanda kafasına göre takılıp, ağaçları kemirmesi serbest. Ormanlar satılıyor ayrıca.
*
“Sen evet de, memur maaşı artacak”
dediler. Önce, elektrik, doğalgaz, sigara ve kira’nın etkileme oranını düşürüp, deve etini ve veteriner vizitesini enflasyon sepetine koyarak, enflasyonu sıfırın altına düşürdüler. Sonra, enflasyon oranında zam yaptılar memura... Böylece, işçiyle keçi aynı torbaya girerken, memur maaşı da “Yok deve artık!” olmuş oldu.
*
“Sen evet de, askere bile yargıda hakkını arama imkânı getireceğiz” dediler. Görevden alınan generaller yargıda hakkını arayınca, darbeci ilan ettiler.
*
“Sen evet de, özel hayata koruma getireceğiz” dediler. 18 yaşında oy verebilen, ehliyet alabilen, evlenebilen insana, 24 yaşından önce içki içemezsin dediler. Ailesiyle restoranda yemek yiyen bebeleri “alkol”den gözaltına alıp, annelerine konsomatris muamelesi yaptılar.
*
“Sen evet de, HSYK’yı tıpkı Fransa gibi yapacağız” dediler. Bırak HSYK’sını, Fransa Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın bile makam aracı yokken, bizim HSYK’ya koydukları üyelere, sıfır kilometre makam aracı, hepsine şoför, 17 katlı bina, hepsine sekreter verip, 2’şer bin lira zam yaptılar. Kankaları olan Haşim Kılıç’ *gun kırmızı plaka, sıfır kilometre Mercedes, yüklüce zam verileceği kesinleşti. Sanırsın büyükelçi... Pasaportları diplomat seviyesine çıkarılıyor.
*
“Yüce” mahkeme demişlerdi, inanmamıştık... Adliye’ye mübaşir almak için başvuran işsizlerin diplomasını boşverip, mezurayla boyunu ölçtüler, 1.75’ten kısa olanı elediler.
*
“Sen evet de, sanatın, kültürün değeri artacak” dediler. Heykel, ucube oldu. Allianoi gömüldü. “Evet dememek için kör olmak lazım” diyen Metin Şentürk, yandaş tivi’de programa başladı.
*
“Sen evet de, fişleme sona erecek” dediler. Önce basketbol, sonra futbol, Başbakan’ı ıslıklayanların alayını fişlediler. Uluslararası ödülleri olan Türkiye’nin gururu trompetçi Onurcan Çağatay’ı TRT’deki konser öncesinde “İhbar var” diye gözaltına aldılar. Meğer, Erzurum kış oyunlarında Başbakan’ı ıslıkladığı ve orada fişlendiği ortaya çıktı.
*
“Sen evet de, sağlık hizmetleri artacak” dediler. Kahvede güzel güzel oturan köylüleri durup dururken katarakt ameliyatı yapıp, gözlerini oydular. Bi adamın yanlış bacağını kestiler. Dünyanın her yerinde fellik fellik aranan Doktor Frankeştayn’ı serbest bıraktılar. Bi rahmetlinin kefenine, bir kadın bacağı, bir de bebek cesedi ilave ettiler. Okuyunca bunları başın mı ağrıdı? “Hap gibi anayasa” demişti Başbakanımız... Yut, geçer.
*
“Yetmez ama evet” demiştin.
Evet... Az bile hakikaten.

*

“Sen evet de, ekonomik refah artacak” dediler. Şimdi bak güzel kardeşim... “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” maddesini, ay başında kira olarak ev sahibine ver... “Sosyal bir hukuk devletidir” maddesiyle elektriği, suyu, doğalgazı öde... Telefon faturası geldiğinde, çekinme, “Herkes haberleşme özgürlüğüne sahiptir” maddesini göster... “Herkes sağlıklı çevrede yaşama hakkına sahiptir”in imkânlarından faydalanan, villa sitesine taşın... “Kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz” maddesini götür, çocuğu en yakın özel okula yazdır... Dünyanın en pahalı benzinini satan istasyondaki pompacıya da “Herkes seyahat hürriyetine sahiptir” maddesini uzat... Hadi bakalım, durmak yok, yola devam, anca gidersin.

Yılmaz ÖZDİL
-------------------------------------------------------------------


Cari açıkta dünya ikincisiyi bunu da refah seviyenize ekleyip uyuyaduralım... Duymayalım bunları; Yetmez ama EVET!




[Bebeğim Öldü]

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin soundtrack’ındayım
Bir yazar mıyım yoksa tek şiirlik şair mi?
Notumu verdi hocalarım nasihati koydum cebime
Ve zorda kalana dek çıkarmadım..
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yaramı sevgilimde bırakıp yarımı sokağa attım
Canımı yolda buldum canıma teslim ettim; canına okudum
Canıma kastım…



#12 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 16.02.2011 - 14:21

Nail Güreli
İntikama dair

16 Şubat 2011


Bir Tuncay Özkan ve onun televizyonu Kanal Türk vardı; muhalefet yapıyordu. Şimdi Tuncay Özkan nerede, televizyonu nerede, ne yapıyor?
Bir Mustafa Balbay vardı; Avrasya TV’de Emin Çölaşan’la birlikte muhalefet yapıyorlardı. Şimdi Mustafa Balbay ve Avrasya TV’nin “müsebbibi” Mustafa Özbek nerede? Neyse ki, Sözcü var da Çölaşan sesini duyuruyor.
İyi ki, Doğu Perinçek’in arkadaşları var da Ulusal Kanal ve Aydınlık, bin bir güçlüğe karşın yayınını sürdürüyor.
Prof. Mehmet Haberal’ın bir üniversitesi ve televizyonu vardı; başına gelmedik kalmadı.
Kısacık bir sözcükle “muhalif” ya da “muhalefet” demenin kolaylığı var, aslında onların yaptıkları ve henüz dışarıda olanların yapabildikleri gizlenen gerçekleri halka anlatmaktı.
Son dönemde, öne çıkan bir internet sitesi Oda TV vardı. Onun da üstüne yürüdüler. Hürriyet gazetesi yazarı ve Oda TV yöneticisi Soner Yalçın ile sitenin Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun ve Editör Ayhan Bozkurt’un evlerini ve iş yerini polis bastı, kendilerini gözaltına aldı.
Bütün bunların sebebi ne?
Biz, intikam diyoruz.
Neyin intikamı mı?
Bekleyin, sıra size gelince anlarsınız.
*********************************************************


Sıra elbette gelecek. Düzenler düzülecek.

 580023663830.jpg


#13 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 20.03.2011 - 20:34

Alsana yargı bağımsızlığı! HSYK'da 'Ucube' atamaları
http://www.muhalifgazete.com/8200
19 Mart 2011 Cumartesi

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 76 idari hâkim ve savcının görev yerini değiştirdi. HSYK, ‘İnsanlık Anıtı’nın yıkılması kararının yürütmesini durduran hâkimi düz üye; yürütmeyi durdurma kararını kaldıran üyeyi de başkan yaptı.
Milliyet Gazetesi'nden Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre Ankara’da 8 idare mahkemesinin başkanlarının yeri değişti.

Hrant Dink cinayetinde ihmali bulunduğu öne sürülen emniyet mensuplarının soruşturulmasına engel oluşturan kararı veren ve bu nedenle Rakel Dink tarafından HSYK’ya şikayet edilen isimler arasında yer alan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Atilla Sarp da Danıştay Savcılığı’na getirildi. Dink’in şikayet ettiği isimlerden, aynı heyette yer alan İlhan Hanağası da Abdullah Gül tarafından Danıştay üyeliğine seçilmişti.

Başkanlıktan üyeliğe

Kars’taki heykelin yıkımının durdurulması kararına imza atan Erzurum 1. İdare Mahkemesi Başkanı Mehmet Haskalaycı, tenzili rütbeye uğrayarak Kayseri İdare Mahkemesi üyeliğine atandı. Heykelin yıkımının durdurulması kararını itiraz üzerine kaldıran Bölge İdare Mahkemesi üyesi Ahmet Durmaz ise Haskalaycı’nın yerine Erzurum İdare Mahkemesi Başkanlığı’na getirildi.

Kararnamede, bölge idare mahkemesi üyesi olan Durmaz’ın idare mahkemesi üyesi olarak gösterilmesi de dikkati çekti. Kararı kaldıran heyetteki Erzurum Bölge İdare Mahkemesi üyesi Kemal Kuku da Konya İdare Mahkemesi Başkanlığı’na atandı.

Kazan’dan tepki

Heykeltraş Mehmet Aksoy’un avukatı Turgut Kazan, bu atamalar için şunları söyledi:


“İnsanlık Anıtı için, Erzurum 1. İdare Mahkemesi’ne açtığımız davada, 7 Mart’ta yürütmeyi durdurma kararı verilmişti. Bu karar 11 Mart’ta bize ulaştı. Ama, 12 Mart’ta, AK Partili Hüseyin Tanrıverdi, karara belediyenin itiraz ettiğini belirterek, ‘heykel yıkılacak’ açıklamasını yaptı. İtirazı nereden biliyordu, yürütmeyi durdurma kararının kaldırılacağını nasıl tahmin ediyordu! Sonuç Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı’nın dediği gibi oldu. 16 Mart günü, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı ve 17 Mart’ta yürütmeyi durdurma kararı veren Mahkeme Başkanı Kayseri’ye üye, yürütmeyi durdurma kararını kaldıran kurul üyesi de başkanlığa atandı. İşte yargı bağımsızlığı.”

 580023663830.jpg


#14 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 20.03.2011 - 22:31

şu referandum sonuçlarını eleştirenler zaten hayır diyenler değilmi.


bu hangi bilimin alanına giriyo tam bilmiyom ama kıyamete kadar ağzıyla iktidar kuşta tutsa bu sonuçları %42 (1 eksik bi fazla olabilir) zaten eleştirmicekmi?


bu "TARAFSIZ" köşe yazarları zaten her seçim öncesi ortaya fırlayıp iktidar kurulduktan sonrada kuzuya dnüp yamanan kişiler değilmi, keşke tutarlı olsalar da inansak.


ekşide inci de falan çok güzel bi bakınız var bilmeyen severmi acaba =)



(bknz. napak inanak mı kanka? )
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#15 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 24.03.2011 - 19:09

Yayınevine 'İmamın Ordusu' baskını

24 Mart 2011

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın kitabını yayımlayacağı belirtilen yayınevine iki kez polis baskını yapıldı. Polis, kitap dokümanının bulunduğu bilgisayar hard diskine el koydu. Bu arada Ahmet Şık'ın basılmamış kitabının tüm nüshaları için toplama kararı verildi. Bu kapsamda Şık'ın kitabının taslağının bulunduğu iddiasıyla Radikal Gazetesi'nde de arama yapıldı.

MAHKEME: "KİTAP DEĞİL ÖRGÜTSEL DÖKÜMAN"

İthaki Yayınevi’nin Kadıköy’deki merkezine yapılan ve 7 saat süren operasyonda, polis, “İmamın Ordusu” adlı kitabın elektronik dökümanının bulunduğu bilgisayarda incelemeler yaptı. Kitap dökümanının bulunduğu bilgisayar hard diskine polis tarafından el konuldu. Ergenekon soruşturması kapsamında odatv’ye düzenlenen baskında, Ahmet Şık’ın polis-cemaat ilişkilerini ele alan ve basımı henüz yapılmayan “İmamın Ordusu” kitabının taslakları bulunduğu ileri sürülmüştü.

'KİTABI YAYINLAYIP YAYINLAMAYACAĞIMIZ BİLE BELLİ DEĞİL'

Aramadan sonra gazetecilere açıklama yapan yayınevi sahibi Ünal Koçan, “Bu kitabı bizim yayımlayıp yayımlamayacağımız bile belli değil. Basılmamış bir kitapla ilgili varsayım üzerine gelmişler” diye konuştu.

Arama sırasında yayınevinde bulunan Editör Ahmet Öz ise Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün emriyle arama yapan polislerin, Ahmet Şık'ın daha önce yayıneviyle çalışırken bir kopyasını kendisine gönderdiği kitabı almaya geldiklerini söyledi.

'POLİS ELEKTRONİK DOKÜMANI İMHA ETTİ'

Öz, polislerin o kopyayı aldığını, bilgisayardaki elektronik dokümanı da imha ettiğini kaydetti. Gazetecilerin, “Kitabın basımıyla ilgili bir hazırlığınız var mıydı?” şeklindeki soruları üzerine de Ahmet Öz, herhangi bir hazırlıkları olmadığını, buraya henüz iki gün önce taşındıklarını ve halen taşınma işleriyle uğraştıklarını söyledi.

TOPKAPI'DAKİ MATBAADA DA ARAMA İDDİASI

Ahmet Öz, arama yapılırken içeride sadece yayınevi sahibi ve kendisinin bulunduğunu aktararak, “Geniş bir arama diyemeyiz. Kitabın bulunduğu maili ben açtım. Aramalar eş zamanlı olmuş. Topkapı'daki matbaaya, buradaki ofise ve yayınevinin Kadıköy'deki önceki binasına gidilmiş, tebligat bırakılmış” dedi.

YAYINEVİNDE İKİNCİ ARAMA

“Ergenekon” soruşturması kapsamında Kadıköy'deki İthaki Yayınevi'nde bugün ikinci kez arama yapıldı.

Yayınevi’ne bugün 12.30 sularında gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı polisler, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar doğrultusunda bilgisayarlardan birinin harddiskini aldı. Dün gece yapılan aramada, gazeteci Ahmet Şık’a ait olduğu öğrenilen dijital ortamdaki ‘İmamın Ordusu’ adlı kitabın taslağının kopyalanarak alındığı belirtildi.

TASLAĞI SİLMİŞLERDİ ZATEN

Yaklaşık 2 saat süren aramanın ardından polisler yayınevinden ayrıldı. Bilgisayardan sökülen harddiskin kumaştan bir kesenin içine konulduğu dikkat çekti. Polislerin yayınevinden ayrılmasının ardından basın mensuplarının sorularına yanıtlayan İthaki Yayınevi’nin editörü Ahmet Öz, “Savcılığın talimatıyla dün akşam gelip bilgisayardan kitabın taslağını silmişlerdi. Dün dijital kopyaları bulundurmak nedeniyle gelmişlerdi, bugün ise mahkeme kararıyla adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs gerekçesiyle" dedi.

Adil yargılamayı etkilemek gibi komik bir suçlamayla yayınevinin bilgisayarlarının incelendiğini belirten Öz, "Bu kitap taslağının dijital ortamda bulundurulmasının yasak olduğu söyleniyor" diye konuştu.Basın mensuplarının “yayınlanmamış taslak halindeki bir kitap için yayınevini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Öz şöyle cevap verdi:
“Bunun değerlendirilebilecek bir tarafı yok. Ne söylenebilir ki...Bunun bir sonrası kafalara, zihinleri, düşüncelere dair bir tasarruf olabilir. Allah selamet versin"

BAŞKA KİTAP TASLAKLARI DA VARDI

Bir gazetecinin “Harddisk’te başka yayınlanmamış kitap var mıydı?" sorusuna ise Öz, “Bana gelen çeviri dosyaları, yazar dosyaları vardı. Ama zaten fiilen engellenmiş durumdayız" dedi. Öz ayrıca mahkeme kararıyla el konulan bilgisayar harddiskini geri almaya çalışacaklarını belirtti.

EŞİ TWİTTER'DA YAZDI

Şık'ın eşi ise bir sosyal paylaşım sitesinde yayınladığı mesajında kitabın 3. kişilerdeki nüshasına el konacağı kararının kendisine tebliğ edildiğini açıkladı. Yonca Şık'ın mesajı şöyle: "Ahmet Şık'in kitabının 3. kişilerdeki nüshasına el konacağı kararı az önce bana tebliğ edildi"

TÜM NÜSHALARA EL KOYMA KARARI

Ahmet Şık'ın yayınlanmamış kitabının tüm nüshalarına el koyma kararını 12. Ağır Ceza Mahkemesi verdi.

Şık’ın söz konusu kitabı için savcı Zekeriya Öz’ün talebi üzerine nöbetçi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nden kitabın tüm nüshalarının toplatılması kararı çıkarıldığı öğrenildi. Savcının talebinde kitabın Ergenekon terör örgütünün faaliyetleri kapsamında yazıldığı ve örgütün propagandası yapıldığı belirtildi. Kararda da kitabın Ergenekon terör örgütü kapsamında adil yargılamayı etkileme ve terör örgütü propagandası yapmayı amaçladığı ifade edildi.

POLİSLER RADİKAL GAZETESİ'NDE

12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı çerçevesinde polisler kitabının nüshasının olduğu iddiasıyla Radikal Gazetesi'ne gitti. Baskınla ilgili konuşan Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, "Ahmet Şık bana kitabının taslağını göndermişti. Polis onu aldı" dedi.

Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, “Ergenekon” soruşturması kapsamında polisin Ahmet Şık'ın gönderdiği kitap taslağına el koyduğunu söyledi.

Mavioğlu, yaptığı açıklamada, Ahmet Şık'ın kitap taslağına el konulması yönünde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı olduğunu hatırlatarak, kitap taslağının polise teslim edilmemesinin “terör örgütüne yardım ve yataklık” suçu kapsamında değerlendirileceğinin kendisine bildirildiğini söyledi.

Bu karar uyarınca Şık'ın gönderdiği kitap taslağının aranması amacıyla çalıştığı Radikal gazetesine gelen polislerin bilgisayardan taslağın çıktılarının aldığını, daha sonra kaydı sileceklerini belirten Mavioğlu, “Ahmet Şık, 18 Aralık 2010'da “00kitap son” koduyla kitap taslağını bana göndermişti. Açıkça söyleyeyim, fırsat bulup okuyamadım. Sadece bir göz gezdirdim ama şu an çok pişmanım okumadığıma. Ancak gök kubbe altında hiçbir şey gizli kalmayacaktır” dedi.

Mavioğlu, polisin, kendisinin dışında ayrıca Ahmet Şık'ın eşi Yonca Şık ile avukat Fikret İlkiz'i de arayarak, onlarda bulunan nüshaların da teslim alınacağı yönünde tebligatta bulunduğunu söyledi.

MAHKEME KARARINDAN...

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatıyla toplatılma kararı verilen kitap taslağıyla ilgili mahkeme kararında şu ifadeler kullanıldı:
Söz konusu yazıların henüz basılmadığından kitap niteliğinde olmadığı, kitabın içindeki örgütsel emir ve talimatlar ile paragraf aralarına yerleştirilmiş, eklenmesi ve çıkarılması gereken yerlere ilişkin notlardan şu haliyle yazıların örgütsel döküman niteliğinde olduğu, örgütün amacına hizmet etmek ve propogandasını yapmaya yönelik hazırlandığı anlaşılmıştır.

CHP'DEN TEPKİ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Ahmet Şık'ın basılmamış kitabının toplatılmasına tepki göstererek, ''Ne Hitler, ne Musollini faşizminde bile bir kitap daha yayınlanmadan suçlu ilan edilmemiştir. AKP dünyada ilkleri gerçekleştirmeye devam ediyor'' dedi.

YAYINEVİ BASKININA KINAMA
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, ’İmamın Ordusu’ kitabını basacak İthaki Yayınevi’ne yapılan polis baskınını kınarken "6 Mart’ta yazılmamış kitabı gerekçe gösterilerek tutuklanan meslektaşımız Ahmet Şık’ın ’İmamın Ordusu’ kitabı basılmalı ve gazeteciler, yayınevleri, basın özgürlüğü üzerindeki terör sona erdirilmelidir, gazeteciler özgür bırakılmalıdır" dedi.

TGF Genel Başkanı Sertel, İthaki Yayınevi bürolarının Savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla basılmasının demokrasi açısından yüz kızartıcı olduğunu söyleyen görüşlerini şöyle dile getirdi:

"Baskında kitap nüshalarının, evrak ve bilgisayarların tek tek incelendiğini öğrendik. Yayınevi editörü Ahmet Öz, polislerin kitabın yazılı kopyalarını imha ettiğini, bilgisayarlarda bulunan kopyalar içinde hard diskleri götürdüğünü anlatıyor. Bu ülkede yaşanan baskı, zulüm dönemi artık sona ermelidir. Yaşananları anlatmak için sözcükler yetersiz kalmaktadır. Bu dönem, tarihe basılmamış kitaba sansür koyan, basılmamış kitabı yargılayan, yazarını cezaevine atan ‘ileri demokrasi iktidarı’ olarak geçecektir. İmamın Ordusu kitabı basılmalı ve gazeteciler, yayınevleri, basın özgürlüğü üzerindeki terör sona erdirilmelidir, gazeteciler özgür bırakılmalıdır."
*************************************************



Yetiyor mu artık? Doydunuz mu, tatmin oldunuz mu? Salyalarınız kıvama gelip aktı mı? Pençelerinizdeki tırnaklarınız körelmedi mi daha? Kınanız var mı?


Sırayla, sırayla... Bugünün yarını da var.

Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 24.03.2011 - 19:09

 580023663830.jpg


#16 dokuzharf

dokuzharf

    ...

  • Kurucular
  • 19.758 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:İzmir

Gönderim zamanı 07.04.2011 - 21:41

Bilemedim nereye koyayım bu resmi diye..

Gönderilen Resim

Değişiklikler Kaydedildi...

#17 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.04.2011 - 19:35


Bu tablo, 8 senede Türkiye'ye nasıl koyulduğunun belgesidir.


Sen de buraya koymakla iyi etmişsin.


Sonuçta, bu tablonun oluşmasında emeği geçenlerin de görmesi gerekiyor ki, onlar da "koy gitsin" demeyip koysunlar, başlarını iki ellerinin arasına.

 580023663830.jpg


#18 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 08.04.2011 - 19:59

DHA8 Nisan 2011
Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen "Barışı Kurmak" konferansına, DEP Eski Milletvekili Leyla Zana'yla birlikte konuşmacı olarak katılan işadamı İshak Alaton tartışılacak önerilerde bulundu. Zana, "Tabuları yıkmamız lazım. Kürtlerin yerine düşünülmekten vazgeçilmeli. Kürtler kendi liderlerini seçmeli. Kimi istiyorlarsa, onu seçmelidir." dedi.




ALATON LEYLA ZANA'YLA BİRLİKTE KONFERANSA KATILDI

Eskiden Kürdistan kelimesini kullanmanın mümkün olmadığını söyleyen Alaton, bugün gelinen noktada bölge insanının Türkiye'den ayrılıp ayrılmama konusundaki tercihinin sosyal araştırmalarla tespit edilmesi gerektiğini söyledi. Üstü kapalı olarak bu konuda referandum çağrısı yapan Alaton, Kanada, İskoçya ve İngiltere gibi ülkelerin bu yola başvurarak, önemli ilerlemelerde bulunduğunu hatırlattı. Alaton şöyle konuştu : "Her şeyden önce bölgeden ayrılmak istenilip istenilmediğini belirleyecek geniş kapsamlı sosyal araştırmalar yaparak, gerçek istekleri görmeliyiz. Kürtlerin gerçekten ayrılmak isteyip istemediklerini, hem kendileri ve hem de biz Türkler görmüş olacağız. Bu bizi, şiddeti kullananlar karşısında çok güçlü bir konuma getirecektir. Bunu yapan ülkeler huzur içinde yaşamadıktadırlar. Mesela Kanada'daki Quebec bölgesinde ayrılmak isteyenler azınlıkta kaldı".

Büyük ihtimalle Türkiye'nin de Kanada Quebec'deki gibi bir tecrübe yaşayacağını öne süren Alaton, "Dürüst bir şekilde bu araştırmayı yapalım. Diyelim ki, ayrılmak istenilen küçük bir azınlık, beraber yaşayanlar çoğunlukta, o zaman çoğunlukta yürüyelim" şeklinde konuştu.

AYRILIP AYRILMAMAK İSTEDİKLERİ BÖLGE İNSANINA SORULMASI

Bölgede ayrılmamayı isteyenlerin çoğunlukta olduğuna inandığını vurgulayan Alaton, " Barış kelimesi gerekli gereksiz kullanılarak hakikaten çok yıprandı. Yıllarca propagandaya kurban edildi ve böylece algı karışıklığı da yarattı. Ne yazık ki bir taraf için her barış çabası, savaşın devamı gibi algılanıyor. İki tarafta barış derken savaşın galibi olduğunu söylüyor. Eğer bir taraf, barış derken diğer taraf onu elleri tetikte tutmak olarak algılıyorsa, mevcut olandan da daha tehlikeli bir duruma işaret ediliyor" diye konuştu.

KUZEY IRAK'IN GÜNEYDOÐU'YA ETKİSİ KAÇILINMAZ

1984'ten bu yana Kürt meselesinde çok değişlikler yaşandığını söyleyen İshak Alaton, "Irak'ta artık Saddam Hüseyin yok. Irak'taki Kürt topraklarında federal bir Kürt devleti kuruldu. Kürt sorununa hala şartlar hiç değişmemiş gibi yaklaşıyoruz. Dünde yaşamaya devam ediyoruz ve inat ediyoruz. Bugün yapacağımız hareket, Irak Kürdistanı'ndaki kalkınma hamlesinin Güneydoğu'daki etkilerine bakmak olmalıdır. Bu etki kaçınılmaz. Bölge hızla değer kazanmakta. Bölgeyi Türk şirketleri kuruyor. Kendi bölgemizde hayvancılık ve tarımı yeniden inşaa etmeliyiz." şeklinde konuştu.

TOPLUM ÖCALAN'IN EV HAPSİNE HAZIRLANMALI

Kürt sorununda siyasi olarak yapılması gerekenleri de sıralayan Alaton, seçim barajını düşürülmesini ve bölge insanına tek bir oyunun bile ziyan olmadan mecliste temsil edileceği güvencesinin sağlaması gerektiği söyledi. Tek başına hükümet iradesiyle değil, Ulusal bir uzlaşmayla Öcalan'ın durumunun netleştirilmesi gerektiğini belirten Alaton, "Kürtleri teskin edecekse Öcalan ev hapsi konumuna da geçirilebilir. Parlamentonun toplumu bu fikre hazırlayacak, toplumsal zemini hazırlaması gerekiyor. Bu toplumsal bir hazırlık icap ediyor" diye konuştu.

SİLAHLA ULAŞILDI, SİLAHLA DEVAM EDEMEZ

Silahla bir yere varılamayacağını söyleyerek sahte bir iyimserlik sunmayacağını söyleyen Alaton, "Açıkca Kürt meselesinin bugün geldiği yere silahla ulaşıldı. Bunu da biliyorum. Ancak silah bundan daha fazlasını alamaz. Silahları bırakmak şart. Şiddet devam ettikçe, elde ettiklerini hızla kaybedeceklerdi ortadır" şeklinde konuştu.

ALATON'UN ZANA'YA JESTİ GÜLDÜRDÜ

"Kızım" diye hitap ettiği Eski Dep Milletvekili Leyla Zana kürsüye geldiğinde nezaket gösterip önce oturmasını isteyen Alaton, Zana'nın da jestine karşılık vermesi üzerine, sert bir el işaretiyle Zana'nın oturmasını istedi. Leyla Zana'da bu hareket üzerine önce oturunca solanda gülüşmeler yaşandı.

ZANA KÜRTÇE KONUŞTU

İshak Alaton'un konuşmasının ardından kürsüye çıkan Eski Dep Milletvekili Leyla Zana konuşmasını Kürtçe yaptı. Başlangıçta tercüme konusunda sıkıntı yaşanmasına rağmen Zana, sorunun halledilmesini Türkçe olarak isteyen Zana, sorun çözülünce Kürtçe konuşmaya devam etti.

"KÜRTLER KENDİ ELBİSELERİYLE BİLE DIŞARI ÇIKMAYA UTANIYORLARDI"

Türkiye'nin her açıdan zengin ve güzel bir ülke olduğunu söyleyen Zana, zihniyetteki sınırların yıkılması gerektiğini belirtti. Kürtlerin bir dönem kendi ana dillerinden utandıklarını öne süren Zana, "Kürtler kendi elbiseleriyle bile dışarı çıkmaya utanıyorlardı" şeklinde konuştu. ' Bu ülkede Kürtler vardır' dediklerinde, kendilerine ' onlar dağ Türkleridir' denildiğini belirten Zana, " bu dönem artık sona erdi " dedi. Türkiye halkının da artık Kürtleri bildiğini ve sorunlarıyla ilgilenmeye başladığını hatırlatan Zana , bugün sorulması gereken sorunun Kürtlerin siyasi ve idari anlamda başı dik, sınırsız bir şekilde yaşamlarını yeniden şekillendirecekler mi ? olduğunu söyledi.

AYRILIP AYRILMAMA SORUSU TÜM TÜRKİYE'YE SORULMALI

Alaton'un gündeme getirdiği önerilere de değinen Zana, ayrılıp ayrılmama konusunun sadece Kürtlere değil, tüm Türkiye'ye sorulması gerektiğini söyledi. Zana, Türk halkı Kürtlerle yaşamak istiyor mu? İstemiyor mu? Referandum sadece Kürtlere yapılmamalı, Tüm Türkiye'de yapılmalı" şeklinde konuştu.

" KÜRTLERİ BU AŞAMAYA GETİREN"

Türklerin Kürtleri kendi kapısındaki ayakkabı boyacısı veya simitçi olarak görmekten vazgeçmesini gerektiğini söyleyen Zana, " Tabuları yıkmamız lazım. Kürtlerin yerine düşünülmekten vazgeçilmeli. Kürtler kendi liderlerini seçmeli. Kimi istiyorlarsa, onu seçmelidir. 30 yıldır Kürtleri bu aşamaya getiren Sayın Öcalan ve örgütüdür" şeklinde konuştu. Kürtlerin PKK'nın ortadan kalmasını istemediğini öne süren DEP Eski Milletvekili Leyla Zana, "bu güç ortadan kalkarsa Kürtler ortadan kalkar. Bu güç kendini değiştirsin. Silahlı mücadeleyi bıraksın, gelsin siyaset yapsın." diye konuştu

CHP'Lİ TANRIKULU DA KATILACAK

Yurtdışı ve Yurtiçinden çok sayıda siyasetçi ve akademisyenin katıldığı ve Barış Girişiminin düzenlediği " Barışı Kurmak Konferansı" yarın da devam edecek. Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsündeki konferans için hazırlanan Türkçe, Kürtçe ve İngilizce broşürler dikkat çekerken, ünlü şair Melih Cevdet Anday'ın içinde ' Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör' dizesinin de yer aldığı 'Olsun da gör ' şiiri konferansın mesajı olarak kullanılıyor. Gazeteciler de dahil sadece akredite olanlar katılabildiği konferansın yarınki oturumuna öldürülen Gazeteci Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk, BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak ve CHP Genel başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun da katılması bekleniyor.
**************************************************


Yüzlerce askeri, düzenledikleri seminerlerden dolayı, AKP'yi devirmekle suçlayıp içeri tıktılar.


Bilgi Üniversitesi'nde, Türkiye nasıl bölünür semineri yapılıyor. İş adamı Alaton, "ayrılan ayrılsın, Kürdistan bölgesi değer kazanıyor" diyerek, her zamanki gibi cebini düşünüyor. Öbür teröristin ne söylediği belli zaten.


Evet!, evet!, evet!, oh evet!, ah evet!... sabredin azcık, orgazm olacaksınız, az kaldı.

 580023663830.jpg


#19 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 09.04.2011 - 10:55

Öcalan istedi... PKK eylemsizliği 15 Haziran’a uzattı
Öcalan’ın avukatları ile haftalık olağan görüşmesi dün Fırat Haber Ajansı’nda yayımlandı


ANKARA - İmralı’da tutuklu olan Abdullah Öcalan avukatları aracılığı ile görüşmelerin “demokratik anayasal çözüm” temelinde sürdürüldüğünü ve “tarihi sonuçları olabileceğini”
söyledi.

Öcalan’ın avukatları

ile haftalık olağan görüşmesi dün Fırat Haber Ajansı’nda yayımlandı. Öcalan üç ayrı noktaya şu mesajları gönderdi:

1- TÜRK HALKINA MESAJ: Türk halkına seslenmek istiyorum. Devletle görüşüyorum, bu bilinmelidir. Burada yürüttüğümüz görüşmelerle Kürt sorununun demokratik anayasal çözümünü amaçlıyoruz. Türk halkı şunu iyi bilmeli, demokratik anayasal çözümün gelişmesi demek, şiddet ortamının ortadan kalkması ve demokratik birlik-bütünlüğün demokratik kanallarla sağlanması demektir.



Demokratik çözüm gelişmezse herkes kaybeder. Türk
halkı bu tehlikeleri görmeli, tarihi rolünü oynamalıdır.


2- DEVLETE MESAJ: Devlete de seslenmek istiyorum.
Yürütülen görüşmelerin tarihi sonuçları olabilir.
Demokratik anayasal çözüme şans verilmelidir. Çünkü bu
onların da son şansıdır. Bu yönde irade göstermesi, demokratik geleceğin inşası demektir. Demokratik
anayasal çözüm gelişmezse kendiliğinden topyekün savaş dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar. O zaman
sözün bittiği zamandır.

3- KÜRTLERE MESAJ: Burada ateşkesi sağlamıyorum,
anayasal demokratik çözümü zorluyorum. Burada yaptığım görüşmeler beni bağlar. Yaptığım bu görüşmelerle BDP ve Kandil’le de diyalog zeminini açıyorum, kendi cephelerinde
sorunun çözümü için çalışırlar. Ben burada, onlar bulunduğu
yerde, herkes kendi rolünü oynamaya çalışır. Birkaç ay var önümüzde. Bu aylar demokratik anayasal çözüm için son şanstır.

PKK: Savunmada kalın Öte yandan Öcalan, örgüt mensuplarının Haziran’a kadar sadece savunmada kalmalarını istedi. Öcalan, “Bu ‘ateşkes sağlandı’ demek değil. Genel seçimlere böyle gidilmesi iyi olur” değerlendirmesinde
bulundu.

Öcalan’ın açıklamalarının ardından PKK yönetiminin
‘süre uzatımına’ ilişkin mesajı da aynı intenrnet sitesinde
yayınlandı. PKK açıklamasında, “15 Haziran’a kadar örgüte saldırı olması durumunda savunmaya geçileceği
ancak saldırıda bulunulmayacağı” bildirildi.

************************************************************


Eveeet... Tatmin olmuşsunuzdur umarım; Yok olamadım diyorsanız, mühür sizde, basarsınız 12 Eylül referandumunda "evet" dediğinize. Bak sonra kızar apo ağabeyiniz.

Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 09.04.2011 - 10:58

 580023663830.jpg


#20 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 24.11.2011 - 15:40


İşte Ece Temelkuran'ın yazısı

BU yazıyı siz okumayın. Ona okutun. Ona... Canı sıkılmayana. Ne olup bittiğinden haberi olmayana... "Ama abi adamlar yapıyor be!" diyene okutun."Abi sen de paranoya yapıyorsun be!" diyene okutun. Siz, "Ne olacak bu işlerin sonu?" derken sizin kederinize, endişenize karşı gülene okutun. "Abi onlar da hükümete karşı gelmeselerdi" diyene okutun. Umursamayana okutun bu yazıyı. Yoksa biz kendi aramızda konuşmuşuz ne yazar!

Sorun onlara... 2005'te terör suçu gerekçesiyle tutuklanan insan sayısı 273 iken ne oldu da bu sayı 2010'da 12.897'ye çıktı. Bu ülkede aniden hudayinabit gibi terörist mi yetişmeye başladı?

Sorun onlara... Dünyada terör gerekçesiyle tutuklu bulunan insan sayısı toplam 35.117. Türkiye'de aynı gerekçeyle tutuklu olan insan sayısı 12.897! Yani bu memleket dünyadaki toplam "teröristin" üçte birini barındıracak kadar mı çıldırmış?

Sorun onlara... Bunda hiç mi bir çapanoğlu olamaz? Eğer bir ülke tutuklu gazeteci sayısında dünya lideri olmuşsa, Rusya ve Çin'i bile geçmişse, sorun bakalım, korku sırasının onlara da gelmeyeceğinden nasıl bu kadar emin oluyorlar?

GÖZALTINDA AZAMİ SÜRAT

Sorun onlara... Tutuklu gazetecilerin dünkü duruşması sürerken aynı anda neden onlarca avukatı birden gözaltına aldılar? Tutuklu gazetecilerin davasına giren avukatlar duruşmanın yarısında çıkıp arama yapılan evlere gitmek zorunda kaldılar. Onlar oraya giderken İzmit'te 17 Öğrenci Kolektifi, Halkevi tutuklaması oldu. Aynı esnada İzmir Belediyesi'ne baskın düzenlenip gözaltılar yapıldı. Yani yakalanan adama sahip çıkacak kadar sayıda adam kalmayacak dışarıda. Sorun onlara... Nedir bu öfke? Memleketin yarısını içeri alıp, diğer yarısıyla ne yapacaklar sorun!

Tutuklu gazetecilerin duruşması için dün sabah yola çıkarken, sizin de iyi bildiğiniz bir gazeteci arkadaşıma, "Gelmiyor musun?" diye sordum. Hiç duraklamadan şöyle dedi:

"Ben gelmiyorum arkadaş. Korkuyorum."

İnsanların endişesini dile getirmek için gittiği yerde fotoğraflanmaktan korktuğu bir ülkede nasıl yaşamayı düşünüyorlar sorun. Herkesin saklandığı, herkesin kaçtığı, yıldırıldığı bir ülkede kiminle konuşacaklarmış, sorun. Nasıl güleceklermiş? Kiminle yiyip içeceklermiş. Hapse atılan meslektaşlarının koltuklarında rahat oturabilecekler miymiş? "Van'da çocuklar soğuktan ölüyor" deyince bile insanların üzerine yüründüğü bir ülkede, sorun bakalım biliyorlar mı, kimi seveceklermiş? Aynaya nasıl bakacaklarmış?

Sorun onlara, on yıl sonra çocuklarına, "Ben hapse atılan gazetecilerin yerine oturdum, gazetecilik yaptım" nasıl diyeceklermiş? Radikal Gazete-si'ne sorun. Ahmet Şık, haberleriyle o gazeteyi gazete yaptı. Aksini düşünen varsa, yüzüm burada, gelsin söylesin. Nerede meslektaşları? Radikal isminin üzerine oturanlar neredeydi dün duruşma esnasında! Milliyet'in genel yayın yönetmeni neredeydi? Niye o kadar az insan vardı? Korkuyorlardı. Benim de ödüm kopuyor, doğruya doğru.

KEYFİNİZ YERİNDE Mİ?

Şimdi sorun onlara, biz bu kadar korkmuşken nasıl keyfini çıkaracaklar"güçlü" tarafta olmanın? Ağzını kapatıp, kollarını, ayaklarını bağlayıp dövdüğün adamla övünür müsün? Var mı bu delikanlılıkta?
Çağlayan Adliyesi önünden ayrılıyordum dün. Elime bir basın bildirisi tutuşturuldu. Onur Yaser Can. Mimar, ressam, dalgıçmış. 1982 doğumluymuş. ODTÜ mezunuymuş. Esrar satın alınırken yakalanıp gözaltına alınmış, Öyle fena işkence etmişler ki psikolojisi bozulmuş. Tecavüz de etmişler anlaşılan. Sonunda adaletsizliğe dayanamayıp kendini öldürmüş. Öylece yani. Sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Sorun onlara! Bir gün dandik bir sebepten gözaltına düşüp işkence ve tecavüzle kafayı yedirtilip sonra da intihara bırakılmaktan hiç mi korkmuyorlar? Sorun onlara, bu kadar korkuyla yaşanır mı? Bu kadar korku varken hiçbir şey yokmuş gibi yapılır mı?

Ben de korkuyorum. Ama hiçbir şey yokmuş gibi yapmak da gücüme gidiyor. Sorun onlara hiç mi güçlerine gitmiyor. Sizin gibi bir insanın hiç yoktan korku uydurduğuna nasıl kendilerini bu kadar iyi inandırabiliyorlar? Sorun onlara.

Odatv.com

 580023663830.jpg






Benzer Konular Daralt

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli