Kılıçdaroğlu, Darbeler hep CHP iktidara yakın olduğu dönemlerde yapılmıştır ama fatura CHPye çıkarılmıştır. Askeri darbe kesinlikle savunulamaz. Şu anda bir askeri vesayet değil, sivil dikta anlayışı ürkütüyor bizi.
Kürt sözcüğünü kullanmak bir maharetse, kullanırız. Ben Kürt demedim ama Türk de demedim, Çerkez de demedim. Kimse ötekileştirilmemeli. Manşetle değil delegelerin oyuyla geldim diyor
CHPnin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğluyla Zonguldak seyahati dönüşünde dün makamında görüştük. Murat Yetkinle birlikte ziyaret ettiğimiz Kılıçdaroğluna yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
Yarın (bugün) 27 Mayısın 60. yıldönümü. Size, kurultay konuşmasında, askerlerin siyasete müdahalesine karşı bir tutum sergilemedi eleştirisi de yapıldı. Darbelere, darbe girişimlere karşı bir şey söylemediğinize vurgu yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Darbeler hep CHP iktidara yakın olduğu dönemlerde yapılmıştır ama fatura CHPye çıkarılmıştır. 27 Mayısı yapanlar bugün utanıyorlar. Askeri darbelere karşıyız. Askeri darbe kesinlikle savunulamaz. Ortak paydada uzlaşmamız lazım. Belli doğrular ortak payda olmalı. Örneğin demokrasi, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, insan hakları, medya özgürlüğü gibi. Artık bunu sağlamalıyız. Siyaset halka dönük yapılmalı.
Türkiyede hâlâ askeri vesayet olduğu söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Şu anda bir askeri vesayet değil, sivil dikta anlayışı ürkütüyor bizi. Bununla beraber askerlerin de saydam olması gerekir. Askeri harcamaların da saydam olması gerekir. Toplumun her kesimi nasıl hesap veriyorsa, askeri kesimin de hesap vermesi gerekir. Kamu parası harcayan her kurum şeffaf olmalı, hesap verebilmeli. Askeri harcamalar konusunda toplumda yanıt aranan sorular varsa orada sorun var demektir. Kesin Hesap Komisyonu kurulmalı ki her şey denetlenebilsin.
Askeri yüksek mahkemelerin kaldırılması gerektiğini savunanlar da var. Sizin düşünceniz nedir?
- Biz yargının sivilleşmesinden yanayız. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılabilir. Çünkü Danıştay var. Danıştay varken buna gerek yok. Ama askeri mahkemeler dünyanın her yerinde var. Onların kendine özgü çalışma mekanizmaları ve kuralları var.
Baraj inecek
Yüzde 10 seçim barajını indireceğinizi söylediniz. Kafanızdaki oran nedir?
- Yüzde 10 çok yüksek. Şu anda bir oran söyleyemem ama Avrupadaki oranlardan yararlanılabilir. Çünkü parlamentoda milli irade gaspına yol açıyor. Yüzde 47 oyla parlamentoda yüzde 63 çoğunluğu alıyorsunuz. Bu güç gerçekten milli iradeyi yansıtmıyor. İktidar o oyları temsil etmiyor. 16 puan artı olarak kendi cebinize koymuş oluyorsunuz.
Bu güç gerçekten milli iradeyi yansıtmıyor. Bu nedenle indireceğiz. Sayın Başbakan nedense bunu duymamazlıktan geliyor. Diğer söylediklerimi duyuyor, nasıl yapacakmış kaynağı neymiş diye soruyor ama bu konuyu duymuyor. Bu konuda kanun teklifi de verilebilir tabii, ama uygulamak için iktidar olmak lazım. İktidar böyle bir öneri getirirse elbette destekleriz.
Hukuku savunuyorum
Baykalın söylemini devam ettirdiğiniz, Ergenekonun avukatlığını yapanları yönetime aldığınız eleştirileri yapılıyor. Ne diyorsunuz?
- O eleştirileri okuyorum. Bir yerde bir hukuksuzluk varsa onu eleştirmek görevimizdir. Tutukluluk hali infaza dönüşmüş durumda. Şimdi o eleştirileri yazanların başına da aynı iş gelse, o zaman bize yapılan iyi oldu, oh oldu diyecekler mi? Hukuk devletini savunmanın avukatlıkla, savcılıkla ilgisi yok. Biz özel yetkili mahkemeleri kaldıracağımızı söylüyoruz.
Başbakan, CHP kurultayına davet edilmediklerini, sizi aramayacağını söyledi. Cemil Çiçek de CHPnin iade-i ziyaret yapmadığını belirtti. Siz ziyaret edecek misiniz?
- Cemil Beyin atladığı bir şey var; Sayın Başbakan, cumhurbaşkanı seçiminden önce, Sayın Deniz Baykalı ziyaret edeceğini söylemişti. Ama etmedi. Karşılıklı ziyaretlerde aksamalar oldu. Kaldı ki, Sayın Başbakan, telefon açar veya açmaz, ziyaret eder veya etmez, kendi takdiridir. Toplumumuzda değer yargıları var, geleneğimiz var. Bir göreve yeni gelen birine başarılar dilemek, hayırlı olsun demek gibi, toplumsal bir geleneğimiz var. Topluma saygının gereği bunun yapılması gerekir. Sayın Başbakan telefon etmeyecekse, ona da saygımız var.
Başbakan aramasa ve gelmese de siz görüşür müsünüz, ziyaret eder misiniz?
- Ziyaret koşulları oluşursa niye gitmeyeyim? Siyaseti kırgınlık üzerine kurmak doğru değil. Siyasetçilerin, liderlerin birbirlerine kırılmamaları gerekir. Bu kırgınlığın kırlara, kahvelere yayıldığını ve daha sert yaşandığını bilmemiz gerekir.
Parti içi demokrasiye bürokrasi engel olmamalı
CHPnin Parti Meclisine seçilen bazı isimlerin parti üyesi olmadığı belirtildi. Sayın Algan Hacaoğlunun açıklamalarına ne diyorsunuz?
- Ben parti yönetiminde değildim. Bilmiyorum. Olacağını sanmıyorum ama eğer böyle bir durum varsa, o zaman itiraz etmeleri gerekirdi. Sanıyorum itiraz süresi geçti. Özellikle yıllarını partiye vermiş arkadaşların partiyi yıpratacak konularda daha dikkatli olmalarını beklerim.
Kurultay konuşmanızda parti içi demokrasiye vurgu yaptınız. Bu konuda ne yapacaksınız?
- Genel başkan adaylığı için gerekli görülen yüzde 20lik barajı yüzde 5e indirmeyi düşünüyoruz. Ayrıca delegelerin, divanın önünde imza atmaları uygulamasını da kaldırmayı düşünüyoruz. Gençlik ve kadın kollarını da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Partiye üye olmayı da kolaylaştıracağız. Anadoluda CHPye üye olmak isteyen yurttaşlar var. Parti içi bürokrasinin parti içi demokrasi önünde engel olarak konulmaması lazım. Biraz daha saydam olunması gerekiyor.
Çankayaya giderim
Sayın Baykal dış politika konuları dışında Köşke de çıkmıyordu, CHP grubu da TBMMde Cumhurbaşkanı gelince ayağa kalkmıyordu. Bu tutum devam edecek mi? Bir partide yeni yönetim oluşunca, Anıtkabiri ve Cumhurbaşkanını ziyaret etme geleneği var. Böyle bir ziyaret planladınız mı?
- Anıtkabire cumartesi günü gideceğiz. Ama Köşkü henüz konuşmadık. Zamanla değiştiği görülür. O saygı toplumun beklentilerine uygun olarak gösterilir. CHPnin belli bir politikası var. Sayın Cumhurbaşkanının seçilme yöntemine biz karşı çıktık. Ama seçildikten sonra, elbette Cumhurbaşkanıdır, davet geldiği zaman da gideriz.
Manşetle gelmedim
Sayın Başbakanın sizin için Manşetle gelen, manşetle gider; tenekeyi altın sarısına boyasanız da altın olmaz demesine ne yanıt vereceksiniz?
- Ben manşetle gelmedim. Delegelerin oyuyla geldim. Delegelerin özgür iradeleriyle geldim. Medya halkın nabzını tutuyorsa bunu manşetlerine yansıtır. Bu bazen olumlu olur, bazen olumsuz olur. Medya medyadır. Medyanın iktidar yanlısı veya karşıtı diye bölünmesini doğru bulmuyorum. Ayırmamak lazım. Ama üzülerek söylüyorum bazı medya organlarının koşulsuz iktidar destekçisi olması bizi üzüyor, bunların başında da TRT geliyor.
Sayın Başbakanın bu sözlerini anlamakta zorlanıyorum. İlk konuşmasında bu kadar sertleşmesi bir paniğin ifadesi. Ama bu panik burada kalmayacak. CHP geniş halk kitleleriyle kucaklaşınca daha da artacak. Korkum, panikle birlikte despot bir anlayışın hâkim olması. Recep Beyde bunu görüyorum. Teneke-altın söylemi de bu paniğin somut bir göstergesi.
Sadaka devleti değil sosyal devlet
Aile sigortası uygulamasına geçeceğinizi söylediniz. Ne yapacaksınız, hangi kaynakla yapacaksınız?
- ILOnun kabul ettiği dokuz sigortadan biri aile sigortasıdır. Türkiyenin bu sigortaya geçmek için taahhüdü vardır. Önce yoksulluk envanteri yapılacak. Sonra ailede kadının hesabına belli bir para yatırılacak.
Bu para asgari ücretin bir parça altında olacak. Kamuya işçi alınırken de önce bu ailelerden alınacak. Kaynak konusuna gelince, bu tür yardımları yapan 10 kadar kuruluş var. Sosyal Yardımlaşma Fonu, Kızılay, belediyeler gibi. Bu kaynaklar birleştirilecek ve objektif kriterlere göre ödeme yapılacak.
Bu mercimek, kömür dağıtmakla ve bu yoksul insanları teşhir etmekle, bunun üzerinden siyaset yapmakla, onları siyasi olarak istismar etmekle olmaz. Bu ödeme ömür boyu olmayacak. Aile yoksulluk envanterinden çıkınca, ödeme de kesilecek.
Vatandaş sosyal devletten hakkını isteyecek. Sadaka devleti değil sosyal devlet olacak. Vatandaş sosyal devlete benim yoksulluğumu gider diyebilecek. AKPnin acil eylem planında üç ay içinde yoksulluk envanteri çıkarmak vardı, yıl 2010 hâlâ yok. Çünkü AKP yoksulluk üzerinden siyaset yapıyor. Biz sosyal devleti güçlü hale getireceğiz.
604 tane ruhsatsız maden şirketi var
İlk yurtiçi seyahatini grizu faciasının yaşandığı Zonguldaka yaptınız. Maden kazaları konusunda ne düşünüyorsunuz?
- Öncelikle ILOnun 176 numaralı iş sağlığı ve güvenliği sözleşmesinin kabul edilmesi gerekiyor. ILO bunu 1995te kabul etmiş. 1998de de Türkiyedeki bürokratik mekanizma bunun kabulünü önermiş. Yıl 2010, bunu iktidarın mutlaka Meclise getirmesi gerekiyor. Biz takipçisi olacağız.
Sendikalardan da rica ediyorum, onlar da takipçisi olsunlar. Çalışma Bakanlığının 2008 Ocak tarihli raporu var. İş Yasasına göre işletme belgesi olan 87 işletme var. İşletme belgesi olmayan işletme sayısı ise 604. İşte bu tablo, maden kazalarının nedenini ortaya koyuyor. Bu rapor doğruysa neden gereği yapılmıyor, doğru değilse niye yayımlanıyor?
Kürt demedim Türk de demedim
Size yöneltilen eleştirilerden biri kurultay konuşmanızda Kürt sözcüğünü kullanmamış olmanız. Kürt demekten ve bu konuya değinmekten özellikle mi kaçındınız?
- Kürt sözcüğünü kullanmak bir maharetse, kullanırız. Ben Kürt demedim ama Türk de demedim, Çerkez de demedim. Etnik kimliği ve inançları siyasetin merkezine koymayı doğru bulmuyorum. Etnik kimlik şereftir diyoruz. Siyasetçinin görevi toplumun tamamının sorunlarını çözmektir.
İnanç da insanla Allah arasında mahrem bir ilişkidir. İnançlara saygı göstereceksiniz. Ama toplumun özünde bir insan olduğunu unutmayacaksınız. Kişi, anne ve babasını seçemediğine göre etnik kimlik veya inanç, siyasetin merkezinde olmamalı.
Bu nedenle kimse ötekileştirilmemeli. İbadetin yerine getirilmesi, önünde yasal engeller varsa onu kaldırmak siyasetçinin görevidir. Ayrıca kültürel alanda da aksaklıklar varsa, onları da gidereceğiz.
Tayyipliği bıraktı siyasetle zenginleşti
Başbakana neden özellikle Recep Bey diye hitap ediyorsunuz?
- Çünkü Recep Bey eski Tayyip Bey değil. Tayyip Bey, İstanbula yırtık ayakkabı ile gelen, okula yırtık ayakkabı ile giden, asgari ücretle çalışan, futbol oynayan, futbol ayakkabısını bile arkadaşlarının yardımıyla alabilen biriydi. Ama siyasetle birlikte müthiş bir zenginliğe kavuştu, Tayyipliği bıraktı Recep Bey oldu. Recep Bey bazı mal varlığı açıklamaları yaptı ama kaynağını açıklamadı. İddia ediyorum çalışma yaşamım boyunca ben Recep Beyin aldığı aylıktan daha fazla aylık aldım. Bir sene de yurtdışında çalıştım. Bütün bu olanaklara rağmen Recep Beyin mal varlığına ulaşamadım. Benim beceremediğim neyi becermiş Recep Bey, çıkıp, maharetini millete anlatması lazım.
Milliyet - 27 .10.2010