Türkiye; AB- ABD nin geceli gündüzlü çalışılarak Ortadoğunun içinde bulunduğu ILIMLI İSLAM Kuşağına bir paket gibi sarılıp sarmalanmak isteniyor. Türkiye Terörrislerin mezheplerin tarikatlerin savaştığı Ateş çemberi içine alınmak bölünmek parçalanmak Yeni bir FİLİSTİN yaratılmak isteniyor .Ben burada defalarca yazdım. Buyurun Fatih Çekirgenin yazdıklarına kulak verin.
..................................
İŞTE yine şehitler geliyor. Yine öfke. Yine ölüm. Yine acı sürüldü dağlarımıza. Yine bayraklar sarıyoruz gencecik bedenlere...
Ortadoğunun kanlı coğrafyasına çekiliyoruz yine...
Yabancı ajanslar felaket ve kan haberlerinin sırasına alıyor Türkiyeyi...
Nasıl bir gözyaşı iklimine düşürülüyoruz..
Duyduğum andan itibaren o çatışma anı kuşatıyor bütün zihnimi.
O çocuklar aniden yağan kurşun yağmuruna karşı nasıl siper aldılar...
Sonra müthiş bir çatışma. Roketler, mermi vızıltıları.
Yanında bir arkadaşı, Allah diye düşerken. Yandım diye bağıran diğeri...
4 şehit... 4 acı... İki daha ekleniyor yüreğimize. 6 vatan evladı. Belki de biz uyurken düşüyor toprağa...
Çıkmıyor aklımdan...
Yalnız bizde mi?
Bakıyorum bu topraklarda hep kan var. Gazzeden Iraka, Mısırdan Pakistana hep gözyaşı. Hep bomba. Hep intihar. Hep yıkım. Dikenli tel coğrafyasıdır burası.
Oysa çok zaman önce sormuştum:
- İslam dini, firavunlara, diktatörlüğe, haksızlığa karşı bir din olarak doğup büyüdüyse eğer; bugün İslam coğrafyasının neredeyse tamamı neden yalnızca diktatörlüklerle yönetilir?
Bir süre önce Tahrandaydım... Sudandan Bağdata... Suriyeden Arabistana, oradan emirliklere kadar krallar, diktatörler, şeyhler, emirler rejimini gezdim...
İnternet yasak. TVler tek kanal. Sinema kısıtlı.
Sıvası dökülmüş duvarlarda kocaman diktatör resimleri...
Sefalet ve korku...
İşte Mısır...
Bir zamanlar dünyanın en büyük uygarlığının aktığı o ihtiras ve keşif nehri Nil, şimdi bir işsizlik, umutsuzluk, insanı dünyadan koparan bir bataklık ritminde...
Yanımızda 1 milyon insanın katledildiği Irak...
Amin Maaloufun yazdığı gibi:
Arap-İslam âlemi tarihsel bir kuyuya gömüldükçe gömülüyor. Bütün dünyaya karşı, Batılılara, Ruslara, Çinlilere, Yahudilere ve her şeyden önce kendisine karşı öfke duyuyor... İç savaşlarla, salgın hastalıklarla, iğrenç kaçakçılıklarla, rüşvetle, yüksek işsizlik oranıyla boğuşmak durumunda.
Ben de bunu gördüm işte...
Daha önce Nijeryada... Sudanda...
Libyada, Şamda, Bağdatta, Beyrutta, Kahirede...
Ve 10 milyonu aşan işsizler ordusuyla bizde...
Peki niye?
Allaha kul olmayı, insana saygıyla açıklayan bir din, neden böylesine insana değer vermeyen kanlı bir coğrafyaya rastlıyor?
Allahla kul arasına kimseyi sokmayan bir din, nasıl oluyor da böyle öfke dolu bir diktatörler, şeyhler coğrafyasına denk geliyor?
Belli ki sorun, demokrasi sorunu...
Ve belli ki birileri bu coğrafyada demokrasiyi istemiyor...
Neden?
Çünkü eğer Suudi Arabistanda, Bağdatta, emirliklerde, krallıklar, şeyhlikler, diktatörlükler devrilirse, petrolün akış yönü değişecek. O petrolün geliri bu defa sefalet içindeki halka akacak... Özgürlükle, demokrasiyle birlikte gelir dağılımı yükselecek. Sosyal adalet gelecek...
İşte bunu istemiyor dev petrol şirketleri. Bunu istemiyor, tröstler, özel hesaplar, kasalar, bankalar...
Bu yüzden niye doğduğunu ve nasıl öldüğünü bilmeyen bebelerin hayaletleri dolaşır bu coğrafyada...
Mezar taşı mimarisidir.
Düşmandır herkes birbirine...
Çalıntı hayaller büyüten siyasetçisi, kendini abarttıkça, halkının dünyası küçülür...
Fatih ÇEKİRGE