Hatırladığım kadarıyla,
Napolyan savaşta malup duruma düşer.Atına atlayıp kaçmaya başlar.Bir köye girer,ortalıklarda kimsecikler yoktur.Açık bir dükkan gözüne çarpar.Atını bir köşeye sakladıktan sonra dükkana dalar.Dükkan sahibi yaşlı adama: çabuk beni sakla ben Napolyonum der.Dükkan sahibi arka tarafa geçmesini söyler...
Bir kaç dakika sonrada arkasından düşman askerlerinden bir grup gelir ve dükkan sahibi yaşlı adama:Napolyonu sorar.Yaşlı adam:Askerlere atlı birinin şu tepeye doğru hızla gittiğini gördüğünü söyler.Düşman askerleride "eyvallah" deyip yaşlı adamın gösterdiği tarafa doğru atlarını sürerler...
Yaşlı adam dükkana geri döner ve Napoyona:Askerlerin gittiğini çıkabileceğini söyler...Napolyon yaşlı adama teşekkür eder ve dükkanda çıkar.Yaşlı adam arkasından koşar Napolyona:Efendim bağışlayın beni ama ölümle burun buruna gelmek nasıl bir duygu diye sorar...Napolyonun bu soruya şalterler atar : sen kim oluyorsunda bana böyle bir soru sormaya cesaret edebiliyorsun diye adamın üzerine yürür...
Bu arada arkadan Napolyonun adamları gelmiştir.Napolyon askerlerine adamı göstererek vurun şunu derhal der.Adamın gözlerini ve ellerini bağlarlar.Askerlerde karşına geçip silahlarını yaşlı adamın üzerine doğrulturlar.Napolyon askerlere hazır ol,nişan al diye emir verir...Yaşlı adam içinden:ben ne bok yedim de böyle bişey söyledim, hay dilim tutulaydı da demez olaydım,Allahım sen yardım et,naptım ben diyerek kendinden geçmiş durumda iken.
Napolyon admın gözlerini çözer ve:Şimdi anladın mı ölümle burun buruna gelmek nasıl bir duygu!
Aşk'ta bunun gibi,anlatılamayan,ancak yaşandığı zaman anlaşılabilen bir şey.