Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’a «ALLAH nedir?» diye soranlara cevap bizzat «ALLAH» tarafından veriliyor Kurân-ı Kerîmde, "İHLÂS" Sûresinde:
«De ki, O ALLAH AHADdır;
ALLAH SAMEDdir;
LEM YELİD ve LEM YÛLEDdir; ve
LEM YEKÛN LEHU KÜFUVEN AHADdır!.”
ALLAH AHAD»dır... Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi sözkonusu olmayan TEKdir...
Şu dünya üzerinde normal şartlarda yaşayan her insan, algıladığı mevcûdâtı beş duyu ile değerlendirir. Bu yüzden de bütün insanlar arasında ölçütaşı beş duyudur!.. Bunun sonucu olarak en-boy-derinlik ölçüleri ile kabul ettiğimiz bir evrende yaşadığımızı düşünürüz...
Bu yüzden de genelde, kafamızdaki «TANRI» her ne kadar «her yerde mevcut» ise de, fiiliyatta, belli boyutları ve mekânı olan bir «TANRI»dır!
Oysa...
Bize târif edilen «ALLAH»; bölünmesi parçalanması, cüzlere ayrılması mümkün olmayan, «BİKÜLLİ ŞEYİN MUHÎT» yani «şeyin kendisi olarak şeyi ihâta eden», sonsuz, sınırsızdır!..
Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!..
Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan «AHAD», ya sonlu sınırlı bir Birdir; ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız, cüzlere ayrılmaz TEKtir ki, bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece "KENDİSİ" mevcuttur!.
Düşünelim...
Şayet “ALLAH” İsmiyle İşaret Edilen’den ayrı, “ALLAH”ın dışında bir varlık var ise... Bu varlık ile “ALLAH” arasındaki sınır nerededir?... Bu sınırı nerede çizeceksiniz?...
Ya var olan, mevcut, sınırsız-sonsuz TEKtir, ikinci bir varlık yoktur!..
Ya da sınırlı sonlu, evrenin içinde bir yerde, veya evrenin dışında MEKÂNI OLAN bir TANRI mevcuttur (!)..?
Burada idrâk edilmesi en önemli olan şey «SINIRSIZLIK-SONSUZLUK» kavramıdır...
Şimdi bu "sınırsızlık-sonsuzluk" kavramını en-boy-derinlik olarak değil, boyutsal olarak kavramaya çalışalım...
ALLAH”, sonsuz - sınırsızdır, dedik..
“ALLAH”ın sınırsız-sonsuz oluşu dolayısıyla bir MERKEZİ olması da muhâldir !.
Bir şeyin merkezi olması için, onun sınırları olması, bu sınırların köşelerinin kesiştiği noktanında merkez kabul edilmesi gerekir...
Halbuki, “ALLAH”ın sınırı yoktur..
Sınırı olmayan şeyin, merkezi de olmaz!.. Merkezi olmayan şeyin özü, içi ve dışı da olmaz!..
Bizim beş duyusal yaşamımıza ve beş duyudan ileri gelen madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve dışı vardır; özü vardır kabuğu vardır!. Oysa, merkezi olmayan şeyin özü ve kabuğundan, içi ve dışından sözedilemez!.
Nitekim bu manâ Kurân-ı Kerîmde bir âyette şöyle vurgulanmaktadır:
«HU vel evvelü vel âhiru ve zâhiru vel bâtın»
«O, evvel, âhır, zâhir, bâtındır»
Yani, Zâhir, Bâtın, Evvel ve Âhir diye bildiğin hep "O"dur!.. Bunlar, gerçekte, TEK aynı şeydir!.. Yani, zâhir ve bâtın diye iki ayrı şey yoktur; bu ayrılığı sen uyduruyorsun!.
Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın kelimeleriyle işaret ettiğin şey hep "O"dur!..
Sen, "O"na, ister "Zâhir" de, ister "Bâtın" de, ister "Âhir" de, ister "Evvel" de; dediğin, işaret ettiğin, târif ettiğin hep "O"dur!.
Zirâ, "zâhir-bâtın" ayırımı senin beş duyundan kaynaklanmaktadır!.. Beş duyu ile algılayabildiğine "zâhir" diyorsun, algılayamadığına "bâtın"!..
Oysa altı, yedi, oniki duyuyla algılama durumunda olsaydın, senin için zâhirler de değişecekti, bâtınlar da!.. Ve sen, bugün zâhir dediğine, bâtın; bâtın dediğine de zâhir, demek durumunda olacaktın.
"ALLAH" ismi ile işaret edilen ise sınırsız-sonsuz TEK olması hasebiyle, "ZÂHİR" - "BÂTIN" kavramlarından beridir, münezzehtir!.
Evet, merkezi, içi-dışı, zâhiri-bâtını, başı-sonu olmayan; bu gibi anlamlardan ve oluşlardan beri olan varlığın, bir yerde son bulup, o noktadan sonra ikinci bir varlığın başlamasından sözedebilir misiniz?..
Elbette hayır!.
İşte, bu yüzden farkederiz ki, düşünülebilen, hayâl edilebilen her noktada, tüm özellikleriyle; ve «ZÂT»ıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece KENDİSİ, yani, "AHAD" olan “ALLAH” mevcuttur!..
"O"nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan sözeden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!.. Ki bu durumun dindeki adı da «ŞİRK»tir!.
Geniş bilgi almak isterseniz: Hz. Muhammedin açıkladığı Allah kitabı ve Hamdi Yazır ın hazırladığı "HAK DİNİ KUR’ÂN DİLİ" isimli 9 ciltlik eserin 1. cilt 42 ve 43. sayfalarında bulabilirsiniz