İçerik değiştir



- - - - -

Tekel İşçilerinin Eylemi


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 75 yanıt verildi

#1 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.12.2009 - 20:01


Biber gazı Tekel işçilerini de, vekilleri de ağlattı

Ankara'daki eylemlerinin üçüncü gününde polisle Tekel işçileri arasında olaylar çıktı. Üzerlerine gaz sıkılan işçiler soğuk havaya bakmadan göle kaçtı. Gölde iken bile üzerilerine su sıkılması şaşkınlık yarattı. Polisin kullandığı biber gazı işçiler kadar onlara destek vermek için Abdi İpekçi Parkı’na gelen milletvekillerini de etkiledi.


Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda eylem yapan Tekel işçilerine polis sert müdahalede bulundu. Dağılmayan işçilere polis önce biber gazı sıktı. Daha sonra da park içindeki yapay göle kaçan işçilere su sıktı. Gölün içine girerek gazdan etkilenen gözlerini yıkamak isteyen işçilere burada da su sıkılması dikkati çekti. Müdahale yapılmaması amacıyla parktaki ses araçlarından sık sık İstiklal Marşı çalındı.



Devamı...

#2 Lamos

Lamos

    Kelyu

  • Dokunulmazlar
  • 7.490 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 17.12.2009 - 20:04

İşte bizim polisimiz :)

Bir haftadır kendilerine saldıran, taşlayan, karakola baskın yapan, esnafı darma duman eden, molotoflarla bütünleşmiş olan şerefsizlere müdale bile etmezken yada edemezken anca kalkan tutup uzaktan seyreden polisimiz işçilere böyle müdale ediyor :)

Çünkü işçiler bu vatanı bölmeye çalışıyorlar, vatan hainleri, onların bu ülkede yiyecek ekmekleri yok. Tüm bu müdaleler hep o yüzden olsa gerek : )

:)

#3 Efsane Prens

Efsane Prens

    Boş vakti boldur

  • Üyeler
  • 625 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:kral

Gönderim zamanı 17.12.2009 - 20:54

nedir bu çevik kuvvetteki heyacan... hemen dağıtmaya çalışır... uzak dur bağırıp çağırsınlar üç gün değil üç ay sanane... hakkaten hainler böyle muamele görmüyor... ak parti içindede partisini sevmeyenler var anlaşılan... adamları kadrolu işçi iken asgari ücrete geçirmeye çalışıyorlarmış hayret ki hayret.. tekel zarar mı ediyor sanki.. ver iki katı maaş ver.. kadrolaşmakla suçluyorlar suçladıkları ile kalmasınlar yandaşlarını doldur işte ne güzel! bırak özelleştirmeyi felan... bürokraklar trilyonları götürür çıt yok gariban işçiye yüklen.. akıl yok bu adamlarda akıl yok!

ayrıca milletvekillerini gazladılar.. hiç yoktan dert aldılar başlarına!

#4 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 17.12.2009 - 21:38

asiller gazlanıyo yav vekiller gazlanmış nolcak =)
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#5 kılıç

kılıç

    Sadece KILIÇ...

  • Üyeler
  • 11.484 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:BAŞIMIZ DİK

Gönderim zamanı 18.12.2009 - 01:51

yazık.................
Bir gün daha geçti ve biz biraz daha yaklaştık;Bizden hiç uzak olmayan ölüme...

#6 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 19.12.2009 - 20:25

Necati Doğru

Allah çarpar!


Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun TEKEL’le ilgili “Hizmete Özel” raporlarını ve bu raporların ışığında “MECLİS’te milletvekillerinin yaptığı tartışma kayıtlarını” okuyan kim olursa olsun şu sonuca varır: Tekel işçisini havuzun içinde ya da dışında dövmek, polise emir verip gözüne, yüzüne biber gazı sıktırmak, su püskürtüp aşağılamak kalpsizliktir.

Tek kelimeyle vicdansızlık.

İnsanın eli kırılır.

TEKEL işçisi çalışmak istiyor.

Ona biber gazı sıkıyorsun.

Polis dayağı çekiyorsun.

Ücretinden kesinti yapıyorsun.

Ve bizzat Başabakan’ın ağzından; “sen yan gelip yatmak istiyorsun” diye gerçeğin tam tersini söyleyerek onu aşağılıyorsun. Devletin (Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun) kendi müfettişlerinin bütün olayları, gelişmeleri, kayıtları, bilançoları inceleyerek yazdıkları ve okusunlar, hakikati öğrensinler diye milletvekillerine verdikleri raporlardan şu gerçeği çıkartıyorum: Yüreğinde Allah korkusu olan, Tekel işçisine vurmaz, vuramaz. Vicdanı olanın vicdanı sızlar. Tekel işçisini döveni de, dövdüreni de, seyredeni de Allah çarpar!

***


Özetliyorum.

Raporlarda şunlar yazıyor:

Tekel’in 5 fabrikası; (Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis), şehir içinde en merkezi yerde kalmış çok değerli arsaları, makineleri, alet ve edevatlarıyla birlikte İngiliz-Amerikan şirketi BAT’a 1 milyar 720 milyon dolara satıldı.

İktidarda AKP vardı.

Tayyip Erdoğan Başbakandı.

Yıl 2008 olmuştu.

Satıldığı gün TEKEL’in sadece iki fabrikasında “sert paket kapasitesi” 32 milyon kiloya ulaşmıştı. Sert paket sigara (2001 ve Samsun 216) tiryakilerin aradığı markalardı ve üretildiği anda hemen satılıyordu. Paket başına kâr ise en az 40 Ykrş oluyordu. Sadece bu iki fabrikanın üretebileceği sert paket sigaralardan bir yıllık faaliyet kârı 640 milyon YTL tutuyor, bu da yaklaşık 500 milyon dolara denk geliyordu. TEKEL’in sadece iki fabrikasının 3 yılda elde edeceği kâra denk düşen bir para karşılığı 6 şehirdeki fabrika satıldı. Bu fabrikaların arsaları TOKAT’ta şehrin merkezinde, Adana’da şehrin en kıymetli yerinde, Malatya’da kentin merkezinde, Samsun’da denizin kıyısında çok değerli ve TEKEL’i alanın, üzerine konut yapılmak üzere yarın en az 2-3 milyar dolara satacağı arsalar.

TEKEL 147 yıllık şirket.

17 dakikada makineleriyle, marka değeriyle, pazar paylarıyla, arsalarıyla işte o söylediğim paraya sattılar.

***


Ve bonuslama da yaptılar!

Alıcıya “ballı kıyak” çektiler!

Tekel’in Yaprak Tütün İşleme fabrikalarındaki tütün içinden en kaliteli olanlarından 25 milyon kiloyu seçtirdiler. Bu tütün çok değerli. Kilosunu dünya sigara fabrikaları en az 5 dolardan yalvararak satın alıyor. 125 milyon dolar değerindeki tütünü de İngiliz-Amerikan şirketi BAT’a hediye olarak sundular.

Bu kıyağı niçin yaptılar!

Neyin karşılığında yaptılar!

Şimdi işçiyi dövdürüyorlar.

Yüzüne biber gazı sıkıyorlar.

Su püskürtüp aşağılıyorlar.

6 sigara fabrikasında çalışan 3 bin işçi ile 110 yaprak Tütün fabrikasında çalışan 10 bin işçi, ortalama ayda 1.690 lira ücret alıyorken onlara “Artık size TEKEL fabrikalarında iş yok, gelin ayda 570 liraya düzensiz, örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretle (4-C statüsü) çalışın” diyorlar. İşçiler de biz eski maaşlarımız olan 1.600 liraya çalışmak istiyoruz dedikleri için onlara; “Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz” diye çamur atıyorlar.

Ve polise dövdürüyorlar.

Vicdanı olan TEKEL işçisine vurmaz, dövmez, dövdürmez. Döveni de, dövdüreni de, seyredeni de Allah çarpar.
***********************************************

Başpazarlayıcı,satanın da satılacağını unutmasın.Her malın bir ederi ve alıcısı bulunur.Promosyon olmaya bile şükredebilir.

 580023663830.jpg


#7 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 21.12.2009 - 15:28

Necati Doğru Tekel’i satarken soyduranlar şimdi işçisini polise dövdürüyor!
Okumuş muydunuz? Dün yazmaya başlamıştım. Bugün devam ediyorum. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun “temiz süt emmiş, yüksek vicdanlı müfettişinin” binbir emekle, hak gözetir sağlam bir dikkatle hazırladığı “Hizmete Özel” raporundan aktarıyorum.

Herkes anlasın istiyorum.

Özetleyerek.

Netleştirerek.

Basitleştirerek yazıyorum.

Tekel’i satarken soydurdular, şimdi Ankara’ya kadar gelip, “Biz çalışmak istiyoruz, fabrikalarımızda emeğimizle insanca var olmak istiyoruz” diye gösteri yaparak kendilerini demokratik olarak ifade eden işçileri polise dövdürüyorlar.

Biber gazı sıkıyorlar.

Su fışkırtıyorlar.

Bu vicdansızlıktır.

İnsanın eli kırılır.

Denetleme Kurulu’nun “Hizmete Özel” raporundan özet bilgi: Tekel’in içki bölümündeki 17 fabrikanın özelleştirme ihalesi, 292 milyon dolarla en yüksek fiyatı veren LİMAK-NUROL-ÖZALTIN ortaklığında kaldı.

Fabrikalar yenilenmişti.

İleri teknolojiye geçmişti.

Sadece Bilecik’teki rakı fabrikası 100 milyon dolar ediyordu ve Avrupa’nın teknolojisi en yeni işletmesi olduğu biliniyordu. Bilecik dahil 17 fabrikanın yanı sıra kuru üzüm, suma (üzüm alkolü) şişe, etiket, anason stokları da 141 milyon YTL (100 milyon dolardan fazla) tutuyordu. Yine ayrıca Tekel’in Türkiye’de 81 ilindeki başmüdürlüklerinin depolarındaki 30-35 milyon dolarlık içki stoku da bulunuyordu. Yine ayrıca Tekel’in içki bölümünü de satma kararı alan iktidar (Özelleştirme İdaresi ve Maliye Bakanlığı) bu fabrikalarda çalışan işçinin kıdem tazminatlarını da ödedi, sıfırladı.

Ballı börek pişirdi

Alan kazansın yaptı.

Tekel’in yenilenmiş 17 fabrikası, kıdem tazminatları sıfırlanmış, yetişmiş, çok kalifiye işçileri, 100 milyon dolarlık hammadde stoku, 30 milyon dolarlık içki stoku, toplam 292 milyon dolara satılmıştı. Satın alanlar, bir kaç ay sonra onu Amerikan firmasına 950 milyon dolara sattı.

Devlet’ten 292’ye alış.

950’ye Amerikalıya satış.

Aradaki fark korkunçtu.

İktidar bunu ikram etmişti.

İktidarda AKP vardı.

Başbakan Tayyip Erdoğan’dı. Başbakan Tayyip Erdoğan döneminde 2008 yılında da Tekel’in 6 sigara fabrikası (Samsun, Tokat, Malatya, Adana, Maltepe, Bitlis) başka bir İngiliz-Amerikan Şirketi BAT’a 1 milyar 720 milyon dolara satıldı. Temiz süt emmiş denetleme kurulu müfettişinin hazırladığı “Hizmete Özel” raporda sigara fabrikalarının satışı da şöyle anlatılıyor.

Özetliyorum:

Tekel’in sadece 2 sigara fabrikasının (Tokat ve Ballıca) 3 yılda yapacağı kâra denk düşen bir para karşılığı 6 şehirdeki fabrika satıldı. Bu fabrikaların arsaları Tokat’ta şehrin merkezinde, Adana’da şehrin en kıymetli yerinde, Malatya’da kentin merkezinde, Samsun’da denizin kıyısında çok değerli ve Tekel’i alan yabancı şirketin yarın bunların üzerine konut yapılmak üzere en az 2-3 milyar dolara satacağı mülkler.... Buna ilaveten ayrıca satılmayan ve Tekel’in elinde kalan Yaprak Tütün İşleme Fabrikalarındaki tütünler içinden en kaliteli olanlarından 25 milyon kiloyu seçtirdiler. Bu tütün çok değerli. 125 milyon dolar değerindeki tütünü de İngiliz-Amerikan şirketi BAT’a hediye olarak sundular.

Şimdi işçiyi dövdürüyorlar.

İşçilere; “Artık size Tekel fabrikalarında iş yok, gelin ayda 570 milyon liraya düzensiz, örgütsüz, güvencesiz, düşük ücretli (4-C statüsü) çalışın” diyorlar. İşçiler de biz eski maaşlarımızla çalışmak istiyoruz dedikleri için onlara; “Siz yan gelip yatmak istiyorsunuz” diye çamur atıyorlar.
****************************************

Necati Doğru

Temiz süt emmiş TEKEL denetçisini emekliye ayırıp uzaklaştırdılar!
Telefon etti; sesinin tınısında sakin, ölçülü, huzur ve güven dolu sıcaklık vardı. Dedi ki, “İki gündür TEKEL’in satılırken nasıl soyulduğunu yazıyorsunuz. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını belge olarak sunuyorsunuz. O raporları yazan 5 kişilik denetçi heyeti grubunun başkanı benim. Beni de emekli edip uzaklaştırdılar. Bu yeni bilgiyi yazın diye söylemiyorum, haberiniz olsun istediğim için bildiriyorum” dedi.

Okurdan saklayacak değilim.

Sizin de haberiniz olsun.

Temiz süt emmiş TEKEL denetçisini emekliye ayırıp uzaklaştırdılar. TEKEL’in soyulmaması için çok uğraşmıştı. Onun adı Şenol Sarrafi’ydi. Üniversitede ekonomi okuyup mezun olduktan sonra Halk Bankası’nda “banka müfettişliğine” sınavı kazanarak başlamıştı. Daha sonra da 1977 yılında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nda çalışmaya başlamış, “başdenetçilik” mertebesine yükselmiş ve bu 33 yılın 15 yılını “TEKEL hesaplarının kılı kırk yaran ve kamunun hakkını gözeten incelemesiyle” geçirmişti.

3 gündür yazıyorum.

TEKEL’in içki bölümünün yenilenmiş 17 fabrikası, 100 milyon dolarlık hammadde; kuru üzüm, üzüm alkolü, şişe, etiket, anason stokları, 35 milyon dolarlık üretilmiş satışa hazır rakı stoğu, hepsi dahil Limak-Nurol-Özaltın müteahhitlik şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyuma toplam 292 milyon dolara satılmıştı. (Belgeler: Temiz süt emmiş Denetleme Kurulu Başkanı Şenol Sarrafi’nin hazırladığı 1.01.2004 ve 27.02.2004 yılı TEKEL Raporu... 17.03.2005 tarihli Tekel Özel İnceleme Raporu... 2006 ve 2007 yılı TEKEL Genel Müdürlüğü raporları.)

TEKEL’den 292’ye alındı.

1 yıl geçti.

ABD firmasına 950 milyon dolara satıldı. Bu temiz süt emmiş Başdenetçi Şenol Sarrafi, “292’ye alıp 950’ye satma alışverişinde TEKEL’in sırtından özel şirketlere 348 trilyon YTL (yaklaşık 275 milyon dolar) aktarılmış olduğunu” da TEKEL’in Genel Müdür ve 20 müdürüne, Maliye Bakanlığı’nın, DTP’nin, Hazine’nin, Özelleştirme’nin 15 yüksek mevki bürokratına ve KİT Alt Komisyonu üyesi 15 milletvekiline yani toplam 50 kafaya, beyne, sorumluya, adına ne derseniz deyin, 50 kişiye bildirmişti.

İşçilerin sendikası (Tek-Gıda-İş) harekete geçmiş, “temiz süt emmiş” Başdenetçi Şenol Sarrafi’nin raporlarını da dava dilekçesine ekleyerek Ankara 1. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. Mahkeme, TEKEL içki bölümünün devlete olan borçlar silindikten sonra 292 milyon dolara alınıp 950 milyon dolara Amerikalılara satılması alışverişinde Hazine’nin 348 trilyon YTL (275 milyon dolar) zarara uğratıldığını kabul ederek “tahsil edilmesi için” dava açılmasını karara bağlamıştı.

Dava açmadılar.

Takip etmediler.

Temiz süt emmiş Başdenetçi’yi Meclis KİT Komisyonu’nda ve İstanbul Unkapanı’nda pencereleri Haliç’e bakan Tekel binasında bir araya gelmiş 50 birikimli beyin (15 milletvekili, 20 Tekel müdürü, 15 de Maliye, DPT, Hazine, Özelleştirme İdaresi mensubu önünde “Sen bu satışı olmuş bitmiş TEKEL işiyle hâlâ ne uğraşıyorsun?” diye azarladılar. Azarlayan, KİT Alt Komisyonu Üyesi Siirt Milletvekili Vahit Kiler oldu. (Belge, 21 Nisan 2009 Salı günü gezetelerde çıkan haber.)

Sonunda haber de geldi.

Temiz süt emmiş Başdenetçi’ye; “Seni 15 yıldır üzerinde çalıştığın TEKEL’in hesaplarını denetleme görevinden alıp Çay-Kur üzerine çalışman için görevlendiriyoruz” dediler. Temiz süt emmiş Başdenetçi Şenol Sarrafi, “Bunu yapmayın. TEKEL’in denetim hafızasını yok etmiş olursunuz” dediyse de dinletemedi.

Emekli ettiler.

Uzaklaştırdılar.

Tekel işçisini rahat rahat polise dövdürebiliyorlar, yüzüne-gözüne biber gazı sıkıyorlar. Vicdanı olanın vicdanı kanar. Tekel işçisini döveni Allah çarpar!
************************************************


Üçkağıdı,soygunu,hırsızlığı görüyorsunuz değil mi?

Bu,hükümet eliyle yapılan hırsızlığa karşı duran,erdemli ülkesini seven insanların nasıl kıyıma uğratıldığını görüyorsunuz değil mi?

Diğer,satılan,peşkeş çekilen ülkenin kar eden kurumları da böyle peşkeş çekildi.

Kumarbaz,satıp savurduktan sonra elinde avucunda bir şey kalmayınca ne yapar? Bu kumarbazın,satacağı neyi kalmıştır? Cevaplar herkese göre değişsede,sonuçta satacaktır o verdiğiniz cevaptakileri çünkü o bir satıcıdır,satandır,pazarlayandır.

 580023663830.jpg


#8 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.12.2009 - 15:39

İşin ilginci, sen kalksan bak akp satıyor ülkeyi deyince onlar hani nereden toprak satılmış bi yer göster derler.Özelleştirmelerin neredeyse hepsi peşkeş hepsi vatan toprağı.Ulem madem ülkeyi satıyon bari değeriyle satta vicdanın varsa o rahat etsin diyecem de nerdeee
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#9 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 21.12.2009 - 15:48

özelleştirme tabiat itibariyle güzel bi olaydır aslında, çünkü özellikle personel bolluğu sebebiyle tam arpalık olmuş buralar, ödenek sonsuz maaşlar aşırı şişkin, tabi böyle yerlere ömür boyu garantiyle girince tadından yenmiyor..

memur olanlar diğer klurumlara oldukça iyi şartlarla geçiş yaptılar, olan işçilere oldu 657 olmadıkları için garantileri olmayınca açıkta kaldılar daha doğrusu devlet onlara iş buldu ama düşük maaşlı kamu kurumlarında..


bazı kamu kurumlarında en vasıfsız işçilerin maaşları 4 - 5 milyarı bulmakta, bu adamları alıp 1 milyarlık işe yollarsan tabiki isyan ederler ama genede isttihdam imkanı veriyor devlet..
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#10 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 21.12.2009 - 16:15

Hee bak bir de o hikaye vardır.Vardır belki bir iki yerde öyle işçi ki onlarda zaten hükümetin yakinidirler...

Ama gerçekte işçi o kadar ücret almaz.O gösterilen rakamların büyük çoğunluğu brüt ücrettir.Onun içinden ssk ydı bilmem neydiyi çıkardın mı bi halt kalmaz işçiye.Babam işçiydi her ay bordroyu eve getirirdi.Bu tip laflarla bi de işçiyi sanki çok para alan insanlar gibi gösteren, memura verdikleri az parayı işçinin brit ücretini göstererek kışkırtanları alıp o işçi ailelerinin eline geçen net maaşla bir ay nasıl geçiniyorlar onu sormak lazım.

Yani o kadar kolay değil işçiyi tu kaka yapmak ezmek.

Ki bu tekel işçilerinin bir kısmı mevsimlik işçi hiç de öyle denilen parada alamıyorlar öyle sen şuraya git de denmiyor.
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim

#11 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 24.12.2009 - 16:52

Necati Doğru

Çökertmeden çıktım Halilim!
İşte bu; “Çökertmeden çıktım başım selamet.../ Bitez de yalısına varmadan Halilim aman koptu kıyamet.../ Arkadaşım İbram Çavuş Allahıma emanet...” diye giden ve Ege bölgesi tınlamasıyla söylenen Türkü, başkaldırıdır. Padişahın borçlarının karşılığı olarak Fransız-Alman-ABD’li alacaklıların (Düyun-u Umumiye idaresi) eline geçmiş “Tütün Rejisi” sistemine diklenip, işlenmiş-kıyılmış-içime hazır tütünü karşıdaki İstanköy Adası’na kaçırmak isteyen Bodrum Bitezli Halil Efe ile yakın arkadaşı İbram (İbrahim) Çavuş’un isyanıdır.

147 yıl öncesine gider.

TEKEL 147 yaşındadır.

Yabancılar el koymuştu. Özel kolluk kuvveti kurmuş, tütüne dokunanı, alanı ve satanı kurşunluyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cumhuriyeti kurarak, bu kapitülasyonu (imtiyazı) bitirdi ve TEKEL yeniden milli şirket oldu. 2004’te AKP iktidarının, IMF’ye verilen 2. Ek Niyet Mektubu’ndaki taahhütlere göre hareket eden Maliye Bakanı, “TEKEL’i babalar gibi satacağız” dedi ve 147 yıllık şirketi 17 dakikada İngiliz-ABD şirketine sattılar. TEKEL’i yeniden yabancıya (yeni küresel emperyalizme) yar ettiler. Bu açıdan bakınca; polise dövdürülen ve biber gazı sıkılarak aşağılanan TEKEL işçileri Bitez’li Efe Halil ile İbram Çavuş’un torunlarıdır.



***


Torunlar gerçek halktır. İsyanları kutsaldır.

TEKEL’in, sigara ve içki fabrikalarının dışında, ülkenin 57 şehrine dağılmış 110 Yaprak Tütün İşleme Tesisi vardı. Özelleştirmediler. Tesislerde 10 bin işçi çalışıyordu. İşte polise dövdürülen, biber gazı sıktırılan işçiler çoğunlukla onlar. Tesisler, üreticiden alınan tütünü işleyip, yerli sigara fabrikalarına gönderiyordu. Tütünün yılda yaklaşık 20 bin tonu da kilosu 6.5 euro ile 7 eurodan Fransız, Alman, Rus, ABD, Japon şirketlerine satılıyordu.

Sigara, içeni öldürür.

Bu biliniyor.

Fakat şu da biliniyor.

Öleceksen, Türk tütünüyle öl.

Çünkü, “Türk tütününün (şark tütünü) lezzeti hiçbir tütünde yoktur. Ve nikotin oranı açısından da sağlığa en az zarar veren tütün olduğu için” dünya sigara tekelleri, sigaralarına lezzet versin, kaliteyi yükseltsin diye yemeğe konulan değerli bir sos gibi, Virginia tütününe katmak için hep Türk tütünü satın aldı.


***


147 yıl satın aldılar.

Yaprak Tütün İşleme tesislerinde işlenen tütünleri, son 15 yıla gelinceye kadar TEKEL, üreticiden taban fiyatı ile topluyor, işliyor; faiz gideri-stok maliyeti-işçilik dahil kilosunu ortalama (örneğin A Grad Ege tütünü) 3.5-4 euroya mal ediyor ve kilosu 6-7 eurodan ihraç ediyordu. (Bkz: Yüksek Denetleme Kurulu raporları.)

Evet, TEKEL ihraç ediyordu.

Araya aracı sokmuyordu.

Kâr ediyordu.

İhracatta zarar yoktu.

Sonra 15 yıl önce başlayıp “TEKEL’i babalar gibi satan” AKP iktidarı döneminde de hızlanarak, ihtiyaç olmadığı halde sırf oyunu kapmak için çiftçiden tütün almaya devam ettiler. Fakat işlemeyi durdurdular. 19-20 milyona mal ettikleri fabrikaları (Örneğin İzmir Balatçık) işlemez hale getirip, aracı sayısını 3’e çıkartarak kilosunu 3.80 euroya mal ettikleri tütünü zararına 1.23 euroya, sayısı 50’ye çıkan aracıya verdiler. Aracılar hâlâ onu işleyip, dünya sigara tekellerine kilosu 7 eurodan satıyor.

TEKEL zarar ediyordu.

Aracılar kâr ediyordu.

İktidara 2002’de AKP geldi.

Aracıları kaldırmadı, sayısını artırdı.

Fabrikaları yabancıya sattı fakat oy kaçar diye köylüden tütün almayı kesmedi. Tütünü işleyip ihraç etmek yerine aracıları ve yabancıları gözeten adımlar attı.

TEKEL’in zararı büyüdü.

Bedeli halka ödettiler.

Şimdi, yurdun dört yanından Ankara’ya gelerek “biz sendikalı, toplu sözleşmeli, sosyal güvenceli, ikramiyeli, onurlu emeğimizle aynı ücretlere çalışmak istiyoruz” diye isyan eden Bitezli Halil Efe ile arkadaşı İbram Çavuş’un torunlarını polise dövdürüyorlar.
*************************************************

Bakın,kurumlar nasıl arpalık hale getiriliyormuş,nasıl zarar ettiriliyormuş? Hırsız AKP hükünmeti,çaldı,çırptı,peşkeş çekti,yaladı,yuttu.Haram zdehir zıkkım olsun,kefensiz gitsinler!

 580023663830.jpg


#12 antiqa

antiqa

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Yöneticiler
  • 7.424 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 10:19

Neden yeni bir Walesa çıkmadı

TURGUT Özal cumhurbaşkanı, Yıldırım Akbulut başbakan idi...
Zonguldaklı maden işçileri, destansı bir direniş başlatmışlar, bir sel olup Zonguldak’tan Ankara’ya doğru yürümüşlerdi.
Özal, “Taviz yok” diyor, başka da bir şey demiyordu...
“Çankaya’nın şişmanı / İşçi düşmanı” o günlerden kalma bir slogandı...
O destansı direniş bir de kahraman yaratmıştı: İşçi önderi Şemsi Denizer...
Dönemin basını Denizer’e “Yerli Walesa” lakabını takmıştı...
Gazeteler “Zamanımızın bir kahramanı” diye selamlıyordu “Yerli Walesa”yı...
Zonguldak’tan Ankara’ya doğru başlatılan büyük yürüyüşten çarpıcı fotoğraflarla dolduruluyordu gazetelerin birinci sayfaları...
Bugün benzer bir hareket var ülkemizde...
TEKEL işçileri eylemde... İşçi aileleri çoluk çocuk Ankara’ya yürüyorlar... Türbanlı işçi kadınlar konaklama yerlerinde uyuyorlar... Ankara’da mitingler yapılıyor.
Fakat ne “Yerli Walesa” diye takdim edilen bir önderleri var, ne de haklarında iki satır olsun bahsediliyor...
Hürriyet de susuyor, Vakit de... Yeni Şafak da susuyor, Vatan da... Zaman da esaslı bir şekilde girmiyor konuya, Milliyet de...
Neden acaba?
Neden? Neden? Neden?

http://www.hurriyet....7...=131&gid=61

#13 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 12:21

TEKEL eylemi: Duru gökte çakan şimşek gibi! Ali İleri

İşçiler, eylemlerinin bilinçli öznesi olmayı başardıklarında, muhtemel saldırıların önünü alabilir; zafere ulaşabilir; modern kölelik zincirlerini kırmaya yönelik daha büyük bir mücadeleyi tetikleyebilirler

Daha 8 yıl öncesinde, 110 yaprak tütün işyeri, 6 sigara fabrikası, 19 alkollü içki üretim tesisi, 84 pazarlama müdürlüğü, 10 tuz işletmesi, bir kibrit, bir ambalaj, bir suni ipek ve viskon fabrikasında otuz binden fazlaydılar. Oysa şimdi, kapatılacağı duyurulan 57 yaprak tütün işyeri, iki tuz işletmesi ve bir ambalaj fabrikasına sıkıştırılmış on iki bin kişi kalmışlardı. Tütün Rejisi ile başlayan 127 yıllık yaşam öyküsüne son verilen “TEKEL”in adıyla anılıyorlardı: TEKEL işçileri; eylemleri de öyle: TEKEL eylemi..

Sermayenin saldırısı

12 Eylül’le başladı


12 Eylül 1980’de, ancak devletin silahlı gücüyle, gecikmeli olarak yürürlüğe sokabildiği 24 Ocak Kararlarıyla sermaye, ülkedeki hareketini dünyadaki hareketiyle uyumlu kılacak “yeni” bir yürüyüş başlatıyordu. Cuntanın öncelikli görevi, bu yürüyüşün önünde engel olduğu düşünülen mevzileri, işçi sınıfının siyasal, sendikal örgütlerinden başlayarak dağıtmaktı. İşçi sınıfının öncüleri tutuklandı, işkenceye alındı, katledildi. Sermaye, yürüyüşünü 12 Eylül Anayasası ile güvenceye aldı.
İstanbul’un orta yerine türbesi dikilen 24 Ocak Kararlarının mimarı Turgut Özal’ın Başbakanlığında, 1984’te başlayan sigara ithalatı ve 1986’da sigara üretimine verilen izinle, Tekel işçileri de sermayenin “yeni” yürüyüşüyle doğrudan tanıştılar. “Karaoğlan”ın Başbakanlığında, DSP-MHP-ANAP hükümetinin ve onun Ekonomi Bakanı Kemal Derviş’in üstün gayretleriyle 2002’de kabul edilen Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili 4733 sayılı yasayla, Tekel’in ölüm fermanı imzalandı. Fermanı uygulamak AKP’ye kaldı.

Kırk satır mı? Kırk katır mı?

AKP Hükümeti, yasaya dayanarak Tekeli üçe böldü. Önce alkollü içecekler üretim tesislerini, sonra da sigara fabrikalarını sattı. Çoğunluğu depodan ibaret kalan Tütün Yaprak İşletmelerini, yaklaşık on iki bin işçiyle birlikte sona bıraktı.
Üretimden gelen güçleri fiilen ellerinden çekilip alınmış işçiler, sömürü koşullarının mevcut haliyle devam etmesini bile, artık bir kazanım sayıyorlardı. Kendilerine verilen “Tekel ile ilgili düzenleme yapılırken, talebiniz değerlendirilecek” sözüne güveniyor; çoğunun oylarıyla iktidar olmuş bir hükümetin vicdanının da başka türlüsüne cevaz vermeyeceğini düşünüyorlardı. Din kardeşi değil miydiler?
Gün geldi çattı. Aralık başında Genel Müdürlükten işletmelere doğru fakslar aktı. Geriye ne kaldıysa tasfiye edilecek; işletmeler kapanacaktı. İşçilerden isteyenler, ihbar ve kıdem tazminatlarını alarak ya doğrudan işsizliği, ya da 4-C statüsünde, yani modern kölelik koşullarında, başka kamu kurumlarında on ay çalışıp iki ay ücretsiz izin yaparak, 650 lira aylık ortalama ücreti; izin dönüşü iş akitlerinin aynı koşullarda yenilenme şansını kullanmayı tercih edebilirlerdi.

Ölmek var! Dönmek yok!

İstikballeri için uygun görülen her iki seçeneği de, kazanılmış haklarına sarılarak reddeden Tekel işçileri, sermayenin tarihe mal etmeye çalıştığı “TEKEL” isminin, bu defa, insanlığın kurtuluş mücadelesinde ölümsüzleşeceği bir mücadeleyi başlatıyorlardı. Ankara’ya gidecekler; gerekirse meclise yürüyecekler ve haklarını almadan geri dönmeyeceklerdi. Bu uğurda “ölmek var, dönmek yok!”tu.
İki haftada hazırlandılar. 15 Aralık’ta battaniyeli, yağmurluklu sırt çantalarıyla, 106 otobüsle, ülkenin tütün ekilen dört bir yanından Ankara’ya aktılar; 6 bin TEKEL işçisi, AKP Genel Merkezi önünde buluştular.
Milliyetçiliğin, yurtseverlikten ırkçılığa farklı tonlara büründüğü, ulusal kavgaların asıl mücadeleyi kararttığı bir ortamda, kadını erkeğiyle Türk ve Kürt emekçilerinin sermayeye karşı eylemde ördükleri kararlı, militanca birlik; Tekel eyleminin sermaye tarafından ciddiye alınması için yeterliydi. Hele de şekerin özelleştirilmesinin gündemde olduğu bir sırada, işçilerin kazandığı her durumda bu eylem, hakları gasp edilmiş örgütsüz milyonlara “kötü örnek” olacaktı. Bu yüzden zor kullanılarak dağıtılmak; sonlandırılmak istendi. Biber gazı eşliğinde coplar çalıştı. O zamana kadar kendiliğinden yürüyen eylem, dağılan işçilerin Türk-iş Genel Merkezinde toplanmasıyla el yordamıyla da olsa toparlandı. İşçiler, “Hükümet istifa!” sloganları eşliğinde Türk-iş’i işgal ettiler. Bundan böyle eylemin merkezi Türk-iş olacaktı. Dağıtılmak istenen eylem büyümüş; politikleşmişti.

Ya bizimlesin, ya değil!

İşgalle birlikte, işçiler Tekgıda-iş sendikasının yanında, Türk-iş’i de eyleme ortak ettiler. Elli sekiz yıllık geçmişinde Genel Merkez binasını ilk kez bu denli yoğun bir işçi kokusu sarıyor; her gün özenle temizlenen salonlar, cilalanan koridorlar, eylemci işçilerin kanı, teri ve eylem alanından taşıdıkları çamurla tanışıyordu. Tekel işçileri Türk-iş’in önüne sorunu çok net koymuşlardı: “ya bizimlesin, ya değil!”

Sekiz aydır toplanmayan Türk-iş Başkanlar Kurulu, 23 Aralık’ta olağanüstü toplanarak eylemi sahiplendi. Tekel işçilerinin talepleri karşılanıncaya kadar, 25 Aralık’tan başlayarak ve her Cuma ilave bir saat artırılarak iş bırakılacaktı. Ayrıca Türk-iş, “hükümet talimatıyla asgari ücret yerine sefalet ücretinin belirleneceği asgari ücret tespit komisyonlarına” katılmayı da reddettiğini açıklıyordu. 30 Aralık Başkanlar Kurulu toplantısından da bölgesel mitingler yapma kararı çıktı. Eylem, Tekel işçilerinin önderliğinde ülke sathına yayılıyor; çevresinde giderek genişleyen bir dayanışma ağı örülüyordu. Genel direniş, genel grev konuşuluyordu. İşçiler kararlıydı. Buna karşı, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’in yeni yılın ilk gününde 4-C’yi parlatarak yaptığı teklif, sermayenin de kararlılığında bir değişiklik olmadığını gösteriyordu.

İşçi sınıfı misyonunu bir kez daha hatırlattı

Tekel işçileri, eylemleriyle bütün dikkatleri üzerlerinde toplamış; sokağa kurdukları kürsünün, dostların yanında, her soydan ve boydan burjuva siyasetçisini ayaklarına taşıyan gücüne kendileri bile şaşmışlardı.
Eylemde böylesine “duru gökte çakan bir şimşek” etkisi yaratan neden, tek başına, ne verilmemiş kavgaların birikmiş enerjisi, ne de onca aldatılmışlığın doğurduğu öfkede bilenmiş, hayranlık uyandıran o kararlılıktı.
Asıl neden; eylemin, sermayenin kendi hareketinde açtığı kanıksanmış bir hesabın, neredeyse kanıksanmış kapanışına yapılan ilk sahici, kitlesel itiraz olmasında; ve bu itirazın kapitalizm, kendi sözcülerinin deyişiyle, “yüzyılda bir görülebilecek” bir krizle, tepeden tırnağa sallanırken; ilk sosyalizm kuruculuğunun yenilgisinin halen elverdiği ideolojik rantla, sermayenin bu krizi egemenliğine yönelik eşdeğer şiddette bir tehdit olarak algılamadığı koşullarda; toplumsal mücadelenin “politik alan” içine sıkışarak, kimlikler siyasetine indirgendiği, ulusal kavgaların sınıf mücadelesinin üzerini örttüğü bir yerde; “Krize rağmen sermaye egemenliğine karşı beklenen kitlesel karşı koyuşu gerçekleştiremediği” düşünülen ve tarihsel misyonundan umudu kesenlerin hiç olmadığı kadar çoğaldığı bir zamanda; yine ondan “Ne olduğunu ve bu varlık uyarınca tarihsel olarak neyi yapmak zorunda kalacağını” bir kez daha dosta düşmana hatırlatan, işçi sınıfından gelmesindeydi.

Uyuyan devi uyandıracak kıvılcımlar

*Belki “artçı” bir eylemdi, talepler kesimsel çıkarlar üzerine inşa edilmişti.
*Kuşkusuz kendiliğinden bir karakter taşıyordu ve bu haliyle manipülasyonlara da açıktı.
*İşçiler, sermayenin değişik fraksiyonlarına mensup sözcülerinin yanlarına gelerek, timsah gözyaşlarıyla verdikleri desteğin ikiyüzlülüğünün farkına varamıyor; CHP’sinden MHP’sine, onlara hak ettikleri yanıtı veremiyorlardı.
*Bugün ayaklarına koşarak gelen Baykal, daha dün kendileriyle aynı mücadeleyi yürüten sınıf kardeşleri Kent Aş işçilerine kulaklarını tıkayan o Baykal değil miydi?
*MHP’li ve BBP’li demagogları alkışlarken, kendilerine biber gazlı, coplu saldırının düzenlendiği Abdi İpekçi Parkında, yakın zamanda Kent Aş işçilerinin direniş çadırına saldıran faşistleri ne de çabuk unutmuşlardı?
*AKP karşıtlığı ile aldatılmışlıklarına, yurtseverlik söylemleriyle vatan konusundaki hassasiyetlerine tercüman olsalar bile, TKP’nin hemen iki adım ötelerinde düzenlediği dayanışma mitingine yeterince katılmalarını önleyen, “komünist” sözcüğüne karşı duydukları o önyargı değil miydi?

Başka kusur ve zaaflar, sorular bu listeye eklenebilir. Ama tüm bunların ötesinde ve üstünde, yadsınamaz bir başka gerçek var. Geçen on beş günün sonunda eylem, Tekel işçisi ile birlikte onları izleyen milyonlarca işçinin bilincinde, gelecek büyük mücadeleleri mayalandıracak şu kıvılcımları saçıyordu:

*En haklı talepler bile, eğer işçi sınıfından geliyorsa, karşısında devleti buluyordu.
*En sıradan talepler bile olağanüstü bir mücadeleyi; kazanmak ise daha fazlasını, bilinçli bir örgütlülüğü gerektiriyordu.
*İşçi sınıfına modern kölelik koşullarının dayatılması, kazanılmış hakların gaspı, şu veya bu burjuva siyasetin arasındaki farkın değil, sermayenin hareketinde ulaştığı evrensel uğrağın, kriz ve rekabet koşullarının, doğrudan zorunlu bir sonucuydu. Sermaye başka türlü yapamıyordu.
*Bu durumda, işçiler ya mücadele edecekler, ya da işsizliği ve sefaleti; en iyi olasılıkla da, sadakayla sürdürecekleri onursuz bir yaşamı seçeceklerdi.

Kazanmak mümkün!

Kazanmak mümkündü, ama şimdi daha yüksek bir bilinci zorunlu kılıyordu. İşçiler, eylemlerinin bilinçli öznesi olmayı başardıklarında, muhtemel saldırıların önünü alabilir; zafere ulaşabilir; modern kölelik zincirlerini kırmaya yönelik daha büyük bir mücadeleyi tetikleyebilirler. Bunun yolu, geleceklerini kendi ellerine alarak, kararlılıklarını eylemin örgütlü inisiyatifine, merkezine dönüştürmelerinden geçiyor.

Tekel işçileri böyle yaptıklarında, “politika” ile “ekonomi” arasında bilinçlerde örülmüş o duvarı yerle bir etmenin somut bir örneğini vererek, sermaye egemenliğini alt etmenin; kendilerinkiyle birlikte insanlığın acılarına son vermenin biricik yolunu da eylemleriyle işçi sınıfına göstermiş olacaklardır.
(Sayı 5 Ocak 2010) http://ekmekveozgurluk.net/
*****************************************************



Dönem,birbirlerinin tavuğuna "kış" dememe dönemi.Dönem,benim de bir tavuğum olsun dönemi,bu tavuğunun yemini temin edenlerle,tavuğuna kış dedikleriyle bir olma dönemi.

Bahsi geçen yıllarda,ilkeli dürüst insanlar tavuk peşinde koşmadılar,bir tavuk sahibi olma pahasına birilerine karşı diyet borcu içine girmediler.Kaybedecek bir şeyleri yoktu çünkü böyle bir edinimi olmamıştı,böyle bir edinim yolunda,kendilerinin ve temsil ettikleri kesimin onurunu,şerefini,alınterini satmamışlardı.Temsil ettikleri kesimin paralarıyla,mersedeslere binmemiş,oteller yaptırıp sefa sürmemiş,sözleşme masalarında kuyruklarını kıçlarına kıstırmamışlardı.

İşçi haklarını sözde savunacak,yürüyüşlerinde en önde olacak kimseler,karşısında durdukları muhattaplarıyla öylesine maddi çıkar ilişkisi içine girmişler ki,temsil ettiklerini söyledikleri kesimlere karşı ihanetten hiç ama hiç geri durmaz hale gelmişlerdir.

Karşılıklı çıkar ilişkileri yeni Walesa'ların doğmasına engel.Tek çare işçi sınıfının,yeni Walesaları kendi içinden çıkartması.Bunun için de sınıfının bilincine varması.Karşısında ter döktüğü makinenin,tezgahın şalterini her açışta çarkların kimin için döndüğünün bilincine varması.

Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2010 - 14:14

 580023663830.jpg


#14 ebarah

ebarah

    Onun için takıntı haline geldik

  • Dokunulmazlar
  • 2.132 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Zeytinburnu

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 22:37

.............

Bu mesaj ebarah tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2010 - 22:38

 580023663830.jpg


#15 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 23:16

medya öyle bi abartıyorki, işsizlik unutuldu, işsizler bile tekelci oldu


aa be sevgili vatandaşım 600 tl bile olmayan maaşına isyan etmezsin ama milyarları çalışmadan kazanan adamları alkışlarsın, bilinçsiz millet ve çok uyanık bir muhalefet..


iktidarda chp olsa bu sendikalar plaket verirdi adım gibi eminim *drunk


medyanın gücü işte *gla

kim ne biliyo bu konuda konuşanların acaba :)
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#16 AtamÇepni

AtamÇepni

    Türkiye Sevdalısı

  • Üyeler
  • 5.693 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Atatürk'ün Ülkesi

Gönderim zamanı 19.01.2010 - 23:50

Mecliste kaç danışman , kaç tane sekreter var ? Bir bilen varmı ?

Madem asıl konu çalışmadan maaş almaksa önce , kokunun nerden geldiğine bakmak lazım!

Bu mesaj AtamÇepni tarafından düzenlendi. Düzenleme zamanı: 19.01.2010 - 23:50


AKP olmadan Dinimi,
MHP olmadan Ülkemi,
CHP olmadan ATATÜRK’Ü sevebilirim...

#17 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:04

pac gözün kör mü ki medyanın abartmasına kalasın?
akp'nin kanallarını izleyip gazetelerini okuyalım, hiç bir boktan haberimiz olmasın.. her şey güllük gülistanlık gösterilsin..
ben asıl bunun görülmemesine karşıyım..
2000 - 2010


bit.gifladybug.gif


#18 ReALizm

ReALizm

    Burası ona huzur verir

  • Üyeler
  • 344 Mesaj

Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:11

Mecliste kaç danışman , kaç tane sekreter var ? Bir bilen varmı ?

Madem asıl konu çalışmadan maaş almaksa önce , kokunun nerden geldiğine bakmak lazım!


Sıkıştıkça mecliste çalışan, meclistekilerin maşı, meclis meclis, bu mecliste sadece akp yok, ve bu meclis kurulduğundan beridir böyle,
Milletvekili olacaksın vee maaşın çok diye eleştirileceksin, adam ülkenin milletvekli, başbakanı, cumhur başkanı ve maaşları eleştirliyor, ya bi silkelenin yaa, kendinize gelin, telekom özelleştirilmeden önce (bu olayın birebir içindeydim) ankarada telekom müdürlüğüne mhp liler öyle bi adam yerleştirdiki ister inanın ister inanmayın bir masa ve bir sandalye ama çalışan 2 kişi, durum böyle olunca adamın biri evine gidiyor, evine gidiyor dediysem işi bırakıyor anlamında değil, hala çalışıyor gözüküyor ay sonu gelince maaşını alıyor, şu anki iktidar bunu değiştirdi, bu suçmudur yani, çalışmadan maaş alan bu kişilerimi savunacaksınız, bence biraz tarafsız bakın olaya, akp düşmanlığını içinizden atın ve bir keredaha düşünün,

#19 pac

pac

    Burası olmadan yaşayamaz

  • Dokunulmazlar
  • 13.198 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Barcelona
  • İlgi Alanları:Güzel olan herşey =)

Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:34

melih, yazının alt kısmını okursan yıllardır çok daha kötü durumda olan işçilerin hakkını aramayan zihniyetin tekel aşkını anlardın, tekel i,şçileri kimsenin hayal edemediği paraları alırken neden bi şey demiyolardı el insaf biraz araştır kamu kurumlarının nasıl arpalık olduğunu görürsün.. birçok kurumda çaycı odacı genel müdürden fazla alıyordu ve hala alanlar var, tekel de bunlardan sadece bir tanesi..



ha bugün aynı uygulamayı chp yapsa ,akp muhalefette bunlara destek olurdu, ben bunuda yazdım ama sanırım tek taraflı bakıyon sen olaya *drunk
YAŞAMAK BİR UMUTTUR...

#20 Melih

Melih

    Giggity Giggity Goo!

  • Kurucular
  • 8.516 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay
  • Konum:Bahçelievler - İstanbul
  • İlgi Alanları:Sadece Harabe.net :)

Gönderim zamanı 20.01.2010 - 00:39

Ben akp dışı her haber bülteninde en az iki günde bir işsizliğin konu olduğu veya işsizlerin durumunun gösterildiğini görüyorum. Sen görüyor musun?
atv izle, görmezsin..
2000 - 2010


bit.gifladybug.gif






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli