İçerik değiştir



Sayı 96: Değişen Ankara Eğlenceleri, Misket Ve Seymenler


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 shy

shy

    xrÜt / kudI

  • Kurucular
  • 16.791 Mesaj
  • Cinsiyet:Bay

Gönderim zamanı 02.12.2009 - 14:27


Konuk yazar olarak bu yazıyla katılmak istedim.Uygun görülürse tabii

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde biz çocukken babalarımız, dedelerimiz yani büyüklerimizin eğlence anlayışları oldukça farklıydı zaten tv yoktu başlarda. Efendim; fincanla yüzük oyunları, fasulye ile hesabı tutulan kağıt oyunları, bilmece-bulmaca, anıların anlatılması şeklinde olurdu büyüklerimizin oyunları,eğlenceleri vb...

Biz çocuklarınsa birbirinden renkli oyunları vardı oynadığı: körebe, saklambaç, istop, yakartop, çelik-çomak, gazoz kapağı ile yılan oyunu, kemikle oynanan aşık oyunu, voleybol, futbol, seksek, misket...

Misket dedim de bakın aklıma ne geldi:

Renkli cam bilyelerle oynardık misket oyununu ne çok severdim kız çocuğu olsam da bayılırdım oyunda galip gelip gözüme kestirdiğim misketleri almaya...

Sonraları misketin bir de Ankara’mıza ait bir türkü olduğunu öğrenmiştim. Oyunu da değişik ve bir o kadar sevimliydi. Amcalar kollarını yana açıp, parmaklarını şaklatarak, hafifçe omuzlarını öne doğru çıkarıp ileri geri hareket ettirerek adımlarını da bu harekete uygun kullanarak bir arada oynuyorlardı bu oyun havasını.O vakitler henüz teyzeler ablalar arz-ı endam etmiyorlardı misket oyun havasıyla sahnede.

Seymenleri izlemek ise ayrı bir gurur veriyordu yurdum insanına:

''Doh doh diyerek misket oynarken

Hüdayda diyerek türkü söylerken

Dizini erkekçe yere vurdukça

Şahlanır Seymenler misket oynarken."

“Ankara köylerinde düğünlerde kız evine giden yöresel giyimli kişilerin oluşturduğu gruptur. Ankara ve Türkiye için önemli işler yapmış olan Seymenlerimizin kendilerine özgü giyimleri, gelenekleri vardır.

Ancak maalesef Ankaralılar Ankara için büyük öneme sahip Seymenler hakkında yeterli bilgi sahibi değildirler. Seymenlik geleneğinin kökeni oğuz Türklerine dayanır. Oğuzlarda sivil insiyatifle oluşmuş, insanların hiçbir lider veya askeri otorite olmaksızın düşmana karşı bir araya gelmeleri ve kıyafetleri, kılıcı, atıyla Seymen Alayı oluşturmaları ile başlamıştır.

İkinci Mahmud'un kurduğu "Sekban" teşkilâtı "Seymen" kelimesinden alındığını iddia edilmektedir. Seymen Alayı yalnız Ankara Efeleri anane olarak saklamıştır. Çünkü bütün Ankara civar köyleri; Çubuk'la Kınık, Elmadağ eteğinde Bayındır. Ayaş'la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Çubuk'ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara'yı çevrelemiştir. Bütün bu köy adları Oğuzların yirmidört boyunun adlarıdır.”

Diyor kaynaklar ve günümüze baktığımız da Ankara’da değişen eğlence kültürü dikkatimizi çekiyor efendim.

Ne türkü ne beste ne de özgün diyebileceğimiz garip ezgiler bir o kadar da iptidai sözler ve bağlama, darbuka vb sazlar eşliğinde, üç-beş (ancak genelde sayıları dördü geçmiyor) kendi ülkelerinin yerlisi, çoğunluğu doğuştan (kimisi oksijen katkılı, nadiren esmerleri de var) sarışın bayanlar ellerinde tahta kaşıklarla sahnede karşılıklı yer değiştirerek bi' sağa bi' sola belirli hareketler eşliğinde sözüm ona eğlendirmeye çalışıyorlar birtakım ağbi ve amcaları alkol katkılı gecelerde…

Ve bunun adına da eğlence deniliyor efendim… Belki yıldız sayısı üç ve beşle bezeli otel ve barlarında vardır daha kaliteli gösteriler lakin türkü ve eğlence adına yaşanılan bu trajikomedi beni üzüyor inanın.

Eğlence kültürü toplumdan topluma göre değişir ve fakat aklın yolunun bir olduğu düşünülecek olursa, çağa ayak uydurmuş toplumlarda ve tabii gelir düzeyi - okuma düzeyi ile eşdeğer olan millet fertleri örneğin; Shakespeare'nin tiyatro oyunlarını, Kuğugölü Balesin'i, Carmina Burana ve daha nicelerinin versiyonlarını izleyebilmek için turlar düzenler, müzeleri vb ni kare kare gezer çocuklarına ciltlerle yüklü kütüphaneler bırakmayı hedeflerken…

Ülkemizin kültürel ve tarihi mirasını bizlerden daha iyi bilirlerken…

Sadece Ankara değil tabii bu durumu yaşayan. İstanbul’da adı “Türkü Bar” olan mesnetsiz iptidai vb Türkü sözcüğü ve kavramına yakışmayan öyle mekânlar var ki…

Mutlaka her ilde var bu tip yerler…

“E peki ne yapalım herkes bütçesi oranında eğleniyor işte sana neeeeee” de denilebilir bana elbette ancak içinde Türkü sözcüğünün geçmesine istinaden yani bu cihetten bu süfliliklere ben sessiz kalamadım.

Bana ister kızın ister kulaklarımı çınlatın içinizden…

Ne yapayım izleyince tahta kaşıklı oyuncakları Türkü sever bir kişi olarak dayanamadım efendim affedin…



Ufuk Özgül
DOÐRUNUN SÖYLENMESİNDEN ÇOK, KİM TARAFINDAN, NEREDE VE NE ZAMAN SÖYLENDİÐİ ÖNEMLİDİR.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gönderilen Resim





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli