İçerik değiştir



Rahman Yıldız


  • Yanıtlamak için giriş yapın
bu konuya 2 yanıt verildi

#1 Hayat Perdesi

Hayat Perdesi

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 32 Mesaj

Gönderim zamanı 16.10.2009 - 12:38


Uzun Metraj Ayrılık

Sanırım bu gece uykularına taciz etmem gerekecek!
Suskun ve istemdışı yaralanan objeler gibi;
Cildim, senin o çok mütevazi şehirlerini, ve
Parmaklarında saklı
Bir kainatın kıyametini andıran o kırmızı ojelerini,
Aseton dolu bir şırıngayla ihlal edecek!

Defolup kaçıyorum işte hesapsız, sorgusuz işlendiğim moleküllerinden!
Hücre ayıklatan bir viola gibi; damarlarımda çalan ed alleyne,
Majüskül partileri yutkunmakta…
Sesini doldurduğum kulaklarımı obez bir iskelete sorgulatacakken,
Çoğul ağlıyorum,
Tekil üşüyorum…
Soğuk bir istasyon ayrılığında,
Buz kesmiş bir tren beklercesine,
Titreyerek,
Ellerimi pantolonumun o çok sefil ceplerine saklayarak,
Dizlerimi,
Dizkapaklarımı kapsama alanı dışında kalan bir önsevişmede harcayarak,
Kaçıyorum! ! !

Göbek kordonu gökyüzüne takılı kalan embriyo fırlaması bir intihar gibi,
Kemiklerimi zedeleyen anarşist yıkımlar çiziyorum kirpiklerime!
Parmaklarıma doladığım mısır firavunları,
Genel ayrılık odaları,
Genel ayrılık odalarında
Hayatın idealist kadınları,
Oldukça sosyal adamlarıyla intiharcılık oynamakta!
Ciddi bir ayrılık sonrası, yalnızlık fragmanları çeken ucuz bir yönetmenin,
Gişe rekorları kıran o meşhur ve sert pornosuyduk seninle!
Karanlık bir hipotezi cüretkarca çürütebilirdik misal; susarak…
Psikolojik vakaların ruh kurallarını ihlal ettiği bir promilde biz tavan yapabilirdik!
Sen,
Sakallarımda paslı ve derin yaralar açan, kan yoluyla aids riski teşhisi konulmuş, gümüş renkte üstü kan pıhtılarıyla süslenmiş burjuva dinine inanan fakir neşterimdin!
En çok sen yıpratırdın, acırdım…
Çürütürdün; ekşirdi sakal köklerim…
Ben,
Bir gözünden diğerine uzanan saç telimden bozma bir sırat köprüsü, kuşkusuz gözyaşlarını içeceğim zebanilerle!

Ah
Tenine hiç intihar dökmedim…



Uzun adımlar, uzun adın -çok uzun bir geceye ağlayıp koşarken, kaçarken
-caddenin birinde çalan kaba kafataslı telefon;
Açıyorum; susuyorum, konuşmuyorsun –kalbinin kulaklarımda attığını duyuyorum,
Sonra bir ses, vahiyler indiriyor Cebrail kireç tutmuş hücrelerime,
Yağmur yağmaya başlıyor, gök gürültüsü gecenin kulak zarını tehdit ediyor
Kıyametin eşsiz alametlerini sarhoş edercesine;
Adımı alıyorsun ağzına!
Adımı…
Sonra yutkunuyorsun –çünkü gece tarifende ben kalmıştım azıcık.
Sakıncalı bir sesle; telesekreterin biri araya giriyor ve
-senin kulaklarına;
‘‘aradığınız adama -onu teninize gömdüğünüz için- ulaşamıyorsunuz, lütfen daha sonra tekrar denemeyiniz, çünkü yapamıyorsunuz’’ diyor…

Kaçıyorum işte saçlarına; adımlarımı bir bira şişesi tufanıyla kırarak…
…kaçıyorum!

Sen kısa skeçli hüzünlerin dublörü ol,
-ben çok uzun metraj acılar için başrol oynamaya gidiyorum!

Rahman Yıldız
Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım.

S. Plath

#2 Hayat Perdesi

Hayat Perdesi

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 32 Mesaj

Gönderim zamanı 16.10.2009 - 12:39

Küresel Fragman

Sansürsüz bir ağlayış biçimi düşünün
Newton’un tüm formüllerini,
tüm kurallarını altüst eden…
IQ seviyesi ciddi oranda zedelenmiş bilimkurgu konseptli bir fragmanın içinde,
Tanrı olma savaşı veren kanunsuz anayasalar gibi;
suyun diğer yüzüne ak pak çıkmaya yeltenmiş
geçmişi bok bir siyasetin kurbanıyız!
ergenliğimin sıçradığı Ergenekonsuz,
Filtresizliğimin neden olduğu küresel ısınmasız bir oksijen yalnızca ahrette mi bulabiliriz?
O halde indirin perdeleri;
-biz cehenneme gönüllü mültecileriz…

Rahman Yıldız
Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım.

S. Plath

#3 Hayat Perdesi

Hayat Perdesi

    Hiç gelmiyor desek yeridir

  • Üyeler
  • 32 Mesaj

Gönderim zamanı 16.10.2009 - 12:42

Cinayet Masasında Muamma Bir Kalp

Gecenin en nikotinli saatinde, dudaklarımda söndürdüğün son dal sigaranın sakıncası içerisindeyim...
Biz yüz metre öte de kilise camlı bir karakolun,
en terbiyesiz nezaretiydik seninle!
sakınca kokuyorduk,
ve bu şehir de ne kadar hayat kadını varsa bize barınırdı, hatırlıyorsundur.
Topukların olağanca kanlı ve yalnız takılırdı,
hayran kalmamak elde değildi seri cinayetlerine.
Şimdi bu şehir sensiz bir matematik sorusunun bilinmeyenlerinde açlık grevi yapacak kadar ucuz ve sefil!
Yarın mahkemen varmış, duydum! '' idam '' diyorlar ardından,
ama cellatı kendine aşık ettiğin için bu karar anayasa da birkez daha gözden geçirilmeye bırakılmış.
Bir mektup göndermişsin bana,
tanıklık ve şahitlik etmemi istiyorsun
şöyle demişsin;

'' Birkaç asırdr nezarette tutuluyorum,
ekmek ve su!
üç öğün gözyaşı,
beş rekat tecavüz kılıyorlar etimde!
Bize barınan hayat kadınlarını görüyorum arasıra,
onlarla sana haber göndermeye çalışıyorum...
Anlıyor musun?
Kanına ihtiyacım var, topuklarımı okşamalısın.
İnan ki isteyerek olmadı,
ellerimin suçuydu
bilirsin devamlı çalmak isterlerdi seni
üzgünüm,
gövdeni kalpsiz bırakmak istemezdim
Affet beni ''

Gece...
Yarasalar +18 yaş sınırlı bu şehre,
çünkü onlar sosyalistler
onlar çok sağlam komünistler çünkü!
Kabuslar...
Alçak bir porno sahnesinde, istiridye mezarlıklarını keşke gelen astronotlar görüyorum!
Annem elinde ki şişlerle yeni bir hüzün örüyor bana.
yeni üvev sevgililer,
üvey gözyaşları
çoğul yalnızlıklar...
Biliyor musun?
Birkaç asır öncesinde şakaklarımda barınan damarlarıma şırıngaladığın acılarlayım...
Eksi milyon promil sen doluyum hala,
artık hindistan cevizi de kokmuyorum!
Dudakaklarım motornöron hastalığına yakalandı,
özel solunum cihazlarıyla yaşıyorlar.
Ah
seni ben ele verdin sevgilim,
meşhur bir katildin sen
tanımayan pezevenk ve serseri yoktu seni bu şehirde!
öldürecektin beni de biliyorum,
ırzıma geçip
kalbimi o çok sevdiğim fino köpeğin için çaldıktan sonra...
o polisleri,
o jandarmaları ben getirttim kapımın önüne.
Hayal meyan hatırlıyorum,
herkese uyguladığın o domalma taktiğiyle beni de yok edecektin!
Birkaç asır öncesiydi,
şakaklarımda barınan damarlarıma şırıngaladığın eroinden kalmaydım...
soyunmuştun önce,
sol göğsün yok gibiydi
beni soymuştun
dünya batıdan doğuya dönmüyordu, farkındaydım
kuzeyden güneye doğru bozuyordu kainatın kızlık zarını!
Ki alt-üst olmuştuk,
kasıklarım midene kadar inmişti galiba...
Buruşuk ağlıyordum,
bulanık ağlıyordum
çıplaktım
sol göğsün kan revan!
Evet,
senin suçun yoktu sevgilim,
ellerinindi suç...
Buruşuk görüyordum,
bulanık görüyordum
gidiyordun
üzerinde kan pıhtılaşmış çantana koymuştun kalbimi...

- Nereye gidiyorsun? Kalbim nerede? demiştim

+ Seni de öldürdüm, kalbin yok artık. Kalp nakli için bir hastaneye başvur bence...! demiştin.

Kapıyı çarpmıştın tabiatıma,
ayak seslerin kulaklarımı patlatıyordu, telaşla ve koşarak iniyordun merdivenleri
...
ve bir siren sesi;
polisler jandarmalar!

- Etrafın sarıldı, yere bırak o kalbi...

Rahman Yıldız
Ölmek
Bir sanattır, herşey gibi.
Özellikle iyi yaparım.

S. Plath





Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

0 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 0 ziyaretçi, 0 gizli