İçerik değiştir



- - - - -

Erdoğan'dan İsrail'e Fosfor Bombası Göndermesi


  • Yanıtlamak için giriş yapın
Bu konuya yanıt verilmedi

#1 Sultanım

Sultanım

    Sadık bir ziyaretçidir

  • Üyeler
  • 1.113 Mesaj

Gönderim zamanı 12.10.2009 - 12:42


4. Din Şurası'nın açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi ve dünyayı yakından ilgilendiren sorun alanlarına dikkat çekti. Erdoğan, konuşmasının bir yerinde İsrail'in Gazze'ye yağdırdığı fosfor bombalarını hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bazı ülkelerde çocuklar, gözlerini refaha, huzura, en gelişmiş eğitim ve sağlık imkanlarına açarken, bir başka yerde çocuklar yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe, savaşa, çatışmaya, kitle imha silahlarına, fosfor bombalarına açabiliyorlar'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca Bilkent Otel'de düzenlenen 4. Din Şurası'nın açılışında yaptığı konuşmada, şuranın, Türkiye'ye, tüm insanlığa hayırlı olmasını temenni etti.

Erdoğan, şurada, Türk milletinin olduğu kadar tüm insanlığı ve tüm dünyayı yakından ilgilendiren sorun alanları üzerinde beyin fırtınası gerçekleştirerek, bilim ve fikir insanlarının güncel sorunlara cevap arayacaklarını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:

''Zira cevabını bekleyen çok sorular var, çok sorunlarımız var. Bu şura bu soru ve sorunların cevabını gerçekten burada verecek olursa, inanıyorum ki beklentileri olan, özellikle birince derecede milletimiz rahatlayacaktır, huzur bulacaktır. Bu organizasyonu gerçekleştiren ilgili bakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığımıza olmak üzere tüm kurumlarımıza, üniversitelerimize, bilim ve fikir insanlarımızı şükranlarımı sunuyorum.

İstiklal Marşımızın şairi Merhum Mehmet Akif, yaşadığı dönemde İslam dünyasını çok yakından gözlemlemiş, o dönemin sorunlarını, mesele edinmiş ve bunları halkın anlayacağı bir şekilde dile getirmiştir. Son yüzyılın fikir adamlarının sanatçılarının, ilim ve din erbabının batı ile İslam dünyası arasında oluşan ekonomik, sosyal, siyasi ve ilmi uçurumu tüm boyutlarıyla incelediklerini görüyoruz.

İstiklal şairimiz Mehmet Akif gibi birçok düşünce adamı, yaşadığı dönemde İslam dünyasının bu şekilde incelerken önerdikleri çözümler aradan geçen 100 yıl boyunca tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor. Ve son dönemde kurduğumuz özellikle üniversitelerle, bizler, bu alanı daha da genişletelim, daha da geliştirelim ve sorulara ve sorunlara cevap bulmada artık gençliğimizi dışarda bırakmak değil, bu bilim merkezlerinde, bilim yuvalarında toparlayalım istedik. Dünyaca tanınan bilim adamlarımız var. Bu salonda yer alan çok değerli bilim adamlarımız bile bu noktada haklı gururu taşıdığımızın bir göstergesidir. Ancak bundan 100 yıl önce Mehmet Akif ve dönemindeki alim ve düşünürlerin odaklandıkları meselelerin bugün çeşitlendiğine, çoğaldığına, farklılaştığına şahit oluyoruz. Ben o gün, batılılaşma, modernleşme, İslam dünyasının geri kalmış görünümü gibi problemler, gündemi işgal ederken, bugün onlara ek olarak postmodernizim, küreselleşme, medeniyetler çatışması gibi, yeni ve güncel meseleler, bizim ajandamıza girdi. Yine Akif'in ifade ettiği gibi 'alınız ilmini garbın, alınız sanatını/veriniz hem de mesainize hem de son süratini' şeklindeki yaklaşım, önemli bir gayrete vesile olsa da bugünün meselelerine tatminkar cevaplar üretme noktasında yeni girişimleri gerektiriyor.''

-''KÖKLÜ PROBLEMLER''-

Bilim insanları ve düşünürlerin, bu köklü problemler karşısında bakış açısını da kapsayacak şekilde genel bir durum değerlendirmesi yapmalarının, meseleleri derinlemesine irdelemelerinin gerekli olduğunu belirtmek istediğini ifade eden Erdoğan, geçen hafta IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının İstanbul'da yapıldığını hatırlattı.

Çok sayıda katılımcının, küresel ekonomiyi, ekonomik krizi ve dünyanın geleceğini konuştuğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Orada, yıllık toplantının açılışında da ifade ettim; bugün dünyanın bir bölümü varlık içinde, her türlü imkan ve fırsattan istifade ederek, hatta lüks ve israfı bir hayat tarzı haline getirirken, onlardan çok daha fazla insan, günde bir dilim ekmek bulmaktan zorlanıyor. Dünyanın bir bölümünde insanlar, süpermarketlerde alışveriş arabalarını tıka basa dolduruyor, sınırsız şekilde harcıyor, sınırsız şekilde tüketiyor. Dünyanın başka coğrafyalarında, 1-2 dolar karşısında 18 saat çalışmak zorunda olan insanlar var. Bunu görüyoruz. Bazı ülkelerde çocuklar, gözlerini refaha, huzura, en gelişmiş eğitim ve sağlık imkanlarına açarken, bir başka yerde çocuklar yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe, savaşa, çatışmaya, kitle imha silahlarına, fosfor bombalarına açabiliyorlar.

Küreselleşmenin, bu boyutunu görmezden gelmek, işte bugün içinden geçtiğimiz küresel finans krizine zemin hazırladı. Gelişmiş dünya, bu tabloyu, bu manzarayı, bu adaletsizliği görmemek, duymamak, hissetmemek noktasında ısrarcı olursa, geleceğin çok daha karanlık bir tablo olarak şekilleneceği de artık çok net görülebiliyor.

Artık dünyadan yükselen çığlığa, mazlumların sesine, mağdurların feryadına kulak vermek, onları duymak, dinlemek zorundayız. Hele hele bu biz Müslümanlar için çok daha farklı bir önem ifade etmektedir. Bu gidişe 'dur' diyecek, bu adaletsizliği adalete çevirecek, müşahhas karşılıklar, somut karşılıklar, uygulanabilir alternatifler üretmek zorundayız.

Irak işgal edildi. Bağdat ve Basra, tüm insanlığın televizyonları başında izlediği, canlı yayınlarla, bombardıman edildi. Aynı şekilde Gazze'de masum çocukların üzerine yağan fosfor bombalarını, tüm dünya, tüm insanlık rahat koltuklarında, emniyetli yuvalarında seyretti. Ama bunlar yapılırken uluslararası tartışma platformlarında zaman zaman ne yazık ki 'İslami terör' ifadelerini kullanmak suretiyle, Müslümanlara ve İslama fatura kesilmeye gayret edildi.

Bunlara karşı çok ciddi bir duruşun, omurgalı bir duruşun, haysiyetli, onurlu bir duruşun olmasını ne İslam dünyasında ne de farklı objektif bakabilecek mercilerde beklerdik ama göremedik, duymadık. Bunu başarmamız lazım. Bunu yapmamız lazım.

Bütün bu olaylar olurken, gazetelerin 3. sayfalarını dolduran ve kanlarımızı donduran insanlık dışı manzaralar sanki bir başka dünyada, bir başka boyutta, bir başka evrende yaşanıyormuş gibi, vicdanların yanına uğramadı uğramıyor.''

Böyle bir manzara karşısında, sessiz, tepkisiz, eylemsiz kalmanın elbette mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Modern dünyanın bu içler acısı ve umut vadetmeyen bir kısım olumsuzlukları karşısında yeni bir söylem ortaya koymak, bu güncel meselelere karşılık olacak cevaplar üretmek, siyasetçilerle devlet adamlarıyla birlikte hatta daha da çok bilim insanlarının, düşünürlerin ve elbette din adamlarının mesuliyetindedir'' dedi.

Şuranın, ana başlığının, ''sosyal problemler karışında din ve diyanet'' olarak konulmasının kendisine göre çok isabetli olduğunu belirten Erdoğan, şuranın, bu soru ve sorunların cevabını bulması ve vermesi gerektiğini dile getirdi.

AA

Haberyorum: İsrail ile ortaklaşa Anadolu Kartalı tatbikatını iptal etmesiyle bu söylemi yanyana koyduğumuzda Türkiye'nin İsrail'in Gazze'de ki vahşetine sessiz kalmadığını tavrını her platforma da dillendirdiğini görebiliriz.İsrail gelen tüm tepkilere kulak kapamış ve vahşetine bu tepkilere (BM ler raporıuna giren vahşete rağmen) aldırış etmeden devam etmiştir.Başbakan haklı olan tepkisini dile getirmiştir.

SULAK TOPRAKLARDA ÜMİTLER YEŞERİR

KANIN DÖKÜLDÜÐÜ TOPRAKLARDA İNSANLIK ÖLÜR

YAŞANMAZ BİR DÜNYA İÇİN TÜM VAHŞİLİÐİNİ GÖSTEREN İSRAİL'İ KINIYOR VE LANETLİYORUM

KAHROLSUN İSRAİL!!






Benzer Konular Daralt

  Konu Forum Konuyu Açan İstatistikler Son Mesaj Bilgisi

1 kullanıcı bu konuya bakıyor

0 üye, 1 ziyaretçi, 0 gizli